Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Ümraniye Belediyesi Şiir Yarışması

ergenekon destanı sizce ne demek, ergenekon destanı size neyi çağrıştırıyor?

ergenekon destanı terimi Göktürk Kutluhan tarafından tarihinde eklendi

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Bu Türk söylencesindeki Ergenekon sözü Cengiz Han çağından itibaren kullanılmaya başladı.Ergenekon “sarp dağ beli”anlamına gelir.Ergene sözü Moğolca’dan alınmıştır.Yani Türkçe değildir.Meydan Laorusse S299

  • Bozkurt Öztürk
    Bozkurt Öztürk

    Turk'ler ılk donemlerınde ongunlarına yak'a benzeyen tuylu KOTUZ denen boğa fıgurunu kullanıyorlardı, cunku boga gucu temsıl edıyordu.Guclu olmasına ragmen kurtlar suru halınde calıstıkları ıcın avlarını sıksıtırarak yuksek yerlerden asagı dusurerek surerek bu ırı ve guclu hayvanları bıle av halıne getırebılıyorlardı.Kurtların hıc bır sekılde baska bır hayvan tarafından avlanıldıgı gorulmedıgınden besın zıncırı ıcınde yer almadıgından postununda kıymetlı olmadıgından avcı ve savascı olduklarından Turkler ılk donemlerınde bu avcı hayvanla ozdesleserek savasta olsun avda olsun kurtlar gıbı savasarak ve avlanarak yasadıkları ve hayatta kalabıldıklerı ıcın yagma ve talandan baska bırsey bılmedıklerı ıcın demırden baska herhangı bır maddeye deger vermedıklerı ıcın ornegın; altından kılıc yaptıgı zaman celık kılıc karsında altın kılıcın kesılıp kullanılmaz hale geldını gordugu zaman onlar ıcın altın bıle degerını yıtırmıstır.Turkler ıcın en onemlı sey av yagma ve talandır.
    Çin'e seferler duzenleyerek orada bulunana temel esyayı ıpek barut vs.. alarak hayatlarına devam ederken Çin seddinin Turk lerın bu akınlarını onleyebılmesı ıcın cekıldıgı Çin kaynaklarında da yazılıdır.Cunku Çin lilerın arsıv tutma adetlerı ve yerlesık duzende yasadıklarıdan dolayı gunumuze kadar gelmıstır.
    Bu arada kuraklık veya buzul bır donem baslar kavımler ac kalır ve goc yolu ararlar.O donemlerde de yol gosterecek pusula veya harıta gıbı araclar olmadıgından buyuk bır ıhtımalle bu ozdeslesılen hayvanın goc ıcgudulerıne guvenerek Ergenekon dan cıkıs yolunu bulduklarını destandan anlıyoruz.Tamamen bıre bır dogru olmamakla bırlıkte kı bu bır destandır,destanlarda da halk soylemı oldugu ıcın abartılır ama gercek payıda vardır anlatılanlarda.
    Kurtun olaylar karsısındakı tepkılerını avlanma stratejısını, savascı yetenıgını, aslan, kaplan leopar panter dag kedılerı gıbı kedı cınsı olan butun hayvanların kurttan guclu ve yırtıcı olmasına ragmen karsıkarsıya geldıklerın de kedılıgın vermıs oldugu ıc gudu ıle kurtla mucadeleye gırısmedıklerını goren Turk kavımlerı bu hayvanı tamamen ınceler ve kurbanalrını bıle kurt gıbı bogarak tanrıya kurban ederlerdı.
    Turk lerın tek tanrı ınancı vardı,Musevılıkten Hrıstıyanlıktan ve Muslumanlıktan once tanrı kavramını gelıstırmıslerdı.Bunun da sebebı sureklı olarak felsefe yapmalarından kaynaklanmıstı.Gunumuzde bıle bazı avrupa ulkelerınde bu hayvanla ozdeslesen bazı kavımler vardır...
    Neden kurt oldugunu anlayabılmek ıcın gunumuz sartları ıle degıl o doneme gıderek dusunebılmek ve felsefe yapabılmek gerekır. Italya ya kadar gıden Erturksler dekı dısı kurt ARSENA ıkı erkek cocuk bularak buyutur romus ve romulus u yetıstırır, romulus Roma yı kurar hatta ılk kanunlarıda koyar ve kardesını oldurur.Bızdekı dısı kurtta Asena dır.

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    'Érgenekonda neden kurt? aslan kaplan dgl... cünkü kurtlar en hür ve bagimsiz hayvanlar.... ' diye devam ediyor arkadasin yazisi..
    Arkadasim adindan da anlasilacagi üzere bu bir Destan dir..Yani destanlarda Mübalaga veya halk dilinde dolasarak abartiya kacan,sonradan giren seyler olabilir.. Simdi soruyorum ergenekonda kurt degil de cakal olsaydi sen Türklügünle övünemeyecekmiydin? Türküm demeye utanacakmiydin! Elbette hayir... Öyleyse manayi bu kaliptan cikarmak lazim... Türklügümüzle övünelim ama böyle kurda kusa takilmadan olsun.... Bu sanli milletin ecdadi cadirda kurmustu bu devleti ve onlari 27 milyon km kare topraklara sahip eden ruhu arastirin...Zira bu is kurtlarla dgl o RUH larla olmus bir istir...

  • Disi Kurt
    Disi Kurt

    ergenekon turklerin buyuk destaniydi ki hala oyle ve ergenekon yurdun adiydi bize gore hala oyle ben turk gencliginin kafasini bu aptal yakistirmalarla bulandirabileceklerine inanmiyorum inanmakta istemiyorum...

  • Ferruh Safak
    Ferruh Safak

    Son aylarda bolca gundeme gelen ve hatta hic gundemden inmeyen Ergenekon Davasi ile uzaktan yakindan bir ilgisi olmayan destandir...

  • Ferruh Safak
    Ferruh Safak

    Uçüncü söyleyiş:

    Bir not halindedir. Cin devlet adamlarından Cjan-Ken'in, milattan önce 119 yılında, Cin'e göre batı ülkelerinde yaptığı gezi sonunda gördüklerini ve duydukların yazıp o zamanki Cin Imparatoru'na sunduğu notlan arasında kayıtlıdır. Notu, Abdülkadir Inan'ın, Türk dili araştırmalan yıllığı (1954) ndaki Türk destanlanna genel bir bakış adlı yazısından olduğu gibi alıyoruz:

    'Hun ülkesinde bulunduğum zaman duydum ki Usun hanı, gunmo unvanını taşıyor. Gunmo'nun babası, Hunlann batısındaki bir ülkeye sahipti. Gunmo'nun babası bir savaşta Hunlar tarafından öldürüldü. Yeni doğmuş olan Gun-mo'yu kırlara attılar. Kuşlar çocuğu sineklerden koruyor; bir dişi kurt sütüyle besliyordu. Hun hakanı buna şaştı. Bu çocuğu saydı. Onu kendi terbiyesine aldı, büyüttü. Babasının ülkesini ona geri verdi.'

  • Ferruh Safak
    Ferruh Safak

    Ikinci söyleyiş:

    Hunların bir boyu olan ve adına Aşine denilen Türk boyu Hazar Denizi'nin batı taraflarında yerleşmişti. Türklerin ilk atası olarak biliniyordu. Rahat ve huzur içinde otururlarken bir gün ansızın düşmanların baskınına uğradılar. Baskının sonunda kimse sağ kalmadı.

    Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış bir köşeye sığınmıştı. Düşmanlar onu da gördüler. Fakat, cılız ve küçük bir çocuk olduğu için kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı. Hattâ içlerinden acıyanlar bile çıktı. Ama düşman yine de her ihtimali düşünüp, çocuğu öldürmektense kolunu bacağını kesip orada öylece bırakmayı uygun gördü; düşündükleri gibi yaptılar.

    Kolunu bacağını kesip, yan ölü hâle getirdikleri çocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler. O sırada, nereden çıktığı bilinmeyen bir dişi bozkurt göründü, geldi, çocuğu emzirdi. Yaralarını yalayıp iyi etti. O günden sonra da, avlanıp getirdiği yiyeceklerle çocuğu besleyip büyüttü, Gücünü kuvvetini arttırdı.
    Zamanla bozkurt'un beslediği çocuk gürbüzleşti.

    Günlerden sonra bir gün, baskın yapıp Asine soyunu yok eden düşman başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları çocuğun yaşadığını öğrendi. Adamlar gönderip durumu öğrenmek, sağ kaldı ise öldürtmek istedi. Düşman başbuğunun gönderdiği asker geldiğinde, kolu bacağı kesik gencin yanında bir dişi bozkurt gördü. Dişi bozkurt tehlikeyi sezmişti, dişleriyle genci yakaladığı gibi denizin öte yanına geçirdi; orada da durmayıp Altay dağlarına doğru götürdü. Orada, her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi; on oğlan doğurdu!

    Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür suları, meyve ağaçlan, av hayvanları vardı. Oğlanlar orada büyüdüler, orada evlendiler. Her birinden bir boy türedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi.

    Asine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek, en yiğit olanı idi. Bu yüzden Türk hakanı o oldu. Soyunu unutmadı. Cadırının önüne her zaman, tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti.

    Aradan çok yıllar geçti. Aşine boyuna Asençe adlı bir başka yiğit hakan oldu. Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden çıkıp daha güzel yurtlara yerleştiler.

  • Ferruh Safak
    Ferruh Safak

    Birinci soyleyis:

    Hun ülkesinin kuzeyinde so adı verilen bir ülke vardı. Burada, Hunlarla aynı soydan olan Göktürkler otururdu. Bir gün Göktürkler So ülkesinden ayrıldılar. Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı. Kağan Pu'nun onaltı kardeşi bulunuyordu. Onaltı kardeşten birinin annesi bir kurttu.

    Annesi Göktürklerce en kutsal yaratıklardan biri olarak bilinen ve böyle kabul edilen bir kurt olduğu için delikanlı, rüzgârlara ve yağmura söz geçirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı.

    Bununla beraber, So ülkesindeki yurtlarından ayrılan Göktürkler düşmanlarının baskınına uğradılar. Bu baskında düşmanlar bütün Goktürkler'i yok ettikleri gibi on altı kardeşten sadece birisi kurtulabildi. Kurtulan delikanlı annesi kurt olan idi.

    Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilâhının kızı olan iki karısı vardı. Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu. Zamanla kalabalıklaşıp çoğalan halk, çocuklardan en büyüğünü kendilerine hakan seçtiler; o zamanki adı Göktürk dilinde değildi. Hakan seçilir seçilmez Göktürkçe olmayan bu adını bıraktı ve Türk adını aldı.

    Ondan sonra Türk on kadınla evlendi, bir çok çocukları oldu. Içlerinden Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına geçince boyun adı da Aşine oldu...

  • Ferruh Safak
    Ferruh Safak

    Bilinen en önemli iki Gokturk destanindan birisidir. Bir bakima, MS altinci yuzyildan sekizinci yuzyil ortalarina kadar egemen olmus bu Turk devletinin, Gokturkler'in soy kutugu ve var olma hikayesidir.

    Ayrica, Turk soyunun yeni bir boy halinde dirilisi de diyebilecegimiz bozkurt destani, Bilge Kagan'ın Orhun Abidelerindeki unlu vasiyetinin ilk cumlesi olan: 'Ben tanriya benzer, tanridan olmus Turk Bilge Kagan, tanri irade ettigi icin, kaganlik tahtina oturdum' cumlesi ile birlikte dusunulecek olursa, soyun ve ırkın nasıl bir şekilde ilahilestirilmek istenildigini de anlatmaktadırlar.

    Destan Cin kaynaklarında kayıtlıdır. Degisik soyleyişler durumunda ise de, cizgileri aynı fakat isimler üzerinde, anlatistan dogma veya Cinlilerce yazilirken isimlerin Cince soylenmesinden meydana gelme degisikler yuzunden ayrı gorunen uc soylenti seklinde yazılmıştır.

  • Ulvi Koçu
    Ulvi Koçu

    adının bu denli istismar edileceğini bilseydi hiç bir zaman destan olmak istemezdi

  • Selçuk Akçaören
    Selçuk Akçaören

    oradaki kurt simgedir ama tabi anlayabilene...
    neden bizim simgemiz ormanlar kralı aslan yada kartal kaplan falan değilde kurt düşünüldümü acaba...
    siz bir sirke gidin hiç oynatılan bir kurt göremezsiniz...çünkü kurt bağımsızlığına en düşkün hayvandır ayrıca yaptıklarıyla da çok asildir...ergenekon destanındaki bozkurt da bunun simgesidir...
    ayrıca bu son operasyonun adına ergenekon adının verilmesi türklüğe bir hakaretdir...

  • Oğuz Han
    Oğuz Han

    okudukça üzüldüğüm (şu günleri değerlendirerek) bir destan... osmaniyenin zorkun yaylasına çıkarken 10 km sindeki yer...harika bir yer...

  • Cembaşar
    Cembaşar

    türklerin silkenip dünyaya bende varım demesini eskisinden daha dik durmasını hiç bir zaman yılmayacağını anlıyorum

  • Cembaşar
    Cembaşar

    nedir

  • Hamza Döne
    Hamza Döne

    hayal mahsülü bir efsane kurt kurt olalı bu kadar adam yerine konmamıştır... :)
    bir millete bir hayvanın yol göstediğine inanmak iman etmek o millete en büyük saygısızlıktır.....
    sormazlarmı adama o milletin içinde bir kurt kadar kafası çalışan bir insan yokmuydu diye :))

  • Ercan Eroğlu
    Ercan Eroğlu

    YIRTARIM DAĞLARI ENGİNLERE SIĞMAM TAŞARIMM!

  • Kenan Öz
    Kenan Öz

    Eskiden Türk tarihinin bir dönemini konu alan ancak günümüzde gladyo örgütlenmesi bir çeteye karşı yapılan operasyonu hatırlatan o ad: ERGENEKON

  • Selami Koraş
    Selami Koraş

    Türklrin binlerce yıl önce olan tarihini..

  • Rozerin Gul
    Rozerin Gul

    masal...

  • Metin Aslan
    Metin Aslan

    evet bizim mahallenin destanı gibi hic hos olmayan yorumlar yapılınca bu açıklamayı yapmak farz oldu. ergenekon türklerin destanıdır.türkler düşman tarafından hileyle yenildikten sonra tüm büyükler öldürülür küçüklerde tutsak alınır.sadece iki kişi kurtulur Kayı ve Tokuz Oguz.onlarda karılarını alıp kaçtılar.güzel bir ülkeye geldiler ve adını Ergenekon koydular.zaman geçti Kayı ve Tokuz Oguz un cocukları oldu.400 yıl sonra Türkler Ergenekon a sığmaz oldu.çözümün Demir Dağı geçmek olduğu anlaşıldı.kömürler ve odunlar toplandı.dağ yakıldı ve eridi gitti.sonra bir bozkurt gördüler o bozkurt onlara yol gösterdi.onun rehberliğnde türkler tüm illeri ele geçirdi.türklerin hükümdarıda Borteçine idi(BOZKURT-DİŞİKURT) .yani Borteçinedir kurdun adı Ergenekondur yurdun adı............

  • Tamara
    Tamara

    bir göktürk destanı......

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    bizim eski mahallenin destanı :)

  • Göktürk Kutluhan
    Göktürk Kutluhan

    ERGENEKON DESTANI

    ERGENEKON
    Göktürk Menşe Efsaneleri ve Ergenekon Destanı'na Göre Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı
    Göktürklerin 'Kurttan Türeyiş'lerine dair Çin kaynaklarında da geçen üç efsane vardır. Aslında bu efsanelerin hemen hemen aynısı M.Ö. 119'da Hunlar tarafından büyük bir yenilgiye uğratılan Wu-sunlar için söylenir. Efsaneye göre Hunlar bir taarruz neticesinde Wu-sun kralını öldürmüş, onun oğlu Kun-mo küçük olduğu için Hun hükümdarı ona kıyamamış ve çöle atılmasını emretmiş. Küçük Kun-mo dişi bir kurt tarafından emzirilmiş ve bu olayı uzaktan seyreden Hun hükümdarı, çocuğun kutsal biri olduğuna inanarak, büyüdüğünde onu Wu-sunların kralı yapmış, içinden Göktürkleri de çıkaran, Çinlilerin Kao-çı (Yüksek Tekerlekli Arabalılar) ve T'ieh-li (Tölös) dedikleri, Orhun nehrinden Volga kıyılarına kadar geniş bir alana yayılan bu güçlü Türk kavimler topluluğu için de 'kurttan türeyiş' efsanesi aynı motifi işler. Çin'deki Toba sülalesi devri kaynaklarında efsane özetle şöyle anlatılır: 'Kao-çı kağanının çok akıllı iki kızı varmış. Öyle iyi kalpli ve akıllılarmış ki, babaları onların ancak tanrı ile evlenebileceklerini düşünerek, kızlarını bir tepeye götürmüş. Ancak tepeye ne tanrı gelmiş ne de onlarla evlenmiş. Kızlar burada beklerken ihtiyar bir erkek kurt tepede dolaşmaya başlamış. Küçük kız, kardeşine bu kurdun tanrının kendisi olduğunu söyleyerek tepeden inmiş ve kurtla evlenmiş. Bu suretle Kao-çı halkı bu kız ve kurttan türemiş.'.
    Bu efsanelerin tekamül etmiş şekli, tarihî realiteye de uygun olarak, Göktürk menşe efsanelerinde ve Ergenekon Destanı'nda görülür. M.S.570'te ortaya çıkan Çin'deki Sui Sülâlesi devrinde Göktürklerle yakın münasebet kuran Çinliler, Türklerden öğrendikleri efsaneyi tarih yıllıklarında not etmişlerdir. Efsane şöyledir:
    '... (Göktürklerin) ilk ataları Hsi-Hai, yani Batı Denizi'nin kıyılarında oturuyorlardı. Lin adlı bir memleket tarafından, onların kadınları, erkekleri, büyüklü-küçüklü hepsi birden yok edilmişlerdi. Yalnızca bir çocuğa acımışlar ve onu öldürmekten vazgeçmişlerdi. Bununla beraber onun da kol ve bacaklarını kendisini Büyük Bataklığın içindeki otlar arasına atmışlardı. Bu sırada dişi bir kurt peyda olmuş ve ona her gün et ve yiyecek getirmişti. Çocuk da bunları yemek suretiyle kendine gelmiş ve ölmemişti. (az zaman sonra) çocukla kurt, karı koca hayatı yaşamaya başlamışlar ve kurt da çocuktan gebe kalmıştı. (Türklerin eski düşmanı Lin devleti, çocuğun hâlâ yaşadığını duyunca) hemen kendi adamlarını göndererek, hem çocuğu hem de kurdu öldürmelerini emretmişti. Askerler kurdu öldürmek için geldikleri zaman, kurt onların gelişinden daha önce haberdar olmuş ve kaçmıştı. Çünkü kurdun kutsal ruhlarla ilgisi vardı. Buradan kaçan kurt, Batı Denizi'nin doğusundaki bir dağa gitmişti. Bu dağ, Kao-ch'ang (Turfan) 'ın kuzey-batısında bulunuyordu. Bu dağın altında da çok derin bir mağara vardı. (Kurt) hemen bu mağaranın içine girmişti. Bu mağaranın ortasında büyük bir ova vardı. Bu ova, baştan başa ot ve çayırlıklarla kaplı idi. Ovanın çevresi de 200 milden fazla idi.
    Kurt, burada on tane erkek çocuk doğurdu. (Göktürk Devleti'ni kuran) A-şi-na ailesi, bu çocuklardan birinin soyundan geliyordu.'
    Efsanede Türklerin yaşadığı ve göç ettiği yer olarak gösterilen Batı denizi, kimi tarihçilere göre Turfan'ın kuzey batısında yer alan Balkaş gölü veya Aral, hatta Hazar iken kimi tarihçilere göre de Isık göldür. Isık göl ve civarı, Kırgızların millî destan kahramanı olan Manas'ın da yaşadığı bir bölgedir. Ancak burada önemli olan menşe efsanesinin, Göktürklerin 'Ergenekon Destanı'nın ilk şekli olmasıdır. Bütün Türk boylarında derin izler bırakan bu destan, içinde tarihî olayları barındırması bakımından da dikkate değerdir. Destan özetle şöyledir:
    'Türk illerinde Göktürk oku ötmeyen, Göktürk kolu yetmeyen bir yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek Göktürklerden öç almaya yürüdüler. Türkler çadırlarını, sürülerinin bir yere topladılar. Çevresine hendek kazdılar, beklediler. Düşman geldi. Vuruş başladı. On gün vuruştular, Göktürkler üstün geldi.' Düşman, Türkleri er meydanında yenemeyeceklerini anladığından hileye başvurur ve Göktürkleri gafil avlayıp, çadırlarını basar. Büyük bir katliam gerçekleşir. İl Han'ın küçük oğlu Kayan (Kıyan) ve yeğeni Tukuz (Negüz) kadınlarıyla birlikte düşmanın elinden kaçar ve onların bulamayacağı bir yere 'Ergenekon' a (Sarp Dağ Beli) gelirler. Burası geçit vermez, sarp dağlarla çevrili orta yeri düz, verimli bir ovadır. Burada bir müddet sonra nüfusları gittikçe çoğaldığında, birbirine akraba, ayrı ayrı 'oba'lar oluşturdular. Nihayet dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri Ergenekon'a sığamaz oldu. Kurultay toplayıp, Ergenekon'dan çıkma kararına vardılar. Çıkış için tek bir geçit vardı fakat burası da demirdendi. Bir demirci ustasının fikriyle demir dağ büyük bir ateş yakılıp, devasa körüklerle harlandırılarak eritildi. Nihayet, Börteçene (Bozkurt) adlı bir başbuğun liderliğinde, Türkler Ergenekon'dan çıkıp bütün dünyaya yayıldılar.
    Özetlenen bu destan, İlhanlı tarihçisi Reşideddin tarafından nakledilirken, araya Moğollar da serpiştirilerek, büyük ölçüde tahrif edilmiştir. Ancak destanda geçen motifler ve çağrıştırdıkları olaylar, destanın Göktürklere ait menşe efsanelerinin tekamül etmiş hâli olduğunu açıkça göstermektedir. Nitekim Börteçene, Göktürklerin soylarını dayandırdıkları Asena gibi mübarek ve yol gösteren bir kurttur. Hun birliği dağıldıktan sonra, destanın girişinde belirtildiği gibi, Türkler Altay dağları civarına çekilmişler ve bir müddet Juan-Juanlar'ın hâkimiyeti altında yaşamışlardır. Demircilikte ileri giden Göktürkler, Juan-Juan hükümdarının 'Sizler demircilikle uğraşan kölelerimsiniz' diye aşağılanmalarını hazmedemeyerek, onlara savaş açmışlar ve yaklaşık dört yüz yıl süren suskunluktan sonra, 545 yılında büyük bir zafer kazanarak istiklâllerinin temelini atmışlardır. Reşideddin'in de Camiü't-Tevarih'te yazdığı üzere, Ergenekon'dan çıkış, bir bayram olarak kutlanmış, önce Türk kağanı, ardından beyler, bir parça demiri ateşe salıp kızdırdıktan sonra, örs üstünde çekiçleyerek, Ergenekon'u Türk an'anesinde canlı tutmuşlardır.

    Göktürk hükümdarlık ailesi Aşına soyundan gelmekteydi. Yukarıda ifade ettiğimiz efsanelere göre Aşına soyu dişi bir kurttan türemişti ve bu inanış sebebiyle de Göktürk Devleti alâmeti, altından kurt başlı sancak olmuştur. Ergenekon efsanesi, Hun devletinin yıkılmasından sonra, Türklerin yaşadığı zorlukları anlatmaktadır. Dolayısıyla, tarihen yaşanmış olaylar, Göktürklerin, Hun devletinin bir devamı olarak ortaya çıktıklarının bir delilidir. Nitekim devlet yapılanmasının Hunlarla aynı olması da bu fikri kuvvetlendirir.