Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
En güzel dil ile “sevgi” günaydın. Tüm renkleriyle. ( dünyanın buna ihtiyacı var)
Uykudan uyanmaya ihtiyacı var. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz ve batıyoruz!
Bence en güzel günaydın bu şarkıda saklı iyi ki bu dünyadan geçtin sevgili Barış Manço rahmetler olsun ruhuna
Bugün Müslümanların kutsal günü ve tüm müslüman halkın cuma gününü kutluyor geçmiş peygamberimizi ve Sevgili Atam” ı da rahmetle anıyorum. İyi ki bu dünyadan geçmişsiniz iyi ki sizler gibi hala sığınacağımız gölgeleriniz var.
Herbir zerrenin (insanı) gün gün dağılarak geçip gittiği bir zaman dilimine daha uyandık.
“Aydın” olsun
Ne garip insanın kendi sırrına ermek yerine dış dünyanın şeylerini keşfetmek için çalışması . Oysa bilgelik önce kendini keşfetmek değil miydi?
Ata kızı
Çılgın adam:)
Rica ederim vakit ayırıp izlediğiniz için ben teşekkür ederim.
CEHENNEM’E GİRİŞ (ilahi komedyadan bir bölüm)
Dert şehrine benden gidilir,
Bitmeyen azap içine benden gidilir,
Lânetliler arasına benden gidilir.
Haktan aldı yüce ustam ilhamını
Tanrı gücü yarattı beni
Akıllar aklı, sevgiler sevgisi.
Bir şey var olmadı benden önce Tanrıdan başka
Ve ben var olacağım varlık oldukça
Girenler her umudu bırakın benden içeri.
Bir kapının başında yazılı gördüm
Bu karanlık bu kapkara sözleri
Dedim: Hocam, acı geldi bu sözler bana.
İçimden geçeni anlayan hocam
Dedi: Kaygıların yeri yok burda
Her çeşit korku bitmeli burda.
Geldik gayri geleceğimiz yere
Sana, göreceksin dediğim dertli sürü,
Akıl nurunu kaybetmişler sürüsüdür.
Sonra tuttu hocam elimden
Güler yüzü ferah verdi içime
Ve girdik beraber esrarlı âleme.
Acı sesler geliyordu uzaktan,
Tek yıldız havaların içinden,
Gözüme yaş getiren feryatlar, derin iniltiler.
Uçsuz bucaksız karanlıklar içinde
Dönüp duruyordu bu ses kasırgası
Deli rüzgârlara kapılmış kumlar gibi.
Dedi: Bahtsız ruhların perişan halidir bu,
O ruhlar ki dünyada gamsız yaşadılar
Ne günah ne de sevap işlediler.
Dante Alighieri
CEHENNEM’E GİRİŞ (ilahi komedyadan bir bölüm)
Dert şehrine benden gidilir,
Bitmeyen azap içine benden gidilir,
Lânetliler arasına benden gidilir.
Haktan aldı yüce ustam ilhamını
Tanrı gücü yarattı beni
Akıllar aklı, sevgiler sevgisi.
Bir şey var olmadı benden önce Tanrıdan başka
Ve ben var olacağım varlık oldukça
Girenler her umudu bırakın benden içeri.
Bir kapının başında yazılı gördüm
Bu karanlık bu kapkara sözleri
Dedim: Hocam, acı geldi bu sözler bana.
İçimden geçeni anlayan hocam
Dedi: Kaygıların yeri yok burda
Her çeşit korku bitmeli burda.
Geldik gayri geleceğimiz yere
Sana, göreceksin dediğim dertli sürü,
Akıl nurunu kaybetmişler sürüsüdür.
Sonra tuttu hocam elimden
Güler yüzü ferah verdi içime
Ve girdik beraber esrarlı âleme.
Acı sesler geliyordu uzaktan,
Tek yıldız havaların içinden,
Gözüme yaş getiren feryatlar, derin iniltiler.
Uçsuz bucaksız karanlıklar içinde
Dönüp duruyordu bu ses kasırgası
Deli rüzgârlara kapılmış kumlar gibi.
Dedi: Bahtsız ruhların perişan halidir bu,
O ruhlar ki dünyada gamsız yaşadılar
Ne günah ne de sevap işlediler.
Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim Mehmet bey, İlber Ortaylı'nın ebtelektüel hakkında söyleşi yaptığı videoyu izlemenizi isterim.
Yıldızlardan mı ilham alırsın ay dan mı bilmem
Seni seyrederken seyir etmekteyim dünya alemi
Bilsen hangi alemde ruhum?
Kimileri nüfuz ederken bir avuç yüreğe
Kimi kem bakışlarıyla ömrü ziyan etmekte
Renklerin okşar gözlerimi ahenk içinde
Ne güzel şeysin akşam sefası
ata kızı
Üçüncü kıtaya kadar eleştiri formundaki dörtlüğünüzü haklı bulmakla birlikte şunu da belirtmem gerekiyor. en başından saygı duyulsaydı sayfa da amacını aşmazdı. yazılarımı kürsüde yazıyordum sizin de bildiğinizden eminim, görüşlerim ve düşüncelerimden dolayı yerden yere vuruldum neredeyse ve düşünce yazılarımı da sayfamda toplamaya karar verdim. Tuna Ceyhan olup biteni çokta iyi bildiğinizden eminim daha önce hangi mahlası kullanıyordunuz bilemem.
sadece şunu kabul edemem herkes kafasına göre değil gördüğünüz gibi son derece nitelikli paylaşımlar yapılıyor burada yazan arkadaşlara da saygı gösterilmesini rica ediyorum.
ve eleştirinizi de sayfaya uygun bir biçimde yaptığınız için teşekkür ederim. isterdim ki sayfanın adına uygun paylaşımlar yapılsın ama bir edebiyat portalında bu kadar art niyet barınacağını hesaba katmadım.
Elbette okuyup geliştireceğiz bunu yıllarca yaptık, anlattık… bir taraftan üretirken diğer taraftan da zaten bildiğimiz düşüncelerle pekişen de çelişen de oluyor. Ancak bu yöntemle gelişebildiğimi gözlemliyorum.
“beynin kendi öz düşüncesini kaybedip başka insanların düşüncelerinin istilasına uğraması iyi değildir..yani akıl süzgecinden geçirelim,“
düşüncelerimin etkilenmesini istemiyorum bu yüzden uzunca bir ara verdim. Sadece kendi düşüncelerimi yazmak istiyorum. Elb
(Entelijansiya) Rusya 19. yüzyıl burjuvasının üniversite eğitimli insanların statü sınıfını tanımlamak için kullanılan kelimedir.
öncelikle bunu açıklayalım. ne yazık ki dünyada ve ülkemizde de durum bundan ibaret.(Bizde düşünmek daha önce düşünülmüş bir fikre katılmaktır sadece. (Nurullah Ataç)
Bu yüzden yıllardır kendime uyguladığım bir yöntem var daha doğrusu kendimce buna inandım. düşüncelerimi etkilediği için yaklaşık sekiz yıldır teorileri ve filozofların kitaplarını okumuyorum ve paylaşmıyorum. sadece kendime yönelmemin sebebi budur. ister istemez etkileniyoruz. hatta edebiyat defterinde yazdığım bir yazıya " sizin düşüncenizi çürütecek donanıma sahibim bir çok teorisyenin düşünceleriyle" dedi. ona cevabım;" bana kendi fikirlerinizle gelmenizi beklerdim" oldu. çok güzel ve yerinde bir yazı paylaşmışsınız, söylemeliyim ki; okumalıyız öğrenmeliyiz fakat bunun yanı sıra gelişmemiz için yeni fikirler üretmeliyiz. bunu yapmadığımız müddetçe var olanı da geliştiremeyiz. bu bağlamda şunu da söylemek istiyorum; eğitim sistemimizin ezbercilikten kurtarılması gerekli. çocuklarımız hazırcı ve düşünmeyi öğrenemiyorlar. öz saygıları gelişmiyor en akıllıları bile konuşmaktan korkuyor. bu konuda yazılacak çok şey var size katıldığımı belirterek bitirmek istiyorum.
Saygı ve selamlarımla
Uğruna ölebileceğim bir çok davam var, fakat uğruna öldürebileceğim hiç bir davam yok.
Mahatma Gandhi
Kızma papatyaya baharın müjdecisi olduğu İçin, incitme gelinciği en güzel kırmızı onda diye. Sende hepsinden bir parça var. Sadece derin nefes al ve hisset onları.
Ata kızı
Gün yorgun,
Gün yüzüne vurmayan kelimeler yorgun
Gecede ay, gözümde üşümüş düş yorgun.
kirpikte donmuş yaş, sılada kalmış baş yorgun
Hasret türküsü çalan, kemanımda yay yorgun
Ata kızı.
Eğriden doğru olmaz. Doğru da eğriye sığmaz:)
Bir fırtınaya tutulduk ki sorma gitsin. Allah var sen varsın bir de sana inanan halk var.
Atamın sevdiği şarkılardan.
Bu adamın torunu olmaktan onur duyuyorum ( binlerce kalp) unutmayız!
Atatürk, savaştığı düşmanlarının bile takdirini ve saygısını kazanmış bir asker ve barış adamıdır.
Örnek mi; Yunan Başbakanı Venizelos bile yenildiği Atatürk’e hayrandır.
Oysa o Venizelos Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan Novi ve Sevr Anlaşmalarıyla sağladığı topraklarda hayalindeki Megali İdea’yı gerçekleştiremeyince, İngilizlerin desteğiyle 1920 yılında Türkiye’ye karşı savaşa girmişti.
Yenildi ve gitti… 9 Eylül’e az kaldı…
İstiklal Savaşı’nın mağlup komutanı Eleftherios Venizelos, "Atatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük barış adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır."
Diyerek Atatürk^ün büyüklüğü karşısında saygıyla eğilmek zorunda kalmıştır..
Atatürk ‘ün öldüğü gün, yanı 10 Kasm 1038 günü; İtalyan devlet radyosu şu anonsu yapmıştır; “Sezar,İskender,Napolyon ayağa kalkın. Büyüğünüz geliyor!”..
Beni bana sordunmu
Gözlerinle gördünmü
Kulakların duymazsa
Suçlu benmi olurum.
Melik KÖROĞLU ( salihi )
Bir akşamüstü yağmurla gel yine
Yeniden yeşersin yaz papatyası
Özümüz toprak ve halklar tıpkı özü gibidir
Soy soy yeniden biteriz mevsimi geldiğinde
Yeniden filizlenir umutlarımız kırıldığı yerden
Tıpkı zeytin ağacı gibiyiz, "biz halkız"
Toprak gibi işlenir yeşeririz özden
İhtiyacımız bir avuç yağmur sadece
Ata kızı
Adeta sanat kokuyor
Müptezel güncenin, müspet pencerelerinden araladığım gönül kahvesi bunlar kırk yıl da hatırı olan var, kırk gün de
Ata kızı
Selam Mehmet bey teşekkür ederim.
Ne yapmalı ki papatyalar çiğnenmeden eriştirmeli bahara
Vaveylası göğü inletse soluk soluğa serçenin
Göğün kaşları çatılır mı görse ağlayan bebekleri
Yıkasa toprağı annelerin tuzlu yağmurları
Ata kızı
Nasıl bir yarışın içindeyiz? kuralı yok! "dört başı mamur" zaman. Kendilerine oldukça yabancı insancıklar da oyuncu. Ne yapsak ki kuralsız bu oyunun içinden sıyrılıp çıkabilsek, bastığımız yerler kuruyor, baktığımız gözler şuursuzca bakıyor. üç beş mahşer midillisi dökülmüş ortalığa topaç gibi parmaklarında döndürüyorlar cehaletin aymaz başlarını.
Ata kızı
Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol.
Ama dere kenarındaki,
En iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir avuç ot ol.
Bir yola neşe ver.
Bir nilüfer olamazsan, bir saz ol.
Ama gölün içindeki, en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız,
Tayfa olmaya da mecburuz.
Burada hepimiz için birer iş var.
Cadde olamazsan, sokak ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir
Her ne isen, onun en iyisi sen ol…!
Ralph Waldo Emerson