Kültür Sanat Edebiyat Şiir

intihar sizce ne demek, intihar size neyi çağrıştırıyor?

intihar terimi Binnur Kavlak tarafından tarihinde eklendi

  • Mşenol Kılıç
    Mşenol Kılıç

    yardan,serden geçmeyi.rahmatli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ gibi.istanbul bay

  • Kevser Ekinci
    Kevser Ekinci

    herşeyden ümit kesmek..................
    verilen ömre isyanın başka çeşidi

  • Cemşir
    Cemşir

    çaresizler ancak bunu düşünür ve yapar intihar aciz kişillerin işidir akıllı insam bunu düşünmez

  • Murat Andaç
    Murat Andaç

    cesurca bir yalnızlık,sonsuza kadar...

  • Yasemin Doga
    Yasemin Doga

    Sisyphos söyleni adı altında toplanan denemelerinden birinde Albert Camus, intiharı sorgular. Yalnız intiharı toplumsal değil bireysel bir sorun olarak ele alır. Şöyle söylüyor: Böyle bir eylem, yüreğin sessizliğinde, tıpkı büyük bir yapıt gibi hazırlanır. İnsan kendisi de bilmez bunu. Bir akşam tetiğe basar ya da kendini sulara bırakır.

    Kendisine intihar etmiş birinden söz ediyorlar; beş yıl kadar önce kızını yitirdiğini ve o zamandan beri çok değiştiğini, için içini yediğini söylüyorlar. Albert Camus, çoktandır sakındığı tanıyı koyuyor: - ki kendisine sonuna kadar katılıyorum- düşünmeye başlamak, için için yenmeye başlamaktır.

    Bence denemenin en güzel çıkarımlarından biri de şu: Düşünceyi tetikleyen belki de sonuçlandıran -tabii kastettiğim sonucu hepiniz biliyorsunuz- çoğu zaman asıl neden değil de efti püften birşeydir. (Sözgelimi, bir ilgisizlik, umursamaz bir tavır...)
    (Sözünü ettiğim denemede politik intiharlar deneme dışında tutulmuştur.)

    İntihar, kişinin her gün rutin olarak yaptığı işleri yapmak için gerekli güdüden yoksun kalması anlamına geliyor demek. Kişi yeni bir güdüyle güdüleniyor: Yabancılaştığı dünyayı terketmek.

  • Mehmet Deniz
    Mehmet Deniz

    insan nasılki sevmediği bir şeyden vazgeçebiliyorsa, bu insanın nasılki en büyük hakkıysa ve insanı kimse sevmediği bir şeyi yapmaya zorlayamazsa, işte intiharda öyle bir şeydir. ben hayatı sevmiyorsam hayatta kalıp kalmamakta benim tercihim olmalı. bu benim en büyük hakkımdır. ben intiharı seçiyorum...

  • Fatih Çoban
    Fatih Çoban

    yapmak istediğim şey...

  • Eli İ
    Eli İ

    gerçeklerden kaçış
    kolay olanı seçmek

  • Cahit Refah
    Cahit Refah

    Fikirsiz yaşamak...
    Bunu yazan 13 yaşında aklı başında Cahit.

  • H2o
    H2o

    İş sebebiyle gidiyorum demiştim evden çıkarken. Evet hayatımın en önemli işiydi... ve artık bitmesi gerekiyordu.

    Üç gün önce telefon açıp da “seni çok özledim, sana geliyorum” dediğinde nasıl da heyecanlanmıştı. Birkaç saat sonra başına geleceklerden habersiz “hemen gel, bekliyorum” demişti. Otobüsün kapısından adım attığımda hava soğuktu. Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, göz yaşlarım içime akıyordu. Havadan değil ama, buz gibiydi ellerim. Ve hayatımda ilk defa terliyorlardı. Heyecandan gözümü bile kırpmadım. Yol geçmek bilmiyordu, ben saniyeleri sayıyordum. Otobüs otogara yaklaşıp da uzaktan onu gördüğümde bir an yapamayacağımı düşündüm. Dışarıdaki havadan bile soğuktu içim ama yetmeyecek gibi gelmişti. Yüzümde donuk bir gülümsemeyle basamakları inerken ürperdim bir an. Yılışık sarılışına aldırmadan “hadi gidelim” dedim. Güldü... yola çıktık. Yüzüne bakmamaya çalışırken; havadan, sudan geçmişten bahsettiklerine cevap veriyordum. Daha önce bitmek bilmeyen yollar göz açıp kapayana kadar bitmişti işte. Anahtarı deliğine sokarken bir an dönüp gitmek geldi içimden. Sonra olanları düşündüm. Yapamazdım. Bu benim en önemli işimdi ve tamamlamadan dönemezdim. İçeri ilk o girdi. Ve ayakkabılarını bile çıkarmadan sarıldı vahşice. Yüzümde yine aynı o donuk gülümseme, ittirdim hafifçe. Sen “içeriye git, soyun... gözlerini kapat ve beni bekle” dedim... tek kelime bile etmeden dönüp talimatlarımı yerine getirmeye koyuldu. Yavaşça ayakkabılarımı çıkardım. Şuursuzca çantamın bir köşesine attığım bıçağı elime aldım ve hızla yanına gittim. Ne olduğunu anlayamadı. Daha dışarıdaki soğuktan donmuş vücudu ısınamadan bıçağımın soğuk metalini tam göğsünün arasına sapladım. Dehşetle gözlerini açıp acıyla haykırırken yüzünde gördüğüm karmaşık duygulardan biri şaşkınlık, biri özürdü. Son nefesini bile verirken biliyordu özür dilemesi gerektiğini. Ama o üremeye programlanmış hayvansı erkek içgüdülerinin önüne geçemeyen her erkek gibi dileyememişti özrünü işte. Arkamı dönmüş, odadan çıkarken son hırıltılarını işittim. Geberiyordu köpek... hak ediyordu. İlk iş olarak ellerime, yüzüme sıçramış kanı temizlemek üzere banyoya yöneldim. Aynada kendimi gördüğümde ben bile korkmuştum. O iğrenç gülümsemenin üzerine sıçramış birkaç damla kan... ağzıma, burnuma hatta gözlerime kadar bulaşmıştı. Uzun uzun soğuk suyun avuçlarıma doluşunu seyrettim. Ne kadar sürdü bilmiyorum... belki birkaç dakika, belki birkaç asır. Sonra aniden kendime geldim. Yapmam gereken daha çok iş vardı... ve ben daha çok başındaydım. Buzdan bile soğuk suyla yüzümü yıkadım birkaç defa. Ve mutfakta buldum kendimi. Sanki az önce elleri yüzü kan içindeki o soğuk kanlı katil ben değilmişim gibi... açtım buz dolabını, içecek bir şeyler aradım. Dışarısı buz gibiydi. Ama şimdi içim yanıyordu. Şansıma bir şişe soda buldum. Yaptıklarımı değil ama yol boyunca yediklerimi sindirmeme yardımcı olacaktı. Soğuk sodanın kekremsi tadını damağımda hissederken, içerideki geçmişimin ölü bedeni daha soğumamışken açtım telefonumu. Şans eseri cüzdanımda kalmış kartı aldım elime. Usulca numarayı çevirdim....

    Karşımda bana iyice yabancılaşmış ses cevap verdi. “alo? ”... “benim” dedim. Hatırlayamadı.. ama uzun sürmedi hatırlaması. “seni özledim, sana geliyorum” dedim... önce mırın kırın etti. “sadece bir defa, n’olur beni kırma..” dedim. O da her erkek gibi içgüdülerine yenik düştü. “gel” dedi. Ben bulunduğum zamandan başka bir zamana gitmek üzere yola çıktığımda hala kar yağıyordu. Ve ben hala gülümsüyordum. Kafamı soğuk otobüs camına dayamış, daha da zevkli olacağını düşündüğüm işimi yapmak için yolun bitmesini bekliyordum. Küçük bir kasabanın dar yolundan geçerken olmayacak bir şey oldu. Öyle dalmış giderken tanıdık iki gözün bana baktığını fark ettim. Şaşkınlık vardı yüzünde. Yine geçmişimden, farklı bir zamandan... ama asla suçlayamayacağım, asla kıyamayacağım... kafamı çevirdim görmemişçesine... şimdi yol daha zor geliyordu. O zamana kadar içime akan göz yaşlarım artık yağmur gibi süzülüyordu gözlerimden. İlk defa ellerim titremeye başlamıştı. Yüzüm de alev alev yanıyordu. Uyumaya çalıştım. Daha yolum vardı ve geçmek bilmeyecekti.
    Gözümü açtığımda otogara gelmiştik. Otobüsün park edişini bile beklemeden kalkıp üstümü giydim. Otobüsten indiğimde soğuk şehrin ayazı yüzümü yaladı. Yüzümde kuruyan göz yaşlarım zaten cildimi germişti, bu soğukla iyice kuruyacak, çatlayacak diye düşündüm... hava iyiden iyiye kararmıştı. Telefonumu açtım. Haber vermediğim için merak eden birkaç kişi aramıştı. Aldırmadan numarayı çevirdim. “geldim” dedim. “nerede buluşalım? ”... “ben seni alırım” dedi. Karanlık ve soğuk havada otogarım dışında belki on tane sigara içtim. Bir ara sigara paketinin üzerindeki yazıya gözüm takıldı. “sigara öldürür” yazıyordu. Güldüm... ben çoktan ölmüştüm. Geldiğinde hala gülümsüyordum. Arabanın içi sıcaktı. Benim yüzüm yanıyordu... ama içim soğuktu. “nereye gidelim” diye sorduğunda ben geçmişi düşünüyordum. Yine yüzümde o pis gülümsemeyle. “sakin bir yere” dedim. Fazla zaman almadı sakin bir yer bulmamız. Arabayı kenara çekti ve motoru bile kapatmadan üzerime abandı... bense sarılır gibi yapıp çoktandır elimde sakladığım kanlı bıçağı sırtına sapladım. Tıpkı sevişirken çıkardığı iğrenç homurdanmalara benzer bir sesle üzerime yığıldı. İttim üzerimden. Bu sefer yüzüme kan bulaşmamıştı. Ama saçımı düzeltmek için dikiz aynasına baktığımda yine o ürkünç ifadeyle karşılaştım. Gayet sakin saçımı düzelttim. Zaten her yeri kan olmuş sürücü koltuğunun kenarına bıçağımı sildim... ve arkama bakmadan indim... Saat daha erkendi ve diğer işlerimi tamamlamak üzere geri dönebilecek otobüsü bulabilirdim. Otogara gittim.

    Otobüsten indiğimde değişen hiçbir şey olmadığını fark ettim. Sadece içimde müthiş bir hafifleme duygusu. Hava aynıydı, ben aynıydım... sabah olmuştu... ve eski bir melodi mırıldanarak yürümeye başladım. Daha vakit erkendi, kahvaltı ettim. Onu bulmam zor olmamıştı. Elimle koymuş gibi. Zili çaldığımda yataktan yeni çıkmıştı. Şaşkın bir ifadeyle “hayırdır” dedi. Hayırdı elbette. Hayatımın en hayırlı işini yapıyordum kendimce, dünyayı adi birkaç pislikten kurtarıyordum. “hayır hayır” diyip içeriye daldım. Önümden adımlarını atarken ne olduğunu anlayamadı. Tam sırtının ortasında bıçağımın soğuk metalini hissedince acıyla haykırdı. İlk defa midem bulanmıştı... o yere yığılmış, kalkmaya çalışırken gittim, kustum. Döndüğümde hala yerde çırpınıyordu. Bu sefer daha kuvvetli bir daha sapladım bıçağımı. Bir daha, bir daha... ve bir daha.... kıpırtı kalmayana kadar. Gidip kan içinde kalmış ellerimi yıkadım. Birazdan birileri gelebilirdi. Hızla çıktım evden. Yine yollar beni bekliyordu. Bir işim daha kalmıştı. Ama onu daha vahşice gerçekleştirmeyi planlıyordum. Kan yok, şaşkınlık yok... sadece acı olacaktı. Yazacağım soğuk satırlar onu zaten öldürecekti.

    Kendimi küçük mutfağa kapattığımda o katil satırları çoktan yazmıştım. Ocağın tüm gözlerini açmış, geride bırakacaklarımı düşünmeden öylece oturuyordum. İşim biterken satırlarımı okumaya devam ediyordum. Eminim beni bulduklarında yüzümde ilk defa huzuru bulacaklar. Hayatta hep karşıma çıkan sahte kişiliklerin iğrenç oyunlarına kurban giden saf duygularımın intikamını almış olmanın huzuruydu bu. Yanlış yerler, yanlış ilişkiler.. daha da önemlisi yanlış dostluklar. Beni kendi tapındıkları ucube tanrılarına kurban etmişlerdi. Artık buna izin vermeyecektim. Oluk oluk kanla boyanmış saflığımı artık benimle götürüyordum. İçerisi iyice havasızlaşmış. Son bir gayretle yazdım... “seni seviyorum”... kime olduğunu bilmeden. Göz kapaklarım iyice ağırlaşı........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................tı.

  • Kız kulesi... Karşımda geceyi aydınlatıyor sanki. Hiç bu kadar sessiz olmazdı Üsküdar, nerede herkes. İçkiciler nerde, kimse yok mu? Sokak köpekleri, arabalar, gemiler, nerede herkes? Beni görecek kimse yok mu? Bu intihara şahit olacak, 'kim bilir neler oldu da böyle yaptı' diyecek kimse yok mu. Hissetmeyecek mi kimse? Neler olduğunu düşünmeyecekler mi? Zaten yanlızdım intiharıma da mı kimse şahit olmayacak?
    Üşüyorum... Bir ben, bir Kız Kulesi titriyor vücudum. Yanaklarımda gözyaşlarımın sıcaklığını hissediyorum. Ayağımı suya soktum bakındım çevreme ama hala kimsecikler yok, gören dur yapma diyen, beni arayıp 'neredesin özledim seni' diyen kimse yok. Su çok soğuk. Ay öyle güzel aydınlatıyor ki suyu, huzur veriyor. Gitme vakti geldi ve hala kimse yok...
    -Heyyy! ne yapıyorsun orada?
    Ayyaşta olsa gören biri olacak en azından (!)
    -Hey sana diyorum napıyorsun orada? İntihar mı edeceksin yoksa?
    -Çok mu belli oluyor?
    -Denizi mi kirleteceksin, git başka yerde öl.
    -Sen de dünyamı kirletiyorsun gidip sen de ölsene.
    -Öleceksin zaten senin dünyan olmayacak artık, ama deniz hala benim denizim git başka yerde öl.
    -Git kendine başka deniz bul o zaman.
    -Şişeyi kafana attım mı boğulamadan ölürsün.
    -Sorun değil, zaten benim niyetimde o.
    -Git geber. Ölünü balıklar yesin, ben de bakar bakar şarabımı içerim.
    -'Gel, ölme yazıktır' demiyeceğini biliyordum zaten.
    -Niye diyeyim? Ben iyi kalpli bir insanım.
    -İyi kalpli mi?
    -Ne yaşayacaksın lan... Bu diyarda sürüye katılıp koyun olacaksın olamadın mı ya benim gibi şarapcı olacaksın yada şu an yaptığını yapacaksın.
    -E ben gideyim, devam edeyim o zaman.
    -Etme. Burası benim denizim, git başka yerde devam et.
    -Bi s.git ya.
    -Yarın ölünü denizden çıkardıklarında bi şöyle başına toplanacaklar, 'kimmmiş acaba niye öldürmüş kendini' diyecekler, sonrada işlerine dönecekler. Bense yarın akşam burda her zaman ki gibi yine içeceğim. Sadece göründüğün kadar akıldasın, ne kadar görünürsen o kadar hatırlanırsın. Şimgi git buradan.
    -Hatırlayacak kimsem yok zaten.
    -O zaman niye ölüyorsun.
    -Bilmiyorum, sadece istedim.
    -Şarap içer misin? Üşüteceksin şimdi gel çek bi fırt şurdan.
    -Sağol.
    -Yırtık ama ceket biraz ısıtır seni.
    -Eyvallah...

  • Filiz Aguş
    Filiz Aguş

    herşeyin sonu,kötü birşey. Korkuyu, çağresizliği çağrıştırıyor.

  • Ekrem Yakup
    Ekrem Yakup

    intihar vazgeçmektir,daha savaşmadan mağlubiyeti kabul etmektir,bekleyenleri beklenenleri hiçe saymaktır,sevenlerini sırtından hançerlemektir.Kısacası ışığın söndüğü gündür.

  • Rattes Cizre
    Rattes Cizre

    gecenin karanliginda gokyuzunden son yildizin kaymasi gibidir intihar.sevgilinin kullarindan kopup gitmektir intihar.intihar yari mersinde ela gozlerinin gozyasina birakip gelmektir intihar.silani tekrar sevmektir intihar

  • Musa Çam
    Musa Çam

    yaşamak sorumluluğundan istifa etmek. ancak şurası malumdur ki, boş sınav kağıdı hocaya hakaret olarak değerlendirilir.
    yaşamak için bir nedeni olan her nasıla katlanır.

  • Ernur Düzağaç
    Ernur Düzağaç

    yasamak için yapılan eylem...

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    Bu cuma...

  • Nesli
    Nesli

    Kimse duymadan ölmeliyim,
    Ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı,
    Beni tanımayanlar
    'mutlak birini seviyordu demeliler'
    Tanıyanlarsa
    'zavallı' demeli 'çok sefalet çekti'
    fakat hakiki sebep bunlardan hiçbirisi olmamalı.

  • Murat Yılmaz
    Murat Yılmaz

    çaresizlik, herşeyin bittiği nokta, herşeyi bitirip yok olma isteği, ZAYIFLIK. bende kafamdan geçirmiştim bir zamanlar,

  • Crespo Adem
    Crespo Adem

    bu aralar sık düşünür oldum

  • Camaaaa
    Camaaaa

    bencillik...

    İMDAT(intihara müdahale danışma ve araştırma merkezi) diye bi servis var sanırım.acaba, gerçekten intihar etmek isteyen burayı arar mı?

  • Nihan Aydın
    Nihan Aydın

    seçim

  • Ayca Şen
    Ayca Şen

    Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
    Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
    Ne saçma...
    Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
    Galiba.

    CAN YÜCEL

    :)

  • Asya Liman
    Asya Liman

    Bir gün intihar edersem bilin ki merakımdandır...

  • İrem Hekim
    İrem Hekim

    süs ; Pp

  • Düşünmüyorum Yine De Varım
    Düşünmüyorum Yine De Varım

    Zavallılık

  • Seu Kuyt
    Seu Kuyt

    Sessiz, sessiz bir gece... Arabamla yol alıyorum ince ve uzun karanlık bir yolda. Yolun iki tarafında da dağlar var. Anathema'dan 'lost control' çalıyor. yüksek ses... Sadece parçaya odaklanmışım. Şuursuzca sadece sürüyorum; ama sürmek değil benimki alışkanlık. Başka zamanlar kullandığım gibi kullanıyorum arabayı; ama bunu yaparken ne yaptığımdan bihaberim. Çünkü her şeyimle yüksek sesle çalan parçanın içinde erimişim. Ben yokum sanki, hiçbir şey yok. Ayağım gaz pedalında sürekli ileriyi/aşağı gidiyor. Parçanın en sert yeri... Bir anda karşımda bir kamyon beliriyor; ama onu da görmüyorum ben. Bir anlık ve her şey bitiyor. Araba ile kamyonun altına girerken gördüğüm en son şey karşımdaki ışık huzmesi. farların ışığı. Düşündüğüm en son şey... bir film şeridi değil gözlerimin önünden geçen, hiçbir şey... Çarpışma esnanısında yüksek bir ses; ama ben bunu da duymuyorum; çünkü o anda bile her şeyimle müziği dinliyorum. Arabam kamyonun altından savrulup gidiyor. Her şey sessiz, karanlık. O uzun yolda bu iki araçtan başka hiçbir şey yok. Kanım yolu boyamış karanlıkta kırmızı ile ve hala müzik çalıyor, 'i have lost my control...'

  • Seu Kuyt
    Seu Kuyt

    Otobüs yavaş yavaş kıtaları aşmak üzere. Bense tıka basa dolu otobüste, kapalı havada içimi bunaltan karanlığın da yadsınamaz etkisi altında inliyorum. Çöken içimden gelen sesler dindi artık, sadece sessizlik var. Ama bazen de bir şeyler duymuyor değilim! Ölümü koklamak için güzel bir gün; ama kim ölmek ister ki bu kadar insanın gözleri önünde; ama isten biri var!
    Köprüde trafik sıkışık. Her gün köprüyü arşınlamak artık bana yabancı değil. Hatta sevmeye bile başladım. Saatlerimi alıyor ama, bu kadar insanla beraber gitmek...
    Otobüs bir türlü ilerlermiyor. Aklıma o anda biri geldi, birileri geldi. Havaya baktım, ayaktayım, otobüsün içi dolu; karanlık bir hava. Ölümü hatırlatıyor demek istemiyorum, çok bunalım olur. Ama ölmek gibi bir niyetimin olduğu açık. Sadece ne zaman öleceğimi ve nasıl ölmem gerektiğini seçeceğim. Aklıma parmaklıklardan kendini aşağıya bırakanlar geldi. Sonra da otobüsünn kapalı kapısı. İnsanları iterek ilerledim, acil durumlarda kapıyı açmak için kullanılan kolu çevirdim, kapı açıldı. İnsanlar şaşkınlıkla bana bakıyor, şoför ne yaptığımı anlamak için bana bapırıyor. Ben sakin adımlarla indim basamaklardan, çelik telleri bir atlayışta geçtim. Parmaklıklara geldim. Biliyorum ki insanlar hiçbir şey anlamadılar. Ben de bilmiyorum; ama ne yapmam gerektiğini biliyorum.Korku geride, kapının kolunda kaldı. O kolu çeviridiğime artık her şeyi yapabileceğime inanmıştım. Sağ bacağımı parmaklıkların öte tarafına sarkıttım, ellerimin de yardımıyla sol bacağımı da. Arkamdan sesler duyuluyordu. İşin fehiimine varmışlardı; ama inanmıyorlardı. Ben de inanmıyordum. Düşünce... Her an düşünmek gibi bir illet musallat oldu bana. O anda da sadece suya karışacak emekleri düşünüyordum. Ne de olsa kısa bir süre sonra hekes unutacak... Arkamdakilere bir armağanım vardı. YAvaşca arkamı döndüm, boş boş onlara baktım. Korkuyorlardı; benim ölecek olmamdan korkuyorlardı. Biraz önce yanlarında dikilen genç, suya karışacaktı. Normal bir günde işlerine ya da ailelerine giden bu insanlara yapılmaması gerken bir haksızlıktı benim yaptığım. Zaten onlar da bu yüzden korkuyorlardı. Benim ölecek olmam değildi onların göz bebeklerini büyüten. Beni tanımıyorlardı bile. Pencerenin camına yapımış bir kız çocuğunun yüzü ilişti gözüme. Nedense istemeyerek de olsa gülümsedim. Son gördüğüm. Döndüm, ellerimi açtım ve kendimi bıraktım. Düşerken havanın ve insanların çığlıklar...

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    benim hayatımda imkansız bişi. hem o kadar cesur değilim hem de o kadar üzülmedim hiç ve üzülsem de vazgeçemeyeceğim çok şeyim var...

  • Seu Kuyt
    Seu Kuyt

    'intiharı ölümsüzleştiren, o vücuda getirilirken dirilen estetiktir'
    çah