Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Haydar Baş16.04.2005 - 09:16

    TAHRİKÇİ ve PROVAKASYONCU HAYDAR BAŞ


    Savcıdan; Haydar Baş’ın Trabzon’daki Yerel TV si; Kadırga TV’ye provokasyon soruşturması

    13.04.2005

    Trabzon’da 6 Nisan’da 5 kişinin bildiri dağıtmasıyla başlayan olayların artmasında etkili olduğu ileri sürülen yerel televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma başlatıldı.

    RTÜK de ulaştırılan kasetleri incelemeye aldı.

    Trabzon’da geçtiğimiz hafta bildiri dağıtımıyla başlayan olaylarda yerel televizyonların halkı kışkırttığı iddia edilmişti. Olayların başlaması ile birlikte yerel televizyonlar flaş gelişme olarak yayınlarını keserek telefon bağlantılarıyla yaşananları kamuoyuna aktarmaya başlamıştı. “Trabzon Uzunsokak’ta Türk bayrağına hain saldırı, Trabzon Uzunsokak’ta PKK bayrağı açan bir gruba linç girişimi, PKK bayrağı açan bir gruba Trabzonlunun tepkisi” şeklindeki altyazılarla canlı yayında olayı kamuoyuna duyuran ve ana haberlerde de bu şekilde program yapan televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Trabzon’da bölgesel yayın yapan Kadırga TV, Zigana TV, Trabzon TV ve Kuzey TV’nin alt yazıları ve yayınlarıyla, vatandaşların olay yerine akın etmesine neden olduğu belirtiliyor.

    RTÜK’e frekans tahsisi için Öz Karadeniz Televizyon ve Radyo Yayın Tic. AŞ şirket adıyla müracaat eden Kadırga TV’nin bir siyasi partinin eski il başkanına ait olduğu bildirildi. Kadırga TV’nin yayına ilk olarak Kasırga ismiyle başladığı da öğrenildi.

    Tahrik ve tahrikçiler

    Ali Bayramoğlu-Yeni Şafak-12.04.2005

    http://www.yenisafak.com.tr/abayramoglu.html

    Trabzon Valisi, kentte yaşanan olayları, bazı çevrelerin, daha doğrusu bildiri dağıtmak isteyen TAYAD üyelerinin kamu düzenini olumsuz etkileyecek tutum ve davranışlarıyla açıklamış. Şöyle diyor: 'Sivil toplum örgütleri hangi amacı gerçekleştirmek için kurulursa kurulsun, ortak payda bu ülkenin birliği, bütünlüğü ve güvenliğidir. Vazgeçilmez dengeleri kimse zedeleyemez...'

    İlginç bir açıklama bu.

    Yanlış hatırlamıyorsak Trabzon'da, sözü edilen sivil toplum örgütünün, TAYAD'ın üyeleri linç etmeye çalışanlar değil, linç edilmeye çalışılanlardı. Yaptıkları ise hapishanelerin durumu hakkında bildiri dağıtmaktı. Hukuk devletlerinde görüş bildirmek, görüş açıklamak, bildiri dağıtmak gibi eylemler en tabii demokratik haklardan kabul edilirler. Bu hakkı onu kullananlara teslim etmek için onlar gibi düşünmek gerekmez. Kamu otoritesinin bu tür tutum ve açıklamaları talihsiz tesadüf olmanın ötesine geçmiş bulunuyor. Bir gösteri sırasında genç bir kızın kafasına atılan tekmenin bizzat Başbakan tarafından genç kız ve arkadaşlarının tahrikleriyle açıklanması...

    Sütlüce Kaymakamı'nın Orhan Pamuk'un kitaplarını toplatma kararı vermesi ve bu eyleminden dolayı hiçbir idari soruşturmaya uğramaması... En nihayet linç girişimine maruz kalanların Trabzon Valisi tarafından bölücü ve tahrikçi olarak suçlanması... Bunların hepsi kısa bir süre içinde arka arkaya gelen, kamu otoritesinin otoriter-ataerkil zihniyetine işaret eden ve sistematik bir görüntü içeren gelişmelerdir. Bu tür girişim ve açıklamalar, gerekçeleri ne olursa olsun yüksek sesle dile getirildiği andan itibaren ise doğrudan doğruya 'özgürlükleri sakıncalı ilan eden bir anlayış'ı ortaya koyarlar. Nitekim ifade, yürüyüş, bildiri dağıtma temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz parçalarıdır, suç ve suçluluk bu özgürlüklerin kullanılmasıyla değil, kullanılmasının engellenmesiyle ortaya çıkar.

    Kamu otoritesi düzeni temel hak ve özgürlükleri kollayarak sağlamak zorundadır. Trabzon örneğinde olduğu gibi bildiri dağıtma eyleminin belirli koşullarda ve belirli bir zaman içinde kamu düzeni için tehlike yaratacağı düşünülüyorsa, o eylemi yasaklamak, önünü almak gibi bir yetkisi vardır kamu otoritesinin... Bu yetki zamanında ve yerinde kullanılmamışsa, tahrike ilişkin sorumluluk yine kamu otoritesine ait olur.

    Ortada bir tahrik olduğu doğrudur...

    Örneğin 'TAYAD'lıların dağıttığı bildiri öncesi Trabzon'daki yerel Kasırga televizyonunun üç kez alt yazı geçerek bayrak yakıldığını, PKK bayrağı açıldığını kamuoyuna duyurmasını' nasıl açıklıyor Trabzon Valisi?

    Daha olaylar başlamadan önce Trabzon'un kimi çevre ilçelerinden gelen, bayrağı kim yaktı telefonlarını nasıl izah ediyor?

    Trabzonlular bilir... Kasırga TV daha önce önceden Kadırga TV adını taşırdı. Kadırga TV, MGK'nın bir dönem devşirdiğini açıkladığı, özellikle Trabzon bölgesinde yapılan her toplantıda, benim de birkaç kez şahit olduğum üzere provokasyon yapmayı adet haline getirmiş, bir dini cemaatin, Haydar Baş'ın televizyonuydu.

    Trabzon Valisi tahrik ve tahrikçi arıyorsa merceğini bu çevreye, benzer çevrelere yöneltmelidir.

    Nitekim sadece Trabzon Valisi değil, diğer illerin sorumluları da bu tür tahrik gruplarının faaliyetlerini iyi takip etmeliler...

    Bunun yerine o çevreleri doğrulayan ve besleyen, mağduru suçlu ilan eden fütursuz açıklamalar ülkeyi sadece demokrasiden geri bırakmaz, etnik çatışmaya dahi sürükler... Soruları çözecek, tahrikleri kontrol altına almaya imkan verecek olan kimilerinin arkasına saklandığı milliyetçi rüzgar değildir, hukuk ve demokrasidir.

  • Zülm ile abad olanın, akibeti berbat olur08.04.2005 - 14:20

    ZÜLM İLE ABÂD OLANIN, ÂHİRİ BERBAD OLUR diye biliyorum. Manası da apaçık ortada zaten... Bakınız, Cengiz Han, Saddam v.b.

  • şubat soğuğu06.04.2005 - 14:13

    Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az... Vesselam...

  • şakirt26.03.2005 - 08:46

    Şakird = Talebe = Öğrenci

  • bayrak24.03.2005 - 09:41

    Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

    Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

  • hacet namazı15.03.2005 - 17:52

    Devr-i Risalet Penâhî’de başa gelen bela ve musibetler karşısında Efendimiz (sav) hacet namazı kılmış ve dua etmişlerdir. Dua Mecmuası’nın 70-73. sayfalarında tamamen sahih rivayetlere istinât ederek anlatılan hacet namazı ve duası şöyledir:

    Hâcet Namazı ve Duası

    Hacet namazı ile alâkalı iki rivayet vardır: İkisini de teferruatıyla arzetmeye çalışalım:

    1) Abdest alınır. İki rekat namaz kılınır, namazdan sonra Allah’a hamd u sena tesbihat ve takdisatta bulunulur. “Subhanallahi ve bihamdihi Subhanallahil azim” gibi.

    Daha sonra makbul bir dua olan Peygamber Efendimiz’e (sav) bol bol salat u selam getirilir ve şu dua okunur:

    'La ilâhe illallâhul halîmul kerim subhanallâhi Rabbil arşil azîm. Elhamdulillahi Rabbil âlemîn. Es'eluke mûcibâti rahmetike ve azaime mağfiretike vel ismete min külli zenbin vel ganimete min külli birrin vesselâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ğafertehu velâ hemmen illa ferrectehû velâ hâceten hiye leke rıdan illâ gazaytehâ yâ Erhamerrahimîn. Allahumme ente tahkumu beyne ibâdike fîmâ kânû fîhi yahtelifûn. La ilâhe illallâhul aliyyul azîm. Lâ ilâhe illallâhul halîmul kerîm Subhâne rabbis semâvâtis-seb'i ve Rabbilarşil azîm. Elhamdulillahi Rabbil alemin. Allâhümme kâşîfe'l-gammi müferrice'l-hemmi mücîbe da’veti'l-muztarrîne izâ deavke. Rahmâne'd-dünya ve'l-âhireti ve rahîmehuma ferhamni fi hâceti hâzihî bi kadâihâ ve necâhihâ rahmeten tuğnîni biha an rahmeti men sivak.”

    Bu duanın akabinde şu dua okunur:

    “Allahummehfeznâ vahfaz ümmete Muhammed fi enhâil âlemi min külli şerrin ve darr. Allâhümme aleyke bi a’dâike ve a’dâina ve a’dâiddîn. Allahümme şettit şemlehum ve ferrik cem’ahum ve mezzikhum külle mümezzak. Vec’al be’sehum beynehum.”

    2) Her iki rekatta selam verilmek suretiyle 12 rekat namaz kılınır. 12. rekatta teşehhütten sonra selam vermeden önce Allah’a hamdu sena, Peygamberimiz’e (sav) salat u selam getirilir. Sonra tekbir alınarak secdeye gidilir. Secdede 7 defa Fatiha, 7 defa Ayet’el Kürsi, 7 defa İhlas Suresi, 10 defa da:

    'La ilahe illallâhu vahdehu la şerikeleh. Lehul mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir.” duası ve müteakiben şu dua okunur:

    “Allâhumme innî es’eluke mekâidel izzi min arşike ve münteharrahmeti min kitâbike ve’smike'l-a’zami ve ceddike'l-a’la ve kelimâtike’t-tâmmeti.”

    Bu duanın peşinden de esas hacet ile ilgili şu dua okunur:

    “Allâhummehfeznâ vahfaz ümmete Muhammed fi enhâil âlemi min külli şerrin ve darr. Allâhümme aleyke bi a’dâike ve a’dâinâ ve a’daiddîn. Allahümme şettit şemlehum ve ferrik cem’ahum ve mezzikhum külle mümezzak. Vec’al be’sehum beynehum.”

    Bütün bu dualar okunduktan sonra baş secdeden kaldırılır ve selam verilir.

    Bu hacet namazı ve duasına 40 gün devam edilmeli.

  • fethullah gülen15.03.2005 - 17:47

    Prof. Dr. Şerif Mardin:

    Fethullah Gülen’in çevre koşullarıyla, iman arasındaki kurduğu bağ ve buna son derece önem vermesi bence çok önemli bir nokta. Tarih, topluluk ve şahıs gibi odak noktalarını seçkin bir görüşle, iman ve dinle ilişkilendirmenin, toplum bilimcilerimiz arasında bile nadiren gördüğümüz bir yaklaşım olduğunu hatırlarsak, bu birleştirici zekânın istisnai yeri daha da netleşiyor. Gerçekten de, Gülen’in fikirlerinden mülhem kimselerde, zamanımızda az bulunan bir fedakârlığın örneklerini görmek mümkün.



    Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay:

    Fethullah Hoca'yı anlamamı sağlayan anahtar kavram aklıma geldi: 'Heroic Life'. Sosyolog Mike Featherstone'a ait olan, maalesef Türkçe karşılığını tam bulamadığım bu kavram, dünyevi, sıradan ve olduğu gibi kabul edilen gündelik hayatın aksine, mücadele cesareti, zor olanı başarmak, fazilet, şeref ve şan arayışı etrafında şekillenen olağanüstü bir hayatı ifade eder… Gerçekten de, Fethullah Hoca'nın söylediklerinde ve yaptıklarında bu hayat kavrayışı son derece açıktır. Orta Asya'da yapılanlara su katılmamış bir 'mücadele cesareti' ile açıklayabilir, medrese anlayışını kolej formu içine yerleştirip pozitif bilimlerde öğrencilerin gösterdikleri başarıyı sadece 'zoru başarmak' olarak niteleyebiliriz. Bu çerçevede Fethullah Hoca'yı, her şeyden önce, Onun 'Türkiye İslamı' veya 'Türk İslamı' deyişinde simgelenen dini milliyetçiliğini 'heroic' olarak değerlendirmek mümkün olur. Öte yandan, Hoca'nın İslam'a getirdiği yorumların, hem pragmatist bir yaklaşımı yerleştirmeye, hem de İslami hayat tarzını sıradanlıktan çıkarmaya yönelik olduğu görülmektedir. Şahsen, Fethullah Hoca'yı ve çevresini şehirli, kitabi; yani elitist İslam'ın temsilcisi olarak görüyorum…



    Prof. Dr. Nilüfer Göle:

    Fethullah Gülen öğretisi, Batı modernliğini İslami muhafazakârlıkla sınamakta, manalandırmakta, daha ötesi modernliği Batı'nın malı olmaktan çıkartmak istemektedir. Medeniyet ile Batıcılığın özdeşleştiği, tevazu ile bireyciliğin zıtlaştığı, muhafazakârlık ile modernliğin çatıştığı değerler silsilesini alt üst etmektedir. Türkiye'de ilk defa muhafazakâr düşünce ile siyasi liberal hoşgörünün derin bir terkibine şahit oluyoruz…

  • Aslan Mashadov10.03.2005 - 09:18

    'Kırılır da bir gün bütün dişliler,
    Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
    Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
    Şenlenir evimiz barkımız bizim.
    Yokuşlar kaybolur, çıkarız düze,
    Kavuşuruz sonu gelmez gündüze.
    Sapan taşlarının yanında füze,
    Başka alemlerle farkımız bizim.'

    Aslan oğlu Aslan... Kafkasya seni unutmayacak yiğit kumandan! ! !

  • Aslan Mashadov09.03.2005 - 11:25

    ASLAN MASHADOV ÖLMEDİ, YAŞIYOR!
    09.03.2005 - 00:25:07

    Çeçenistan bağımsızlık mücadelesinin adı gibi yiğit “Aslan” komutanı şehadet şerbetini içti.

    Bütün dünyanın gözü önünde, 21. asrın başında soykırıma uğratılan, bir milyonluk nüfustan şehit olan 250 bin Çeçen arasına Devlet Başkanı Aslan Mashadov da katıldı.

    Mashadov’un genç yaşta aklaşmış sakallarıyla her zaman gülen çehresini daima hatırlayacağız.


    Dörtyüz yıldır devam eden Kafkas-Rus savaşları çerçevesinde, Çarlık Rusyası dahil olmak

    üzere Ruslar Kafkasya'da oluk oluk kan akıttılar.

    1864 yılında Kuzey Kafkasya'yı işgal eden Ruslar, yaklaşık iki milyon Kuzey Kafkasyalıyı yurtlarından sürdüler.

    Bugün dünyanın dörtbir yanına savrulmuş vaziyette yaşayan Kuzey Kafkasya diasporasının sorumlusu Çarlık Rusyası ve onun mirasçısı komünist Rusya ve onun bugünkü devamı Rusya Federasyonu'dur.

    Devletlerin ismi değişse de, Kafkasya'da zulüm bitmemiştir. 1991 yılında yıkılan Sovyetler Birliği'nin ardından kurulan Rusya Federasyonu, önceki dönemlere rahmet okuturcasına soykırıma devam etmektedir.

    1992 yılında oluşturulan Rusya Federasyonu'na katılmak istemeyen Çeçenistan, bağımsızlık yönünde irade beyan etmiştir.

    Yugoslavya Federasyonu'nun dağılmasına nezaret eden, Çek ve Slovak halklarının ayrılmasında hakemlik yapan batı Çeçenistan'ın Rusya Federasyonu'na katılmama kararı karşısında Rusya'nın uyguladığı şiddete sessiz kalmıştır.

    Aslan Mashadov Çeçen bağımsızlık mücadelesinin önemli isimleri arasında yer almıştır. Dudayev'in başkanlığı döneminde Aslan Mashadov Çeçenistan Genelkurmay Başkanı olarak orduyu yöneten insandır. Aslan Mashadov, Dudayev'in şehadetinden sonra kazanılan zaferin mimarıdır.

    Aslan Mashadov 1996 yılının 31 Ağustosunda devlet başkanı Yeltsin'in Çeçenistan nezdindeki temsilcisi Aleksandr Lebed ile Hasavyurt anlaşmasına imza koyarak Çeçen zaferini belgeleyen insandır.

    Mashadov 1996 ateşkes anlaşmasının ardından Çeçenistan'ı ayağa kaldırmak için büyük uğraş verdi. Zaferden sonra kendisini ziyaret eden heyetlere 'asıl şimdi Çeçenistan'a destek verin' demekten kendini alamıyordu.

    Ruslar Mashadov yönetimini başarısız kılmak için ellerinden geleni yaptılar. Çeçenistan'da olmadık provokasyonlar tertip ettiler. Adam kaçırdılar, faili meçhul cinayetlerle Çeçenistan'ı karıştırdılar. Bağımsızlık yolunda yürüyen Çeçenistan'ın yürüyüşünü sabote etmek için akla hayale gelmedik tertiplerde bulundular.

    Bugün halen tartışmaya açık olan Dağıstan provokasyonu ile Şamil Basayev ve bir grup arkadaşını provoke eden Rusya başarılı olmuş, Dağıstan olaylarını bahane ederek barış sürecini kesintiye uğratmıştır.

    İkinci savaşa meydan vermemek için yoğun bir uğraş veren Aslan Mashadov ikinci Rus-Çeçen savaşının başlamasını önleyemedi.

    Mashadov'a, Rus kuvvetlerine karşı savunma yapmaktan başka bir seçenek kalmadı. Ve o da bunu yaptı.

    Aslan Mashadov 1997 yılında Zelimhan Yandarbiyev, Şamil Basayev gibi isimlerin de katıldığı, dünyaya örnek teşkil edecek demokratik bir seçimle devlet başkanı oldu. Halkı için çoluğunu çocuğunu unutarak kendisini ülkesine adadı. Yıllarca Çeçenistan'ı karış karış savundu.

    Mashadov son iki yıldır Çeçenistan'da barışın tesis edilmesi için temsilcisi Ahmedov'u görevlendirerek, kamuoyunda 'Ahmadov Planı' olarak bilinen çözüm önerilerini dünya kamuoyuna sunmuştu.

    Barış çağrıları tüm dünyada ve Rus aydınları arasında geniş yankı bulan Mashadov tek taraflı ateşkes ilan ederek iyi niyetli adımlarını pekiştirmişti.

    Ruslar, Dudayev ve Yandarbiyev'den sonra Aslan Mashadov'a da suikast düzenlediler.

    Halkın oylarıyla seçilerek ülkesinin başına geçmiş bir lideri önce savaşa mecbur eden, daha sonra yasadışı (!) ilan ederek terörist muamelesi yapan Rusya bütün dünya ile alay etmektedir.

    Çeçenistan'da diyaloga açık, şartsız olarak masaya oturmaya hazır, 'Putin'le 30 dakikalık başbaşa görüşmede Çeçenistan meselesi hallolur' diyen meşru bir lideri katletmekle Rusya, barış yolunu da dinamitlemiştir.

    Çeçenistan'da Aslan Mashadov'un ölümü büyük bir infial yaratacaktır. Rus yanlısı kukla hükümetin nüfuz bölgesinde yaşamak zorunda kalan Çeçenlerin de büyük bir üzüntü içinde olduğu kuşkusuzdur.

    Stadyumda bombayla havaya uçurulan Rusya'nın kuklası Ahmet Kadirov ve onun oğlu Ramzan Kadirov gibi ırz düşmanları ile elele veren Rus yönetimi Çeçen halkının izzet-i nefsi ile fazlaca oynamıştır.

    'Rusya Kahramanı' madalyası ile ödüllendirilen Ramzan Kadirov halkına ihanet eden bir haindir. Ruslara yaranmak için Aslan Mashadov'un 70 yaşındaki amcası, teyzesi ve halası gibi yakınlarını kaçırarak işkence yapan Ramzan Kadirov, Aslan Mashadov'u devreden çıkarmak için yoğun çaba sarfetmiştir. Rus yönetiminin Mashadov'la masaya oturmaması için çaba sarfedenlerin başında Alhanov ve Kadirov gibi hainler bulunmaktadır.

    Mashadov'un ölümüyle Çeçen savaşı daha kanlı bir safhaya girmiştir. Dudayev ve Yandarbiyev suikastlerinde Rusya aktiftir. Mashadov'un katledilmesinde ise, işbirlikçi hain Çeçenlerin parmağı vardır.

    Ramzan Kadirov, Alu Alhanov ve daha birçok işbirlikçi Çeçenin önümüzdeki günlerde Çeçen milli güçlerince ortadan kaldırılması hiç sürpriz olmayacaktır. Yine önümüzdeki günlerde Rusya'nın birçok yerinde Çeçen savaşçılar tarafından düzenlenecek intihar saldırıları da Rusya için şaşırtıcı olmamalıdır.

    Rusya bu olayları bilinçli olarak tezgahlamaktadır. Rusya Mashadov'u öldürerek Çeçenistan savaşında yeni bir safha açmıştır.

    Putin yönetimi Çeçen savaşını bahane ederek üniterleşme yolunda yeni adımlar atmaya çalışacaktır. Putin, henüz resmen ilan etmemiş olmakla birlikte, Çarlığı yeniden ihdas etme yolunda ilerlemektedir.

    Çeçenistan'da 250 bin insanın hayatına malolan özgürlük mücadelesi Putin'in sandığı gibi sona ermeyecektir. İmam Şamil'in dediği gibi 'Petrolar, Katherinalar ve nice çarların öldüğü gibi', gün gelecek Putinler de ölecek, ama Çeçen özgürlük savaşı devam edecektir.

    Aslan Mashadov her onurlu Çeçen gibi yaşadı ve öldü. Şehid oldu. Allah katında şehitlere öldü demek yanlıştır. Allah Kur'anda şehitlerin ölmediğini, yaşadığını söylüyor.

    Aslan Mashadov da, Dudayev ve Yandarbiyev gibi ruhuyla Çeçen mücadelesinin yanındadır. O yine mücadeleye devam edecek. Putin'in uykuları kaçacak, çünkü Aslan Mashadov ölmedi, yaşıyor.

    Çeçenistan'da yüzbinlerce Aslan Mashadov var.

    ' YAŞASIN BAĞIMSIZ KAFKASYA '

  • kafkas kartalı09.03.2005 - 10:47

    (Bir Kafkas Kartalı daha şehadete kavuştu. Allah rahmet eylesin.)

    ASLAN MASHADOV ÖLMEDİ, YAŞIYOR!
    09.03.2005 - 00:25:07
    MEHDİ NÜZHET ÇETİNBAŞ

    Çeçenistan bağımsızlık mücadelesinin adı gibi yiğit “Aslan” komutanı şehadet şerbetini içti.

    Bütün dünyanın gözü önünde, 21. asrın başında soykırıma uğratılan, bir milyonluk nüfustan şehit olan 250 bin Çeçen arasına Devlet Başkanı Aslan Mashadov da katıldı.

    Mashadov’un genç yaşta aklaşmış sakallarıyla her zaman gülen çehresini daima hatırlayacağız.


    Dörtyüz yıldır devam eden Kafkas-Rus savaşları çerçevesinde, Çarlık Rusyası dahil olmak

    üzere Ruslar Kafkasya'da oluk oluk kan akıttılar.

    1864 yılında Kuzey Kafkasya'yı işgal eden Ruslar, yaklaşık iki milyon Kuzey Kafkasyalıyı yurtlarından sürdüler.

    Bugün dünyanın dörtbir yanına savrulmuş vaziyette yaşayan Kuzey Kafkasya diasporasının sorumlusu Çarlık Rusyası ve onun mirasçısı komünist Rusya ve onun bugünkü devamı Rusya Federasyonu'dur.

    Devletlerin ismi değişse de, Kafkasya'da zulüm bitmemiştir. 1991 yılında yıkılan Sovyetler Birliği'nin ardından kurulan Rusya Federasyonu, önceki dönemlere rahmet okuturcasına soykırıma devam etmektedir.

    1992 yılında oluşturulan Rusya Federasyonu'na katılmak istemeyen Çeçenistan, bağımsızlık yönünde irade beyan etmiştir.

    Yugoslavya Federasyonu'nun dağılmasına nezaret eden, Çek ve Slovak halklarının ayrılmasında hakemlik yapan batı Çeçenistan'ın Rusya Federasyonu'na katılmama kararı karşısında Rusya'nın uyguladığı şiddete sessiz kalmıştır.

    Aslan Mashadov Çeçen bağımsızlık mücadelesinin önemli isimleri arasında yer almıştır. Dudayev'in başkanlığı döneminde Aslan Mashadov Çeçenistan Genelkurmay Başkanı olarak orduyu yöneten insandır. Aslan Mashadov, Dudayev'in şehadetinden sonra kazanılan zaferin mimarıdır.

    Aslan Mashadov 1996 yılının 31 Ağustosunda devlet başkanı Yeltsin'in Çeçenistan nezdindeki temsilcisi Aleksandr Lebed ile Hasavyurt anlaşmasına imza koyarak Çeçen zaferini belgeleyen insandır.

    Mashadov 1996 ateşkes anlaşmasının ardından Çeçenistan'ı ayağa kaldırmak için büyük uğraş verdi. Zaferden sonra kendisini ziyaret eden heyetlere 'asıl şimdi Çeçenistan'a destek verin' demekten kendini alamıyordu.

    Ruslar Mashadov yönetimini başarısız kılmak için ellerinden geleni yaptılar. Çeçenistan'da olmadık provokasyonlar tertip ettiler. Adam kaçırdılar, faili meçhul cinayetlerle Çeçenistan'ı karıştırdılar. Bağımsızlık yolunda yürüyen Çeçenistan'ın yürüyüşünü sabote etmek için akla hayale gelmedik tertiplerde bulundular.

    Bugün halen tartışmaya açık olan Dağıstan provokasyonu ile Şamil Basayev ve bir grup arkadaşını provoke eden Rusya başarılı olmuş, Dağıstan olaylarını bahane ederek barış sürecini kesintiye uğratmıştır.

    İkinci savaşa meydan vermemek için yoğun bir uğraş veren Aslan Mashadov ikinci Rus-Çeçen savaşının başlamasını önleyemedi.

    Mashadov'a, Rus kuvvetlerine karşı savunma yapmaktan başka bir seçenek kalmadı. Ve o da bunu yaptı.

    Aslan Mashadov 1997 yılında Zelimhan Yandarbiyev, Şamil Basayev gibi isimlerin de katıldığı, dünyaya örnek teşkil edecek demokratik bir seçimle devlet başkanı oldu. Halkı için çoluğunu çocuğunu unutarak kendisini ülkesine adadı. Yıllarca Çeçenistan'ı karış karış savundu.

    Mashadov son iki yıldır Çeçenistan'da barışın tesis edilmesi için temsilcisi Ahmedov'u görevlendirerek, kamuoyunda 'Ahmadov Planı' olarak bilinen çözüm önerilerini dünya kamuoyuna sunmuştu.

    Barış çağrıları tüm dünyada ve Rus aydınları arasında geniş yankı bulan Mashadov tek taraflı ateşkes ilan ederek iyi niyetli adımlarını pekiştirmişti.

    Ruslar, Dudayev ve Yandarbiyev'den sonra Aslan Mashadov'a da suikast düzenlediler.

    Halkın oylarıyla seçilerek ülkesinin başına geçmiş bir lideri önce savaşa mecbur eden, daha sonra yasadışı (!) ilan ederek terörist muamelesi yapan Rusya bütün dünya ile alay etmektedir.

    Çeçenistan'da diyaloga açık, şartsız olarak masaya oturmaya hazır, 'Putin'le 30 dakikalık başbaşa görüşmede Çeçenistan meselesi hallolur' diyen meşru bir lideri katletmekle Rusya, barış yolunu da dinamitlemiştir.

    Çeçenistan'da Aslan Mashadov'un ölümü büyük bir infial yaratacaktır. Rus yanlısı kukla hükümetin nüfuz bölgesinde yaşamak zorunda kalan Çeçenlerin de büyük bir üzüntü içinde olduğu kuşkusuzdur.

    Stadyumda bombayla havaya uçurulan Rusya'nın kuklası Ahmet Kadirov ve onun oğlu Ramzan Kadirov gibi ırz düşmanları ile elele veren Rus yönetimi Çeçen halkının izzet-i nefsi ile fazlaca oynamıştır.

    'Rusya Kahramanı' madalyası ile ödüllendirilen Ramzan Kadirov halkına ihanet eden bir haindir. Ruslara yaranmak için Aslan Mashadov'un 70 yaşındaki amcası, teyzesi ve halası gibi yakınlarını kaçırarak işkence yapan Ramzan Kadirov, Aslan Mashadov'u devreden çıkarmak için yoğun çaba sarfetmiştir. Rus yönetiminin Mashadov'la masaya oturmaması için çaba sarfedenlerin başında Alhanov ve Kadirov gibi hainler bulunmaktadır.

    Mashadov'un ölümüyle Çeçen savaşı daha kanlı bir safhaya girmiştir. Dudayev ve Yandarbiyev suikastlerinde Rusya aktiftir. Mashadov'un katledilmesinde ise, işbirlikçi hain Çeçenlerin parmağı vardır.

    Ramzan Kadirov, Alu Alhanov ve daha birçok işbirlikçi Çeçenin önümüzdeki günlerde Çeçen milli güçlerince ortadan kaldırılması hiç sürpriz olmayacaktır. Yine önümüzdeki günlerde Rusya'nın birçok yerinde Çeçen savaşçılar tarafından düzenlenecek intihar saldırıları da Rusya için şaşırtıcı olmamalıdır.

    Rusya bu olayları bilinçli olarak tezgahlamaktadır. Rusya Mashadov'u öldürerek Çeçenistan savaşında yeni bir safha açmıştır.

    Putin yönetimi Çeçen savaşını bahane ederek üniterleşme yolunda yeni adımlar atmaya çalışacaktır. Putin, henüz resmen ilan etmemiş olmakla birlikte, Çarlığı yeniden ihdas etme yolunda ilerlemektedir.

    Çeçenistan'da 250 bin insanın hayatına malolan özgürlük mücadelesi Putin'in sandığı gibi sona ermeyecektir. İmam Şamil'in dediği gibi 'Petrolar, Katherinalar ve nice çarların öldüğü gibi', gün gelecek Putinler de ölecek, ama Çeçen özgürlük savaşı devam edecektir.

    Aslan Mashadov her onurlu Çeçen gibi yaşadı ve öldü. Şehid oldu. Allah katında şehitlere öldü demek yanlıştır. Allah Kur'anda şehitlerin ölmediğini, yaşadığını söylüyor.

    Aslan Mashadov da, Dudayev ve Yandarbiyev gibi ruhuyla Çeçen mücadelesinin yanındadır. O yine mücadeleye devam edecek. Putin'in uykuları kaçacak, çünkü Aslan Mashadov ölmedi, yaşıyor.

    Çeçenistan'da yüzbinlerce Aslan Mashadov var.