Bir yola yöntemsiz çıkmaktansa hiç çıkmamak daha iyidir çünkü yöntemsiz çıkılan bir yol insanda doğal olarak var olan ışığı da karartır. (Descartes-Yöntem üzerine konuşma)
Evrim denildiğinde akla sadece Darwin’in gelmesi yanlıştır. Doğal seçilim, bugünkü modern evrim teorisi sentezinin üç ayağından sadece bir tanesidir. Bir diğeri Gregor Mendel’in ortaya attığı genetiktir. Diğeri ise Hugo de Wries’in ortaya attığı mutasyondur. Bugünkü modern biyoloji ve bağlı bulunan ilaç endüstrisi bu üç sac ayağına dayanır.
Toplumsal katma değer üretimi, kaliteli eğitim, kalifiye eleman yetiştirebilme, yurttaşlık bilinci gibi konularda ülkemiz dünya sıralamasında dibe doğru gitmektedir.
Bir çemberin başı sonu var mıdır? Uzak doğu düşünürleri yaşamda bir döngüsellik olduğunu düşünürler. Buna kendilerini inandırmışlardır. Belki de ölüm ve yaşam konusundaki o metanetli duruşlarının altında yatan da budur.
Antik Çağda komedya alt sınıf için, tragedya ise üst sınıf içindi. Sanatı doğanın taklidi olarak görsek de sanat eseri bize doğadan daha estetik gelir. Sanat bizi normalde beğenmeyeceğimiz ve hatta tiksineceğimiz şeyleri bile öyle bir sunar ki ona hayran kalırız. (Aristoteles- Poetika)
Mitik dünya tasarımının a-priori öncülleri tanrılardır. Mitik dünyada herşey tanrılar arası güç ilişkilerine göre açıklanır. Mitik dünya insanlar ve tanrılarca paylaşılır. Tanrılar bu dünyada güçlerini yiritebilecekleri gibi insanlar da yarı tanrı hatta tanrı mertebesine yükselebilirler. Zeus’un dilberlere aşık olması buna basit bir örnektir.
Her zaman vardı var olan ve var kalacaktır. Doğsaydı doğmadan önce hiçbir şey olması gerekirdi. Hiçbir şey var idi ise asla hiç bir şeyden hiçbir şey meydana gelemezdi. Demek ki var olan olmadığına göre vardır ve vardı ve daima var olacaktır. Başı sonu olmayıp zamanca sınırsızdır. Olsaydı bir başlangıcı olurdu. Olduğuna göre bir kez başlamış olmalı, bir de sonu olduğuna göre sona ermesi gerekirdi. Başlamadığına ve sona ermediğine göre daima vardı ve olacaktır. Sınırsız olduğundan bir tektir. Çünkü iki olsaydı sınırsız olamazdı. Bilakis birbirlerine karşı ikisinin de sınırları olurdu. (Samoslu Melissus)
Doğada gezen pek çok güzellik görür, doğa ile iç içe olan ondan pek çok şeyi alır da doğanın umursamazlığından bir parça bile çekip çıkaramaz. O umursamazlığı benliğine sokamaz.
Konu para olduğunda herkesin dini aynıdır demiş Voltaire. Şu devirde de konu sadece para. Başka hiçbir şey değil. Paranın dışındakiler ayzberkin su üstünde kalan kısmı. Sadece bilinçli olarak, rasyonel kararlarla yönelmiyoruz ona, bilinçdışı da tamamen onunla dolmuş durumda. Çilingirin bile açamayacağı kapıları açar para.
Medeniyet kavramının yerelleşmesi medeniyet kavramının özüne aykırıdır. Medeniyet kavramı doğu batı ayrımını reddetmekle başlar. Tüm dünyadan sorumlu olmak. işte bütün mesele bu. Bütün dünyaya ait hissetmek. Yalnızca yaşadığı coğrafyaya değil. kendini tüm insanlığın bir parçası olarak algılamak. Medeniyet taşralılığa alternatif olarak geliştirilmiştir. Bütüncüldür özü itibariyle. Farklı olanı tanımlamak fakat kabullenmek önemlidir.
Yalnızlık yükünü tek başına sırtlanır insan. Bir başkasına yükleyemez bunu! Paylaşamaz da kimseyle! Kalabalıkların, hatta en sevilenlerin içinde bile hisseder bu ağırlığı. Bu akıl bu bedende durdukça durur yalnızlık. Ebedidir. Aklın ve gücün yan etkisidir adeta. Kazananları kayba götüren, sevinenleri hüzne boğan bir tür dengeleyici gibidir bir taraftan da!
Ne almaman gereken sorumlulukları alacak kadar apTAl ol, ne de alman gereken sorumluluklardan kaçınacak kadar korkak ol! ortası dengeli bir cesaret, yiğitliktir. (Aristoteles)
Bilgi verenlerin içinde kendinden geçip aynı zamanda akıl da verenlere çok şahit oldum ama akıl verenlerin içinde aynı zamanda bilgi sahibi olanına çok az rastladım.
Mao ekinlere zarar veriyor diye serçelerin avlanmasını emretmiş. Tüm Çinliler serçeleri öldürmeye başlamış. Ardından büyük bir kıtlık başlamış. Mao’nun niyeti elbette ki ekosisteme zarar vermek ya da doğa felaketi yaratmak değildi. Hatta onun iyi niyetli olduğunu düşünenler de vardı Çin’de. Sadece bu salakça düşüncesi zarar vermişti dünyaya. Ne demişler: Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
İnsan kendiNİ kutsal gördü asırlarca. Kendini evrenin merkezine koydu. Dolayısıyla her bir insan teki yalanı hep dışsal nedenlere bağladı. ‘’Kötülük benden değil dışarıdandır!’’ anlayışı tüm benliklerde yer etti!
Önyargıyı sınamaya tabi tutmadan yargıya dönüştürdüğümüzde hak ihlali yapmış oluruz. Her yargı doğası gereği bir önyargıdan köken alır. Önemli olan akıl süzgecinden geçirmektir. (Immanuel Kant)
İnsan sadece iyi bir yaşamı elde etmek değil, o elde ettiği iyi yaşamı güvence altına almak, bu konudaki istikrarı sürdürmek ister. Bu güvenlik sorunu insanın temel sorunlarından biri olagelmiştir. Dünya, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir yerdir. (Thomas Hobbes)
Gencecik, dipdiri bedenlerin içinde kendi ağırlığını dahi kaldıramayıp ezilen yaşlı ve hasta ruhlar bariz şekilde gözükmekte! Anlamsız imajlar, sahte görevler ve gereksiz kimlikler! Hızlı çürüyen, bu çürümeyi fark ettiğinden kendinden uzaklaşmak, diğer bedenlere tutunmak isteyen, bu yüzden soluğu her daim kalabalıkların ortasında alan 21.asır insanları!
Gelenekselliğin kurallarını tekrar tekrar hatırlatan, yeniden üreten etkinliklere ritüel denir. Sayısız ritüel ve etkinlikle toplumsal yapı rızasını yeniden inşa eder. İnsanları kendi bünyesine ait hissettirir. Her etkinlik kendini, ritüel araçları ile üretir. Evlilik, ölüm, açılış, şenlik vs… Toplumsal davranışlar durmadan tekrar eden ritüellerle pekiştirilir. Toplumsal görevler durmadan hatırlatılır.
Aklı başında bir toplum, yardım değil imkan ister.
Bir yola yöntemsiz çıkmaktansa hiç çıkmamak daha iyidir çünkü yöntemsiz çıkılan bir yol insanda doğal olarak var olan ışığı da karartır. (Descartes-Yöntem üzerine konuşma)
Kurgu, insanlar ona inanmaya başladıklarında kehanet haline gelir.
Evrim denildiğinde akla sadece Darwin’in gelmesi yanlıştır. Doğal seçilim, bugünkü modern evrim teorisi sentezinin üç ayağından sadece bir tanesidir. Bir diğeri Gregor Mendel’in ortaya attığı genetiktir. Diğeri ise Hugo de Wries’in ortaya attığı mutasyondur. Bugünkü modern biyoloji ve bağlı bulunan ilaç endüstrisi bu üç sac ayağına dayanır.
Toplumsal katma değer üretimi, kaliteli eğitim, kalifiye eleman yetiştirebilme, yurttaşlık bilinci gibi konularda ülkemiz dünya sıralamasında dibe doğru gitmektedir.
Bir çemberin başı sonu var mıdır? Uzak doğu düşünürleri yaşamda bir döngüsellik olduğunu düşünürler. Buna kendilerini inandırmışlardır. Belki de ölüm ve yaşam konusundaki o metanetli duruşlarının altında yatan da budur.
Antik Çağda komedya alt sınıf için, tragedya ise üst sınıf içindi.
Sanatı doğanın taklidi olarak görsek de sanat eseri bize doğadan daha estetik gelir. Sanat bizi normalde beğenmeyeceğimiz ve hatta tiksineceğimiz şeyleri bile öyle bir sunar ki ona hayran kalırız. (Aristoteles- Poetika)
Yaşam hakkında bir şey bilmiyorsan ölümü nasıl bilebilirsin ki! (Konfüçyüs)
Eğer insan uygun koşullar bulursa komşusuna da, en sevdiği insanlara da kötülük yapmayı becerir. (Sigmund Freud- Uygarlığın huzursuzluğu)
Kanıt olmadan iddia edilen şey, kanıt olmadan reddedilebilir. (Christopher Hitchens)
Mitik dünya tasarımının a-priori öncülleri tanrılardır. Mitik dünyada herşey tanrılar arası güç ilişkilerine göre açıklanır. Mitik dünya insanlar ve tanrılarca paylaşılır. Tanrılar bu dünyada güçlerini yiritebilecekleri gibi insanlar da yarı tanrı hatta tanrı mertebesine yükselebilirler. Zeus’un dilberlere aşık olması buna basit bir örnektir.
Her zaman vardı var olan ve var kalacaktır. Doğsaydı doğmadan önce hiçbir şey olması gerekirdi. Hiçbir şey var idi ise asla hiç bir şeyden hiçbir şey meydana gelemezdi. Demek ki var olan olmadığına göre vardır ve vardı ve daima var olacaktır. Başı sonu olmayıp zamanca sınırsızdır. Olsaydı bir başlangıcı olurdu. Olduğuna göre bir kez başlamış olmalı, bir de sonu olduğuna göre sona ermesi gerekirdi. Başlamadığına ve sona ermediğine göre daima vardı ve olacaktır. Sınırsız olduğundan bir tektir. Çünkü iki olsaydı sınırsız olamazdı. Bilakis birbirlerine karşı ikisinin de sınırları olurdu. (Samoslu Melissus)
Yapay zeka, insanı sınırlandıracak diye korkmayın. İnsan zaten kendini sınırlandırmaktadır.
Doğada gezen pek çok güzellik görür, doğa ile iç içe olan ondan pek çok şeyi alır da doğanın umursamazlığından bir parça bile çekip çıkaramaz. O umursamazlığı benliğine sokamaz.
Cezasız kalan her suç failini daha da azgınlaştırır.
Konu para olduğunda herkesin dini aynıdır demiş Voltaire. Şu devirde de konu sadece para. Başka hiçbir şey değil. Paranın dışındakiler ayzberkin su üstünde kalan kısmı. Sadece bilinçli olarak, rasyonel kararlarla yönelmiyoruz ona, bilinçdışı da tamamen onunla dolmuş durumda. Çilingirin bile açamayacağı kapıları açar para.
Olması gerekeni gerçekleştirmek için olanın asgari bilgisine ihtiyaç vardır. (Claude Levi Strauss)
Medeniyet kavramının yerelleşmesi medeniyet kavramının özüne aykırıdır. Medeniyet kavramı doğu batı ayrımını reddetmekle başlar. Tüm dünyadan sorumlu olmak. işte bütün mesele bu. Bütün dünyaya ait hissetmek. Yalnızca yaşadığı coğrafyaya değil. kendini tüm insanlığın bir parçası olarak algılamak. Medeniyet taşralılığa alternatif olarak geliştirilmiştir. Bütüncüldür özü itibariyle. Farklı olanı tanımlamak fakat kabullenmek önemlidir.
Kapitalizm yapısı gereği insanı çeşitli fakat sığ olana yönlendirmektedir. Dikkatli olmalı! Sade fakat derin olana yönelmelidir.
Yalnızlık yükünü tek başına sırtlanır insan. Bir başkasına yükleyemez bunu! Paylaşamaz da kimseyle! Kalabalıkların, hatta en sevilenlerin içinde bile hisseder bu ağırlığı. Bu akıl bu bedende durdukça durur yalnızlık. Ebedidir. Aklın ve gücün yan etkisidir adeta. Kazananları kayba götüren, sevinenleri hüzne boğan bir tür dengeleyici gibidir bir taraftan da!
Ne almaman gereken sorumlulukları alacak kadar apTAl ol, ne de alman gereken sorumluluklardan kaçınacak kadar korkak ol! ortası dengeli bir cesaret, yiğitliktir. (Aristoteles)
Bilgi verenlerin içinde kendinden geçip aynı zamanda akıl da verenlere çok şahit oldum ama akıl verenlerin içinde aynı zamanda bilgi sahibi olanına çok az rastladım.
Mao ekinlere zarar veriyor diye serçelerin avlanmasını emretmiş. Tüm Çinliler serçeleri öldürmeye başlamış. Ardından büyük bir kıtlık başlamış. Mao’nun niyeti elbette ki ekosisteme zarar vermek ya da doğa felaketi yaratmak değildi. Hatta onun iyi niyetli olduğunu düşünenler de vardı Çin’de. Sadece bu salakça düşüncesi zarar vermişti dünyaya. Ne demişler: Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
İnsan kendiNİ kutsal gördü asırlarca. Kendini evrenin merkezine koydu. Dolayısıyla her bir insan teki yalanı hep dışsal nedenlere bağladı. ‘’Kötülük benden değil dışarıdandır!’’ anlayışı tüm benliklerde yer etti!
Sorunları tek tek çözmek için kolları sıvayan birine dönüştüğünüzde değil, derinlerde neler olduğunu anladığınızda rahatlarsınız.
Önyargıyı sınamaya tabi tutmadan yargıya dönüştürdüğümüzde hak ihlali yapmış
oluruz. Her yargı doğası gereği bir önyargıdan köken alır. Önemli olan akıl süzgecinden geçirmektir. (Immanuel Kant)
İnsan sadece iyi bir yaşamı elde etmek değil, o elde ettiği iyi yaşamı güvence altına almak, bu konudaki istikrarı sürdürmek ister. Bu güvenlik sorunu insanın temel sorunlarından biri olagelmiştir. Dünya, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir yerdir. (Thomas Hobbes)
Zen budistleri der ki ‘’karnın acıkınca ye, uykun gelince uyu.’’ bunların dışında yapacağın her eylem ahlaksızcadır.
Gencecik, dipdiri bedenlerin içinde kendi ağırlığını dahi kaldıramayıp ezilen yaşlı ve hasta ruhlar bariz şekilde gözükmekte! Anlamsız imajlar, sahte görevler ve gereksiz kimlikler! Hızlı çürüyen, bu çürümeyi fark ettiğinden kendinden uzaklaşmak, diğer bedenlere tutunmak isteyen, bu yüzden soluğu her daim kalabalıkların ortasında alan 21.asır insanları!
Gelenekselliğin kurallarını tekrar tekrar hatırlatan, yeniden üreten etkinliklere ritüel denir. Sayısız ritüel ve etkinlikle toplumsal yapı rızasını yeniden inşa eder. İnsanları kendi bünyesine ait hissettirir. Her etkinlik kendini, ritüel araçları ile üretir. Evlilik, ölüm, açılış, şenlik vs… Toplumsal davranışlar durmadan tekrar eden ritüellerle pekiştirilir. Toplumsal görevler durmadan hatırlatılır.