Sıcakta susuzluğu gideren serin bir kaynak... Sensin. Soğuk bir akşamda sıcacık bir çay... Sensin. Uzun zamandır unuttuğum bir şeyi hatırladım... Sensin. Kadife akşam, üşümüş omuzlara sarılmak... Sensin. Rüzgar saç tellerine dolandı... Sensin. Güneş yanaklara dokunur, okşar ... Sensin. Pencerelerin dışında yağmur, eğik olarak cama çarpıyor ... Sensin. Ruha dokunan hafif bir hüzün... Sensin. Gökten düşmüş bir yıldızın fısıltısı Sensin. Kar taneleri yüzünü öpüyor Sensin. dün bana aşk değdi Sensin... bir tek seni tanıyorum... bir tek seni özlüyorum... Neredesin..
Biraz tebessüm... Biraz ilgi... Biraz empati... Biraz hatırlanmak... Biraz önemsenmek... Biraz güzellikleri paylaşabilmek... Biraz sevgileri çoğaltabilmek... Biraz kalplere dokunabilmek...
Yaşımı mı sordun bana Çocukluğumu çıkar hesaptan Birkaç uyduruk oyuncak Çerden çöpten çamurdan Tutamadığım gençliğim var benim Boyum ha uzadı ha uzayacak Yetişeceğim akranlarıma Öyle uzak öyle uzak Bir delikanlının gizli bakışı Boynumda al al utangaçlıklar Yetiştimmi kaçan trene Bıraksalar atladı atlayacak Çeyrek asır üstüne eklenen Beşler onlar onbeş, yıllar Pişmanlık desen herkes kadar Hesap etsem keskelerimin sağlamasını İyi ki dediklerim eksik çıkar......
Yaşımı mı sordun bana Saklamaz ki bakışlarım Çizgiler suç ortağım Sacimdaki aklar ilmek gibi dolanır boynuma Sevdiğim kadar yaşlı Sevildiğin kadar genç. Uçan bir balonun arkasından Ağlayacak kadar çocuğum....
" Az gezip dolaştım... surda otururuz burda birer çay içeriz,, şuraya isimlerimizi yazarız,,, Belki biraz kosturmaca oynar kahkalar atarız diye bir hayale daldim.. Biraz yağmurlu bir günde senin özleminde ıslandım .... Belki biraz uzaklara daldim... Derin bir iç çekişle kendime geldim... Sonra ismimizi yazacağımız sahilde ayak izlerini biraktim...."
" Gidenlere izin verin.. Bırakın çıksınlar aklınızdan, yolunuzdan, hayatınızdan.. İzin verin ki; Yer açılsın size gelmek isteyenler için, '' Her gelen gideni aratır '' sözü, sadece bir genellemeden ibarettir. Bazen bir insanda ne kadar değerli olduğunuzu öğrenmek için, Yokluğuyla sizi tehdit edenlerle değil, Varlığıyla sizi mutlu edenlerle yaşamak gerekir."
ÖZLEM olmazsa ne anlamı kalırdı UMUT'ların ?. Yada UMUT 'lar olmasa ÖZLEM denir miydi yürekteki derin sevgiye ?. Gözden uzak olan gönüle daha yakındır bence.. Göz gördüğüne inanır gönül ise gözün görmediğini uzaklarda da olsa hisseder.."
İnsanız işte Birşeylerin değerini ancak kaybedince anlıyoruz.
Hayat bir şekilde yaşanacak .. Hayat dediğin insanların seçimlerinden ibarettir.. Mücadele etmek için sevilmek gerek... Biri iterse diğerine gitmek düşer.....
Sen gülersen İklimi değişir çorak yurdumun Yağmurlar yağar İlk bahar gelir Zefaranda kayısı çiceklerii acar Bademler çağlaya düşer Çiğdemler nergize rengini verir Sen gülersen Kuş göçer ellerime Şiir kokarım Demletirim hüznümü Özlem ateşinde Cayıma Gülüşünle Aysızımdan Ay şahruta Leylim ley geceye Fırat'tan Dicle'ye Sevdasını söylerim Sen gülersen Bir eski zaman filmi oynar Oynaşır çocuklar Düşler koşar sokaklarımızda Büyütürüz Büyürüz Sen gülersen Şiirler sen olur Yazdıkca gülüşünde Siyah beyaz Maviden Esmer kuşlar gecer. Sen gülersen Yeryüzü Bin yıllık kadim hasret Gelir Sarı hüznümde güler. Sen gülersen Bakışında tutuklanır şairler Zülüflerinde Hasrete dem tutar şiirler Ve Vuslatında Gülüşün olurum Mısra mısra Asi ve mavi dem tutarım
" Sevmek... Dedi meczup; Nahif gönüllerin işidir. Kimi bir gülü koklamak için dalı kırar, Gülün canını acıtır. Kimi de kıyamaz,dikeninden tutar, Kendi canını acıtır.."
Ünlü İtalyan dalgıç Enzo Maiorca, Syracuse de denizine daldı ve teknede bulunan kızı Rossana ile konuşuyordu.
Tekneye girmeye hazırlanırken, sırtına hafifçe vuran bir şey hissetti.
Döndüp bakınca bir yunus gördü.
Sonra yunusun oynamak için değil, bir şeyler anlatmak için dokunduğunu fark etti.
Yunus dibe doğru yüzünce Enzo da onu takip etti.
Yaklaşık 12 metre derinlikte, terk edilmiş bir ağa yakalanmış bir başka yunus olduğunu gördü.
Enzo hemen yukarıya yüzüp, kızından dalış bıçaklarını vermesini istedi.
Kısa süre sonra kızıyla birlikte dalıp ağlara takılan yunusu serbest bırakmayı başardılar ve yunus "neredeyse insan çığlığı" (Enzo'yu anlatır) benzeri sesler çıkardı.
(Bir yunus su altında 10 dakikaya kadar kalabilir, sonra boğulur.)
Serbest kalan yunusun yüzeye çıkmasına Enzo, Rosana ve diğer yunus yardım etti.
İşte o zaman bir süprizle daha karşılaştılar: kurtardıkları yunus hamileydi!
Erkek yunus onların etrafında daire çizerek yüzdü ve sonra Enzo'nun önünde durdu, sanki minnettarlıkla yapar gibi yanağına (bir öpücük gibi) dokundu ve sonra ikisi de yüzüp gitti.
Enzo Mallorca bu olayı şu şekilde bir son ifade ile anlatır .
"İnsan, hayvanlar dünyasına saygı duymayı ve onunla konuşmayı öğrenene kadar, dünyadaki gerçek rolünü asla bilemez.
Çayı sevmiyordu belli ki.. Şiiri de sevmediği gibi.. Öyle farklıyız işte Ne beni anlatan iki satır yazabildi, Ne de yazdıklarımı anladı.. Aşk'a Kör. Yüreği Sağır. Sevdaya Cahil....
Yorgun adamlar hep kaybetti Acıyı derinden bilen, acılarına teselli olan. Dinleyen ve dinlendiren. Sakalları parfüm değil de güven kokan Makyajını değil de, gözlerinin gülüşünü seven Ve. . Sen kendinden vazgeçsen bile senden vazgeçmeyen. . Yorgun adamlar... Atlarına binip gittiler.....
Hintli milyarder Ratan Tata'ya radyo sunucusu tarafından bir telefon görüşmesinde sorulduğunda:
"Efendim, hayatta en mutlu olduğunuz anı ne olarak hatırlıyorsunuz?"
Ratan Tata dedi ki: "Hayatta mutluluğun dört aşamasından geçtim ve sonunda gerçek mutluluğun anlamını anladım.
İlk aşama zenginlik ve kaynak biriktirmekti. Ama bu aşamada istediğim mutluluğu elde edemedim.
Ardından değerli eşyaların toplanması olan ikinci aşaması geldi. Ama bunun etkisinin de geçici olduğunu ve değerli şeylerin parıltısının uzun sürmediğini fark ettim.
Ardından büyük bir proje alma olan üçüncü aşaması geldi. O zaman Hindistan ve Afrika'daki dizel yataklarının %95'ine sahiptim. Ayrıca Hindistan ve Asya'daki en büyük çelik fabrikasının sahibiydim. Ama burada da hayal ettiğim mutluluğu elde edemedim.
Dördüncü adım, bir arkadaşımın benden bazı engelli çocuklar için tekerlekli sandalye almamı istemesiydi. Yaklaşık 200 çocuk. Arkadaşımın tavsiyesiyle hemen tekerlekli sandalyeleri aldım.
Ama arkadaşım onunla gitmem ve tekerlekli sandalyeleri çocuklara vermem konusunda ısrar etti. Bende hazırlanıp onunla gittim. Orada bu çocuklara tekerlekli sandalyeleri kendi ellerimle verdim. Bu çocukların yüzlerinde garip bir mutluluk parıltısı gördüm. Hepsini tekerlekli sandalyede otururken, dolaşırken ve eğlenirken gördüm. Kazanan bir hediyeyi paylaştıkları bir piknik yerine ulaşmış gibiydiler.
Gerçek mutluluğu içimde hissettim.
Ayrılmaya karar verdiğimde çocuklardan biri bacağımdan tuttu. Bacaklarımı yavaşça kurtarmaya çalıştım ama çocuk yüzüme baktı ve bacaklarımı sıkıca tuttu. Eğilip çocuğa sordum: Başka bir şeye ihtiyacın var mı?
Bu çocuğun verdiği cevap beni sadece şok etmekle kalmadı, hayata bakışımı da tamamen değiştirdi.
Bu çocuk dedi ki:
"Yüzünü hatırlamak istiyorum ki cennette buluştuğumda seni tanıyıp bir kez daha teşekkür edebileyim..........
" Bu gün temizlik günü... Önce nereden başlasam.. İnan ki hiç düşünmedim.. Herkesi her şeyi silip süpürme günü... Ciğeri beş para etmeyenleri.. Kendini beğenmişleri.. Asi olup kötülük yapanları.. Gidişte geri dönmeyenleri.. Sadâkatsiz olanları.. Seviyorum diyerek kandıranları.. Yalancıları kurnazlık yapanları... Gözleri manâsız bakanları.. Menfaati için duygularımı sömürenleri.. Sen benim için değerlisin derken bile.., Kendini düşünüp aslında Kendini sevenleri.. Bir tek sen varsın derken.. Aslında hiç yanında olmayanları.. Herkese her şeye zaman ayırıp.. Bana hiç vakti olmayanları.. Sevgimi hiçe sayıp takmayanları.. Baya bir kokuşmuş buralar... Bu temizlik iyi oldu.. Mis gibi koktu her yer.. Hafifledi bedenim hafifledi yüreğim... Temizlik bitti şimdi keyif zamanı... Bir bardak çay, Bir fincan kahve.. Ne iyi gider bu yorgunluğun üstüne..."
Güllerde aradım
Yakan buseni....
".. İyileşmek mi ?
Ama ben hasta değilim ki .
Kırık döküğüm ..
Aynı şey değil ,
anlıyor musunuz ...?.."..
Kahlo
Sıcakta susuzluğu gideren serin bir kaynak...
Sensin.
Soğuk bir akşamda sıcacık bir çay...
Sensin.
Uzun zamandır unuttuğum bir şeyi hatırladım...
Sensin.
Kadife akşam, üşümüş omuzlara sarılmak...
Sensin.
Rüzgar saç tellerine dolandı...
Sensin.
Güneş yanaklara dokunur, okşar ...
Sensin.
Pencerelerin dışında yağmur, eğik olarak cama çarpıyor ...
Sensin.
Ruha dokunan hafif bir hüzün...
Sensin.
Gökten düşmüş bir yıldızın fısıltısı
Sensin.
Kar taneleri yüzünü öpüyor
Sensin.
dün bana aşk değdi
Sensin...
bir tek seni tanıyorum...
bir tek seni özlüyorum...
Neredesin..
©Elena Vinogradova
Neydi mutluluk ?
Biraz tebessüm...
Biraz ilgi...
Biraz empati...
Biraz hatırlanmak...
Biraz önemsenmek...
Biraz güzellikleri paylaşabilmek...
Biraz sevgileri çoğaltabilmek...
Biraz kalplere dokunabilmek...
"Şimdi bazı şeyleri suskunlukla geçiştireceğim..."
"...Bazı şeyleri mi, yoksa çoğu şeyleri mi bilmiyorum ama susmak en iyisi bundan sonra..."
Yaşımı mı sordun bana
Çocukluğumu çıkar hesaptan
Birkaç uyduruk oyuncak
Çerden çöpten çamurdan
Tutamadığım gençliğim var benim
Boyum ha uzadı ha uzayacak
Yetişeceğim akranlarıma
Öyle uzak öyle uzak
Bir delikanlının gizli bakışı
Boynumda al al utangaçlıklar
Yetiştimmi kaçan trene
Bıraksalar atladı atlayacak
Çeyrek asır üstüne eklenen
Beşler onlar onbeş, yıllar
Pişmanlık desen herkes kadar
Hesap etsem keskelerimin sağlamasını
İyi ki dediklerim eksik çıkar......
Yaşımı mı sordun bana
Saklamaz ki bakışlarım
Çizgiler suç ortağım
Sacimdaki aklar ilmek gibi dolanır boynuma
Sevdiğim kadar yaşlı
Sevildiğin kadar genç.
Uçan bir balonun arkasından
Ağlayacak kadar çocuğum....
" Az gezip dolaştım...
surda otururuz burda birer çay içeriz,,
şuraya isimlerimizi yazarız,,,
Belki biraz kosturmaca oynar kahkalar atarız diye bir hayale daldim..
Biraz yağmurlu bir günde senin özleminde ıslandım ....
Belki biraz uzaklara daldim...
Derin bir iç çekişle kendime geldim...
Sonra ismimizi yazacağımız sahilde ayak izlerini biraktim...."
" Neydi hüzün...?
Güneşin batışı, gecenin doğuşu mu.. ?
Sessiz bir ayrılık
ya da sonsuzluğa yolculuk mu?
Hüzün neydi....?..."
" Adres aramakla uğraşmam ben.
bir bakmışım yüreğinden konum gelmiş,
kalbine düşmüşüm,
İnancım gereği
yürekten gelen sese
İcabet caiz ... "
Suçluyduk.....
Elini vicdanına koymayan insanları
Kalbimize koyduk...
Esekten düşen iflah olmazmış..
Mutlaka bir yeri kırılırmış...
Ulan ortopedi servisinden çıkamıyoruz....
" Gönül dediğin Can Evinin Beytü-l Haram'ıdır..
Her Lebbeyk diyeni
Makam-ı İbrahim'e buyur edemezsin..."
İnsan sevdiklerini bir kalemde silmez...
Herkesin yanlış yapma hakkı vardır...
Neticede insanız..
Ben 3 yanlışa kadar izin veririm.
3 ü geçiyorsa kasıt ararım..
Sonra....
Sonrası yok
Herkes takar sepetini koluna
Gider kendi yoluna....
" Gidenlere izin verin..
Bırakın çıksınlar aklınızdan, yolunuzdan, hayatınızdan..
İzin verin ki; Yer açılsın size gelmek isteyenler için,
'' Her gelen gideni aratır '' sözü, sadece bir genellemeden ibarettir.
Bazen bir insanda ne kadar değerli olduğunuzu öğrenmek için,
Yokluğuyla sizi tehdit edenlerle değil,
Varlığıyla sizi mutlu edenlerle yaşamak gerekir."
ÖZLEM olmazsa ne anlamı kalırdı UMUT'ların ?.
Yada UMUT 'lar olmasa ÖZLEM denir miydi
yürekteki derin sevgiye ?.
Gözden uzak olan gönüle daha yakındır bence..
Göz gördüğüne inanır
gönül ise gözün görmediğini uzaklarda da olsa hisseder.."
İnsanız işte
Birşeylerin değerini ancak kaybedince anlıyoruz.
Hayat bir şekilde yaşanacak ..
Hayat dediğin insanların seçimlerinden ibarettir..
Mücadele etmek için sevilmek gerek...
Biri iterse diğerine gitmek düşer.....
İtilmise döndük....
Sen gülersen
İklimi değişir çorak yurdumun
Yağmurlar yağar
İlk bahar gelir
Zefaranda kayısı çiceklerii acar
Bademler çağlaya düşer
Çiğdemler nergize rengini verir
Sen gülersen
Kuş göçer ellerime
Şiir kokarım
Demletirim hüznümü
Özlem ateşinde
Cayıma
Gülüşünle
Aysızımdan
Ay şahruta
Leylim ley geceye
Fırat'tan
Dicle'ye
Sevdasını söylerim
Sen gülersen
Bir eski zaman filmi oynar
Oynaşır çocuklar
Düşler koşar sokaklarımızda
Büyütürüz
Büyürüz
Sen gülersen
Şiirler sen olur
Yazdıkca gülüşünde
Siyah beyaz
Maviden
Esmer kuşlar gecer.
Sen gülersen
Yeryüzü
Bin yıllık kadim hasret
Gelir
Sarı hüznümde güler.
Sen gülersen
Bakışında tutuklanır şairler
Zülüflerinde
Hasrete dem tutar şiirler
Ve
Vuslatında
Gülüşün olurum
Mısra mısra
Asi ve mavi dem tutarım
" Sevmek...
Dedi meczup;
Nahif gönüllerin işidir.
Kimi bir gülü koklamak için dalı kırar,
Gülün canını acıtır.
Kimi de kıyamaz,dikeninden tutar,
Kendi canını acıtır.."
" Kırgınlık neyse de...
Yürek soğuyor o kötü..."
Eroğlu
İnsanlara güvenmezsen “güvensiz”derler,
Ama “bir zamanlar inanmış” demezler..
Duygularını saklarsan “duygusuz” derler,
Ama “çok kırılmış” demezler..
İsyan edersen “öfkeli” derler,
Ama “haksızlığa uğramış” demezler..
İnsanlar "sebepleri merak etmezler"
çünkü hep "kolayı" seçerler.....
" Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, Bahçeleriniz bahar görmesin… "
Arif
" Kimseyi ruhunla kucaklaşmaya zorlama
Sevgi din gibidir onda da zorlama yoktur..."
Rumî
" Sevgi kusurları yok etmez,
onları da kabul eder.
Bir insanı hiçbir sebep yokken yüreğinde sıcacık hissediyorsanız,
işte bu gerçek sevgidir..."
“ Mutlu hisset,
Güzel olan ne varsa yaşa,
Hayırlısını dile,
Tebessümü eksik etme,..."
Bu hayatın yükünü
Kalbimde taşıyamam
Ömrümün bir gününü
Sevgisiz yaşayamam
Ünlü İtalyan dalgıç Enzo Maiorca, Syracuse de denizine daldı ve teknede bulunan kızı Rossana ile konuşuyordu.
Tekneye girmeye hazırlanırken, sırtına hafifçe vuran bir şey hissetti.
Döndüp bakınca bir yunus gördü.
Sonra yunusun oynamak için değil, bir şeyler anlatmak için dokunduğunu fark etti.
Yunus dibe doğru yüzünce Enzo da onu takip etti.
Yaklaşık 12 metre derinlikte, terk edilmiş bir ağa yakalanmış bir başka yunus olduğunu gördü.
Enzo hemen yukarıya yüzüp, kızından dalış bıçaklarını vermesini istedi.
Kısa süre sonra kızıyla birlikte dalıp ağlara takılan yunusu serbest bırakmayı başardılar ve yunus "neredeyse insan çığlığı" (Enzo'yu anlatır) benzeri sesler çıkardı.
(Bir yunus su altında 10 dakikaya kadar kalabilir, sonra boğulur.)
Serbest kalan yunusun yüzeye çıkmasına Enzo, Rosana ve diğer yunus yardım etti.
İşte o zaman bir süprizle daha karşılaştılar: kurtardıkları yunus hamileydi!
Erkek yunus onların etrafında daire çizerek yüzdü ve sonra Enzo'nun önünde durdu, sanki minnettarlıkla yapar gibi yanağına (bir öpücük gibi) dokundu ve sonra ikisi de yüzüp gitti.
Enzo Mallorca bu olayı şu şekilde bir son ifade ile anlatır .
"İnsan, hayvanlar dünyasına saygı duymayı ve onunla konuşmayı öğrenene kadar, dünyadaki gerçek rolünü asla bilemez.
Okullarda sevmek ve utanmak dersleri de olmalı..
Çünkü hiç kimse ne utanmanın kalfası
Ne de sevmenin ustası
Çayı sevmiyordu belli ki..
Şiiri de sevmediği gibi..
Öyle farklıyız işte
Ne beni anlatan iki satır yazabildi,
Ne de yazdıklarımı anladı..
Aşk'a Kör.
Yüreği Sağır.
Sevdaya Cahil....
Yorgun adamlar hep kaybetti
Acıyı derinden bilen, acılarına teselli olan.
Dinleyen ve dinlendiren.
Sakalları parfüm değil de güven kokan
Makyajını değil de, gözlerinin gülüşünü seven
Ve. .
Sen kendinden vazgeçsen bile senden vazgeçmeyen. .
Yorgun adamlar...
Atlarına binip gittiler.....
Hintli milyarder Ratan Tata'ya radyo sunucusu tarafından bir telefon görüşmesinde sorulduğunda:
"Efendim, hayatta en mutlu olduğunuz anı ne olarak hatırlıyorsunuz?"
Ratan Tata dedi ki:
"Hayatta mutluluğun dört aşamasından geçtim ve sonunda gerçek mutluluğun anlamını anladım.
İlk aşama zenginlik ve kaynak biriktirmekti.
Ama bu aşamada istediğim mutluluğu elde edemedim.
Ardından değerli eşyaların toplanması olan ikinci aşaması geldi.
Ama bunun etkisinin de geçici olduğunu ve değerli şeylerin parıltısının uzun sürmediğini fark ettim.
Ardından büyük bir proje alma olan üçüncü aşaması geldi. O zaman Hindistan ve Afrika'daki dizel yataklarının %95'ine sahiptim.
Ayrıca Hindistan ve Asya'daki en büyük çelik fabrikasının sahibiydim.
Ama burada da hayal ettiğim mutluluğu elde edemedim.
Dördüncü adım, bir arkadaşımın benden bazı engelli çocuklar için tekerlekli sandalye almamı istemesiydi.
Yaklaşık 200 çocuk.
Arkadaşımın tavsiyesiyle hemen tekerlekli sandalyeleri aldım.
Ama arkadaşım onunla gitmem ve tekerlekli sandalyeleri çocuklara vermem konusunda ısrar etti. Bende hazırlanıp onunla gittim.
Orada bu çocuklara tekerlekli sandalyeleri kendi ellerimle verdim. Bu çocukların yüzlerinde garip bir mutluluk parıltısı gördüm. Hepsini tekerlekli sandalyede otururken, dolaşırken ve eğlenirken gördüm.
Kazanan bir hediyeyi paylaştıkları bir piknik yerine ulaşmış gibiydiler.
Gerçek mutluluğu içimde hissettim.
Ayrılmaya karar verdiğimde çocuklardan biri bacağımdan tuttu.
Bacaklarımı yavaşça kurtarmaya çalıştım ama çocuk yüzüme baktı ve bacaklarımı sıkıca tuttu. Eğilip çocuğa sordum: Başka bir şeye ihtiyacın var mı?
Bu çocuğun verdiği cevap beni sadece şok etmekle kalmadı, hayata bakışımı da tamamen değiştirdi.
Bu çocuk dedi ki:
"Yüzünü hatırlamak istiyorum ki cennette buluştuğumda seni tanıyıp bir kez daha teşekkür edebileyim..........
" Bu gün temizlik günü...
Önce nereden başlasam..
İnan ki hiç düşünmedim..
Herkesi her şeyi silip süpürme günü...
Ciğeri beş para etmeyenleri..
Kendini beğenmişleri..
Asi olup kötülük yapanları..
Gidişte geri dönmeyenleri..
Sadâkatsiz olanları..
Seviyorum diyerek kandıranları..
Yalancıları kurnazlık yapanları...
Gözleri manâsız bakanları..
Menfaati için duygularımı sömürenleri..
Sen benim için değerlisin derken bile..,
Kendini düşünüp aslında Kendini sevenleri..
Bir tek sen varsın derken..
Aslında hiç yanında olmayanları..
Herkese her şeye zaman ayırıp..
Bana hiç vakti olmayanları..
Sevgimi hiçe sayıp takmayanları..
Baya bir kokuşmuş buralar...
Bu temizlik iyi oldu..
Mis gibi koktu her yer..
Hafifledi bedenim hafifledi yüreğim...
Temizlik bitti şimdi keyif zamanı...
Bir bardak çay, Bir fincan kahve..
Ne iyi gider bu yorgunluğun üstüne..."