kendisi herkese adalet herkese eşitlik herkese özgürlük mantığından hareket etmiştir.. Hükümetin ve çıkar sahiplerinin işine gelmediği için bu düşünceler, çölde baldırı çıplak bi şekilde ölmüştür... Çünkü o zamanlar iktidar kavgaları hat safdaydı.. Herkes ikili oynuyordu.. Doğru insanı; gerçek İslamı yaşamak isteyen bu insanı görünce üstüne çullanıp çöle sürdüler...
alevilik'te böyle bir sözcük yoktur.. her daim aslına dönüş vardır... yani kısaca vahdet-i vücut çuyuz... bizde, bu sözcük yerine hayatını kaybeden kişi için; hakka yürüdü, denilmektedir...
Ardından çok şey söylenen ya da yazılan bir sinema adamı Yılmaz Güney ama sonuçta Türk sinemasına Yol filmiyle dünyanın en büyük üç sinema festivalinden birinin; Cannes’ın büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandıran da aynı yönetmen. Yaşamı kendinden ya da Türkiye’nin politik, demokratik sürecinden kaynaklanan nedenlerle talihsizliklere uğrayarak geçti. Siyasi nedenlerle ve ardından bir adli cinayet vakası sebebiyle cezaevine girdi ve sonunda yurtdışına yerleşti. Paris’te sinema kariyerinin en verimli çağındayken mide kanserine yenilip hayatını kaybetti.
Yılmaz Güney sinemaya yönetmen olarak girdiği 1970 yılına dek çeşitli filmlerde aktör olarak rol aldı. Bu arada senaryo yazıyor ve yönetmenlerin asistanlığını sürdürüyordu. İlk filmi Umut’u, 1970’te Adana’da çekti. Film büyük başarı kazandı ve sinema tarihinin klasikleri arasında girdi. Yurtdışında hemen tüm festivalde ödüller kazandı ve yurtdışında gişe yapan filmlerden biri oldu.
Güney, sinemaya Çirkin Kral lakabıyla girdiğinde büyük kitlelerde hayranlık uyandırdı ve adeta jeune-jön (genç yakışıklı adam) olgusunu yerle bir etti. Özellikle Fatma Girik ile çektiği filmler büyük gişe yaptı. Acı, Ağıt, Yarın Çok Geç Olacak gibi. Baba’yı Filiz Akın ile çekti. 1974'te çektiği Arkadaş filmiyle büyük ses getirdi. Semra Özdamar, ilk kez sinemada rol alan Melike Demirağ ve yine bir tiyatro oyuncusu olan Kerim Afşar’la başrolü paylaştı. Film, Melike Demirağ’ın seslendirdiği Arkadaş şarkısıyla da büyük sükse yaptı.
Ancak Güney’in yönetmediği, daha doğrusu çeşitli nedenlerle yönetemediği, sadece senaryosunu yazdığı filmler büyük başarı yakaladı. Endişe, Sürü, Düşman ve Yol... Altın Palmiye’yi kazanan Yol, bir dönem Türkiye’de yasaklandı ama Zeki Ökten’in yönettiği Sürü filmi gerçekten de Türk sinemasının en lirik ve önemli başyapıtlarından biri oldu. Yurtdışında büyük gişe başarısı yakaladı...
dersimli çoğu aşiretler onunla sözleriyle hareket ederdi.. sakallıydı ama molla değildi... dedemizdi ama işbirlikçi değil... sadece amacı dersimi kötülüklerden korumaktı devletin verdiği silahlarla... onun aşiretinden düzenli ordu dahi kuruldu ermenilere karşı... devlete bağlı bi dede idi... 1938'de idam edildi ve hakka yürüdü... sonrasında kendisi ve 6 kişi ile birlikte cesedi yakılmak suretiyle yok edildi... ölüsüne dahi saygı gösterilmedi... halbuki kendisinin ve aşiretinin devlete bağlılığı çok fazlaydı... kendi ellerindeki silahları dahi devlet dağıtmıştı unutmamak lazım... onun ve aşiretinde çocuk, genç, yaşlı ailelerin öldürülmesi kanlı bir katliam olarak geçti tarihe... gerçi devlet bunu kabul etmemekte isyan olarak aktarmaktadır olanları... o anları yaşayan dedelerin anlatımlarına göre ortada suç teşkil edecek hiçbir durum yoktur... çünkü bu vahşeti onlar birebir yaşamış insanlardır...
kendisi herkese adalet herkese eşitlik herkese özgürlük mantığından hareket etmiştir.. Hükümetin ve çıkar sahiplerinin işine gelmediği için bu düşünceler, çölde baldırı çıplak bi şekilde ölmüştür... Çünkü o zamanlar iktidar kavgaları hat safdaydı.. Herkes ikili oynuyordu.. Doğru insanı; gerçek İslamı yaşamak isteyen bu insanı görünce üstüne çullanıp çöle sürdüler...
alevilik'te böyle bir sözcük yoktur.. her daim aslına dönüş vardır... yani kısaca vahdet-i vücut çuyuz... bizde, bu sözcük yerine hayatını kaybeden kişi için; hakka yürüdü, denilmektedir...
Yılmaz Güney (1927-1984) :
Ardından çok şey söylenen ya da yazılan bir sinema adamı Yılmaz Güney ama sonuçta Türk sinemasına Yol filmiyle dünyanın en büyük üç sinema festivalinden birinin; Cannes’ın büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandıran da aynı yönetmen. Yaşamı kendinden ya da Türkiye’nin politik, demokratik sürecinden kaynaklanan nedenlerle talihsizliklere uğrayarak geçti. Siyasi nedenlerle ve ardından bir adli cinayet vakası sebebiyle cezaevine girdi ve sonunda yurtdışına yerleşti. Paris’te sinema kariyerinin en verimli çağındayken mide kanserine yenilip hayatını kaybetti.
Yılmaz Güney sinemaya yönetmen olarak girdiği 1970 yılına dek çeşitli filmlerde aktör olarak rol aldı. Bu arada senaryo yazıyor ve yönetmenlerin asistanlığını sürdürüyordu. İlk filmi Umut’u, 1970’te Adana’da çekti. Film büyük başarı kazandı ve sinema tarihinin klasikleri arasında girdi. Yurtdışında hemen tüm festivalde ödüller kazandı ve yurtdışında gişe yapan filmlerden biri oldu.
Güney, sinemaya Çirkin Kral lakabıyla girdiğinde büyük kitlelerde hayranlık uyandırdı ve adeta jeune-jön (genç yakışıklı adam) olgusunu yerle bir etti. Özellikle Fatma Girik ile çektiği filmler büyük gişe yaptı. Acı, Ağıt, Yarın Çok Geç Olacak gibi. Baba’yı Filiz Akın ile çekti. 1974'te çektiği Arkadaş filmiyle büyük ses getirdi. Semra Özdamar, ilk kez sinemada rol alan Melike Demirağ ve yine bir tiyatro oyuncusu olan Kerim Afşar’la başrolü paylaştı. Film, Melike Demirağ’ın seslendirdiği Arkadaş şarkısıyla da büyük sükse yaptı.
Ancak Güney’in yönetmediği, daha doğrusu çeşitli nedenlerle yönetemediği, sadece senaryosunu yazdığı filmler büyük başarı yakaladı. Endişe, Sürü, Düşman ve Yol... Altın Palmiye’yi kazanan Yol, bir dönem Türkiye’de yasaklandı ama Zeki Ökten’in yönettiği Sürü filmi gerçekten de Türk sinemasının en lirik ve önemli başyapıtlarından biri oldu. Yurtdışında büyük gişe başarısı yakaladı...
bu toprakların iliğini sömüren... anasını ağlatan... insanları açlığa, sefalete, yoksulluğa sürükleyendir kene...
Necip HABLEMİTOĞLU neden katledildi... detaylı bilgi için;
Necip HABLEMİTOĞLU - KÖSTEBEK...
Bu kitabı okuduktan sonra anlamınız zor olmayacak... görünen köye klavuz ne hacet...
dersimli çoğu aşiretler onunla sözleriyle hareket ederdi.. sakallıydı ama molla değildi... dedemizdi ama işbirlikçi değil... sadece amacı dersimi kötülüklerden korumaktı devletin verdiği silahlarla... onun aşiretinden düzenli ordu dahi kuruldu ermenilere karşı... devlete bağlı bi dede idi... 1938'de idam edildi ve hakka yürüdü... sonrasında kendisi ve 6 kişi ile birlikte cesedi yakılmak suretiyle yok edildi... ölüsüne dahi saygı gösterilmedi... halbuki kendisinin ve aşiretinin devlete bağlılığı çok fazlaydı... kendi ellerindeki silahları dahi devlet dağıtmıştı unutmamak lazım... onun ve aşiretinde çocuk, genç, yaşlı ailelerin öldürülmesi kanlı bir katliam olarak geçti tarihe... gerçi devlet bunu kabul etmemekte isyan olarak aktarmaktadır olanları... o anları yaşayan dedelerin anlatımlarına göre ortada suç teşkil edecek hiçbir durum yoktur... çünkü bu vahşeti onlar birebir yaşamış insanlardır...
seyid rıza sefer oldu dersime
dersimlinin işi zor seyid rıza
orduların gücü yetmez yurduna
ihanet adamı yer seyid rıza
munzurun suları kansız olmuyor
zalimin zulmünün sonu gelmiyor
düşmanların vicdan namus bilmiyor
insana mahsustur ar seyid rıza
ölüsü ağıdır çoktur dersimin
alınacak öcü haktır dersimin
alnın aktır boynu diktir dersimin
her dem emekçiye pir seyid rıza
Emekçi
Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yüreğin ürperir kapı çalınsa
Esmeyen yelinden hile sezerler
Künyeler kazınır demir sandıkta
Savrulup gidiyor ömür dediğin
Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün incesi
Ayrılık gününü kör derelerin
Bölünüp gidiyor nehir dediğin
yoruldum yorgunum fazla gidemem
neler etti kahır beni zar beni
kolay değil ben bu derdi çekemem
zalımın eline koydu hal beni
arsız değil idim arsız ettiler
saldılar gurbete yurtsuz ettiler
yardan ayırdılar yarsız ettiler
şimdi gizli gizli kınar el beni
akarsuyu aşka yaktı yaradan
ömür birgün gibi geçti aradan
işte geldim gidiyorum dünyadan
kurulmuş bekliyor kuru sal beni
demiri de kömürü de sökeriz aman
pirinci de buğdayı da ekeriz aman
faşizme içimizden kan damlayan kılıcız
bir gün gelir kinimizi dökeriz aman
faşizme içimizden kan damlayan kılıcız
bir gün gelir kinimizi dökeriz aman