Türkiye’de Cumhuriyetle birlikte devreye sokulan “tek dil, tek ulus” yaratma politikası kapsamında, bu amaca ulaşmak için devletin bütün imkanları seferber edilerek etnik olarak Türk olmayanların Türkleştirilmeye, asimile edilmeye çalışıldığı artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bu uygulamanın en can alıcı noktası, okullarda öğretilen uydurma tarih olmuştur. Türklerin dışında diğer bütün halkları inkar eden, onlara yer vermeyen bu eğitim sistemi umarım yakında değişecektir.
Daha ortaya atıldığı ilk yıllarda çürütülmesine rağmen, halen daha Güneş Dil Teorisinden medet umanlar var. Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bu teorinin hala bazı kişiler tarafından ciddi tezler olarak sunulması, çeşitli yerlerde yayınlanması, “tek dil, tek ulus” politikasının hala daha ciddi olarak sürdürüldüğünü, Türklerin dışındaki diğer halkları asimile edip yok etme çabasının canlı olduğunu gösteriyor. Kürtlerin Dağ Türkleri olmadığını kabul etmek zorunda kalan ve yenilgiye uğrayan bu sözde bilim adamları (!) bu kez Lazların Türk olduğunu ispatlamaya çalışmaktadırlar. Bu çabaların en pişkincesini, amacına ulaşmak için bir halka hakaret etmekten bile çekinmeyen Prof. Kırzıoğlu göstermektedir. Türkiye’de ciddi bilim adamları tarafından hiçbir şekilde kaale alınmayan Kırzıoğlu’nun mantıksız argümanlara dayanan iddialarına maalesef bir çok kişi tarafından inanılmaktadır.
Türkiyenin kültürler mozaiği olduğunu yazıp duran aydınlar (!) gerçekte Türkiye’nin bir etnik mozaik olduğunu içselleştirememektedirler. Daha düne kadar Kürtlerin dağ Türkleri olduğu saçmalığına inanılan, bundan bir sene öncesine kadar Kürtçenin bir dil olup olmadığının ciddi olarak televizyonda tartışılabildiği bir ülkede, neden Güneş Dil Teorsisi gibi bir saçmalığın hala halk arasında canlı olduğu, neden Kırzıoğlu gibi sözde bilim adamlarına inanıldığı rahatça anlaşılabilir.
Aydınlanma; gerçekleri öğrenmek, öğretmek, tartışmak ve yalana, desinformasyona, şarlatanlığa karşı bilinçli ve bıkmadan mücadele etmek, bunları aktif bir şekilde halka sunmakla sağlanır. Anadolu halkı bu tip sözde bilim adamlarının saçmalıklarına kendi bilgi ve mantık gücü ile bağışıklık kazanana kadar, bilgi seviyesi bu tiplerin saçmalıklarını rahatlıkla ortaya koyabilecek seviyeye gelene kadar onlarla mücadele etmek gerekir. Yoksa bir kenara çekilip ben nasıl olsa doğrusunu biliyorum deyip kayıtsız kalmakla aydınlanma sağlanamaz. Zira bunlar işte bu boşluktan yararlanmaktadırlar.
Lazca üzerinde ilk çalışmayı yapan Alman dilbilimci Rosen’in 1943 yılında yayınladığı çalışmasının giriş kısmından, Lazların tarihlerini bilmediklerini, Yunan ajanı olararak suçlanmaktan korktukları için kendi dillerinde yazmadıklarını belirtiyor.
Lazların benlik yitiminin müslümanlaştırılmayla birlikte başladığı söylenebilir. Hala hristiyanlıktan kalma bazı gelenekleri olmasına rağmen, bunları neden yaptıklarına dair herhangi bir fikirleri yoktur. Bunun dışında bildikleri en eski sülale adlarının, köy adlarının bile ne anlama geldiğine dair en ufak bir fikirleri yoktur ve ne anlama geldiğini sormazlar da. Bölgedeki kilise kalıntılarının da Rumlardan kaldığını, kendilerinin kalübeladan beri müslüman olduklarını sanırlar. Ama gerçekte bunlar kendi atalarının kiliseleriydi. Lazlar yaklaşık 1200 yıl hristiyan olarak yasamışlar ve 17-18. yüzyılda islamlaştırılmışlardır. Müslümanlaşmayla başlayan kimlik yitimi, Cumhuriyet dönemindeki sistemli Türkleştirme politikası ile iyice pekiştirilmeye çalışılmıştır.
Lazlar ikinci en önemli benlik yitimini ‘’tek dil ve tek ulus’’ yaratma prensibi üzerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Anadolu halklarını Türkleştirme, asimilasyon politikası ile yaşamışlardır.
Bu yazının amacı, bu yok etme ve asimilasyon politikasına hizmet eden yayınların en pişkincesini yapan sayın Fahrettin Kırzıoğlu’nun 1994’te yayınlanan ‘’Karadeniz Bölgesindeki Türk Boyları: Lazlar ve Hemşinlilerin Tarihçesi’’ başlıklı yayınındaki Lazların Tarihi ve kökeni hakkındaki iddialarına kısa da olsa cevap vermektir
Okuyucunun konuyu daha rahat takip edebileceği düşünülerek Kırzıoğlu’nun iddialarının başına F.K kısaltması konmuş ve cümleler köşeli parantez içine alınmıştır.
F. K:[Anadolu’nun kuzeydoğusunda, Çoruk solundaki Balkar sıradağları ile Karadeniz arasındaki çok sarp ve ormanlık dereler bölgesinde kurulan Rize ili ve çevresinin, bilinen ilk hâkim âhalisi, “yuvarlak başlı, bitişken dilli” ve Türk ırkıyla akrâbâ “ASYANİKLER”den idi.Okul kitaplarında öğretilen Ortaasya Türkistan’dan gelen Sümerliler, Elamlılarile soydaş sayılan Hurriler, M.Ö.3500 yıllarında Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya yerleşerek: Kür, Aras, Çoruk ırmakları ile Yukarı Dicle ve Fırat boylarında yurt tutmuşlardır. Hürriler’in Van gölü çevresindeki baş tanrılarına göre Khaldili denilen kolu, küçük beylikler halinde yaşıyordu. Güney komşuları Asurlular’ın bunlar ile sürekli savaşları vardı. Ülkelerine Asur dilince Urartu) denilen bu Asyanik ve iyi madenci, çağın en usta su yolu (ark) ustaları ve koca taşlardan harçsız kaleler yapan kavim bu yüzden Urartular diye tanınmaktadır]
Asyanik’lerin kimler olduğuna geçmeden önce “yuvarlak başlılık” ve “bitişken dil (eklemeli dil) ” terimlerine kısaca değinmek gerekir.
Türklerin geneli veya hepsi yuvarlak başlı olabilir. Türklerin yuvarlak başlı olması her yuvarlak başlının Türk olduğu ve her yuvarlak başlı olmayanın da Türklerden olmadığı anlamına gelmez. Antropolojide temel olarak 2 kafatası yapısı ve bunların türevleri vardır (detay için bkz: http://www.dienekes.com/blog/)
Buradan şu mantık çıkar: Dünya üzerindeki farklı etnik kökenden olan insanlar zorunlu olarak bu kafatası yapısından birine sahip olmak zorundadır. Bir örnekle açıklamak gerekirse; eğer elinizde üç veya beş elbise varsa ve ortada 30 kişi varsa, bu otuz kişiden bir kaçı birbirine benzeyen elbise giymek zorundadır. Eğer Kırzıoğlu, kafatası biçimini, savını ispatlayan delillerden biri olarak sunmak istiyorsa Lazların genelinin yuvarlak başlı olmadığını hatırlatmak gerekir. Lazların kafa yapısı, genelinin, yuvarlak değildir. Lazlar antropolojik olarak dolichosephal (uzun kafalı) Kafkasoid grubuna dahildir.
Bir diğer nokta bitişik dillilik (eklemeli dil) savı. Yine yukardaki kafa yapısı mantığını kullanalım. Genel anlamda her bitişik dilin, genetik olarak da bu dillerin aynı olduğu ileri sürülemez ve buradan, bütün bitişik dilleri konuşanların aynı etnik kökenden olduğu gibi basit bir genellemeye gidilemez.
Sayın Kırzıoğlu Lazcanın da bitişik (eklemeli) dil olduğunu düşünerek Türkçe ile kökensel bağ kurmaya çalışmaktadır. Ama Lazca Türkçeden tamamen farklıdır. Lazca bir fiil dili ve ön eklemeli bir dildir. Ön eklerin sayısı 52’dir. İkincisi Lazcada Türkçeden farklı olarak üç hatta dört tane sessiz harf yan yana gelebilmektedir.
Dilbilimsel olarak Lazca ile Türkçe arasında kökensel bağı gösterecek herhangi bir ilişki yoktur. Dil bilimciler arasında da Lazca ile Türkçe arasında herhangi bir bağ kuran da yoktur. Bu sadece Sayın Kırzıoğlu ve onun bilim dışı iddialarına iltifat edenler tarafından yapılmaktadır. İlerde yer adları konusunda da göreceğimiz gibi, Sayın Kırzıoğlu’nun Lazca bilgisinden de bîhaber olduğu açıkça anlaşılmaktadır (Lazca gramer yapısı için bkz. Lazuri Grameri: Kojima ve Bucaklişi 2003) .
Aşağıda verilen dil sınıflamasına bakıldığında Türkçenin Altaik Dil gurubuna dahil olduğu görülmektedir. Kırzıoğlu Türklerin Asianik olduğu konusunda haklıdır ama bu zaten bilinen bir şeydir. Eğer Orta Asyadaki Türki halklara bakarsanız Türklerin kökensel olarak sarı ırktan oldukları görülür. Giulietta Di Benedetto et al., (2001) ‘e in DNA Diversity and Population Admixture in Anatolia[1] makalesinde Türklerin Mongoloid gen pool’una (moğol gen havuzuna) dahil olduğunu ortaya koymuştur. Aynı makalede Türkiye’de‘’mongol gen havuzuna’’ dahil olanların oranının % 33 olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu, şu anlama gelir. Türkiye’de anne ve baba veya sadece bunlardan biri genetik olarak mongoloid genetik gruba (mongoloid gen havuzu) na dahildir ve bunların toplam oranı % 33’ tür. Buradan Türkiye’de anne, baba veya bunlardan birinin asianik gen havuzuna dahil olanların nüfusunun 23-24 milyon civarında olduğu sonucu çıkmaktadır. [devamı»»]
bak bu konuda çok deneyimliyim.......çok laf edebilirim...laz kendinden emin çalışkan zeki uyanık asabi yaratıcı pratik çözüm üretebilen elinden iş gelir hiç dilencisi olmayan veee en önemlisi bu memleketin harcında çimentosu bulunan kişi demektir..Türkiye Cumhuriyetinin öz evlatları değerli insanlardır.....hepsine selam ederim ömürleri uzun olsun
Şahıs Arc ile gittiğimiz bir yazılım demosunda, kurumda bulunan laz arkadas (laz olduğunu söylemişti hatta telefonda lazca konuşuyordu) biz ayrılana kadar seksen bardak çay içirmisti, size laz kızı bulacam falan diyordu, ona burada sesleniyorum; ; abiii arc hala bekar :))
tiki -aa bu gün bütün okulduklarmı kapanacak bad -okullar yane :) annem lazca konuşuncada kafamda aynı şey olur; hep çeviririm söyleneni türkçeye :) tiki -ayyy ki ki ki lazmısın? bad -evet tiki -Çok şükür laz değiliz bad -(o an laz damarından ek kuvvet alarak :) çok şükür salak değiliz :) tiki -nasıl yaaaa... (ortam yerlerdeyken tikimiz kameraya gülümsemeye çalışmaktadır, ama artık çok geçtir, bad_time_stories o tiki bakışlarını hayat boyu özlemle anacaktır :)
Akşam; üstü açık uyumuş laz kendini ABSOLUT havuzunda silahla yüzerken görürmüş, Hala uynamadı vatana millete hayırlı uğurlu olsun, düşmanlarına duyrulsun :)
Bizim sınıfta bi lazkizu var, bi espri yapıldığı zaman 3 kere güler.Bi bizimle birlikte, ikinci defa bi mana vererek güler en sonda gerçekten anlar da güler. İşin tuhafı kız okul birincisi
öncelikle; kötü laz vardır ve rastlanmamalıdır bizim kötü olanımız çok kötü olur sonralıkla; iyi olanımızda iğrenç iyi olur içiniz bunalır en sonra; en iyisi orta hallilerdir ardeşen de çok var mesela bunlardan :)
ay babam hiç sewmez.. baba diorum onlar da insan 2 kulak bi beyin..ne farkı var yani mekan dışında..ama hayır tanıdığı birkaç lazı unutamıor..çok gıcık olmuş..olmuş bi kere..
lazlar galiba (çeşitli ya bunlar) birrbirlerinide pek sevmiyorlar...dün arkadaşa(kendiis lazdır) burda yazan biirnden bahsettim..ilk nereli diye sordu...yazdığına göre ardeşenliymiş dedim...ikiinci uzak dur ondan dedi...
bilmeyenler çoğunlukta diye tekrar laz nüfusunun nerelerde olduğunu yazayım Lazların yoğun yaşadığı kent Rize ilimizdir ama Rize merkezde laz yoktur lazlar; Pazar, Ardeşen, fındıklı ve Hopa da çoğunluktadır, Çamlıhemşindede farklı bir lehçeyle lazca konuşulur, bu ilçeler dışında çoğunluk değildirler hatta yokturlar. Pazar ve ardeşen lazcası aynı lehçededir ama diğer illerdeki lazca kelimelerde farklılıklar çoktur.
Trabzonda olduğu varsayılan vatandaşlarımız lazca değil rumcanın çok eski bi kalıntısını konuşmaktadır, bununda eskiden bölgede kurulmuş olan pontus rum devletinden ileri geldiği sanılmaktadır.
karadenizliler'in hepsini 'laz' zannederler.halbu ki bildiğim kadarıyla trabzon'un bir kaç ilçesinde yaşayan veya yaşamış; konuşmaları kendilerine özgü(anlamanız imkansız,başlı başına bi dil gibi...öyle duyduk bi lehçe değil anlayacağınız.) ,hayata bakış açılarıyla,yaşam tarzlarıyla çok farklı insanlar...Ordulu ve Giresunlu'lar LAZ değildir :))) ...
bazıları -bazen şahsım bile- üzerimde onları çeken bir mıknatıs olduğunu düşünüyor... tanıdıklarımın hepsini çok sevdim bir o kadar da nefret ettim ama orjinal insanlar... bir de dillerini öğrenebilseydim...
tatilde gördüm inanamadım bu adamlar (bende dahil) hiç durmadan 2 saat horon tepebiliyorlar, tulum sesini duymayagörsünler çok güzeller çok :)
Türkiye’de Cumhuriyetle birlikte devreye sokulan “tek dil, tek ulus” yaratma politikası kapsamında, bu amaca ulaşmak için devletin bütün imkanları seferber edilerek etnik olarak Türk olmayanların Türkleştirilmeye, asimile edilmeye çalışıldığı artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bu uygulamanın en can alıcı noktası, okullarda öğretilen uydurma tarih olmuştur. Türklerin dışında diğer bütün halkları inkar eden, onlara yer vermeyen bu eğitim sistemi umarım yakında değişecektir.
Daha ortaya atıldığı ilk yıllarda çürütülmesine rağmen, halen daha Güneş Dil Teorisinden medet umanlar var. Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bu teorinin hala bazı kişiler tarafından ciddi tezler olarak sunulması, çeşitli yerlerde yayınlanması, “tek dil, tek ulus” politikasının hala daha ciddi olarak sürdürüldüğünü, Türklerin dışındaki diğer halkları asimile edip yok etme çabasının canlı olduğunu gösteriyor. Kürtlerin Dağ Türkleri olmadığını kabul etmek zorunda kalan ve yenilgiye uğrayan bu sözde bilim adamları (!) bu kez Lazların Türk olduğunu ispatlamaya çalışmaktadırlar. Bu çabaların en pişkincesini, amacına ulaşmak için bir halka hakaret etmekten bile çekinmeyen Prof. Kırzıoğlu göstermektedir. Türkiye’de ciddi bilim adamları tarafından hiçbir şekilde kaale alınmayan Kırzıoğlu’nun mantıksız argümanlara dayanan iddialarına maalesef bir çok kişi tarafından inanılmaktadır.
Türkiyenin kültürler mozaiği olduğunu yazıp duran aydınlar (!) gerçekte Türkiye’nin bir etnik mozaik olduğunu içselleştirememektedirler. Daha düne kadar Kürtlerin dağ Türkleri olduğu saçmalığına inanılan, bundan bir sene öncesine kadar Kürtçenin bir dil olup olmadığının ciddi olarak televizyonda tartışılabildiği bir ülkede, neden Güneş Dil Teorsisi gibi bir saçmalığın hala halk arasında canlı olduğu, neden Kırzıoğlu gibi sözde bilim adamlarına inanıldığı rahatça anlaşılabilir.
Aydınlanma; gerçekleri öğrenmek, öğretmek, tartışmak ve yalana, desinformasyona, şarlatanlığa karşı bilinçli ve bıkmadan mücadele etmek, bunları aktif bir şekilde halka sunmakla sağlanır. Anadolu halkı bu tip sözde bilim adamlarının saçmalıklarına kendi bilgi ve mantık gücü ile bağışıklık kazanana kadar, bilgi seviyesi bu tiplerin saçmalıklarını rahatlıkla ortaya koyabilecek seviyeye gelene kadar onlarla mücadele etmek gerekir. Yoksa bir kenara çekilip ben nasıl olsa doğrusunu biliyorum deyip kayıtsız kalmakla aydınlanma sağlanamaz. Zira bunlar işte bu boşluktan yararlanmaktadırlar.
Lazca üzerinde ilk çalışmayı yapan Alman dilbilimci Rosen’in 1943 yılında yayınladığı çalışmasının giriş kısmından, Lazların tarihlerini bilmediklerini, Yunan ajanı olararak suçlanmaktan korktukları için kendi dillerinde yazmadıklarını belirtiyor.
Lazların benlik yitiminin müslümanlaştırılmayla birlikte başladığı söylenebilir. Hala hristiyanlıktan kalma bazı gelenekleri olmasına rağmen, bunları neden yaptıklarına dair herhangi bir fikirleri yoktur. Bunun dışında bildikleri en eski sülale adlarının, köy adlarının bile ne anlama geldiğine dair en ufak bir fikirleri yoktur ve ne anlama geldiğini sormazlar da. Bölgedeki kilise kalıntılarının da Rumlardan kaldığını, kendilerinin kalübeladan beri müslüman olduklarını sanırlar. Ama gerçekte bunlar kendi atalarının kiliseleriydi. Lazlar yaklaşık 1200 yıl hristiyan olarak yasamışlar ve 17-18. yüzyılda islamlaştırılmışlardır. Müslümanlaşmayla başlayan kimlik yitimi, Cumhuriyet dönemindeki sistemli Türkleştirme politikası ile iyice pekiştirilmeye çalışılmıştır.
Lazlar ikinci en önemli benlik yitimini ‘’tek dil ve tek ulus’’ yaratma prensibi üzerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Anadolu halklarını Türkleştirme, asimilasyon politikası ile yaşamışlardır.
Bu yazının amacı, bu yok etme ve asimilasyon politikasına hizmet eden yayınların en pişkincesini yapan sayın Fahrettin Kırzıoğlu’nun 1994’te yayınlanan ‘’Karadeniz Bölgesindeki Türk Boyları: Lazlar ve Hemşinlilerin Tarihçesi’’ başlıklı yayınındaki Lazların Tarihi ve kökeni hakkındaki iddialarına kısa da olsa cevap vermektir
Okuyucunun konuyu daha rahat takip edebileceği düşünülerek Kırzıoğlu’nun iddialarının başına F.K kısaltması konmuş ve cümleler köşeli parantez içine alınmıştır.
F. K:[Anadolu’nun kuzeydoğusunda, Çoruk solundaki Balkar sıradağları ile Karadeniz arasındaki çok sarp ve ormanlık dereler bölgesinde kurulan Rize ili ve çevresinin, bilinen ilk hâkim âhalisi, “yuvarlak başlı, bitişken dilli” ve Türk ırkıyla akrâbâ “ASYANİKLER”den idi.Okul kitaplarında öğretilen Ortaasya Türkistan’dan gelen Sümerliler, Elamlılarile soydaş sayılan Hurriler, M.Ö.3500 yıllarında Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya yerleşerek: Kür, Aras, Çoruk ırmakları ile Yukarı Dicle ve Fırat boylarında yurt tutmuşlardır. Hürriler’in Van gölü çevresindeki baş tanrılarına göre Khaldili denilen kolu, küçük beylikler halinde yaşıyordu. Güney komşuları Asurlular’ın bunlar ile sürekli savaşları vardı. Ülkelerine Asur dilince Urartu) denilen bu Asyanik ve iyi madenci, çağın en usta su yolu (ark) ustaları ve koca taşlardan harçsız kaleler yapan kavim bu yüzden Urartular diye tanınmaktadır]
Asyanik’lerin kimler olduğuna geçmeden önce “yuvarlak başlılık” ve “bitişken dil (eklemeli dil) ” terimlerine kısaca değinmek gerekir.
Türklerin geneli veya hepsi yuvarlak başlı olabilir. Türklerin yuvarlak başlı olması her yuvarlak başlının Türk olduğu ve her yuvarlak başlı olmayanın da Türklerden olmadığı anlamına gelmez. Antropolojide temel olarak 2 kafatası yapısı ve bunların türevleri vardır (detay için bkz: http://www.dienekes.com/blog/)
Buradan şu mantık çıkar: Dünya üzerindeki farklı etnik kökenden olan insanlar zorunlu olarak bu kafatası yapısından birine sahip olmak zorundadır. Bir örnekle açıklamak gerekirse; eğer elinizde üç veya beş elbise varsa ve ortada 30 kişi varsa, bu otuz kişiden bir kaçı birbirine benzeyen elbise giymek zorundadır. Eğer Kırzıoğlu, kafatası biçimini, savını ispatlayan delillerden biri olarak sunmak istiyorsa Lazların genelinin yuvarlak başlı olmadığını hatırlatmak gerekir. Lazların kafa yapısı, genelinin, yuvarlak değildir. Lazlar antropolojik olarak dolichosephal (uzun kafalı) Kafkasoid grubuna dahildir.
Bir diğer nokta bitişik dillilik (eklemeli dil) savı. Yine yukardaki kafa yapısı mantığını kullanalım. Genel anlamda her bitişik dilin, genetik olarak da bu dillerin aynı olduğu ileri sürülemez ve buradan, bütün bitişik dilleri konuşanların aynı etnik kökenden olduğu gibi basit bir genellemeye gidilemez.
Sayın Kırzıoğlu Lazcanın da bitişik (eklemeli) dil olduğunu düşünerek Türkçe ile kökensel bağ kurmaya çalışmaktadır. Ama Lazca Türkçeden tamamen farklıdır. Lazca bir fiil dili ve ön eklemeli bir dildir. Ön eklerin sayısı 52’dir. İkincisi Lazcada Türkçeden farklı olarak üç hatta dört tane sessiz harf yan yana gelebilmektedir.
Dilbilimsel olarak Lazca ile Türkçe arasında kökensel bağı gösterecek herhangi bir ilişki yoktur. Dil bilimciler arasında da Lazca ile Türkçe arasında herhangi bir bağ kuran da yoktur. Bu sadece Sayın Kırzıoğlu ve onun bilim dışı iddialarına iltifat edenler tarafından yapılmaktadır. İlerde yer adları konusunda da göreceğimiz gibi, Sayın Kırzıoğlu’nun Lazca bilgisinden de bîhaber olduğu açıkça anlaşılmaktadır (Lazca gramer yapısı için bkz. Lazuri Grameri: Kojima ve Bucaklişi 2003) .
Aşağıda verilen dil sınıflamasına bakıldığında Türkçenin Altaik Dil gurubuna dahil olduğu görülmektedir. Kırzıoğlu Türklerin Asianik olduğu konusunda haklıdır ama bu zaten bilinen bir şeydir. Eğer Orta Asyadaki Türki halklara bakarsanız Türklerin kökensel olarak sarı ırktan oldukları görülür. Giulietta Di Benedetto et al., (2001) ‘e in DNA Diversity and Population Admixture in Anatolia[1] makalesinde Türklerin Mongoloid gen pool’una (moğol gen havuzuna) dahil olduğunu ortaya koymuştur. Aynı makalede Türkiye’de‘’mongol gen havuzuna’’ dahil olanların oranının % 33 olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu, şu anlama gelir. Türkiye’de anne ve baba veya sadece bunlardan biri genetik olarak mongoloid genetik gruba (mongoloid gen havuzu) na dahildir ve bunların toplam oranı % 33’ tür. Buradan Türkiye’de anne, baba veya bunlardan birinin asianik gen havuzuna dahil olanların nüfusunun 23-24 milyon civarında olduğu sonucu çıkmaktadır. [devamı»»]
----------
laz ziya geliyor aklıma
Böreği vardır bu terimin efsanedir heryer bulunmaz, bulunsada doğru tad alınmaz, en iyisini pazarda yemiştim.
(annem bunu bilse kafamı kırardı :)
bak bu konuda çok deneyimliyim.......çok laf edebilirim...laz kendinden emin çalışkan zeki uyanık asabi yaratıcı pratik çözüm üretebilen elinden iş gelir hiç dilencisi olmayan veee en önemlisi bu memleketin harcında çimentosu bulunan kişi demektir..Türkiye Cumhuriyetinin öz evlatları değerli insanlardır.....hepsine selam ederim ömürleri uzun olsun
bircok kahraman cikarmis olan güzel yurdumuzun insanlarindan. sempatik siveleriyle dahada ünlenmislerdir.
Zeki, neşeli ve esprili :)
Tulumu duyunca horon tepmeye başlayan insanlar :)
Kendimden biliyorum :)
Şahıs Arc ile gittiğimiz bir yazılım demosunda, kurumda bulunan laz arkadas (laz olduğunu söylemişti hatta telefonda lazca konuşuyordu) biz ayrılana kadar seksen bardak çay içirmisti, size laz kızı bulacam falan diyordu, ona burada sesleniyorum; ; abiii arc hala bekar :))
Evet evet içlerindeyiz akşam sabah...Dünyanın en sıcak,doğal insanları.
tiki -aa bu gün bütün okulduklarmı kapanacak
bad -okullar yane :) annem lazca konuşuncada kafamda aynı şey olur; hep çeviririm söyleneni türkçeye :)
tiki -ayyy ki ki ki lazmısın?
bad -evet
tiki -Çok şükür laz değiliz
bad -(o an laz damarından ek kuvvet alarak :) çok şükür salak değiliz :)
tiki -nasıl yaaaa...
(ortam yerlerdeyken tikimiz kameraya gülümsemeye çalışmaktadır, ama artık çok geçtir, bad_time_stories o tiki bakışlarını hayat boyu özlemle anacaktır :)
Reset atacak elektrik yoksa, ve reset atmaya çalışıyorsa, laz fıkrası gibi olur güzel olur :)
Akşam; üstü açık uyumuş laz kendini ABSOLUT havuzunda silahla yüzerken görürmüş,
Hala uynamadı vatana millete hayırlı uğurlu olsun, düşmanlarına duyrulsun :)
Ayrıca fazla damarlarına basmamak gerek, silahı olmasa bile virüs yazar, site hackler, mail bomb kullanır sonra al başına belayı :)
Bizim sınıfta bi lazkizu var, bi espri yapıldığı zaman 3 kere güler.Bi bizimle birlikte, ikinci defa bi mana vererek güler en sonda gerçekten anlar da güler.
İşin tuhafı kız okul birincisi
öncelikle; kötü laz vardır ve rastlanmamalıdır bizim kötü olanımız çok kötü olur
sonralıkla; iyi olanımızda iğrenç iyi olur içiniz bunalır
en sonra; en iyisi orta hallilerdir ardeşen de çok var mesela bunlardan :)
arhavide lazca konuşur onu unutmuşum :)
ay babam hiç sewmez..
baba diorum onlar da insan 2 kulak bi beyin..ne farkı var yani mekan dışında..ama hayır tanıdığı birkaç lazı unutamıor..çok gıcık olmuş..olmuş bi kere..
söz dinlicem ama genellemeleri sevmem ki..
lazlar galiba (çeşitli ya bunlar) birrbirlerinide pek sevmiyorlar...dün arkadaşa(kendiis lazdır) burda yazan biirnden bahsettim..ilk nereli diye sordu...yazdığına göre ardeşenliymiş dedim...ikiinci uzak dur ondan dedi...
artı lazca da bilmem..
söylemiştim laz değilim..
bilmeyenler çoğunlukta diye tekrar laz nüfusunun nerelerde olduğunu yazayım
Lazların yoğun yaşadığı kent Rize ilimizdir ama Rize merkezde laz yoktur lazlar; Pazar, Ardeşen, fındıklı ve Hopa da çoğunluktadır, Çamlıhemşindede farklı bir lehçeyle lazca konuşulur, bu ilçeler dışında çoğunluk değildirler hatta yokturlar. Pazar ve ardeşen lazcası aynı lehçededir ama diğer illerdeki lazca kelimelerde farklılıklar çoktur.
Trabzonda olduğu varsayılan vatandaşlarımız lazca değil rumcanın çok eski bi kalıntısını konuşmaktadır, bununda eskiden bölgede kurulmuş olan pontus rum devletinden ileri geldiği sanılmaktadır.
karadenizliler'in hepsini 'laz' zannederler.halbu ki bildiğim kadarıyla trabzon'un bir kaç ilçesinde yaşayan veya yaşamış; konuşmaları kendilerine özgü(anlamanız imkansız,başlı başına bi dil gibi...öyle duyduk bi lehçe değil anlayacağınız.) ,hayata bakış açılarıyla,yaşam tarzlarıyla çok farklı insanlar...Ordulu ve Giresunlu'lar LAZ değildir :))) ...
fransızca cümle tamamen hür irademle silinmiştir..hükmü kalmamıştı..ilgililere duyrulur....
bazıları -bazen şahsım bile- üzerimde onları çeken bir mıknatıs olduğunu düşünüyor...
tanıdıklarımın hepsini çok sevdim bir o kadar da nefret ettim ama orjinal insanlar... bir de dillerini öğrenebilseydim...
Her Karadenizli, Laz değildir.(bakınız:Lazca)
Atina şi bozo him latçi ma var... si gontğozur... zuğaşkala on... ukkappi :)
lezgi
bişey anladıysam arap olayım