Beş generalden oluşan Faşist cuntanın ülkemin üzerine kabus gibi çöktüğü gün.Bu süreçte yüzbinlerce insan gözaltına alınıp işkenceden geçirildi.yüzlerce insan gözaltında ve cezaevlerinde işkence sonucu katledildi.Bir tanesi 18 yaşına bile gelmemiş (ERDAL EREN) Tam 50 kişi darağacına yollandı. Faşist darbeyi yapanların bir kısmı öldü ve tarihin kara sayfalarına gömüldü.Bir tanesi ise hala Marmariste NU resimler yapmakla meşgul. Çocuklar onu sadece resim yapan ihtiyar amca diye biliyorlar. Ama katledilenler unutulmadı unutulmayacak. ASILMAYIP BESLENENLER DE UNUTMADI VE UNUTMAYACAKLAR TA Kİ DARBECİLERDEN HESAP SORULANA KADAR
Sağ ve Sol bir birlerine karşı üstün gelememiştir sonuç ordu her iki tarafa karşı üstün gelmiştir.Tek kelimeyle komik bir olaydır.Solcu ve devrimcilerin kalabalık olduğu için en ağır kaybıda onlar vermiştir.İlginçtir ama Kenan Evrenin bir lafı çok hoşuma gider'bu anayasa bizi Millete bol geldi'Nitekimde gelmiştir kontrolsüz özgürlük sokakları kan gölüne çevirmiştir.İnsanlar ellerindeki hakların kıymetini bilememiş sonuç olarak kaybetmişlerdir.
*650 bin kişi gözaltına alındı. *1 milyon 683 bin kişi fişlendi. *Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. *7 bin kişi için idam cezası istendi. *517 kişiye idam cezası verildi. *Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı) . *İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi. *71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. *98 bin 404 kişi 'örgüt üyesi olmak' suçundan yargılandı. *388 bin kişiye pasaport verilmedi. *30 bin kişi 'sakıncalı' olduğu için işten atıldı. *14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. *30 bin kişi 'siyasi mülteci' olarak yurtdışına gitti. *300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. *171 kişinin 'işkenceden öldüğü' belgelendi. *937 film 'sakıncalı' bulunduğu için yasaklandı. *23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. *3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. *400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. *Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. *31 gazeteci cezaevine girdi. *300 gazeteci saldırıya uğradı. *3 gazeteci silahla öldürüldü. *Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. *13 büyük gazete için 303 dava açıldı. *39 ton gazete ve dergi imha edildi. *Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. *144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. *14 kişi açlık grevinde öldü. *16 kişi 'kaçarken' vuruldu. *95 kişi 'çatışmada' öldü. *73 kişiye 'doğal ölüm raporu' verildi. *43 kişinin 'intihar ettiği' bildirildi.
herkeste iz bırakmış..ben 20 yaşındayım şu an..12 eylül 1980de 20 yaşında olmanın verdiği sancıları çekti herkes..hala da zaman zaman çekilir ya da etkileri görülür. bu yüzden 12 eylül bir 'iz' bence..silinmeyen..!
Arkdaşlar Orduyu Evin hem güvenliği hemde sigortası gibi düşünmek gerekir. Evet dediğiniz gibi asli görevi güvenliğimizi sağlamaktır ama unutulmaması gerekir ki Sigorta görevi de mevcuttur. Olası yanlış siaysi sapmalarda bu sigortanın atması gayet normaldir. Zaten samimi olmasalardı çoğu darbeci ordu gibi Hükümeti yani siyaseti devam ettirirlerdi bırakmazlardı. Bizim ordumuz samimi bir şekilde düzeni koruduktan sonra tekrar kendini geri plana almıştır.
Bundan tam 15 yıl önce, 12 Eylül 1980 günü, oligarşinin askeri darbesi gerçekleşmişti. Ve yıllar süren bir terör dönemi böylece başlamıştı. Bu öylesine bir terör dönemiydi ki, üç milyonu aşkın kişi gözaltına alınmış, sorgulanmış, işkence görmüştür. Aynı dönem içersinde 650 bin kişi tutuklanmış, değişik sürelerle cezaevlerinde tutsak edilmişlerdir. Yetmişe yakın idam cezası infaz edilmiş ve yüzlerce kişi işkencelerde, operasyonlarda katledilmiştir. Kitlesel tutuklamalar birbirini izlemiş, askeri yönetimin onaylamadığı her türlü politik ilişki ve düşünce, en acımasızca ezilmeye çalışılmıştır. Sözcüğün tam anmamıyla, kadro pasifikasyonu kitle pasifikasyonuyla bütünleştirilmiş ve en geniş ölçekte depolitizasyona, yani kitlelerin politikadan uzaklaştırılmasına yönelinmiştir. İşte bu toplumsal güvensizlik, çürümüşlük, yozlaşma, bir yandan tüketime yönelik us dışı yaşam istemleriyle hertürlü ahlaki değerlerin etkisizleşmesine neden olurken, diğer yandan lümpen-arabesk kültürün yaygınlaşmasına neden olmuştur. 12 Eylül faşist cuntasının, tüm ilerici, demokrat, yurtsever ve devrimci unsurları, neredeyse yaşama ve çalışma koşullarının dışına itmesi, oligarşinin 'adam satın alma' politikaları için gerekli zemini oluşturmuş ve tüm sürece damgasını vuran sonuçlar yaratmıştır. İlkin, bireysel düzeydeki öğretim üyelerinden, devlet memurlarına kadar pekçok 'yasaklı'nın 'özel sektörde' iş verilmesi gündeme gelmiştir. Üniversitelerden atılan ya da ayrılmak durumunda bırakılan profesörlerin, zaman içersinde birer 'holding profesörü' haline dönüştürülmeleri; TRT'den Orman Bakanlığına, oradan da reklam şirketlerine yönelen 'reklam yönetmenleri' olmaları; okullarından atılan öğretmenlerin, önce 'özel dershane' öğretmenliğine, daha sonra 'özel okul' öğretmenliğine geçişleri; hiçbir yerde iş verilmeyen, sadece 'tencere-tava pazarlamacılığı' yapabilen eski devrimci unsurların, kitap pazarlama şirketlerinden sigorta şirketlerine geçişleri tüm dönemin en önemli olguları olmuştur. Tüm toplumsal gelişmelerde etkili olabilecek kesimlerin, böylesine bozulmaları, çürümeleri ve satın alınmaları, aynı zamanda kendisine çıkış yolu arayan toplumun, kendisine göre en ileri konumdaki insanlara karşı bütünsel bir güvensizliğine neden olmuşlardır. Devrimcilerin, daha tam deyişle, devrim mücadelesini sürdüren devrimcilerin karşısındaki en büyük engel, işte bu dönüşüm ve satın almalar olmuştur. Maddi olarak en zor koşullar altında sürdürülen bir devrimci mücadele ortamı ile, daralmış kitle ilişkileri alanı, bu olguyla birleşerek, devrimcilerin kitlelerin çıkış yolu olmasını engellemiştir. İşte aradan geçen 15 yıla rağmen, tüm toplumu, her yönden etkileyen bir süreç bitmemiştir. Bu sürecin bitişi, aynı zamanda devrimci mücadelenin yükselişi demek olacaktır. Devrimci mücadelenin yükselişi, aynı zamanda halk kitlelerinin yarınlara duyacakları güvenle bütünleşecektir. Böyle bir süreç, tüm toplumun, tüm zamanların pisliklerinden arınması için gerekli temeli, yani devrimi yaratacaktır. Bu hedefin gerçekliği, aynı zamanda, devrimcilerin, yaşanılan 15 yıllık süreçteki, her türlü çürümüşlükle, yozlaşma ile, bozulma ile, kültürsüzleşme ile hesaplaşmalarını gerekli kılmaktadır. Bu hesaplaşma için zaman çoktan gelmiştir. Devrimciler için yapılacak tek şey, bu hesabın tümüyle görülmesi için kendi koşullarını hazırlamaları ve hesabı görmeleridir.
gerçekleri konuşalım..darbeci asker,emperyalizme karşı devrimci halkın gösterdiği iradeyi ve cesareti gösterememiştir..yarı sömürge bir ülkede onursuzca yaşamaktansa mahvolmayı göze alamamıştır..12 eylül türkiye tarihinde kara bir lekedir..bütün değerlerin ayaklar altına alındığı kara gün..devrimciler darbecilere bunun hesabını sormadan da silinmeyecektir.
Ülkemde birileri vardı ve bunlar sağcıyıda solcuyuda vurdu. Sağcılar solculara kızdı, solcularda sağcılara.Sonunda ne mi oldu? Bakın ben sizi kurtarıyorum diyenler çıktı ve bizi sağcı ve solculardan kurtardılar(!) Bu bana fillerin terbiye edilişini hatırlatıyor. Fil avcıları fillerin geçeceği yola büyük bir çukur kazarlarmış, sonra filler oradan geçerken onları korkutarak çukura düşürüp, siyah giysileride giyerek fillere türlü eziyetler ederlermiş. Daha sonra siyah elbiseleri çıkarıp beyaz elbiseler giyerek fillerin yanına gelirlermiş ve fillere yardım ederek onların sevgisini kazanırlarmış. Filler bu adamlara minnetle oyun eğer ve itaat aderlermiş eeee onları kötü adamlardan kurtardılar ya. İşte böyle sözün özü. Daha sonra aynı silahla ve yarım saat aralıklarla hem solcu hem de sağcıların öldürüldüğünü sonraları duyduk. Bu oyunlar hala da oynanıyor. Biz de hala bu oyunlara geliyoruz ya... ben de ona şaşırıyorum.
tarih 12 eylül 1769 o gün şavaş söylentileri var ortalık bir telaş ki sormayın tabi biz hep aynı sağduy ile davranıyorduk ki zxalim bu gavur millet rahat durmuyor ki hemen kafasını ezdik sonra pekmezx yaptık :))))
Bayağı da tutucu bir adam olan dedemin, üç öğretmen kızını, sırf vatan hizmetidir diye, tayin oldukları ücra köylere gönderebilmek için, biriyle kendi, biriyle anneannemi, biriyle de büyük anneyi göndererek, tüm öğretim yılı sezonu boyunca evi dağıtmasını sağlayan, VATAN MİLLET SAKARYA duygusunu her yol geçerli olmak üzere köşeyi dönmek en geçerli değerdir duygusuna çeviren.......
İdealleri, politik düşünceleri, ülkeleri ve ülkelerinin gelecekleri üzerine düşünceleri olan, Ölümleri pahasına da olsa; yaşamlarına sahip bir bir gençliği, bu günkü sadece futbol, bilgisayar oyunu düşünen, yaşamdan ölümden hatta gündemden bile bihaber gençliğe çeviren
Türk milletinin sokak teröründen kurtulduğu gün.İlerde yağ ve gaz kuyruklarının bitmesini sağlıycak gün.Gerçek Türkiyede yaşıyan halkın sonderece memlun olduğu tek darbe haklı olarak yapılan tek darbe.Biraz sorgulayın biraz düşünün.Süleyman Demirel şöyle demiş'Darbe kötü giden yönetimi halk demokratik hakları ile durduramıyorsa.Durdurucak başka bir güç arar.Buna ek olarak'12Eylül darbesi yapıldığı gün Türkiyedeki büyük bir topluluk yapılanı ayakta alkışlamıştır'Bu topluluk ne sağcı ne solcudur arada kalan halk ve bazı malum şahıslardır
bugün 12 eylül ve ben kınıyorum! ! !
İŞKENCEDEN GELİYORUM
işkenceden geliyorum
çığlık çığlığa üstüm başım
değemem dudağımı dudağına
elektrik kokuyor ağzım
kelimelerim birbirini vurur
gözlerim yanar ağlarsam
dalga dalga uçardı saçlarım
ben de koşardım bir zaman
işkenceden geliyorum
acıyı umuda kattım
uzatma sarılası boynunu
kollarımı askıda bıraktım
yumuşak yataklar arama
başımı koyacak bir yer bulurum
hem ben uyursam artık
şimşekli bulutlarda uyurum
yıkılma sakın bırakma kendini
taşırım ben bu çarpık gövdeyi
seni yitirmek de olsa ucunda
yendim işkencede işkenceyi
aralık 1987-ocak 1988
nevzat çelik
Ailelerin parçalanmasý . Ý þ kence, gözaltý , idamlar... Bað ý msý z olmadý ð ý mý zý n kaný tlanmasý ... Kapitalizmin önerilerinin yerine getirilmesi... Acý , gözyaþ ý ...
Beş generalden oluşan Faşist cuntanın ülkemin üzerine kabus gibi çöktüğü gün.Bu süreçte yüzbinlerce insan gözaltına alınıp işkenceden geçirildi.yüzlerce insan gözaltında ve cezaevlerinde işkence sonucu katledildi.Bir tanesi 18 yaşına bile gelmemiş (ERDAL EREN) Tam 50 kişi darağacına yollandı.
Faşist darbeyi yapanların bir kısmı öldü ve tarihin kara sayfalarına gömüldü.Bir tanesi ise hala Marmariste NU resimler yapmakla meşgul.
Çocuklar onu sadece resim yapan ihtiyar amca diye biliyorlar.
Ama katledilenler unutulmadı unutulmayacak.
ASILMAYIP BESLENENLER DE UNUTMADI VE UNUTMAYACAKLAR
TA Kİ DARBECİLERDEN HESAP SORULANA KADAR
Sağ ve Sol bir birlerine karşı üstün gelememiştir sonuç ordu her iki tarafa karşı üstün gelmiştir.Tek kelimeyle komik bir olaydır.Solcu ve devrimcilerin kalabalık olduğu için en ağır kaybıda onlar vermiştir.İlginçtir ama Kenan Evrenin bir lafı çok hoşuma gider'bu anayasa bizi Millete bol geldi'Nitekimde gelmiştir kontrolsüz özgürlük sokakları kan gölüne çevirmiştir.İnsanlar ellerindeki hakların kıymetini bilememiş sonuç olarak kaybetmişlerdir.
ahanda size bi komplo teorisi etoM amca'dan; (inanan alık çıkar mı bilmem ama? ? ?)
imam hatiplerin sayısının çoğalması için yapılmış bir satranç hamlesi! ! ? ?
işler çıgrından çıkmıştı
sol saçmalıyordu
sag zırvalıyordu
masum insanlar ölüyordu
bi adam çıktı hooop durun dedi
KENAN EVREN
sola kalın bir nokta koyan darbe. ordu ve halkın beraberce hainleri tüketişi. Çok yaşa Kenan Paşa, çok yaşa aziz milletim.
*650 bin kişi gözaltına alındı.
*1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
*Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
*7 bin kişi için idam cezası istendi.
*517 kişiye idam cezası verildi.
*Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı) .
*İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
*71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
*98 bin 404 kişi 'örgüt üyesi olmak' suçundan yargılandı.
*388 bin kişiye pasaport verilmedi.
*30 bin kişi 'sakıncalı' olduğu için işten atıldı.
*14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
*30 bin kişi 'siyasi mülteci' olarak yurtdışına gitti.
*300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
*171 kişinin 'işkenceden öldüğü' belgelendi.
*937 film 'sakıncalı' bulunduğu için yasaklandı.
*23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
*3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
*400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
*Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
*31 gazeteci cezaevine girdi.
*300 gazeteci saldırıya uğradı.
*3 gazeteci silahla öldürüldü.
*Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
*13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
*39 ton gazete ve dergi imha edildi.
*Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
*144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
*14 kişi açlık grevinde öldü.
*16 kişi 'kaçarken' vuruldu.
*95 kişi 'çatışmada' öldü.
*73 kişiye 'doğal ölüm raporu' verildi.
*43 kişinin 'intihar ettiği' bildirildi.
herkeste iz bırakmış..ben 20 yaşındayım şu an..12 eylül 1980de 20 yaşında olmanın verdiği sancıları çekti herkes..hala da zaman zaman çekilir ya da etkileri görülür.
bu yüzden 12 eylül bir 'iz' bence..silinmeyen..!
aklıma kötü seyler gelmiyo sadece ablamın doğum günü..iyi ki doğdun ablacığım...
Daha önceleri neredeydiniz? ..
gerçek anlamda hayatın kilitlendiği gün
12 eylül askeri darbenin yetiştirdiği genç nesil....
ülke tarihinin en utanç olayı
ülke tarihinin en yüz kızartıcı utanç verici olayıdır..faşist bir darbe fişlenen onbinlerce devrimci öldürülen ve idam edilen yüzlerce devrimci..
kara leke olsada 12eylül 83 de doğmuşum...hep karışık karakterimi bugüne bağlarım ne yapayım bu da benim kaçış noktam ;)
Arkdaşlar Orduyu Evin hem güvenliği hemde sigortası gibi düşünmek gerekir. Evet dediğiniz gibi asli görevi güvenliğimizi sağlamaktır ama unutulmaması gerekir ki Sigorta görevi de mevcuttur. Olası yanlış siaysi sapmalarda bu sigortanın atması gayet normaldir. Zaten samimi olmasalardı çoğu darbeci ordu gibi Hükümeti yani siyaseti devam ettirirlerdi bırakmazlardı. Bizim ordumuz samimi bir şekilde düzeni koruduktan sonra tekrar kendini geri plana almıştır.
Bundan tam 15 yıl önce, 12 Eylül 1980 günü, oligarşinin askeri darbesi gerçekleşmişti. Ve yıllar süren bir terör dönemi böylece başlamıştı.
Bu öylesine bir terör dönemiydi ki, üç milyonu aşkın kişi gözaltına alınmış, sorgulanmış, işkence görmüştür. Aynı dönem içersinde 650 bin kişi tutuklanmış, değişik sürelerle cezaevlerinde tutsak edilmişlerdir. Yetmişe yakın idam cezası infaz edilmiş ve yüzlerce kişi işkencelerde, operasyonlarda katledilmiştir. Kitlesel tutuklamalar birbirini izlemiş, askeri yönetimin onaylamadığı her türlü politik ilişki ve düşünce, en acımasızca ezilmeye çalışılmıştır. Sözcüğün tam anmamıyla, kadro pasifikasyonu kitle pasifikasyonuyla bütünleştirilmiş ve en geniş ölçekte depolitizasyona, yani kitlelerin politikadan uzaklaştırılmasına yönelinmiştir.
İşte bu toplumsal güvensizlik, çürümüşlük, yozlaşma, bir yandan tüketime yönelik us dışı yaşam istemleriyle hertürlü ahlaki değerlerin etkisizleşmesine neden olurken, diğer yandan lümpen-arabesk kültürün yaygınlaşmasına neden olmuştur.
12 Eylül faşist cuntasının, tüm ilerici, demokrat, yurtsever ve devrimci unsurları, neredeyse yaşama ve çalışma koşullarının dışına itmesi, oligarşinin 'adam satın alma' politikaları için gerekli zemini oluşturmuş ve tüm sürece damgasını vuran sonuçlar yaratmıştır.
İlkin, bireysel düzeydeki öğretim üyelerinden, devlet memurlarına kadar pekçok 'yasaklı'nın 'özel sektörde' iş verilmesi gündeme gelmiştir. Üniversitelerden atılan ya da ayrılmak durumunda bırakılan profesörlerin, zaman içersinde birer 'holding profesörü' haline dönüştürülmeleri; TRT'den Orman Bakanlığına, oradan da reklam şirketlerine yönelen 'reklam yönetmenleri' olmaları; okullarından atılan öğretmenlerin, önce 'özel dershane' öğretmenliğine, daha sonra 'özel okul' öğretmenliğine geçişleri; hiçbir yerde iş verilmeyen, sadece 'tencere-tava pazarlamacılığı' yapabilen eski devrimci unsurların, kitap pazarlama şirketlerinden sigorta şirketlerine geçişleri tüm dönemin en önemli olguları olmuştur. Tüm toplumsal gelişmelerde etkili olabilecek kesimlerin, böylesine bozulmaları, çürümeleri ve satın alınmaları, aynı zamanda kendisine çıkış yolu arayan toplumun, kendisine göre en ileri konumdaki insanlara karşı bütünsel bir güvensizliğine neden olmuşlardır.
Devrimcilerin, daha tam deyişle, devrim mücadelesini sürdüren devrimcilerin karşısındaki en büyük engel, işte bu dönüşüm ve satın almalar olmuştur. Maddi olarak en zor koşullar altında sürdürülen bir devrimci mücadele ortamı ile, daralmış kitle ilişkileri alanı, bu olguyla birleşerek, devrimcilerin kitlelerin çıkış yolu olmasını engellemiştir.
İşte aradan geçen 15 yıla rağmen, tüm toplumu, her yönden etkileyen bir süreç bitmemiştir. Bu sürecin bitişi, aynı zamanda devrimci mücadelenin yükselişi demek olacaktır. Devrimci mücadelenin yükselişi, aynı zamanda halk kitlelerinin yarınlara duyacakları güvenle bütünleşecektir. Böyle bir süreç, tüm toplumun, tüm zamanların pisliklerinden arınması için gerekli temeli, yani devrimi yaratacaktır. Bu hedefin gerçekliği, aynı zamanda, devrimcilerin, yaşanılan 15 yıllık süreçteki, her türlü çürümüşlükle, yozlaşma ile, bozulma ile, kültürsüzleşme ile hesaplaşmalarını gerekli kılmaktadır. Bu hesaplaşma için zaman çoktan gelmiştir. Devrimciler için yapılacak tek şey, bu hesabın tümüyle görülmesi için kendi koşullarını hazırlamaları ve hesabı görmeleridir.
gerçekleri konuşalım..darbeci asker,emperyalizme karşı devrimci halkın gösterdiği iradeyi ve cesareti gösterememiştir..yarı sömürge bir ülkede onursuzca yaşamaktansa mahvolmayı göze alamamıştır..12 eylül türkiye tarihinde kara bir lekedir..bütün değerlerin ayaklar altına alındığı kara gün..devrimciler darbecilere bunun hesabını sormadan da silinmeyecektir.
ülkenin kara lekesi abd uşağı darbeciler
kardeşimin doğduğu gün hiç anlaşamayız doğduğu gündenmidir nedir bilemedim :))))
kara leke....
Ülkemde birileri vardı ve bunlar sağcıyıda solcuyuda vurdu. Sağcılar solculara kızdı, solcularda sağcılara.Sonunda ne mi oldu? Bakın ben sizi kurtarıyorum diyenler çıktı ve bizi sağcı ve solculardan kurtardılar(!) Bu bana fillerin terbiye edilişini hatırlatıyor. Fil avcıları fillerin geçeceği yola büyük bir çukur kazarlarmış, sonra filler oradan geçerken onları korkutarak çukura düşürüp, siyah giysileride giyerek fillere türlü eziyetler ederlermiş. Daha sonra siyah elbiseleri çıkarıp beyaz elbiseler giyerek fillerin yanına gelirlermiş ve fillere yardım ederek onların sevgisini kazanırlarmış. Filler bu adamlara minnetle oyun eğer ve itaat aderlermiş eeee onları kötü adamlardan kurtardılar ya. İşte böyle sözün özü. Daha sonra aynı silahla ve yarım saat aralıklarla hem solcu hem de sağcıların öldürüldüğünü sonraları duyduk. Bu oyunlar hala da oynanıyor. Biz de hala bu oyunlara geliyoruz ya... ben de ona şaşırıyorum.
tarih 12 eylül 1769 o gün şavaş söylentileri var ortalık bir telaş ki sormayın tabi biz hep aynı sağduy ile davranıyorduk ki zxalim bu gavur millet rahat durmuyor ki hemen kafasını ezdik sonra pekmezx yaptık :))))
Bayağı da tutucu bir adam olan dedemin, üç öğretmen kızını, sırf vatan hizmetidir diye, tayin oldukları ücra köylere gönderebilmek için, biriyle kendi, biriyle anneannemi, biriyle de büyük anneyi göndererek, tüm öğretim yılı sezonu boyunca evi dağıtmasını sağlayan, VATAN MİLLET SAKARYA duygusunu
her yol geçerli olmak üzere köşeyi dönmek en geçerli değerdir duygusuna çeviren.......
İdealleri, politik düşünceleri, ülkeleri ve ülkelerinin gelecekleri üzerine düşünceleri olan, Ölümleri pahasına da olsa; yaşamlarına sahip bir bir gençliği,
bu günkü sadece futbol, bilgisayar oyunu düşünen, yaşamdan ölümden hatta gündemden bile bihaber gençliğe çeviren
ve de dindarı dinciye çeviren
DÖNÜM NOKTASI....
İyi ki vardı...
Türk milletinin sokak teröründen kurtulduğu gün.İlerde yağ ve gaz kuyruklarının bitmesini sağlıycak gün.Gerçek Türkiyede yaşıyan halkın sonderece memlun olduğu tek darbe haklı olarak yapılan tek darbe.Biraz sorgulayın biraz düşünün.Süleyman Demirel şöyle demiş'Darbe kötü giden yönetimi halk demokratik hakları ile durduramıyorsa.Durdurucak başka bir güç arar.Buna ek olarak'12Eylül darbesi yapıldığı gün Türkiyedeki büyük bir topluluk yapılanı ayakta alkışlamıştır'Bu topluluk ne sağcı ne solcudur arada kalan halk ve bazı malum şahıslardır
12 eylül denince,her ne kadarda henüz dünyaya gelmemiş darbeye birebir yaşamamış olmasamda,izlerine halende tanık oluyorum...
özal a kapıların aralandığı tarih...