Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • hz.ali02.09.2005 - 16:13

    'Kur'an'ın sırrı Fâtiha'da; Fâtiha'nın sırrı Besmele'de, Besmele'nin sırrı da başındaki 'B'dedir...'

    'Ben 'B' nin altındaki noktayım...'

    Hz. Âli (k.v.)

  • miraç31.08.2005 - 21:07

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/gulsen/gulsen072.htm

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/kendini/kendini26.htm

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/kendini/kendini27.htm

  • mevlana31.08.2005 - 00:14

    Bu gün AHMED benim

    ama dünkü Ahmed değil.

    Bu gün anka benim,

    ama yemle beslenen kuşcağız değil.

    Enel hak kadehiyle bir yudum içen sızdı hak şarabından,

    Şişelerle, küplerle içtim ben sızmadım.

    Ben sultanların aradığı sultan,ben hacetler kıblesiyim.

    Gönül kıblesiyim ben.

    Ben Cuma mescidi değilim, insanlık mescidiyim ben.

    Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş paslanmamışım.

    Ben kin dolu bir gönül değilim, tur i sina nın gönlüyüm ben.

    Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum

    benim sarhoşluğumun sonu yok.

    Tarhana çorbası içmem ben,

    can yemeği yerim, içerim can şerbeti.

    İşte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi, altın haline geldin artık.

    Sen altına aşıksın, altın benim rengime aşık.

    Gönlü saf sufiyim ben,

    benim tekkem alem, medresem dünya benim.

    Değilim abalı sufilerden.

    İster yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen,

    bundan sanki ne çıkar.

    Yok Cumartesi imiş yok Cuma imiş, bence ne farkı var.

    Gerçeğin tadını alan er,

    ne altına aldırış eder,

    ne kalender tacına bakar.

    Ne tasası vardır, ne kini.

    Ey Tebrizli hak Şemsi,

    yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun,

    ne gönlü olurdu, ne dini...



    Mevlâna Celâleddin-i Rumî

  • Ahmed Kayhan31.08.2005 - 00:11

    http://www.geocities.com/haciahmedkayhan

  • pozitif düşünce29.08.2005 - 22:13

    Pozitif Düşünce ve Bilinci Olumlu Yönde Odaklamak


    Hazret-i İsâ AS, ashabı ile gidiyorlarmış, bir köpek leşinin yanından geçmişler. Hayvan ölmüş, şişmiş, kokmuş. Herkes burnunu kapatmış, 'Aman ne çirkin kokuyor! ' diye başını çevirmiş, geçmiş. Hazret-i İsâ AS demiş ki: 'Ama dişleri nasıl bembeyaz inci gibiydi! Dikkat ettiniz mi? ..'

    Demek hayvanın ağzı da böyle gerilmiş, dişleri çıkmış meydana, inci gibi dizili dişler... Dişleri ne güzel! .. Yani baktığı bu manzarada dahi güzel bir şey görmüş.

    O manzarada bile güzelliği görmek; bu bir derstir bizim için. Hakîkaten her şeyin güzel tarafı da vardır, onları da görmek lâzım! ..

    Bir şair diyor ki:

    Her ne yüzle baksa göz, âyinede kendin görür,
    Vechini pâk eyle kim, mir'âte bühtan olmasın! (aynaya iftira atmasın!)

  • allah (c.c)21.08.2005 - 20:00

    Şunu anlatmak istiyor İhlâs Sûresi:
    'Allah' ismiyle işaret edilen varlık, sonsuz sınırsız öyle bir TEK'tir ki Onun varlığının içi veya dışı gibi bir şey düşünülemez!
    'O'nun içinde veya dışında kalan varlıklar' diye bir kavram geçerli değildir!
    O'nun içine birşeyin dahil olması veya O'ndan çıkması da mümkün değildir!
    O'ndan meydana gelmiş ikinci bir varlık da yoktur! .
    O da bir ikinci varlıktan meydana gelmemiştir!

    Öylesine sonsuz sınırsız bir TEK ki, gerçekte sadece O vardır!
    İhlas Sûresi'nin bize anlatmak istediği, 'ALLAH' İSMİYLE İŞARET EDİLEN VARLIK!
    Biz, bunu, bir ömür içinde tartışarak belki anlayabiliriz belki anlamayız! .
    Kurân'da anlatılan 'Allah' ismiyle işaret edilen mânâ, insanlığın düşündüğü Tanrı! !
    -Canım ben Allah’a Tanrı ismini veriyorum! ! ! !
    SİZ, ALLAH’A TANRI İSMİNİ VEREMEZSİNİZ!
    Çünkü Tanrı kavramı ayrıdır: 'Allah' kavramı ayrıdır!
    Tanrı kavramı, sizin varlığınızın dışında sizin varlığınızın ötesinde sizi yönlendiren, size hükmeden sizden birşeyler talep eden bir öte varlıktır! Ve bu tarihte hep böyle gelmiştir!
    Oysa 'ALLAH' kavramı sizden öte bir varlığı ifade etmez!
    Siz, ben ve herşey, Allah ismiyle işaret edilen bu varlığın Kendi özellikleriyle kendinden meydana getirmiş olduğu varlıklarız!
    Yani, Tanrı kavramı, dışarıya- öteye yönelmeyi insana getirirken, “ALLAH” kavramı insana kendi içinde- kendi özünde- kendi vicdanında- kendi derinliğinde hakikati bulmayı öğretir!
    İşte böyle bir “Allah” kavramından bahsediyor İslâm Dini, Kurân!
    Yani özet bu konuda;
    ”Ötendeki Tanrı” kavramı yoktur; “sadece Allah” vardır! esasına dayalıdır İslâm dini!
    Zeki insan tanrıya inanmaz, Ateisttir!
    Akıllı insan ALLAH’A İMAN eder!



    Ahmed Hulûsi

  • amentü billahi29.07.2005 - 14:59

    Amentü adı altında toplanan iman esaslarını açıklamak amacıyla bu güne kadar yazılmış olan en güzel ve günümüz insanına hitap eden kitap...


    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/iman/

  • hac14.07.2005 - 18:25

    Rasulallahın (S.A.V.) Hac konusundaki çok önemli açıklamaları için:

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel16.htm



    Hac olayının altında yatan bilimsel gerçekler ve manevi yönü için:

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel17.htm
    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel18.htm

    Mutlaka okuyunuz...

    Lütfen bu gibi dini kavramlara şartlanma ve ön yargılarımızla değil objektif bir şekilde, anlatılan eserlerden işin hakikatini öğrenmeye çalışarak yaklaşım...Hac olayı bu kavramların en hayati olanlarından biridir.Mutlaka işin doğrusunu öğrenmek mecburiyetindeyiz...

  • allah (c.c)13.05.2005 - 22:27

    Hayalini Tanrı Edineni Gördün Mü?

    Yapısı itibariyle üç çeşit “tapınılan varlık” vardır.

    Bunlardan birincisi, yerdeki veya gökteki somut cisimlerdir, ki bunlara genel adıyla “putlar” denmiştir... Putlar, elle tutulur, gözle görülür varlıklardır. Taştan, madenden, bitkiden, hayvandan vs. putlara olduğu gibi, fırtına, volkan, yıldırım, güneş tutulması gibi doğa olaylarına veya bizzat ay, güneş, yıldız gibi gök cisimlerine de tapagelmiştir insanoğlu...

    İkinci tür tapınılan veya tanrı diye nitelendirilen varlık ise, Kur’an- Kerim’de “cin” vasfıyla bildirilen, günümüzde “uzaylı” adı takılan, insanlarla aynı uzayı paylaşan ancak beş duyu skalasında algılanamayan ışınsal yapılı varlıklardır. Yaygın olarak daha çok Asya’da ve Uzakdoğu’da, madde ötesinden madde dünyasını yöneten “tanrı” veya “tanrısal güçler” olarak kabul edilirler ve görüldükleri çeşitli suretlerde tapınaklarda tasvir edilirler.

    Üçüncü tür tapınılan varlık ise, soyut olan ve toplumların şartlandırmaları yoluyla insanların zihinlerinde varolmuş “tanrı” diye bildiğimiz hayaldir. “Tanrı”nın, yeryüzü veya gökyüzündeki put denen cisimlerden farklılığı, somut bir nesne değil, soyut bir hayal oluşudur.

    İnsanların, ALLAH ismiyle neye işaret edildiğini anlayabilmeleri, önce somut “tanrıları” ve ardından soyut “tanrıyı” terkedebilmeleriyle mümkündür! Bunların her ikisi de terkedilmeden, ALLAH ismiyle neye işaret edildiği asla anlaşılamaz ve kişi kafasındaki “hayali”, “ALLAH” ismiyle etiketlemeye devam eder! Ancak tanrı kavramı, kişilere atalarından intikal eden genetik veritabanı dolayısıyla terkedilmesi son derece zordur ve güçlü ilim yanısıra ciddi arınma çalışmalarını gerektirir.

    Aslında “tanrı”, insanların, ALLAH ismiyle işaret edilen hakikate yaklaşabilmeleri, O’nu anlayabilmeleri ve O’na yönelebilmeleri için bir mecazdır. İnsanoğlunun, önce somut putları terkedebilmesi için bir tanrıya yönelimi ve ardından da bu tanrı kavramını terkedebildiği düzeyde ALLAH ismiyle işaret edilene yönelebilmesi gerçekleşmiştir.

    Bütün Nebi ve Rasûller, insanlara tek olan hakikati açıklamışlar ve nihâyetinde o hakikat, Hazreti Muhammed aleyhisselâm ile Kur’an’da İhlâs Suresinde AHAD oluşu ile tanımlanmış ve kendisine ALLAH ismiyle işaret edilmiştir.

    Bir tanrı yoktur, AHAD olan hakikat vardır ki ona ALLAH ismiyle işaret edilmiştir. Bunun anlamı, AHAD vasfının neye işaret ettiği anlaşılmadığı sürece, ALLAH ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığının anlaşılamayacağı ve kavranamayacağıdır.

    Ahmed Bâki
    27 Aralık 2003

    Ahmed Bâki'nin Tasavvuf ve Bilim Sayfası

    www.ahmedbaki.com

  • ahmed hulusi11.05.2005 - 23:48

    CHI Dergisi MAYIS 2005

    http://www.okyanusum.com/chi.jpg