medyanın yarattığı balon kahraman! ! hayatın merkezine kendisini koymuş,herşeyi bilen ve herşeyin ilklerini yaşamış,halkı aşagalamış yazar bozuntusu...
Türkiye'de feminist hareketin öncüsüdür,,Gazeteciliği, dergi yöneticiliği köşe yazarlığı ve 'Kadının Adı Yok' adlı satış rekorları kıran kitabıyla bir dönem kadın haklarının simgesi haline gelmiştir, Yazdığı kitapları, makaleleri ve yöneticilik kariyeriyle Türk basınına önemli katkılar sağlamıştır, Duygu inanılmaz bir cesaretle kadınların cinsel hakları için mücadele etmiştir, Duygu Asena'yı kaybetmenin üzüntüsü ve acısını yaşıyorum, çok değerli dostum, inanılmaz mütevazi, insancıl meziyetlerle donatılmış; Türkiye'nin aydınlık yüzü, onu hep sevgiyle anımsayacak ve hiç bir zaman unutmayacağız...en kıymetlimiz....Nur içinde uyu....Karin
Hayatı zerre kadar anlayamamış, kendi hayatını boşa geçirdiği gibi çok sayıda başka insanın da kafasını karıştırıp mutsuzluklarını arttırmış bir talihsiz kişi...
Duygu asena tam bir aşk kadını ayrıca bildiklernin ve söylediklerinin arkasında cesurca duran ender insanlardan biri o. Özgüveni tam bir kişilik ama ne yazık ki toplumumuz gelenğini hiç bozmadan böyle değerli insanları ya yanlış anlıyor ya da geç anlıyor bu da çok üzücü bir durum fakat bunu yanı sıra asenanın düşüncelerini paylaşan ve anlıyan bir çok insan var. Umarım aşka gerçek değeri verebilecek kadın haklarını yansıtabilecek insanlar daha çoğalır.Böylelik yaşanacak o güzel duyguları kendi değerlerimize zarar vermeden kendimizle barışık bir şekilde yaşarız.
Sevgili Duygu Asena.. Bu yazıyı görüyorsunuz toprağın altından bile biliyorum,belki hayatta iken sizi tanımaya bile çalışmıyordum fakat bir kitabınızla kararlarım ve hayatım sanki kendi benliklerini buldular..Satırlarınızı gözyaşlarımla ve gururla okuyorum iyi ki varmışsınız keşke hala var olsaydınız nur için de yatın Allah günahlarınızı bağışlasın...
tek diyeceğil o cenaze tam bi prapagasyona dönüştü ya ne o öyle başı açık namaz kılma ve erkek gibi tekbir alma bence bu feminizmi savunan bayanlar kendilerini ezik gören kişiliğinde bozukluk olan ve erkeklerle yarış yapan bilinçsiz cahiller kadın ve erkek eşit olamaz hoş zaten onların dedikleride eşitlik değilde neyse hangi tarihde görülmüş imamın arkasında bir kadının namz kıldığı şarkı türkü söyleyerk cenazenin götürüldüğü yazık diyorum başkada bişey demiyorum yazık benim yurdumun kadınlarına
tabutumun çevresinde hırstan gözü dönmüş,sadece kendi doğrularını sevebilen gerisini elinin tersiyle iten, sevgi yoksunu bakışlar fırlatan bir yumak kadın istemezdim...
kadın zariftir..naiftir..şakayıktır efendim... biçtiğiniz kıyafet uymaz hanımefendi mizacına,fıtratına....vâesefâ!
80 li yıllardı sanırım star ilk özel televizyondu,bende bir lokantada izliyorum proğramı. Zamanın Şanlıurfa belediye başkanı (Şu Uluslararası tarım fuarına israilli firmaları sokmayan) ile raportaj yapıyordu Duygu Asena.Bir soru sormuştu başkana neden urfaya genelev açtırmaya müsade etmiyorsunuz deye.Başkanın cevabı manidar..İlk sermaye siz olurmusunuz? ........suskunluk.....
allah rahmet eylesın...o kadınların sesıydı..kadınlar kendılerını savunamazdı o savunurdu..toplumda kadının degerını artırdı çok caba sarfetti..ama hala kadınlarımız olması gereken sevıyede degıl ve asla da olamayacak galıba bu gıdısle:((mekanın cennet olsun duygu asena..
Kadınlarımızın hertürlü özgür,haklı, yaşama ve onları uyandırma çabalarıyla, o cesaretli yüreğiyle korkmadan,hiç bişeyden sakınmadan, tabulaşmış konuları ortaya serip haykırması beni hep etkiledi..bence bi milattır DUYGU ASENA..iyi ki varmışsın ve şimdi RAHMETLE anıyoruz seni..yapacağın,öğreteceğin,söyliyeceğin daha çok şey vardı eminim..MEKANIN CENNET OLSUN..
Kadın olsun erkek olsun, erkek yanlısı olsun feminist olsun herkes günü gelince göç ediyor bu fani dünyadan. Geriye sadece bıraktığımız bir hoş seda kalıyor. Şayet bırakabilmişsek… Gerisi kısa zamanda nisyan bulutlarına karışıyor.
Feministliğiyle adını duyuran kadın yazarlarımızdan Duygu Asena da fani ömrünü noktaladı. Beyin tümörü tedavisi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 31 Temmuz 2006 Pazartesi sabaha karşı solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Kısa sayılabilecek ömrüne çok şeyler sığdıran Asena, yaşadığı sürece hep gündem oluşturdu.
Türkiye, Duygu Asena’yı feminist düşüncenin en ateşli savunucusu olarak tanıdı. Kadın hakları için birçok faaliyetin içinde bulunan Asena, bu konuyu köşe yazılarında ve kitaplarında sürekli gündeme getirdi, adeta hafızalara nakşetti. Kadın derneklerinin organize hareket etmesi için uğraştı. Erkeklere karşı, hep kadınların yanında ve yakınında yer aldı.
Duygu Asena, 1946 yılında İstanbul’da doğmuştu. İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nden mezun olan Asena bir süre Haseki Hastanesi Çocuk Kliniği’nde pedagog olarak çalışmıştı. Daha sonra bir reklâm şirketinde metin yazarı olarak çalışan Asena’nın ilk yazısı 1972 yılında Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştı. Gazeteciliğe ‘Şirin’ imzasını kullanarak başlayan Asena; Kadınca, Onyedi, Ev Kadını, Bella, Kim, Negatif dergilerini yönetti. Milliyet gazetesinde başladığı köşe yazarlığını Cumhuriyet ve Yarın’da sürdüren Asena’nın ilk kitabı ‘Kadının Adı Yok’ geniş bir okur kitlesine ulaştı, çok ses getirdi. Bu ifade adeta feminizm davasının sloganı oldu. Kitap 1998 yılında müstehcen bulundu, iki yıl sonra Atıf Yılmaz tarafından filme alındı. Duygu Asena, iki yıldır beyin tümörü tedavisi görüyordu.
Onun en çok bilinen ve ses getiren eseri ‘Kadının Adı Yok’, ilk defa 1987’de yayımlandı ve rekor kırarak bir yıl içinde kırk baskı yaptı. Aynı yıl Nokta dergisinin düzenlediği “Doruktakiler” yarışmasında ve Boğaziçi Üniversitesi’nden yedi bin öğrencinin katıldığı en başarılı kitap seçiminde en fazla oyu alarak yılın kitabı seçildi.
Ne var ki Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, 1988’in nisan ayında kitabı küçüklere zararlı yayın ilan ederek poşette satılmasına karar verdi. Ancak yazar tarafından açılan dava sonucu, kitap 1991 yılında aklandı. ‘Kadının Adı Yok’ aynı yıl Hollanda ve Almanya’da bu ülkelerin dillerine çevrilerek yayımlandı ve üst üste birkaç baskı yaptı. Hollanda’da ayrıca ikinci bir yayınevi tarafından cep kitabı olarak da basıldı. 1994’te Yunanistan’da piyasaya çıkarak best-seller oldu.
Duygu Asena bu kitabında, temiz, rahat, kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyeti kadın olarak belirlenmiş, herkesin üç aşağı beş yukarı tanık olabileceği ortak bir macerayı, bir kadının ağzından anlatıyor. Bu kadın, küçücük bir kızın henüz yaşanmamış doğal meraklarından, aşklar, acılar, sahtekârlıklar, hislerle dolu bir hayatın bazen hafif, bazen ağır kıpırtılarına kadar, kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele ediyor. Bu kadın, pürüzsüz bir tenden kırışıklıklara uzanan zaman içinde kendisi için var olabilmeyi hedefliyor. Bütün engellere rağmen bunu başarıyor.
Bu satılarla tanıtılan kitabın yazarı Duygu Asena, feminizmin dozunu kaçıran biri olarak bazen kadınlarla erkeklerin arasını açtı. Kadını erkeğin karşısına dikerek erkeğe meydan okuttu. Elmanın birer yarısı olarak niteleyebileceğimiz iki karşı cinsi çok farklı dünyaların insanları olarak sundu. Her şeyin sevgi ve hoşgörüyle halledilmesinin hayırlara vesile olacağı gerçeğini kavga ve meydan okumayla değiştirdi. Fakat onun duygu ve düşüncelerine katılmayanlar katılanlardan daha çoktu. Çünkü Asena’nın mücadele tarzı sertti; erkeği pasifize etmeye yönelikti.
Duygu Asena’nın kadınlara (belki bilmeyerek yaptığı) zararının yarında pek çok yararı da oldu şüphesiz... Özellikle kırsal kesimde erkekler tarafından şiddete maruz bırakılan ve sürekli ezilen kadınların biraz olsun gözünü açtı. Bir kısım erkeklerin ipliğini pazara çıkardı. Ezilmenin ve baskının kader olmadığı gerçeğini onlara gösterdi. Keşke kadının görevleri ve hakları konusunda biraz olsun İslâmî kaynaklara bakarak hareket etseydi, İslâmî hükümlerden ilham alsaydı; o zaman yürüttüğü dava daha temelli olurdu. Üstelik kadınlarla erkekler arasındaki güvensizlik ve nefret uçurumu oluşmazdı.
Kadın mahfilleri her zaman olduğu gibi cenazede de Asena’nın yanındaydı. Mor Çatı’dan Çağdaş Kadınlar Derneği’ne kadar herkes yılmaz bir savaşçıyı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeydi. Fakat onların içinde nice Duygu Asenalar vardır. Umarım kadınları savunurken erkeklerin haklarını ihlâl etmezler.
Feminist yazar Duygu Asena’nın cenazesi de sıra dışı oldu. Asena’nın cenazesi sarı güllerle süslendi. Tabutu kadınlar taşıdı. Kadın derneklerinin üyeleri cenazeyi adeta bir meydan okumaya dönüştürdü. Hüzünden çok öfke vardı insanların yüzünde. Alkışlar ve şarkılar da cabası… Bu öfkenin kime karşı ve niçin olduğunu herkes gibi ben de anlamakta zorlandım.
Asena’nın inancını ve din karşısındaki tavrını sorgulayacak değilim. Onun eserlerini okuyanlar bu konuda yeterince bilgiye sahiptirler. Bu hususta bize söz düşmez. En iyisini muhakkak ki Allah bilir. Ne diyelim Allah yine de amelince rahmet eylesin.
Onüç yaşından beri okuduğum yazar... Örnek aldığım, yazılarıyla bana ışık tutan adeta akıl hocam olan insan. Dunden beri öyle üzgünümki,... Sanki çok yakından tanıdığım bir ablamı kaybetmişim gibi... Eminim benim gibi birçok kadında üzgün. Çünkü sen Türkiye'deki birçok kadının sesi, kimlik arayışlarındaki bir yol göstericiydin.
Ne diyeyim Allah Rahmet Eylesin ve Tüm sevenlerinin Sağolsun! ! !
Ülkemizdeki kadın özgürlüğü hareketinin sembollerinden birisiydi,Demokrattı,özgürlükçüydü bir çok şeyi göze almıştı gazetelerden atıldı,ölüm tehditleri aldı Bunun dışında ülkenin demokrasi ile ilgili olan bir çok probleminde de öncüydü,gözü karaydı
Kadının İnsan haklarını savunan köy köy dolaşıp en ücra koşelerde bile kadınlara kucak açmıştı
Bazı yobaz kafalar sevmez ama bari ölüme saygı gösterin
O kadın hakları konusunda bir devrimciydi ALLAH rahmet eylesin
“Özgürlük kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapabilmektir. Ahlak; o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabilmektir.”
Duygu Asena
Türkiye’de kadın mücadelesinin, kadın haklarının önde gelen isimlerinden gazeteci ve yazar Duygu Asena’yı özlemle yad ediyorum..
duygu asena ne demek bilmiyorum ama hiç sevmediğim bir şahsiyet olduğu kesinleşmiş ve kanıtlanmıştır :)))
medyanın yarattığı balon kahraman! !
hayatın merkezine kendisini koymuş,herşeyi bilen ve herşeyin ilklerini yaşamış,halkı aşagalamış yazar bozuntusu...
Çok severim. Samimi bir yazardır. Cesaretlidir. Yaşlanmayan insanlardan biriydi.
lilitin bayrağı şimdi kimde acaba.....
Türkiye'de feminist hareketin öncüsüdür,,Gazeteciliği, dergi yöneticiliği köşe yazarlığı ve 'Kadının Adı Yok' adlı satış rekorları kıran kitabıyla bir dönem kadın haklarının simgesi haline gelmiştir, Yazdığı kitapları, makaleleri ve yöneticilik kariyeriyle Türk basınına önemli katkılar sağlamıştır, Duygu inanılmaz bir cesaretle kadınların cinsel hakları için mücadele etmiştir, Duygu Asena'yı kaybetmenin üzüntüsü ve acısını yaşıyorum, çok değerli dostum, inanılmaz mütevazi, insancıl meziyetlerle donatılmış; Türkiye'nin aydınlık yüzü, onu hep sevgiyle anımsayacak ve hiç bir zaman unutmayacağız...en kıymetlimiz....Nur içinde uyu....Karin
Hayatı zerre kadar anlayamamış, kendi hayatını boşa geçirdiği gibi çok sayıda başka insanın da kafasını karıştırıp mutsuzluklarını arttırmış bir talihsiz kişi...
Duygu asena tam bir aşk kadını ayrıca bildiklernin ve söylediklerinin arkasında cesurca duran ender insanlardan biri o. Özgüveni tam bir kişilik ama ne yazık ki toplumumuz gelenğini hiç bozmadan böyle değerli insanları ya yanlış anlıyor ya da geç anlıyor bu da çok üzücü bir durum fakat bunu yanı sıra asenanın düşüncelerini paylaşan ve anlıyan bir çok insan var. Umarım aşka gerçek değeri verebilecek kadın haklarını yansıtabilecek insanlar daha çoğalır.Böylelik yaşanacak o güzel duyguları kendi değerlerimize zarar vermeden kendimizle barışık bir şekilde yaşarız.
Doğrudar mezarına 2048 lik bağlantı döşemiş senin yazmanı bekliyodu
Sevgili Duygu Asena..
Bu yazıyı görüyorsunuz toprağın altından bile biliyorum,belki hayatta iken sizi tanımaya bile çalışmıyordum fakat bir kitabınızla kararlarım ve hayatım sanki kendi benliklerini buldular..Satırlarınızı gözyaşlarımla ve gururla okuyorum iyi ki varmışsınız keşke hala var olsaydınız nur için de yatın Allah günahlarınızı bağışlasın...
'insan' kayıbı,üzücü...
BENCE KADINLARI KORUMAYI DÜŞÜNEN AMA BUNU BAZI ŞEYLERİ KÜÇÜK GÖREREK AYNI ZAMANDA TEPKİ BULAN BAYAN...
tek diyeceğil o cenaze tam bi prapagasyona dönüştü ya ne o öyle başı açık namaz kılma ve erkek gibi tekbir alma bence bu feminizmi savunan bayanlar kendilerini ezik gören kişiliğinde bozukluk olan ve erkeklerle yarış yapan bilinçsiz cahiller kadın ve erkek eşit olamaz hoş zaten onların dedikleride eşitlik değilde neyse hangi tarihde görülmüş imamın arkasında bir kadının namz kıldığı şarkı türkü söyleyerk cenazenin götürüldüğü yazık diyorum başkada bişey demiyorum yazık benim yurdumun kadınlarına
tabutumun çevresinde hırstan gözü dönmüş,sadece kendi doğrularını sevebilen gerisini elinin tersiyle iten, sevgi yoksunu bakışlar fırlatan bir yumak kadın istemezdim...
kadın zariftir..naiftir..şakayıktır efendim... biçtiğiniz kıyafet uymaz hanımefendi mizacına,fıtratına....vâesefâ!
yaşadığı gibi ölür öldüğü gibi haşrolur insan...
vesselâm..
Feministte olsan ölüyosun sonunda.
80 li yıllardı sanırım star ilk özel televizyondu,bende bir lokantada izliyorum proğramı. Zamanın Şanlıurfa belediye başkanı (Şu Uluslararası tarım fuarına israilli firmaları sokmayan) ile raportaj yapıyordu Duygu Asena.Bir soru sormuştu başkana neden urfaya genelev açtırmaya müsade etmiyorsunuz deye.Başkanın cevabı manidar..İlk sermaye siz olurmusunuz? ........suskunluk.....
allah rahmet eylesın...o kadınların sesıydı..kadınlar kendılerını savunamazdı o savunurdu..toplumda kadının degerını artırdı çok caba sarfetti..ama hala kadınlarımız olması gereken sevıyede degıl ve asla da olamayacak galıba bu gıdısle:((mekanın cennet olsun duygu asena..
Allah rahmet eylesin..arkadaşlarınada akıl fikir versin
eğer bir gün ölürsem,
mezarıma gelip de,
sarı güller dikersin..
'O da bir 'sarı gül'dü ne çabuk soldu',
dersin...
dünya hafifledi bi taş daha yuvarlanıp gitti
kadın.
Kadınlarımızın hertürlü özgür,haklı, yaşama ve onları uyandırma çabalarıyla, o cesaretli yüreğiyle korkmadan,hiç bişeyden sakınmadan, tabulaşmış konuları ortaya serip haykırması beni hep etkiledi..bence bi milattır DUYGU ASENA..iyi ki varmışsın ve şimdi RAHMETLE anıyoruz seni..yapacağın,öğreteceğin,söyliyeceğin daha çok şey vardı eminim..MEKANIN CENNET OLSUN..
allah rahmet eylesin.
DUYGU ASENA VE KADIN MAHFİLLERİ
M.NİHAT MALKOÇ
Kadın olsun erkek olsun, erkek yanlısı olsun feminist olsun herkes günü gelince göç ediyor bu fani dünyadan. Geriye sadece bıraktığımız bir hoş seda kalıyor. Şayet bırakabilmişsek… Gerisi kısa zamanda nisyan bulutlarına karışıyor.
Feministliğiyle adını duyuran kadın yazarlarımızdan Duygu Asena da fani ömrünü noktaladı. Beyin tümörü tedavisi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 31 Temmuz 2006 Pazartesi sabaha karşı solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Kısa sayılabilecek ömrüne çok şeyler sığdıran Asena, yaşadığı sürece hep gündem oluşturdu.
Türkiye, Duygu Asena’yı feminist düşüncenin en ateşli savunucusu olarak tanıdı. Kadın hakları için birçok faaliyetin içinde bulunan Asena, bu konuyu köşe yazılarında ve kitaplarında sürekli gündeme getirdi, adeta hafızalara nakşetti. Kadın derneklerinin organize hareket etmesi için uğraştı. Erkeklere karşı, hep kadınların yanında ve yakınında yer aldı.
Duygu Asena, 1946 yılında İstanbul’da doğmuştu. İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nden mezun olan Asena bir süre Haseki Hastanesi Çocuk Kliniği’nde pedagog olarak çalışmıştı. Daha sonra bir reklâm şirketinde metin yazarı olarak çalışan Asena’nın ilk yazısı 1972 yılında Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştı. Gazeteciliğe ‘Şirin’ imzasını kullanarak başlayan Asena; Kadınca, Onyedi, Ev Kadını, Bella, Kim, Negatif dergilerini yönetti. Milliyet gazetesinde başladığı köşe yazarlığını Cumhuriyet ve Yarın’da sürdüren Asena’nın ilk kitabı ‘Kadının Adı Yok’ geniş bir okur kitlesine ulaştı, çok ses getirdi. Bu ifade adeta feminizm davasının sloganı oldu. Kitap 1998 yılında müstehcen bulundu, iki yıl sonra Atıf Yılmaz tarafından filme alındı. Duygu Asena, iki yıldır beyin tümörü tedavisi görüyordu.
Onun en çok bilinen ve ses getiren eseri ‘Kadının Adı Yok’, ilk defa 1987’de yayımlandı ve rekor kırarak bir yıl içinde kırk baskı yaptı. Aynı yıl Nokta dergisinin düzenlediği “Doruktakiler” yarışmasında ve Boğaziçi Üniversitesi’nden yedi bin öğrencinin katıldığı en başarılı kitap seçiminde en fazla oyu alarak yılın kitabı seçildi.
Ne var ki Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, 1988’in nisan ayında kitabı küçüklere zararlı yayın ilan ederek poşette satılmasına karar verdi. Ancak yazar tarafından açılan dava sonucu, kitap 1991 yılında aklandı. ‘Kadının Adı Yok’ aynı yıl Hollanda ve Almanya’da bu ülkelerin dillerine çevrilerek yayımlandı ve üst üste birkaç baskı yaptı. Hollanda’da ayrıca ikinci bir yayınevi tarafından cep kitabı olarak da basıldı. 1994’te Yunanistan’da piyasaya çıkarak best-seller oldu.
Duygu Asena bu kitabında, temiz, rahat, kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyeti kadın olarak belirlenmiş, herkesin üç aşağı beş yukarı tanık olabileceği ortak bir macerayı, bir kadının ağzından anlatıyor. Bu kadın, küçücük bir kızın henüz yaşanmamış doğal meraklarından, aşklar, acılar, sahtekârlıklar, hislerle dolu bir hayatın bazen hafif, bazen ağır kıpırtılarına kadar, kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele ediyor. Bu kadın, pürüzsüz bir tenden kırışıklıklara uzanan zaman içinde kendisi için var olabilmeyi hedefliyor. Bütün engellere rağmen bunu başarıyor.
Bu satılarla tanıtılan kitabın yazarı Duygu Asena, feminizmin dozunu kaçıran biri olarak bazen kadınlarla erkeklerin arasını açtı. Kadını erkeğin karşısına dikerek erkeğe meydan okuttu. Elmanın birer yarısı olarak niteleyebileceğimiz iki karşı cinsi çok farklı dünyaların insanları olarak sundu. Her şeyin sevgi ve hoşgörüyle halledilmesinin hayırlara vesile olacağı gerçeğini kavga ve meydan okumayla değiştirdi. Fakat onun duygu ve düşüncelerine katılmayanlar katılanlardan daha çoktu. Çünkü Asena’nın mücadele tarzı sertti; erkeği pasifize etmeye yönelikti.
Duygu Asena’nın kadınlara (belki bilmeyerek yaptığı) zararının yarında pek çok yararı da oldu şüphesiz... Özellikle kırsal kesimde erkekler tarafından şiddete maruz bırakılan ve sürekli ezilen kadınların biraz olsun gözünü açtı. Bir kısım erkeklerin ipliğini pazara çıkardı. Ezilmenin ve baskının kader olmadığı gerçeğini onlara gösterdi. Keşke kadının görevleri ve hakları konusunda biraz olsun İslâmî kaynaklara bakarak hareket etseydi, İslâmî hükümlerden ilham alsaydı; o zaman yürüttüğü dava daha temelli olurdu. Üstelik kadınlarla erkekler arasındaki güvensizlik ve nefret uçurumu oluşmazdı.
Kadın mahfilleri her zaman olduğu gibi cenazede de Asena’nın yanındaydı. Mor Çatı’dan Çağdaş Kadınlar Derneği’ne kadar herkes yılmaz bir savaşçıyı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeydi. Fakat onların içinde nice Duygu Asenalar vardır. Umarım kadınları savunurken erkeklerin haklarını ihlâl etmezler.
Feminist yazar Duygu Asena’nın cenazesi de sıra dışı oldu. Asena’nın cenazesi sarı güllerle süslendi. Tabutu kadınlar taşıdı. Kadın derneklerinin üyeleri cenazeyi adeta bir meydan okumaya dönüştürdü. Hüzünden çok öfke vardı insanların yüzünde. Alkışlar ve şarkılar da cabası… Bu öfkenin kime karşı ve niçin olduğunu herkes gibi ben de anlamakta zorlandım.
Asena’nın inancını ve din karşısındaki tavrını sorgulayacak değilim. Onun eserlerini okuyanlar bu konuda yeterince bilgiye sahiptirler. Bu hususta bize söz düşmez. En iyisini muhakkak ki Allah bilir. Ne diyelim Allah yine de amelince rahmet eylesin.
hiç hazetmediğim insan tipi dünya onada kalmadı
sarı çiçekli tabut
Onüç yaşından beri okuduğum yazar... Örnek aldığım, yazılarıyla bana ışık tutan adeta akıl hocam olan insan. Dunden beri öyle üzgünümki,... Sanki çok yakından tanıdığım bir ablamı kaybetmişim gibi...
Eminim benim gibi birçok kadında üzgün. Çünkü sen Türkiye'deki birçok kadının sesi, kimlik arayışlarındaki bir yol göstericiydin.
Ne diyeyim Allah Rahmet Eylesin ve Tüm sevenlerinin Sağolsun! ! !
Ülkemizdeki kadın özgürlüğü hareketinin sembollerinden birisiydi,Demokrattı,özgürlükçüydü bir çok şeyi göze almıştı gazetelerden atıldı,ölüm tehditleri aldı
Bunun dışında ülkenin demokrasi ile ilgili olan bir çok probleminde de öncüydü,gözü karaydı
Kadının İnsan haklarını savunan köy köy dolaşıp en ücra koşelerde bile kadınlara kucak açmıştı
Bazı yobaz kafalar sevmez ama bari ölüme saygı gösterin
O kadın hakları konusunda bir devrimciydi ALLAH rahmet eylesin
Allah rahmet eylesin...Geleneği göreneği, dini alet edip kadınları çaresiz ve korumasız bırakanların başına milyonlarca Duygu Asena versin...
Ne soyadı değişti ne kafası...
Asena'ların en bi Asena'sı...(A.R.E.)