yıldızlı bir gecede gözlerini gökyüzüne dikip aslında binaların arkasına gizlendiklerini ama onların pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
anlatsam…roman olurdun.. sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de… gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen… hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …
sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor... hiçbir tabip şu yarama melhem olmuyor... boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor... gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
şu garip halimden bile işveli nazlı... gönlüm hep seni arıyor neredesin sen... tatlı dillim,güler yüzlüm a ceylan gözlüm... gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
Sen… Öyle birisin ki… Ben…yanında küçük kız hallerimle…mızıkçılık yapıp sana yaşamak istedigim sahil kasabasını anlattıgımda beni ilgiyle dinlersin..
Önce bir takı dükkanı açıcam biliyor musun..Ve tam da o takı dükkanının yanında aromalı kahveler yapıp satacağım küçük bir cafem olacak…likörlü kahveler hatta…tia maria mesela….
Limana demirleyen gemileri seyrederken….geceleri ay ışığında mavinin raksı gibi…uzaktan bir gitar tınısı gelecek ve ona sesimle eşlik edecegim. İşyerime bisikletle gidip gelecek.. ve bahcemde domatesle maydonoz yetiştirecegim.. Biriki tane tavugum olacak..folluktan yumurtaları toplayacağım her sabah… İş çıkışında şıpıdık terliklerimi giyip…mayomu üzerime gecirip…elime o an okumakta oldugum romanı alıp..diğer elimde smirnoff ice (hafif bir vodka limon) …sahile veya havuz başına inecegim..
Ve işte orada…yanımdaki koltukta … Sen oturuyor olacaksın.. İşte tam da bu esnada bilgece bana masum bir gülümseyiş fırlatan yüzünü hayal edebiliyorum…
Sen... oradaki adamsın…
Yaşamın getirdiği koşuşturmacadan en az benim kadar yorulmuş …ama birşeyleri bastıran…en az benim kadar… ve hatta benden daha tutkulu… ama bunu siyah tül perdelerle örten biri… onun içindeki kor olan kıvılcımları ancak benim gibi biri görebilir.. herkesten saklarsın ve başarırsın…ama ben bilirim… ben o alev topuna üfürüp alevlendirmeye çalıştıkça …sen küllendirirsin… bunun sebebi korku değil….belki yorgun bir alışkanlık…çünkü en az benim kadar cesursun.. belki omuzlarındaki sorumluluk yükleridir agır basan evin…işin...toplumun beklentileri….toplumun tabuları…..o tabuların yasakladıkları…. belki de hepsi…
Sen... İçinde yarattıgın hapishaneden ne zaman çıkacaksın peki? ?
Sen... Anlatsam…roman olurdun.. Sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de… Gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen… Hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …ama bunlara bakmamanın nedeni başkadır.. Gözlerini onlardan kaçırmanın çok önemli bir sebebi vardır aslında…sıradan olamayışının arkasındaki giz de burada….aslında sen onların orada oldugundan herkesten fazla farkındasındır….bihaber olmaksa senin için mümkün değildir hatta…
Sen… yıldızlı bir gecede gözlerini gökyüzüne dikip aslında binaların arkasına gizlendiklerini ama onların pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
pandoranın kutusu gibisindir…içindeki mücevherleri herkeslere… yoldan her gecene göstermeden….dikkatlice saklarsın…onun gizemi ordaki inci ve elmaslara bir kat daha değer katar…istersin ki …o kutuyu açıp da içindeki güzelliklere vakıf olacak insan o kutuyu açmayı gerecekten hak etsin… çünkü o insanın o kutuyu açmasına izin veriyorsan eger …o kişi zaten senin için deger ifade eden uzunca bir yolu geçmiştir..yaptığın sınavlarda doğru secenegi işaretlemiş …çalışkan ve azimli bir örgencidir…o özelliği sen ona vermişsindir ki o kişi o kutuyu açabilmiştir.
Dokunmazsın…..çünkü dokundugun yerde yangın çıkacagını bilirsin.. Konuşmazsın…çünkü sözcükler tükenir.. Patlamaya hazır bir bombasındır…. olabildigince masum görünen… İşte bu yüzden ^^zor adam^^sın...çok zor…
Deniz kenarında içinde pusula olan bir şişe bulunmuştur.Pusulada şunlar yazmaktadır: ''Paylaşmak... Paylaşabilmek.En güç şartlarda bile,bu ihtiyacı duymak... 'Sen'i arıyoruz...''
Sana kalman için yalvardığım o günler mazimin kaç derece doğusunda ya da batısında bilmiyorum ama şarkılar anlamını yitirdi birer birer... Eskiden dinlerken yatağıma gömüldüğüm o şarkımız bile artık yabancı kulaklarıma. Uykularımdan uyanıp pencere kenarında sabahladığım gecelerde, küçükyalı ışıklarında gözlerini arayan o hallerimde yok artık. En büyük hasreti bile gülümseyerek yaşayan çünkü o hasreti sen olduğun için seven o umursamaz hallerimde yok artık. Gidişine rağmen belki bir gün ararsın diye her telefona koşan o çaresiz hallerimde yok artık. Gerisini mi merak ediyorsun? Bende sana dair hiçbir şey yok artık...Sen yoksun artık...
yüreğimi yakan beni yok eden dağları delecektim ferhat yapmıştı mecnun olayım dedim sen leyla değildin ben kerem de değilsem sen kimdin hayatımı karartan ey fani samsun gülü serptin beni kaynar suların içine
'Dağ rüzgarlarında soluyup hiç esridin mi? Söyle duydun mu dağları göğüs kafesinde,bulutlar ağdı mı başına söyle! Sarı çiğdemler önünde el çırpıp; bakir türküler çığırıp döndün mü sen. Duydun mu kesiksiz dağ uykularında Hakkuran kuşlarının dem tuttuğunu duydun mu...'
yıldızlı bir gecede
gözlerini gökyüzüne dikip
aslında binaların arkasına gizlendiklerini
ama onların pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
anlatsam…roman olurdun..
sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de…
gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen…
hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …
Senin içinde kaynayan lavları kimseler bilmez…oysa orada cennet bahçelerinden mavi okyanuslara açılan ve gökyüzüne süzülen özgür martılar vardır..
9 şişe bira içmişim,
ve yarım şişe votka,
18 sigara tüttürmüşüm
hala tepemde oturmuş
ölüleri yürütüyorsun
balkonunda beynimin.
****
buk
sen hep güzeldin benimse, içtiğim herdamla yaralarıma vurmuş...
Ben ile birleşip,biz olan kuvvetten korkmalılar!
Sen
Vaktinden çok sonra gelen
Sevdalı bir yağmur gibisin
Çisil çisil gözlerimden......
Sen
Çıldırmış şairlerin
Titreyen mısralarında
Bahsettiği o perisin...
sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor...
hiçbir tabip şu yarama melhem olmuyor...
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor...
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
şu garip halimden bile işveli nazlı...
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
tatlı dillim,güler yüzlüm a ceylan gözlüm...
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
Sen…
Öyle birisin ki…
Ben…yanında küçük kız hallerimle…mızıkçılık yapıp sana yaşamak istedigim sahil kasabasını anlattıgımda beni ilgiyle dinlersin..
Önce bir takı dükkanı açıcam biliyor musun..Ve tam da o takı dükkanının yanında aromalı kahveler yapıp satacağım küçük bir cafem olacak…likörlü kahveler hatta…tia maria mesela….
Limana demirleyen gemileri seyrederken….geceleri ay ışığında mavinin raksı gibi…uzaktan bir gitar tınısı gelecek ve ona sesimle eşlik edecegim.
İşyerime bisikletle gidip gelecek.. ve bahcemde domatesle maydonoz yetiştirecegim..
Biriki tane tavugum olacak..folluktan yumurtaları toplayacağım her sabah…
İş çıkışında şıpıdık terliklerimi giyip…mayomu üzerime gecirip…elime o an okumakta oldugum romanı alıp..diğer elimde smirnoff ice (hafif bir vodka limon) …sahile veya havuz başına inecegim..
Ve işte orada…yanımdaki koltukta …
Sen oturuyor olacaksın..
İşte tam da bu esnada bilgece bana masum bir gülümseyiş fırlatan yüzünü hayal edebiliyorum…
Sen... oradaki adamsın…
Yaşamın getirdiği koşuşturmacadan en az benim kadar yorulmuş …ama birşeyleri bastıran…en az benim kadar… ve hatta benden daha tutkulu… ama bunu siyah tül perdelerle örten biri…
onun içindeki kor olan kıvılcımları ancak benim gibi biri görebilir..
herkesten saklarsın ve başarırsın…ama ben bilirim…
ben o alev topuna üfürüp alevlendirmeye çalıştıkça …sen küllendirirsin…
bunun sebebi korku değil….belki yorgun bir alışkanlık…çünkü en az benim kadar cesursun..
belki omuzlarındaki sorumluluk yükleridir agır basan
evin…işin...toplumun beklentileri….toplumun tabuları…..o tabuların yasakladıkları…. belki de hepsi…
Sen...
İçinde yarattıgın hapishaneden ne zaman çıkacaksın peki? ?
Sen...
Anlatsam…roman olurdun..
Sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de…
Gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen…
Hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …ama bunlara bakmamanın nedeni başkadır..
Gözlerini onlardan kaçırmanın çok önemli bir sebebi vardır aslında…sıradan olamayışının arkasındaki giz de burada….aslında sen onların orada oldugundan herkesten fazla farkındasındır….bihaber olmaksa senin için mümkün değildir hatta…
Sen…
yıldızlı bir gecede
gözlerini gökyüzüne dikip
aslında binaların arkasına gizlendiklerini
ama onların
pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
pandoranın kutusu gibisindir…içindeki mücevherleri herkeslere… yoldan her gecene göstermeden….dikkatlice saklarsın…onun gizemi ordaki inci ve elmaslara bir kat daha değer katar…istersin ki …o kutuyu açıp da içindeki güzelliklere vakıf olacak insan o kutuyu açmayı gerecekten hak etsin… çünkü o insanın o kutuyu açmasına izin veriyorsan eger …o kişi zaten senin için deger ifade eden uzunca bir yolu geçmiştir..yaptığın sınavlarda doğru secenegi işaretlemiş …çalışkan ve azimli bir örgencidir…o özelliği sen ona vermişsindir ki o kişi o kutuyu açabilmiştir.
Dokunmazsın…..çünkü dokundugun yerde yangın çıkacagını bilirsin..
Konuşmazsın…çünkü sözcükler tükenir..
Patlamaya hazır bir bombasındır…. olabildigince masum görünen…
İşte bu yüzden ^^zor adam^^sın...çok zor…
SEN
gelince aklima aglamak var ya..
Ha sen, ha ben...
Sen miydin o? :)
Deniz kenarında içinde pusula olan bir şişe bulunmuştur.Pusulada şunlar yazmaktadır:
''Paylaşmak...
Paylaşabilmek.En güç şartlarda bile,bu ihtiyacı duymak...
'Sen'i arıyoruz...''
Sen dudaklarımda bir sözcük
Sen içimde bir sıcaklık
Aldığım nefeste
Sustuğum kelimede
Ve binlerce ölüm zincirinde
Sen
Adını koyamadığım bir şeysin...
Sana kalman için yalvardığım o günler mazimin kaç derece doğusunda ya da batısında bilmiyorum ama şarkılar anlamını yitirdi birer birer... Eskiden dinlerken yatağıma gömüldüğüm o şarkımız bile artık yabancı kulaklarıma. Uykularımdan uyanıp pencere kenarında sabahladığım gecelerde, küçükyalı ışıklarında gözlerini arayan o hallerimde yok artık. En büyük hasreti bile gülümseyerek yaşayan çünkü o hasreti sen olduğun için seven o umursamaz hallerimde yok artık. Gidişine rağmen belki bir gün ararsın diye her telefona koşan o çaresiz hallerimde yok artık. Gerisini mi merak ediyorsun? Bende sana dair hiçbir şey yok artık...Sen yoksun artık...
sana gün kadar güzel olduğunu söyleyemeyeceğim.çünkü günler değişkendir.ama bir japon feneri kadar güzelsin'
boris vian
''Kufi yazıdaki kef gibi bomboşsun! ...''
Bir sen kaldın yüreğimin köşesinde
Yağmurlardan rüzgarlardan uzak..
Bir o kadar sevgilere tutsak...
'... yalnız kentlerin yalnız çocuğu
Yudum yudum yalnızlığı tadarsın...'
yüreğimi yakan beni yok eden dağları delecektim ferhat yapmıştı mecnun olayım dedim sen leyla değildin ben kerem de değilsem sen kimdin hayatımı karartan ey fani samsun gülü serptin beni kaynar suların içine
Ona ne şüphe efendim :)
'Dağ rüzgarlarında soluyup hiç esridin mi?
Söyle duydun mu dağları göğüs kafesinde,bulutlar ağdı mı başına söyle!
Sarı çiğdemler önünde el çırpıp; bakir türküler çığırıp döndün mü sen.
Duydun mu kesiksiz dağ uykularında Hakkuran kuşlarının dem tuttuğunu duydun mu...'
Oysa sen ne cenneti isteyecek kadar asik oldun,ne de cehennemi isteyecek kadar ayrilik...
Sen seni ne sanırsın
Faniye aldanırsın
Hoş birgün uyanırsın
Tevhide gel tevhide
Aziz Mahmud Hüdai
Sen hüzzam bir yarasın,
her nefes alışta sızlayıp duran....
beni hiç bilmesen… belki gelirdin…
...
Hiç umut yoktu sende o yüzden vazgeçilmezdin, vazgeçilmezimdin…
...
***
Beklerim özüme mihman olasın
Her selamın canevimi sulasın.
Bende sabır tükeniyor bilesin,
İçmeden sızdımsa sebebi sensin!