Bir hikâye, iki arkadaşın çölde yürüdüğünü anlatır. Yolculuğun bir noktasında münakaşa olur, biri diğerine tokat atar. Tokatı yiyenin canı acır ama birkşey söylemeden kuma şöyle yazar: 'BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİ TOKATLADI.' Bir vahaya gelince suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen bataklığa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı onu kurtarır. Bu sefer bir taşa şöyle yazar: 'BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM HAYATIMI KURTARDI.' Tokatı atan ve hayat kurtaran sorar: 'Canını acıttığımda kuma yazdın. Neden şimdi taşa? ' Diğeri cevaplar: 'Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki; bağışlama rüzgârı silebilsin, ama birisi bizim için iyi birşey yaparsa taşa kazımalıyız ki; hiçbir rüzgâr silemesin
Genç adamın biri, Dermiş babasına her gün; ' Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi' Baba, itiraz eder, Olmaz öyle çok dost, hakikisi Belki bir, belki iki, Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma, Karar verirler bir sınava, Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler, Ve koyarlar çuvala, Baba der ki oğluna, ' Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'
Çuvaldan kanlar damlamakta, Sanki öldürmüşler de bir adamı, Koymuşlar çuvala, Dıştan böyle sanılmakta,
Delikanlı sırtlar çuvalı, Gider en iyi bildiği dostuna,çalar kapyı, O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapyı delikanlının suratına, Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı, Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını, Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır, Evlat geriye döner, Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der, Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana, Baba ' hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim, Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona,
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar, Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar... Gider, baba dostuna, Kabul görür, sevinir, O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,
Geçerler arka bahçeye, Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, Üzerine de serpiştirirler toprak, Belli olmasın diye dikerler sarmısak...
Genç adam gelir babasına; ' Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha, Sen yarın git O na, çıkart bir kavga, Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona, ışte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi, Sonra gel olanları anlat bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini, Maksadı anlamaktır dostun hakikisini, Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı, Der ki tokadı yiyen DOST; 'Git de söyle babana, Biz satmayız sarmısak tarlasını Böyle iki tokada'...
dört harf olmasına rağmen çok önemli bir kelime; düşünün bir iyi bir dost için neler yapılmaz ki! ... çok güzel olgu. Keşke herkes gerçek dostluğu bulabilse ama bu türkiyenin şartlarında bunu bulmak hiç de kolay değil.
Orta Asyada, savasin ok ve yay ile yapildigi donemlerde Turk savascilar, arkalarindan gelebilecek bir saldiriyi onlemek icin, sirtlarini onceden bu amacla hazirlanmis bir TAS'a dayarlardi. Bu tas 'ARKA-TAS' veya Azerbaycan'daki telaffuzuyla 'ARKA-DAS' olarak adlandirilirdi. Dostluk kavraminin zaman icinde, insanin arkasin yaslayabilecegi ve kendisini olabilecek kotuluklerden koruyacagi fikri ile ozlestirilmesi sonucu 'arkadas' kelimesi 'dost'anlaminda Turkcedeki yerini buldu. Sirtiniz 'arka tas'siz kalmasin.. Bu mesaji arkadas diye nitelendirdiginiz kisilere gonderin.
DOST nedemek bilmiyorum ve Anlamını bilmek isterdim. Ama çağrıştırdığı bir çok şey var kendi dünyamda. Ağladığında koluna sümkürdüğün ve göz yaşlarınla ıslattığında ters tepki vermeyecek kişi. Sevindiginde onun yüreginde o sevgiyi görebilecegin kişi veya nesne. Tıpkı insan vucudunun bir parçası gibi bir şey olmalı.....
Hiç beklenmeyen zaman, mekan ve ortamda karşılaştığımız olaylarda yanımızda olup bizimle gülen, bizimle ağlayan ve bir çok şeyi kolayca paylaşabildiğimiz bize göre güzide varlıklardır.
tarifi yok ama degeri çok bir insan....
lideri öldürülen tarikat. diğer anlamı neydi ya?
Bir hikâye, iki arkadaşın çölde yürüdüğünü anlatır. Yolculuğun bir noktasında münakaşa olur, biri diğerine tokat atar. Tokatı yiyenin canı acır ama birkşey söylemeden kuma şöyle yazar:
'BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİ TOKATLADI.'
Bir vahaya gelince suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen bataklığa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı onu kurtarır. Bu sefer bir taşa şöyle yazar:
'BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM HAYATIMI KURTARDI.'
Tokatı atan ve hayat kurtaran sorar:
'Canını acıttığımda kuma yazdın. Neden şimdi taşa? '
Diğeri cevaplar: 'Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki; bağışlama rüzgârı silebilsin, ama birisi bizim için iyi birşey yaparsa taşa kazımalıyız ki; hiçbir rüzgâr silemesin
benlerle girilen derin tartışmalardan sohbetlerden uzaklaştıran üçüncü kişi......
dost geceleyin gökyüzünde parlayan yıldızlara benzer,hava kararınca yardıma yetişir,yol gösterici olur...
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
' Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala,
Baba der ki oğluna,
' Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta,
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna,çalar kapyı,
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner,
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der,
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana,
Baba ' hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim,
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona,
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna,
Kabul görür, sevinir,
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,
Geçerler arka bahçeye,
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak,
Belli olmasın diye dikerler sarmısak...
Genç adam gelir babasına;
' Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha,
Sen yarın git O na, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
ışte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,
Sonra gel olanları anlat bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,
Der ki tokadı yiyen DOST;
'Git de söyle babana,
Biz satmayız sarmısak tarlasını
Böyle iki tokada'...
Dostlar ırmak gibidir. kiminin suyu az kiminin çok. kiminde ellerin ıslanır sadece, kiminde ruhun yıkanır boydan boya.
alıntıdır. ama nerde görmüştüm hatırlamıyorum :)
Her gelen benzi sorar bilmez yürekte ne var......
Dost yürektekini gözlerden okuyandır.
Hasretinle yandı gönlüm halimi sormazmısın
DOSTLARIM dünyada dost yoktur
ARİSTOTALES
dostluk bana yalan söylemenin ne kadar kolay olduğunu çağrıştırıyor yoksa haksız mıyım_?
dost dediğin dosdoğru dost olmaz..........................
Benim sadık yarim kara topraktır....
Aşık Veysel Satıroğlu
dört harf olmasına rağmen çok önemli bir kelime; düşünün bir iyi bir dost için neler yapılmaz ki! ... çok güzel olgu. Keşke herkes gerçek dostluğu bulabilse ama bu türkiyenin şartlarında bunu bulmak hiç de kolay değil.
insan denen yaratığın edinmesi gereken en önemli kavram
yanına en yakışan kişidir_
kafanı rahatlatan soğuk duş gibidir kimi zaman_
Ben kendimi düşmanlarımdan korurum,siz beni dpstlarımdan koruyun...
Kim demiş acaba...
Talihsiz biri belli...
Ama haksız da sayılmaz hani...
Orta Asyada, savasin ok ve yay ile yapildigi donemlerde Turk savascilar,
arkalarindan gelebilecek bir saldiriyi onlemek icin, sirtlarini onceden bu
amacla hazirlanmis bir TAS'a dayarlardi. Bu tas 'ARKA-TAS' veya
Azerbaycan'daki telaffuzuyla 'ARKA-DAS' olarak adlandirilirdi. Dostluk
kavraminin zaman icinde, insanin arkasin yaslayabilecegi ve kendisini
olabilecek kotuluklerden koruyacagi fikri ile ozlestirilmesi sonucu
'arkadas' kelimesi 'dost'anlaminda Turkcedeki yerini buldu. Sirtiniz 'arka tas'siz kalmasin.. Bu mesaji arkadas diye nitelendirdiginiz kisilere gonderin.
Ölüm ölene bayram, bayramda sevinmek var
Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.
Bazende ölüm size bir dost olur....
Bana arkadaşını yahut dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim...
Dost iftira atıldığı zaman belli olur der Türk atasözü...
Herşeyimi tereddüte düşmeden emanet edebileceğim yegane insan..
Düştüğümde bana yol göterecek olan....
DOST nedemek bilmiyorum ve Anlamını bilmek isterdim.
Ama çağrıştırdığı bir çok şey var kendi dünyamda.
Ağladığında koluna sümkürdüğün ve göz yaşlarınla ıslattığında ters tepki vermeyecek kişi.
Sevindiginde onun yüreginde o sevgiyi görebilecegin kişi veya nesne.
Tıpkı insan vucudunun bir parçası gibi bir şey olmalı.....
Cavidan bir dost kervani,
aglayan gönül fermani..
sevgilerle hemsirem peri kizina.
Ağladığımda göz yaşlarımı silen,
Sevimcimi tüm kalbiyle paylaşan,
Hayat Bahçem'in ÇİÇEKLERİDİR!
kardesim Edadil'e
dost dedigin bir mevsim,
gelip gecer hevesim,
ama kalici olan bir tek sensin,
Hiç beklenmeyen zaman, mekan ve ortamda karşılaştığımız olaylarda yanımızda olup bizimle gülen, bizimle ağlayan ve bir çok şeyi kolayca paylaşabildiğimiz bize göre güzide varlıklardır.
Dostum ben doğmadan ölmüş galiba...yoksa o doğmadan mı öleceğim ben...
şaka şaka...
Dostum seni çooook seviyorum... Zaten biliyorsun.....
omuz