Hadi bırak heybendeki bütün o yorgun yıllarını, hayal kırıklıklarını.. Yepyeni bir pencereden bak bugün hayata Geçmişe, yarınlara, umutlarına gülümse...."
Fatih Sultan Mehmet, fermanında, “İnsanlara Allah’ın soracağı soruları sormayın..... Kulun kula soracağı soruları sorun. Aç mısın, susuz musun, geçinebiliyor musun, evin var mı, hasta mısın, evinde hasta var mı?” gibi sorular sorulmasını emretmiş. ...
“Bir dostu olmalı insanın, Gözle değil, Gönülden seven… Yanında olmasa bile, Neşesini, kederini hisseden… Yüklerini hafifleten, Yangınlarını serinleten… Doğrularını besleyen, Yanlışlarını gösteren… Her koşulda yüzünü güldüren… Başarısında ve mutluluğunda Sözüyle değil, özüyle sevinen Acı günlerin tesellisi, Tatlı günlerin şerbeti, İyilik, güzellik abidesi, Candan, içten, Vefalı bir dostu olmalı insanın, Yıllar geçsede eskimeyen, Eskitmeyen… Eksiltmeyen..”
" Dedim, elinden bir çay içerim.. Dedi, kahve olsun.. Dedim, çay her derde devadır.. Dedi, kahve kalbe iyi gelir.. Dedim, yorgunluğa.. Halsizliğe çay içilir.. Dedi, Türk kahvesi.. Uykusuzluğa.. Sevgisizliğe iyi gelir..
Dedim, çay kokusu mest eder.. Dedi, kahvenin kokusu sermest eder.. Dedim, bir bardak çayın.. Hatırı ne kadar bilir misin..? Dedi, kahvenin 40 yıldır bilirim..
Dedim, aşık çayda demini alır.. Renginde, tadında, kokusunda.. İnce belli bardakta Can olur çay.. Dedi, kahvenin her zerresi.. Aşk'ın kendidir.. Cezvesi, suyu, ateşi, köpüğü.. Ne de güzeldir..
Aşığın cezbesi kahveden gelir.. Dedim, çay.. Dedi, kahve.. Dedim, Aşk olsun.. Dedi, her dem..... "
" Kitapların en güzeli gibisin, Her sayfan başka bir anlam. Daha ilk yaprağına, dokunduğumda, “AŞK” kokan, Ortasına geldiğimde mutluluk katan. Sanki dudağımda her kelimenin tadı olan. Sürükleyici bir heyecan. Sonu mu ? Seninle H U Z U R olan.."
" Dilini bilmediğim, Bir hürriyetin içindeyim, Susmak kere günaydın, Mahsun bir çocuk gözlerim, Güneş az sonra tutacak elimden, Umutlanmak kere günaydın. Sevmek, yegane işim, Tercihim, Başka türlüsünü, Öğrenemedim. Aşk kere günaydın…"
" Seni şiir gibi sevmek... kaybolan günlüğümdeki ilk sayfam temiz sayfalarda yüreği aklamak gibi... Seni şiir gibi sevmek.... gözlerinde kaybolmak mutluluğa gömülmek gibi Seni şiir gibi sevmek... saçlarıı yüreğime dolamak gibi......"
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu
Sordular ; İkide bir şeytandan Allah'a sığınıyoruz diyoruz Euzubilllahi mineseytanirracim Şeytan kim ? 4 kimlikle karşınıza çıkar şeytan 1- iblis onu herkes bilir.. Ondan daha kötüsü ikincisidir
2- nefs ..iblisten daha tehlikelidir insanın içindeki şeytandır nefs
3- kötü arkadaş ... mutlaka cehenneme götürür Tek çare kaçmak..
4- kötü din adamı...bu hepsinden daha tehlikelidir...diğerleri insanları tek tek cehenneme götürürken kötü din adamı yüzlerce binlerce on binlerce kişiyi cehennemlik eder
" Bize umutlu şiirler lâzım bu ara Çiçeklerden; Çocuklardan, Kuşlardan bahseden.. Hani diyorum şu şairler Hüzün yurduna hiç uğramasa Zaten gönül yorgun Gönül hasret Gelmek bilmeyen bahara.."
Bill Gates'e :"Bu dünyada senden daha zengini var mı?" diye sorulduğunda; -Evet benden daha zengini var, der. -Peki kim bu? diye sorduklarında; -Eğitimimi tamamlayıp Microsoft şirketini kurmaya karar aşamasında bir uçuş öncesinde Newyork havaalanındaydım. Birden gözüme gazete satıcısı ilişti. Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgilimi çekti. Elimi cebime attım ama hiç bozuk param yoktu. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki, siyahi genç birden atılarak: -Beyefendi buyurun gazete benden size hediye olsun, dedi. Ben de ona: -Elimde bozuk param yok, dedim. -Sana ben onu hediye ediyorum, dedi.
Bu olaydan 3 ay sonra yolcuğum aynı hava alanına denk geldi. Gözüm bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım ama yine de bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi: -Gazeteyi al, dedi. Ben de ona: -Oğlum geçen gün aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında insanlara gazeteyi hediyemi ediyorsun? dedim. -Tabi ki... Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip rahat kılıyor...
Bil Gates salondakilere der ki: -Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki, acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu...
19 yıl aradan sonra... Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda... Bu genç delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilmek için onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum... Onlara: - Falan havaalanına gidin ve bana gazete satıcı siyahi genci bulun, dedim.
Bir buçuk ay aradan sonra bir yerde bekçilik yaptığını öğrendim... Ona bir davetiye gönderip ofisimde ağırladım. Ona: -Beni tanıyor musun? diye sordum. -Tabii ki sen Bil Gates'sin, herkes seni tanır. -Hatırlar mısın sen ufakken gazete satıyordun, bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın? -Belli bir nedeni yok. Yalnız birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve beni rahat ve huzurlu kılıyor, dedi.
Ona dedim ki: -Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum... Dile benden ne dilersen..!" -Nasıl yani.! -Sana her istediğini vereceğim... Gülerken bana dedi ki: -Ne istersem onu mu, bu doğru mu? -Evet, ne istersen vereceğim... -Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiçbir şeye ihtiyacım yok... -Bir şey istemen lazım, sana iyiliğinin karşılığını misliyle vermek istiyorum... -Sayın Gates, her şeyi yapacak gücün var ama benim iyiliğimin karşılığını veremezsiniz? -Ne demek istiyorsun? Nasıl olur da veremem.! -Seninle benim aramızdaki fark; ben sana yoksulluğumun doruğunda verdim, ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun, bu da durumu telafi etmez... Ama yine de bunu düşünmeniz beni çok mutlu etti... Teşekkür ederim.
Bill Gates konuşmasına devam eder: -İşte o sözü kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu... Çünkü en makbul verme şekli, senin ihtiyacın var iken vermendir... Çocuğun bana yaptığı da budur...En iyi iyilik de hiç bir karşılık beklemeden yapılan iyiliktir...
" Farz et ki;
Hiçbir şeyin yok şu hayatta,
Ama gönlün,
Gönlün deniz....okyanus
Sevgiyle yaşamak var ya,
İşte o yeter,
Yeter insana..."
Emeklilikte yaşa takılmayı bilmem.
Ama hayat kısa ölüm yakın.
Allah'ın rızasını kazanıp cennete girmek için.
Kul hakkına, Haramlara, Putlara, Zinaya, Alkole, Adaletsizliğe, Şirke takılanlardan olmayalım.
Hadi bırak heybendeki bütün o yorgun yıllarını, hayal kırıklıklarını..
Yepyeni bir pencereden bak
bugün hayata
Geçmişe, yarınlara, umutlarına gülümse...."
Fatih Sultan Mehmet, fermanında, “İnsanlara Allah’ın soracağı soruları sormayın.....
Kulun kula soracağı soruları sorun.
Aç mısın, susuz musun,
geçinebiliyor musun,
evin var mı,
hasta mısın,
evinde hasta var mı?” gibi sorular sorulmasını emretmiş. ...
yerin dibine fısıldadım
7 semadan duyuldu....
Onu sevenler ayağa kalksın dendi..
Biz secde ettik....
Bir şarkı oldun dudaklarımda
Elena
"Bir gün biri gelir;
Astığın .hırkanın, üstüne,
Kendi hırkasını asar...
Sonra tebessümle sorar;
''Çay içelim mi?''
İçin ısınır ..."
" Kimseyi kafanızda büyütmeyin.
Daha iyisi her zaman vardır
ve daha iyisi geldiğinde
tüm geçmiş, geçmişte kalır...."
". Sevgi basitti ..
Karmaşık olan biz insanlardık..."
Kahlo
“Bir dostu olmalı insanın,
Gözle değil,
Gönülden seven…
Yanında olmasa bile,
Neşesini, kederini hisseden…
Yüklerini hafifleten,
Yangınlarını serinleten…
Doğrularını besleyen,
Yanlışlarını gösteren…
Her koşulda yüzünü güldüren…
Başarısında ve mutluluğunda
Sözüyle değil, özüyle sevinen
Acı günlerin tesellisi,
Tatlı günlerin şerbeti,
İyilik, güzellik abidesi,
Candan, içten,
Vefalı bir dostu olmalı insanın,
Yıllar geçsede eskimeyen,
Eskitmeyen…
Eksiltmeyen..”
". Derdini tebessümüyle örten ariftir ..."
Şems
" Dedim, elinden bir çay içerim..
Dedi, kahve olsun..
Dedim, çay her derde devadır..
Dedi, kahve kalbe iyi gelir..
Dedim, yorgunluğa..
Halsizliğe çay içilir..
Dedi, Türk kahvesi..
Uykusuzluğa..
Sevgisizliğe iyi gelir..
Dedim, çay kokusu mest eder..
Dedi, kahvenin kokusu sermest eder..
Dedim, bir bardak çayın..
Hatırı ne kadar bilir misin..?
Dedi, kahvenin 40 yıldır bilirim..
Dedim, aşık çayda demini alır..
Renginde, tadında, kokusunda..
İnce belli bardakta Can olur çay..
Dedi, kahvenin her zerresi..
Aşk'ın kendidir..
Cezvesi, suyu, ateşi, köpüğü..
Ne de güzeldir..
Aşığın cezbesi kahveden gelir..
Dedim, çay..
Dedi, kahve..
Dedim, Aşk olsun..
Dedi, her dem..... "
“ Geceler ve gündüzler hazine sandıklarıdır. Bunlara ne koyduğunuza bir bakın....”
Hz. İsa (a.s)
" Kitapların
en güzeli gibisin,
Her sayfan
başka bir anlam.
Daha ilk yaprağına,
dokunduğumda,
“AŞK” kokan,
Ortasına
geldiğimde
mutluluk katan.
Sanki
dudağımda
her kelimenin
tadı olan.
Sürükleyici bir heyecan.
Sonu mu ?
Seninle H U Z U R olan.."
" Dilini bilmediğim,
Bir hürriyetin içindeyim,
Susmak kere günaydın,
Mahsun bir çocuk gözlerim,
Güneş az sonra tutacak elimden,
Umutlanmak kere günaydın.
Sevmek, yegane işim,
Tercihim,
Başka türlüsünü,
Öğrenemedim.
Aşk kere günaydın…"
" Seni şiir gibi sevmek...
kaybolan günlüğümdeki ilk sayfam
temiz sayfalarda yüreği aklamak gibi...
Seni şiir gibi sevmek....
gözlerinde kaybolmak
mutluluğa gömülmek gibi
Seni şiir gibi sevmek...
saçlarıı yüreğime dolamak gibi......"
"Aklın bilgeliği vardır,
ama aynı zamanda kalbin bilgeliği de vardır.
En büyük bilgelik
sevgi dolu bir yürekte bulunur."
Dickens
" Sanki kalbinin ortasına soba kurmuş
Bir de üstüne çay demlemiş
Gel de sevme .."
" Alnını secde ile nikahlamazsan;
Yüreğini hüzünden boşayamazsın...."
Olmayacak düşlerin
Peşinde koşmak bile....
Seninle güzel
" Söylesene hâfız...
bizim sol yanımıza konan kuşlar,
hep hicrân mı taşır kanatlarında..?..."
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu
Atsız
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu
Atsız
Yağacak bir bulut gibi doluyum
Böyle ağlamaklı oluşum ondan...
Yürek var ya yürek
Ne garip bir yer ..
Öleni de orada
Yaşayanı da......
" Seninle yürümek isteyen
Ne adımlarını sayar
Ne de yolun uzunluğunu sorar
Aşkta böyle..."
Sordular ;
İkide bir şeytandan Allah'a sığınıyoruz diyoruz
Euzubilllahi mineseytanirracim
Şeytan kim ?
4 kimlikle karşınıza çıkar şeytan
1- iblis onu herkes bilir..
Ondan daha kötüsü ikincisidir
2- nefs ..iblisten daha tehlikelidir insanın içindeki şeytandır nefs
3- kötü arkadaş ... mutlaka cehenneme götürür
Tek çare kaçmak..
4- kötü din adamı...bu hepsinden daha tehlikelidir...diğerleri insanları tek tek cehenneme götürürken kötü din adamı yüzlerce binlerce on binlerce kişiyi cehennemlik eder
" Bize umutlu şiirler lâzım bu ara
Çiçeklerden;
Çocuklardan,
Kuşlardan bahseden..
Hani diyorum şu şairler
Hüzün yurduna hiç uğramasa
Zaten gönül yorgun
Gönül hasret
Gelmek bilmeyen bahara.."
Bill Gates'e :"Bu dünyada senden daha zengini var mı?" diye sorulduğunda;
-Evet benden daha zengini var, der.
-Peki kim bu? diye sorduklarında;
-Eğitimimi tamamlayıp Microsoft şirketini kurmaya karar aşamasında bir uçuş öncesinde Newyork havaalanındaydım. Birden gözüme gazete satıcısı ilişti. Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgilimi çekti. Elimi cebime attım ama hiç bozuk param yoktu. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki, siyahi genç birden atılarak:
-Beyefendi buyurun gazete benden size hediye olsun, dedi.
Ben de ona:
-Elimde bozuk param yok, dedim.
-Sana ben onu hediye ediyorum, dedi.
Bu olaydan 3 ay sonra yolcuğum aynı hava alanına denk geldi.
Gözüm bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım ama yine de bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi:
-Gazeteyi al, dedi.
Ben de ona:
-Oğlum geçen gün aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında insanlara gazeteyi hediyemi ediyorsun? dedim.
-Tabi ki... Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip rahat kılıyor...
Bil Gates salondakilere der ki:
-Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki, acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu...
19 yıl aradan sonra... Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda... Bu genç delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilmek için onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum...
Onlara:
- Falan havaalanına gidin ve bana gazete satıcı siyahi genci bulun, dedim.
Bir buçuk ay aradan sonra bir yerde bekçilik yaptığını öğrendim... Ona bir davetiye gönderip ofisimde ağırladım. Ona:
-Beni tanıyor musun? diye sordum.
-Tabii ki sen Bil Gates'sin, herkes seni tanır.
-Hatırlar mısın sen ufakken gazete satıyordun, bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?
-Belli bir nedeni yok. Yalnız birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve beni rahat ve huzurlu kılıyor, dedi.
Ona dedim ki:
-Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum... Dile benden ne dilersen..!"
-Nasıl yani.!
-Sana her istediğini vereceğim...
Gülerken bana dedi ki:
-Ne istersem onu mu, bu doğru mu?
-Evet, ne istersen vereceğim...
-Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiçbir şeye ihtiyacım yok...
-Bir şey istemen lazım, sana iyiliğinin karşılığını misliyle vermek istiyorum...
-Sayın Gates, her şeyi yapacak gücün var ama benim iyiliğimin karşılığını veremezsiniz?
-Ne demek istiyorsun? Nasıl olur da veremem.!
-Seninle benim aramızdaki fark; ben sana yoksulluğumun doruğunda verdim, ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun, bu da durumu telafi etmez... Ama yine de bunu düşünmeniz beni çok mutlu etti... Teşekkür ederim.
Bill Gates konuşmasına devam eder:
-İşte o sözü kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu...
Çünkü en makbul verme şekli, senin ihtiyacın var iken vermendir... Çocuğun bana yaptığı da budur...En iyi iyilik de hiç bir karşılık beklemeden yapılan iyiliktir...
" Yağmur başlayınca kaçtım,
Köz başında evime ulaştım,
Seninle öyle değildi oysa,
Bir zamanlar sırılsıklam ıslandım.."