Sen, bizim özümüzsün, Hayata seninle başladık biz.
Kan ter içinde uyandığımız gecelerde Kana kana seni içtik hep, Seni tanıdıkça, tanıdık bizi yoktan var edeni Senden uzaklaştıkça kaybettik, kendimizi. Özümüzsün sen, Ey su, Bizi sensiz bırakma…
Çünkü,
Sen olduğun için varız biz, Sen oldukça var olacağız hepimiz...
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...
Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece.
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! ..
Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin! ..
Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil!
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin...
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin! ..
Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda! ..
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda! ..
Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil...
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç? ..
Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
İ.Ö.6. yüzyılda, filozof.Thales İlk yaratıcı maddenin su olduğunu söylemişti. İ.S.7. yüzyılda, Kur'an, Enbiya suresinde,'Biz her şeyi sudan yarattık' demektedir.
içimin suyu çekildi benim..sen kıyını yitirmişsin çok mu? içim şimdi kupkuru bir kuyu misali..derin,karanlık ve susuz.. bilirsin su yoksa bizde yokuz..ağlasam yükselir mi su?
dihidrojen monoksit, hidrojen hidroksit H2O 18.0153 g/mol molekül kütleye sahiptir. Oksijen atomunun 2 yanında 104,5° açı oluşturacak şekilde bağlanmış iki hidrojen atomu bulunur. İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Su moleküllerinin bir tarafı negatif, bir tarafı pozitif yüklüdür. Bu nedenle suyun pozitif yüklü hidrojenleri diğer moleküllerin negatif yüklü kısımları ile zayıf da olsa bir bağ oluşturur. Hidrojen bağı denilen bu özel etkileşim sayesinde su molekülleri birbirlerine ve çevrelerinde bulunan diğer maddelere tutunurlar.
Eğer buz suda batmasaydı,soğuk bölgelerdeki göllerde yaşayan tüm canlılar ölümle tanışırlardı hemencik.
Vücudumuz % 15 su kaybederse ölüm kaçınılmazdır.
Su yaşam için gereken en az iki olgudan biridir.Karbon ve su yaşamın olmazsa olmaz iki kaynağıdır.
gönlünü açtı suya topraktan gelen hayallerini bıraktı yollardan geçti bilmediği diyarlar gezdi o anda ve o mekanda GÖNÜL SUYUM DEDİ TOPRAK TENİM bu can bende ayrılır
SU gibiyim... hayat veririm, hayat alırım, arındırırım, eğlendiririm, cesaretin varsa dibe dalarsan hiçbiyerde göremeyeceklerini görürsün, yüzeyde yüzmeyi tercih edersen iyidir hoştur ama yorarım. yüzmeyi bilmeyen gelmesin boğarım!
işte böyle seslendi canlı sevdiğine
kuş da, hayvan da, insan da
su su su...
SU gibi aziz ol derdi büyüklerimiz, kendilerine su getirince..
her su içişimden sonra yarabbi bundan(su) daha lezzetli bişey yarattınmı diye sorardım.
Su
sayfama ağıyor bir büyük sızı
başkalaşıyor alem gözlerinin deminde
bir akşamın özündeyiz işte
sabahın köründe
sevda sözleri fısıldayarak
şiire aşka fikre karışarak
bizi yeryüzünün halleri bağlamaz
bağlamaz yedi kat yüksekliğimizi
sarsak kuramlar
sen bir resimsin sevgili
bir gökyüzü resmi
başımı kaldırıp bak(a) madan
su dan gördüğüm
suyun ruhu bir enkaz değil ki
sözlerin buğusunda terleyen
bir yakarış değil
şiir değil aşk
seslerden suya inen levhalar var
hay diyoruz örneğin
su ya iniyor
ahh diyoruz
sudan yansıyor kalbimize
sayfama ağıyor bir büyük ağrı
birleşiyor yer ve gök
tek zamandan
dar mekandan geçiyoruz
alemi geziyoruz su ile
alemi seziyoruz su ile
@..
meğer,
suyu dalgalandıran çırpınışlarımmış.
Ey su,
Sen, bizim özümüzsün,
Hayata seninle başladık biz.
Kan ter içinde uyandığımız gecelerde
Kana kana seni içtik hep,
Seni tanıdıkça, tanıdık bizi yoktan var edeni
Senden uzaklaştıkça kaybettik, kendimizi.
Özümüzsün sen, Ey su,
Bizi sensiz bırakma…
Çünkü,
Sen olduğun için varız biz,
Sen oldukça var olacağız hepimiz...
Avucunla içtiğin,
Ne tatlıdır, kimbilir!
Nolur suyu bana da
Avuçlarından içir!
Arif Nihat Asya
su biliyor mudur?
su olduğunu..
yokuş biliyor mudur?
yorulduğunu..
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel,
su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...
İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,
ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...
Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...
Gürültünün parçası olursun sadece.
Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,
lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden
su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın
en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için,
gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel,
su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi
yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! ..
Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil!
Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma,
ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!
Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin! ..
Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri...
Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel,
su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez,
tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de
kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...
Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil!
Vadiler varken önünde ve ovalar varken,
yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve
kaçılan olursun; seller, afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan
konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan
birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu, değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini,
kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin
anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...
Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının
ne kadarı olduğunu düşüneceksin...
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az
ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...
Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde
olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de
fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin! ..
Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye,
vapur da o saniyede gelmek zorunda! ..
Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde
söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek,
anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda! ..
Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,
ama maalesef değil...
Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan
bir tavşan gördün mü hiç? ..
Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden
susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler,
beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...
Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
Hayat ver...
İ.Ö.6. yüzyılda, filozof.Thales İlk yaratıcı maddenin su olduğunu söylemişti. İ.S.7. yüzyılda, Kur'an, Enbiya suresinde,'Biz her şeyi sudan yarattık' demektedir.
içimde
gözlerimden akıyor durmadan..
düş'tük madem
birlikte ayağa kalkalım
yıkılırsan yıkılırım..
içimin suyu çekildi benim..sen kıyını yitirmişsin çok mu?
içim şimdi kupkuru bir kuyu misali..derin,karanlık ve susuz..
bilirsin su yoksa bizde yokuz..ağlasam yükselir mi su?
günde 3 litre içiyorum. hadi bakalım heyecanla sonuçları bekliyoruz =)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
O, insanoğlunun suyu bir yerden başka bir yere nakletmek üzere yine su tarafından icat edildiğine inanmaktaydı uzun zamandan beri.
Dur bir mola ver
Tom Robbins
dihidrojen monoksit,
hidrojen hidroksit
H2O
18.0153 g/mol molekül kütleye sahiptir.
Oksijen atomunun 2 yanında 104,5° açı oluşturacak şekilde bağlanmış iki hidrojen atomu bulunur. İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Su moleküllerinin bir tarafı negatif, bir tarafı pozitif yüklüdür. Bu nedenle suyun pozitif yüklü hidrojenleri diğer moleküllerin negatif yüklü kısımları ile zayıf da olsa bir bağ oluşturur. Hidrojen bağı denilen bu özel etkileşim sayesinde su molekülleri birbirlerine ve çevrelerinde bulunan diğer maddelere tutunurlar.
Eğer buz suda batmasaydı,soğuk bölgelerdeki göllerde yaşayan tüm canlılar ölümle tanışırlardı hemencik.
Vücudumuz % 15 su kaybederse ölüm kaçınılmazdır.
Su yaşam için gereken en az iki olgudan biridir.Karbon ve su yaşamın olmazsa olmaz iki kaynağıdır.
Su yaşamın ta kendisidir.
Her yaratılmışın muhteviyatında olan, her daim hareketli, kimyası H2O olan, tüm bunlara rağmen neden yaratıldığı henüz bilinemeyen mucize....
Hayat belirtisi,
vazgeçilmez,
e güzel içecek
'tükenip gidiyor ömür dediğin...'
üzerine yazılmış yazının alfabesini sökmüş su,
sırra maliktir.
'cennetten çıkma' olduğuna ben de katılıyorum...
Sıcak Ramazan günlerinde,
orucun sonlarına yakın,
Dünyayı verseniz değişilmeyecek yeğane varlık.
Değerinini en iyi çöldekilerin bildiği vazgeçilmez içecek.
Hayatın kaynağı, su.
En ufak bir çatlak bulduğunda sızan,
Ama,
İki samimi insanın arasından sızmadığı söylenen sıvı.
sızıyı gideren su
suyun sızladığını kimseler bilmez....i.özel
gönlünü açtı suya topraktan gelen
hayallerini bıraktı yollardan geçti
bilmediği diyarlar gezdi
o anda ve o mekanda
GÖNÜL SUYUM DEDİ TOPRAK TENİM
bu can bende ayrılır
SU gibiyim...
hayat veririm, hayat alırım, arındırırım, eğlendiririm, cesaretin
varsa dibe dalarsan hiçbiyerde göremeyeceklerini görürsün, yüzeyde
yüzmeyi tercih edersen iyidir hoştur ama yorarım.
yüzmeyi bilmeyen gelmesin boğarım!
Onsuz yaşanmayacak,yokluğunda felaketler olabilecek, tasarruflu kullanmamız gereken bir şeydir.
mümkünse distile... :)