21 Nisan 1967’de gerçekleştirilen bir askeri darbeyle, Yunanistan, Albaylar Cuntasının hüküm sürdüğü karanlık bir döneme girmişti.1973’te patlak veren Arap-İsrail Savaşında ABD’nin Yunan havaalanlarını kullanma isteği mevcut cunta tarafından reddedilince, ABD desteğini yitiren bu cuntaya karşı 25 Kasım 1973’te askeri bir darbe yapıldı. 15 Temmuz 1974’te de Makarios rejimine karşı Sampson[2] darbesi gerçekleştirilerek, adada faşist bir yönetim oluşturuldu. Bu darbeden beş gün sonra, 20 Temmuz 1974’te, Türkiye Kıbrıs’a çıkartma düzenledi ve 23 Temmuzda Yunanistan’daki ve Kıbrıs’taki cunta rejimi çöküp sona erdi.[3]
Türkiye harekâtın gerekçesini, garantörlük anlaşmalarından kaynaklanan haklarına dayandırdı ve ilk başlarda Batıdan da destek gördü. Bu sayede NATO, adaya yerleşme planlarına zemin sunması bakımından istenen fırsatı yakalamış oluyordu.[4] Bağlantısızlar Hareketi içinde yer alan Makarios’u destekleyen SSCB de, Yunanistan’ın egemenliği altına girmiş bir Kıbrıs’ı tercih etmediği için Türkiye’yi destekliyordu.
Ne var ki, 14 Ağustosta gerçekleştirilen ikinci bir harekâtla, Türk ordusu adanın içlerine doğru ilerleyerek Kıbrıs topraklarının %37’sini işgal etti.[5] Türkiye’nin Makarios yönetimini[6] yeniden başa geçirmeye niyeti olmadığı anlaşılınca SSCB desteğini çekti. Aynı şekilde, ABD de işgalin sona ermemesi üzerine, 1975 Şubatından itibaren, üç yıl sürecek bir silah ambargosu uygulamaya başladı.
İşgalden günümüze dek yaklaşık kırk bin kişi (o günkü Türk nüfusun üçte biri) başta İngiltere olmak üzere Batı ülkelerine göç etti. Adaya Türkiye’den götürülmüş yoğun bir nüfus yerleştirilerek, Türk nüfusun oranı arttırılmaya çalışıldı. Anayasal cumhuriyetin korunması bahanesiyle adayı işgal eden Türkiye, aynı anayasal cumhuriyetin yok sayılmasını meşrulaştırarak, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni (KTFD) kurdurttu ve başına Denktaş’ı oturttu. Aynı yıl yapılan anlaşmalarla güneydeki Türkler kuzeye, kuzeydeki Rumlar da güneye geçtiler ve ada halkı fiilen etnik kökenlerine göre iki ayrı bölgede toplanmak zorunda bırakıldı. 15 Kasım 1983’te ise bir adım daha ileri gidilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğu ilân edildi. İşin ilginç yanı, Türk kesimindeki, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Toplumsal Kurtuluş Partisi (TKP) gibi “sol” partiler, Denktaş’ın tehditlerine boyun eğerek, hiçbir direnişte bulunmayıp mecliste bu kararı onayladılar. Böylece uluslararası alanda kimsenin tanımadığı kendinden menkul bir “cumhuriyet” oyunu sahneye koyulmuş oldu. Oyunun kahramanı, 27 yıldır muhaliflerini her türlü yöntemle susturmaya çalışan, eski İngiliz sömürge savcısı, yeni Türkiye “sömürge valisi” Denktaş’tı.
Bu sırada, Türkiye’de 12 Eylül askeri diktatörlüğü yeni sona ermiş, seçimler henüz yapılmış, ama hükümet kurulmamıştı. Seçimlerin galibi olan Özal başta olmak üzere, generaller ve Dışişleri de KKTC’nin ilânına pek sıcak yaklaşmamışlardı. Ne var ki Denktaş’ın dayatmasıyla yüz yüze gelinmiş ve KKTC tanınmak zorunda kalınmıştı.
Büyük kahraman, büyük lider, büyük siyaset adamı, büyük politikacı, büyük devlet adamı. Selam size Rauf Denktaş. Selam size üstünüzde bütün bakışlar. Birgün olur tarih sizi elbet alkışlar.
yedi yedi doymadi hala...bundaki mide,mide deil dipsiz kuyu.......hanedanlik kurdu,yedi sülalesini zengin etti....kibris in atatürk ü dediginiz zaman ata ya hakaret etmis sayilirsiniz......atatürk yolsuk yapmadi.......demirel ler desen anlariz...
Rauf Denktaş adanın başına gelen en güzel şeydir.Kıbrıs Türkündür Türkün kalacak(tı) talat geldikten sonra bundan pek emin değilim.Tanrı askerimizi ve bayrağımızı yavruvatanımızdan eksik etmesin.
Lafı dolandırmadan, herkesin en iyi anlayabileceği şekilde 'dan dan' söyleyen, tanıdığım en yaşlı, en akıllı, en yürekli, en kurnaz, en...yaşayan tek siyasetçi...
kıbrıs kıbrıs derler bır nazlı yardır su garıp gonlumde sevdası vardır kıbrıs benım ıcın namustur ardır kıbrısa goz dıkmısler duyarım goz dıkenın gozlerını oyarım
kıbrıs helalımdır TURKLUK OLMEZSE umrumdada degıl kımse bılmezse bız barıs dedık kavga denırse evelALLAH bız her yola uyarız goz dıkenın gozlerını oyarız.
davasına tam sahıp dava adamı sayın baskan kıbrıs dıyınce ılk aklıma sen gelıyon.
Ben sana gözüm demem Tane düşer kör olur Ben sana gülüm demem Gülün ömrü er olur Ben sana Derviş demem Post giyer abdal olur Ben sana reyhan demem Yaprak döker dal olur Ben sana paşa demem Tahtan düşer azlolur BEN SANA BEYİM DERİM BEY HER DAİM BEY OLUR!
İşgalden bugüne
21 Nisan 1967’de gerçekleştirilen bir askeri darbeyle, Yunanistan, Albaylar Cuntasının hüküm sürdüğü karanlık bir döneme girmişti.1973’te patlak veren Arap-İsrail Savaşında ABD’nin Yunan havaalanlarını kullanma isteği mevcut cunta tarafından reddedilince, ABD desteğini yitiren bu cuntaya karşı 25 Kasım 1973’te askeri bir darbe yapıldı. 15 Temmuz 1974’te de Makarios rejimine karşı Sampson[2] darbesi gerçekleştirilerek, adada faşist bir yönetim oluşturuldu. Bu darbeden beş gün sonra, 20 Temmuz 1974’te, Türkiye Kıbrıs’a çıkartma düzenledi ve 23 Temmuzda Yunanistan’daki ve Kıbrıs’taki cunta rejimi çöküp sona erdi.[3]
Türkiye harekâtın gerekçesini, garantörlük anlaşmalarından kaynaklanan haklarına dayandırdı ve ilk başlarda Batıdan da destek gördü. Bu sayede NATO, adaya yerleşme planlarına zemin sunması bakımından istenen fırsatı yakalamış oluyordu.[4] Bağlantısızlar Hareketi içinde yer alan Makarios’u destekleyen SSCB de, Yunanistan’ın egemenliği altına girmiş bir Kıbrıs’ı tercih etmediği için Türkiye’yi destekliyordu.
Ne var ki, 14 Ağustosta gerçekleştirilen ikinci bir harekâtla, Türk ordusu adanın içlerine doğru ilerleyerek Kıbrıs topraklarının %37’sini işgal etti.[5] Türkiye’nin Makarios yönetimini[6] yeniden başa geçirmeye niyeti olmadığı anlaşılınca SSCB desteğini çekti. Aynı şekilde, ABD de işgalin sona ermemesi üzerine, 1975 Şubatından itibaren, üç yıl sürecek bir silah ambargosu uygulamaya başladı.
İşgalden günümüze dek yaklaşık kırk bin kişi (o günkü Türk nüfusun üçte biri) başta İngiltere olmak üzere Batı ülkelerine göç etti. Adaya Türkiye’den götürülmüş yoğun bir nüfus yerleştirilerek, Türk nüfusun oranı arttırılmaya çalışıldı. Anayasal cumhuriyetin korunması bahanesiyle adayı işgal eden Türkiye, aynı anayasal cumhuriyetin yok sayılmasını meşrulaştırarak, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni (KTFD) kurdurttu ve başına Denktaş’ı oturttu. Aynı yıl yapılan anlaşmalarla güneydeki Türkler kuzeye, kuzeydeki Rumlar da güneye geçtiler ve ada halkı fiilen etnik kökenlerine göre iki ayrı bölgede toplanmak zorunda bırakıldı. 15 Kasım 1983’te ise bir adım daha ileri gidilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğu ilân edildi. İşin ilginç yanı, Türk kesimindeki, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Toplumsal Kurtuluş Partisi (TKP) gibi “sol” partiler, Denktaş’ın tehditlerine boyun eğerek, hiçbir direnişte bulunmayıp mecliste bu kararı onayladılar. Böylece uluslararası alanda kimsenin tanımadığı kendinden menkul bir “cumhuriyet” oyunu sahneye koyulmuş oldu. Oyunun kahramanı, 27 yıldır muhaliflerini her türlü yöntemle susturmaya çalışan, eski İngiliz sömürge savcısı, yeni Türkiye “sömürge valisi” Denktaş’tı.
Bu sırada, Türkiye’de 12 Eylül askeri diktatörlüğü yeni sona ermiş, seçimler henüz yapılmış, ama hükümet kurulmamıştı. Seçimlerin galibi olan Özal başta olmak üzere, generaller ve Dışişleri de KKTC’nin ilânına pek sıcak yaklaşmamışlardı. Ne var ki Denktaş’ın dayatmasıyla yüz yüze gelinmiş ve KKTC tanınmak zorunda kalınmıştı.
Büyük kahraman, büyük lider, büyük siyaset adamı, büyük politikacı, büyük devlet adamı.
Selam size Rauf Denktaş.
Selam size üstünüzde bütün bakışlar.
Birgün olur tarih sizi elbet alkışlar.
çıkarlarını herşeyden üstün tutan......... bu yüzden halkını süründüren şahsiyet............:(((
XL..
yedi yedi doymadi hala...bundaki mide,mide deil dipsiz kuyu.......hanedanlik kurdu,yedi sülalesini zengin etti....kibris in atatürk ü dediginiz zaman ata ya hakaret etmis sayilirsiniz......atatürk yolsuk yapmadi.......demirel ler desen anlariz...
sömürdü demek istiyo arkadaşlar. biri buna semirmenin büyümek olduğunu öğretmeli. böyle geldin böyle git bakalım!
Rauf Denktaş adanın başına gelen en güzel şeydir.Kıbrıs Türkündür Türkün kalacak(tı) talat geldikten sonra bundan pek emin değilim.Tanrı askerimizi ve bayrağımızı yavruvatanımızdan eksik etmesin.
semirdi semirdi koca kibris i,hala doymadi...ne mideymis be....ciller ler bile bu kadar yemedi be el insaf...dur artik...
hüseyin angolemli gelsin demi. (bekleyin bekleyin)
öl garii....
kendini türk milletine adamış insan
yedin yine doymadın mı...........................
Lafı dolandırmadan, herkesin en iyi anlayabileceği şekilde 'dan dan' söyleyen, tanıdığım en yaşlı, en akıllı, en yürekli, en kurnaz, en...yaşayan tek siyasetçi...
kıbrıs kıbrıs derler bır nazlı yardır
su garıp gonlumde sevdası vardır
kıbrıs benım ıcın namustur ardır
kıbrısa goz dıkmısler duyarım
goz dıkenın gozlerını oyarım
kıbrıs helalımdır TURKLUK OLMEZSE
umrumdada degıl kımse bılmezse
bız barıs dedık kavga denırse
evelALLAH bız her yola uyarız
goz dıkenın gozlerını oyarız.
davasına tam sahıp dava adamı sayın baskan kıbrıs dıyınce ılk aklıma sen gelıyon.
türkiye HALKININ ezici çoğunluğu yanında.
bazıları olmasada.
Sonunda artistte oldu. Film çevirdi
Ne çok seveni varmış ya. Helal olsun karizmasımı varmış acaba
Ben sana gözüm demem
Tane düşer kör olur
Ben sana gülüm demem
Gülün ömrü er olur
Ben sana Derviş demem
Post giyer abdal olur
Ben sana reyhan demem
Yaprak döker dal olur
Ben sana paşa demem
Tahtan düşer azlolur
BEN SANA BEYİM DERİM
BEY HER DAİM BEY OLUR!
karizmatik bir lider.bütün türk dünyasında saygıyla anılır.
Kıbrıs'lı kasap