Bir çığın düşmesi sese bağlıdır Koptum, davet eden sese vurgunum! Döndüm döndüm... Çılgın gönlüm dağlıdır Sana kavuştuğum için durgunum Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Ya acımasızca itmişim seni Ya da paramparça etmişim seni! .. Ne zaman bırakıp gitmişim seni? Arkandan koştuğum için yorgunum Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Çığın kalbi vardı, sıcaklığı da... Hücre hücre farklı berraklığı da... Beyazda gizlenen ufaklığı da... Fark edemediğin için dargınım Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Büyüyerek, ezip geçtim, her yeri! .. Uzaklaşmasaydın, gelseydin beri! .. Bir ceset olarak girdin içeri Hem mezarın oldum, hem de sorgunum Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Düse kalka çiktim yola Yorulsamda vermem mola Basim koydum ben bu yola Onikiden vuracagim Çektim hayat çilesini Düsünmedim hilesini Yasamanin zirvesini Onikiden vuracagim Hayattayim bir basima Göz koyamam el asina Hedefimi tek basima Onikiden vuracagim
İnsanlar yüzyıllardır su altına sadece zevk veya merak için değil, inci, mercan, sünger gibi şeyleri çıkarıp, geçimlerini sağlamak için de dalmışlardır. Deniz seviyesinde hava basıncı 1 atmosferdir. İnsan vücudunun solunum ve dolaşım sistemi bu basınca ayarlıdır. Ancak suyun içinde, derine gittikçe, her 10 metrede basınç 1 atmosfer daha artar. 30 metre derinliğe inildiğinde, akciğer kapasitesi dörtte birine düşer, kan basıncı artar, vücut ısısı düştüğünden kalbin atış hızı artar, bilinç bulanıklığı başlar. Bu nedenle yardımcı gereç kullanmadan 30 metrenin altına inmek tehlikelidir. Ancak tüple dalışında kendine özgü sorunları vardır. Derinde dış basıncın yüksek olmasından dolayı tüpten solunan havanın içindeki oksijen, azot gibi gazlar, dokulara daha küçülmüş bir hacimle dağılırlar. Eğer su yüzeyine süratle çıkılırsa, basıncın azalmasıyla bu gazlar da süratle genleşir. Oksijen dokularda kullanıldığından sorun yaratmaz, ama özellikle azot gazı damarlarda süratle genleşerek, damar tıkanıklığı, akciğer yırtılması ve hatta felç gibi önemli vücut hasarlarına yol açar. Bu şekilde vurgun yiyenler, süratle basınç odalarına alınırlar. Burada tekrar vurgun yediği derinlikteki basınç verilir ve dengeli olarak azaltılır. Bir başka önlem de vurgun yiyeni, aynı derinliğe tekrar indirmektir. Vurgun yememek için yüzeye yavaş çıkılmalı, hatta belirli derinliklerde beklenmelidir. İdeal çıkış hızı dakikada 20 metre olup, pratikte eğitmenler bunu dalgıç adaylarına 'yüzeye gelen en küçük hava kabarcığından daha hızlı çıkma' şeklinde öğretirler.
Lise üç.. aşığım.. bir de üstüne gelmiş ayrılık.. mezun oluyoruz..kepleri fırlatacağız ama...son su savaşları başlıyor lise 3 lerde..pasta savaşları... ve gitarlar eşliğinde günlerce sabahtan akşama kadar hep bir ağızdan ayrılık şarkıları söyleniyor...^^ayrılık ayrılık aman ayrılık^^ deniliyor...gözlerde hüzün... dostlar sımsıkı sarılıyor biribirlerine..adresler alınıyor, telefonlar veriliyor......üniversiteye gidilecek...ağlaşılıyor hatta...ve ben mavi gözlü devin gözlerinin içine bakıyorum her bu şarkıyı okuyuşumuzda...mavi gözlü dev bana eşlik ediyor o güzel sesiyle...ve düet yapıyoruz...
vurgun yemiş misali olan aşkımızın düetini....bilmeden....
vurgun yemiş misali gönlüm tutuldu aşka ciğerimden yaniyorum ben bu defa başka bu yangin benle ölünceye dek yaşasin varsin dünyanin o son günü sen beni arayacaksin
doymadim, doyamadim, sevmelere seni ben kimseyi koyamadim yerine yeniden saymadim, sayamadim, sensiz geçen yillari ne inkar ne itiraf bu, yalnizca sitem
zannetme bir gün geri dönmek değil niyetim hasrete teslim oldum asla gelmeyeceğim bu yangin benle ölünceye dek yaşasin varsin dünyanin o son günü sen beni arayacaksin
doymadim, doyamadim, sevmelere seni ben kimseyi koyamadim yerine yeniden saymadim, sayamadim, sensiz geçen yillari ne inkar ne itiraf bu, yalnizca sitem......
..VURGUNuM BEN SANA
Bir çığın düşmesi sese bağlıdır
Koptum, davet eden sese vurgunum!
Döndüm döndüm... Çılgın gönlüm dağlıdır
Sana kavuştuğum için durgunum
Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Ya acımasızca itmişim seni
Ya da paramparça etmişim seni! ..
Ne zaman bırakıp gitmişim seni?
Arkandan koştuğum için yorgunum
Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Çığın kalbi vardı, sıcaklığı da...
Hücre hücre farklı berraklığı da...
Beyazda gizlenen ufaklığı da...
Fark edemediğin için dargınım
Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Büyüyerek, ezip geçtim, her yeri! ..
Uzaklaşmasaydın, gelseydin beri! ..
Bir ceset olarak girdin içeri
Hem mezarın oldum, hem de sorgunum
Vurgunum ben sana, hâlâ vurgunum!
Onur Bilge
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=589334&order=oto
İlk sayfadaki 3. şiir
(bakınız: zaman, şiir, para, büyü, antoloji.com, rakı, uzak, aydın, beyaz, lara)
Bu mesajımı sil
Düse kalka çiktim yola
Yorulsamda vermem mola
Basim koydum ben bu yola
Onikiden vuracagim
Çektim hayat çilesini
Düsünmedim hilesini
Yasamanin zirvesini
Onikiden vuracagim
Hayattayim bir basima
Göz koyamam el asina
Hedefimi tek basima
Onikiden vuracagim
'...Vurgun yemiş misali gönlüm tutuldu aşka
Ciğerimden yanıyorum ben bu defa başka
Bu yangın benle ölünceye dek yaşasın varsın
Dünyanın o son günü sen beni arayacaksın...'
yediğinle kalırsın..alabora olmuşçasına..toparlanana helal olsun!
yediğinle kalırsın..albora olmuşçasına..toparlanana helal olsun!
caisson hastalığı
Vurgun yemek nasıl olur?
İnsanlar yüzyıllardır su altına sadece zevk veya merak için değil, inci, mercan, sünger gibi şeyleri çıkarıp, geçimlerini sağlamak için de dalmışlardır.
Deniz seviyesinde hava basıncı 1 atmosferdir. İnsan vücudunun solunum ve dolaşım sistemi bu basınca ayarlıdır. Ancak suyun içinde, derine gittikçe, her 10 metrede basınç 1 atmosfer daha artar. 30 metre derinliğe inildiğinde, akciğer kapasitesi dörtte birine düşer, kan basıncı artar, vücut ısısı düştüğünden kalbin atış hızı artar, bilinç bulanıklığı başlar. Bu nedenle yardımcı gereç kullanmadan 30 metrenin altına inmek tehlikelidir.
Ancak tüple dalışında kendine özgü sorunları vardır. Derinde dış basıncın yüksek olmasından dolayı tüpten solunan havanın içindeki oksijen, azot gibi gazlar, dokulara daha küçülmüş bir hacimle dağılırlar.
Eğer su yüzeyine süratle çıkılırsa, basıncın azalmasıyla bu gazlar da süratle genleşir. Oksijen dokularda kullanıldığından sorun yaratmaz, ama özellikle azot gazı damarlarda süratle genleşerek, damar tıkanıklığı, akciğer yırtılması ve hatta felç gibi önemli vücut hasarlarına yol açar.
Bu şekilde vurgun yiyenler, süratle basınç odalarına alınırlar. Burada tekrar vurgun yediği derinlikteki basınç verilir ve dengeli olarak azaltılır. Bir başka önlem de vurgun yiyeni, aynı derinliğe tekrar indirmektir.
Vurgun yememek için yüzeye yavaş çıkılmalı, hatta belirli derinliklerde beklenmelidir. İdeal çıkış hızı dakikada 20 metre olup, pratikte eğitmenler bunu dalgıç adaylarına 'yüzeye gelen en küçük hava kabarcığından daha hızlı çıkma' şeklinde öğretirler.
Lise üç..
aşığım..
bir de üstüne gelmiş ayrılık..
mezun oluyoruz..kepleri fırlatacağız ama...son su savaşları başlıyor lise 3 lerde..pasta savaşları...
ve gitarlar eşliğinde günlerce sabahtan akşama kadar hep bir ağızdan ayrılık şarkıları söyleniyor...^^ayrılık ayrılık aman ayrılık^^ deniliyor...gözlerde hüzün...
dostlar sımsıkı sarılıyor biribirlerine..adresler alınıyor, telefonlar veriliyor......üniversiteye gidilecek...ağlaşılıyor hatta...ve ben mavi gözlü devin gözlerinin içine bakıyorum her bu şarkıyı okuyuşumuzda...mavi gözlü dev bana eşlik ediyor o güzel sesiyle...ve düet yapıyoruz...
vurgun yemiş misali olan aşkımızın düetini....bilmeden....
vurgun yemiş misali gönlüm tutuldu aşka
ciğerimden yaniyorum ben bu defa başka
bu yangin benle ölünceye dek yaşasin varsin
dünyanin o son günü sen beni arayacaksin
doymadim, doyamadim, sevmelere seni ben
kimseyi koyamadim yerine yeniden
saymadim, sayamadim, sensiz geçen yillari
ne inkar ne itiraf bu, yalnizca sitem
zannetme bir gün geri dönmek değil niyetim
hasrete teslim oldum asla gelmeyeceğim
bu yangin benle ölünceye dek yaşasin varsin
dünyanin o son günü sen beni arayacaksin
doymadim, doyamadim, sevmelere seni ben
kimseyi koyamadim yerine yeniden
saymadim, sayamadim, sensiz geçen yillari
ne inkar ne itiraf bu, yalnizca sitem......