Aslinda ateist arkadaslarin var olmasi iyi bir sey ortaya attiklari cin fikir sorulari cürütüldügünde o komik halleri bana mutlulugu doruk noktada yasama imkani veriyor yahu anlamiyorum ki inan inanir inanmayan inanmaz yada basini örter veya örtmez milleti niye bu kadar alakadar ediyor anlamiyorum! !
Akıl mı imanı getirir, iman mı aklı getirir? .. Akıl nedir? .. İman nedir? .. Akıllı olmayan imanlı kişi, söz konusu olabilir mi? .. İmanlı ama akılsız, olmaz! .. İman, mutlaka akla dayalı olarak çalışır. Hiç, aklı olmayan birinin, imanından söz edilebilir mi? . Bir kişi akıl yolu ile bazı şeyler anlar, kavrar. Bu anlayıp kavradıklarına nispetle, anlayamayacakları, kavrayamayacakları olduğunu fark eder. Aklı ve mantığı çerçevesinde, kabul ettiklerinin ötesinde de bir şeylerin olabileceğini düşünerek, “bunlar da olabilir” değerlendirmesine girer.. İşte bu düşünce, İMÂNa ulaştıran şeydir. Gördüklerimize, değerlendirdiklerimize nispetle göremediklerimiz, düşünemediklerimiz, değerlendiremiyeceklerimiz olduğunu da idrâk etmek suretiyle İMÂN noktasına geliriz. Bizim genelde, basit insan olarak bütün yaşamımız akıl ve mantık üzerine kurulmuştur... Ve bunun neticesi olarak da her şeyin; görüp, düşünüp, bildiklerimizden ibaret olduğunu zannederiz.. Halbuki, aklımızın kapsayamadığı sonsuz nesneler ve kavramlar olduğunu çoğunlukla düşünemeyiz. Ve hemen de, değer yargımız ortaya çıkar; “Bu böyledir, bundan ibarettir,” diye! .. Ve devamla,. “madem öyle, niye böyle? ..” deriz. Burada yaptığımız önemli bir yanlış var: Senin yaşamın boyunca kavrayabildiklerin ne kadar? .. Farkında olamadıkların ne kadar? .. Farkında oldukların o kadar az ki! .. Farkında olamadıkların ise, sonsuz! .. Akıllı adam, ama gerçek manâdaki akıllı adam, değer yargılarını terk eden insandır! .. Değer yargın, neye GÖRE? .. Topluma GÖRE veya bildiklerine GÖRE! .. Bildiklerinden sonra, bildiklerine GÖRE, bir HÜKÜM veriyorsun! .. O şey hakkında bilmediklerin ne kadar acaba? .. Bilmediklerinin ne kadar olduğunu bilemiyorsun... Bırak bilmediklerinin ne kadar olduğunu, bilmediğinin dahi farkında değilsin! .. Peki.. Sen, bildiklerine GÖRE bir hüküm verip, “bu, böyledir,” derken, bilmediklerin devreye girerse eğer, acaba o şey hakkındaki değer yargıların aynen devam edecek mi? .. Hayır! .. O zaman, aczîyet içinde: “Ama ben böyle biliyordum,”(?) demek basitliğine düşeceksin. “Bu kesinlikle, böyledir! ..” diyerek bir konuda değer yargısına erişmek, basit insanın işidir, işlevidir. Akıllı insan, Kurân ve Allah Rasulü verileri dışında hiçbir konuda, hiçbir olayda, “Bu böyledir! .” kesin yargısında bulunmaz! . Çünkü, senin bildiklerine GÖRE o, her ne kadar öyle ise de, senin bilmediğin pek çok gerekçeye, sebebe göre de o, öyle değildir... Bunun içindir ki, ana sistem ve prensip “Yargılama Allah’a mahsustur..” hükmü ile neticelenmiştir. Yargılama! .. Yargılamak! .. Nedir? .. Yargılamak, bir şeyi değerlendirmektir. O şeyi önce, değerlendirirsin. O değerlendirmenin sonucuna GÖRE de, o şey hakkında HÜKÜM verirsin. Onun için, insanlar arasındaki münasebetlerde Hz. Ömer’in şu sözü olaya açıklık getirir: “Biz zâhir’e GÖRE değerlendirme yaparız! ..” Yani, bizim yaptığımız değerlendirme zâhir’e, görünüşe GÖRE’dir.. Peki! .. GERÇEĞE GÖRE? .. Gerçeğe göre değerlendirme, yalnızca Allah’a aittir.. Allah Rasulüne göre dahi değil! . Allah Rasûlüne göre olsa, kendine göre hüküm verirdi.. O, daima âyet beklemiştir her hangi bir konuda konuşmak için! .. Bu da gösterir ki, gerçek yargılama, değerlendirme, hüküm verme yalnızca, Allah’a aittir...
'Ya Ali, herkes 'ALLAH'a bir yoldan yaklaşır! ... Sen, aklın ile 'ALLAH'a yakın olanlardan ol...' Hz.Muhammed (S.A.V)
Bu güne kadar hep 'ALLAH'a akıl ile yaklaşmanın değerinden bahsettik. Kitaplarda da özellikle bunu anlattık. Ancak şimdi daha değişik bir incelik üzerinde duracağız... 'ALLAH'a niçin 'iman' ile yakîn elde etme esası getirilmiştir? Hz. Rasûlullah Aleyhisselâm niçin 'imanı' öne almıştır? Kur`ân-ı Kerim niçin devamlı olarak 'Elleziyne yuminune' 'Onlar ki 'ALLAH'a iman ederler' der de; buna karşın çeşitli âyetlerde de aklı öne sürer. 'Hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz? Hâlâ idrak etmeyecek misiniz? Hâlâ anlamayacak mısınız? ' der. Öyle ise insana yakışan davranışların kökeninde düşünce ve idrak yatmalıdır; şartlanmalar ve etraf değil! . Burayı çok iyi farketmek zorundayız.. Biz, koyun gibi, çobanın ya da etrafımızdakilerin güttüğü yönde davranışlar ortaya koyup, sıradan bir mahlûk gibi mi yaşayacağız? ... Yoksa, Akıl ve şuur sahibi düşünen bir yapıyla yaşamına yön veren mükemmel varlık insanlığımızı mı hissedeceğiz? .. Herkes böyle dediği, herkes böyle inandığı için; ne olduğunu anlamadığımız, idrak etmediğimiz şeyleri kabullenerek öylesine bir hayat sürüp geçip gitmek bizi tatmin ediyorsa, diyecek bir şey yok! .. Böylece süregitsin yaşam! Ama, ben bir insanım; akıl sahibi olup, düşünebilme kabiliyetine sahibim; yaşamıma kendi kavrayışımla kendim yön verebilirim; sürüye sayılmak için varolmadım; bilincine erdiysem, bundan sonra yapılacak iş neye ne kadar ve nasıl inanacağıma karar vermektir! . İnsan olarak en değerli varlığımız olan 'AKIL' ya kullanılır ve insan yaşamına idrakıyla yön verir; ya da kullanılmaz, düşünmeden etrafa ve şartlandırmalara tâbi olunur! .
Ateistlerin zeki olduklarini zannederdim tanidigim bir cok Ateist´in bir cok cin fikirli sorusuyla karsilastim lakin korkulacak bir sey yoktur cünkü bizde her seyin cevabi mevcut
Bir toplumda herkes bilirki üstad hoca emir en bilgili en tecrübeli olan kimse ondan secilir yani bir üstü olmayandan zaten her seyin enine sahip olmayan bir yaratici bizim yaraticimiz degildir zaten incelikde oya onun bir mimari yok olsaydi bu uzar giderdi..
insanın acizliğini kaldıramayıp psikolojisinin bozulması sonucu maddelere olmayan üstünlük yüklemesi. tek ilaha inanmakta zorlanıp, her bir zerreye tanrılık vermesi.benim mantığım algılayamıyor.
TEİST OLMAYAN DEMEK....dünya ya ne için geldiğini bilmeyen demek... Çok akıllıyım sanan saçma insan demek.... İnsanın dünyaya geldiğinde insan için en önemli olan şey iman ve namazdır... Allah ıslah etsin...
hep böyle diil miyiz.. önce severiz.....sevgimize mantıklı sebebler ararız.. önce isteriz....isteğimize mantıklı sebebler ararız... nefret ederiz..ona da sebebler buluruz... redderiz..mantıklı zeminler ararız ve sunarız... kabul ederiz..ona da mantık arar, buluruz ve sunarız...
niye kimse saf ve salt isteğine-arzusuna güvenmez...? ? biz hayatımızı çok katı determinist yasalara göre mi yaşıyoruz... biz robot muyuz..? ?
ben sevmek istedim, buldum birini, seviyorum.. anlamak ve anlaşılmak istedim, buldum... rap istedim...her daim dinliyorum...
aslında bizleri bi ölçüde arzularımız ve isteklerimiz yönetiyor.. mantık ve bilim diil... şöyle hayatımıza baktığımızda, şimdi anlıoruz, ne kadar mantıksız işler yapmışız..ama istemişiz...
ne istersen onu yaşarsın... ve sen ne isen senin de evrenin o'dur...
inanmak ne demek inançsıza inanmıyorumda başladığını bilek aklında bir dolap dolapsıza kapağında kulp olmasa gerek ........................................... ..................................... ..........................................
yazık olmuş rahmetliye denmeyecekmi öldüğünde ateist rahmanı olmayana hakaret olur bu ardından edilecek laf yok be ateist ...............................................
durmuş bir gün yolun başında bir sağa bakmış önce bir sola kafasında bir fikir dola babam dola fikrinle zikrin bir değil be ateist ..............................................
ol hadi inanmadın babana bile gidecek sözleri demedin yabana diye sen bir başına ölecen depine niye Yarısı kazılı çukur senide be ateist .......................................................
a ha bak geliyo biri. elinde rakı sallana durur gözlerinde korku kaçışta zannım kaçış yok alacak senide be ateist.. .......................................................
hadi şimdi çık kendinle sohbete sor bakam gözün gördüğü ne imiş aklına gelecek olursa gözlerde olan freud babanda onu çözemedi be ateist ..........................................................
bu dünyada rahatça yemenin, içmenin, yenmenin,yiyişmenin kolayını bulmuş.ulan nasıl olsa bi kere gelecez vur dünyanın gözüne diye düşünüp; orda akşam burda sabah, ne oruç var ne de salah mantığını köklemiş,ölene kadar ne götürürsem götürürüm diye düşünen abiler ve ablalar......
iman Her inanan insan, aynı seviyede bir iman ve İslâm kahramanı olmasa da, her fert için inanma hissinin ne kadar önemli olduğu açıktır. Bir kere bu his, yaratılışı itibarıyla insanın tabiatında var olan en yüksek değerdir. İnanmayanlar, cismanî ve bedenî zevk u safayla doymaya, tatmin olmaya, daha doğrusu avunmaya çalışsalar da, kendilerini sürekli bir boşlukta hissederler. Boştur onların nazarında bütün zamanlar ve mekânlar, bugünler ve yarınlar.. ruhunda derinden derine böyle bir boşluğu hisseden biri, hezeyana dönüşen hafakanlarını;
Bütün boşluk; zemin boş, âsuman boş, kalb ve vicdan boş; Tutunmak isterim, bir nokta yok pîş-i nigâhımda. T.F.
şeklinde dile getirir. Küfrün ürperticiliğini ve imanın vadettiği huzuru, itminanı haykıran bir mü'mine gelince:
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür. M.A.
der ve kestirir atar. Bu paslı yüreklerin pasını çözmeye karar vermiş bir gönül eri ise: 'Hakikî zevk, elemsiz lezzet, kedersiz sevinç yalnız imanda ve iman hakikatleri dairesindedir; ' öyle ise, 'hayatın zevk ve lezzetini isteyenler, onu imanla hayatlandırmalı, farzları yerine getirmekle bezemeli ve günahlardan uzak durmakla korumalıdırlar; ' zira, 'bir kimse bâkî hayata tam yönelebildiği takdirde, dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı da olsa; o, bu dünyayı Cennet'in bir bekleme salonu mahiyetinde gördüğünden her şeyi hoş karşılar, her şeye katlanır ve şükreder.' (Az bir tasarrufla Bediüzzaman'dan) der; reçete mahiyetindeki sözleriyle ufkumuzu aydınlatır ve imanın büyüsünü gönüllerimize duyurur.
Dünyanın en tanınmış ateistlerinden biri olan İngiliz Profesör Antony Flew, Allah'a inanmaya başladığını söyledi. Flew, Allah'ın varlığına inanma gerekçesini de açıkladı.
Reading Üniversitesi'nden emekli olan felsefe profesörü Antony Flew 50 yıldır savunduğu inancından çark etti. 81 yaşındaki Flew gerekçesini ise şöyle açıkladı: 'Hayatın var olması için gereken ve içinde inanılmaz bir karmaşık düzen barındıran DNA araştırmaları, hayatın var olmasının ardında zeki bir varlığın bulunduğunu gösteriyor.' 1950'de yazdığı 'Teoloji ve Aldatmaca' adlı makalesi birçok dilde 40 baskı yaptı.
ALLAH HİÇBİRŞEYDEN HABERİ OLMAYAN VE ARAŞTIRMA ZAHMETİ YERİNE KARALAMAKLA UĞRAŞAN ARKADAŞLARADA NASİP EYLESİN.
ateizm'in bir tez olmadığını öne sürerler.. halbuki dini, bir tez kabul eden fikir (ateizm) , anti fikrini ortaya koyarken bir 'anti-tez' öne sürer... din bir inanş ise, ateizm de bunun karşıt inancıdır... sonuçta her iki tarafında kendince delilleri vardır..
en eski tarihi dahi incelediğimizde, dinli toplumların kıyaslanamayacak kadar dinsiz toplumlardan çok daha fazla olduğu görülür..
ilk insandan bu yana insanlar hep bir tanrı fikrine, ve ölüm sonrası bir hayata inanmışlardır.
teist toplumların fazla olmasının nedeni, bazı ateistlerin savunduğu gibi: devlet adamlarına ve yönetimin dinsel olmasına bağlanamaz.. çünkü bir topluluk zaten ateistse devlet adamı ve yönetim de ateist olacaktır.
ateizm fikir olarak 18.yy. dan bu yana oldukça gelişmiştir.ancak şimdiki ateistler şunu göz ardı ederler..bu yıllara kadar ki bilimadamlarının çoğunluğu ya bir din adamıydı, ya da dinine bağlı insanlardı..o döneme kadarki ateist bilimadamları, teist bilimcilere kıyasla bir elin on parmağını geçmezler... yani ateistlerin fikir babaları teist insanlardır. her şey zıddıyla vardır (materyalizm 2. prensip) elbette teist olacak ki, ateist de olacak.... bu karşıt fikirler kıyamete dek sürecek :))
Büyük Ateist Tito' dan Müthiş İtiraflar Ömrünün elli yılını komünist ideoloji yolunda harcayarak bu davasında şöhreti yurt dışına taşmış bir insan olan Salih Gökkaya'nın, daha sonra İslam'la müşerref olarak Hakk'a rücü ettiğini. Komünizm fırtınalarının bütün dünyayı kasıp kavurduğu bu günlerin birinde Salih Gökkaya'nın 'Türkiye Komünist Talebe Teşkilatı Başkanı' sıfatıyla Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito'nun şeref misafiri olarak Belgrad'a gittiğini... Ömrünün son günlerini geçirmekte olan Tito'yu ziyaret ettiklerinde, hayatını komünizme adayan bu ihtiyar liderin büyük bir pişmanlık içinde: 'Yoldaş, ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç birşey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhatli ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızda sevdiklerimizden, ünvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek.. Ne korkunç birşey anlamıyor musunuz? Yoldaşlarım, sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra, toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükafat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? Söyleyin bana? Ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım veya alkışlanacakmışım neye yarar? Ben mahvolduktan sonra, beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor. İtiraf etmek zorundayım Ben Allah'a, peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün, şu kainatın bir Yaratıcısı şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölüm de son olmamalıdır,mazlumca gidenlerle, zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Hakkını almadan, cezasını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz Ben bunu vicdanen hissediyorum Öyle ki, milyonlarca suçsuz insanlara yaptığımız eza ve zulümler, şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı... Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı Marks bu mevzuda halt işlemiş. Uyuşturmuş beynimizi Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engel oluyor. Ben bu inançtayım yoldaşlarım, sizler de ne derseniz deyin! ' diyerek müthiş bir itirafta bulunduğunu...(220) 220-Ertuğrul, Halit; Kendini Arayan Adam, Yeni Asya Yay., İst? 1991, s. 105
Bir gençlik, bir gençlik bir gençlik... 'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik... Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, sürün dürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözle yen bir gençlik... Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'ya tay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... yok olan biz olmıyacağız sonu yakın olanlar belli
Bir yaratıcı düşünüyorum her şeye gücü yeten...Ve her şeye gücü yettiği halde beni inanmak yada inanmamak arasında seçim yapmakta özgür bırakması, imanımı bir kez daha artırıyor. Tanrı var ve gerçekten sınırsız yüce...Allahu ekber!
Aslinda ateist arkadaslarin var olmasi iyi bir sey ortaya attiklari cin fikir sorulari cürütüldügünde o komik halleri bana mutlulugu doruk noktada yasama imkani veriyor yahu anlamiyorum ki inan inanir inanmayan inanmaz yada basini örter veya örtmez milleti niye bu kadar alakadar ediyor anlamiyorum! !
Akıl mı imanı getirir, iman mı aklı getirir? ..
Akıl nedir? .. İman nedir? ..
Akıllı olmayan imanlı kişi, söz konusu olabilir mi? ..
İmanlı ama akılsız, olmaz! ..
İman, mutlaka akla dayalı olarak çalışır.
Hiç, aklı olmayan birinin, imanından söz edilebilir mi? .
Bir kişi akıl yolu ile bazı şeyler anlar, kavrar.
Bu anlayıp kavradıklarına nispetle, anlayamayacakları, kavrayamayacakları olduğunu fark eder. Aklı ve mantığı çerçevesinde, kabul ettiklerinin ötesinde de bir şeylerin olabileceğini düşünerek, “bunlar da olabilir” değerlendirmesine girer..
İşte bu düşünce, İMÂNa ulaştıran şeydir.
Gördüklerimize, değerlendirdiklerimize nispetle göremediklerimiz, düşünemediklerimiz, değerlendiremiyeceklerimiz olduğunu da idrâk etmek suretiyle İMÂN noktasına geliriz.
Bizim genelde, basit insan olarak bütün yaşamımız akıl ve mantık üzerine kurulmuştur...
Ve bunun neticesi olarak da her şeyin; görüp, düşünüp, bildiklerimizden ibaret olduğunu zannederiz..
Halbuki, aklımızın kapsayamadığı sonsuz nesneler ve kavramlar olduğunu çoğunlukla düşünemeyiz. Ve hemen de, değer yargımız ortaya çıkar;
“Bu böyledir, bundan ibarettir,” diye! .. Ve devamla,. “madem öyle, niye böyle? ..” deriz.
Burada yaptığımız önemli bir yanlış var:
Senin yaşamın boyunca kavrayabildiklerin ne kadar? ..
Farkında olamadıkların ne kadar? ..
Farkında oldukların o kadar az ki! ..
Farkında olamadıkların ise, sonsuz! ..
Akıllı adam, ama gerçek manâdaki akıllı adam, değer yargılarını terk eden insandır! ..
Değer yargın, neye GÖRE? ..
Topluma GÖRE veya bildiklerine GÖRE! ..
Bildiklerinden sonra, bildiklerine GÖRE, bir HÜKÜM veriyorsun! ..
O şey hakkında bilmediklerin ne kadar acaba? ..
Bilmediklerinin ne kadar olduğunu bilemiyorsun...
Bırak bilmediklerinin ne kadar olduğunu, bilmediğinin dahi farkında değilsin! ..
Peki.. Sen, bildiklerine GÖRE bir hüküm verip, “bu, böyledir,” derken, bilmediklerin devreye girerse eğer, acaba o şey hakkındaki değer yargıların aynen devam edecek mi? ..
Hayır! ..
O zaman, aczîyet içinde: “Ama ben böyle biliyordum,”(?) demek basitliğine düşeceksin.
“Bu kesinlikle, böyledir! ..” diyerek bir konuda değer yargısına erişmek, basit insanın işidir, işlevidir.
Akıllı insan, Kurân ve Allah Rasulü verileri dışında hiçbir konuda, hiçbir olayda, “Bu böyledir! .” kesin yargısında bulunmaz! .
Çünkü, senin bildiklerine GÖRE o, her ne kadar öyle ise de, senin bilmediğin pek çok gerekçeye, sebebe göre de o, öyle değildir...
Bunun içindir ki, ana sistem ve prensip “Yargılama Allah’a mahsustur..” hükmü ile neticelenmiştir.
Yargılama! .. Yargılamak! .. Nedir? ..
Yargılamak, bir şeyi değerlendirmektir.
O şeyi önce, değerlendirirsin. O değerlendirmenin sonucuna GÖRE de, o şey hakkında HÜKÜM verirsin.
Onun için, insanlar arasındaki münasebetlerde Hz. Ömer’in şu sözü olaya açıklık getirir:
“Biz zâhir’e GÖRE değerlendirme yaparız! ..”
Yani, bizim yaptığımız değerlendirme zâhir’e, görünüşe GÖRE’dir..
Peki! .. GERÇEĞE GÖRE? ..
Gerçeğe göre değerlendirme, yalnızca Allah’a aittir.. Allah Rasulüne göre dahi değil! .
Allah Rasûlüne göre olsa, kendine göre hüküm verirdi..
O, daima âyet beklemiştir her hangi bir konuda konuşmak için! ..
Bu da gösterir ki, gerçek yargılama, değerlendirme, hüküm verme yalnızca, Allah’a aittir...
Ahmed Hulûsi (Cuma Sohbetleri kitabından)
'Ya Ali, herkes 'ALLAH'a bir yoldan yaklaşır! ...
Sen, aklın ile 'ALLAH'a yakın olanlardan ol...'
Hz.Muhammed (S.A.V)
Bu güne kadar hep 'ALLAH'a akıl ile yaklaşmanın değerinden bahsettik. Kitaplarda da özellikle bunu anlattık.
Ancak şimdi daha değişik bir incelik üzerinde duracağız...
'ALLAH'a niçin 'iman' ile yakîn elde etme esası getirilmiştir?
Hz. Rasûlullah Aleyhisselâm niçin 'imanı' öne almıştır?
Kur`ân-ı Kerim niçin devamlı olarak 'Elleziyne yuminune' 'Onlar ki 'ALLAH'a iman ederler' der de; buna karşın çeşitli âyetlerde de aklı öne sürer.
'Hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz?
Hâlâ idrak etmeyecek misiniz?
Hâlâ anlamayacak mısınız? '
der.
Öyle ise insana yakışan davranışların kökeninde düşünce ve idrak yatmalıdır; şartlanmalar ve etraf değil! .
Burayı çok iyi farketmek zorundayız..
Biz, koyun gibi, çobanın ya da etrafımızdakilerin güttüğü yönde davranışlar ortaya koyup, sıradan bir mahlûk gibi mi yaşayacağız? ... Yoksa, Akıl ve şuur sahibi düşünen bir yapıyla yaşamına yön veren mükemmel varlık insanlığımızı mı hissedeceğiz? ..
Herkes böyle dediği, herkes böyle inandığı için; ne olduğunu anlamadığımız, idrak etmediğimiz şeyleri kabullenerek öylesine bir hayat sürüp geçip gitmek bizi tatmin ediyorsa, diyecek bir şey yok! .. Böylece süregitsin yaşam!
Ama, ben bir insanım; akıl sahibi olup, düşünebilme kabiliyetine sahibim; yaşamıma kendi kavrayışımla kendim yön verebilirim; sürüye sayılmak için varolmadım; bilincine erdiysem, bundan sonra yapılacak iş neye ne kadar ve nasıl inanacağıma karar vermektir! .
İnsan olarak en değerli varlığımız olan 'AKIL' ya kullanılır ve insan yaşamına idrakıyla yön verir; ya da kullanılmaz, düşünmeden etrafa ve şartlandırmalara tâbi olunur! .
Ahmed Hulûsi (Akıl ve İman kitabından)
Ateistlerin zeki olduklarini zannederdim tanidigim bir cok Ateist´in bir cok cin fikirli sorusuyla karsilastim lakin korkulacak bir sey yoktur cünkü bizde her seyin cevabi mevcut
Bir toplumda herkes bilirki üstad hoca emir en bilgili en tecrübeli olan kimse ondan secilir yani bir üstü olmayandan zaten her seyin enine sahip olmayan bir yaratici bizim yaraticimiz degildir zaten incelikde oya onun bir mimari yok olsaydi bu uzar giderdi..
insanın acizliğini kaldıramayıp psikolojisinin bozulması sonucu maddelere olmayan üstünlük yüklemesi. tek ilaha inanmakta zorlanıp, her bir zerreye tanrılık vermesi.benim mantığım algılayamıyor.
TEİST OLMAYAN DEMEK....dünya ya ne için geldiğini bilmeyen demek... Çok akıllıyım sanan saçma insan demek.... İnsanın dünyaya geldiğinde insan için en önemli olan şey iman ve namazdır... Allah ıslah etsin...
tanrının varlığını kabul etmeyen nihilist bulanık fikirleri olan belki de fikirleri yoktur
ateist demek, düşünmemesi sebebiyle içe bakışı gerçekleştiremeyen bundan dolayıda birçok manevi güzelliği,zenginliği yaşamayı kaçıran kalp fukarası...
Allaha inanmayan, belki de sorgulamak ve yorumlamak zorunda kalmamak için seçilen bi 'izm'...
Aziz NESİN'i
'Onu okumamamlımıyım? '
Turan DURSUN'u
'okudum ama! '
Saygı duyun varsa içinde zaten bigün inanır
Ben varım...
Var edildim.
Var eden var muhakak,
ayrıntısına zaten akıl yetmez.
Kurcalarsam Ateist olurum! ...
ateist,toplumda az bulunan fakat,bulunduğu yerdeki insanları, mantığıyla hareket etmelerine teşvik eden insandır.....
inanma, sorgula.....
Bence hezeyandaki gafillerdir küçümsemek için söylemiyorum ama onların iyiliği için acıyorum kendilerine umarım Kalp Gözleri bir gün açılır...
Dürüst insanlardır onlar...Saygı duyarım,ama benim Allah inancım vardır
hep böyle diil miyiz..
önce severiz.....sevgimize mantıklı sebebler ararız..
önce isteriz....isteğimize mantıklı sebebler ararız...
nefret ederiz..ona da sebebler buluruz...
redderiz..mantıklı zeminler ararız ve sunarız...
kabul ederiz..ona da mantık arar, buluruz ve sunarız...
niye kimse saf ve salt isteğine-arzusuna güvenmez...? ?
biz hayatımızı çok katı determinist yasalara göre mi yaşıyoruz...
biz robot muyuz..? ?
ben sevmek istedim, buldum birini, seviyorum..
anlamak ve anlaşılmak istedim, buldum...
rap istedim...her daim dinliyorum...
aslında bizleri bi ölçüde arzularımız ve isteklerimiz yönetiyor..
mantık ve bilim diil... şöyle hayatımıza baktığımızda, şimdi anlıoruz,
ne kadar mantıksız işler yapmışız..ama istemişiz...
ne istersen onu yaşarsın...
ve sen ne isen senin de evrenin o'dur...
inanmak ne demek inançsıza
inanmıyorumda başladığını bilek
aklında bir dolap dolapsıza
kapağında kulp olmasa gerek
...........................................
.....................................
..........................................
yazık olmuş rahmetliye
denmeyecekmi öldüğünde ateist
rahmanı olmayana hakaret olur bu
ardından edilecek laf yok be ateist
...............................................
durmuş bir gün yolun başında
bir sağa bakmış önce bir sola
kafasında bir fikir dola babam dola
fikrinle zikrin bir değil be ateist
..............................................
ol hadi inanmadın babana bile
gidecek sözleri demedin yabana diye
sen bir başına ölecen depine niye
Yarısı kazılı çukur senide be ateist
.......................................................
a ha bak geliyo biri.
elinde rakı sallana durur
gözlerinde korku kaçışta zannım
kaçış yok alacak senide be ateist..
.......................................................
hadi şimdi çık kendinle sohbete
sor bakam gözün gördüğü ne imiş
aklına gelecek olursa gözlerde olan
freud babanda onu çözemedi be ateist
..........................................................
bu dünyada rahatça yemenin, içmenin, yenmenin,yiyişmenin kolayını bulmuş.ulan nasıl olsa bi kere gelecez vur dünyanın gözüne diye düşünüp; orda akşam burda sabah, ne oruç var ne de salah mantığını köklemiş,ölene kadar ne götürürsem götürürüm diye düşünen abiler ve ablalar......
atasiz
iman
Her inanan insan, aynı seviyede bir iman ve İslâm kahramanı olmasa da, her fert için inanma hissinin ne kadar önemli olduğu açıktır. Bir kere bu his, yaratılışı itibarıyla insanın tabiatında var olan en yüksek değerdir. İnanmayanlar, cismanî ve bedenî zevk u safayla doymaya, tatmin olmaya, daha doğrusu avunmaya çalışsalar da, kendilerini sürekli bir boşlukta hissederler. Boştur onların nazarında bütün zamanlar ve mekânlar, bugünler ve yarınlar.. ruhunda derinden derine böyle bir boşluğu hisseden biri, hezeyana dönüşen hafakanlarını;
Bütün boşluk; zemin boş, âsuman boş, kalb ve vicdan boş;
Tutunmak isterim, bir nokta yok pîş-i nigâhımda. T.F.
şeklinde dile getirir. Küfrün ürperticiliğini ve imanın vadettiği huzuru, itminanı haykıran bir mü'mine gelince:
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür. M.A.
der ve kestirir atar. Bu paslı yüreklerin pasını çözmeye karar vermiş bir gönül eri ise: 'Hakikî zevk, elemsiz lezzet, kedersiz sevinç yalnız imanda ve iman hakikatleri dairesindedir; ' öyle ise, 'hayatın zevk ve lezzetini isteyenler, onu imanla hayatlandırmalı, farzları yerine getirmekle bezemeli ve günahlardan uzak durmakla korumalıdırlar; ' zira, 'bir kimse bâkî hayata tam yönelebildiği takdirde, dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı da olsa; o, bu dünyayı Cennet'in bir bekleme salonu mahiyetinde gördüğünden her şeyi hoş karşılar, her şeye katlanır ve şükreder.' (Az bir tasarrufla Bediüzzaman'dan) der; reçete mahiyetindeki sözleriyle ufkumuzu aydınlatır ve imanın büyüsünü gönüllerimize duyurur.
[
AKILSIZ AKIL, BAKAR KÖR...
Kısa ve net.Başka hiç bir şey söylemeye gerek var mı?
bence, tanrıyı reddetmek isteği...tanrısız bir dünya/evren istemek...
kendini zeki hisseden kimse
bence hayattan tat almaya calısan hayatı sadece insanın vucut organlarını tatmin etmek icin yasayanları anımsatıyor.
Dünyanın En Ünlü Ateisti Artık İnanıyor
Dünyanın en tanınmış ateistlerinden biri olan İngiliz Profesör Antony Flew, Allah'a inanmaya başladığını söyledi. Flew, Allah'ın varlığına inanma gerekçesini de açıkladı.
Reading Üniversitesi'nden emekli olan felsefe profesörü Antony Flew 50 yıldır savunduğu inancından çark etti. 81 yaşındaki Flew gerekçesini ise şöyle açıkladı: 'Hayatın var olması için gereken ve içinde inanılmaz bir karmaşık düzen barındıran DNA araştırmaları, hayatın var olmasının ardında zeki bir varlığın bulunduğunu gösteriyor.' 1950'de yazdığı 'Teoloji ve Aldatmaca' adlı makalesi birçok dilde 40 baskı yaptı.
ALLAH HİÇBİRŞEYDEN HABERİ OLMAYAN VE ARAŞTIRMA ZAHMETİ YERİNE KARALAMAKLA UĞRAŞAN ARKADAŞLARADA NASİP EYLESİN.
HER ZAMAN SÖYLERİM ÇAMUR ATMAK KOLAYD
ateizmin felsefi tabanına ilişkin notlarım.....
ateizm'in bir tez olmadığını öne sürerler..
halbuki dini, bir tez kabul eden fikir (ateizm) , anti fikrini ortaya koyarken bir 'anti-tez' öne sürer...
din bir inanş ise, ateizm de bunun karşıt inancıdır...
sonuçta her iki tarafında kendince delilleri vardır..
en eski tarihi dahi incelediğimizde, dinli toplumların kıyaslanamayacak kadar dinsiz toplumlardan çok daha fazla olduğu görülür..
ilk insandan bu yana insanlar hep bir tanrı fikrine, ve ölüm sonrası bir hayata inanmışlardır.
teist toplumların fazla olmasının nedeni, bazı ateistlerin savunduğu gibi: devlet adamlarına ve yönetimin dinsel olmasına bağlanamaz.. çünkü bir topluluk zaten ateistse devlet adamı ve yönetim de ateist olacaktır.
ateizm fikir olarak 18.yy. dan bu yana oldukça gelişmiştir.ancak şimdiki ateistler şunu göz ardı ederler..bu yıllara kadar ki bilimadamlarının çoğunluğu ya bir din adamıydı, ya da dinine bağlı insanlardı..o döneme kadarki ateist bilimadamları, teist bilimcilere kıyasla bir elin on parmağını geçmezler...
yani ateistlerin fikir babaları teist insanlardır.
her şey zıddıyla vardır (materyalizm 2. prensip)
elbette teist olacak ki, ateist de olacak....
bu karşıt fikirler kıyamete dek sürecek :))
ateist, ateistlik diye birşey yok bu sadece bir kaçış kendini kandırmaca güçsüzlük ben ateistim deyip işin içinden çıkmak ama nereye kadar...
Büyük Ateist Tito' dan Müthiş İtiraflar
Ömrünün elli yılını komünist ideoloji yolunda harcayarak bu davasında şöhreti yurt dışına taşmış bir insan olan Salih Gökkaya'nın, daha sonra İslam'la müşerref olarak Hakk'a rücü ettiğini.
Komünizm fırtınalarının bütün dünyayı kasıp kavurduğu bu günlerin birinde Salih Gökkaya'nın 'Türkiye Komünist Talebe Teşkilatı Başkanı' sıfatıyla Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito'nun şeref misafiri olarak Belgrad'a gittiğini...
Ömrünün son günlerini geçirmekte olan Tito'yu ziyaret ettiklerinde, hayatını komünizme adayan bu ihtiyar liderin büyük bir pişmanlık içinde:
'Yoldaş, ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç birşey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhatli ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızda sevdiklerimizden, ünvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek.. Ne korkunç birşey anlamıyor musunuz?
Yoldaşlarım, sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra, toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükafat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? Söyleyin bana? Ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım veya alkışlanacakmışım neye yarar?
Ben mahvolduktan sonra, beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor.
İtiraf etmek zorundayım
Ben Allah'a, peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün, şu kainatın bir Yaratıcısı şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölüm de son olmamalıdır,mazlumca gidenlerle, zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Hakkını almadan, cezasını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz Ben bunu vicdanen hissediyorum Öyle ki, milyonlarca suçsuz insanlara yaptığımız eza ve zulümler, şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı... Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı Marks bu mevzuda halt işlemiş. Uyuşturmuş beynimizi
Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engel oluyor. Ben bu inançtayım yoldaşlarım, sizler de ne derseniz deyin! ' diyerek müthiş bir itirafta bulunduğunu...(220)
220-Ertuğrul, Halit; Kendini Arayan Adam, Yeni Asya Yay., İst? 1991, s. 105
Bir gençlik, bir gençlik bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk
asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham
yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına
esaret... Ya dördüncüsü? ....
Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,madde
plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte
tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, sürün
dürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve
şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözle
yen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'ya
tay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? '
diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı
bir gençlik...
yok olan biz olmıyacağız sonu yakın olanlar belli
Bir yaratıcı düşünüyorum her şeye gücü yeten...Ve her şeye gücü yettiği halde beni inanmak yada inanmamak arasında seçim yapmakta özgür bırakması, imanımı bir kez daha artırıyor. Tanrı var ve gerçekten sınırsız yüce...Allahu ekber!
ben ona inanmamaktan öte onu sevmiyorum