Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır.Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.
O anda bilge düşünür:
-Benim bundan öğrendiğim şu oldu,der. -Bir insanın istekleri ile aras?ndaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür.
Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur.
Bir adam ölümsüzlüğün sırrını aramaktadır.. Bir bilgeye gider sorar..; Ölümsüz olmak istiyorum.. Bilge ; evlen der Adam ; evlenince ölümsüz olacakmıyım ? Bilge ; hayır..ama ölümsüzlük arzun kaybolur....
60’lik ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir.
“Güzel ama” der lokantacı “Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz”.
Ressam:
“Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika” diye karşılık verir.....
****** Aşk bir anda başlar.... Ama anlık değildir O ana kadar harcadigin ömür sermayesidir....
Leonardo da Vinci, "Son Akşam Yemeği" isimli resmini yapmayı düşündüğünde, Hz. İsa'yı ve o yemekte, kendisine ihanet etmeye karar veren Yahuda'yı tasvir edecek modeller aramaya başladı. Uzun süre geçti; nihayet, bir gün, bir konser sırasında, birinin, İsa'ya benzediğini fark etti. İsa, resimdeki "İyi"yi temsil ediyordu. Adamı atölyesine davet ederek, peş peşe çizdiği eskizlerden sonra onun görüntüsünü resimdeki gerekli yere oturttu. Ama, Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı. Öte yandan, Leonardo'nun çalıştığı Kilise'nin kardinali, eserini bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırıyordu. Günler günleri kovaladı ve sonunda, Leonardo, vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam gördü. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.
Leonardo, yardımcılarına, adamı Kilise'ye taşımalarını söyledi. "İşte, bu da Kötü'yü temsil edecek" diye düşündü. Taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kilise'ye varınca, yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlayamamıştı bile. Leonardo muhatabının yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. İşini bitirdiğinde, sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş, gözlerini açtı ve uzun uzun duvardaki resme baktı. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle mırıldandı: 'Ben bu tabloyu daha önce görmüştüm.' 'Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci; o da şaşırmıştı. 'Üç yıl önce' dedi adam... 'Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti.... *** İyi'nin ve Kötü'nün yüzü aynıdır... Her şey, insanın yolunu açan ve kesen zamana ( kader ) bağlıdır
Belki sevseydin beni Birde sen eklersin acılarıma Sende vurdun darbeni Tıpkı zalim dostlarım gibi . Sevsen beni neye yarar Geçer hevesin üç beş gün sonra Terkedip gidersin ansızın Bakmadan hiç ardına
Sevsen beni neye yarar Geç kalmış bir sevgi bu Geçmişi yok geleceği yok Sevsen neye yarar söyle Hiç bir ümit ışığı yok ...
" Bir ömür diye çıktığımız bu yolda kocaman yalnızlık Ve bir sürü hayal kırıklığı bıraktın Ve Onarılması zor yaralar ..... Bende o gün bu gündür Kendime Kocaman suskunluk ayırdım Anlaşılamamak gibi bir sorun vardı aramızda Konuşmak bir şey değistirmiyordu Cümleler tekrara düşmüş Anlamını yitirmişti Bende baktımki Boşuna bağırmış Boşuna çağırmışım Bende sustum Önce dilimi susturdum Şimdide yüreğimi sana susturuyorum Artık Sana sessiz Sana lal Sana duygusuzum....."
'' Savaşıp yenilmişim .. İnan umurumda değil .. Güvenip Yanılmışım .. İnan incitmez beni .. Bu saatten sonra yansam ne olur.. Yağıyor yağmurlar.. Olan olmuş artık dönsen ne olur. Sönüyor yangınlar Yalnızlık karıştı kendimle barıştım Ben çoktan değiştim .. Zordu Ama Alıştım ......"
“1983'te Kalp ameliyatı sırasında aldığı bir kan nedeniyle AIDS'ten ölen efsanevi Wimbledon oyuncusu Arthur Ashe’ye taraftarlardan birisi ölmeden önce bir soru sorar;
-Tanrı neden böyle kötü bir hastalık için seni seçti?
Arthur, buna şöyle cevap verdi;
-50 milyon çocuk tenis oynamaya başladı,
-5 milyonu tenis oynamayı öğrendi,
-500 bini profesyonel tenis oynamayı öğrendi,
-50 bini devreye girdi,
-5 bini Grand Slam'e ulaştı,
-50'si Wimbledon'a katıldı,
-4'ü yarı finallere kaldı,
-2'si finale yükseldi...
…..ve ben kupayı elime aldığımda Tanrı'ya hiç sormadım,
‘Neden ben?’
Şimdi acı çektiğim için bunu Tanrıya nasıl sorabilirim?
‘Neden ben?’
Bazen hayatınızdan memnun değilsiniz, bu dünyadaki birçok insan sizin yaşadığınız hayatı yaşayabilmeyi istiyor.
Bir çiftlikte yaşayan bir çocuk uçakları hayal eder. Ancak, uçaktaki bir pilot, çiftlik evini ve eve dönme hayallerini kuruyordur.
Hayat işte…
Keyfinize bakın ...
Zenginlik mutluluğun sırrı olsaydı, zenginler sokaklarda sürekli dans ediyor olurdu.
Ancak sadece çocuklar bunu yapıyor.
Güzellik ve şöhret ideal ilişkiler getirseydi şayet, ünlülerin mükemmel evlilikleri olurdu.
Yaşayın ve mutlu olun... Gerisini hayata bırakın...
" Bir takım ezberler Dar kafalı insanların savunma alanıdır. Onlar açısından bu ezber kaleleri Güvenli bir alan olarak algılanır... Oysa ezberlerinin tümü yanılgılar tekrarıdır..."
Ne sizin kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir); kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz
" Gülümse..
Çünkü sen üzüldün diye,
Dünya değişmeyecektir.
Ama sen gülümsersen,
Senin dünyan değişecektir..."
" Yüreği nefsinden büyük insanları sevin.
Çünkü onlar,
ihanet nedir bilmezler...."
Ben de o bam teline basarım da
Tel incinir..
Ben incitmeyi sevmem.
......
...........
"Süründürürüm.."
" Böyle! .Olmamalıydı
Diye bağırasım var...."
Sonra
.....
Sonra da ağlarım galiba.....
" Kendini yalnız hissettiğinde
Güzel bir şiire ,
Güzel bir şarkıya ,
Ya da kalbindeki güzel bir
Sevgiye sığın...
"Yada sen gel bence Çay içelim....."
biliyor musun, yağmur yağıyor şimdi
bu demektir ki, yine seni düşüneceğim
aşktan yana buz tutmuş olan kalbini
işte bu yağmurla eriteceğim...
sana o uzak, çok uzaklardan
çaresiz ellerimi uzatacağım
düşündüreceğim sevmesende beni
o taş gibi kalbini sızlatacağım...
kimbilir, sen beni hiç düşünmezken
ben aşkımı hayaline anlatacağım
seni öylesine hasretle anacağım ki
kulaklarını her saniya çınlatacağım...
şimdi benden uzaklardasın belki
her an şu yüreğimde yanarsın bil ki
artık, öylesine bir şiir yazacağım ki...
o güzel gözlerini ağlatacağım...
F. Akar
“ Kalpten konuştuğun zaman,
dile ihtiyaç
yoktur..."
Rumî
" Güneş"in doğuşuna şahit olamayanlar,
güneş"in batışını romantizm zannediyor....
Tıpkı yüreğe dokunmayı beceremeyip,,
bedene dokunmayı
Aşk
sananlar gibi ..."
".hiç kimsenin kalbini kırma
Kalp kırmak Allahü Teâlâ yıl incitmek demektir "
Yesevi ( k s )
Kırdık ...kırıldık
" Ümidimizin sebebi,
her şeyin daha iyi olacak olması değil
Her şeyin arkasında Allah'ın hikmeti olduğunu bilmemizdir...”
Duasız üşürmüş yürekler bil....
Sana bir dua eden olsun,
Seninde bir dua ettiğin.
Bilemezsin
hangi kırık gönlün duasıdır
karanlıkları aydınlatan,
sana ummadık kapılar açan.
Bilemezsin kimin için ettiğin duadır,
seni böyle ayakta tutan.”
Rumî
Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır.Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.
O anda bilge düşünür:
-Benim bundan öğrendiğim şu oldu,der.
-Bir insanın istekleri ile aras?ndaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür.
Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur.
Bir adam ölümsüzlüğün sırrını aramaktadır..
Bir bilgeye gider sorar..;
Ölümsüz olmak istiyorum..
Bilge ; evlen der
Adam ; evlenince ölümsüz olacakmıyım ?
Bilge ; hayır..ama ölümsüzlük arzun kaybolur....
Biri Thales’e sorar;
'Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?'
'Ümit' diye cevap verir düşünür. 'Zira bizi en son bırakan budur.'
'Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?' diye sorulunca,
'Başkasına nasihat vermek' diye karşılık verir.
60’lik ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir.
“Güzel ama” der lokantacı “Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz”.
Ressam:
“Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika” diye karşılık verir.....
******
Aşk bir anda başlar....
Ama anlık değildir
O ana kadar harcadigin ömür sermayesidir....
Leonardo da Vinci, "Son Akşam Yemeği" isimli resmini yapmayı düşündüğünde, Hz. İsa'yı ve o yemekte, kendisine ihanet etmeye karar veren Yahuda'yı tasvir edecek modeller aramaya başladı. Uzun süre geçti; nihayet, bir gün, bir konser sırasında, birinin, İsa'ya benzediğini fark etti. İsa, resimdeki "İyi"yi temsil ediyordu. Adamı atölyesine davet ederek, peş peşe çizdiği eskizlerden sonra onun görüntüsünü resimdeki gerekli yere oturttu. Ama, Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı. Öte yandan, Leonardo'nun çalıştığı Kilise'nin kardinali, eserini bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırıyordu. Günler günleri kovaladı ve sonunda, Leonardo, vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam gördü. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.
Leonardo, yardımcılarına, adamı Kilise'ye taşımalarını söyledi. "İşte, bu da Kötü'yü temsil edecek" diye düşündü. Taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kilise'ye varınca, yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlayamamıştı bile. Leonardo muhatabının yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. İşini bitirdiğinde, sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş, gözlerini açtı ve uzun uzun duvardaki resme baktı. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle mırıldandı: 'Ben bu tabloyu daha önce görmüştüm.'
'Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci; o da şaşırmıştı. 'Üç yıl önce' dedi adam... 'Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti....
***
İyi'nin ve Kötü'nün yüzü aynıdır... Her şey, insanın yolunu açan ve kesen zamana ( kader ) bağlıdır
shut up my heart hush
" Özledim diyorum...
Yaşanmış ve artık yaşanamayacak olan
bir duygudur benimkisi...
Kırılmış ve dalgın......
Ben onu solan güllerin içinden alıp
en güzel bahçelerin en güzel yerine koyuyorum...
Ben onu geçmişin en güzel yerine
emanet ediyorum...."
Belki sevseydin beni
Birde sen eklersin acılarıma
Sende vurdun darbeni
Tıpkı zalim dostlarım gibi
.
Sevsen beni neye yarar
Geçer hevesin üç beş gün sonra
Terkedip gidersin ansızın
Bakmadan hiç ardına
Sevsen beni neye yarar
Geç kalmış bir sevgi bu
Geçmişi yok geleceği yok
Sevsen neye yarar söyle
Hiç bir ümit ışığı yok ...
“Sandım ki yıllar yılı tutacağım tek dalsın,
Ama gördüm ki sen de bir gün biten masalsın...”
" Yoksulluğu anladık da
Sevmek neden kıt kanaat..."
" Bir ömür diye çıktığımız bu yolda
kocaman yalnızlık
Ve bir sürü hayal kırıklığı bıraktın
Ve Onarılması zor yaralar .....
Bende o gün bu gündür
Kendime
Kocaman suskunluk ayırdım
Anlaşılamamak gibi bir sorun vardı aramızda
Konuşmak bir şey değistirmiyordu
Cümleler tekrara düşmüş
Anlamını yitirmişti
Bende baktımki
Boşuna bağırmış
Boşuna çağırmışım
Bende sustum
Önce dilimi susturdum
Şimdide yüreğimi sana susturuyorum
Artık
Sana sessiz
Sana lal
Sana duygusuzum....."
'' Savaşıp yenilmişim ..
İnan umurumda değil ..
Güvenip Yanılmışım ..
İnan incitmez beni ..
Bu saatten sonra yansam ne olur..
Yağıyor yağmurlar..
Olan olmuş artık dönsen ne olur.
Sönüyor yangınlar
Yalnızlık karıştı kendimle barıştım
Ben çoktan değiştim ..
Zordu Ama
Alıştım ......"
Bazen dayanmaktır sevmek ;
Hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek ...
Bazen yaşamaktır sevmek ;
Soluksuz ciğer gibi , sevgisiz bir kalbin duracağını bilmek ...
Bazen ağırdır sevmek
Sevdiğine lâyık olabilmek ...
Ve bazen hayattır sevmek ;
Birini çok uzaktayken bile , yüreğinde taşıyabilmek...
Asaf
“1983'te Kalp ameliyatı sırasında aldığı bir kan nedeniyle AIDS'ten ölen efsanevi Wimbledon oyuncusu Arthur Ashe’ye taraftarlardan birisi ölmeden önce bir soru sorar;
-Tanrı neden böyle kötü bir hastalık için seni seçti?
Arthur, buna şöyle cevap verdi;
-50 milyon çocuk tenis oynamaya başladı,
-5 milyonu tenis oynamayı öğrendi,
-500 bini profesyonel tenis oynamayı öğrendi,
-50 bini devreye girdi,
-5 bini Grand Slam'e ulaştı,
-50'si Wimbledon'a katıldı,
-4'ü yarı finallere kaldı,
-2'si finale yükseldi...
…..ve ben kupayı elime aldığımda Tanrı'ya hiç sormadım,
‘Neden ben?’
Şimdi acı çektiğim için bunu Tanrıya nasıl sorabilirim?
‘Neden ben?’
Bazen hayatınızdan memnun değilsiniz,
bu dünyadaki birçok insan sizin yaşadığınız hayatı yaşayabilmeyi istiyor.
Bir çiftlikte yaşayan bir çocuk uçakları hayal eder.
Ancak, uçaktaki bir pilot,
çiftlik evini ve eve dönme hayallerini kuruyordur.
Hayat işte…
Keyfinize bakın ...
Zenginlik mutluluğun sırrı olsaydı,
zenginler sokaklarda sürekli dans ediyor olurdu.
Ancak sadece çocuklar bunu yapıyor.
Güzellik ve şöhret ideal ilişkiler getirseydi şayet, ünlülerin mükemmel evlilikleri olurdu.
Yaşayın ve
mutlu olun...
Gerisini hayata bırakın...
" Bir takım ezberler
Dar kafalı insanların savunma alanıdır.
Onlar açısından bu ezber kaleleri
Güvenli bir alan olarak algılanır...
Oysa ezberlerinin tümü yanılgılar tekrarıdır..."
"Ve sonra farkedersin ki
Seni hayatta tutan yagane şey
Kalbinin atışı değil
O atışa meyil veren
Bir faninin gülümsemesidir..."
Aşkı gönlüme koyanda o
Aşkı gönlümden alanda o
İşarete hürmeten beklememiz
Allah dilerse koyar dilerse kaldırır gönülden
Hikmetinden sual olunmaz
Ne sizin kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir); kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz
Nisa 123
" Düşünmedim ne başını
ne sonunu..
Düşünmedim ne kendimi
ne de senin kim olduğunu..
Yalnız
Senin için çok güzel rüyalar gördüm..
Uyandım
karşımda seni buldum;
Dosttan daha dost
Güzelden daha başka..
İçimden sevindim..
İçimden sevdim..
İçimden..."