Sizi ben yoklama defterinden öğrenmedim Haylaz çocuklarım Sınıfın en devamsızını Bir sinema dönüşü tanıdım Koltuğunda satılmamış gazeteler Dumanlı bir salonda Kendime göre karşılarken akşamı Nane şekeri uzattı en tembeliniz Götürmek istedi küfesinde Elimdeki ıspanak demetini En dalgını sınıfın Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun Palto ayakkabı yüzünden Kiminiz limon satar Balıkpazarı’nda Kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı Tereyağındaki vitamini Kalorisini taze yumurtanın Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta Çevresini ölçtük dünyanın Hesapladık yıldızların uzaklığını Orta Asya’dan konuştuk Laf kıtlığında Birlikte neler düşünmedik Burnumuzun dibindekini görmeden Bulutlara mı karışmadık Güz rüzgârlarında dökülmüş Hasta yapraklara mı üzülmedik Serçelere mi acımadık kış günlerinde Kendimizi unutarak
Bazen anlıyorum Bazen anlamıyorum Annemi Babamı Ninemi Annem şöyle der Göstererek beni –Cin gibi maşallah Cin ne demek Gibi ne demek Babam diyor ki Bana bakarak –Altını üstüne getirmiş Evin Hiç yapabilir miyim Dediklerini Ninemse der bana –Topaç gibi Bir dedem Açık insan Pek de zeki Dilinden bal akar Attaya gidelim der Göz kırpar Okşar Sever Bir de gıdıklar Dedemi çok anlıyorum
__ ben derse kalkmış bir çocuğum korku ve heyecanla durmadan anlatıyorum kapıcı beşir elindeki pirinç çanı çala çala dolaşıyor dışarıda öğretmenim inatçı ille de bir not vermek istiyor bana açtırmıyor kapıyı anlat çocuğum diyor anlat bakalım ah şu an bir kedi miyavlasa gülsek ya da nal sesleri dolsa sınıfa haritalar canlansa sepetimde patates yemeği var bir de portakal nedense sınıfın en çalışkanı oluyor oğlanlar atilla var enis var yanakları al al saçları kolonyalı va kolalı beyaz yakalarıyla seviyorum onları öğretmen dersi bitirmiyor görüyorum bir gözyaşı seli ve kara bulutlar göç yollarını izleyerek geliyor üstüme doğru ben öğrendiğimi hemen unutuyorum ve ezberlediğimi de öyle karışık anlatıyorum ki devrilmiş bir kova su gibi kimse kullanamıyor bir daha sözcüklerimi ama hâyal bilgim pekiyi
Üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu Anlam olmak için yeterince çıplaktın Şiirin nasıl bir şey olması gerektiğini Hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım: Ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin Cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir Üsküdar'dan o rüyaya baktım: maviydin Bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini! Usul usul inandım güzelliğin hatırına yağan Yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım Uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut Burada içimize yağacaktır, inandım, mavi Bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın! Gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin Nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu: Öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka Hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlatıyorsa Ona inanıyorum, beni hatırılamasa da, biliyorum Bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...
Şimdi'si yitik diziyor diziyor notalarını, göğe ışık üzerine boncuklarını, ucuza getiriyor varlığını sonsuzun sessizliğiyle sonlunun gürültüsü arasında, O bitirince kıyısında gezindiği yol çöküyor...
Şimdi'si yitik bundan yazıyor yazıyor enine boyuna içini ve dışını ve yeri ve göğü ve suyu, bindiği kadırga o inince batıyor.
bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında
billur bir kuş gibi.
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu...
___ İ. Tenekeci
Sizi ben yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı’nda
Kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya’dan konuştuk
Laf kıtlığında
Birlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgârlarında dökülmüş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak
___ Rıfat Ilgaz
Bazen anlıyorum
Bazen anlamıyorum
Annemi
Babamı
Ninemi
Annem şöyle der
Göstererek beni
–Cin gibi maşallah
Cin ne demek
Gibi ne demek
Babam diyor ki
Bana bakarak
–Altını üstüne getirmiş
Evin
Hiç yapabilir miyim
Dediklerini
Ninemse der bana
–Topaç gibi
Bir dedem
Açık insan
Pek de zeki
Dilinden bal akar
Attaya gidelim der
Göz kırpar
Okşar
Sever
Bir de gıdıklar
Dedemi çok anlıyorum
___ Cahit Zarifoğlu
__
ben derse kalkmış bir çocuğum
korku ve heyecanla
durmadan anlatıyorum
kapıcı beşir
elindeki pirinç çanı çala çala
dolaşıyor dışarıda
öğretmenim inatçı
ille de bir not vermek istiyor bana
açtırmıyor kapıyı
anlat çocuğum diyor
anlat bakalım
ah şu an bir kedi miyavlasa
gülsek
ya da nal sesleri dolsa sınıfa
haritalar canlansa
sepetimde patates yemeği var
bir de portakal
nedense sınıfın en çalışkanı oluyor
oğlanlar
atilla var enis var
yanakları al al saçları kolonyalı
va kolalı beyaz yakalarıyla
seviyorum onları
öğretmen dersi bitirmiyor
görüyorum bir gözyaşı seli ve kara bulutlar
göç yollarını izleyerek
geliyor üstüme doğru
ben öğrendiğimi hemen unutuyorum
ve ezberlediğimi de öyle karışık anlatıyorum ki
devrilmiş bir kova su gibi
kimse kullanamıyor bir daha sözcüklerimi
ama hâyal bilgim pekiyi
__ Melisa Gürpınar
Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!
Üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu
Anlam olmak için yeterince çıplaktın
Şiirin nasıl bir şey olması gerektiğini
Hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım:
Ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin
Cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir
Üsküdar'dan o rüyaya baktım: maviydin
Bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini!
Usul usul inandım güzelliğin hatırına yağan
Yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım
Uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut
Burada içimize yağacaktır, inandım, mavi
Bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın!
Gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin
Nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu:
Öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
Hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlatıyorsa
Ona inanıyorum, beni hatırılamasa da, biliyorum
Bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...
Bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini!
____ Haydar Ergülen
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden...
__ Erdem Beyazıt
Durup da söyleyemediğin
adımsa gizli kapaklı
Sevda türküleri tuttursam da ben
telli duvaklı
Yanıma korlar mı adam seni
Koparıp acıtmazlar mı beni
Nafile yanar elim dudağım
Seni bana yar ederler mi
Yağmur bulutu unutursa
Dalında çiçeği kurutursa
Yar benden utanırsa
Düşündüm düşümden ayrı kaldım
...
Ey aşk, yaptığını beğendin mi,
Yetimler gibiyim ziyafetten aç dönen...
___ İbrahim Tenekeci
Şimdi'si yitik
diziyor diziyor notalarını,
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını
sonsuzun sessizliğiyle
sonlunun gürültüsü arasında,
O bitirince kıyısında gezindiği
yol çöküyor...
Şimdi'si yitik
bundan yazıyor
yazıyor enine boyuna
içini ve dışını ve yeri
ve göğü ve suyu,
bindiği kadırga
o inince batıyor.
____ Nilgün MARMARA