aşk hayatta gördügüm ve duygudum en büyük saçmalıktır.! ! insanalrın kendisi kandırması için bulunan bir isim. örnek: sen olmazsan yaşayama canım sen benim yaşam sebebimsin canım senin için ferhatın yaptıgı gibi dagları delerim. vs.....
bunların hepsi en büyük yalanlar kategorisinde derece almış yalanlardır. ayrıca ferhat şirine su bulmak için dagları delmedi adi kendisi susuzluktan ölcekti onun için dagı deldi suyu bulunca bolca içti dinlendi ve sonra bir ara şirin aklına geldi ve ona su götürdügünde ise kızcagız çoktan gebermiştii olan bu yaniii :) :) :) :)
aşk ama hangi türlü aşk? binbir türlü aşk var; kitap aşkı, tasavvuf aşkı,insana duyulan aşk,doğa aşkı,Allah aşkı.... daha bir sürü...ama içlerinde en çok can yakanı bir insana duyulan aşk.. hele birde karşılıksızsa....:((
Sevdiğinin seni sevmediğini bilmene rağmen sevmekten vazgeçmemek, hatta sevdiğinin en boktan taraflarını bile açık seçik görüp ondan soğuyacağına ona daha çok bağlanmak...bir gün karşısına geçip o büyük itirafı yaptığında seni bir an önce unutabilmesi ve eski huzurlu yaşantısına geri dönebilmesi için ondan kaçarcasına uzaklaşmak...o seni unutsun diye...sen de onu hiç unutamayasın diye...
Sevgilim birgün sordu aşk nedir diye.Bilemedim; sustum.Zaman istedim düşüneyim diye.Bir kaç gün sonra yürürken yolda dalgın ve tek başıma aniden çarptım bir adama! Başımı kaldırdım özür dilemeye.Bir adam ve yanında zalim sevgilim.O an buldum cevabını eğildim kulağına:Dedim aşk IZDIRAP'tır...
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili..
aşk hayatta gördügüm ve duygudum en büyük saçmalıktır.! ! insanalrın kendisi kandırması için bulunan bir isim.
örnek:
sen olmazsan yaşayama canım
sen benim yaşam sebebimsin canım
senin için ferhatın yaptıgı gibi dagları delerim. vs.....
bunların hepsi en büyük yalanlar kategorisinde derece almış yalanlardır.
ayrıca ferhat şirine su bulmak için dagları delmedi adi kendisi susuzluktan ölcekti onun için dagı deldi suyu bulunca bolca içti dinlendi ve sonra bir ara şirin aklına geldi ve ona su götürdügünde ise kızcagız çoktan gebermiştii olan bu yaniii :) :) :) :)
Ulaşılması güç olmakla birlikte,tek taraflı oldu mu extra ince bir sızıdır.
hayatın tadı tuzu. aşk olmasaydı hayat çekilmez olurdu.
aşk, yarin tutuşturduğu kanın alev alev içini sarmasıdır, yüreğini yakmasıdır
Acı çektirdin, adam ettin...
atlatmasi en imkansiz..anlatilamayan..
aşk ama hangi türlü aşk? binbir türlü aşk var; kitap aşkı, tasavvuf aşkı,insana duyulan aşk,doğa aşkı,Allah aşkı.... daha bir sürü...ama içlerinde en çok can yakanı bir insana duyulan aşk.. hele birde karşılıksızsa....:((
keşke hiç olmasaydı dünya üstünde
o zaman nice insan ızdırap çekmezdi
kimler geldi geçti bakmak lazım
acıyla örnek hallerine
hais menun oldu leyla peşinde
yedi yıl ağladı dağlar başında
keremin aslısı vardı her kelimesinde
ferhatın şirini vardı dağları her delişinde
kamber arzunun aşkıyla yandı kül oldu
emrah selvinin aşkıyla yollara kul oldu
sümani gülperi için canından oldu
mem in zin vardı her işinde
onlar geldi geçti hep hayal oldu
yaşadıkları dilere destan oldu
asırlar geçti efsane oldu
Aşk, ateştir yakar aşk baldıran zehiridir adamı yavaş yavaş öldürür.
aşk bana göre anahtarı kaybolmuş bır kelepçedır.önemli olan kaybolmuş anahtarı bulmak.
A - Allah'ın
Ş - Şaşkın
K - Kulları
Sevdiğinin seni sevmediğini bilmene rağmen sevmekten vazgeçmemek, hatta sevdiğinin en boktan taraflarını bile açık seçik görüp ondan soğuyacağına ona daha çok bağlanmak...bir gün karşısına geçip o büyük itirafı yaptığında seni bir an önce unutabilmesi ve eski huzurlu yaşantısına geri dönebilmesi için ondan kaçarcasına uzaklaşmak...o seni unutsun diye...sen de onu hiç unutamayasın diye...
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Nede şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar
N.F.K.
Aşk Leyla yolunda Mevlaya ulaşmaktır.
Sevgilim birgün sordu aşk nedir diye.Bilemedim; sustum.Zaman istedim düşüneyim diye.Bir kaç gün sonra yürürken yolda dalgın ve tek başıma aniden çarptım bir adama! Başımı kaldırdım özür dilemeye.Bir adam ve yanında zalim sevgilim.O an buldum cevabını eğildim kulağına:Dedim aşk IZDIRAP'tır...
olsa bir dert olmasa ayrı bir dert....
aşk,kilittir.kalbe girer ve kendi içimizde kilitli kalırız.
ask sevginin en doruk noktasıdır...
Yıkıcı bir aşk bu,
Yıkıyor milletin ortasına
Tutku yükünü.
Bölücü bir aşk,
Ekmeği suyu bölüyor
Günde üç öğün.
Hain bir aşk bu,
Sizin eve hırsız girer
Onunkine polis.
Yasadışı bir aşk,
Evlenmeyi
Hiç mi hiç düşünmüyor.
Soyguncu bir aşk bu,
En sıradan ezgilerden
Sevinçler devşiriyor.
Kökü dışarda bir aşk,
Dante ile Beatrice'inkine
Fena öykünüyor.
İşgalci bir aşk bu,
Samanlık sevişenin diyor
Başka şey demiyor.
aşk üç harften oluşan bir kelime :) :) :) başka bi yorum yapamıyorum yaniiiiiiiii.........[[[[[
Aşkta yarın yoktur sevgili...
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili..
1+1 in yine 1 ettiği tek problem(?)
seversin, kavuşamazsın, aşk olur....
Aşık Veysel
AŞK
ayn, şin, gaf..
Bu üç harflinin şiiridir
Rüyaların en tatlı perisidir
Şairin kalemindeki çizgidir
Ruhların dinlemeyi sevdiği ezgidir
Yüreğin yaralandığı gamzededir
Nefsin mecazlarda sandığı
Kötülüğün iyiliğe yandığı
Manayı yakan ateş
Varlığın ölümsüzlük suyu
Ve ol diye bir nefes
Pervazda mahmur kumru
Öyle masum bakar ki
Ve sabahı besteler huu..
Damla damla düşen yağmur
Gözleri kapalı rüzgar
Ağaçtan süzülen yaprak
Manasız gülümseyiş
Ve sessizlik öylece
Karşılıksız bir umut
Akılda girift bilmeceler
Güzel bir cümle gibi
Ders kitabının son sayfasında
Derinlerde görülen serap
Hayatı anlamlandırma çabası
Durmadan aranılan kalp azığı
Yazdıkça tükenen tükenmez kalem
Yazıları yüreğinde bembeyaz defter
Kovası olmayan kuyu
Bilal Konal
aşk; yasanan acılara bir yenisiyle pansuman yapmaktır.
valla ask nedir bilmiyorum ama 4 senede bi uğrayıp geciyor ve toparlanmam bayaa zaman alıyor....
aşk; üç harften ibaret ama yaşayanlar için nimet yaşayamayanlar içinse anlamsızlık.....
aşk yaşarken ölmekten başka ne olabilir ki...
Aşk vardır...ve beklenmedik bir yerde ve zamanda mutlaka sizi bulur...
zamanından once aşkı aramaya cıkan ise,ya avucunu yalar ya da hüsrana ugrar..
en dayanıklı / en kırılgan
insanın gerçek alamda bir kere yaşadığı duygu.... sonra korktuğu bazende özlediği duygu
aşk, bir süblimasyondur, yani yüceltme psikolojisi..
aslında klasik anlamda aşk, bir üreme içgüdüsünün dışa vuram yansımasıdır. acilim acil demenin kibarcık süslü püslü olanıdır aşk.. :)