Zayıfmış gibi davranmaktan yorulan her güçlü kadına karşı,Güçlüymüş gibi davranmaktan yorulmuş zayıf bir erkek vardır Aptal” taklidi yapmaktan sıkılmış her kadına karşı,“Aklın sesi” gibi davranmak zorunda olmaktan sıkılmış bir erkek vardır. “Duygusal” diye etiketlenmekten bıkmış her kadına karşı,Ağlama ve hassas olma hakkı elinden alınmış bir erkek vardır. Dişiliği sorgulanan her kadına karşı,erkekliğini kanıtlayabilmek için rekabet etmek zorunda bırakılmış bir erkek vardır Araba tamirinin incelikleri”nden bihaber her kadına karşı,“yumurta haşlamayı” bile bilmeyen bir erkek vardır. İnsan iki kanatlı bir kuştur: -bir kanadı kadınlar, -diğeri erkekler. Ve her iki kanat da eşit düzeyde gelişmedikçe, İnsan uçamayacaktır
Bir kadın çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz. Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin.Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar. Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır.Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz.Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz.Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.Bunun nedeni ise engelleyemedikleri 'acıma' duygusudur. Bir kadın çılgındır aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur.Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.Hoyratça harcamaz yaratıcılığını.Sadece erkeğine saklar.Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır. Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.Yemek yemek su içmek bile.Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size.Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
Bu yazıları okuyunca kendi öğrencilik günlerim geldi aklıma. Sanki üzerinden çok yıllar geçmiş gibi.......Ben hep yurtta kaldım ama arkadaşım; şimdiki eşim evde kalırdı ev demeye dilim pek varmıyor ama. Camlarında perde olmadığı için çarşaf takardık hiç gün yüzü görmezdik. Komşular görmesin diye eve ayrı ayrı girerdik ama bütün komşular bizi nereli olduğumuzu, nerden okuduğumuzu her nasılsa bilirlerdi. Komşuların eve ani baskın yapmaları durumunda acil kaçış planları yapılır herkes ne yapacağını bilirdi. Hep makarna, bulgur pilavı, menemen yenir, memleketten yeni dönen arkadaşların evine ani baskınlar düzenlenir evden getirdiği her şeyin tadına bakılırdı. Temizlikten hiç bahsetmeyeceğim çünkü nadiren yapılırdı Yaşadığım en güzel yıllar o yıllardı.Şimdide o insanla evlendik,aynı evde kalıyoruz ama o yılların tadı bir başak idi....
ölüm için bir hafta önceden bir sürü edebi şeyler söyleyebilirdim ama yeni annesini kaybetmiş biri olarak ölüm = acı, büyük acı kalanlar için tabi.... kendini 'allah ele avuca düşürmedi ' gibi şeylerle teselli etmeye çalışmak ama içinden keşke ölmeseydide senelerce yatsaydı demek.anneler gününde henüz mezar taşı bile olmayan toprak yığınının önünde kalakalmak........ günün 24 saati onu düşünmek.... ah keşeke şunu yapmasaydım, öyle demeseydim diye ağlamak.... elinden hiç birşey gelmemesi
Önde zeytin ağaçları, arkasında yâr… Sene 1946… Mevsim sonbaharYâr, yâr… Seni… Kara saplı bıçak gibi Sineme sapladılar… Değirmen misali döner başım. Sevda değil… Bu bir hışım Tel tel çözülüp kalmışım…' (SİTEM, Bedri Rahmi Eyüboğlu
izlediğim bölümleri bile tekar tekarar izlediğim dizi. içim titreyerek, gözlerim dolarak seyrettiğim dizi.repliklerini bile ezberlediğim dizi
DEVE.....
müşteri
antika
beso
ağakişi
urgiye
tamara
bu isimler gerçekten var :))
Zayıfmış gibi davranmaktan yorulan her güçlü kadına karşı,Güçlüymüş gibi davranmaktan yorulmuş zayıf bir erkek vardır
Aptal” taklidi yapmaktan sıkılmış her kadına karşı,“Aklın sesi” gibi davranmak zorunda olmaktan sıkılmış bir erkek vardır.
“Duygusal” diye etiketlenmekten bıkmış her kadına karşı,Ağlama ve hassas olma hakkı elinden alınmış bir erkek vardır.
Dişiliği sorgulanan her kadına karşı,erkekliğini kanıtlayabilmek için rekabet etmek zorunda bırakılmış bir erkek vardır
Araba tamirinin incelikleri”nden bihaber her kadına karşı,“yumurta haşlamayı” bile bilmeyen bir erkek vardır.
İnsan iki kanatlı bir kuştur:
-bir kanadı kadınlar,
-diğeri erkekler.
Ve her iki kanat da eşit düzeyde gelişmedikçe,
İnsan uçamayacaktır
Bir kadın çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin.Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır.Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz.Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz.Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.Bunun nedeni ise engelleyemedikleri 'acıma' duygusudur.
Bir kadın çılgındır aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur.Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.Hoyratça harcamaz yaratıcılığını.Sadece erkeğine saklar.Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.Yemek yemek su içmek bile.Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size.Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
Beklenen gün gelecekse, çekilen ÇİLE kutsaldır.............
Bu yazıları okuyunca kendi öğrencilik günlerim geldi aklıma. Sanki üzerinden çok yıllar geçmiş gibi.......Ben hep yurtta kaldım ama arkadaşım; şimdiki eşim evde kalırdı ev demeye dilim pek varmıyor ama. Camlarında perde olmadığı için çarşaf takardık hiç gün yüzü görmezdik. Komşular görmesin diye eve ayrı ayrı girerdik ama bütün komşular bizi nereli olduğumuzu, nerden okuduğumuzu her nasılsa bilirlerdi. Komşuların eve ani baskın yapmaları durumunda acil kaçış planları yapılır herkes ne yapacağını bilirdi.
Hep makarna, bulgur pilavı, menemen yenir, memleketten yeni dönen arkadaşların evine ani baskınlar düzenlenir evden getirdiği her şeyin tadına bakılırdı. Temizlikten hiç bahsetmeyeceğim çünkü nadiren yapılırdı Yaşadığım en güzel yıllar o yıllardı.Şimdide o insanla evlendik,aynı evde kalıyoruz ama o yılların tadı bir başak idi....
ölüm için bir hafta önceden bir sürü edebi şeyler söyleyebilirdim ama yeni annesini kaybetmiş biri olarak ölüm = acı, büyük acı kalanlar için tabi.... kendini 'allah ele avuca düşürmedi ' gibi şeylerle teselli etmeye çalışmak ama içinden keşke ölmeseydide senelerce yatsaydı demek.anneler gününde henüz mezar taşı bile olmayan toprak yığınının önünde kalakalmak........ günün 24 saati onu düşünmek.... ah keşeke şunu yapmasaydım, öyle demeseydim diye ağlamak.... elinden hiç birşey gelmemesi
Önde zeytin ağaçları, arkasında yâr…
Sene 1946… Mevsim sonbaharYâr, yâr…
Seni…
Kara saplı bıçak gibi
Sineme sapladılar…
Değirmen misali döner başım.
Sevda değil…
Bu bir hışım
Tel tel çözülüp kalmışım…' (SİTEM, Bedri Rahmi Eyüboğlu
'Asya'm…
Al yazmalım… Selvi boylum…
Bitmemiş türküm.'
'aşk mı? emek mi? '
('SELVİ BOYLUM, AL YAZMALIM'dan) bence şimdiye kadar çekilen en güzel türk filmi.......
'Aşkta ölçü olur mu?
Ölçü olsa, aşk güzel olur mu? '
(HEP O ŞARKI filminde, (Zeki Müren-Belgin Doruk) Münir Özkul, Zeki Müren'i sorguluyor.)
'Aşk yoksullara göre değildir oğlum… Vaktimiz yok…'
('NONE BUT THE LONELY' filminde, oğul rolündeki Cary Grant ile annesi rolündeki -efsanevi aktris- Ethel Barrymore dertleşiyor.)