Türkiyenin en farklı müzik adamı belkide.1955 dogumlu.yalniz kendi bestelerini seslendirmesiyle taninir.Kendi öykulerini de bestelemiştir. Albümleri: ilhan irem 1973 - 1976 (1976) bir yıldız (1978) sevgiliye (1979) bezgin (1981) pencere (1983) köprü (1985) ve ötesi (1987) dünden yarına (1988) ucun kuslar ucun (1989) pencere... köprü... ve ötesi... (1990) ilhan-ı aşk (1992) koridor (1994) romans (1994) sevgililer günü / the best of ilhan irem/1 (1995) aşk iksiri / cadı ağacı / the best of ilhan irem/2 (1997) hayat öpücüğü / the best of ilhan irem/3 (1998) bezginin gizli mektupları (2000) uçuk mavi pencere (2000) bulutlara köprü (2000) düşler ve ötesi (2000) seni seviyorum (2001)
Saadet Partisinin Kanal 7yi AKP'ye kaptırmasından sonra Erbakan'ın kurduğu ve şuan 49 ilde faaliyet gösteren TV kanalı... 'Irak halkı Osmanlıyı özlüyor, dünya Osmanlıyı özlüyor...' diyen programları var...
Seyh Sait tarafindan Turkiye'nin dogu bolgesinin bir kesiminde isyan cikarılmıştır.(1 subat 1925 - 25 nisan 1925) İsyan, Elazig'in Eğil bucaginin Piran köyunde saklanan mahkumlari aramaya gelen bir jandarma tegmeni kumandasindaki birliklere ateş açilmasiyla başladi.Ayaklanma hizla gelişti. Seyh Sait in emri uzerinde telefon ve telgraf hatlari kesildi. Isyanci kuvvetler ilk olarak Genç vilayetinin merkezi Drahni'yi ele gecirdiler (16 subat) .Şeyh Sait kendisine katilan dört aşiretin kuvvetleriyle birlikte Çapakcur, Muş ve Diyarbakir cephelerini kurdu. Isyanci kuvvetler bir piyade alayini Diyarbakir'a çekilmek zorunda birakti. (19 subat) Üc gün sonra hükumet kuvvetlerinin yaptigi taaruz da basarisizlikla sonuçlandi. Ayrica asiler yeni bir saldiriya gecerek ayni gun Hani'ye girdiler. ve bir suvari alayini pusuya dusurerekesir aldilar.
Elaziğ Muş gibi vilayetlerde Şeyh Sait taraftarlari bazi başarilar elde ederek yağma hareketlerine giriştiler. Şeyh Abdullah'in yonetimindeki isyancilardan bir kismi Muş cephesinde, Varto'yu alarak Erzurum ustune yurudu, Şeyh Sait 'de emrindeki 5000 kisilik kuvvetle dort koldan Diyarbakir'a saldirdi. (7 mart) . Bir yandan da bolge halkina ' Halife sizi bekliyor. Hilafetsiz müslümanlar olmaz. Hiç bir halife memleketten cikarilmaz. Şiarimiz dindir. Simdiki hükumet dinsizlik neşretmektedir. Şeriat isteyiniz. Kadinlar çıplaktır, Mekteplerde dinsizlik ilerliyor' şeklinde bildiriler dagitti. Hukümet kuvvetleri Diyarbakir'i yerli halktan da yardim gorerek,şiddetle savundu ve isyancilari bozguna ugratarak takibe basladi (8 mart) 2 mart 1925'te dogu illerinden ilan edilen seferberlik uyarinca hukümet kuvvetlerinden buyuk bir kismi Diyarbakir'a geldi (9 mart) . Bu tarihten itibaren hukumet kuvvetleri geniş bir temizlik harekatiyla, birlikte asilerin elindeki yerleri geri almaya basladi. Şeyh Sait maiyetiyle birlikte Varto'nun guneyindeki çarpuh köprusunde sıkıştırılarak yakalandi.(15 nisan) . Seyh Sait isyanini el altindan destekleyen Kurdistan Teali cemiyeti reisi eski Suriye Devlet reislerinden Seyit Abdulkadir de Istanbul'da ele gecirildi.12 arkadasi ile yargilanmak uzere Diyarbakir'a getirildi. Abdulkadir ve 5 arkadasi yargilanarak idam edildiler. (27 mayis) . Yapilan kovusturmada isyancilarin giydikleri Yabanci Asker Üniformalari, üzerlerinde çikan Yabanci Paralar, kullandiklari Türk ordusuna ait olmayan Yabanci Silah ve Cephane ve bildirilerin Avrupa'da basilmiş oluşu v.b delillerden isyanin yabanci bir ulkeden (İNGİLTERE) geniş destek gordüğü ortaya çikti.Şeyh Sait ve 47 kisi Şark istiklal mahkemesi tarafindan idama mahkum edildi. Karar Diyarbakir'da Siverek kapısında yerine getirildi (29 haziran 1925) .
izmir’in dağlarında çiçekler açar. altın güneş orda sırmalar saçar. bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar. yaşa Mustafa Kemal Paşa,yaşa; adın yazılacak mücevher taşa.
izmir dağlarına bomba koydular Türk’ün sancağını öne koydular. şanlı zaferlerle düşmanı boğdular. kader böyle imiş ey garip ana kanım feda olsun güzel vatana.
izmir’in dağlarında oturdum kaldım şehit olanları deftere yazdım. öksüz yavruları bağrıma bastım. kader böyle imiş ey garip ana kanım feda olsun güzel vatana
Türk oğluyum ben ölmek isterim. toprak diken olsa yatağım yerim. allahından utansın dönenler geri yaşa Mustafa Kemal Paşa,yaşa adın yazılacak mücevher taşa
Ulus Devlet (Milli Devlet) varlığını tek bir ulusa dayandıran devlettir. Ulus Devlet anlayışında “ulus” kavramı ön plandadır. Bu devlet anlayışında bir toprak üzerinde yaşayan halkın ırk, din, dil ve kültür bütünlüğü esas alınır ve bu çerçevede resmi kimlik ve resmi ideoloji oluşturulur.
Annan planı 2 ayrı devletin 1 araya gelmesi için düşünülmüş bir plandır.Ama 2 devletinde başındakiler(DENKTAŞ ve PAPADOPULOS) bu plana karşı oluklarını ifade etmişlerdir.Ancak Birleşmiş Milletler, ABD ve A nin zorlamasıyla Referandum aşamasına gelinmiştir.
Denktaş 60 larda 70 lerde Kıbrıs Türkleri için uğraşırken kısa pantalonuyla gezen Tayyip, bugün Denktaş a ‘Yapılacak bir şey varsa buyur Kıbrıs’ta onu yap. Ne anlatacaksan Kıbrıs’ta anlat.’ diyebilecek kadar ileri gidebilmiştir. Acaba Kıbrıs ve Annan planı konusunun Türkiyede konuşulmasından Neden bu kadar KORKMAKTADIR TAYYİP EFENDİ?
Yeni araştırmacıların, Illuminati şebekesinin ilk bölümlerinden biri olarak keşfettiği kısmı da, Yuvarlak Masa isimli İngiliz-asıllı gizli örgüte bağlanan organizasyonlar grubudur.
Bu grup, BİLDERBERG Grubu, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu, Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon, ve Roma Klubü isimli organizasyonlardan oluşmaktadır. Bu şebeke, Illuminati’yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke değildir. Illuminati ağı içerisinde birçok seçkin grup vardır, fakat bu “Yuvarlak Masa” organizasyonları, Illuminati Planı’nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO) , eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır.
Bunlarla ilgili birçok ayrıntıyı, “En Büyük Sır” ve “..ve gerçek seni özgür kılacak” isimli kitaplarımda okuyabilirsiniz. Ama kısaca açıklamak gerekirse, bu şebeke, Dünya gezegeninin merkezi kontrolünü içeren Illuminati Planı’nı, 20. yüzyıl geçerken daha da ileriye ve öteye taşımak için yaratılmıştı.
Yuvarlak Masa, 19. yüzyılın son zamanlarında Londra’da (Illuminati’nin faal merkezi) yaratılmıştı. İlk resmi lideri, Güney Amerika’yı acımasızca idare etmiş olan ve bu toprakları siyah insanların elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teoriye göre, şu anda siyah insanlar Afrika’daki politik kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hâlâ daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı ve Amerikalı seçkinler tarafından verilmektedir. “Bağımsızlık” bir hayaldir.
Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oynatmıştı ta ki tümü birbirlerini savaşta yokedene ve böylece Rhodes ve İngiliz’in yönetimi devralmasını sağlayana dek. Bu, hâlâ daha, günümüzde Afrika’da sürmekte olan çatışmalarda aynen olmaktadır (bunlarla ilgili detaylı yazıları websitesinde bulabilirsiniz) . Rhodes,Yuvarlak Masa’nın amacının İngiltere tarafından (İngiltere merkezli Illuminati tarafından) kontrol edilen bir Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söylemişti.
1902’de öldüğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, “Rhodes Bursları” parasal kaynağını oluşturmaya bırakmıştı. “Rhodes Bursları”, dış ülkelerden gelen öğrencilerin Oxford Üniversitesi’nde -Illuminati’nin “eğitimsel” beyin-yıkama merkezinde- eğitim görebilmeleri için onların masraflarını karşılayan bir programdır. Ülkelerine dönüp de politika, ekonomi ve medya gücünü elinde tutan konumlara yerleşen “Rhodes Mezunları” ile diğer genel öğrenci nüfusu arasında dağlar kadar fark vardır. Onlar, Illuminati temsilcileri olarak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Mezunu, iki-defalık Amerika Başkanı Bill Clinton’dur. Fakat, Rhodes Yuvarlak Masa’nın resmi öncüsü olmasına rağmen, esas sermayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok global komplonun merkezinde yer almış olan bankacılık hanedanı Rothschild Ailesi idi. Bu Yahudi-karşıtı bir işaret değildir çünkü Rothschildlar Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahudi insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yıkayan da Rothschildlar’dan başkası değildir! ! (Bak: Hitler bir Rothschild mıydı? Makalesi.)
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yuvarlak Masa’nın ABD ve İngiltere’deki gizli seçkinleri, kendi hükümetlerinin savaş konseylerindeki başrole sahip kişilerdi.. Belgelerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler global çatışmaya yol açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, global statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dünyayı, savaş bittikten sonra, kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı. Ve bunu da aynen yaptılar.
Savaştan sonra, dünyadaki güç, savaştan öncesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmiş ve indirgenmişti, ve bunu yine kendilerinin yarattığı İkinci Dünya Savaşı ile de daha öteye götürüp geliştirdiler. Bu durum, bugüne dek sürdü, ve aslında, her geçen dakika daha da hız kazanmaktadır.
1919 yılında, Paris yakınlarında, Versailles Barış Konferansı’nda biraraya gelen Amerika ve İngiltere’den Yuvarlak Masa’nın seçkinleri, Alfred Milner, Edward Mandel House, ve Bernard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen toplantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın sonucu olarak, dünyanın nasıl değişeceğini karar vermeye başladılar. Almanya’yı ödenilmesi imkansız tazminatlara tabi tuttular, ve böylece savaş-öncesi Weimar Cumhuriyeti’nin, inanılmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılmasını garanti altına aldılar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise “gayet rastlantısal” olarak Hitler’in gücü eline geçirmesi oldu. (Bak…’Hitler bir Rotschild mıydı? ’ Makalesi) Ayrıca, Illuminati’nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris’te Hotel Majestic’teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi(DİK) -Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu(KUİK) -Üçlü Komisyon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles’da karar verdiler ki Filistin’de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi. Kitaplarımda da gösterdiğim gibi, bu üyelerin her biri ya Rothschild soyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi.
Versailles Barış Konferansı’ndaki, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Rothschild klonları ve ABD Yuvarlak Masa öncüleri Colonel House ve Bernard Baruch tarafından “önerilmişti”; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild çalışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Milner ve Rothschild hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild’ın torunu Sir Phillip Sassoon tarafından “önerilmişti”; Fransız lider Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild olan kendi İçişleri Bakanı Georges Mandel tarafından “önerilmişti”.
Burada kararları kimin verdiğini sanıyorsunuz? ?
Hotel Majestic’teki gizli toplantılarının sonucu olarak, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu Londra’da 1920 yılında, Dış İlişkiler Konseyi 1921 yılında, ve bunları takip eden BİLDERBERG Grubu (1954) , Roma Klubü (1968) ve Üçlü Komisyon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothschild’lar, Rockefeller’ler ve Illuminati’nin daha yüksek güçlerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıkayıcılar tarafından idare edildi ve edilmektedir.
Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, “eğitim” ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ile, halkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır.
Bilderbeg gurubunun toplantıları periyodik olarak her sene yapılıyor...1950'lerde komunizm tehlikesine karşı kapitalizmin korunması mantığıyla başlandı zamanla dünyaya hükmetme, gelecek bir yıl içerisinde uygulanacak olan makro politikaların uygulayıcılarına anlatıldığı toplantılara dönüştü...hemen hemen her ülkeden insanlar çağırılıyor...ve bu insanlar kamuoyu tarafından çok iyi tanınan simlardan seçilmiyor ama bir önemli nokta da burada gizli; toplantıya katılan sıradan bir politikacıysa bir anda yolu açılıyor bakanlık hatta başbakanlık koltuğunda buluyor kendini veya sıradan bir gazeteci büyük bir medya kuruluşunun genel müdürlüğüne kadar yükselebiliyor... toplantıları basının takip etmesinin yasak olduğu gibi herhangi bir kayıt cihazı (kağıt ve kalem dahi) sokamıyorsunuz içeri...daimi üyelerinin sayısının 10 kadar olduğu tahmin ediliyor diğer üyeler ise her yıl değişiyor...
Türkiye'nin en güzel şarkı sözü yazan bir kaç isminden biri.
Türkiyenin en farklı müzik adamı belkide.1955 dogumlu.yalniz kendi bestelerini seslendirmesiyle taninir.Kendi öykulerini de bestelemiştir.
Albümleri:
ilhan irem 1973 - 1976 (1976)
bir yıldız (1978)
sevgiliye (1979)
bezgin (1981)
pencere (1983)
köprü (1985)
ve ötesi (1987)
dünden yarına (1988)
ucun kuslar ucun (1989)
pencere... köprü... ve ötesi... (1990)
ilhan-ı aşk (1992)
koridor (1994)
romans (1994)
sevgililer günü / the best of ilhan irem/1 (1995)
aşk iksiri / cadı ağacı / the best of ilhan irem/2 (1997)
hayat öpücüğü / the best of ilhan irem/3 (1998)
bezginin gizli mektupları (2000)
uçuk mavi pencere (2000)
bulutlara köprü (2000)
düşler ve ötesi (2000)
seni seviyorum (2001)
Saadet Partisinin Kanal 7yi AKP'ye kaptırmasından sonra Erbakan'ın kurduğu ve şuan 49 ilde faaliyet gösteren TV kanalı... 'Irak halkı Osmanlıyı özlüyor, dünya Osmanlıyı özlüyor...' diyen programları var...
Seyh Sait tarafindan Turkiye'nin dogu bolgesinin bir kesiminde isyan cikarılmıştır.(1 subat 1925 - 25 nisan 1925) İsyan, Elazig'in Eğil bucaginin Piran köyunde saklanan mahkumlari aramaya gelen bir jandarma tegmeni kumandasindaki birliklere ateş açilmasiyla başladi.Ayaklanma hizla gelişti. Seyh Sait in emri uzerinde telefon ve telgraf hatlari kesildi. Isyanci kuvvetler ilk olarak Genç vilayetinin merkezi Drahni'yi ele gecirdiler (16 subat) .Şeyh Sait kendisine katilan dört aşiretin kuvvetleriyle birlikte Çapakcur, Muş ve Diyarbakir cephelerini kurdu. Isyanci kuvvetler bir piyade alayini Diyarbakir'a çekilmek zorunda birakti. (19 subat) Üc gün sonra hükumet kuvvetlerinin yaptigi taaruz da basarisizlikla sonuçlandi. Ayrica asiler yeni bir saldiriya gecerek ayni gun Hani'ye girdiler. ve bir suvari alayini pusuya dusurerekesir aldilar.
Elaziğ Muş gibi vilayetlerde Şeyh Sait taraftarlari bazi başarilar elde ederek yağma hareketlerine giriştiler. Şeyh Abdullah'in yonetimindeki isyancilardan bir kismi Muş cephesinde, Varto'yu alarak Erzurum ustune yurudu, Şeyh Sait 'de emrindeki 5000 kisilik kuvvetle dort koldan Diyarbakir'a saldirdi. (7 mart) . Bir yandan da bolge halkina ' Halife sizi bekliyor. Hilafetsiz müslümanlar olmaz. Hiç bir halife memleketten cikarilmaz. Şiarimiz dindir. Simdiki hükumet dinsizlik neşretmektedir. Şeriat isteyiniz. Kadinlar çıplaktır, Mekteplerde dinsizlik ilerliyor' şeklinde bildiriler dagitti.
Hukümet kuvvetleri Diyarbakir'i yerli halktan da yardim gorerek,şiddetle savundu ve isyancilari bozguna ugratarak takibe basladi (8 mart) 2 mart 1925'te dogu illerinden ilan edilen seferberlik uyarinca hukümet kuvvetlerinden buyuk bir kismi Diyarbakir'a geldi (9 mart) . Bu tarihten itibaren hukumet kuvvetleri geniş bir temizlik harekatiyla, birlikte asilerin elindeki yerleri geri almaya basladi. Şeyh Sait maiyetiyle birlikte Varto'nun guneyindeki çarpuh köprusunde sıkıştırılarak yakalandi.(15 nisan) . Seyh Sait isyanini el altindan destekleyen Kurdistan
Teali cemiyeti reisi eski Suriye Devlet reislerinden Seyit Abdulkadir de Istanbul'da ele gecirildi.12 arkadasi ile yargilanmak uzere Diyarbakir'a getirildi. Abdulkadir ve 5 arkadasi yargilanarak idam edildiler. (27 mayis) .
Yapilan kovusturmada isyancilarin giydikleri Yabanci Asker Üniformalari, üzerlerinde çikan Yabanci Paralar, kullandiklari Türk ordusuna ait olmayan Yabanci Silah ve Cephane ve bildirilerin Avrupa'da basilmiş oluşu v.b delillerden isyanin yabanci bir ulkeden (İNGİLTERE) geniş destek gordüğü ortaya çikti.Şeyh Sait ve 47 kisi Şark istiklal mahkemesi tarafindan idama mahkum edildi. Karar Diyarbakir'da Siverek kapısında yerine getirildi (29 haziran 1925) .
izmir’in dağlarında çiçekler açar.
altın güneş orda sırmalar saçar.
bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.
yaşa Mustafa Kemal Paşa,yaşa;
adın yazılacak mücevher taşa.
izmir dağlarına bomba koydular
Türk’ün sancağını öne koydular.
şanlı zaferlerle düşmanı boğdular.
kader böyle imiş ey garip ana
kanım feda olsun güzel vatana.
izmir’in dağlarında oturdum kaldım
şehit olanları deftere yazdım.
öksüz yavruları bağrıma bastım.
kader böyle imiş ey garip ana
kanım feda olsun güzel vatana
Türk oğluyum ben ölmek isterim.
toprak diken olsa yatağım yerim.
allahından utansın dönenler geri
yaşa Mustafa Kemal Paşa,yaşa
adın yazılacak mücevher taşa
Ulus Devlet (Milli Devlet) varlığını tek bir ulusa dayandıran devlettir. Ulus Devlet anlayışında “ulus” kavramı ön plandadır. Bu devlet anlayışında bir toprak üzerinde yaşayan halkın ırk, din, dil ve kültür bütünlüğü esas alınır ve bu çerçevede resmi kimlik ve resmi ideoloji oluşturulur.
Annan planı 2 ayrı devletin 1 araya gelmesi için düşünülmüş bir plandır.Ama 2 devletinde başındakiler(DENKTAŞ ve PAPADOPULOS) bu plana karşı oluklarını ifade etmişlerdir.Ancak Birleşmiş Milletler, ABD ve A nin zorlamasıyla Referandum aşamasına gelinmiştir.
Denktaş 60 larda 70 lerde Kıbrıs Türkleri için uğraşırken kısa pantalonuyla gezen Tayyip, bugün Denktaş a ‘Yapılacak bir şey varsa buyur Kıbrıs’ta onu yap. Ne anlatacaksan Kıbrıs’ta anlat.’ diyebilecek kadar ileri gidebilmiştir.
Acaba Kıbrıs ve Annan planı konusunun Türkiyede konuşulmasından Neden bu kadar KORKMAKTADIR TAYYİP EFENDİ?
Yeni araştırmacıların, Illuminati şebekesinin ilk bölümlerinden biri olarak keşfettiği kısmı da, Yuvarlak Masa isimli İngiliz-asıllı gizli örgüte bağlanan organizasyonlar grubudur.
Bu grup, BİLDERBERG Grubu, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu, Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon, ve Roma Klubü isimli organizasyonlardan oluşmaktadır.
Bu şebeke, Illuminati’yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke değildir. Illuminati ağı içerisinde birçok seçkin grup vardır, fakat bu “Yuvarlak Masa” organizasyonları, Illuminati Planı’nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO) , eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır.
Bunlarla ilgili birçok ayrıntıyı, “En Büyük Sır” ve “..ve gerçek seni özgür kılacak” isimli kitaplarımda okuyabilirsiniz. Ama kısaca açıklamak gerekirse, bu şebeke, Dünya gezegeninin merkezi kontrolünü içeren Illuminati Planı’nı, 20. yüzyıl geçerken daha da ileriye ve öteye taşımak için yaratılmıştı.
Yuvarlak Masa, 19. yüzyılın son zamanlarında Londra’da (Illuminati’nin faal merkezi) yaratılmıştı. İlk resmi lideri, Güney Amerika’yı acımasızca idare etmiş olan ve bu toprakları siyah insanların elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teoriye göre, şu anda siyah insanlar Afrika’daki politik kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hâlâ daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı ve Amerikalı seçkinler tarafından verilmektedir. “Bağımsızlık” bir hayaldir.
Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oynatmıştı ta ki tümü birbirlerini savaşta yokedene ve böylece Rhodes ve İngiliz’in yönetimi devralmasını sağlayana dek. Bu, hâlâ daha, günümüzde Afrika’da sürmekte olan çatışmalarda aynen olmaktadır (bunlarla ilgili detaylı yazıları websitesinde bulabilirsiniz) . Rhodes,Yuvarlak Masa’nın amacının İngiltere tarafından (İngiltere merkezli Illuminati tarafından) kontrol edilen bir Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söylemişti.
1902’de öldüğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, “Rhodes Bursları” parasal kaynağını oluşturmaya bırakmıştı. “Rhodes Bursları”, dış ülkelerden gelen öğrencilerin Oxford Üniversitesi’nde -Illuminati’nin “eğitimsel” beyin-yıkama merkezinde- eğitim görebilmeleri için onların masraflarını karşılayan bir programdır. Ülkelerine dönüp de politika, ekonomi ve medya gücünü elinde tutan konumlara yerleşen “Rhodes Mezunları” ile diğer genel öğrenci nüfusu arasında dağlar kadar fark vardır. Onlar, Illuminati temsilcileri olarak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Mezunu, iki-defalık Amerika Başkanı Bill Clinton’dur. Fakat, Rhodes Yuvarlak Masa’nın resmi öncüsü olmasına rağmen, esas sermayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok global komplonun merkezinde yer almış olan bankacılık hanedanı Rothschild Ailesi idi. Bu Yahudi-karşıtı bir işaret değildir çünkü Rothschildlar Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahudi insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yıkayan da Rothschildlar’dan başkası değildir! ! (Bak: Hitler bir Rothschild mıydı? Makalesi.)
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yuvarlak Masa’nın ABD ve İngiltere’deki gizli seçkinleri, kendi hükümetlerinin savaş konseylerindeki başrole sahip kişilerdi.. Belgelerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler global çatışmaya yol açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, global statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dünyayı, savaş bittikten sonra, kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı. Ve bunu da aynen yaptılar.
Savaştan sonra, dünyadaki güç, savaştan öncesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmiş ve indirgenmişti, ve bunu yine kendilerinin yarattığı İkinci Dünya Savaşı ile de daha öteye götürüp geliştirdiler. Bu durum, bugüne dek sürdü, ve aslında, her geçen dakika daha da hız kazanmaktadır.
1919 yılında, Paris yakınlarında, Versailles Barış Konferansı’nda biraraya gelen Amerika ve İngiltere’den Yuvarlak Masa’nın seçkinleri, Alfred Milner, Edward Mandel House, ve Bernard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen toplantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın sonucu olarak, dünyanın nasıl değişeceğini karar vermeye başladılar. Almanya’yı ödenilmesi imkansız tazminatlara tabi tuttular, ve böylece savaş-öncesi Weimar Cumhuriyeti’nin, inanılmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılmasını garanti altına aldılar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise “gayet rastlantısal” olarak Hitler’in gücü eline geçirmesi oldu. (Bak…’Hitler bir Rotschild mıydı? ’ Makalesi) Ayrıca, Illuminati’nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris’te Hotel Majestic’teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi(DİK) -Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu(KUİK) -Üçlü Komisyon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles’da karar verdiler ki Filistin’de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi. Kitaplarımda da gösterdiğim gibi, bu üyelerin her biri ya Rothschild soyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi.
Versailles Barış Konferansı’ndaki, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Rothschild klonları ve ABD Yuvarlak Masa öncüleri Colonel House ve Bernard Baruch tarafından “önerilmişti”; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild çalışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Milner ve Rothschild hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild’ın torunu Sir Phillip Sassoon tarafından “önerilmişti”; Fransız lider Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild olan kendi İçişleri Bakanı Georges Mandel tarafından “önerilmişti”.
Burada kararları kimin verdiğini sanıyorsunuz? ?
Hotel Majestic’teki gizli toplantılarının sonucu olarak, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu Londra’da 1920 yılında, Dış İlişkiler Konseyi 1921 yılında, ve bunları takip eden BİLDERBERG Grubu (1954) , Roma Klubü (1968) ve Üçlü Komisyon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothschild’lar, Rockefeller’ler ve Illuminati’nin daha yüksek güçlerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıkayıcılar tarafından idare edildi ve edilmektedir.
Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, “eğitim” ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ile, halkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır.
Bilderbeg gurubunun toplantıları periyodik olarak her sene yapılıyor...1950'lerde komunizm tehlikesine karşı kapitalizmin korunması mantığıyla başlandı zamanla dünyaya hükmetme, gelecek bir yıl içerisinde uygulanacak olan makro politikaların uygulayıcılarına anlatıldığı toplantılara dönüştü...hemen hemen her ülkeden insanlar çağırılıyor...ve bu insanlar kamuoyu tarafından çok iyi tanınan simlardan seçilmiyor ama bir önemli nokta da burada gizli; toplantıya katılan sıradan bir politikacıysa bir anda yolu açılıyor bakanlık hatta başbakanlık koltuğunda buluyor kendini veya sıradan bir gazeteci büyük bir medya kuruluşunun genel müdürlüğüne kadar yükselebiliyor...
toplantıları basının takip etmesinin yasak olduğu gibi herhangi bir kayıt cihazı (kağıt ve kalem dahi) sokamıyorsunuz içeri...daimi üyelerinin sayısının 10 kadar olduğu tahmin ediliyor diğer üyeler ise her yıl değişiyor...