Vakti zamanında bir derviş, bir kıza vurulmuş, âşık olmuş. Ona mektuplar yazmış, göndermiş...
Kızın da ona duyguları aynıymış. Mektubuna da aşkına da karşılık bulmuş derviş...
Günlerden bir gün sevdiceğini ziyaret etmek istemiş. Gelmiş kapısının önüne. Vurmuş kapıya tokmağı usulca birkaç kez..
Kızımız kapının ardından seslenmiş 'Kimdir gelen?'
Bilmez mi geleni, tabii ki biliyor. Kim olduğunu kapının önüne gelmeden evvel pencereden görmüş zaten. O soruyu sormasının sebebi, aşkın hangi hâlinde onu öğrenecek, ona göre açacak kapıyı içeriden dışarıya doğru...
Derviş başlamış latifeli, süslü sözlere.
'Benim, ben, sevdiceğim. Ey, ahu gözleri avcı gibi vurup avını yaralayan, işte, o avın olan ben...'
Daha bunun gibi sözler söylemiş. Her cümlesinin ya başında ya sonunda 'ben' var.
Kızımız açmamış kapıyı. Derviş buna üzülmüş ve medreseye dönmüş. Bizim derviş ne yiyor ne içiyor.
Almış mı onu bir düşünce. 'Mektuplarında yazdıkları ne? Kapıyı açmamak da neyin nesi?'
Hocası onun deli divane oluşuna bakmış. Sormuş, 'Evlat, nedir bu hâl? Sabahtan bu yana vücudun burada ama sen burada değilsin.' Hocasına anlatmış yaşadıklarını.
Anlamış hoca kapının neden açılmadığını. 'Evlat soru güzel de cevap çirkin. Yanlış cevap verirsin tabii kapıyı açmaz.' Doğru cevabı söylemiş dervişe.
Bizim derviş ertesi gün soluğu yine kapının önünde almış. Yine vurmuş tokmağı kapıya yavaşça birkaç kez.
Kızımız kapının ardından aynı soruyu sormuş. 'Kimdir kapımıza gelen?'
Derviş 'Senim sen! Ey sevdiceğim. Gelen senleşen sendir.'
" Tanıştığım herkes evlimisin , işin varmı , evin varmı diye soruyor... Sanki hayat bir alışveriş listesiymiş gibi.... Kimse mutlumusun diye sormuyor....."
Adam fısıldadı: ''Tanrım konuş benimle''. Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta. Ama adam duymadı. Sonra adam bağırdı: ''Tanrım konuş benimle''. Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı. Ama adam dinlemedi onu. Adam etrafına bakındı ve,
"Tanrım seni görmeme izin ver'' dedi. Ve bir yıldız parladı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı. Ve yüksek sesle haykırdı: ''Tanrım bana bir mucize göster''. Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi. Sonra çaresizlik içinde sızlandı: ''dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!'' Bir kelebek kondu adamın omzuna. Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı..
" Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde ? Ben zoru seviyorum onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı, tabi ki var. Zor yola kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam."
" Güneş gibiyim...
Korkmuyorum batmaktan
Yılmıyorum doğmaktan.."
" Söylenmiyor çok şey, susmadan..."
Asaf
Vakti zamanında bir derviş, bir kıza vurulmuş, âşık olmuş. Ona mektuplar yazmış, göndermiş...
Kızın da ona duyguları aynıymış.
Mektubuna da aşkına da karşılık bulmuş derviş...
Günlerden bir gün sevdiceğini ziyaret etmek istemiş. Gelmiş kapısının önüne. Vurmuş kapıya tokmağı usulca birkaç kez..
Kızımız kapının ardından seslenmiş 'Kimdir gelen?'
Bilmez mi geleni, tabii ki biliyor.
Kim olduğunu kapının önüne gelmeden evvel pencereden görmüş zaten. O soruyu sormasının sebebi, aşkın hangi hâlinde onu öğrenecek, ona göre açacak kapıyı içeriden dışarıya doğru...
Derviş başlamış latifeli, süslü sözlere.
'Benim, ben, sevdiceğim. Ey, ahu gözleri avcı gibi vurup avını yaralayan, işte, o avın olan ben...'
Daha bunun gibi sözler söylemiş.
Her cümlesinin ya başında ya sonunda 'ben' var.
Kızımız açmamış kapıyı.
Derviş buna üzülmüş ve medreseye dönmüş. Bizim derviş ne yiyor ne içiyor.
Almış mı onu bir düşünce. 'Mektuplarında yazdıkları ne? Kapıyı açmamak da neyin nesi?'
Hocası onun deli divane oluşuna bakmış. Sormuş,
'Evlat, nedir bu hâl? Sabahtan bu yana vücudun burada ama sen burada değilsin.'
Hocasına anlatmış yaşadıklarını.
Anlamış hoca kapının neden açılmadığını. 'Evlat soru güzel de cevap çirkin. Yanlış cevap verirsin tabii kapıyı açmaz.' Doğru cevabı söylemiş dervişe.
Bizim derviş ertesi gün soluğu yine kapının önünde almış. Yine vurmuş tokmağı kapıya yavaşça birkaç kez.
Kızımız kapının ardından aynı soruyu sormuş. 'Kimdir kapımıza gelen?'
Derviş 'Senim sen! Ey sevdiceğim. Gelen senleşen sendir.'
İçeriden açılmıştır kapı...
" Özgürüm...
Çünkü vicdanım temiz..."
" Yanlış bir hayalin şehrinde kaldım...
Sevdiği ben değilim anlatamam..."
İlhan
" Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım,
Ne de zatın zahmet edip bana küssün;
Artık seninle biz düşman bile değiliz.."
Hikmet
" Sizi anlıyorum sayın Kediler
Muhterem köpekler
Saygıdeğer kuşlar
Hepinizi anlıyorum..
Ben de sizin gibiyim
İnsanları çözemiyorum..."
Olmasan da olur diyecektim ki olmasam da olduğunu gördüm....
Seni kaybettim
Kimseyi kazanmak için uğraşmama gerek yok....
" Kaç şiir ötemdesin ? "
" Herşeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır.."
Dostoyevski
" Yanında kalmayacağın bir kalbe sakın dokunma.
Sen bir görümlük bahar dersin,
Geride koskoca bir kış kalır..."
" Dostunu gördüğünde Gülümse ki sevdiğini anlasın...
Düşmanını gördüğünde de Gülümse gücünü anlasın .."
Hz Ali ( k.v)
" Tanıştığım herkes evlimisin , işin varmı , evin varmı diye soruyor...
Sanki hayat bir alışveriş listesiymiş gibi....
Kimse mutlumusun diye sormuyor....."
Ledger
" Ve bir zaman gelir insanın sesi de yorulur...
Artık kimseye birşey anlatmak için çabalamaz..."
" İnsanlar asıl niyetlerini ve gerçek renklerini 3 ay sonra belli eder...
Kimse 3 aydan daha uzun dayanamaz..
Sabırlı ol ve izle..."
Pacino
Adam fısıldadı: ''Tanrım konuş benimle''.
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
''Tanrım konuş benimle''.
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve,
"Tanrım seni görmeme izin ver'' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı:
''Tanrım bana bir mucize göster''.
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
''dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!''
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı..
Cibran
" Bize gerekli olan yalansız bir iyilik,
İncitmeyen güzellik, güler yüzlü doğruluktur..."
Erbaş
" insanlara zorunlu DÜN dersi verilmeli..
Yaşadıklarımızdan başka türlü ders çıkaracağımız yok..."
Ortaylı
" Söz verdi Olric....
Ne sözü efendimiz ?
İncir ağacı çiçek açtığında geleceğim dedi...
Ama efendimiz
Biliyorum Olric sus..."
" Gelmedin.
Gardiyan ettin bizi bu gecelere..."
Korkmazgil
" Bedenine yoldaş bulunur.
İlle de ruha haldaş gerek…"
" Bana mesken olunca topraklar
Beni yad et "
3 vakit var vuslata dediler
3 asırmış meğer ....
Birimiz toprakta ölü
Birimiz ayakta......
" Vedalar gözüyle sevenler içindir..
Gönülden sevenler ayrılmaz..."
Rumi
" Reçete yazmak kolay...
Bana ilaç olan gerek..."
Ta iliklerimde anlatamadığım duygular
Kendimi paralıyorum tarifi yok
Pişmanlıkmı desem isyanmı desem
Kararsız yürüyorum
" yalnızlık soğuktur...
İnsana kendine sarılmayı öğretir.."
" Zordur benimle yürümek.
Bunu benimle yola çıkanlar bilir,
hepsi yarı yolda gittiler.
Suç kimde ?
Ben zoru seviyorum onlar sevmiyor.
Yapacak bir şey yok.
Suçum var mı, tabi ki var.
Zor yola kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam."
Bukowski...
" Kim demiş ölümden öte köy yok....
Özlemek diye bir yer var.
Eti yok, kemiği yok,
cesedi var, mezarı yok. "