Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur. Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur. Sâdıkâne / belki ol / âlemde / dildâr olur. Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.
Hint Mihracesi Shirham satranç oyununu bulan Sadrazamı Sissa Ben Dahiri ödüllendirmek ister. Akıllı sadrazamın isteği çok alçak gönüllü gözükmektedir. Mihracenin önünde diz çökerek 'Majesteleri, bu satranç tahtasının ilk karesine l, ikincisine 2, üçüncüsüne 4, dördüncüsüne 8 tane buğday koysalar ve her bir kareye bir öncekinin iki katı buğday koyarak 64 kareyi doldursalar yeter' der. Bir yandan için için, mucize denebilecek türden bir oyunu ilk bulan kişiye yaptığı eli açık bağışın hazinesine pek pahalıya gelmeyeceğini düşünerek sevinen mihrace, sadrazamına, 'isteğin şüphesiz yerine getirilecek. Ancak çok küçük bir istekte bulunuyorsun sadık vezirim,' der. Ve huzura bir çuval buğday getirilmesini buyurur. Birinci kareye 1, ikinciye 2, üçüncüye 4, dördüncüye 8 buğday tanesi koyarak sayma işi başladığında daha yirminci kareye gelmeden bir çuval bitiverir. Sayım işi ilerledikçe mihracenin huzuruna daha çok sayıda çuvallar gelmeye başlar, ama her an sırada bulunan kareye konulması gereken buğday tanesi sayısı bir öncekine göre öyle artar ki, sonunda mihrace Hindistan'ın bütün buğdayının Sissa Ben Dahir'e söz verdiği kadarına yetmeyeceğini anlar. Sözünü yerine getirmek için 18,446,744,073,709,551,615 (6) tane buğday gerekmektedir. Bu, evrendeki atomların sayısı kadar olmasa da, herhalde yine de oldukça büyük bir sayıdır. Bir kilo buğdayda 5,000,000 tane olduğu varsayılsa Sissa Ben Dahir'in istediği buğday miktarı yaklaşık 4000 milyar kiloyi bulmaktadır. Ortalama buğday ürünü bütün dünyada yılda 2,000,000,000 kilo olduğuna göre sadrazamın isteği dünyanın yaklaşık iki bin yıllık buğday ürünüdür. Bu nedenle Mihrace Shirham ya vezirinin bu ardı arkası gelmeyen isteğiyle sürekli karşı karşıya kalmayı ya da onun başını uçurmayı yeğleyecektir. Korkarım ki o, bu iki seçenekten ikincisini seçer.
köpeklerin günü hikayesinide o anlattı zaten siz ne biçim arkadaşsınız yaa abiler dedik yanınıza sokulduk madara ettiniz yok arkadaş benim sorunum şerifle nerde o cevapta vermiyor maillere
gambit denince aklıma geldsi...enver paşanın ruslarla yaptığı plevne savaşındaki savaş stratejisine ruslar türk gambiti ismini vermiş, türk gambiti adlı hamleyide kasparov dünya şampiyonasında kullanmıştır... yani ben olsam kullanırdım.)
Satranç hedefi olanlar için bir straji öğrenme oyunudur.
Hedefi olmayan insanlara birşey vermez. Onları daha çok açık kapılar ve kapalı kapılar ilgilendirir. Dolayısıyla onlara tavla tavsiye etmek daha mantıklıdır.
Hedefi olanlara gelince; hayatta her bir seçim satrançta bir hamledir.
* Gereksiz hamle yapmamayı öğretir. (Boş konuşmak yerine konuştuğun kişinin niteliklerine bağlı olarak, söylemek istediğine yönlenen sohbeti yaratır.) * Hedef için plan çizmeyi öğretir. (Rastgele yada inşallaha bağlı yaşamak yerine olası olabildiğince çok olasılık harmanlanıp muhakeme yapılarak sürprizsiz bir hayat çizilebilir) * Umulmadık durumlarda yeni bir strateji kurmayı öğretir. (Umulmadık çöküntülerde 'Tanrım Ben Sana Ne Yaptım' demek yerine yeniden ayakların üstünde kalmayı öğretir) * En iyi savunmanın saldırı olduğunu öğretir. (Ne olursa olsun kendi hayatına dair insiyatifin her zaman kendi elinde olduğunu bilmek insanı güçlendirir.) * Yenilmek yerine beraberliğin bir çözüm olduğunu gösterir. (Terketmek veya vazgeçmenin en yanlış çözüm olduğunu öğretir) *
ilk örendiğiminin 3. oyununda hocamı mat ettiğim, sonra 'uleyn kimmişsin sen ben herkesi yenerim örendim ben' nidalarıyla ortalıkta dolanırken, dayı kişisi tarafından defalarca mat edildiğim, adam edildiğim, yinede mat edildiğim oyun...ah be dayı yeni eve taşınmasaydın yine oynardık biliosun dimi? :( kapısını bi bulabilsem şu evin...
en çok, daha 3. hamlede rakibin kalesinin alınmasıyla karşı tarafın: 'ulen ne biçim bi vâkıayla karşı karşıyayız' bakışlarına muhataf olup pis pis sırıttığım oyun
oyun biter şah ve piyon aynı keseye girer
abinin uzmanlık alanı :)
küçük kardeşin uzmanlık alanı.
isimli kitabın kurgusunu oluşturur gibi hissettim kendimi bir an.
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur.
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur.
Sâdıkâne / belki ol / âlemde / dildâr olur.
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.
Yavuz Sultan Selim
şimdiye kadar yapılmış en iyi strateji e zeka oyunu
santranc nedir
Hint Mihracesi Shirham satranç oyununu bulan Sadrazamı Sissa Ben Dahiri ödüllendirmek ister.
Akıllı sadrazamın isteği çok alçak gönüllü gözükmektedir. Mihracenin önünde diz çökerek 'Majesteleri, bu satranç tahtasının ilk karesine l, ikincisine 2, üçüncüsüne 4, dördüncüsüne 8 tane buğday koysalar ve her bir kareye bir öncekinin iki katı buğday koyarak 64 kareyi doldursalar yeter' der.
Bir yandan için için, mucize denebilecek türden bir oyunu ilk bulan kişiye yaptığı eli açık bağışın hazinesine pek pahalıya gelmeyeceğini düşünerek sevinen mihrace, sadrazamına, 'isteğin şüphesiz yerine getirilecek. Ancak çok küçük bir istekte bulunuyorsun sadık vezirim,' der. Ve huzura bir çuval buğday getirilmesini buyurur.
Birinci kareye 1, ikinciye 2, üçüncüye 4, dördüncüye 8 buğday tanesi koyarak sayma işi başladığında daha yirminci kareye gelmeden bir çuval bitiverir.
Sayım işi ilerledikçe mihracenin huzuruna daha çok sayıda çuvallar gelmeye başlar, ama her an sırada bulunan kareye konulması gereken buğday tanesi sayısı bir öncekine göre öyle artar ki, sonunda mihrace Hindistan'ın bütün buğdayının Sissa Ben Dahir'e söz verdiği kadarına yetmeyeceğini anlar. Sözünü yerine getirmek için 18,446,744,073,709,551,615 (6) tane buğday gerekmektedir.
Bu, evrendeki atomların sayısı kadar olmasa da, herhalde yine de oldukça büyük bir sayıdır. Bir kilo buğdayda 5,000,000 tane olduğu varsayılsa Sissa Ben Dahir'in istediği buğday miktarı yaklaşık 4000 milyar kiloyi bulmaktadır. Ortalama buğday ürünü bütün dünyada yılda 2,000,000,000 kilo olduğuna göre sadrazamın isteği dünyanın yaklaşık iki bin yıllık buğday ürünüdür. Bu nedenle Mihrace Shirham ya vezirinin bu ardı arkası gelmeyen isteğiyle sürekli karşı karşıya kalmayı ya da onun başını uçurmayı yeğleyecektir. Korkarım ki o, bu iki seçenekten ikincisini seçer.
vicdani baskı yapayım dedim tuttu galiba :)))
hadi gel masa hazır
tabii cesaretin varsa
48 c kolonu
köpeklerin günü hikayesinide o anlattı zaten
siz ne biçim arkadaşsınız yaa
abiler dedik yanınıza sokulduk madara ettiniz
yok arkadaş benim sorunum şerifle nerde o cevapta vermiyor maillere
kamu oyu senden açıklama bekliyor
bana çubukçu diyecekler intihar ederim el içine çıkamam.
:)))))
ayrıca şu millete bi anla bakem adın niye çubukçu kaldı
senin devrin geçti harcandın oğlum sen.
biz artık go oynuyoruz.
senin antika şimdide onu çıkardı başımıza.
geldim geldim,burnunu sürtmeye geldim.
bekliyorum.
gambit denince aklıma geldsi...enver paşanın ruslarla yaptığı plevne savaşındaki savaş stratejisine ruslar türk gambiti ismini vermiş, türk gambiti adlı hamleyide kasparov dünya şampiyonasında kullanmıştır... yani ben olsam kullanırdım.)
chess
okulda kulubüne girmeyi ve bu kültür oyununu öğrenmeyi planlıyorum
engin bir deniz içersinde kaybolup çıkış yolu aramak
' Bir sineğin yıkandığı deniz,bir filin boğulduğu ırmak..' -Hint Atasözü-
satrancı herkes oynayamaz.
oyun bittiğinde şahda piyonda aynı kutudadır....
asillerin oyunu..
Oku oku oku oku oku
adam ol
Şah ol Vezir ol
Mat ol Rezil ol
Disime göre lokma bulamadim diye yakinan kapi kapi arananlar kolay lokma olmadigimi yineliyorum :)
king bilmeyen öğrenci mi olur dediler...öteden baktım.
tavla (iyi) bilmeyen sevgili mi olur dediler...gurur yaptım.
satranç dedim...arkadaş gitti,sevgili yattı:KALABALIKLAŞTIM! (pano sırayla ters çevrilerek de tek başına oynanıyor..tecrübeyle sabittir)
Satranç hedefi olanlar için bir straji öğrenme oyunudur.
Hedefi olmayan insanlara birşey vermez. Onları daha çok açık kapılar ve kapalı kapılar ilgilendirir. Dolayısıyla onlara tavla tavsiye etmek daha mantıklıdır.
Hedefi olanlara gelince; hayatta her bir seçim satrançta bir hamledir.
* Gereksiz hamle yapmamayı öğretir. (Boş konuşmak yerine konuştuğun kişinin niteliklerine bağlı olarak, söylemek istediğine yönlenen sohbeti yaratır.)
* Hedef için plan çizmeyi öğretir. (Rastgele yada inşallaha bağlı yaşamak yerine olası olabildiğince çok olasılık harmanlanıp muhakeme yapılarak sürprizsiz bir hayat çizilebilir)
* Umulmadık durumlarda yeni bir strateji kurmayı öğretir. (Umulmadık çöküntülerde 'Tanrım Ben Sana Ne Yaptım' demek yerine yeniden ayakların üstünde kalmayı öğretir)
* En iyi savunmanın saldırı olduğunu öğretir. (Ne olursa olsun kendi hayatına dair insiyatifin her zaman kendi elinde olduğunu bilmek insanı güçlendirir.)
* Yenilmek yerine beraberliğin bir çözüm olduğunu gösterir. (Terketmek veya vazgeçmenin en yanlış çözüm olduğunu öğretir)
*
Bir gün mat olurda karizmayi cizdirirsem söz verdim bir daha oynamayacagim bu oyunu :))
Üstüme yokdur hani ah o benim atlarim ve dahii fillerim kendimi ali baba zannediyorum bazen söyle disime göre birinide bulamadim ki :))
ilk örendiğiminin 3. oyununda hocamı mat ettiğim, sonra 'uleyn kimmişsin sen ben herkesi yenerim örendim ben' nidalarıyla ortalıkta dolanırken, dayı kişisi tarafından defalarca mat edildiğim, adam edildiğim, yinede mat edildiğim oyun...ah be dayı yeni eve taşınmasaydın yine oynardık biliosun dimi? :(
kapısını bi bulabilsem şu evin...
en çok, daha 3. hamlede rakibin kalesinin alınmasıyla karşı tarafın: 'ulen ne biçim bi vâkıayla karşı karşıyayız' bakışlarına muhataf olup pis pis sırıttığım oyun
Kendini yenme çabası