Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • fethullah gülen19.02.2005 - 10:45

    'En büyük düşmanımız ön yargı, en çok ihtiyacımız olan şey diyalogtur'

    Cemil Meriç


    Diyaloğa karşı çıkanlara ithafen...

  • allah (c.c)19.02.2005 - 09:53

    ALLAH Tasavvur ve Tahayyül Edilemez

    O, görüp bildiğimiz hüviyette bir Zâhir olmadığı gibi bir Bâtın-ı Sırf da değildir. Aksine O, his, müşahede, tasavvur ve tahayyül edilemez, münezzeh bir Zâhir olmanın yanında müteâl bir Bâtın'dır. O'na 'Zâhir' dediğimiz aynı anda 'Bâtın' da demezsek, zat, sıfât ve esmasına ait bütün hususiyetleri eşyâ ve hâdiselere verme zorunda kalırız. Aksine, 'Bâtın' derken de, varlığının delâil ve şevâhidini görmezlikten gelirsek, dolayısıyla ruh-i küllî mülâhazasına sapmış oluruz. O, hem eşya ve onunla istidlâl açısından, hem de isimlerinin, sıfatlarının, tezahür alanı zaviyesinden kâinat kitabının çehresinde okunan bir Zâhir ve zâhirî duyularla ihsas ve imtisası kâbil olmayan münezzeh ve müteâl bir Bâtın'dır. Âsârında parıldayıp duran izzet ve azametin göz kamaştıran ihtişamıyla bir Zâhir, nâkâbil-i idrak hakikat ve hüviyetiyle bâtınlar ötesi bir Bâtın'dır. Varlığın bağrında görüp müşahede ettiğimiz ibdâ, inşa, ve ihsanıyla bir Zâhir, ifnâ ve imâtesiyle de bir Bâtın'dır. Lütf u ihsanlarının her taraftaki sağanaklarıyla bir Zâhir, perdesiz, hicapsız ulaşılmazlığı ve görüşülmezliğiyle de bir Bâtın'dır. Hâsılı, O hem Evvel, hem Âhir, hem Zâhir, hem de Bâtındır.


    *** Fethullah Gülen Grubu ***
    http://www.antoloji.com/grup/fethullah-gulen

  • allah (c.c)19.02.2005 - 09:50

    ALLAH’ın Evvel ve Ahir İsimleri

    O, kendinden başka her şeyden (mâsivâ) mukaddem bir 'Evvel'; her şeyin encam ve nihayetine hâkim, varı yok yoku da var eden bir 'Âhir'; vücudu varlığın her satır, her kelimesinde netlerden daha net, apaçık okunan bir Zâhir; her şeyin ötesinde, ötelerin de ötesinde kâinat ve hâdiselerin biricik mercii bir Bâtın; ama hem evveliyeti hem âhiriyeti, hem zâhiriyeti hem de bâtıniyeti birbirinden ayrı olmayan bir Evvel u Âhir ve bir Zâhir u Bâtın'dır. O, evveliyetiyle ezeliyetin ve âhiriyetiyle lâyezâliyetin biricik Sultanıdır. O'nun evveliyetindeki takdirleri, âhiriyette yine O'nun ilmî plânlarına göre zuhur eder, derken her şey bir inkişaf sürecine girer.

    O, kadîm, ezelî bir Evvel; dâim ve sermedî bir Âhir'dir; hiçbir şey yokken O vardı; sürekli varlık-yokluk arası gel-gitler yaşayan bütün eşya fenâ ve zevalle silinip gittikten sonra da O bâki kalacaktır. Her şey O'ndan gelmekte ve gidip yine O'na dayanmaktadır; O ise gelmekten-gitmekten münezzeh, herkes ve her şeyin biricik penâhıdır.

    'O'nun varlığı evvelden evvel,
    Bu mânânın adı nezdinde ezel.
    Yok nihayeti, olmaz O'na hitâm,
    Halkeden O'dur, O'nunladır devâm.
    Tekmil varlık nezdindeki bir nurdan,
    'Ol' dedi, oldu bir ışık billûrdan.'

    O, ilk halk ve ibdâ ihsanlarıyla Evvel, kullarına merhamet, mağfiret ve hazırladığı ebedî saadet saraylarıyla da Âhir'dir. Hidayetiyle Evvel, bu ilk mevhibeye lütfedeceği keremleriyle de Âhir'dir. İbtidasız bir Kadîm u Evvel, intihasız bir Bâki u Âhir'dir. Kıdem ve ezeliyetiyle mebdei olmayan bir Evvel, ebediyet ve sermediyetiyle de sonu tasavvur edilmeyen bir Âhir'dir. Vâcibu'l-Vücûd, Vâhidu'l-Ehad olmasıyla evvellerden Evvel, fenâ ve ademden münezzehiyetiyle de âhirlerden Âhir'dir.


    http://www.tr.fgulen.com

  • allah (c.c)19.02.2005 - 09:47

    ALLAH’ın Nimetleri

    Evet bütün dünya servetleri O'nun hazinelerinin yanında bir buğday tanesinden daha küçük ve daha hakir, bütün dünya güzellikleri O'nun cemalinin bir tek cilvesine nispeten bir ateş böceğinin kehkeşanlara hükmeden bir yıldıza nispeti gibidir.

    Herkes ve herşey diş ve damakları arasında O'nun cömertliğini duyar, her insan dudakları arasında bilerek veya bilmeyerek O'nun ihsanlarını mırıldanır. Yeryüzü bütün ihtişamıyla O'nun kereminin cilvesi olduğu gibi, dört bir yanda görüp tanıdığımız nimetler de O'nun lütfunun eserleridir. Bu nimetleri başkasına mal etmek insafsızlık ve haram, O'ndan gayrisine minnet duymak ise hakiki nimet sahibine değil de, tablacıya temenna durmak gibi bir aldanmışlıktır.


    http://www.tr.fgulen.com

  • allah (c.c)19.02.2005 - 09:39

    ALLAH’ın Kendini Hissettirmesi

    Eğer şu anda, inananların nabzı ümitle atıyor, gönülleri mutlu geleceğin heyecânını yaşıyor, başları da ukbâ güzellikleriyle tutkunsa, bu vicdanlarımızda duyduğumuz O’na âit meltemlerden ve her menzilde O’nun kendisini bize hissettirmesindendir. Göklerin ve yerlerin nuru Ondandır; dünya ve ukbâ hazinelerine açılan menfezler, O’nun sultanlık kapısının anahtar deliği bile olamaz. O’nun nezdindeki gerçek değerlere nispeten, heveslerimizin ağında sürekli mıncıklayıp durduğumuz dünyanın bir sinek kanadı kadar bile kıymeti yoktur. O’nun kıymet esaslarına göre belli bir değere ulaşmış ve aslında bütünüyle masal olan şu cihânın bir zerresi ise ebediyetleri peylemeye yetecek bir sermâyedir.

    Zâtın da ruhlarımızın biricik ışık kaynağıdır. Sonsuzluk duygusuna programlanmış gibi her ufukta ebediyet arayan sînelerimiz, Senin rahmetinin sınırsızlığını haykırıyor. Dünya, Senin buyruğunla iki büklüm ve bir kutlu seyahat için yaratıldığı günden beri yollarda dağlar, tepeler emrine âmâde olduklarını gösteren bir haşyetle elpençe ve kıyamda ırmaklar başları yerde ve Senin sübuhâtı vechinle sermest, hayatla çalkalanmakta ve “Hayy” ismini haykırmakta bağlar-bahçeler, kuşlar-kuşçuklar her yerde bir nevrûz canlılığıyla Senin cemâlinin temâşâsına koşmakta karlar-buzlar, dolular-fırtınalar, Senin azâmet ve celâlinin bestesine dem tutmakta gece-gündüz, yaz-kış hiç durmadan değişik lisanlarla hep Seni anmakta anıp anıp renk değiştirmekte; yeşermekte-solmakta, beyazlaşıp, kararmakta.

    http://www.antoloji.com/grup/fethullah-gulen

    http://www.tr.fgulen.com

  • allah (c.c)19.02.2005 - 09:36

    ALLAH'ın AZAMETİ

    En küçük şeylere en büyük işleri yaptırıp, karıncaya Firavun'un sarayını harap ettiren Allah'tır! Kâinatın her yanında O'nun mülkünün bayrağı dalgalanır. O bayrağın gölgesine sığınmayanlar gölgesi başımızdan eksik olmasın kendilerine yazık etmiş olurlar. Yer-gök O'nun hükmü altındadır. Elimiz-ayağımız, gözümüz-kulağımız, dilimiz-dudağımız, kalbimiz-vicdanımız O'nun geniş mülkünde küçük birer et parçası ve minik birer duygu vasıtasından ibarettir. Bütün bunlar O'nun olduğu gibi onlardan elde edilen fayda ve semereler de O'na aittir. O, bu duygu ve uzuvları bize vermeseydi, biz nasıl 'ağzımız-burnumuz, gözümüz-kulağımız' diyebilecektik! O, bunlara terettüp eden meyveleri yaratmasaydı, kalkıp kendimize mal ettiğimiz bu semerelerden kaçta kaçına sahip olabilecektik! Dünya, O'nun buyruğuyla dönüp durmakta, yeryüzü O'nun cömertliğiyle dolup taşmaktadır.

    Bundan dolayıdır ki, varlığı, O'ndan başkasına isnat etmek, affedilmez kaba bir nankörlük; nimet ve ihsanları arkasında O'nun elini görmemek de utandırıcı bir şirktir.

  • hz.muhammed19.02.2005 - 09:01

    Medine'nin Gülü

    Başlarımızın Tacı

    İnsanlığın İftihar Tablosu

    Allah Resulü

    Aleyhi Ekmelü-t tehâyâ

  • allah (c.c)18.02.2005 - 17:22

    Ulûhiyette bir celâl-i kâhir ve bu celâlin zirvesinde de bir cemal-i bâhir nümâyandır. Zira ulûhiyet dairesi, bütün evsaf-ı kemaliye ve esmâ-i sübhaniyenin biricik merciidir. Bu itibarla da onda hem bir azamet ve celâl-i daim, hem de bir lütuf ve cemal-i lâyezâlînin mevcudiyetinden söz edilebilir ki, bütün tecelliler, bütün cilveler hep o hususî menbadan nebean etmektedir: Evet teayyün mertebesindeki bir nebean, inkişaf çerçevesindeki bir feyezan, tafsil dairesindeki bir tecelli gibi her şey ulûhiyet arşından kaynayıp gelmektedir.

  • Haydar Baş18.02.2005 - 11:46

    Bir zamanlar kendisi ve çevresindekiler hakkında hüsn-ü zan beslerdim ama maymun gözünü açtı.

    Makam, mansıp ve şöhret hırsı ile gözleri kör olmuş bir zavallı. Din düşmanları ile birlik olup müslümanlara saldıran yolunu şaşırmış bir müfsid.

  • süleyman hilmi tunahan18.02.2005 - 10:44

    Süleyman efendinin bendelerinden Arif Hikmet Köklü beyefendi 14.09.2001'de şu enteresan hatırayı anlatmışlardır;
    'Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı.Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman efendi hazretlerine 'Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz? ' diye sordum. 'Bu Bediüzzaman hazretleri Türkiye'de en sevdiğim zattır' dediler.Yanından bir zat çıkıyordu,onu kast ederek 'Siz gelmeden önce bir zat gelmişti. Said Nursi hazretlerinin yanından gelmiş ve sohbetinde bulunmuş. Sohbette bizim bahsimiz olmuş.Ayağa kalkarak: 'Ne kadar sevap kazanmışsam yarısını Şeyh Süleyman efendiye veriyorum' dediğini bize nakletti. Biz de o zata dedik:'Biz de bu güne kadar sevap ve hayır namına ne kazandı isek hepsini Said Nursi hazretlerine hediye ediyoruz. Bunu kendisine bildirirsiniz.'

    ...Yine Arif beyin nakline göre Süleyman efendi şöyle buyurmuş: 'Said Nursi'ye makamını bizzat Resulullah vermiştir.En yüksek dereceye çıkmıştır.Hz.Allah'ın ilham ettiği şekilde yazacak,onun hizmeti de öyle...'

    ...Halen Hollanda'da bulunan Abdullah Tekin hocaefendi de şöyle bir hatıra naklediyorlar: 'Risale-i nurları okumakla birlikte çeşitli hocaefendilerimizden dersler de alıyorduk. Hacı Süleyman efendi hazretlerinden de uzun zaman ders aldık. Merhum bizim nurlarla irtibatımızı biliyordu.Bir gün yakın talebelerine; 'Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleriyle aranızda zerre miktar bir ihtilaf çıkarırsanız huzur-u ilahide iki elim yakanızdadır...Abdullah evladımız iki yerden feyiz alıyor.Bediüzzaman hazretleri o vazife ile tavzif edilmiş, biz de bu vazife ile tavzif edilmişiz.' buyurdu.