Gözümde çöp ararken toz buldun mu izimde? Kalbimden çıkıp gittin daha ilk krizimde. Oysa az mı uyudun gecelerce dizimde? Bir gün sana dönerim, bir parktaki bank gibi...
Bu kadar olsa bile gönlündeki avansım; Sürecektir, hayatla yaptığım twist dansım. Rotum çıksa dingilden, bozulsa da balansım; Bir gün sana dönerim, yeni model tank gibi...
Yüzüme tükürürken kıskanmadı mı lama? Nasıl yapıştırmıştın pul diye beni cama? Cehennemin dibine fırlatıp attın ama; Bir gün sana dönerim, aynen bumerang gibi...
Ozan Ertay Datça, 23 Temmuz 1984 Kültür Mantarları 1986
'ben ona sıkıntılı güz günlerinde yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim kırmak istememiştim duygu filizlerini büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine incinmesin diye tek acıyı bile ters yüz eden incelikli bir gülümsemeyle yüzümde
ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda sıcacık bir sığınak olayım istemiştim insanlar içinde üşüdükçe güvenle gelebileceği
kuşların kanatları neden vardır? bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince? bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür? tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir? konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim
ben ona sabah olamasam da dingin bir ikindi olayım istemişimdir herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin yüzünde uçuk bir gülümsemeyle yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını dinlendireyim istemiştim üşütmek istememiştim.
ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında gecikmiş... ince... güzel ve uzak... biraz da kendime istemiştim sevgi adına' *
… yüreğim açtım ben sana hesapsız kardeşlik devşirdim ben pazarlıksız mekândan, zamandan öte bir ikrâm sundum sana gönülden hey umarsız
duymadan yağmurun sesini a canım koklamadan çiçeğimi a canım görmeden yüreciğimi a canım düşman oldun bilmediğin güzele düşman oldun bilmediğin güzele..
... unutmak istedikçe hatıralara çarpıyorum her köşede sana rastlıyorum sustukça içimde çoğalıyorsun, istemiyorum... seni konuştukça yüreğime yerleşiyorsun azad et yüreğimi, ya da gel bırakma beni... ...
nihal yeğinobalı'nın bir romanı. roman adını, -içindeki görünürde birbirinden tümüyle farklı mizaçlara sahip karakterlerden- hali vakti yerinde bir eve evlatlık verilen, güzeller güzeli yörük kızı sitem'den mi almıştır. yoksa kitabın karakterlerinin çocukluktan itibaren esaslı bir şekilde görünür ya da görünmez sürekli birbirlerine 'sitem' etmelerinden mi -eşber'in annesine, cenan'ın dalya'ya, eşber'e, haççe'ye, dolaylı yoldan babasına, haççe'nin ve sitem'in yazgılarına...vs. almıştır.
eğer yörük kızı sitem ise sözkonusu olan, kendisi mahzendeki iki konağı birbirine bağlayan tünelde hayatının baharında iskelet olmaya mahkum edilmiştir; kırk yıl sonra cenan'ın birleştirdiği parçalardan oluşan bütüne bakınca.
Önde zeytin ağaçları arkasında yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim Dalları neyleyim. Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.
Yar yar! ..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar Değirmen misali döner başım Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın Tel tel çözülüp kalmışım. Yar yar Canımın çekirdeğinde diken Gözümün bebeğinde sitem var
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! 'Yandık! ' diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun! M.AKIF
İşte ben böyle bir hâl içindeyim Aslında derin keder içindeyim Bazen bilmeyerek ne yaptığımı,. İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim. Bazen isyan edip yalnızlığıma Sana karşı ince bir sitem içindeyim..
Talihin rüzgarı Ters eser belki. Sabır taşı olur Beklerim… Bilirsin.! Nede olsa Hep tersine gider İşlerim. Ama sen Sakın küsme Aynadaki yüzüne. Aynalar yalan Söylemez bilirim. Görünen değil, Görünmeyen Yüzüne ki Sitemim…
önde zeytin ağaçları arkasında yar sene 1946 mevsim sonbahar önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim dalları neyleyim... yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim yar yar... seni karasaplı bıçak gibi sineme sapladılar değirmen misali döner başım sevda değil bu bir hışım gel gör beni darmadağın tel tel çözülüp kalmışım yar yar... Canımın çekirdeğinde diken gözümün bebeğinde sitem var...
ve artık görünmez oldun bizlere,
bilemez olduk nerelerdesin...
Göremedim göremedim
Nerde tokluk orda ahlak
Nefse mahkum bilse ahmak
Sona doğru yürüyordu
Anlamadan yaşlanarak
Sonsuz gibi nedir yaşamak
İnsanoğlu sonu toprak
Üzüyorlar düşünmeden
Bu dünyanın altı çatlak
Göremedim bi de sen bak
Hata gırla haya yok bak
İnsanların içi kaç kat
Üstü ak pak altı çapak
içinde naz barındırır.insanlardan naz ve niyazı keseli epey oldu.
İçi korku dolu kış gecesi
Hiç yatağın yok mu sıcak
Dağları dolduran kır çiçeği
Hangi rüzgarlar seni koklayacak!
Saçlarımı kesip rüzgara atacağım!
Ta ki haber götürsün bir gün sana!
İçimde bir şeytan var, diyor ki
Aklına ne gelirse yapsana.
Cahit Külebi
Böyle Olur Şairlerin sitemi:
BİR GÜN SANA DÖNERİM
Gözümde çöp ararken toz buldun mu izimde?
Kalbimden çıkıp gittin daha ilk krizimde.
Oysa az mı uyudun gecelerce dizimde?
Bir gün sana dönerim, bir parktaki bank gibi...
Bu kadar olsa bile gönlündeki avansım;
Sürecektir, hayatla yaptığım twist dansım.
Rotum çıksa dingilden, bozulsa da balansım;
Bir gün sana dönerim, yeni model tank gibi...
Yüzüme tükürürken kıskanmadı mı lama?
Nasıl yapıştırmıştın pul diye beni cama?
Cehennemin dibine fırlatıp attın ama;
Bir gün sana dönerim, aynen bumerang gibi...
Ozan Ertay
Datça, 23 Temmuz 1984
Kültür Mantarları 1986
'ben ona sıkıntılı güz günlerinde
yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
kırmak istememiştim duygu filizlerini
büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
incinmesin diye tek
acıyı bile ters yüz eden
incelikli bir gülümsemeyle yüzümde
ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
insanlar içinde üşüdükçe
güvenle gelebileceği
kuşların kanatları neden vardır?
bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim
ben ona sabah olamasam da
dingin bir ikindi olayım istemişimdir
herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
dinlendireyim istemiştim
üşütmek istememiştim.
ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
gecikmiş... ince... güzel ve uzak...
biraz da kendime istemiştim
sevgi adına' *
Sen giderken, bahar mıydı, nergiste çiçek var mıydı?
İki nefes alıp vermek, yaşamak bu kadar mıydı?
güllerin ne suçu vardı
öyle sarı olmaktan başka..
anladım ki bu da ukde gibi insanın içinde kalan şeylerden.
bir Ömer Karaoğlu eseri;
…
yüreğim açtım ben sana hesapsız
kardeşlik devşirdim ben pazarlıksız
mekândan, zamandan öte bir ikrâm
sundum sana gönülden hey umarsız
duymadan yağmurun sesini a canım
koklamadan çiçeğimi a canım
görmeden yüreciğimi a canım
düşman oldun bilmediğin güzele
düşman oldun bilmediğin güzele..
su uyandı sen uyanmadın! aşkolsun
...
unutmak istedikçe hatıralara çarpıyorum
her köşede sana rastlıyorum
sustukça içimde çoğalıyorsun,
istemiyorum...
seni konuştukça yüreğime yerleşiyorsun
azad et yüreğimi,
ya da gel bırakma beni...
...
.
'Demişti ki:
Ömründe gördüğün son sâfiyet olayım inşaallah.Hava senden sâfiyetini esirgemiş, su da öyle.Ekmek sana nimet olmamış, uyku da öyle.
Hiçbir yerde, hiçbir sâfiyet bulama.
Ara, hasret çek ve bulama.
Ta ki geri dönesin, gönlünle geri gelerek şu kaldırımın üstünde durasın.Ta ki nerede ne cinayet işlediğini keşfedesin.
Keşfedesiye kadar dünyada sâfiyet yüzü görme...' D.P'dan
.
Bazen su gibi gerekli
nihal yeğinobalı'nın bir romanı.
roman adını, -içindeki görünürde birbirinden tümüyle farklı mizaçlara sahip karakterlerden- hali vakti yerinde bir eve evlatlık verilen, güzeller güzeli yörük kızı sitem'den mi almıştır. yoksa kitabın karakterlerinin çocukluktan itibaren esaslı bir şekilde görünür ya da görünmez sürekli birbirlerine 'sitem' etmelerinden mi -eşber'in annesine, cenan'ın dalya'ya, eşber'e, haççe'ye, dolaylı yoldan babasına, haççe'nin ve sitem'in yazgılarına...vs. almıştır.
eğer yörük kızı sitem ise sözkonusu olan,
kendisi mahzendeki iki konağı birbirine bağlayan tünelde hayatının baharında iskelet olmaya mahkum edilmiştir; kırk yıl sonra cenan'ın birleştirdiği parçalardan oluşan bütüne bakınca.
sürükleyici. okunabilir. evet.
Bedri rahmi eyüboğlundan dinlemek gerek...
Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.
Yar yar! ..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var
Görülmüştür!
Yeni bir emre kadar tüm görüşler yasaklanmıştır..
ZuZu
üzüntülüyüm bu durumdan
ama seni dövecek kadar deil
durumları
git denilen zamanlarda
gidememekti aslında
son sitem...
ayışığına muhtacız dedim dinlemediniz
duaya muhtacız selâma muhtacız
muhtacız bahara bahar sabahına...
__ E. Eroğlu
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! ' diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
M.AKIF
kırgınım...
ve bunu gecenin köründe söylüyorum,
uykunun kaçmayacağını bildiğimden...
karşında ki insanın okuyacağını bilirsin...ona sitem ettiğin şeyleri yazarsın nedire...kızlar kanmayın boyle oyunlara...
Bazen isyan yalnızlığıma,
sana karşı ınce bır sıtem içindeyım....
sitem annemin yokluğuna duyduğumun duygunun adı.
HATIRLARMISIN_? Bir zamanlar...
- bizi ancak ölüm ayırır derdin...
- şimdi soruyorum sana__
HANGİMİZ ÖLDÜK_?
İşte ben böyle bir hâl içindeyim
Aslında derin keder içindeyim
Bazen bilmeyerek ne yaptığımı,.
İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim.
Bazen isyan edip yalnızlığıma
Sana karşı ince bir sitem içindeyim..
İnce bir sitem..
tarifi yok bu sözün..
Bir ölü kadar gevezeyim yine bu aralar..
Gidişine sitemimdir bu, fakat bilinmez...!
Talihin rüzgarı
Ters eser belki.
Sabır taşı olur
Beklerim…
Bilirsin.!
Nede olsa
Hep tersine gider
İşlerim.
Ama sen
Sakın küsme
Aynadaki yüzüne.
Aynalar yalan
Söylemez bilirim.
Görünen değil,
Görünmeyen
Yüzüne ki
Sitemim…
Serkan Turna
önde zeytin ağaçları arkasında yar
sene 1946 mevsim sonbahar
önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
dalları neyleyim...
yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
yar yar... seni karasaplı bıçak gibi sineme sapladılar
değirmen misali döner başım
sevda değil bu bir hışım
gel gör beni darmadağın
tel tel çözülüp kalmışım
yar yar... Canımın çekirdeğinde diken
gözümün bebeğinde sitem var...
bedri rahmi.