n aimlermiz hristiyanlar kızmasın küsmesn düşman olmasınlardiye gerçe söylemmezler.Gerçek şudur; tek tanrı var tek din var tek din islamiyettir.diğerleri uydurma çakma sahte dindir.yani ilahi din değildirtüm peygamberler islam peygemberidirler.tüm kitaplar islam dini için geldi..sadece son kitap bozulmadı.Hazreti adem de ibrahimin tevhit dinindendir.ibrahimde muammedin dinindendir.tümü aynıdır.(atalay k)
hristiyanlık ilahi bir din değildir.Zaten allahtan gelen tek ve gerçek din islamiyettir.Hristişyanların,kitabı yoktur,peyganberi yoktur.bunlar islamiyete kurana son peyganbere inanmazlar Kafirdirler.islama karşı kurulmuş bir çetedir.Buna sahte yapay yada çete dini diyebiliriz.Hz isa gelse bunları lanetler KA
ıristiyanlık, (İsa’nın adından İsevilik, İsa’nın doğum yerine atfen Nasranilik de denir) Ortadoğu kökenli, tektanrılı din. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir. Yaklaşık 2 milyar Hıristiyan vardır. Bu yönüyle (cemaat sayısı bakımından) dünyanın en büyük dinidir. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupa’da, Amerika’da, güney Afrika’da ve Avusturalya’da bulunmaktadırlar. Binlerce mezhebi olan Hıristiyanlığın başlıca mezhepleri (kiliseleri) , Roma Katolik Kilisesi (1.2 milyar kişi) , Protestan Kilisesi (360 milyon) ve Ortodoks Kilisesi’dir (170 milyon) .
Hıristiyanlar Kutsal Kitap’a (Eski ve Yeni Anlaşma) inanırlar. Hıristiyanlık, Yahudiliğin devamı olarak ortaya çıkmıştır. Kutsal Kitap’ın ilk kısmı (Eski Antlaşma) , Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile aynıdır. Hıristiyanlar, İsa’nın Mesih olduğunu kabul ederler. Bununla birlikte İsa Yahudilik’te mesih veya peygamber olarak kabul edilmez.
HRİSTİYANLIK Hz. İsa'nın tebliğ ettiği fakat daha sonraları tahrif edilen din. Günümüzde dünyanın her tarafından mensubu bulunan ve dünya nüfusunun l/5'inin dini olan Hrıstiyanlık, Filistin bölgesinde doğmuş evrensel bir dindir. Bir milyar civarında mensubu vardır. Menşei itibariyle vahye dayanan ve kutsal kitabı olan, özde tek tanrılı olmakla beraber, sonradan teslis inancına dönüştürülmüş bir dindir. Bu dinde ayrıca peygamber, melek, âhiret kader gibi dini kavramlar bulunsa da, bu kavramları anlayış ve açıklayış şekli İslâm'dakinden farklıdır. Hristiyanlıkta Hz. İsa merkezi bir öneme sahiptir. Bugünkü Hristiyanlık, Yahudilikteki inanç ve ibadet gelenekleriyle, Yunan-Roma (Greko-Romen) âleminin kültürlerini birleştiren bir kurtarıcı tanrı dinidir. Nâsıralı İsa'yı merkeze alan bir Yahudi Mesihi hareketidir. İsa, İsrâil'i, gelecek tanrı'nın krallığı'na hazırlamak istemiştir. Ancak bugünkü Hristiyanlık, İsa'nın havârîlerinin arasına sonradan giren Pavlus'un yorumları ile değişik bir hüviyet kazanmıştır (Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, Ankara 1955, s. 117 VD. A. Abdullah Masdûsi, Yaşayan Dünya Dinleri (trc. Mesud Sadak) , İstanbul 1981, s. 170-201; Ekrim Sarıkcıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul 1983, s. 200 vd.; Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1988, s. 136 vd.) Hristiyan, Mesih'e bağlı demektir. Bu kelime, Yunanca 'Hristos'tan gelir. İbranîcesi 'Maşiah'dir, yağlanmış anlamını ifade eder. İncillerde 'Hristiyan', 'Hristiyanlık' gibi terimler yer almaz. Bu terimler, ilk defa Hz. İsa'dan 20-30 sene sonra Antakya'da kullanılmıştır (Resullerin işleri, XI, 26) . İnciller daha çok, Hz. İsa'ya ağırlık vermektedirler ve onun bir tür hayat hikayesi durumundadırlar. Hristiyanlık aslında tek tanrı anlayışını esas alan bir dindir. İncillerde ve diğer yazılarda bu hükmü doğrulayacak ifadeler vardır. Allah'ın birliğinden söz edilmektedir (Yuhanna, V, 44) . Fakat yine aynı metinlerde bir kısım ifadeler, mecâzî deyimler, daha sonraları bir üçleme (teslis) anlayışına yol açmıştır. Bunda, İncil yazarları ile Hz. İsa arasındaki zaman aralığının rolü vardır. Öte yandan, Hristiyan Kutsal Kitabı'nda teslis, hiç bir yerde açıkça zikredilmemiştir. Ancak 'ben ve baba biriz', 'baba'nızın ruhu', 'Allah'ın ruhu' gibi ifadeler, zamanla Allah'ın yanında İsa ve kutsal rûhun da tanrı sayılmasına kadar varan yorumlara yol açmıştır. Bu yorumları ilk başlatan, havârîlere sonradan katılan Pavlus olmuştur. 'Hz. İsâ zamanındaki en büyük ilâhiyatçısı' olarak tanımlanan Pavlus, bugünkü Hristiyanlığın kurucusu olarak bilinmektedir. Modern bilginlere göre günümüz hristiyanlığı, Hz. İsa'nın getirdiği nizamdan çok, Pavlus'un yorumlarından ibarettir. Hatta denilebilir ki, sonraki yüzyıllar, dini inançlarını İncillerden çok, onun yorumlarına dayandırdılar. Pavlus'un telkinleri, Allah'ı değil, İsa Mesih'i ağırlık merkezi olarak almıştır. Ona göre İsa, sâdece bir insan değil, Tanrı'nın kudretiyle diriltilen bir kimse idi. Hz. İsa'nın çarmıha gerilmiş olması ve tekrar dirilmesi, insanların Hz. Âdem'in Cennet'te, yasak meyveden yemiş olması sebebiyle doğuştan günahkâr oldukları inançları da Pavlus tarafından Hristiyanlığa sokulmuştur. Görüldüğü gibi bugünkü Hristiyanlık, Pavlus'un yorumlarına dayanır. Gerek dinin aslî şekli, gerekse kutsal kitabları olan İncil, tahrifata uğramıştır. Artık Hristiyanlık muharref bir dindir. Bunun içindir ki, günümüz hristiyanlarının benimsediği Hristiyanlık ile, Kur'ân-ı Kerîm'in bize bildirdiği Hristiyanlık, birbirinden tamamen farklıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de Hristiyan için 'Nasrânî', Hristiyanlar için de 'Nasârâ' kelimeleri kullanılmıştır (Âli İmran, 3/67; el-Bakara, 2/62, 111, 113, 135, 140; el-Mâide, 5/14, 18, 51, 69, 82; et-Tevbe, 9/30; el-Hacc, 22/17) . Ayrıca, 'Ehl-i Kitap' ifadesinin yer aldığı âyetlerde, Hristiyanlar da muhatap alınmıştır. Meselâ 'De ki; ey Ehl-i kitap! Aramızda eşit olan bir kelimeye gelin. Yalnız Allah'a kulluk (ibadet) edelim ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım' (Âli İmrân, 3/64) âyetinde olduğu gibi. Kur'ân-ı Kerim'e göre, Yahudiler gibi Hristiyanlar da verdikleri sözde durmadıkları için, kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin salınmıştır. Hz. Muhammed onlara da gönderilmiş bir elçidir. O, Ehl-i Kitab'ın gizledikleri ve sakladıkları şeylerin çoğunu onlara açıklamıştır. Ancak Yahudi ve Hristiyanlar, kendilerinin 'Allah'ın oğulları ve sevgilileri' olduklarını söyleyerek, Hz. Muhammed'e karşı çıkmışlardır. Yahudiler Uzeyr'i, Hristiyanlar da İsa'yı Allah'ın oğlu saymışlardır. İnsanları tanrılaştırdıkları için de küfre girmişlerdir. (el-Mâide, 5/12-18; et-Tevbe, 9/20) Allah'a çocuk isnad etmekle Tevhid'in özüne ve rûhuna aykırı hareket etmişlerdir. Halbuki 'Allah, bu tektir. Her şeyden müstağnî ve her şey O 'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir.' (İhlâs, 112/1-4) . Kur'ân-ı Kerim, Hz. İsa'nın Allah'ın kulu ve elçisi olduğunu, O'nun da tevhid'i tebliğ ettiğini açıklar. (el-Mâide, 5/46-47, 62-69, 72-77) . Bu durumda Meryem oğlu İsa'yı ilah edinen Hristiyanlar, 'Allah, üçün üçüncüsüdür' (el-Mâide, 5/72-75) diyerek doğru yoldan sapmışlar, tevhid çizgisinden uzaklaşmışlardır. Tevhid esasından uzaklaşan Hristiyanların yüce Allah, dinlerinin aslına, tevhid ve İslâm yoluna çağırmaktadır. (el-Mâide 5/46) . Yukarıda da belirtildiği gibi hristiyanlık, aslı itibariyle hak dinlerderdendir. Peygamberi Hz. İsa, kitabı da İncil'dir. Bugünkü Hristiyanlığın odak noktasını oluşturan ve Pavlus teolojisinin temelini teşkil eden Hz. İsa, yalnız Allah'ın kulu ve Rasûlü'dür. Bunu bizzat kendisi şöyle ikrar etmiştir: 'Hz. İsa: Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni Peygamber yaptı; nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekât vermemi ve annene iyi davranmamı emrelti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde ve dirileceğim günde bana selam olsun' dedi (Meryem, 19/30-33) . Ayrıca Hz. İsa'yı ve annesini tanrılaştırıp 'teslis' akidesini oluşturan Hristiyanlarla Hz. İsa, kıyamet gününde yüzleştirilecekler ve böylece Hristiyanların uydurdukları yalanlar bir kere daha ortaya çıkmış olacaktır. Bu husus, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle belirtilir: 'Allah Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin,' dedin? ' demişti de; 'Hâşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen benim içimde olanı bilirsin, ben Senin içinde olanı bilemem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin' demişti, 'Ben onları sadece, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetçe onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları sen gözlüyorsun. Sen her şeye şâhidsin' (elMâide, 5/117) . Şu halde bugünkü Hristiyanlık, Hz. İsa'nın tebliğ ettiği Hristiyanlık değildir; 'Mesih, Allah'ın oğludur' gibi sözleri kendi ağızlarıyla uydurmuşlar (et- Tevbe, 9/30) ve 'Meryem oğlu Mesih'i'de, kendilerine Allah'tan başka Rab edinmişlerdir' (et-Tevbe, 9/31) . Aynı şekilde, mevcut Hristiyanların, Hz. İsa'nın getirdiği İncil'le hiç bir ilgileri yoktur (el-Mâide, 5/68) . Çünkü Yahudi bilginleri gibi, Hristiyan râhipleri de birtakım menfaat temini için, Allah'tan kendilerine indirilmiş olan Kitab'ın hükümlerini değiştirmişlerdir (et-Tevbe, 9/34) . Özetle söylemek gerekirse; İslâmiyet ile bugünkü Hristiyanlık arasındaki belli başlı ayrılıklar şunlardır: 1. Hristiyanlık'ta teslis akidesi olduğu halde İslâm'da tevhid akidesi vardır. 2. İslâm bütün semâvî dinleri ve peygamberleri içine alır; Hristiyanlık ise, yalnız Kitab-ı mukaddes'i hak bilir ve Kur'an-ı Kerim'i vahye dayalı bir kitap olarak kabul etmez. 3. Hristiyanlık, insanın doğuştan günahkâr olduğunu ve bu sebeple temizlenmesi için vaftiz edilmesi gerektiğini savunur; İslâm ise, bütün insanların günahsız doğduğunu ve hiç kimsenin bir başkasının günahını yüklenmeyeceğini belirtir. 4. Hristiyanlıkta papaz ve rahiplerin günah çıkarmak ve affetmek yetkisi vardır; İslâmiyet'te ise, günahlar yalnız Allah tarafından bağışlanır. 5. Hristiyanlık'ta Hz. İsa'nın sözleri Allah kelâmı olarak telakki edilir; İslâmiyet'te ise, ilâhi emirler vahiy yoluyla, Cebrâil vasıtasıyla bildirilir. 6. Hristiyanlar'a göre İsa (a.s) çarmıha gerilmiştir. İslam'a göre ise, Allah onu kendi katına yükseltmiştir. 7. Her ne kadar bugünkü Hristiyanlar, kendi dinlerinin son din olduğunu iddia ediyorlarsa da, bu iddiânın İslâm nazarında hiç bir geçerliliği yoktur. Çünkü 'Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir...' (Âli İmrân, 3/19) Ye artık 'Kim İslâm'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir ve o, âhirette de kaybedenlerden olacaktır' (Âli İmran, 3/85) .
Hristiyanlık, Orta Doğu kökenli, tektanrılı, İbrahimi din. İsa'nın adına atfen İsevilik, memleketine atfen Nasranilik de denir. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupa'da, Amerika'da, güney Afrika'da ve Avusturalya'da bulunmaktadırlar. 2 milyardan fazla mensubu ile dünyanın en yaygın dinidir.
niçin hz. isa hayattayken kendi dininin kitabını yazmamış da bu vazife pavlusa kalmış? hz isa öldükten sonra(onların inancına göre) dirilmiş pavlusa 40 gün süreyle öğütler vermiş ve pavlus efendi de bunları bizlere naklederek dinlerini inşaa etmiştir? ? ...
niçin hz. isa arâmîce konuşurken incil ibranicedir?
'Hıristiyanlar tarihten gelen haçlı zihniyetini, barbarlığını, kinini, katliam ve işkencelerini günümüzde Irak'ta, Afganistan'da ve daha birçok yerde sürdürürken, Papa'nın bu açıklamaları yeni katliamların, savaşların habercisidir.
Papa'nın Peygamber'imize hakareti, İslâm'ı akıl dışı din diye ilân etmesi, iftira ve yalanlara hakikati örtmeye çalışması köhne karanlık ortaçağ zihniyetinin tezahürüdür. Bugünün papazları aynı papazlar!
'Aklını kilisenin kapısında bırak içeri öyle gir.' sözünü kilise amentüsü haline getiren bu papa ve papazlar böylece akıl almaz vicdana sığmaz işlerine karışılmasını, konuşulmasını engellemek isterler.
1) Üç ilâh olur mu? İnsandan Allah olur mu? Bundan büyük akılsızlık olur mu? Papazları ilâhlaştıran da siz değil misiniz?
2) Cennet-i âlâ satılır mı? Kimin malını kime satıyorsun? Bundan büyük ahmaklık olur mu?
3) Yeni doğan çocukların vaftiz edilmeyenlerini cehehneme gönderiyorsunuz. Böyle bağnazlık, böyle vahşilik olur mu?
4) Yüzyıllardır yaptığınız insanlık dışı katliamları hangi vicdana sığdırdınız? 6 milyon endülüslü müslümanı, Sicilya'yı, Kudüs'ü, Amerikalı yerlileri, Bosnayı nasıl izah edeceksiniz? Bu akıl işi değildir.
5) Kilisenin gelirlerinin çoğalması için yaptığınız entrikaları, kendi papazlarınız açıklıyor. Her türlü gayr-i meşru işin altından kilise ve papazlar çıkmaktadır.
hristiyanlık, “kilise buzdolabı”na koyulan bir cenazeye dönüşmüş aktivitesini yitirmiş... batılılar hristiyanlığın doğurduğu boşluğu doldurmak, kitleleri ayakta tutabilmek ve yönlendirebilmek için yeni hedefler ve ideolojiler, modern ilahlar arayışındalar... sonuç.. ortaya çıka(rıla) n bir çok beşeri sistem ve bir çok uydurma din... “bakınız; “ deyip örnek vermek konuyu ziyadesiyle uzatacaktır geçelim…
Kur’an-ı kerim son peygamber Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında Allah tarafından kendisine indirilmiş ve kayda geçirilmiştir. Daha sonra müslümanlar tarafından çoğaltılarak yayılmıştır. Bugün yeryüzündeki milyonlarca Kur’an-ı kerim nüshası arasında hiçbir harf farkı dahi yoktur. Kur’an-ı kerim’e iftira atarak eksikliğini iddia edenler dahi ikinci bir nüsha gösterememektedirler. Zira böyle bir şey söz konusu bile değildir. Nitekim Almanlar 2. Dünya Savaşı yıllarında çeşitli yüzyıllarda yazılmış binlerce nüshayı karşılaştırmışlar ve farklı bir Kur’an bulamamışlardır. İlk yıllardaki Kur’an ile bugünkü Kur’an nüshalarının aynı olduğunu rapor etmişlerdir.
Oysa bugünkü İncil dört farklı kişinin kaleminden çıkmadır. Ve daha saklanan birçok İncil nüshalardan bahsedilir. İçinde Hazret-i Allah’a ve İsa Aleyhisselâm’a ait olmayan beyanlar, kişilerin hikâyeleri, mektupları ilave edilmiştir. Bu sebeple tenakuzlar, çelişkiler sayılamayacak kadar çoktur.
Protestan papazı (Ordained Methodist Minister) C. Leslie Mitton Jesus: The Pact Behind the Faith (William B. Eerdmans Publishing Company Grand Rapids, Michigan, 1974 U.S.A, sh: 10) isimli kitabında şunları rapor ediyor:
“İsa’ya saygıyla itibar edenler arasında bile, Kilisenin onun Tanrı’nın eşsiz oğlu olduğu iddiasını ciddiye almayan, fakat onu çok harikulade bir insan olarak değerlendiren pek çok insan vardır. Kitab-ı Mukaddes bile artık her sözü gerçekten doğru olan bir Tanrısal kitap olarak kabul görmemektedir, fakat diğer insanlar kadar hataya ve cehalete maruz kalabilen insanlar tarafından üretilmiş bir yazılar koleksiyonu olarak itibar görmektedir. ‘İsa hakkında neyi bilebiliriz? ’ sorusuna cevap olarak basit bir şekilde, Kilisenin resmi öğretisini veya ayet sözlerini aktarmak artık mümkün değildir. Çünkü hemen ardından daha fazla sorular yöneltilmektedir. ‘Kilisenin veya Kitab-ı Mukaddes’in öğrettiği şeylerin güvenilir olduğunu nasıl bilebiliriz’ İsa hakkındaki İncil kayıtları ne dereceye kadar gerçek addedilebilir, ya da ne dereceye kadar dindar İncil yazıcılarının hayal gücü tarafından değiştirilmiştir ve süslenmiştir ve hatta yaratılmıştır? ”
Fransız Katolik papazı Roguet’in itiraflarını ise Prof. Dr. Maurice Bucaille’in kaleminden okuyalım:
“İncil okuyucularının pek çoğu İncil’lerdeki belirli bazı itirafların manaları hakkında düşündükleri zaman utanırlar, hatta yüzleri de kızarır. Bu durum onlar çeşitli İncil’lerde aynı olayı anlatan değişik rivayetleri karşılaştırdıkları zaman da gerçekleşir. Bu gözlem papaz Roguet tarafından, yazdığı İncil’lere giriş isimli eserde açıklanmıştır. Haftalık bir Katolik dergisinde uzun yıllar (dini konularda) huzursuz okurlara cevap vermekle kazandığı geniş tecrübeyle, onların (Kitab-ı Mukaddes’den) okumuş oldukları şeylerden ne kadar çok endişelendiklerini ölçebilmektedir. Ona müracaat edenler geniş yelpazede sosyal ve kültürel kesimlerdendir. Papaz Roguet, onların anlaşılması güç, kavranamaz, hatta çelişkili veya skandallı olarak tanımlanan metinler hakkında açıklama talebinde olduklarını belirtmektedir.... Bu tespit hayli yakın bir tarihe aittir. Papaz Roguet’in kitabı 1973’de yayınlandı. Pek uzun olmayan bir zamana kadar Hıristiyanların çoğunluğu İncil’lerin sadece ayinlerde okunduğu veya vaazlarda yorumlandığı kadarını biliyordu. Protestanlar hariç, İncil’lerin tamamını okumak adet değildi....Şunda hiç kuşku yok ki, İncil’lerin tamamının okunması Hiristiyanları rahatsız edecek gibidir.” (The Bible, The Kur’an and Science, sh: 61, Paris)
Görüldüğü gibi İncil tahrif edilmiştir. Akıl yürüten bir hıristiyanın şüphe ve kararsızlığa düşmemesi mümkün değildir. Bu sebeple kimi hıristiyan teologlar İsa Aleyhisselâm’a indirilmiş bir kitap olmadığını, İncil’in İsevî taraftarlarca kaleme alındığını söylemek zorunda kalmışlardır. İslâm inancına göre ise Hazret-i Allah dört büyük kitap göndermiştir. Bunlar Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an’dır.
Ey hıristiyan! İlahi özelliği tahrif edilmiş bir kitaba iman mümkün müdür? Böyle bir kitap üzerine bina edilen bir inancın ilâhi olduğunu kabul etmek mümkün müdür? Ahir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâm’ı hangi delile dayanarak inkâr ediyorsunuz. Halbuki o İsa Aleyhisselâm’ı yüceltmiş ve olması gerektiği gibi bütün inananlara tanıtmıştır.
Son Peygamber Muhammed Aleyhisselâm’ın İncil’de Haber Verilmesi:
Allah-u Teâlâ tarafından Hazret-i İsa Aleyhisselâm’a verilen İncil’in asılları, daha sonraları insan sözü ile karıştırılıp tahrif edilmesine rağmen şu anda mevcut olan nüshalarda Peygamberimiz Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in geleceğine dair bazı işaretlere rastlanmaktadır.
“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü gitmezsem Tecellici size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman günah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir.” (Yuhanna: 16/7-8)
“Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Ama o Hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek, çünkü kendiliğinden söylemeyecektir. Fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.” (Yuhanna: 16/12-13)
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız ben de babaya yalvaracağım ve O size başka bir tecellici, hakikat ruhunu, verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun.” (Yuhanna: 14/15-16)
“Fakat benim ismimle babanın göndereceği tecellici, ruhul-kudüs, O size her şeyi öğretecek ve size söylediği herşeyi hatırınıza getirecektir.” (Yuhanna: 14/26)
“Babadan size göndereceğim tecellici, babadan çıkan hakikat ruhu, geldiği zaman, benim için o şehâdet edecektir.” (Yuhanna: 15/26)
Bunlar İsa Aleyhisselâm’ın hıristiyanların bugün ellerinde bulunan İncil’deki bizzat kendi ifadeleridir. İsâ Aleyhisselâm yakınlarına kendinden çok daha faziletli bir peygamberin geleceğini ve ona iman etmeleri gerektiğini bildiriyor. Aynı zamanda onun fazilet ve meziyetinin yüksek olduğunu haber veriyor.
İsâ Aleyhisselâm onun hakkında böyle buyururken, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de onun hakkında şöyle buyuruyorlar:
“İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa’ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir. Dinleri birdir.” (Buhârî, Tecrid-i sarih: 1403)
Yani birbirlerini tasdik eden, birbirlerini doğrulayan, birbirlerini metheden ve Hazret-i Allah’ın yanındaki yüksek âli derecelerini belirten bir hitaptır.
İsa’nın, geleceğini haber verdiği Yunanca Paraklit ile, Latince Paraklitos, Arapça tam olarak Ahmed kelimesinin karşılığıdır. Bundan da maksat, bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’dır.
Paraklit lafzı hıristiyanlarca “Hamdedici” veya “Kurtarıcı” anlamında kullanılmaktadır ve bu lafız “İnsanları küfürden kurtaran” Peygamberimize uygun düşmektedir.
Matta İncili’nin ve Luka İncili’nin “Göklerin melekûtunun yakın olduğu” şeklindeki ifadeleri (Matta: 13/31-32) Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm içindir.
“Göklerin melekûtu, bir adamın alıp tarlasına ektiği bir hardal tanesine benzer. O tane ki, bütün tohumların gerçi en küçüğüdür; fakat büyüyünce, sebzelerden daha büyüktür ve ağaç olur; şöyle ki, göğün kuşları gelip onun dallarında yerleşirler.” (Matta: 13/31-32)
Çünkü son nebi Muhammed Aleyhisselâm’ın getirdiği İslâm, bidayette zayıftı fakat daha sonra çok kuvvetli hale gelmiştir.
İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allah’ın indinde çok âlî bir peygamberdir. Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onları çok sevdirdiği için onlar da seviyorlar. Yani bizim Enbiyâ-i İzam Hazerâtına sonsuz bir sevgi ile bağlılığımız ve onların fazilet ve meziyetini ortaya koymada kuvve-i beşeriyenin haricinde durumumuz var. Zira o peygamberdir.
“Ey İsrâiloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)
İşte buradan da anlaşılıyor ki birbirlerine karşı bağlılıkları, muhabbetleri, kaynaşmaları artmış, kardeşliğin özü husule gelmiştir. Aynı zamanda Muhammed Aleyhisselâm, İsa Aleyhisselâm’ın bütün sır ve esrarını Hazret-i Allah’ın izni ve emri ile hiç kimseden çekinmeden açık açık arzedecektir.
“O beni taziz edecektir. Çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir.” (Yuhanna: 16/14)
Gerçekten demek istiyor ki:
“Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiği birçok fazilet ve meziyetler var. Ben size bunları açıklamayacağım. Amma benim size duyurmadığımı, benim içyüzümü size olduğu gibi arzedecek. Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiklerini o size ifşa edecek.”
Bu sebepledir ki, ehl-i kitap âlimlerinden bazıları, beklenen peygamber geliverince hemen iman ettiler.
“Kendilerine kitap verdiklerimiz (Peygamber’i) , kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.” (En’am: 20)
Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne tekrar geleceğini haber vermiştir:
“Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhâri, Tecrid-i sarih: 1018)
“Vallahi Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak mutlaka inecek ve haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, genç dişi develer başıboş bırakılarak onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasetlikler muhakkak surette kalkacak.
(İsa Aleyhisselâm) İnsanları mala dâvet edecek, fakat malı hiç kimse kabul etmeyecektir.” (Müslim: 155)
Kendi zamanına kadar gelen dini hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i Muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatleri Hâtem-ül enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiştir.
İsâ Aleyhisselâm’ın Tevrat’ı tasdik etmesi, haber verme itibariyledir. Zira Tevrat’ta hem İsâ Aleyhisselâm’a hem de son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a dair haberler vardı. Bu sebepledir ki İsâ Aleyhisselâm, Ahmed Aleyhisselâm’ın gelmesinin yakın olduğunu müjdelemek suretiyle bu husustaki haberlerin doğru olduğunu ispatlamıştır.
Ahmed; Allah-u Teâlâ’nın en çok methini yapan kişi mânâsına geldiği gibi, en çok methedilen veya kullar arasında en çok övülen kişi mânâsına da gelir.
Tevrat’ta İsâ Aleyhisselâm’ın gönderilmesine dair verilen müjde, onun gelişiyle gerçekleşmiş oldu. Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğine dair Tevrat’ın verdiği müjdeyi İsâ Aleyhisselâm tasdik ederek onun geleceğini müjdelemiş ve onun öncüsü olduğunu belirtmişti.
Bu, İsâ Aleyhisselâm’ın peygamberlik vazifelerinden birisi idi.
Ne gariptir ki; böyle söylediği halde, İsrâiloğulları’nın çoğu onu dinlemediği gibi, hıristiyanlardan birçoğu da bu hakikati gizlediler, tevil ve tahrif ettiler.
Yahudiler bir peygamberin geleceğini beklemekteydiler. Bu peygamberin kendilerinden olmasını istiyorlardı. Hıristiyan rahiplerinin birçoğu da yeni gelecek peygamberi bekleşmekteydiler.
Kendi kitaplarında müjdelenen peygamber, İsmail Aleyhisselâm’ın soyundan geliverince; çeşitli hilelerle, ithamlarla, düşmanlıklarla muhalefet ettiler.
Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyuruluyor:
“Müjdelenen peygamber onlara delillerle mucizelerle gelince ‘Bu apaçık bir sihirdir.’ dediler.” (Saf: 6)
Gerek yahudiler gerek hıristiyanlar Hazret-i Allah’a iman ederek değil de kendi arzularına uyarak bu peygamberin kendi nesillerinden gönderilmesini bekliyorlardı.
Vaktaki İsmail Aleyhisselâm’ın neslinden gönderildi. Onun apaçık bir peygamber olduğunu hakkıyla bildikleri halde yüz çevirdiler ve inkâra kalktılar.
İşte ırkçılığın insanlara bu kadar zararı ve tahribatı oluyor, ebedi azaba maruz bırakıyor. Gerek yahudi gerekse hıristiyanlardan ancak iman edenler kurtulmuştur.
Ey yahudi ve hıristiyanlar!
Siz bugün de Allah’ın huzurunda bulunduğunuzu düşününüz. Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünürseniz o peygamber henüz bize gelmedi diyemezsiniz. Fetret devrinde kalanlar gibi bir mazeret göstermeye de kalkışamazsınız.
Allah-u Teâlâ size bütün hakikatleri açıklayan bir peygamber gönderdi. Siz bunu duydunuz ve bildiniz. Şimdi ne yüzle itiraz ediyorsunuz? Siz ilâhî hükmü arkaya attınız, nefsinizin arzusunu ilâh edindiniz. Kendi azabınızı kendi eliniz ve kendi isteğinizle bile bile hazırlamış oldunuz.
Hiç kimsenin bu din doğrudur yada yanlıştır demeye hakkı yok. Herkes istediğine inanmakta özgürdür ve saygı duyulmalıdır. Saçma sapan demek neyin nesi? ? ? ? Şüphesiz ki bir son olacak ve sonrasında herkes kendi inancının doğru mu yanlış mı olduğunu öğrenecek. Burada bunu belirlemeye çalışmanın ne anlamı var ki?
diyelimki biri hristyan olmak istese neye inanacağını tam olarak bilemez ortodokslar ayrı katolikler ayrı inanıyor peki neye inanacak ne söylediklerini kendileride tam bilmiyor 3 tane varmış onlar tekmiş sonra yine 3 tane oluyorlar peki tekse neden üçüne inanıyorlar ben küçükken icatları hep batının yaptığını sanırdım onların gelişmiş olduğunu görür hayrete düşerdim ama büyüyünce anladımki çoğu hristiyan ülkesinin insanları dinlerine bağlı değil çoğu ahlak ve medeniyet yönünden gelişememiş zaten 18. 19, yüzyıla kadarda icatları hep müslümanlar yapmış en hızlı yayılan din islammış, en fazla müslümanlar varmış 1000 yıldan uzun bir süre dinlerine bağlı hristyanların ne denli sapıttıklarını tarihteki ortaçağ avrupasını okuduğumda gördüm daha sonra hristyanların yaptıklarını kurdukları sömürge imparatorluklarını dünyayı yaşanmayacak bir hale getirdiklerini sadece kendileri için yaşadıklarını kuranda bilim hakkında yazanların ortaya çıkmasıyla zaten güven artıyor kaptan guesto atlas okyanusuyla akdenizin birbirine kavuşmadığın keşfetti bunun 1400 sene önce yazılan kuranda yazdığını öğrendiğinde müslüman oldu, bir fransız bilim adamı fravunun cesedini binlarce yıl sonra bulduğunda bunun kutanda yazdığını öğrendiğinde müslüman oldu daha neyin tartışmasını yapıyorlar anlamıyorum kuranda yazan böyle şeylere bir açıklık getiremiyorlar ama incil önceden doğru bir kitaptı sonradan tahrif edildiğinde önceden gelen doğru şeyler yazıyor olabilir
'Hristiyan İmanı' İSA MESİH üzerine bina olmuştur: İSA MESİH'in kimliği, kişiliği doğru anlaşılamadan hristiyan olunamaz: ATANASIAN İMAN AÇIKLAMASI (1) Her kim kurtulacak ise, her şeyden önce, katolik inancı kabul etmelidir; (2) Bu inancı bütünüyle ve yozlaştırmadan tutanlar dışında herkes şüphesiz ki, sonsuza dek yok olacaktır. (3) ve Katolik İnanç şudur: Üçlübirlikte tek bir Tanrı’ya ve birlik içindeki Üçlüğe tapınırız; (4) bu kişileri ne birbirine karıştır ne de özünü böleriz. (5) çünkü Baba tek bir Kişidir, Oğul başka, Kutsal Ruh ise başka bir Kişidir. (6) Ancak Baba’nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un Tanrısal özyapısı birdir görkemde eşit, yücelikte sonsuzdur. (7) Baba nasıl ise, Oğul ve Kutsal Ruh da öyledir. (8) Baba yaratılmamıştır, Oğul yaratılmamıştır, Kutsal Ruh yaratılmamıştır. (9) Baba anlaşılmaz, Oğul anlaşılmaz, Kutsal Ruh anlaşılmazdır. (10) Baba ebedi, Oğul ebedi, Kutsal Ruh ebedidir. (11) Buna rağmen hepsi üç farklı ebedi değil, fakat tek bir ebedidir. (12) Ne üç farklı 'yaratılmamış' ne de üç farklı 'anlaşılmaz' vardır, fakat tek bir 'yaratılmamış' ve tek bir 'anlaşılmaz' vardır. (13) Aynı şekilde Baba her şeye kadir, Oğul her şeye kadir ve Kutsal Ruh her şeye kadirdir; (14) Buna rağmen hepsi üç farklı 'her şeye kadir' değil, tek bir ‘her şeye kadir’dir. (15) Baba nasıl Tanrı ise, Oğul da Tanrı’dır ve Kutsal Ruh da Tanrı’dır; (16) Buna rağmen bunlar üç farklı Tanrı değil, tek bir Tanrı’dır. (17) Baba nasıl Rab ise, Oğul da Rab'dir, Kutsal Ruh da Rab'dir; (18) Buna rağmen bunlar üç farklı Rab değil, tek bir Rab'dir. (19) Hristiyan gerçeği uyarınca her kişinin ayrı ayrı Tanrı ve Rab olduğunu ikrar etme yükümlülüğü altında olmamızla birlikte; (20) Katolik iman “üç farklı Tanrı ya da üç farklı Rab vardır” gibi bir ifadeyi kullanmamızı yasaklar. (21) Baba hiçbir şeyden gelmemiştir; ne yaratılmış ne de doğurulmuştur. (22) Oğul yalnızca Baba’dandır; ne oluşturulmuş, ne yaratılmıştır, fakat biricik Oğuldur.[198] (23) Kutsal Ruh, Baba’dan ve Oğul’dandır; ne oluşturulmuş ne yaratılmış ne de doğurulmuştur[199] fakat Baba’dan ve Oğul’dan çıkmıştır. (24) Böylece, üç tane değil, tek bir Baba vardır; üç Oğul değil tek bir Oğul, üç Kutsal Ruh değil, tek bir Kutsal Ruh vardır. (25) Üçlübirlik’te hiç bir kişi diğerinden önce ya da sonra gelmez; hiç bir kişi diğerinden üstün ya da aşağı değildir. (26) Ancak tüm üç kişi de aynı derecede sonsuz ve aynı derecede eşittir. (27) Öyle ki, her şeyde, daha önce de söylendiği gibi, Üçlük’teki Birliğe ve Birlik’teki Üçlüğe tapınılmalıdır. (28) Bu nedenle, kurtulacak olan kişi Üçlübirliği böyle düşünmelidir. (29) Bundan başka, kişinin sonsuz kurtuluşu alması için Rabbimiz İsa Mesih’in beden almasına doğrudan inanması şarttır. (30) Çünkü inandığımız ve ikrar ettiğimiz doğru iman Tanrı Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in hem Tanrı hem de insan olduğudur. (31) [Oğul] Baba’nın özünden, zamanın öncesinde Tanrı olarak var olan; annesinin özünden insan olarak zaman içinde (bu dünyada) doğmuştur. (32) Mükemmel Tanrı ve mükemmel insandır, düşünen bir cana ve gerçek bir insan bedenine sahiptir. (33) Tanrısal özyapıya ait olması açısından Baba ile eşit, insan olması açısından O’ndan aşağıdadır. (34) Tanrı ve insan olmasına karşın, iki farklı Mesih değil, fakat tek bir Mesih’tir. (35) Tanrısal özyapının ete ve kemiğe dönüşmesi ile değil, fakat Tanrı’nın insanlığı giyinmesiyle tekdir [tek bir Mesih’tir]. (36) Tümüyle tektir, [Tanrısal] özlerin karışmasıyla değil, tek bir kişinin birliğiyledir. (37) düşünebilen can ve beden olarak tek bir insandır, bu yüzden de Tanrı ve İnsan olarak tek bir Mesih’tir. (38) Bizim kurtuluşumuz için acı çekmiş, cehenneme inmiş, üçüncü gün ölümden tekrar dirilmiş, (39) göğe yükselmiş, her şeye kadir Baba Tanrı’nın sağında oturmuş (40) oradan ölüleri ve dirileri yargılamak için gelecektir. (41) O geldiğinde bütün insanlar [ölümden] bedenleri ile tekrar dirilecek (42) ve yaptıkları [işler] için hesap verecektir. (43) İyilik edenler sonsuz yasamı kazanacak, kötülük edenler ise sonsuz ateşe düşecekler (44) Bu Katolik imana sağlam bir şekilde inanmayan bir kimse kurtulamayacaktır.
İnsan kurtuluşu yalnızca Rab İsa Mesih aracılığıyla mümkündür. İsa Mesih çarmıh üzerindeki ölümü ve dirilişiyle tüm insanlığa karşılıksız olarak sonsuz kurtuluş ve sonsuz yaşam sunmuştur. Kutsal Yazılara göre,'KURTULUŞ MÜJDESİ' budur. Günahlarından içten bir pişmanlıkla tövbe eden ve kurtuluş müjdesine yürekten iman eden her insan, Kutsal Ruh'un gücüyle yeniden doğar ve Tanrı ile barışır. Günahlı insanın, kutsal Tanrı'yı tanımasının, günahlarından arınmasının ve dünyanın sonundaki büyük yargıdan kurtulmasının tek çaresi İsa Mesih'in sunduğu kurtuluş armağanını ve yaşam lütfunu kabul etmektir.
Nasil ki Islamiyetin yanlis bir dindir demeye kimsenin hakki olmadigi gibi, Hiristiyanligin sacma sapan, yanlis bir dindir demeye de hakki yokturdur. Dinler üzerine tartisabilinir ama dogrudan bu din yanlisdir denilemez, diyenler ise cahil insanlardir.
'...ve tas yahudiler tarafindan mühürlenip, pürüssüz vücudun askerlerin gözetimi altinda iken, sen ücüncü gün yeniden dirildin...'
'...karanlik vadide gezerken, bir felaketin geleceginden korkmam, cünkü sen yanimdasin...'
'...cünkü senindir bu alem, bu kuvvet ve bu ihtisam ebediyete kadar'
'Göklerde ki babamiz bize nasil merhamet edip affettiysen, bizde düsmanlarimizi affettik, Amin'
Hıristiyanlık denen oyunun hayata ve yeryüzüne isyan, sağlıklı genç bedene ve hür iradeye edilen bir küfür olduğunu düşünüyorum. Nietzsche'nin bu konuyla ilgili çok hoşuma giden bir paragrafını yazıyorum: ' Yüreğim sızlıyor şu rahiplere; esirdirler bence onlar, damgalıdırlar. Kurtarıcı dedikleri onları zincire vurmuş_sahte değerler ve aldatıcı sözler zincirine. Ah biri onları kurtarıcılarından kurtarsa! '
n aimlermiz hristiyanlar kızmasın küsmesn düşman olmasınlardiye gerçe söylemmezler.Gerçek şudur; tek tanrı var tek din var tek din islamiyettir.diğerleri uydurma çakma sahte dindir.yani ilahi din değildirtüm peygamberler islam peygemberidirler.tüm kitaplar islam dini için geldi..sadece son kitap bozulmadı.Hazreti adem de ibrahimin tevhit dinindendir.ibrahimde muammedin dinindendir.tümü aynıdır.(atalay k)
hristiyanlık ilahi bir din değildir.Zaten allahtan gelen tek ve gerçek din islamiyettir.Hristişyanların,kitabı yoktur,peyganberi yoktur.bunlar islamiyete kurana son peyganbere inanmazlar Kafirdirler.islama karşı kurulmuş bir çetedir.Buna sahte yapay yada çete dini diyebiliriz.Hz isa gelse bunları lanetler KA
ıristiyanlık, (İsa’nın adından İsevilik, İsa’nın doğum yerine atfen Nasranilik de denir) Ortadoğu kökenli, tektanrılı din. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir. Yaklaşık 2 milyar Hıristiyan vardır. Bu yönüyle (cemaat sayısı bakımından) dünyanın en büyük dinidir. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupa’da, Amerika’da, güney Afrika’da ve Avusturalya’da bulunmaktadırlar. Binlerce mezhebi olan Hıristiyanlığın başlıca mezhepleri (kiliseleri) , Roma Katolik Kilisesi (1.2 milyar kişi) , Protestan Kilisesi (360 milyon) ve Ortodoks Kilisesi’dir (170 milyon) .
Hıristiyanlar Kutsal Kitap’a (Eski ve Yeni Anlaşma) inanırlar. Hıristiyanlık, Yahudiliğin devamı olarak ortaya çıkmıştır. Kutsal Kitap’ın ilk kısmı (Eski Antlaşma) , Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile aynıdır. Hıristiyanlar, İsa’nın Mesih olduğunu kabul ederler. Bununla birlikte İsa Yahudilik’te mesih veya peygamber olarak kabul edilmez.
HRİSTİYANLIK
Hz. İsa'nın tebliğ ettiği fakat daha sonraları tahrif edilen din.
Günümüzde dünyanın her tarafından mensubu bulunan ve dünya nüfusunun l/5'inin dini olan Hrıstiyanlık, Filistin bölgesinde doğmuş evrensel bir dindir. Bir milyar civarında mensubu vardır. Menşei itibariyle vahye dayanan ve kutsal kitabı olan, özde tek tanrılı olmakla beraber, sonradan teslis inancına dönüştürülmüş bir dindir. Bu dinde ayrıca peygamber, melek, âhiret kader gibi dini kavramlar bulunsa da, bu kavramları anlayış ve açıklayış şekli İslâm'dakinden farklıdır. Hristiyanlıkta Hz. İsa merkezi bir öneme sahiptir. Bugünkü Hristiyanlık, Yahudilikteki inanç ve ibadet gelenekleriyle, Yunan-Roma (Greko-Romen) âleminin kültürlerini birleştiren bir kurtarıcı tanrı dinidir. Nâsıralı İsa'yı merkeze alan bir Yahudi Mesihi hareketidir. İsa, İsrâil'i, gelecek tanrı'nın krallığı'na hazırlamak istemiştir. Ancak bugünkü Hristiyanlık, İsa'nın havârîlerinin arasına sonradan giren Pavlus'un yorumları ile değişik bir hüviyet kazanmıştır (Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, Ankara 1955, s. 117 VD. A. Abdullah Masdûsi, Yaşayan Dünya Dinleri (trc. Mesud Sadak) , İstanbul 1981, s. 170-201; Ekrim Sarıkcıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul 1983, s. 200 vd.; Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1988, s. 136 vd.)
Hristiyan, Mesih'e bağlı demektir. Bu kelime, Yunanca 'Hristos'tan gelir. İbranîcesi 'Maşiah'dir, yağlanmış anlamını ifade eder. İncillerde 'Hristiyan', 'Hristiyanlık' gibi terimler yer almaz. Bu terimler, ilk defa Hz. İsa'dan 20-30 sene sonra Antakya'da kullanılmıştır (Resullerin işleri, XI, 26) . İnciller daha çok, Hz. İsa'ya ağırlık vermektedirler ve onun bir tür hayat hikayesi durumundadırlar.
Hristiyanlık aslında tek tanrı anlayışını esas alan bir dindir. İncillerde ve diğer yazılarda bu hükmü doğrulayacak ifadeler vardır. Allah'ın birliğinden söz edilmektedir (Yuhanna, V, 44) . Fakat yine aynı metinlerde bir kısım ifadeler, mecâzî deyimler, daha sonraları bir üçleme (teslis) anlayışına yol açmıştır. Bunda, İncil yazarları ile Hz. İsa arasındaki zaman aralığının rolü vardır. Öte yandan, Hristiyan Kutsal Kitabı'nda teslis, hiç bir yerde açıkça zikredilmemiştir. Ancak 'ben ve baba biriz', 'baba'nızın ruhu', 'Allah'ın ruhu' gibi ifadeler, zamanla Allah'ın yanında İsa ve kutsal rûhun da tanrı sayılmasına kadar varan yorumlara yol açmıştır. Bu yorumları ilk başlatan, havârîlere sonradan katılan Pavlus olmuştur. 'Hz. İsâ zamanındaki en büyük ilâhiyatçısı' olarak tanımlanan Pavlus, bugünkü Hristiyanlığın kurucusu olarak bilinmektedir. Modern bilginlere göre günümüz hristiyanlığı, Hz. İsa'nın getirdiği nizamdan çok, Pavlus'un yorumlarından ibarettir. Hatta denilebilir ki, sonraki yüzyıllar, dini inançlarını İncillerden çok, onun yorumlarına dayandırdılar. Pavlus'un telkinleri, Allah'ı değil, İsa Mesih'i ağırlık merkezi olarak almıştır. Ona göre İsa, sâdece bir insan değil, Tanrı'nın kudretiyle diriltilen bir kimse idi.
Hz. İsa'nın çarmıha gerilmiş olması ve tekrar dirilmesi, insanların Hz. Âdem'in Cennet'te, yasak meyveden yemiş olması sebebiyle doğuştan günahkâr oldukları inançları da Pavlus tarafından Hristiyanlığa sokulmuştur.
Görüldüğü gibi bugünkü Hristiyanlık, Pavlus'un yorumlarına dayanır. Gerek dinin aslî şekli, gerekse kutsal kitabları olan İncil, tahrifata uğramıştır. Artık Hristiyanlık muharref bir dindir. Bunun içindir ki, günümüz hristiyanlarının benimsediği Hristiyanlık ile, Kur'ân-ı Kerîm'in bize bildirdiği Hristiyanlık, birbirinden tamamen farklıdır.
Kur'ân-ı Kerîm'de Hristiyan için 'Nasrânî', Hristiyanlar için de 'Nasârâ' kelimeleri kullanılmıştır (Âli İmran, 3/67; el-Bakara, 2/62, 111, 113, 135, 140; el-Mâide, 5/14, 18, 51, 69, 82; et-Tevbe, 9/30; el-Hacc, 22/17) . Ayrıca, 'Ehl-i Kitap' ifadesinin yer aldığı âyetlerde, Hristiyanlar da muhatap alınmıştır. Meselâ 'De ki; ey Ehl-i kitap! Aramızda eşit olan bir kelimeye gelin. Yalnız Allah'a kulluk (ibadet) edelim ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım' (Âli İmrân, 3/64) âyetinde olduğu gibi.
Kur'ân-ı Kerim'e göre, Yahudiler gibi Hristiyanlar da verdikleri sözde durmadıkları için, kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin salınmıştır. Hz. Muhammed onlara da gönderilmiş bir elçidir. O, Ehl-i Kitab'ın gizledikleri ve sakladıkları şeylerin çoğunu onlara açıklamıştır. Ancak Yahudi ve Hristiyanlar, kendilerinin 'Allah'ın oğulları ve sevgilileri' olduklarını söyleyerek, Hz. Muhammed'e karşı çıkmışlardır. Yahudiler Uzeyr'i, Hristiyanlar da İsa'yı Allah'ın oğlu saymışlardır. İnsanları tanrılaştırdıkları için de küfre girmişlerdir. (el-Mâide, 5/12-18; et-Tevbe, 9/20) Allah'a çocuk isnad etmekle Tevhid'in özüne ve rûhuna aykırı hareket etmişlerdir. Halbuki 'Allah, bu tektir. Her şeyden müstağnî ve her şey O 'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir.' (İhlâs, 112/1-4) .
Kur'ân-ı Kerim, Hz. İsa'nın Allah'ın kulu ve elçisi olduğunu, O'nun da tevhid'i tebliğ ettiğini açıklar. (el-Mâide, 5/46-47, 62-69, 72-77) . Bu durumda Meryem oğlu İsa'yı ilah edinen Hristiyanlar, 'Allah, üçün üçüncüsüdür' (el-Mâide, 5/72-75) diyerek doğru yoldan sapmışlar, tevhid çizgisinden uzaklaşmışlardır. Tevhid esasından uzaklaşan Hristiyanların yüce Allah, dinlerinin aslına, tevhid ve İslâm yoluna çağırmaktadır. (el-Mâide 5/46) .
Yukarıda da belirtildiği gibi hristiyanlık, aslı itibariyle hak dinlerderdendir. Peygamberi Hz. İsa, kitabı da İncil'dir. Bugünkü Hristiyanlığın odak noktasını oluşturan ve Pavlus teolojisinin temelini teşkil eden Hz. İsa, yalnız Allah'ın kulu ve Rasûlü'dür. Bunu bizzat kendisi şöyle ikrar etmiştir: 'Hz. İsa: Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni Peygamber yaptı; nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekât vermemi ve annene iyi davranmamı emrelti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde ve dirileceğim günde bana selam olsun' dedi (Meryem, 19/30-33) . Ayrıca Hz. İsa'yı ve annesini tanrılaştırıp 'teslis' akidesini oluşturan Hristiyanlarla Hz. İsa, kıyamet gününde yüzleştirilecekler ve böylece Hristiyanların uydurdukları yalanlar bir kere daha ortaya çıkmış olacaktır. Bu husus, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle belirtilir: 'Allah Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin,' dedin? ' demişti de; 'Hâşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen benim içimde olanı bilirsin, ben Senin içinde olanı bilemem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin' demişti, 'Ben onları sadece, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetçe onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları sen gözlüyorsun. Sen her şeye şâhidsin' (elMâide, 5/117) .
Şu halde bugünkü Hristiyanlık, Hz. İsa'nın tebliğ ettiği Hristiyanlık değildir; 'Mesih, Allah'ın oğludur' gibi sözleri kendi ağızlarıyla uydurmuşlar (et- Tevbe, 9/30) ve 'Meryem oğlu Mesih'i'de, kendilerine Allah'tan başka Rab edinmişlerdir' (et-Tevbe, 9/31) . Aynı şekilde, mevcut Hristiyanların, Hz. İsa'nın getirdiği İncil'le hiç bir ilgileri yoktur (el-Mâide, 5/68) . Çünkü Yahudi bilginleri gibi, Hristiyan râhipleri de birtakım menfaat temini için, Allah'tan kendilerine indirilmiş olan Kitab'ın hükümlerini değiştirmişlerdir (et-Tevbe, 9/34) .
Özetle söylemek gerekirse; İslâmiyet ile bugünkü Hristiyanlık arasındaki belli başlı ayrılıklar şunlardır:
1. Hristiyanlık'ta teslis akidesi olduğu halde İslâm'da tevhid akidesi vardır. 2. İslâm bütün semâvî dinleri ve peygamberleri içine alır; Hristiyanlık ise, yalnız Kitab-ı mukaddes'i hak bilir ve Kur'an-ı Kerim'i vahye dayalı bir kitap olarak kabul etmez. 3. Hristiyanlık, insanın doğuştan günahkâr olduğunu ve bu sebeple temizlenmesi için vaftiz edilmesi gerektiğini savunur; İslâm ise, bütün insanların günahsız doğduğunu ve hiç kimsenin bir başkasının günahını yüklenmeyeceğini belirtir. 4. Hristiyanlıkta papaz ve rahiplerin günah çıkarmak ve affetmek yetkisi vardır; İslâmiyet'te ise, günahlar yalnız Allah tarafından bağışlanır. 5. Hristiyanlık'ta Hz. İsa'nın sözleri Allah kelâmı olarak telakki edilir; İslâmiyet'te ise, ilâhi emirler vahiy yoluyla, Cebrâil vasıtasıyla bildirilir. 6. Hristiyanlar'a göre İsa (a.s) çarmıha gerilmiştir. İslam'a göre ise, Allah onu kendi katına yükseltmiştir. 7. Her ne kadar bugünkü Hristiyanlar, kendi dinlerinin son din olduğunu iddia ediyorlarsa da, bu iddiânın İslâm nazarında hiç bir geçerliliği yoktur. Çünkü 'Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir...' (Âli İmrân, 3/19) Ye artık 'Kim İslâm'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir ve o, âhirette de kaybedenlerden olacaktır' (Âli İmran, 3/85) .
Hristiyanlık, Orta Doğu kökenli, tektanrılı, İbrahimi din. İsa'nın adına atfen İsevilik, memleketine atfen Nasranilik de denir. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupa'da, Amerika'da, güney Afrika'da ve Avusturalya'da bulunmaktadırlar. 2 milyardan fazla mensubu ile dünyanın en yaygın dinidir.
Pavlus'un mimarı olduğu din.
sorun biraz..sorgulayın rica ederim...
niçin hz. isa hayattayken kendi dininin kitabını yazmamış da bu vazife pavlusa kalmış? hz isa öldükten sonra(onların inancına göre) dirilmiş pavlusa 40 gün süreyle öğütler vermiş ve pavlus efendi de bunları bizlere naklederek dinlerini inşaa etmiştir? ? ...
niçin hz. isa arâmîce konuşurken incil ibranicedir?
'Hıristiyanlar tarihten gelen haçlı zihniyetini, barbarlığını, kinini, katliam ve işkencelerini günümüzde Irak'ta, Afganistan'da ve daha birçok yerde sürdürürken, Papa'nın bu açıklamaları yeni katliamların, savaşların habercisidir.
Papa'nın Peygamber'imize hakareti, İslâm'ı akıl dışı din diye ilân etmesi, iftira ve yalanlara hakikati örtmeye çalışması köhne karanlık ortaçağ zihniyetinin tezahürüdür. Bugünün papazları aynı papazlar!
'Aklını kilisenin kapısında bırak içeri öyle gir.' sözünü kilise amentüsü haline getiren bu papa ve papazlar böylece akıl almaz vicdana sığmaz işlerine karışılmasını, konuşulmasını engellemek isterler.
1) Üç ilâh olur mu? İnsandan Allah olur mu? Bundan büyük akılsızlık olur mu? Papazları ilâhlaştıran da siz değil misiniz?
2) Cennet-i âlâ satılır mı? Kimin malını kime satıyorsun? Bundan büyük ahmaklık olur mu?
3) Yeni doğan çocukların vaftiz edilmeyenlerini cehehneme gönderiyorsunuz. Böyle bağnazlık, böyle vahşilik olur mu?
4) Yüzyıllardır yaptığınız insanlık dışı katliamları hangi vicdana sığdırdınız? 6 milyon endülüslü müslümanı, Sicilya'yı, Kudüs'ü, Amerikalı yerlileri, Bosnayı nasıl izah edeceksiniz? Bu akıl işi değildir.
5) Kilisenin gelirlerinin çoğalması için yaptığınız entrikaları, kendi papazlarınız açıklıyor. Her türlü gayr-i meşru işin altından kilise ve papazlar çıkmaktadır.
Siz din adamı mısınız, mafya mısınız
hristiyanlık,
“kilise buzdolabı”na koyulan bir cenazeye dönüşmüş
aktivitesini yitirmiş...
batılılar hristiyanlığın doğurduğu boşluğu doldurmak,
kitleleri ayakta tutabilmek ve yönlendirebilmek için
yeni hedefler ve ideolojiler, modern ilahlar
arayışındalar... sonuç.. ortaya çıka(rıla) n
bir çok beşeri sistem ve bir çok uydurma din...
“bakınız; “ deyip örnek vermek konuyu ziyadesiyle uzatacaktır
geçelim…
İlahi Kitap Kuran-ı Kerim
ve Bugünkü İncil:
Kur’an-ı kerim son peygamber Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında Allah tarafından kendisine indirilmiş ve kayda geçirilmiştir. Daha sonra müslümanlar tarafından çoğaltılarak yayılmıştır. Bugün yeryüzündeki milyonlarca Kur’an-ı kerim nüshası arasında hiçbir harf farkı dahi yoktur. Kur’an-ı kerim’e iftira atarak eksikliğini iddia edenler dahi ikinci bir nüsha gösterememektedirler. Zira böyle bir şey söz konusu bile değildir. Nitekim Almanlar 2. Dünya Savaşı yıllarında çeşitli yüzyıllarda yazılmış binlerce nüshayı karşılaştırmışlar ve farklı bir Kur’an bulamamışlardır. İlk yıllardaki Kur’an ile bugünkü Kur’an nüshalarının aynı olduğunu rapor etmişlerdir.
Oysa bugünkü İncil dört farklı kişinin kaleminden çıkmadır. Ve daha saklanan birçok İncil nüshalardan bahsedilir. İçinde Hazret-i Allah’a ve İsa Aleyhisselâm’a ait olmayan beyanlar, kişilerin hikâyeleri, mektupları ilave edilmiştir. Bu sebeple tenakuzlar, çelişkiler sayılamayacak kadar çoktur.
Protestan papazı (Ordained Methodist Minister) C. Leslie Mitton Jesus: The Pact Behind the Faith (William B. Eerdmans Publishing Company Grand Rapids, Michigan, 1974 U.S.A, sh: 10) isimli kitabında şunları rapor ediyor:
“İsa’ya saygıyla itibar edenler arasında bile, Kilisenin onun Tanrı’nın eşsiz oğlu olduğu iddiasını ciddiye almayan, fakat onu çok harikulade bir insan olarak değerlendiren pek çok insan vardır. Kitab-ı Mukaddes bile artık her sözü gerçekten doğru olan bir Tanrısal kitap olarak kabul görmemektedir, fakat diğer insanlar kadar hataya ve cehalete maruz kalabilen insanlar tarafından üretilmiş bir yazılar koleksiyonu olarak itibar görmektedir. ‘İsa hakkında neyi bilebiliriz? ’ sorusuna cevap olarak basit bir şekilde, Kilisenin resmi öğretisini veya ayet sözlerini aktarmak artık mümkün değildir. Çünkü hemen ardından daha fazla sorular yöneltilmektedir. ‘Kilisenin veya Kitab-ı Mukaddes’in öğrettiği şeylerin güvenilir olduğunu nasıl bilebiliriz’ İsa hakkındaki İncil kayıtları ne dereceye kadar gerçek addedilebilir, ya da ne dereceye kadar dindar İncil yazıcılarının hayal gücü tarafından değiştirilmiştir ve süslenmiştir ve hatta yaratılmıştır? ”
Fransız Katolik papazı Roguet’in itiraflarını ise Prof. Dr. Maurice Bucaille’in kaleminden okuyalım:
“İncil okuyucularının pek çoğu İncil’lerdeki belirli bazı itirafların manaları hakkında düşündükleri zaman utanırlar, hatta yüzleri de kızarır. Bu durum onlar çeşitli İncil’lerde aynı olayı anlatan değişik rivayetleri karşılaştırdıkları zaman da gerçekleşir. Bu gözlem papaz Roguet tarafından, yazdığı İncil’lere giriş isimli eserde açıklanmıştır. Haftalık bir Katolik dergisinde uzun yıllar (dini konularda) huzursuz okurlara cevap vermekle kazandığı geniş tecrübeyle, onların (Kitab-ı Mukaddes’den) okumuş oldukları şeylerden ne kadar çok endişelendiklerini ölçebilmektedir. Ona müracaat edenler geniş yelpazede sosyal ve kültürel kesimlerdendir. Papaz Roguet, onların anlaşılması güç, kavranamaz, hatta çelişkili veya skandallı olarak tanımlanan metinler hakkında açıklama talebinde olduklarını belirtmektedir.... Bu tespit hayli yakın bir tarihe aittir. Papaz Roguet’in kitabı 1973’de yayınlandı. Pek uzun olmayan bir zamana kadar Hıristiyanların çoğunluğu İncil’lerin sadece ayinlerde okunduğu veya vaazlarda yorumlandığı kadarını biliyordu. Protestanlar hariç, İncil’lerin tamamını okumak adet değildi....Şunda hiç kuşku yok ki, İncil’lerin tamamının okunması Hiristiyanları rahatsız edecek gibidir.” (The Bible, The Kur’an and Science, sh: 61, Paris)
Görüldüğü gibi İncil tahrif edilmiştir. Akıl yürüten bir hıristiyanın şüphe ve kararsızlığa düşmemesi mümkün değildir. Bu sebeple kimi hıristiyan teologlar İsa Aleyhisselâm’a indirilmiş bir kitap olmadığını, İncil’in İsevî taraftarlarca kaleme alındığını söylemek zorunda kalmışlardır. İslâm inancına göre ise Hazret-i Allah dört büyük kitap göndermiştir. Bunlar Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an’dır.
Ey hıristiyan! İlahi özelliği tahrif edilmiş bir kitaba iman mümkün müdür? Böyle bir kitap üzerine bina edilen bir inancın ilâhi olduğunu kabul etmek mümkün müdür? Ahir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâm’ı hangi delile dayanarak inkâr ediyorsunuz. Halbuki o İsa Aleyhisselâm’ı yüceltmiş ve olması gerektiği gibi bütün inananlara tanıtmıştır.
Son Peygamber Muhammed Aleyhisselâm’ın
İncil’de Haber Verilmesi:
Allah-u Teâlâ tarafından Hazret-i İsa Aleyhisselâm’a verilen İncil’in asılları, daha sonraları insan sözü ile karıştırılıp tahrif edilmesine rağmen şu anda mevcut olan nüshalarda Peygamberimiz Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in geleceğine dair bazı işaretlere rastlanmaktadır.
“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü gitmezsem Tecellici size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman günah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir.” (Yuhanna: 16/7-8)
“Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Ama o Hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek, çünkü kendiliğinden söylemeyecektir. Fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.” (Yuhanna: 16/12-13)
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız ben de babaya yalvaracağım ve O size başka bir tecellici, hakikat ruhunu, verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun.” (Yuhanna: 14/15-16)
“Fakat benim ismimle babanın göndereceği tecellici, ruhul-kudüs, O size her şeyi öğretecek ve size söylediği herşeyi hatırınıza getirecektir.” (Yuhanna: 14/26)
“Babadan size göndereceğim tecellici, babadan çıkan hakikat ruhu, geldiği zaman, benim için o şehâdet edecektir.” (Yuhanna: 15/26)
Bunlar İsa Aleyhisselâm’ın hıristiyanların bugün ellerinde bulunan İncil’deki bizzat kendi ifadeleridir. İsâ Aleyhisselâm yakınlarına kendinden çok daha faziletli bir peygamberin geleceğini ve ona iman etmeleri gerektiğini bildiriyor. Aynı zamanda onun fazilet ve meziyetinin yüksek olduğunu haber veriyor.
İsâ Aleyhisselâm onun hakkında böyle buyururken, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de onun hakkında şöyle buyuruyorlar:
“İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa’ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir. Dinleri birdir.” (Buhârî, Tecrid-i sarih: 1403)
Yani birbirlerini tasdik eden, birbirlerini doğrulayan, birbirlerini metheden ve Hazret-i Allah’ın yanındaki yüksek âli derecelerini belirten bir hitaptır.
İsa’nın, geleceğini haber verdiği Yunanca Paraklit ile, Latince Paraklitos, Arapça tam olarak Ahmed kelimesinin karşılığıdır. Bundan da maksat, bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’dır.
Paraklit lafzı hıristiyanlarca “Hamdedici” veya “Kurtarıcı” anlamında kullanılmaktadır ve bu lafız “İnsanları küfürden kurtaran” Peygamberimize uygun düşmektedir.
Matta İncili’nin ve Luka İncili’nin “Göklerin melekûtunun yakın olduğu” şeklindeki ifadeleri (Matta: 13/31-32) Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm içindir.
“Göklerin melekûtu, bir adamın alıp tarlasına ektiği bir hardal tanesine benzer. O tane ki, bütün tohumların gerçi en küçüğüdür; fakat büyüyünce, sebzelerden daha büyüktür ve ağaç olur; şöyle ki, göğün kuşları gelip onun dallarında yerleşirler.” (Matta: 13/31-32)
Çünkü son nebi Muhammed Aleyhisselâm’ın getirdiği İslâm, bidayette zayıftı fakat daha sonra çok kuvvetli hale gelmiştir.
İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allah’ın indinde çok âlî bir peygamberdir. Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onları çok sevdirdiği için onlar da seviyorlar. Yani bizim Enbiyâ-i İzam Hazerâtına sonsuz bir sevgi ile bağlılığımız ve onların fazilet ve meziyetini ortaya koymada kuvve-i beşeriyenin haricinde durumumuz var. Zira o peygamberdir.
“Ey İsrâiloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)
İşte buradan da anlaşılıyor ki birbirlerine karşı bağlılıkları, muhabbetleri, kaynaşmaları artmış, kardeşliğin özü husule gelmiştir. Aynı zamanda Muhammed Aleyhisselâm, İsa Aleyhisselâm’ın bütün sır ve esrarını Hazret-i Allah’ın izni ve emri ile hiç kimseden çekinmeden açık açık arzedecektir.
“O beni taziz edecektir. Çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir.” (Yuhanna: 16/14)
Gerçekten demek istiyor ki:
“Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiği birçok fazilet ve meziyetler var. Ben size bunları açıklamayacağım. Amma benim size duyurmadığımı, benim içyüzümü size olduğu gibi arzedecek. Allah-u Teâlâ’nın bana bahşettiklerini o size ifşa edecek.”
Bu sebepledir ki, ehl-i kitap âlimlerinden bazıları, beklenen peygamber geliverince hemen iman ettiler.
“Kendilerine kitap verdiklerimiz (Peygamber’i) , kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.” (En’am: 20)
Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne tekrar geleceğini haber vermiştir:
“Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhâri, Tecrid-i sarih: 1018)
“Vallahi Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak mutlaka inecek ve haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, genç dişi develer başıboş bırakılarak onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasetlikler muhakkak surette kalkacak.
(İsa Aleyhisselâm) İnsanları mala dâvet edecek, fakat malı hiç kimse kabul etmeyecektir.” (Müslim: 155)
•
İsâ Aleyhisselâm İsrâiloğulları peygamberlerinin sonuncusudur.
Kendi zamanına kadar gelen dini hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i Muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatleri Hâtem-ül enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiştir.
İsâ Aleyhisselâm’ın Tevrat’ı tasdik etmesi, haber verme itibariyledir. Zira Tevrat’ta hem İsâ Aleyhisselâm’a hem de son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’a dair haberler vardı. Bu sebepledir ki İsâ Aleyhisselâm, Ahmed Aleyhisselâm’ın gelmesinin yakın olduğunu müjdelemek suretiyle bu husustaki haberlerin doğru olduğunu ispatlamıştır.
Ahmed; Allah-u Teâlâ’nın en çok methini yapan kişi mânâsına geldiği gibi, en çok methedilen veya kullar arasında en çok övülen kişi mânâsına da gelir.
Tevrat’ta İsâ Aleyhisselâm’ın gönderilmesine dair verilen müjde, onun gelişiyle gerçekleşmiş oldu. Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğine dair Tevrat’ın verdiği müjdeyi İsâ Aleyhisselâm tasdik ederek onun geleceğini müjdelemiş ve onun öncüsü olduğunu belirtmişti.
Bu, İsâ Aleyhisselâm’ın peygamberlik vazifelerinden birisi idi.
Ne gariptir ki; böyle söylediği halde, İsrâiloğulları’nın çoğu onu dinlemediği gibi, hıristiyanlardan birçoğu da bu hakikati gizlediler, tevil ve tahrif ettiler.
Yahudiler bir peygamberin geleceğini beklemekteydiler. Bu peygamberin kendilerinden olmasını istiyorlardı. Hıristiyan rahiplerinin birçoğu da yeni gelecek peygamberi bekleşmekteydiler.
Kendi kitaplarında müjdelenen peygamber, İsmail Aleyhisselâm’ın soyundan geliverince; çeşitli hilelerle, ithamlarla, düşmanlıklarla muhalefet ettiler.
Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyuruluyor:
“Müjdelenen peygamber onlara delillerle mucizelerle gelince ‘Bu apaçık bir sihirdir.’ dediler.” (Saf: 6)
Gerek yahudiler gerek hıristiyanlar Hazret-i Allah’a iman ederek değil de kendi arzularına uyarak bu peygamberin kendi nesillerinden gönderilmesini bekliyorlardı.
Vaktaki İsmail Aleyhisselâm’ın neslinden gönderildi. Onun apaçık bir peygamber olduğunu hakkıyla bildikleri halde yüz çevirdiler ve inkâra kalktılar.
İşte ırkçılığın insanlara bu kadar zararı ve tahribatı oluyor, ebedi azaba maruz bırakıyor. Gerek yahudi gerekse hıristiyanlardan ancak iman edenler kurtulmuştur.
Ey yahudi ve hıristiyanlar!
Siz bugün de Allah’ın huzurunda bulunduğunuzu düşününüz. Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünürseniz o peygamber henüz bize gelmedi diyemezsiniz. Fetret devrinde kalanlar gibi bir mazeret göstermeye de kalkışamazsınız.
Allah-u Teâlâ size bütün hakikatleri açıklayan bir peygamber gönderdi. Siz bunu duydunuz ve bildiniz. Şimdi ne yüzle itiraz ediyorsunuz? Siz ilâhî hükmü arkaya attınız, nefsinizin arzusunu ilâh edindiniz. Kendi azabınızı kendi eliniz ve kendi isteğinizle bile bile hazırlamış oldunuz.
Hiç kimsenin bu din doğrudur yada yanlıştır demeye hakkı yok. Herkes istediğine inanmakta özgürdür ve saygı duyulmalıdır. Saçma sapan demek neyin nesi? ? ? ? Şüphesiz ki bir son olacak ve sonrasında herkes kendi inancının doğru mu yanlış mı olduğunu öğrenecek. Burada bunu belirlemeye çalışmanın ne anlamı var ki?
kafası karışık inanç....üçleme ne kutsal ruh ne isa ne? ? ? ?
diyelimki biri hristyan olmak istese neye inanacağını tam olarak bilemez ortodokslar ayrı katolikler ayrı inanıyor peki neye inanacak ne söylediklerini kendileride tam bilmiyor 3 tane varmış onlar tekmiş sonra yine 3 tane oluyorlar peki tekse neden üçüne inanıyorlar ben küçükken icatları hep batının yaptığını sanırdım onların gelişmiş olduğunu görür hayrete düşerdim ama büyüyünce anladımki çoğu hristiyan ülkesinin insanları dinlerine bağlı değil çoğu ahlak ve medeniyet yönünden gelişememiş zaten 18. 19, yüzyıla kadarda icatları hep müslümanlar yapmış en hızlı yayılan din islammış, en fazla müslümanlar varmış 1000 yıldan uzun bir süre dinlerine bağlı hristyanların ne denli sapıttıklarını tarihteki ortaçağ avrupasını okuduğumda gördüm daha sonra hristyanların yaptıklarını kurdukları sömürge imparatorluklarını dünyayı yaşanmayacak bir hale getirdiklerini sadece kendileri için yaşadıklarını kuranda bilim hakkında yazanların ortaya çıkmasıyla zaten güven artıyor kaptan guesto atlas okyanusuyla akdenizin birbirine kavuşmadığın keşfetti bunun 1400 sene önce yazılan kuranda yazdığını öğrendiğinde müslüman oldu, bir fransız bilim adamı fravunun cesedini binlarce yıl sonra bulduğunda bunun kutanda yazdığını öğrendiğinde müslüman oldu daha neyin tartışmasını yapıyorlar anlamıyorum kuranda yazan böyle şeylere bir açıklık getiremiyorlar ama incil önceden doğru bir kitaptı sonradan tahrif edildiğinde önceden gelen doğru şeyler yazıyor olabilir
yanlis din
'Hristiyan İmanı' İSA MESİH üzerine bina olmuştur: İSA MESİH'in kimliği, kişiliği doğru anlaşılamadan hristiyan olunamaz:
ATANASIAN İMAN AÇIKLAMASI
(1) Her kim kurtulacak ise, her şeyden önce, katolik inancı kabul etmelidir;
(2) Bu inancı bütünüyle ve yozlaştırmadan tutanlar dışında herkes şüphesiz ki, sonsuza dek yok olacaktır.
(3) ve Katolik İnanç şudur: Üçlübirlikte tek bir Tanrı’ya ve birlik içindeki Üçlüğe tapınırız;
(4) bu kişileri ne birbirine karıştır ne de özünü böleriz.
(5) çünkü Baba tek bir Kişidir, Oğul başka, Kutsal Ruh ise başka bir Kişidir.
(6) Ancak Baba’nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un Tanrısal özyapısı birdir görkemde eşit, yücelikte sonsuzdur.
(7) Baba nasıl ise, Oğul ve Kutsal Ruh da öyledir.
(8) Baba yaratılmamıştır, Oğul yaratılmamıştır, Kutsal Ruh yaratılmamıştır.
(9) Baba anlaşılmaz, Oğul anlaşılmaz, Kutsal Ruh anlaşılmazdır.
(10) Baba ebedi, Oğul ebedi, Kutsal Ruh ebedidir.
(11) Buna rağmen hepsi üç farklı ebedi değil, fakat tek bir ebedidir.
(12) Ne üç farklı 'yaratılmamış' ne de üç farklı 'anlaşılmaz' vardır, fakat tek bir 'yaratılmamış' ve tek bir 'anlaşılmaz' vardır.
(13) Aynı şekilde Baba her şeye kadir, Oğul her şeye kadir ve Kutsal Ruh her şeye kadirdir;
(14) Buna rağmen hepsi üç farklı 'her şeye kadir' değil, tek bir ‘her şeye kadir’dir.
(15) Baba nasıl Tanrı ise, Oğul da Tanrı’dır ve Kutsal Ruh da Tanrı’dır;
(16) Buna rağmen bunlar üç farklı Tanrı değil, tek bir Tanrı’dır.
(17) Baba nasıl Rab ise, Oğul da Rab'dir, Kutsal Ruh da Rab'dir;
(18) Buna rağmen bunlar üç farklı Rab değil, tek bir Rab'dir.
(19) Hristiyan gerçeği uyarınca her kişinin ayrı ayrı Tanrı ve Rab olduğunu ikrar etme yükümlülüğü altında olmamızla birlikte;
(20) Katolik iman “üç farklı Tanrı ya da üç farklı Rab vardır” gibi bir ifadeyi kullanmamızı yasaklar.
(21) Baba hiçbir şeyden gelmemiştir; ne yaratılmış ne de doğurulmuştur.
(22) Oğul yalnızca Baba’dandır; ne oluşturulmuş, ne yaratılmıştır, fakat biricik Oğuldur.[198]
(23) Kutsal Ruh, Baba’dan ve Oğul’dandır; ne oluşturulmuş ne yaratılmış ne de doğurulmuştur[199] fakat Baba’dan ve Oğul’dan çıkmıştır.
(24) Böylece, üç tane değil, tek bir Baba vardır; üç Oğul değil tek bir Oğul, üç Kutsal Ruh değil, tek bir Kutsal Ruh vardır.
(25) Üçlübirlik’te hiç bir kişi diğerinden önce ya da sonra gelmez; hiç bir kişi diğerinden üstün ya da aşağı değildir.
(26) Ancak tüm üç kişi de aynı derecede sonsuz ve aynı derecede eşittir.
(27) Öyle ki, her şeyde, daha önce de söylendiği gibi, Üçlük’teki Birliğe ve Birlik’teki Üçlüğe tapınılmalıdır.
(28) Bu nedenle, kurtulacak olan kişi Üçlübirliği böyle düşünmelidir.
(29) Bundan başka, kişinin sonsuz kurtuluşu alması için Rabbimiz İsa Mesih’in beden almasına doğrudan inanması şarttır.
(30) Çünkü inandığımız ve ikrar ettiğimiz doğru iman Tanrı Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in hem Tanrı hem de insan olduğudur.
(31) [Oğul] Baba’nın özünden, zamanın öncesinde Tanrı olarak var olan; annesinin özünden insan olarak zaman içinde (bu dünyada) doğmuştur.
(32) Mükemmel Tanrı ve mükemmel insandır, düşünen bir cana ve gerçek bir insan bedenine sahiptir.
(33) Tanrısal özyapıya ait olması açısından Baba ile eşit, insan olması açısından O’ndan aşağıdadır.
(34) Tanrı ve insan olmasına karşın, iki farklı Mesih değil, fakat tek bir Mesih’tir.
(35) Tanrısal özyapının ete ve kemiğe dönüşmesi ile değil, fakat Tanrı’nın insanlığı giyinmesiyle tekdir [tek bir Mesih’tir].
(36) Tümüyle tektir, [Tanrısal] özlerin karışmasıyla değil, tek bir kişinin birliğiyledir.
(37) düşünebilen can ve beden olarak tek bir insandır, bu yüzden de Tanrı ve İnsan olarak tek bir Mesih’tir.
(38) Bizim kurtuluşumuz için acı çekmiş, cehenneme inmiş, üçüncü gün ölümden tekrar dirilmiş,
(39) göğe yükselmiş, her şeye kadir Baba Tanrı’nın sağında oturmuş
(40) oradan ölüleri ve dirileri yargılamak için gelecektir.
(41) O geldiğinde bütün insanlar [ölümden] bedenleri ile tekrar dirilecek
(42) ve yaptıkları [işler] için hesap verecektir.
(43) İyilik edenler sonsuz yasamı kazanacak, kötülük edenler ise sonsuz ateşe düşecekler
(44) Bu Katolik imana sağlam bir şekilde inanmayan bir kimse kurtulamayacaktır.
İnsan kurtuluşu yalnızca Rab İsa Mesih aracılığıyla mümkündür. İsa Mesih çarmıh üzerindeki ölümü ve dirilişiyle tüm insanlığa karşılıksız olarak sonsuz kurtuluş ve sonsuz yaşam sunmuştur. Kutsal Yazılara göre,'KURTULUŞ MÜJDESİ' budur. Günahlarından içten bir pişmanlıkla tövbe eden ve kurtuluş müjdesine yürekten iman eden her insan, Kutsal Ruh'un gücüyle yeniden doğar ve Tanrı ile barışır. Günahlı insanın, kutsal Tanrı'yı tanımasının, günahlarından arınmasının ve dünyanın sonundaki büyük yargıdan kurtulmasının tek çaresi İsa Mesih'in sunduğu kurtuluş armağanını ve yaşam lütfunu kabul etmektir.
Nasil ki Islamiyetin yanlis bir dindir demeye kimsenin hakki olmadigi gibi, Hiristiyanligin sacma sapan, yanlis bir dindir demeye de hakki yokturdur. Dinler üzerine tartisabilinir ama dogrudan bu din yanlisdir denilemez, diyenler ise cahil insanlardir.
'...ve tas yahudiler tarafindan mühürlenip, pürüssüz vücudun askerlerin gözetimi altinda iken, sen ücüncü gün yeniden dirildin...'
'...karanlik vadide gezerken, bir felaketin geleceginden korkmam, cünkü sen yanimdasin...'
'...cünkü senindir bu alem, bu kuvvet ve bu ihtisam ebediyete kadar'
'Göklerde ki babamiz bize nasil merhamet edip affettiysen, bizde düsmanlarimizi affettik, Amin'
HRİSTİYANLARIN CEHALETİNE BAKIN;
ASILMIŞ BİR TANRI'DAN MEDET UMUYORLAR! ..
(MEVLÂNÂ)
Hıristiyanlık denen oyunun hayata ve yeryüzüne isyan, sağlıklı genç bedene ve hür iradeye edilen bir küfür olduğunu düşünüyorum.
Nietzsche'nin bu konuyla ilgili çok hoşuma giden bir paragrafını yazıyorum:
' Yüreğim sızlıyor şu rahiplere; esirdirler bence onlar, damgalıdırlar. Kurtarıcı dedikleri onları zincire vurmuş_sahte değerler ve aldatıcı sözler zincirine. Ah biri onları kurtarıcılarından kurtarsa! '