Valla pek bi karizması,tutar bi tarafı görünmüyor..Ayrıca her meydana göre atı var koşturacak..Ama halk için bu önemli değil pek,yoksa bugünkü siyasetçilerden kim 30-40 yıl aynı partiyi krallık gibi yönetebilirdi? Ama şunu unutmayalım bir belediyeye 2.kez seçilmek bir başarıdır; demek ki Ankaraya hizmet etmektedir...Ben 1994 lerde Ankaraya gittiğimde dumandan nefes alınmıyordu; ama şimdi öyle mi? Ayrıca Kızılay Hindistan caddeleri gibiydi,ama o çağ dışı görüntüler kayboldu..Allah var şahsen sevmesem de iyi çalışıyor denilebilir..
Akif Çanakkale zaferinin haberini Necit Çöllerinde alır; . Gerisini Kuşçubaşı Eşref Bey şöyle anlatıyor:
«...Ay bedir halindeydi. Çöl gecelerinin parlak yıldızlı semasını, zaferimizin şerefine aydınlatan ayın bu efsanevi ışıkları altında, Mehmet Akif, bu güneşi unutturacak kadar parlak çöl gecesinde sabahladı. İstasyon binasının arkasındaki hurmalığın içine çekildi.Sabaha kadar sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. İçli, derin hıçkırıklar
Akif, onca insafsızdan,hayasızdan,vatansızlıktan ölümü düşünür bazan; yurdu gittikten sonra yaşamak haramdır O na..Zaten verem boyutundaki üzüntüsü O nu siroz eder,ve 1936 yılında O çok sevdiği vatanında gözlerini yumar,bir daha ağlamamak üzere;
Bana dünyada ne yer kaldı, emin ol, ne de yar Ararım göçmek için başka zemin, başka diyar. Bunalan ruhuma ister bir uzun boylu sefer; Yaşamaktan ne çıkar, günlerim oldukça heder. Bir güler çehre sezip güldüğü yoktur yüzümün; Geceden farkını görmüş değilim gündüzümün.
EVET M.AKİF UNUTULUP GİDECEĞİNİ KENDİ DİZELERİNDE ŞÖYLE SÖYLER;
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince. Günler, bu heyulayı da er geç silecektir. Rahmetle anılmak... Ebediyyet budur amma, Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir.'
Mehmet Akif, sessiz yaşadı ve sessiz öldü. Fakat büyük sanatkâr, büyük insan, büyük vatanseverin şiirlerine koyduğu ölümsüz uğultu, Türk milletinin kulaklarında sonsuza kadar çınlayacaktır....
EVET M.AKİF UNUTULUP GİDECEĞİNİ KENDİ DİZELERİNDE ŞÖYLE SÖYLER;
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince. Günler, bu heyulayı da er geç silecektir. Rahmetle anılmak... Ebediyyet budur amma, Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir.'
Mehmet Akif, sessiz yaşadı ve sessiz öldü. Fakat büyük sanatkâr, büyük insan, büyük vatanseverin şiirlerine ve hayatına koyduğu ölümsüz uğultu, Türk milleti ile birlikte yaşamaya devam edecektir.
Bir leyle-i kadirde dusen din icin yere, Su matemli kalbimden, o ulkucu sehide... Saldirtmadan sag iken mubarek magbedine. Uzanan el kirilir bu kutsal dine! ... Yemin ettik ulkudas, yolumus yolun olsun, Imansiz alcaklardan zafer kimin haddine? Bakma gozlerimize, gozden degildir o yas, Neden aglayalim, olmedin ki ulkudas'.. Ovmeyecegim seni, cunku ovgu az sana, Sen ki bayragin gibi, boyandin bir al kana. 'Dugun gecesi' demis bu olume Mevlana Bir leyle-i kadirde kavustun sen Mevla'na Omuzlarda gitsede albayraktaki naas Sana oldun diyemem, olmedinki ulkudas. Seninle din yolunda, olmustuk biz yoldas. Sen bizi gectin ama, yetisiriz ulkudas Ne tez geldi yigidim, genc yasta sana hazan Sehide su isitti, aklasti kara kazan. Sen borcunu odedin sira bizde ulkudas'.. Simdi senin dinini bu emin eller bekler Atom atsalar bile, yaradani kim terkler? Ama ne var ki boyle uruyecek kopekler Sen sehit oldun yigit, onlar geberecekler'..
Vurulup tertemiz alnindan uzanmis yatiyor, Bir hilal ugruna Yarap ne gunesler batiyor.
“Ben Vaniköyü’nde, kendisi de Beylerbeyi’nde oturuyordu. Bir gün öğle yemeğini bende yemeyi kararlaştırmıştık. Öğleden bir saat önce bana gelecekti. O gün öyle yağmurlu, boralı bir hava oldu ki, her taraf sel kesildi. Merhum yürümeyi severdi. Bu durumda yaya gelemeyeceğini düşünerek, gelmiş olan vapurdan da inmediğini görünce diğer vapur da 1.5 saat sonra geleceğinden yakın komşulardan birine gittim. Hemen geleceğimi de hizmetçiye söyledim. Yağmur devam ediyordu. Vaktinde de eve döndüm. Bir de ne işiteyim. Bu arada sırılsıklam bir halde gelmiş. Beni evde bulamayınca hizmetçi ne kadar ısrar ettiyse de durmamış. “Selam söyle” demiş. O yağmurda dönmüş gitmiş! Ertesi gün kendini gördüm. Vaziyeti anlatıp özür dilemek istedim. Dinlemedi. Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir, dedi. Benimle tam 6 ay dargın kaldı.” (5)
Valla pek bi karizması,tutar bi tarafı görünmüyor..Ayrıca her meydana göre atı var koşturacak..Ama halk için bu önemli değil pek,yoksa bugünkü siyasetçilerden kim 30-40 yıl aynı partiyi krallık gibi yönetebilirdi?
Ama şunu unutmayalım bir belediyeye 2.kez seçilmek bir başarıdır; demek ki Ankaraya hizmet etmektedir...Ben 1994 lerde Ankaraya gittiğimde dumandan nefes alınmıyordu; ama şimdi öyle mi? Ayrıca Kızılay Hindistan caddeleri gibiydi,ama o çağ dışı görüntüler kayboldu..Allah var şahsen sevmesem de iyi çalışıyor denilebilir..
“- Gölgesinden bile korkup, bağıran bir ödlek,
33 yıl bizi korkuttu “şeriat” diyerek” Mehmet Akif Ersoy
Akif Çanakkale zaferinin haberini Necit Çöllerinde alır; . Gerisini Kuşçubaşı Eşref Bey şöyle anlatıyor:
«...Ay bedir halindeydi. Çöl gecelerinin parlak yıldızlı semasını, zaferimizin şerefine aydınlatan ayın bu efsanevi ışıkları altında, Mehmet Akif, bu güneşi unutturacak kadar parlak çöl gecesinde sabahladı. İstasyon binasının arkasındaki hurmalığın içine çekildi.Sabaha kadar sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. İçli, derin hıçkırıklar
Akif, onca insafsızdan,hayasızdan,vatansızlıktan ölümü düşünür bazan; yurdu gittikten sonra yaşamak haramdır O na..Zaten verem boyutundaki üzüntüsü O nu siroz eder,ve 1936 yılında O çok sevdiği vatanında gözlerini yumar,bir daha ağlamamak üzere;
Bana dünyada ne yer kaldı, emin ol, ne de yar
Ararım göçmek için başka zemin, başka diyar.
Bunalan ruhuma ister bir uzun boylu sefer;
Yaşamaktan ne çıkar, günlerim oldukça heder.
Bir güler çehre sezip güldüğü yoktur yüzümün;
Geceden farkını görmüş değilim gündüzümün.
EVET M.AKİF UNUTULUP GİDECEĞİNİ KENDİ DİZELERİNDE ŞÖYLE SÖYLER;
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince.
Günler, bu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak... Ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir.'
Mehmet Akif, sessiz yaşadı ve sessiz öldü. Fakat büyük sanatkâr, büyük insan, büyük vatanseverin şiirlerine koyduğu ölümsüz uğultu, Türk milletinin kulaklarında sonsuza kadar çınlayacaktır....
Mısır’da entari giyip dolaşmak yerine ceket, pantolon ve frenkgömleği giydiği gerekçesiyle “Hıristiyan Âkif, gavur Âkif” olarak tanımlanıyordu.
Kıbrıs Rauf monarşisinde bir danışman...
EVET M.AKİF UNUTULUP GİDECEĞİNİ KENDİ DİZELERİNDE ŞÖYLE SÖYLER;
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince.
Günler, bu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak... Ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir.'
Mehmet Akif, sessiz yaşadı ve sessiz öldü. Fakat büyük sanatkâr, büyük insan, büyük vatanseverin şiirlerine ve hayatına koyduğu ölümsüz uğultu, Türk milleti ile birlikte yaşamaya devam edecektir.
İşte Şehitlerimize yazdığı enfes bir şiir daha;
O SEHIDIN ARDINDAN
Bir leyle-i kadirde dusen din icin yere,
Su matemli kalbimden, o ulkucu sehide...
Saldirtmadan sag iken mubarek magbedine.
Uzanan el kirilir bu kutsal dine! ...
Yemin ettik ulkudas, yolumus yolun olsun,
Imansiz alcaklardan zafer kimin haddine?
Bakma gozlerimize, gozden degildir o yas,
Neden aglayalim, olmedin ki ulkudas'..
Ovmeyecegim seni, cunku ovgu az sana,
Sen ki bayragin gibi, boyandin bir al kana.
'Dugun gecesi' demis bu olume Mevlana
Bir leyle-i kadirde kavustun sen Mevla'na
Omuzlarda gitsede albayraktaki naas
Sana oldun diyemem, olmedinki ulkudas.
Seninle din yolunda, olmustuk biz yoldas.
Sen bizi gectin ama, yetisiriz ulkudas
Ne tez geldi yigidim, genc yasta sana hazan
Sehide su isitti, aklasti kara kazan.
Sen borcunu odedin sira bizde ulkudas'..
Simdi senin dinini bu emin eller bekler
Atom atsalar bile, yaradani kim terkler?
Ama ne var ki boyle uruyecek kopekler
Sen sehit oldun yigit, onlar geberecekler'..
Vurulup tertemiz alnindan uzanmis yatiyor,
Bir hilal ugruna Yarap ne gunesler batiyor.
Mehmet Akif Ersoy
SÖZ VERMEK
Fatin Gökmen Bey anlatıyor:
“Ben Vaniköyü’nde, kendisi de Beylerbeyi’nde oturuyordu. Bir gün öğle yemeğini bende yemeyi kararlaştırmıştık. Öğleden bir saat önce bana gelecekti. O gün öyle yağmurlu, boralı bir hava oldu ki, her taraf sel kesildi. Merhum yürümeyi severdi. Bu durumda yaya gelemeyeceğini düşünerek, gelmiş olan vapurdan da inmediğini görünce diğer vapur da 1.5 saat sonra geleceğinden yakın komşulardan birine gittim. Hemen geleceğimi de hizmetçiye söyledim. Yağmur devam ediyordu. Vaktinde de eve döndüm. Bir de ne işiteyim. Bu arada sırılsıklam bir halde gelmiş. Beni evde bulamayınca hizmetçi ne kadar ısrar ettiyse de durmamış. “Selam söyle” demiş. O yağmurda dönmüş gitmiş! Ertesi gün kendini gördüm. Vaziyeti anlatıp özür dilemek istedim. Dinlemedi. Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir, dedi. Benimle tam 6 ay dargın kaldı.” (5)