" Kelimeler biriktirirdim bir zamanlar, gönül heybem dolar da taşardı. Kimini çaldılar, çoğunu kırdılar; şimdi sadece "merhaba" kaldı. İzah edeyim sen sormadan: Tebessümüm doğuştan da suskunluğum sonradan...."
-Huzurevinin müdürü, emekliliğini beklediği son günlerin birinde, en kıdemli çalışanını yanına çağırır ve merakla "Payidar abi. Bundan otuz sene önce işçi alımı konusunda çok sıkıntılar çektiğimiz zamanları çok iyi hatırlarsın. Aldığımız işçilerden, huzurevindeki yaşlı insanlara kötü davrananlar oluyordu. Biz de neredeyse günaşırı işçi değiştirmek zorunda kalıyorduk.
Ben bıkıp usanmıştım yanlış işçi seçimlerinden. Ve bir ara sana bıraktım. Görevi sen üstlendin. Sen hangi işçiyi aldıysan, o günden bu güne tek bir sıkıntı çekmedik. Yaşlılarımız da çok iyi davrandılar. Merak ettiğim şu: Sen neleri göz önünde bulundurarak onları işe aldın? Nasıl bu kadar isabetli kararlar verebildin? Nasıl bir tecrübedir bu? "diye sorar.
Payidar efendi, müdürün sorularından sonra bulundukları odanın camına sabitler bakışlarını. Huzur evinin avlu kapısından, binaya kadar olan patika yola derin derin bakar. Sonra eliyle o patika yolu göstererek işaret eder:
"Evet müdürüm çok iyi hatırlıyorum o günleri. Biz o zamanlar işçi için gazeteye ilan verdiğimizde, iyi ve buradaki yaşlı insanlara asla zarar vermeyecek incelikte gönlü güzel insanlar bulmayı umuyorduk. Siz bu görevi bana verdiğinizde, bu patika yolun sonunda binanın kapısında bekledim her bir başvuru yapan işçiyi.
Bilirsiniz patika yol baştan sona karınca yuvalarıyla doludur. Ve binlerce karınca patika yola serilmiş gibidir. Başvuru için gelenlerden kimisi yuvaları ve karıncaları göz göre göre ezerek geçerdi. Kimisinin ise karıncaları ezmemek için yolun kenarındaki taşlara basa basa yürüdüğünü gördüm.
O an dedim ki kendi kendime: Yürüdüğü yolda karıncayı ezmemeye bile özen gösteren insan, yaşlı insanları hiç incitir mi? Yani tecrübeyle alakası yok müdürüm. Çok şükür vicdanlı merhametli insanları görerek çok doğru tercih yapmışım."
Bir sevgi olsun yüreğinde, petek petek bal sende çiçek sende meyve veren dal sende ben desem ki pembe sende, al sende bir ucu değsin çöllere aşkın bu ne güzel hal sende...Beni de bu ummana sal sende Hani bir gün yolu şaşır gel kapımı çal sende yerin yokmu ah yüreği yaralım? gel, bu fakir yüreğimde kal sende..
" Mutluyum.... Çünkü; yol yakınken dönüşlerim var. Huzuruma şaşırmayın Çünkü yarı yolda duranlardan, koşar adım gitmişliğim var... Kızmayın aşktan caymışlığıma, Benim karşıdan tanımama gibi bir özrüm var.. Gelsin hayat bildiği gibi, elinde ne varsa hayata dair, Ötesi hiçbir şey ya da vesair..... Hani demiş ya şair, 'Mutluluğu sende bulan senindir',
" Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında, Önemli olmaz düştüğün yerler, atıldığın kuyular, aldığın yaralar, yalan çıkan bildiğin tüm doğrular.. İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile çabuk iyileşir o zaman.. Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen, anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen, yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan, seni olduğun gibi kabûl eden, değiştirmeye çalışmayan, istediği kalıplara uymasan da seni sevmekten vazgeçmeyen biri varsa eğer, Korkma incinmekten, bırak sıyrıklar olsun dizlerinde, öper ve geçer..... "
" Aralık kalan kapı kapanır ışıklar söner, hayata çekilir perdeler sanki bir mevsim ölür içimizde dağılır, küser, örselenir çiçekler gidenlere hasret, özlemle birleşir içimizde Aralık kalan kapı yeniden açılır yeniden umut tohumları yeşerir yeniden ocaklar yanar toprak bağrını açar, yeniden bir Ocak'ta umuda uyanır insan yeniden, yeni yılda, Ocak'ta sevgiyle özlemle umutla gelecek daha nice yıllara ...."
Bir kahve falında çıkmıştı gözlerin, Ben fala değil gözlerine inandım. Falsız kalınırdı belki ama, Yazık gözlerinsiz kaldım. Saçlarını başının arkasında, ...toplamak için kullandığın; Kalemle yazılırdı en güzel aşk şiirleri. Savruldu saçların... Şiirsiz kaldım...Takabilirsin artık, Saçlarının prangasıdır dediğim tokaları, Ki; haylaz güz rüzgarları, Uçurmasın başka bir yüze saçlarını. Seni düşünmeye dalıp, Çoğu zaman ilk yudumunu, Şekersiz içtim çaylarımın. Tuhaf; unutkanlığım oluyordun, Ama unutulmuyordun. Su değince acıyor, Giderken yüreğimde bıraktığın yara. Ne vakit bir yağmura yakalansam kaçıyorum. Her yağmurda üzerim değil, Yüreğim ıslanır diye korkuyorum .Yan yana tutuşturulan ...iki kibrit çöpüydük. Ayrı yönlere eğilirken başımız. Söndük... Şimdi birbirini hiç göremeyecek, İki ayrı yüzü gibi ...bir madeni paranın, Aşk kadar uzağız, acılarımız kadar yakın.
Yağmur bekliyorum; yağmıyor, Seni bekliyorum; gelmiyorsun. Ya yağmur da seni bekliyor, Ya sensizlik bir yağmur, Islatıyor bilmiyorsun .Ölçüsüz şiirler yazıyorum, Ki; seni sevmek gibi bir şey bu. Almıyor kalıplar. ‘’Sen'’ fazla geliyor şiirlere, Sensizliğe yüreğim dar. Sensiz harflerle söylenince, Sessizleşiyor kelimeler. Dört yanı hasretinle çevrili bir adada, Konuşsam duymuyor kimse, Sustukça daralıyor çember. Yine de öğreniyorum görmeyi; Bardağın dolu tarafını. Yoksa bir bardak çaya, Kaç hatıra karıştırır insan. Başka hiçbir hüzne dudak payı bırakmadan .Hem çok şeyde istemiyorum artık hayattan; Gülüşün kadar sade bir yaşam. İlk sana açsam gözlerimi sabah olunca, Ne var sana yumsam her akşam.
Çay bile iki şekerle güzel, Kimse yalnız olmamalı sevgilim gel. Severdin karanlığı, Gözlerine benziyor derdin. Ondan mı bir gece vakti, Gözlerime karışır gibi gittin? En büyük zevkin değil miydi; Koklamak yeni baskı kitapları. Gel yüreğime yazdım bak yokluğunda tüm hatıraları. Yeniden kullanmak için, Tornistan edilen paltom gibi, Saklıyorum İçimde her izi. Usandım kesirli sayılardan, Payıma hep hasretten paydalar. Gel sevgilim, Bir sen etmiyor iki beni toplasalar.
Mabedimdeki ela gözlü tatlı adam Bir çocuğun gözlerini tasiyorsun Mucizelere olan inançla parlıyorlar Hafif ve yumuşak ferahlık yatıyorlar
Mabedimdeki adam Bana nasıl yaşayacağımı öğret İçimdeki çocuk saflığını kaybetmesin Bir tırtilin koza örmesi gibi Hayatı nasıl saracağımı öğret
Bana nasıl sevileceğini öğret Bulutların üstünde ve yıldızlara yakın Gökyüzünden daha derin Aşkınla susuzluğumu gider Öyle ki senin aşkın su ve ekmek gibidir...
Bana kalbi nasıl duyacağımı öğret Ne söylediğini anlamak için Mutluluk ritmi neye benzer Bunu öğret İçinde üzüntü , acı ve ağlamak olmasın
Öğret bana canım İyi bir öğrenci olacağım Herşeyi bilmen mümkün değil Bilinmezleri birlikte öğrenelim
Bana tüm sırlarını şöyle Bunu saklayacağım söz veriyorum Işıklı kıvılcımlarla örelim hayatı İlmek ilmek işle Beni
Ellerim ellerinde Çocuk saflığımla sana sığındım Bana öğret Senin içine işlemek istiyorum Bana seninle yaşamayı öğret
Askıda şiir var; İster giy üzerine hünkar ol İster çıkar tüm ezberlerini Tanrıya yakın, üryan ol.. İster demle çay iç onunla İster uzaktan seyret Dem ol... İster al içine kayna kayna mırra ol İster aşksız sofralarda tatsız tuzsuz kahve ol... Askıda şiir var dedim Yarin gözlerine dalıp dalıp Yazılmış İstersen bak o gözlerin içine Bebeği ol İstersen kör gözlerde kaybol. Askıda şiir var dedim Ya oku onu alim ol Ya da bırak hak eden alsın Kimseye gölge ol.......
" Kelimeler biriktirirdim bir zamanlar,
gönül heybem dolar da taşardı.
Kimini çaldılar, çoğunu kırdılar;
şimdi sadece "merhaba" kaldı.
İzah edeyim sen sormadan:
Tebessümüm doğuştan da
suskunluğum sonradan...."
-Huzurevinin müdürü, emekliliğini beklediği son günlerin birinde, en kıdemli çalışanını yanına çağırır ve merakla "Payidar abi. Bundan otuz sene önce işçi alımı konusunda çok sıkıntılar çektiğimiz zamanları çok iyi hatırlarsın. Aldığımız işçilerden, huzurevindeki yaşlı insanlara kötü davrananlar oluyordu. Biz de neredeyse günaşırı işçi değiştirmek zorunda kalıyorduk.
Ben bıkıp usanmıştım yanlış işçi seçimlerinden. Ve bir ara sana bıraktım. Görevi sen üstlendin. Sen hangi işçiyi aldıysan, o günden bu güne tek bir sıkıntı çekmedik. Yaşlılarımız da çok iyi davrandılar. Merak ettiğim şu: Sen neleri göz önünde bulundurarak onları işe aldın? Nasıl bu kadar isabetli kararlar verebildin? Nasıl bir tecrübedir bu? "diye sorar.
Payidar efendi, müdürün sorularından sonra bulundukları odanın camına sabitler bakışlarını. Huzur evinin avlu kapısından, binaya kadar olan patika yola derin derin bakar. Sonra eliyle o patika yolu göstererek işaret eder:
"Evet müdürüm çok iyi hatırlıyorum o günleri. Biz o zamanlar işçi için gazeteye ilan verdiğimizde, iyi ve buradaki yaşlı insanlara asla zarar vermeyecek incelikte gönlü güzel insanlar bulmayı umuyorduk. Siz bu görevi bana verdiğinizde, bu patika yolun sonunda binanın kapısında bekledim her bir başvuru yapan işçiyi.
Bilirsiniz patika yol baştan sona karınca yuvalarıyla doludur. Ve binlerce karınca patika yola serilmiş gibidir. Başvuru için gelenlerden kimisi yuvaları ve karıncaları göz göre göre ezerek geçerdi. Kimisinin ise karıncaları ezmemek için yolun kenarındaki taşlara basa basa yürüdüğünü gördüm.
O an dedim ki kendi kendime: Yürüdüğü yolda karıncayı ezmemeye bile özen gösteren insan, yaşlı insanları hiç incitir mi? Yani tecrübeyle alakası yok müdürüm. Çok şükür vicdanlı merhametli insanları görerek çok doğru tercih yapmışım."
" Bu hayatta;
ya müziğin ritmini
ya da kalbinin ritmini dinleyeceksin ...
Kalp atıyorsa
Şükredeceksin....."
" İki insanın birbirleriyle karşılaşmaları kadere..
Karşılaştıktan sonra da yan yana kalmaları onların gayretine bağlıdır..."
Ali.
Bir sevgi olsun yüreğinde,
petek petek bal sende
çiçek sende meyve veren dal sende
ben desem ki pembe sende, al sende
bir ucu değsin çöllere aşkın
bu ne güzel hal sende...Beni de bu ummana sal sende
Hani bir gün yolu şaşır
gel kapımı çal sende
yerin yokmu ah yüreği yaralım?
gel, bu fakir yüreğimde kal sende..
Saffet çakır
" Mutluyum....
Çünkü; yol yakınken dönüşlerim var.
Huzuruma şaşırmayın
Çünkü yarı yolda duranlardan, koşar adım gitmişliğim var...
Kızmayın aşktan caymışlığıma,
Benim karşıdan tanımama gibi bir özrüm var..
Gelsin hayat bildiği gibi, elinde ne varsa hayata dair,
Ötesi hiçbir şey ya da vesair.....
Hani demiş ya şair,
'Mutluluğu sende bulan senindir',
Gerisi Misafir...."
" Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında,
Önemli olmaz düştüğün yerler, atıldığın kuyular, aldığın yaralar,
yalan çıkan
bildiğin tüm doğrular..
İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile
çabuk iyileşir o zaman..
Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen, anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen,
yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan,
seni olduğun gibi kabûl eden,
değiştirmeye çalışmayan,
istediği kalıplara uymasan da seni sevmekten vazgeçmeyen biri varsa eğer,
Korkma incinmekten,
bırak sıyrıklar olsun dizlerinde,
öper ve geçer..... "
Aralık Biterken
" Aralık kalan kapı kapanır
ışıklar söner, hayata çekilir perdeler
sanki bir mevsim ölür içimizde
dağılır, küser, örselenir çiçekler
gidenlere hasret,
özlemle birleşir içimizde
Aralık kalan kapı yeniden açılır
yeniden umut tohumları yeşerir
yeniden ocaklar yanar
toprak bağrını açar,
yeniden bir Ocak'ta umuda uyanır insan
yeniden, yeni yılda, Ocak'ta
sevgiyle özlemle umutla
gelecek daha nice yıllara ...."
". Uçmak için kuş olmak gerekmiyor..
Küçük sevinçler olsun yeter...."
Süreya
". Ve çay ;
Kelimeler tükendiği de
Arayı dolduran en güzel ikramdir..."
" 'Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek....''
Kafka
Sokak şarkıcısı şarkılar çalıp söylüyordu kemençe eşliğinde.
Buz kesiyordu gece oysa
Ayaz soğuktan titriyordu
ve ellerim ellerinde.
Yüreklerde kocaman ateş volkan misali
kalp dağlarından kül seriyordu yollara.
Biz sevda türküleriyle ısınırken gece boyu,
Şafaklardan ışık hüzmesi doluyordu dünyaya ...
G , Taş
"Yalnız kaldığınızda,
canınız yandığında,
ağladığınızda
Ve
uyandığınızda sağ elinizi kalbinizin üstüne koyun,
çünkü
Sevdikleriniz hep ordadır”...
" Zorluklar seni üzmek için değil,
Allâh'a yakınlaşman için gönderilir... "
Elhamdülillâh Âlâ Küllî Hâl.
" Affettiğimden değil,
boşverdiğimden üzerinde durmuyorum
çoğu şeyin.
Ve mutlu olduğum için değil,
güçlü olduğum için gülüyorum...."
". Tahta diye küçümsenen pinokyo'nun bile
Yalan söyleyince burnu uzuyordu.
Ya şimdiki insanlar...
Yüzü bile kızarmıyor..."
Coelho
" Denize zaafım,
gökyüzüne vurgunluğum,
insanlara kırgınlığım var.."
Bir kahve falında çıkmıştı gözlerin,
Ben fala değil gözlerine inandım.
Falsız kalınırdı belki ama,
Yazık gözlerinsiz kaldım.
Saçlarını başının arkasında,
...toplamak için kullandığın;
Kalemle yazılırdı en güzel aşk şiirleri.
Savruldu saçların...
Şiirsiz kaldım...Takabilirsin artık,
Saçlarının prangasıdır dediğim tokaları,
Ki; haylaz güz rüzgarları,
Uçurmasın başka bir yüze saçlarını.
Seni düşünmeye dalıp,
Çoğu zaman ilk yudumunu,
Şekersiz içtim çaylarımın.
Tuhaf; unutkanlığım oluyordun,
Ama unutulmuyordun.
Su değince acıyor,
Giderken yüreğimde bıraktığın yara.
Ne vakit bir yağmura yakalansam kaçıyorum.
Her yağmurda üzerim değil,
Yüreğim ıslanır diye korkuyorum
.Yan yana tutuşturulan
...iki kibrit çöpüydük.
Ayrı yönlere eğilirken başımız.
Söndük...
Şimdi birbirini hiç göremeyecek,
İki ayrı yüzü gibi
...bir madeni paranın,
Aşk kadar uzağız, acılarımız kadar yakın.
Y. Sarıahmet
". Duygularım anestezi altında
Herşeyi görüyorum
Herşeyi işitiyorum
Ama artık hicbirsey hissetmiyorum..."
“ Sevgi, yorgun olduğunda bile, seni gülümsetebilen şeydir....”
Coelho
Yağmur bekliyorum; yağmıyor,
Seni bekliyorum; gelmiyorsun.
Ya yağmur da seni bekliyor,
Ya sensizlik bir yağmur,
Islatıyor bilmiyorsun
.Ölçüsüz şiirler yazıyorum,
Ki; seni sevmek gibi bir şey bu.
Almıyor kalıplar.
‘’Sen'’ fazla geliyor şiirlere,
Sensizliğe yüreğim dar.
Sensiz harflerle söylenince,
Sessizleşiyor kelimeler.
Dört yanı hasretinle çevrili bir adada,
Konuşsam duymuyor kimse,
Sustukça daralıyor çember.
Yine de öğreniyorum görmeyi;
Bardağın dolu tarafını.
Yoksa bir bardak çaya,
Kaç hatıra karıştırır insan.
Başka hiçbir hüzne dudak payı bırakmadan
.Hem çok şeyde istemiyorum artık hayattan;
Gülüşün kadar sade bir yaşam.
İlk sana açsam gözlerimi sabah olunca,
Ne var sana yumsam her akşam.
Y . Sarıahmet
". Ne sebeple olursa olsun
Hatanızın üzerine kara kara düşünmeyin ..
Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanma değildir..."
" Sen ve ben ;
Acıdan bir dağız,
Sen ve ben ;
Bu dünyada bir daha hiç karşılaşmayacağız..."
" okumadığı için cahil kalandan daha kötüsü
Okuduğu halde cahil kalandır...."
Çay bile iki şekerle güzel,
Kimse yalnız olmamalı sevgilim gel.
Severdin karanlığı,
Gözlerine benziyor derdin.
Ondan mı bir gece vakti,
Gözlerime karışır gibi gittin?
En büyük zevkin değil miydi;
Koklamak yeni baskı kitapları.
Gel yüreğime yazdım bak
yokluğunda tüm hatıraları.
Yeniden kullanmak için,
Tornistan edilen paltom gibi,
Saklıyorum İçimde her izi.
Usandım kesirli sayılardan,
Payıma hep hasretten paydalar.
Gel sevgilim,
Bir sen etmiyor iki beni toplasalar.
Y . Sarıahmet
" Sevgiyle güzelleşmeyen insanlardan kork mathilda...
Onları hicbirsey mutlu edemez..."
Herkesin yüreğine çiçekler açtıran o
"umut"
benim saçlarıma aklar düşürdü..
Sustuğum yerde
Bir şeyler kırılıyor..."
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun...?
Arif
Mabedimdeki ela gözlü tatlı adam
Bir çocuğun gözlerini tasiyorsun
Mucizelere olan inançla parlıyorlar
Hafif ve yumuşak ferahlık yatıyorlar
Mabedimdeki adam
Bana nasıl yaşayacağımı öğret
İçimdeki çocuk saflığını kaybetmesin
Bir tırtilin koza örmesi gibi
Hayatı nasıl saracağımı öğret
Bana nasıl sevileceğini öğret
Bulutların üstünde ve yıldızlara yakın
Gökyüzünden daha derin
Aşkınla susuzluğumu gider
Öyle ki senin aşkın su ve ekmek gibidir...
Bana kalbi nasıl duyacağımı öğret
Ne söylediğini anlamak için
Mutluluk ritmi neye benzer
Bunu öğret
İçinde üzüntü , acı ve ağlamak olmasın
Öğret bana canım
İyi bir öğrenci olacağım
Herşeyi bilmen mümkün değil
Bilinmezleri birlikte öğrenelim
Bana tüm sırlarını şöyle
Bunu saklayacağım söz veriyorum
Işıklı kıvılcımlarla örelim hayatı
İlmek ilmek işle Beni
Ellerim ellerinde
Çocuk saflığımla sana sığındım
Bana öğret
Senin içine işlemek istiyorum
Bana seninle yaşamayı öğret
@. Elena Vinogradova
Askıda şiir var;
İster giy üzerine hünkar ol
İster çıkar tüm ezberlerini
Tanrıya yakın, üryan ol..
İster demle çay iç onunla
İster uzaktan seyret
Dem ol...
İster al içine kayna kayna mırra ol
İster aşksız sofralarda tatsız tuzsuz kahve ol...
Askıda şiir var dedim
Yarin gözlerine dalıp dalıp Yazılmış
İstersen bak o gözlerin içine
Bebeği ol
İstersen kör gözlerde kaybol.
Askıda şiir var dedim
Ya oku onu alim ol
Ya da bırak hak eden alsın
Kimseye gölge ol.......
Saba