Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Can kulağıyla dinle; keman, tıpkı hayat gibi, inişli çıkışlı ritimleriyle gün gibi koşar adım ilerliyor…
Kulak ver notaların nasıl dans ettiğini göreceksin kelimelerde.
Ata kızı
Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
Her yer olabilecek bir kuytulukta
Bir kadın vardı bir balkonda
Sesinde yaralı bir gül olan
Hayat ve mevsimler aynı şeydi
Uyku kadar derin bir suda boğulurken
İlkbahar kekeleyerek geldi
Kırık çocuk gülüşlerinden
Deniz oracıktaydı ve buğusu
Eriyorken havada sesler
Herşeyin bir büyü oluşturduğu
Gizemli kokular ve gülüşler
Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
Annem olan bir sessizlikte
Belki de onun kalbidir açan
Derin bir gülün içinde
Ataol Behramoğlu
Bir çiçeğin gökyüzüyle tanışması gibi,
Dünyayı yeniden tanımak istiyorum.
Bir yerler de olmayacağını bilsem de,
Ben bu hayatı en başından tekrar yaşamak istiyorum
Aşk diye birşey yoktur sevgiler yalan yeğen dedi
Saçı sakalı birbirine karışmış
Gözleri kan çanağına dönmüş
Bıyıkları sigaradan sapsarı olmuş
Yaşlı adam
O zaman neden bu haldesin be adam dedim
Ben alkolu sevdim
Sigaraya aşık oldum
İnsanlar tek vuruşta
Bunlar yavaş yavaş öldürüyor dedi...
"fkhyl"
Ben teşekkür ederim Mehmet bey, Ata kızı.
Düzeltilebilir:)
Şiirlerin gül gibi
Gönlümüzü hoş eder
Sözlerinse iz gibi
Gönlümüze nakş eder..
Bir zümrede zerre kadarım,
Halkınızda, bir halkayım
İki satır eklesem zincirinize
Öyle mesut öyle bahtiyarım
Ata kızı
Teşekkür ederim Mehmet bey, Tuba hanım…
Katılıyorum Mehmet bey düşüncenize.
Şiirlerin gül gibi
Gönlümüzü hoş eder
Sözlerinse iz gibi
Gönlüme nakış eder..
Saygılarımla
Günaydın herkese:)
George Orwell
Hayvan çiftliği
Okumamıştım en son onu okudum. Kitap tavsiyesi çok güzel olurdu okuduğumuz kitapları biraz içeriğinden bahsedersek faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
:)
Biz ayrılmadık
Sadece birbirimizi göremeyeceğimiz kadar uzağız
Özlem denebilir hasretlik işte
Biz ayrılmadık ki
Yeniden görebilme ihtimalimiz var birbirimizi
Avuntu olabilir yada işte ne dersen de
"fkhyl"
Billur tanecikler çakıl taşlarıyla sevişiyordu güneş, günün son demlerinde…
Örtüverdi kızıl elbisesini üzerlerine
Kıskandım kıyının sevdalı dalgalarını…
Ata kızı
Artık çıkmıyorum İstiklal'e
Sabah, Fatma hanım uyandırıyor
Helva, ekmek, çay bana onlar bakıyor
Odanın hali perişan ben perişan
Kimse yok işime karışan
Ara sıra balkona çıkıyorum
Fesleğenler kuruduğunda ocaktı
Ben baharı bekliyorum
Ne olduğunu bilmediğim
Bir umudum var hala
Gözüm şişelere takılıyor
Becerebilseydim ne ala
Bu günlerde böyleyim ben
Yas denen şiirdeyim
Bir köşede gülüşün var
Sırtımda kanlı bıçağın
Hiç bir zaman duymayacağın
Duysan da anlamayacağın
Bir çığlıkla
SANA BİRİKİYORUM...
E.Güleryüz
Teşekkür ederim sevgili Ata kızı
Akşamınıza eşlik etsin...
Bir avazdan bağırmalı şimdi dünyanın her ucundan duyulsun sesimiz. Şiirleri okuyalım, şarkıları söyleyelim her bir ağızdan birleşince sesler ulaşır doruklardaki kar tanesine…
Ata kızı
Sığınaklara indirelim kuşları
Ne ciğerlerinin dayanabileceği gökyüzü
Ne içebilecekleri bir yudum su kaldı
Sığınaklara indirelim balıkları
Kurşuni gövdeleri kurşunlaşmadan
Sığınaklara indirelim ağaçları
Cevizleri, çınarları, servileri
üzerindeki sincaplara dokunmadan
Arı bakışını çocukluğun
indirmeliyiz sığınağa
kirli bir kâğıt para gibi buruşmadan
elinde hayatın
Ucu işlemeli mendili, kavun kokusunu
Yumuşaklığını bir dere yatağının
Penceredeki hanımelini
Zor günlerde alnımıza konan o eli
Sığınağa indirelim Dünyayı
Turgay Fişekçi
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
Ataol Behramoğlu
Günaydın Tuba hanım, özlettiniz kendinizi…
Günaydın Ata kızı ve sayfaya
Sana bakan gözlerim
Yolun bekler hislerim
Sana bağlı yüreğim
Gör ki şimdi ne halde..
"Küçük şeylerden keyif alabilmek,
Lüks şeyler yerine zarafet aramak,
Saygı istemek yerine değerli olmak,
Zengin olmak yerine
muhtaç olmamak,
Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek
ve dürüst konuşmak,
Yıldızları, kuşları,
kelebekleri ve bilgeleri
açık kalple dinlemek,
İşte benim senfonim..."
William Ellery
Bazı şiirlerin başlığı bile etmeyecek şiirleri seçip gözümüze sokmak zorunda mısınız?
Eksik olmayın efendim ne güzel görüyorsunuz…
Sizler de değerli görüşlerinizle sayfaya değer katıyorsunuz. Görüşlerini, şiirlerini paylaşan herkese ve size teşekkür ediyorum.
Aşağıdaki şiirde “Dört başı mamur” deyimi, imalı ve farklı kullanılmıştır.
N/isyan
Gün, ah! Eder kimyon kokulu zirvesinden güneşe
Seslenir feryat figan tanrıya pür meşe
Sincap Mağfur ama fit olmuş ceviz yerine kuzgun leşeHicri Mahcur zavallılar ne yapsın
beş başı mamur insan denen müsvedde Ay Mağrur duruşunda bıkmadan usanmadan vurursa da şavkını kurulmuş betonlara ağlarken kurumuş Pınarlarından Son çırpınışları hey hat! maşukun aşıkına yakamozlardan.
Hicri Mahcur zavallılar ne yapsın
beş başı mamur insan denen müsvedde
Ata kızı
Işıklar içinde uyu güzel insan. Yıldızın gök yüzünde hep parlasın.
Aşktan anlamaya gerek var mı ?
Öyle gelişine yaşamalı
O kendini anlatır zaten
Anladığımızda işi işten geçer zaten
Bu sefer ne dediğimi bende anlamadım :()
Sen aşktan ne anlarsın be kızım
İşin gücün göz pınarlarında bir çimdik hayat aramak.
Ata kızı
Siz aşk” tan ne anlarsınız bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
(Ah’lar Ağacı)
Didem Madak
En son aşık olduğumda
Nisan yağmurları
Haziran'a bırakmamıştı yerini
Parsellenmemişti
Badem ağaçlarının bahçesi
Tırtıllarla koyun koyuna yatardık
Akasya ağaçlarının altında
En son aşık olduğumda
Saçların hâla kestane rengiydi...
fkhyl