Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Kimya Hatun
Kimya Hatun

EY UZAKLAŞTIKÇA GÖNLÜME YAKLAŞAN SEVGİLİ. BİR AH DESEM DUYAR MISIN FERYAD-I KALBİMİ?BEN IRAKLARDA SUSKUN BİR MEVLEVİ.SEN İSE KALBİMİN AŞK-I KIYAMETİ...

  • tuana23.04.2009 - 02:11

    'tüvana' Farsça bir kelime olup 'güçlü' anlamına gelmektedir Türkçe'ye tuana olarak geçmiştir Tuana 'Cennete ilk düşen yağmur damlası' şeklinde de kullanılır
    sorularla islamiyet

  • 23 nisan23.04.2009 - 02:04

    Ulu önder Atatürk hem çocuklara olan sevgisinden hem de bugünlerin sonsuza kadar unutulmamasını istediği için Türkiye Büyük Millet Meclisi' nin açıldığı yani Türk Milletinin özgürlüğe adım adım yaklaştığı günü (23 Nisan 1920) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak adlandırılmasını istemiş ve yarının büyüklerine hediye etmiştir.
    Türk Milleti özgürlüğüne ve bağımsızlığına tarih boyunca büyük önem vermiştir. Türklerin bu yaşayış biçimine yönetim biçimi ise demokrasidir. Türkler demokrasiyi ilkel çağlardan itibaren kullanmaya başlamış ve bunu bir yaşayış biçimi haline getirmiştir. Türkler bu yaşayış biçimine kasteden tüm düşmanlara karşı savaş açmış ve bu savaşlarda üstünlük sağlamaya var gücüyle çalışmıştır.
    Mustafa Kemal de bağımsızlığa verdiği önemi: ' Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir ' sözüyle dile getirmiştir. O bu sözüyle geçmişten bu güne Türklerin özgürlüklerine verdiği önemi de belirtmiştir.
    Bizlere düşen ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin özgürlüğünü ne şartlar altında kazandığını asla unutmamaktır. Unutmamalıyız ki, bugün bile ülkemizi parçalamak isteyen düşmanlara karşı şartlar ne olursa olsun başkaldırıp direniş gösterebilelim.

  • dua etmek23.04.2009 - 01:50

    Kuran'a Göre Dua

    'Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek' anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre 'kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi' ya da 'gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi' şeklinde tanımlanmaktadır.

    Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah'ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.

    İnsanların başka bir bölümünde de son derece hatalı bir dua anlayışı hüküm sürmektedir. Bu insanlar için dua, küçük yaşlardan itibaren ailenin yaşlı bir ferdi tarafından öğretilen anlaşılmaz bazı sözlerdir. İnsanların bu tür dualarında Allah'ın varlığı, birliği, büyüklüğü, kudreti, insanları sürekli olarak görüp-işittiği, dualara icabet edeceği fazla düşünülmez. Önceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa kitabımızın da konusu olan, Allah'ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua çok farklıdır.

    Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır.

    İnsan kulluk bilincinde olduğu sürece Allah Katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah'a yönelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı büyüklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.

    Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında 'Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya' olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir.

    İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır.

  • Tasavvuf Ehlinden Özlü Sözler18.04.2009 - 02:09

    'Kafir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allh'ü Taala'yı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol.'

  • fuzuli18.04.2009 - 01:59

    “ Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir ”

  • fuzuli18.04.2009 - 01:59

    “ Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar.
    Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar ”

  • Fecr-i Âtî18.04.2009 - 01:54

    Fecri Ati topluluğunun yazarları Celal Sahir, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Mehmet Fuat, Tahsin Nahit, Mehmet Behçet, Faik Ali, Refik Halit,Yakup Kadri, Hamdullah Suphi, Fazıl Ahmet, Şahabettin Süleyman...

  • edebiyat18.04.2009 - 01:50

    Duygu ve düşüncelerin söz ya da yazıyla etkili ve güzel bir biçimde anlatılması sanatına edebiyat denir. Edebiyat, sözcüğü Arapça ‘’edep’’ sözcüğünden türemiştir. Edebiyat sözcüğü ilk kez Tanzimat döneminde Şinasi tarafından kullanılmıştır. Şinasi’den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ‘’şiir ve inşa’’ denilmekteydi.

  • dinsizin hakkından imansız gelir18.04.2009 - 01:47

    Acımasız, kötü, insafsız ve ahlaksız bir kişinin hakkından ancak ondan daha kötü bir kişi gelebilir.

  • atasözü18.04.2009 - 01:41

    Atasözlerinin Özellikleri:
    Bu sözler törelere, geleneklere, tecrübelere, akla ve gerçeğe dayanır.
    Halkın ortak düşüncesini, inancını, duyusunu, ahlak anlayışını, kültürünü, felsefesini yansıtırlar. Kültürün aynasıdırlar. Eğitici ve öğreticidirler. Genellikle mecazi bir anlam taşırlar.
    Anonimdirler. Halk arasında dilden dile dolaşarak gelecek kuşaklara aktarılırlar. Söz ve mâna sanatlarıyla (seci, tezat, cinas, akis, mübalağa) örülmüşlerdir. Kalıplaşmış, doğal (tabii) , kısa ve özlü sözlerdir.