Neyi çok seviyorsan, neyin üstüne titriyorsan, bil ki, sen osun, senin değerin ancak odur! îşte bu yüzdendir ki, Hakk aşığının gönlü arşın da üstündedir!
Osmanlı ve Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Tevfik Fikret 1867'de doğdu.
işgal altındaki İstanbul için yazdığı 'Sis' isimli şiirii:
'Ey parlaklığın ve ihtişamın beşiği ve mezarı olan, Doğu'nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi! Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden sefahate susamış bağrında yaşatan. Ey Marmara'nın mavi kucaklayışı içinde sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın. Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan bakire... ... Örtün, ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir; Örtün ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi! '
Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.
Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.
Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.
Bazı kişilere göre, Tanrı Oğlu terimi, tanrıça karısından bir şekilde çocuk dünyaya getiren, bir tanrı fikrini akıllara getirmektedir. Hristiyanlar, Tanrı Oğlu terimini İsa’ya yönelik kullandıklarında, Tanrı’nın tanrıça karısıyla birlikte bir çeşit cinsel ilişkiye girdiğini ifade ettiklerini zannedip, Tanrı’ya küfredildiğini varsayarlar. Bu tepkileri konuyu anlamamaktan kaynaklanır. Bu doğal olarak çok komik ve gerçek dışı bir iddiadır. Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde Tanrı’nın fiziksel oğul sahibi olmak için birileriyle gerçek anlamda cinsel ilişkiye girdiğine ilişkin hiçbir bilgi yoktur. Üstelik Hristiyanlıkta böyle bir öğreti sapkınlıktır, böyle saçma bir şey öğretilmez. Bu öğretiş sahte/sapkın bir öğretiş olarak tanımlanır. Bununla beraber, Kutsal Kitap birçok yerde İsa’yı Tanrı’nın Oğlu olarak çağırır. Tabii bu İsa’nın Tanrı’nın soyundan geldiği anlamına gelmez. Tanrı’nın Oğlu teriminin tarihsel ve Kutsal Kitap’ta geçen anlamını araştırmadan yapılan bu önyargılı yorumlar en azından saçmadır, iftiradır. Kutsal Kitap’ta geçen bu terime, Kutsal Kitap’ın doğasına yabancı gelen bir anlam yükleme/verme yerine, kişi bu terimin Kutsal Yazılar’da açıklanmış anlamını öğrenmeli ve buna göre düşünmelidir.
Kücücük bir alet alıyoruz kutusunu actığımız da daha aleti görmeden bir kitapcıkla karşılaşıyoruz.üzerinde bir yazı,BU KİTAPCIĞI OKUMADAN CİHAZI CALIŞTIRMAYIN! ne demek bu; adam diyoki; bu cihazı ben yaptım,ben icad ettim,benim talimatlarıma göre kullanırsan bu cihaz daha verimli calışır,daha uzun ömürlü calışır, v.s.... kücücük bir alet yapan aletinin düzgün kullanılması için rehber, kılavuz yollayacak, BU KADAR MÜKEMMEL YARATILAN İNSAN başıboş bırakılacak; akla mantığa sığmıyor..
kendin iken hiç kimseymişçesine algılama ve buna göre tavır takınabilme hadisesi (?)
Neyi çok seviyorsan, neyin üstüne titriyorsan, bil ki, sen osun, senin değerin ancak odur! îşte bu yüzdendir ki, Hakk aşığının gönlü arşın da üstündedir!
Fatih Sultan Mehmet e, Istanbula ve Mehmet Akif Ersoy a Hep nerden kaynaklandigi bilinmeyen bi Sempatim vardi.. Halada cok Seviyorum..
Osmanlı ve Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Tevfik Fikret 1867'de doğdu.
işgal altındaki İstanbul için yazdığı 'Sis' isimli şiirii:
'Ey parlaklığın ve ihtişamın beşiği ve mezarı olan,
Doğu'nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
sefahate susamış bağrında yaşatan.
Ey Marmara'nın mavi kucaklayışı içinde
sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
ey bin kocadan artakalan bakire...
...
Örtün, ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
Örtün ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi! '
Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.
Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.
Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.
zikir
sükür
fikir
duymustum ki, insan uyuyunca Ruh bedeni terkedermis, ve beden uyaninca Ruh bi Saniye gec kalsa, inSan ölurmus.
Bazı kişilere göre, Tanrı Oğlu terimi, tanrıça karısından bir şekilde çocuk dünyaya getiren, bir tanrı fikrini akıllara getirmektedir. Hristiyanlar, Tanrı Oğlu terimini İsa’ya yönelik kullandıklarında, Tanrı’nın tanrıça karısıyla birlikte bir çeşit cinsel ilişkiye girdiğini ifade ettiklerini zannedip, Tanrı’ya küfredildiğini varsayarlar. Bu tepkileri konuyu anlamamaktan kaynaklanır.
Bu doğal olarak çok komik ve gerçek dışı bir iddiadır. Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde Tanrı’nın fiziksel oğul sahibi olmak için birileriyle gerçek anlamda cinsel ilişkiye girdiğine ilişkin hiçbir bilgi yoktur. Üstelik Hristiyanlıkta böyle bir öğreti sapkınlıktır, böyle saçma bir şey öğretilmez. Bu öğretiş sahte/sapkın bir öğretiş olarak tanımlanır. Bununla beraber, Kutsal Kitap birçok yerde İsa’yı Tanrı’nın Oğlu olarak çağırır. Tabii bu İsa’nın Tanrı’nın soyundan geldiği anlamına gelmez.
Tanrı’nın Oğlu teriminin tarihsel ve Kutsal Kitap’ta geçen anlamını araştırmadan yapılan bu önyargılı yorumlar en azından saçmadır, iftiradır. Kutsal Kitap’ta geçen bu terime, Kutsal Kitap’ın doğasına yabancı gelen bir anlam yükleme/verme yerine, kişi bu terimin Kutsal Yazılar’da açıklanmış anlamını öğrenmeli ve buna göre düşünmelidir.
Kücücük bir alet alıyoruz kutusunu actığımız da daha aleti görmeden bir kitapcıkla karşılaşıyoruz.üzerinde bir yazı,BU KİTAPCIĞI OKUMADAN CİHAZI CALIŞTIRMAYIN!
ne demek bu; adam diyoki; bu cihazı ben yaptım,ben icad ettim,benim talimatlarıma göre kullanırsan bu cihaz daha verimli calışır,daha uzun ömürlü calışır, v.s....
kücücük bir alet yapan aletinin düzgün kullanılması için rehber, kılavuz yollayacak,
BU KADAR MÜKEMMEL YARATILAN İNSAN başıboş bırakılacak; akla mantığa sığmıyor..
Belemir.