Kültür Sanat Edebiyat Şiir

gençlik sizce ne demek, gençlik size neyi çağrıştırıyor?

gençlik terimi Güldane Ergin tarafından tarihinde eklendi

  • Ker Men
    Ker Men

    dulkadiroglu

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    I know what it is to be young,
    But you don't know what it is to be old.

    One day,you'll be saying the same thing.
    Time takes away,so the stories are told.

    I have so many questions,to the old man I met.
    After summer comes winter and than the end.

    So my friend,let sing the music,together.
    For all after these years.
    There'll be someone to share it with you.

    Orson Welles

  • Ses Sizlik
    Ses Sizlik

    içsel devinimin en yoğun olduğu dönem...

  • Murat Ateş
    Murat Ateş

    Zamanında değerini bilemediğimiz, değerini anladığımızda ise pişmanlığın fayda etmediği bir dönem.

  • Merve Çifcibaşı
    Merve Çifcibaşı

    Genclık....ne hos bı kelıme,fakat sımdılerde ozunu bozduguna ınanıyorum.tamam devır deıstı belkı ama degısen devırın genclıgıde bu olmayada bılırdı...umut vaad eden öylesıne azınlıktakı,gelecek nesıllere pek cok sey sırke tadı verecek gıbı gelıyo bana.....

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    şu an berbat ve iş bilmez ustalarca işlenmeye çalışılan ' hamur '

  • Sedef Öztürk
    Sedef Öztürk

    Benimde dahil olduğum familya ama geçici valla kalmıyo öyle ilelebet çok havalara girmeyin genciz biz özgürüz,her haltı yemek hakkımız,biz yaşlanmayacağız demeyin.Kıymetini bilin hakkıyla yaşayın ey gençler...

  • Nisa Nur
    Nisa Nur

    Gençliğe Hitabe




    Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
    'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
    Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk
    asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham
    yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına
    esaret... Ya dördüncüsü? ....
    Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,madde
    plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte
    tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, sürün
    dürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve
    şimdi, evet şimdi...
    Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözle
    yen bir gençlik...
    Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'ya
    tay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? '
    diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
    Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı
    bir gençlik...
    Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır'
    düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti
    Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
    Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine
    acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,
    kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismar
    cılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste
    ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazıma
    dıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...
    Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine,
    estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
    Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine
    rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı
    adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı
    adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını,her sistem ve mez
    hebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa
    hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âle
    mine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
    'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben
    varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! '
    fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
    Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet
    sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
    Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün için
    deki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık made
    niyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
    Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı,dema
    gog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,takma diş
    fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi,temeli yıkık ailesi,
    hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli
    tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara
    kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu sava
    şı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
    Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün
    eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi cepleri
    nizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu
    hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'na
    sıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
    Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin
    fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve
    O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düş
    manlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir genç
    lik...
    İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.
    Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların
    viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım,
    paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz,su
    suz, ekmeksiz,başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamın
    dayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz el
    lerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
    Allahın selâmı üzerine oIsun...

    Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
    Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..

    Necip Fazıl Kısakürek

  • Betül Kıs
    Betül Kıs

    ben olabilirmiyim.....ama şimdilik bi 20 sene sonra hatırlatın.....o zaman kalırmı ki.....

  • Serseri
    Serseri

    Ah! Neydi Benim Geçliğim




    Nerde böyle hüzünlenmek o zaman;
    İçip içip ağlamak,
    Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
    Hafta sekiz ben eğlentide;
    Bugün saz,yarın sinema,
    Beğenmedin Aile Bahçesi;
    Onu da beğenmedin,parka;
    Sevdiğim dillere destan;
    Sevdiğim,
    Meyil verdiğin;
    Ben dizinin dibinde elpençe divan,
    Samanlık seyran.
    Nerde,
    Nerde,
    Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!

    Orhan Veli Kanık

  • Ahmet Ata
    Ahmet Ata

    Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
    'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
    Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk
    asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham
    yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına
    esaret... Ya dördüncüsü? ....
    Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,madde
    plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte
    tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, sürün
    dürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve
    şimdi, evet şimdi...
    Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözle
    yen bir gençlik...
    Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'ya
    tay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? '
    diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
    Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı
    bir gençlik...
    Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır'
    düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti
    Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
    Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine
    acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,
    kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismar
    cılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste
    ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazıma
    dıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...
    Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine,
    estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
    Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine
    rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı
    adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı
    adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını,her sistem ve mez
    hebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa
    hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âle
    mine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
    'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben
    varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! '
    fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
    Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet
    sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
    Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün için
    deki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık made
    niyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
    Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı,dema
    gog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,takma diş
    fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi,temeli yıkık ailesi,
    hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli
    tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara
    kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu sava
    şı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
    Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün
    eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi cepleri
    nizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu
    hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'na
    sıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
    Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin
    fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve
    O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düş
    manlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir genç
    lik...
    İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.
    Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların
    viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım,
    paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz,su
    suz, ekmeksiz,başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamın
    dayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz el
    lerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
    Allahın selâmı üzerine oIsun...

    Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
    Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..

    Necip Fazıl Kısakürek

  • Burcuomeroglu
    Burcuomeroglu

    Genç kimdir? veya kim gençtir?

    Burada, fiziki açıdan değil, rûhİ bakımdan gençlik bahis konusudur. Doğum senesinin gösterdiği yaşı kaç olursa olsun; karşılığını Ahirette göreceği bir hizmet ve iş teklif olunduğunda, tereddüt geçirmeden: 'Yaparım inşaallah' diyen kimse gençtir. Cinsiyet yani erkek veya hanım oluş, hükmü değiştirmez.

    Genç:
    1- Hizmetten kaçmaz, mazeret üretmez ve yüksünmez.
    2- Hizmet için dünyalık düşünmez.
    3- 'Bir yapan bulunur', 'bana mı düştü', 'ben miyim vatan kurtaran aslan' gibi kaytarma bahaneler aramaz.

    'İnşaallah yaparım' deyip, bütün samimiyeti ve gücü ile varını yoğunu ortaya koyar. Hizmeti bizzat yapar, yaptırır ve bu uğurda yıpranmayı, yorulmayı ve hatta gerekirse canını feda etmeyi göze alır. Hizmet esnasında çektiği sıkıntıları ve karşılaştığı müşkilleri; günahlarına keffaret, sağlık ve dinçliğine vesile ve yüksek manevi derecelere ulaşma sebebleri olarak kabul eder.

    İşte bu anlayışla hareket eden herkes; nüfus cüzdanındaki 'yaş' hanesine bakılmaksızın gençtir.

    ____________________________________________________
    Prof. Dr. Osman Öztürk'ün Genç Adam ismli kitabından alıntıdır.

  • Aydinaydin
    Aydinaydin

    Yozlaşan kültürle kendini kaybeden,maneviyattan uzak öğrenmeye önem vermeyen tüketiciler!

  • Sezgin Yeşiltaş
    Sezgin Yeşiltaş

    Yine mi silmişim ben buraya yazdığımı:/
    başka da birşey demiyem artık o zaman :)

  • Vedat Kocakaya
    Vedat Kocakaya

    nasıl bişi olduğunu unutmuşum hatırlarsam bişiler yazıcam buraya..............:P

  • Tuna Han
    Tuna Han

    Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
    'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
    Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal' dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...
    Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir nida kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
    Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün dâvacısı bir gençlik...
    Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...
    Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardıcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! '; Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
    Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...
    'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...
    Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...
    Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik...
    Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dörmüş ailesi ailesi, ve daha nesi ve nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve temmiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek destanlık bir meydan savaşı içinde ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...
    Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara 'siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'ne idüğü'nü ve 'nasıl'ını gösterecek bir gençlik...
    Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin alemleri manto gibi bürüyen mukaddes eteğine tutunacak, O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...
    Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım.
    Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır!

    Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
    Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...

    Allahın selâmı üzerine olsun...


    Necip Fazıl KISAKÜREK

  • Muteber Senol
    Muteber Senol

    gençlik:bir gün olacaksa geçlik...geçiniz :)

  • Zemheri Asi
    Zemheri Asi

    VASİYETİ

    ÜSTADIN BİZLERE VASİYETİ

    VASİYETİ
    1- Bu vasiyet,çoluk-çoğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi
    kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi
    muhatap tutuyor.Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik,
    şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her
    fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes...Onlara hitap ediyorum
    ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu
    yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap
    Gününde tek tek sorumludurlar.Emanetim,beni seven ve İslam davasında
    bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...

    2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün
    eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir.
    Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak
    gerekirse söylenecek söz 'Allah ve Resulü; başka herşey hiç ve batıl'
    demekten ibarettir.

    3- 'Büyük Doğu Yayınları' kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun
    neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif
    çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum
    ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor,malım
    olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare,
    murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah
    Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir,
    arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan
    bile çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim
    ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser
    çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve
    çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile
    kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere
    -çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir:
    'Koca Hz.Ömer bile Allahın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün
    sahabilerin,derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu
    ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuşmudur? Belki o noktadan
    bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.'
    Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla
    benim değil; sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip
    olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...Bir kısmını şimdiden
    tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz
    murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...
    Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa
    kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!
    En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden
    sonraki tahriflerdir.

    4-Beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en
    incelerine riayetle gömünüz!
    Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:
    1935 yılında,Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi Hazretlerine,
    bir yazımı okumuştum.Bu yazı,kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme
    ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün
    tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu.
    Yazıyı ellerine aldılar,kalem istediler ve üstüne öz elleriyle 'altın ile
    yazılacak yazı'buyurdular.
    İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin tasdiknamesi
    olarak kefenime iliştirsinler...

    5-Nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde
    en küçük pay bulundukça,biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki yalçın
    mezarlıkta,Şeyhimin civarına defnedilmektir.
    Elden gelen yapılsın...

  • Eda Yıldırımtürk
    Eda Yıldırımtürk

    Gençlik yaz bulutuna benzer pek az zamanda dağılır...

  • Beyza
    Beyza

    Mevlana der ki,Genclerin aynada göremediklerini, yaslilar bir tugla parcasinda okurlar...

  • Sezen Ardic
    Sezen Ardic

    Gecip giden, birdaha geri gelmeyen yillarim.

  • Gencay Doyran
    Gencay Doyran

    insanın severek mutsuz olduğu dönem...

  • Onur Çağlar
    Onur Çağlar

    (Ezici çoğunluk olarak) Günümüzde YOZLUK ile eşanlamlıdır.. Soru sormasını, sorgulama yapmasını bilmediği için kendi geleceğini de, kendinden sonrakilerin geleceğini de karartmaları çağrışıyor :)

  • Ahmet Çağrı Özsema
    Ahmet Çağrı Özsema

    Bomba ya elinizde patlar, ya da bir başkasında..

  • Sinem Özdemir
    Sinem Özdemir

    içinde bulundugum an :) ne mutlu bana

  • Fahrettin Özdemir
    Fahrettin Özdemir

    Heey gidi hey :)

  • Güldane Ergin
    Güldane Ergin

    gençlik aynaya baktığımda onu yitiriceğimi ve doya doya yaşamam için bir sebebin olmadığını hatırlatıyor.
    ayrıca gençlik geri gelmeyen yıllarda kalıyor