pandemi bahanesiyle.. ya da çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek , uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu.. fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu.. bu sıcaklarda bile iyi geldi.. haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
Ellerin buz Yüzün soguk Sesin boguk Rengin kaçmis Karmi yagdi sokaklara Üsüdünmü ah üsküdar Sen de mi sahipsiz yorgun Boynu bükük kaldin söyle Ben kaçarim kuralsizca Sen yanarsin ah üsküdar
Üsküdar üsküdar üsküdar yaniyor Üsküdar yaniyor Üsküdar yaniyor ben araniyorum Meydanlarda gümbür gümbür Kavgalar döner gülüm Olmusum üç bes pustun katili Radyolar beni söyler Gazetelerde adim var Parkamin derdinde üç bes piç
Öldür öldür öldür öldür hergün senin derdindeyim Yüreginden sök at beni hergün seni düsünmekteyim
Ne olur bir sabahta silahsiz süngüsüz uyansak Uzansak yagmurlara baharlari islatsak Takilmasa pesimize adimlar Siradan insanlar olsak
Tastaki su Gökteki kus Paylayan mermi Gülen kiz Hepsi yalanmis Yalan üsküdar
Yar hayal meyal aklimda Yollar uzun Gelmez diyorlar Cigerlerim paramparca Vakit tamam Tamam üsküdar
Üsküdar üsküdar üsküdar yaniyor Üsküdar yaniyor Üsküdar yaniyor ben araniyorum Meydanlarda gümbür gümbür Kalvgalar döner gülüm Olmusum üç bes pustun katili Radyolar beni söyler Gazetelerde adim var Parkamin derdinde üç bes piç
Öldür öldür öldür öldür hergün senin derdindeyim Yüreginden sök at beni hergün seni düsünmekteyim
İlkler hep Üsküdar'da yaşanmıştır. Üsküdar, Hicri 753- Milâdı 1352. yılında ilk Orhan Gâzî tarafından Feth edilmiştir. Üsküdar, Anadolu'ya açılan ilk kapılardandır. İlk defa 1565. Târihi'nde istanbul- Üsküdar arasında kayık seferleri düzenlenmiştir. İlk vapur seferleri, yazlı- kışlı 1845 Târihi'nde Üsküdar'da olmuştur. Üsküdar - Kabataş arasında 1858 Târihi'nde ilk vapur seferler düzenlenmiştir. İlk Râmazan çadırı 1995 yılında. Üsküdar, belediye başkalığınca demokrası meydânında 1500. metre kare alanda kurulmuştur. Aslında iftara evlerine yetişemeyenlerin orucunu açmak amacıyla kurulan çadırı Halkımız çok sevmiş, teveccüh göstermiştir.Çadır her akşam tıklım tıklım doluyor, çadırda yer bulamayanlar dışarda kurulan masalarda oruçlarını açıyordu. Her akşam dokuzbin kişiye, üç çeşit sıcak yemek, tatlı servisi yapılmaktaydı. Çeşitli gösteri ve aktivitelerin yapıldığı çadırın, ısıtma sistemi sanayii tüpleriyle sağlanıyordu. İftardan sonra, Üsküdar'ın dününü ve buğününü anlatan slayt gösterisi Hacivat__ karagöz orta oyunu, sanat gösterileri, konserler, Mehter takımının gösterisi, gözleme ve çay evi, tâsavvüf müziği, geceyi şenlendiriyordu... 1995 yılında Üsküdar'da kurulan ilk iftar cadırı, bugün 2006. yılına gelindiğinde bile, Üsküdar Ahmediye sâhilinde iskeleye bağlanmış duba üzerinde Boğaz'ın essiz manzarasıyla orucunu açmak isteyenleri hâlâ konuk etmeye devam ediyor... ve gecelerimizi şenlendiriyor.
Üsküdarım, bana çok şeyleri hatırlatıyor.... çocukluğumu, gençliğimi, çalışma hayatımi, Selimiye'den başlayan Halâ çözemediğim missss gibi, Nur kokusunu iliklerime kadar hissedişimi, güzelll komşulukları, insana verilen değerleri, sokaklarını gezerken Tarih-i gözüme canlandırıp, bir zamanlar Ecdadımızın bu sokaklarda gezdiğini hep düşünürüm ve ağlarım... 'Üsküdar anlatılmaz yaşanır.'
Sokakların Târih kokar; Camii'lerin nurludur, Sultanları, paşaları, bağrında yaşatansın, Âziz'ler, Ahmed'ler, daha niceler.... Sana duacıdır, sana minnettar Üsküdar!
Batan güneşin bir başkadır Üsküdar! Seyreyle doya doya salacak'tan, Sevdamız, anılarımız, kız kulesi... Yakamozları sana bıraktım okşa Üsküdar!
Sarayların köşkler var, nazlısın Üsküdar! Sana gıptaylâ bakar herkes, gururlan. Lâl olmuş diller, suskun, konuşmaz. Sana gönül çiçeklerimi açtım, kokla Üsküdar!
((Üsküdar'da Osmanlı izleri
Üsküdar günümüzde İstanbul'un incilerinden biri olduğu gibi, tariht de her zaman gündemde kalmıştır. Yerleşim yönünden M.Ö 6. Yüzyıldan beri bilinen ve oturulan Üsküdar, Bizans zamanında Krizepolis yani altın şehir adıyla anılmıştır. Antikçağda Kalkedonya'ya (Kadıköy) bağlı bir kasaba yapısı içinde yer alan Üsküdar'ın etrafının o zamanlar tümüyle kale duvarlarıyla çevrili olduğu kaynaklarda yazılmaktadır. Nitekim Evliya Çelebi, Üsküdar surlarının kalıntılarının göründüğünü seyahatnamesinde belitmekte ve Üsküdar'ın kara tarafında Çamlıca eteklerine kadar sur önlerinde korunma amaclı hendeklerin bulunduğunu yazmaktadır. Osmanlı Türkleri tarafından Üsküdar adıyla anılmasını ünlü Seyyah Evliya Çelebi kelimenin Eski Dar deriyimden kelimenin Eski Dar deyiminden gelmesine bağlamaktadır. Farsça'da Üsküdar, aynı zamanda posta ulakları anlamına gelmektedir Bu da Üsküdar'ın Anadolu'ya açıkan bir kapı olmasındaki gercekliği vurgulamaktadır. Yüzyıllar boyu Üsküdar, Avrupa ile Asya arasında önemli bir köprü ödevi görmüştür. M. Ö., 508'de Dara, daha sonra Atinalı Alkibiyades ve onbinlerin son orduları, 628 yılında İranlılar, 710 yılında Araplar, 782 yılında, Abbasi halifesi Harunerreşid'in orduları, 1101 yılında Haçlı orduları, 1147 yılında Fransa Kralı Louis ile Alman İmparatoru Konrad, 1203 yılında yeniden Haçlı orduları, Üsküdar üzerinden geçmişlerdir. Bu geçişlerle birlikte Üsküdar, muhtelif tarihlerde İranlıların, Makedonyalıların, Romalıların, Bizanslıların ve Arapların hakimiyetini yaşamış; son olarak da Osmanlı Türkleri Sultan Orhan bey zamanında Üsküdar'a gelmişlerdir. Tarihçi Hammer Orhan Gazii'nin Üsküdar'a gelişini şöyle anlatmaktadır: 'Ertesi sene (Miladi 1348.) Sultan Orhan, kayınpederi ile görüşmek için bütün aza-i ailesi ve saray halkı ile Bizans'ın Asya sahiline uzanmış bir kasaba olan Skutari'ye (Üsküdar) geldi.Hayli günler iki hükümdar av ve ziyafetle vakit gecirdiler.. İmparator ve damadı husisi bir sofraya otururlardı Orhanın evvelki zevcelerinden olan dört oğlu için başka bir sofra kurulur, etrafta dahi Türk ve Rum büyükleri yer serilmiş halılar üzerine otururlardı. İmparator Bizans'a dönünce Orhan, donanmadan ve ordugahdan ayrılmadı, üç gün daha Üsküdar'da kaldı. O tarihte Orhan Gazi için Üsküdar'ın Marmara'ya ve Kız Kulesine hakim bir noktasına muhteşem bir otağ ve çadırlar kurulmuştu. O vakitlerde ileride Doğancılar adını alan yerden Kuzguncuk'a çekilen bir hat boyunca kalan topraklar Türklerin hakimiyeti altındaydı. Yine o yıllarda Doğancılardan itibaren Üsküdar'ın doğusu tamamen çam ormanlarıyla örtülü idi. Orhan Gazinin Bizans İmparatoruna damat olması Türklere Üsküdar kapılarını daha o çağlarda pek çok Türk Üsküdar'a gelmiş ve yerleşmiştir. İzahlı Osmanlı Kronolojisi'nde göre Üsküdar, Hicri 753 - Miladi 1352 yılında Orhan Gazi tarafından fetedilmiştir, Bu da gösteriyor ki Üsküdar İstanbul'un fethinden tam 101 yıl önce fethedilmiştir.
Çok seviyorum...Gerçi şuanda üsküdarda bi keşmekeşdir gidiyo...Tüp geçit yapıcaz diye mahfettiler güzelim meydanı.Umarım tekrar o güzel haline en kısa zamanda döner.Yazın çok daha başka güzel üsküdar...Seviyorum ya :))
okul çıkışı Doğancılar parkında yürümek, Sunar sinemasında çizgi film seyretmek, Doğancılar daki ekmek fırını, İhsaniye mh-çıkmaz sokaktaki ahşap evler ve bahçeleri ve bahçelerindeki kuyuları, Salacak, Rubin cafe (şimdi varmı bilmiorum)
pandemi bahanesiyle.. ya da çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek ,
uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu..
fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu..
bu sıcaklarda bile iyi geldi..
haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
Üsküdar'a gider iken aldıda bir yağmur
Katibimin setresi uzun eteği çamur
Ben katibin, katip benim el ne karışır
Bence, Ertha Kıtt.
üsküdar; bizden biri...
Osman Öztunç - Üsküdar
Ellerin buz
Yüzün soguk
Sesin boguk
Rengin kaçmis
Karmi yagdi sokaklara
Üsüdünmü ah üsküdar
Sen de mi sahipsiz yorgun
Boynu bükük kaldin söyle
Ben kaçarim kuralsizca
Sen yanarsin ah üsküdar
Üsküdar üsküdar üsküdar yaniyor
Üsküdar yaniyor
Üsküdar yaniyor ben araniyorum
Meydanlarda gümbür gümbür
Kavgalar döner gülüm
Olmusum üç bes pustun katili
Radyolar beni söyler
Gazetelerde adim var
Parkamin derdinde üç bes piç
Öldür öldür öldür öldür hergün senin derdindeyim
Yüreginden sök at beni hergün seni düsünmekteyim
Ne olur bir sabahta silahsiz süngüsüz uyansak
Uzansak yagmurlara baharlari islatsak
Takilmasa pesimize adimlar
Siradan insanlar olsak
Tastaki su
Gökteki kus
Paylayan mermi
Gülen kiz
Hepsi yalanmis
Yalan üsküdar
Yar hayal meyal aklimda
Yollar uzun
Gelmez diyorlar
Cigerlerim paramparca
Vakit tamam
Tamam üsküdar
Üsküdar üsküdar üsküdar yaniyor
Üsküdar yaniyor
Üsküdar yaniyor ben araniyorum
Meydanlarda gümbür gümbür
Kalvgalar döner gülüm
Olmusum üç bes pustun katili
Radyolar beni söyler
Gazetelerde adim var
Parkamin derdinde üç bes piç
Öldür öldür öldür öldür hergün senin derdindeyim
Yüreginden sök at beni hergün seni düsünmekteyim
Mübarek mekan vesselam...
İstanbul'u İstanbul yapan değerlerden bir tanesi, Her nefes alışınızda sanki tarihi soluyorsunuz...
Zamanın durduğu mekân diyebilir, tabi yaşayana ve yaşamasını bilene..
Üsküdar'ım bana hep ilkleri hatırlatıyor....
İlkler hep Üsküdar'da yaşanmıştır. Üsküdar, Hicri 753- Milâdı 1352. yılında ilk Orhan Gâzî tarafından Feth edilmiştir.
Üsküdar, Anadolu'ya açılan ilk kapılardandır.
İlk defa 1565. Târihi'nde istanbul- Üsküdar arasında kayık seferleri düzenlenmiştir.
İlk vapur seferleri, yazlı- kışlı 1845 Târihi'nde Üsküdar'da olmuştur.
Üsküdar - Kabataş arasında 1858 Târihi'nde ilk vapur seferler düzenlenmiştir.
İlk Râmazan çadırı 1995 yılında. Üsküdar, belediye başkalığınca demokrası meydânında 1500. metre kare alanda kurulmuştur.
Aslında iftara evlerine yetişemeyenlerin orucunu açmak amacıyla kurulan çadırı Halkımız çok sevmiş, teveccüh göstermiştir.Çadır her akşam tıklım tıklım doluyor, çadırda yer bulamayanlar dışarda kurulan masalarda oruçlarını açıyordu.
Her akşam dokuzbin kişiye, üç çeşit sıcak yemek, tatlı servisi yapılmaktaydı.
Çeşitli gösteri ve aktivitelerin yapıldığı çadırın, ısıtma sistemi sanayii tüpleriyle sağlanıyordu. İftardan sonra, Üsküdar'ın dününü ve buğününü anlatan slayt gösterisi Hacivat__ karagöz orta oyunu, sanat gösterileri, konserler, Mehter takımının gösterisi, gözleme ve çay evi, tâsavvüf müziği, geceyi şenlendiriyordu...
1995 yılında Üsküdar'da kurulan ilk iftar cadırı, bugün 2006. yılına gelindiğinde bile, Üsküdar Ahmediye sâhilinde iskeleye bağlanmış duba üzerinde Boğaz'ın essiz manzarasıyla orucunu açmak isteyenleri hâlâ konuk etmeye devam ediyor... ve gecelerimizi şenlendiriyor.
Sevgilerimle... Safure Kalafat (19.10.2006 02:10)
İstanbul sevdiğim; Sevgili Üsküdar, ayak ucu sevgilinin. Durup da ayakucunda bakmaktan da ar ettiğim rânâ yüzüne.
Üsküdarım, bana çok şeyleri hatırlatıyor.... çocukluğumu, gençliğimi, çalışma hayatımi, Selimiye'den başlayan Halâ çözemediğim missss gibi, Nur kokusunu iliklerime kadar hissedişimi, güzelll komşulukları, insana verilen değerleri, sokaklarını gezerken Tarih-i gözüme canlandırıp, bir zamanlar Ecdadımızın bu sokaklarda gezdiğini hep düşünürüm ve ağlarım... 'Üsküdar anlatılmaz yaşanır.'
Sokakların Târih kokar; Camii'lerin nurludur,
Sultanları, paşaları, bağrında yaşatansın,
Âziz'ler, Ahmed'ler, daha niceler....
Sana duacıdır, sana minnettar Üsküdar!
Batan güneşin bir başkadır Üsküdar!
Seyreyle doya doya salacak'tan,
Sevdamız, anılarımız, kız kulesi...
Yakamozları sana bıraktım okşa Üsküdar!
Sarayların köşkler var, nazlısın Üsküdar!
Sana gıptaylâ bakar herkes, gururlan.
Lâl olmuş diller, suskun, konuşmaz.
Sana gönül çiçeklerimi açtım, kokla Üsküdar!
((Üsküdar'da Osmanlı izleri
Üsküdar günümüzde İstanbul'un incilerinden biri olduğu gibi, tariht de her zaman gündemde kalmıştır.
Yerleşim yönünden M.Ö 6. Yüzyıldan beri bilinen ve oturulan Üsküdar, Bizans zamanında Krizepolis yani altın şehir adıyla anılmıştır.
Antikçağda Kalkedonya'ya (Kadıköy) bağlı bir kasaba yapısı içinde yer alan Üsküdar'ın etrafının o zamanlar tümüyle kale duvarlarıyla çevrili olduğu kaynaklarda yazılmaktadır.
Nitekim Evliya Çelebi, Üsküdar surlarının kalıntılarının göründüğünü seyahatnamesinde belitmekte ve Üsküdar'ın kara tarafında Çamlıca eteklerine kadar sur önlerinde korunma amaclı hendeklerin bulunduğunu yazmaktadır.
Osmanlı Türkleri tarafından Üsküdar adıyla anılmasını ünlü Seyyah Evliya Çelebi kelimenin Eski Dar deriyimden kelimenin
Eski Dar deyiminden gelmesine bağlamaktadır.
Farsça'da Üsküdar, aynı zamanda posta ulakları anlamına gelmektedir
Bu da Üsküdar'ın Anadolu'ya açıkan bir kapı olmasındaki gercekliği vurgulamaktadır.
Yüzyıllar boyu Üsküdar, Avrupa ile Asya arasında önemli bir köprü ödevi görmüştür.
M. Ö., 508'de Dara, daha sonra Atinalı Alkibiyades ve onbinlerin son orduları, 628 yılında İranlılar, 710 yılında Araplar, 782 yılında,
Abbasi halifesi Harunerreşid'in orduları, 1101 yılında Haçlı orduları, 1147 yılında Fransa Kralı Louis ile Alman İmparatoru Konrad, 1203 yılında yeniden Haçlı orduları, Üsküdar üzerinden geçmişlerdir.
Bu geçişlerle birlikte Üsküdar, muhtelif tarihlerde İranlıların, Makedonyalıların, Romalıların, Bizanslıların ve Arapların hakimiyetini yaşamış; son olarak da Osmanlı Türkleri Sultan Orhan bey zamanında Üsküdar'a gelmişlerdir.
Tarihçi Hammer Orhan Gazii'nin Üsküdar'a gelişini şöyle anlatmaktadır:
'Ertesi sene (Miladi 1348.) Sultan Orhan, kayınpederi ile görüşmek için bütün aza-i ailesi ve saray halkı ile Bizans'ın Asya sahiline uzanmış bir kasaba olan Skutari'ye (Üsküdar) geldi.Hayli günler iki hükümdar av ve ziyafetle vakit gecirdiler..
İmparator ve damadı husisi bir sofraya otururlardı Orhanın evvelki zevcelerinden olan dört oğlu için başka bir sofra kurulur, etrafta dahi Türk ve Rum büyükleri yer serilmiş halılar üzerine otururlardı.
İmparator Bizans'a dönünce Orhan, donanmadan ve ordugahdan ayrılmadı, üç gün daha Üsküdar'da kaldı.
O tarihte Orhan Gazi için Üsküdar'ın Marmara'ya ve Kız Kulesine hakim bir noktasına muhteşem bir otağ ve çadırlar kurulmuştu.
O vakitlerde ileride Doğancılar adını alan yerden Kuzguncuk'a çekilen bir hat boyunca kalan topraklar Türklerin hakimiyeti altındaydı.
Yine o yıllarda Doğancılardan itibaren Üsküdar'ın doğusu tamamen çam ormanlarıyla örtülü idi.
Orhan Gazinin Bizans İmparatoruna damat olması Türklere Üsküdar kapılarını daha o çağlarda pek çok Türk Üsküdar'a gelmiş ve yerleşmiştir.
İzahlı Osmanlı Kronolojisi'nde göre Üsküdar, Hicri 753 - Miladi 1352 yılında Orhan Gazi tarafından fetedilmiştir,
Bu da gösteriyor ki Üsküdar İstanbul'un fethinden tam 101 yıl önce fethedilmiştir.
--------------
Safure Kalafat
kız kulesi...salacak..
İstanbul'un Beykoz'dan sonra en güzel ilçesi.Yaşanacak ilçe.
Dünyanın en güzel şehrinin en güzel semti.
Çok seviyorum...Gerçi şuanda üsküdarda bi keşmekeşdir gidiyo...Tüp geçit yapıcaz diye mahfettiler güzelim meydanı.Umarım tekrar o güzel haline en kısa zamanda döner.Yazın çok daha başka güzel üsküdar...Seviyorum ya :))
aldı da bir yağmur. Salacağı çağrıştırıyor.
okul çıkışı Doğancılar parkında yürümek, Sunar sinemasında çizgi film seyretmek, Doğancılar daki ekmek fırını, İhsaniye mh-çıkmaz sokaktaki ahşap evler ve bahçeleri ve bahçelerindeki kuyuları, Salacak, Rubin cafe (şimdi varmı bilmiorum)
meydana inmezsen yaşanacak bir yer...
şimdi japonlar hep ölçü alıolar hep :) denizin altından tüp geçit yapılıo direk taksime.
Eşref Saati Sokak...
Ahmet yüksel Özemreden dinlemeli...'Ah Üsküdar' ve 'Üsküdarda Bir Attar Dükkanı' kitaplarından dinleyebilirsiniz. İstanbulun sevilmesi ömre değen semti...
balık ekmek
istanbulun en gri semti
'Ne olur bir sonraki vapurla dön' der gibi bakan gözlerle bizi lafa tutmanı seviyoruz...
-eminönü vapurunda unutulan altı adet palamut...
dilerim martıların kısmetisinizdir...
Bugün soluğu olan herkes sana gelmişti,sende almak için nefesi...
Bu ara bizi ne de çok çağırdın...
Bahtiyarız
da istanbul'a...
Ayrılığın adı 'hafta' olmamalı!
Amcamın oturduğu mekan.
Acaba o mu yaktı.
bizede beklerik gitar çalmaya, etli pilav + şarap var menümüzde...)))
Üç vakte kadar...