Her an bir yeni su vardı, Her yeni suda bir yeni an... Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı. Bitmiyordu köpüklerle renkler Bir başka damlada, Bir başka ışıkta başlamadan.
gün, uzayan gün. bitmeyen yol. yakıcı güneş. bir baş dönmesi yalnızca yaprak kımıldamayan bozkırda, bir rüzgâr özlemi, bir toprak kokusu yağmurdan sonra tükenen soluğumda.
Neden sonra insan bakar kendine aynada Kendini bilmeden yargılar Tutsaktır önyargılarına ,asarlar,keserler ,suçlarlar Görmezler hatayı hiç kendilerinde…
Sen, bizim özümüzsün, Hayata seninle başladık biz.
Kan ter içinde uyandığımız gecelerde Kana kana seni içtik hep, Seni tanıdıkça, tanıdık bizi yoktan var edeni Senden uzaklaştıkça kaybettik, kendimizi. Özümüzsün sen, Ey su, Bizi sensiz bırakma…
Çünkü,
Sen olduğun için varız biz, Sen oldukça var olacağız hepimiz...
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...
Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece.
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! ..
Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin! ..
Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil!
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin...
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin! ..
Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda! ..
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda! ..
Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil...
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç? ..
Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
İ.Ö.6. yüzyılda, filozof.Thales İlk yaratıcı maddenin su olduğunu söylemişti. İ.S.7. yüzyılda, Kur'an, Enbiya suresinde,'Biz her şeyi sudan yarattık' demektedir.
içimin suyu çekildi benim..sen kıyını yitirmişsin çok mu? içim şimdi kupkuru bir kuyu misali..derin,karanlık ve susuz.. bilirsin su yoksa bizde yokuz..ağlasam yükselir mi su?
aşka susadım,
gözlerinden liseli heyecanları
toplamaya geldim dün gece,
yoktun,
hani su hiç bitmeyecekti?
sana susadım,
düşlerim hala senin sıcaklığınla uyuyor,
susma,
susa bana adamım,
bitmeyen kavgam...
* Aşka Susamak, Yasemin Gülersoy
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an...
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada,
Bir başka ışıkta başlamadan.
* Kelimeler, Özdemir Asaf
Yazgı denilen akan suyun sürüklediği biçimde/ve kadar yaşarsın.
* Ortak Değerler
Suyun değeri, kuyu kuruyunca anlaşılır.
* Thomas Fuller
gün, uzayan gün.
bitmeyen yol.
yakıcı güneş.
bir baş dönmesi yalnızca
yaprak kımıldamayan bozkırda,
bir rüzgâr özlemi, bir toprak kokusu
yağmurdan sonra tükenen soluğumda.
gecenin karanlığı inmeden
sulara, uzak sulara.
* Başka Yerlerde, Başka Düşler,
Cevat Çapan
Yumuşak ve ince olduğuna aldanma;
su, önüne çıkan her şeyi sürükleyecek ve parçalayabilecek kadar da güçlüdür.
* Lao Tzu
Eğildim, havuzu gümüşe boyayan dolunayın saydam tenine dokundum... Su ürperdi.
* Alıntı
İşte musluk, işte su,
Yıkan eşşoğlusu!
*.Benden Sonra Mutluluk, Özdemir Asaf
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından...
* Ah'lar Ağacı, Didem Madak
Tırtıl dünyanın sonunun geldiğini düşündüğü anda kelebeğe dönüştü. *Adsız
Hayat bir nehire benzer, parıltıları akıp gider, sonunda çamur kalır. *Adsız
Yeryüzünde tek zannettiğimiz kadın, sayılamayacak kadar çoktur.
* Albertine Kayıp, Marcel Proust
Su gibi aziz şeyleri sudan sebeplerle kaybeder insan.
Suyu tüketmeyiniz yudum yudum içiniz,lütfen.! .))
Neden sonra insan bakar kendine aynada
Kendini bilmeden yargılar
Tutsaktır önyargılarına ,asarlar,keserler ,suçlarlar
Görmezler hatayı hiç kendilerinde…
Kendini küçük görmeyi bırak; sen yürüyen evrensin. *Mevlana
Verilen değeri kişinin kaldıramadığı, ağır geldiği durumlar vardır, insanı da, insanlığı da yıpratırlar.
Tanıyamamış olmanın verdiği düş kırıklığı,
bir süre sonra hiç tanımamış olma isteğine, bir başka deyişle "keşke" pişmanlığına dönüşür ne yazık ki...
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur aşkımız
Ve ölü kuşlar satılır çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Gitme
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde...
* Ahmet Telli'den ödünç dizeler...
(Gidersen Yıkılır Bu Kent)
işte böyle seslendi canlı sevdiğine
kuş da, hayvan da, insan da
su su su...
SU gibi aziz ol derdi büyüklerimiz, kendilerine su getirince..
her su içişimden sonra yarabbi bundan(su) daha lezzetli bişey yarattınmı diye sorardım.
Su
sayfama ağıyor bir büyük sızı
başkalaşıyor alem gözlerinin deminde
bir akşamın özündeyiz işte
sabahın köründe
sevda sözleri fısıldayarak
şiire aşka fikre karışarak
bizi yeryüzünün halleri bağlamaz
bağlamaz yedi kat yüksekliğimizi
sarsak kuramlar
sen bir resimsin sevgili
bir gökyüzü resmi
başımı kaldırıp bak(a) madan
su dan gördüğüm
suyun ruhu bir enkaz değil ki
sözlerin buğusunda terleyen
bir yakarış değil
şiir değil aşk
seslerden suya inen levhalar var
hay diyoruz örneğin
su ya iniyor
ahh diyoruz
sudan yansıyor kalbimize
sayfama ağıyor bir büyük ağrı
birleşiyor yer ve gök
tek zamandan
dar mekandan geçiyoruz
alemi geziyoruz su ile
alemi seziyoruz su ile
@..
meğer,
suyu dalgalandıran çırpınışlarımmış.
Ey su,
Sen, bizim özümüzsün,
Hayata seninle başladık biz.
Kan ter içinde uyandığımız gecelerde
Kana kana seni içtik hep,
Seni tanıdıkça, tanıdık bizi yoktan var edeni
Senden uzaklaştıkça kaybettik, kendimizi.
Özümüzsün sen, Ey su,
Bizi sensiz bırakma…
Çünkü,
Sen olduğun için varız biz,
Sen oldukça var olacağız hepimiz...
Avucunla içtiğin,
Ne tatlıdır, kimbilir!
Nolur suyu bana da
Avuçlarından içir!
Arif Nihat Asya
su biliyor mudur?
su olduğunu..
yokuş biliyor mudur?
yorulduğunu..
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel,
su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,
ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...
Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...
Gürültünün parçası olursun sadece.
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,
lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden
su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın
en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için,
gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel,
su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi
yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! ..
Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil!
Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma,
ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin! ..
Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri...
Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel,
su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez,
tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de
kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil!
Vadiler varken önünde ve ovalar varken,
yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve
kaçılan olursun; seller, afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan
konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan
birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini,
kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin
anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının
ne kadarı olduğunu düşüneceksin...
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az
ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde
olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de
fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin! ..
Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye,
vapur da o saniyede gelmek zorunda! ..
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde
söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek,
anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda! ..
Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,
ama maalesef değil...
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan
bir tavşan gördün mü hiç? ..
Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden
susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler,
beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
Hayat ver...
İ.Ö.6. yüzyılda, filozof.Thales İlk yaratıcı maddenin su olduğunu söylemişti. İ.S.7. yüzyılda, Kur'an, Enbiya suresinde,'Biz her şeyi sudan yarattık' demektedir.
içimde
gözlerimden akıyor durmadan..
düş'tük madem
birlikte ayağa kalkalım
yıkılırsan yıkılırım..
içimin suyu çekildi benim..sen kıyını yitirmişsin çok mu?
içim şimdi kupkuru bir kuyu misali..derin,karanlık ve susuz..
bilirsin su yoksa bizde yokuz..ağlasam yükselir mi su?