inşallah bu akşam da diğer maçlardaki mucize tekrarlanır, son dakikada da olsa,son saniyede de olsa, penaltılarda da olsa, yeter ki kazanalım... HAYDİ TÜRKİYEM ALMANYA'YA DA GÖSTER KENDİNİ....
sevinçten tepindiğmiz heycandan yumruk bile yediğim :)) kaçırdığımız her golde kendimi yerde bulduğum maçların sonunda gazii olduğmu fark ettiğim inanılmazı başardığımız harika bişiii :)))
milli takım milletin takımı ulusun takımı.70 milyonun özeti bizim milli takımımız.gurur kaynağımız allah onlardan razı olsun yenseler de yenilseler de milli marşımızı okuttukları yeter.
Milli Takım 70 milyon insanın kalbinin hep birlikte atması, hep birlikte sevinmesi ve hep birlikte üzülmesidir.Ama yenilgi bilmeyen, başarmaya hep bir adım önden giden ülke olarak dünyaya avrupaya tanınmamızı sağlayan 23 büyük futbolcumuz inşallah yine yenilgi bilmeyerek bizi üzmeyecek finale de yükselecek. Teşekkürler Türkiye, Teşekkürler Milli Takım
Milli takımımız bizi sağolsunlar yarı finale kadar çıkardı ümidimiz final ve kupa ama yarı finalde yeter.Biz türkiye milli takımı olarak hem azerilerin hem türkmenlerin hemde tunusluların gönlündeyiz. Maçlarda görürseniz birçok azri ve türkmen bayrağı vardır.
Milli Takım; Ülkeleri temsil eden takımlar grubudur. Grubudur dedim çünkü içinde futbol, voleybol, tenis yani hepsini görüyorum. Fakat son zamanlarda bunların içinden voleybol takımımız ile birlikte futbol takımımız bizlere çok büyük sevinçler yaşatmakta ve bu sevinçleri yaşamak ve yaşatmak hiç kolay değil. Her birinin bir sebebi var bence. Bu ülkenin her toprağı bizler için o kadar kıymetli ki, her toprağında binlerce şehitler yatıyor onların duaları ve sporcularımızında alın terleri ile bu zaferlere ulaşıyoruz ne mutlu bizlere. Ne Mutlu Türk'üm diyene...
MİLLİ TAKIM GURUR DEMEK VATAN DEMEK SEVİNÇ DEMEK VATANI OLMAYAN NEYE SEVİNECEK Kİ HERKESE BÖYLESİ BİR DEVLET NASİP OLMAZ TANIRININ BİR LÜTFÜDÜR TÜRK MİLETİ İÇİN YARDIMCI OLMUŞ ŞÜKÜR EMELİYİZ TANIRIYA **? ? ? Navruz kaplan
sanırım on yıldır maç izlemiyordum...ben izlediğim için bu kadar mucizevi zaferler elde edildi diye düşünmekten alamadım kendimi...)) :P süpperdilerrrr......
Bir çok kişi mucizelere inanır.Ama tanık olan çok az kişi vardır.Son maçla Türkiye nefesini tutarak bir muciyede tanık oldu.Zannediyorum futbol tarihinde böyle bir gol sevinci ve başarı heyecanı coşkusu yaşanmamıştır.Tebrikler çocuklar.Devamını bekliyoruz.Kupa yavaş yavaş bize yaklaşıyor.
bütün milletimizin ekserisinde hakim olan kanaat gol yemeden gol atamıyoruz :) güzel maç oldu helal olsun.. sadece taktik oynamak kafi değil demekki,dualarımızla tebrik ediyorum milli takımımızı..
ALLAHA COK SÜKÜR İYİKİ TÜRKÜZ VE İYİKİ MİLLİ TAKIM VAR ONLAR BİZİ VE TÜRKİYEYİ BU ZOR GÜNLERDE SEVİNDİRDİ.ALLAH YARDIMCILARI OLSUN.YOLLARI ACIK OLSUN.HEP BİRLİKTE FİNALE :)
Euro 2008'in Düşündürdükleri: Futbol ve Milliyetçilik
Bugün futbol, Simon Kuper’in dediği gibi “asla sadece futbol değildir”. Belki bu tanımlama tüm sporlar için geçerli: Spor asla sadece spor değildir. Spor diye tabir ettiğimiz etkinliklerin sadece kendileri olmamaları doğrultusunda gerçekleşen özünden uzaklaşma süreci de getirdikleri karla orantılı. Bugün özellikle futbol başta olmak üzere sporun birçok dalında bir metalaşma, piyasa ilişkilerine tabi olma süreci hakim durumda. En başta sporcuların kendisi bir meta, daha sonra oynanan oyun ve daha sonra spor ürünleri ve klüp mamulleri birer meta. En iyi seyirci de tüm bu metaları (sporcu hariç çünkü onlar takım sporlarında klüplerinin, bireysel sporlarda sponsorların “malı”) en fazla tüketen.
En fazla sermaye akışının, paranın döndüğü, seyirci kitlesinin en fazla olduğu futbolu da sermaye ve metalaşma süreçlerinin dışında tutmak haliyle mümkün değil. Ve elbette siyasetin dışında tutmak bu durumda hiç mümkün değil.
Ignacio Ramonet’e göre futbol siyasetten dışlanamaz hatta “futbol en siyasal spordur. Aidiyet, kimlik, toplumsal konum ve hatta, adanma ve mistik yanlarıyla, din gibi en temel meselelerin kavşağında yer alıyor. Bu nedenle, statlar zaman zaman fanatik taraftarlar arasında şiddete varan milliyetçi, bölgeci seremonilere ve kimliğe ya da kabileye dayalı taşkınlıklara uygun zemin oluşturuyor (Express, 2006/7 Özel Sayı) .”
Ramonet’in bahsettiği aidiyet, toplumsal konum, kimlik, adanma gibi kavramların bileşkesini özellikle İngiliz ve Güney Amerika futbolunda görebiliriz. İngiltere’deki birçok futbol takımı işçi sınıfının takımı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. En çok öne çıkanı da Liman İşçileri’nin grevlerine destek vermiş ve taraftarlarınca da “You’ll never walk alone (Asla Yalnız Yürümeyeceksin!) ” şarkısıyla desteklenen Liverpool takımıdır. Muhalif siyasal aidiyet üzerinden oluşmuş takımlara yine Avrupa’dan örnek vermek istersek, İtalya’da Roma ve Livorno’yu, İspanya’da Barcelona ve Athletic Bilbao’yu örnek verebiliriz.
Güney Amerika’daki futbol da İngiltere’deki gibi çeşitli siyasal aidiyetler üzerinden yürüyerek bugüne gelmiş. Futbol Latin Amerika’ya geldiğinde ilk olarak, emperyalist yönetim tarafından yoksullardan uzak tutulmaya çalışılmış hatta zencilerin futbol oynaması belli bir süre yasaklanmış ve hatta zenciler futbol oynayabilseler bile onlara yapılan faullere oyun içerisinde ceza verilmemesi gibi bir futbol kuralı da olmuştur.
Futboldaki ırkçılığın uzak zamanlarda kaldığını düşünmek hatalı olacaktır. Örneğin Lazio’nun ilk zenci futbolcusu Cesar, Lazio’nun faşist taraftarlarınca protesto edilmiş hatta evine bomba konmuştur. İspanya’da Barcelona’nın futbolcusu Kamerunlu Samuel Eto’o’ya rakip takımların taraftarları tribünden maymun taklidi yaparak onun maymun olduğunu ima eden davranışlarda bulunmuştur. Özellikle zencilere yönelik bu tarz ırkçı yaklaşımlara dair, 2005 yılındaki göçmen ayaklanmalarını desteklemiş bir başka zenci, Fransız futbolcu Lilian Thuram’a kulak vermek yerinde olacak:
“Milan’la oynadığımız bir maçta, bizim taraftarlar 90 dakika aynı tezahüratı yaptı: ‘İbrahim Ba, Weah’ın kulübesinde muz ye! ...’ Ba ve Weah rakip takımın Afrikalı oyuncularıydı… Ertesi gün, antremanda taraftarların yanına gittim. Siyahların maymun olduğunu mu düşündüklerini sordum. Bir sonraki maçta, bana hitaben dev bir pankart açtılar: ‘Thuram, bize saygı göster.’ (Express 62. Sayı) .”
“Önyargılar herkesi zehirliyor. Küçük oğlumla aramızdaki bir konuşmayı hatırlıyorum. Yemesi için bir muz vermiştim. ‘Muz yemeyeceğim, çünkü ben maymun değilim’ dedi. Zihninin gerisinde neler olduğunu öğrenmek için biraz konuşturdum: ‘Baban ve annen beyaz olsaydı daha mı iyi olurdu? ’ ‘Evet, tabii, beyaz olmak çok daha iyi’ dedi. Kızmadım, sinirlenmedim. Konuştuk. Hepimiz geçmişin tutsaklarıyız. Eğer bundan çıkmak istiyorsak, onunla yüzleşmemiz gerekiyor.
Bir de 2006 Dünya Kupası’nda Cezayir asıllı futbolcu Zinedine Zidane’nin Materazzi’nin ettiği küfürün (daha sonra ortaya çıktığı üzere ırkçı bir küfürdü) ardından ona attığı kafayı unutmamak lazım. Aynı zamanda bu hareket küfüre karşı aniden gelişen, sıradan bir öfkeyle dolu refleksif bir eylem değildi. Zidane ve daha birçok “Avrupalı olmayan” futbolcunun maruz kaldığı ırkçılığın bilinç altında biriktirdiklerinin, küfürle yaşanan kırılma anında ortaya çıkardığı siyasal bir tavırdı.
Mesut Çiçek’in dediği gibi kafayı “suratına da atabilirdi, ama göğsüne atması başka bir etki yaratıyor. Öyle bir akıl yürütmediğine şüphe yok, ama onu sanat eseri yapan insiyaki hareketleri zaten. Göğsüne değil, suratına atsaydı, bu denli sembolik olmayacak, sıradan bir sokak kavgasını andıracaktı. Ruh denen şey için, en uygun ikametgah göğüs kafesi değil mi? Zidane o kafayı Materazzi’nin taşıdığı ruha atmış gibiydi. O ruhun ne menem bir şey olduğunu İtalya’nın eski cumhurbaşkanı tarif edecekti: ‘Yeniden yeşeren faşizm…’ (Mesut Çiçek, Express 63.sayı) .”
Peki Türkiye’de futbol içerisinde ırkçılık yok mu? Başta Fatih Terim olmak üzere, milliyetçilerimizin dediğine göre bizim milliyetçiliğimiz ırkçılığı barındırmadığı için yok! Tabi burada durup şu soruyu sormak lazım. Kamerunlu futbolcu Bebbe’yle, adeta Eto’o’ya İspanya’da yapılanlara benzer şekilde, maymun taklidi yapılarak dalga geçilmesi ırkçılık değil mi? Ayrıca Diyarbakırspor’un her çıktığı maçta onun aleyhine atılan “Kahrolsun PKK” sloganları, maç içerisinde Kürtlere yönelik ırkçı tepkiler, Diyarbakırspor taraftarına saldırılar Türkiye’deki futbolun içine sinmiş ırkçılığa örnek gösterilemez mi? Elbette aklı başında her insan bu soruya olumlu cevap verecektir. Hemen ardından da şunu ekleyecektir. Bu ırkçılığın en vahimi en tehlikelisi ise, Yücel Göktürk’ün deyimiyle, “Terim faşizmidir”.
Fatih Terim’in Galatasaray’ı çalıştırdığı yıllarda 1998-1999 sezonunda kazandığı Türkiye Ligi şampiyonluğunu Mehmet Ağar’a ithaf etmesi, ardından futbolcularıyla beraber “Susurlukçu” İbrahim Şahin’i cezaevinde ziyareti hafızalarımızdan silinmemişken Orhan Pamuk’un “Fatih Terim milliyetçi olsa da Türk Milli Takımı’nı destekleyeceğim.” sözüne “Ben de onu yetersiz milliyetçi buluyorum.” şeklinde cevap vermesi de “Terim faşizmi”nin geldiği noktayı ve durumun vehametini açık bir şekilde bize gösteriyor. Zaten “yetersiz milliyetçi” bulduğu ve aynı zamanda kendi otoritesine karşı çıkan oyuncuları, adeta bir “führer” edasıyla başında bulunduğu yönettiği “imparatorluğuna”, “faşist diktatörlük” haline getirdiği Milli Takım’a almayan bir teknik direktörün böyle demesini yadırgamamak lazım. Avrupa’nın ve Türkiye Ligi’nin kalburüstü oyuncularını kendi “milliyetçiliğine”, otoritesine tabi olmadığı için almayan; ama kendi takımında bile oynayamayan, Milli takım taraftarlarına yaptığı el hareketiyle daha da ünlenen, ki bu el hareketini sıradan biri yapsa büyük ihtimalle 301’den yargılanırdı, Emre Belözoğlu’nu Milli Takım’ın “prensi” haline getirmesi ayrı bir vehamet örneği. Aynı Emre Belözoğlu’nun İsviçreli futbolculara “Milli hissiyatı”nın etkisi ile tekme tokat saldırması da eklendiğinde artık geriye diyecek bir söz kalır mı orası da ayrı bir konu.
Euro 2008 başlarken de işte bu “Terim faşizmi” sahneye konuluyor. “Vatan, millet, Sakarya” edebiyatıyla ekonomik kriz ve yoksullaşma sonucu bunalmış halk Milli maçlar, ve şampiyonada elde edilecek başarıyla rahatlatılmaya çalışılıyor. Bunun yanında zaten gerginlikle dolu siyasal gündem futbolla değiştirilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla da aslında bu dönemde Fatih Terim’in Milli Takım’ın başında olması, milliyetçi bir söylemle medyada boy göstermesi de tesadüf değil. Bugün yapılması gereken bu süreçlerin deşifre etmek, FİFA’nın futboldaki ırkçılıkla mücadelede kullandığı “Let’s kick racizm out of football (Irkçılığı futboldan dışarı at.) ” sloganla yetinmeyip, sloganı “Irkçılığı ve faşizmi sadece futbolun dışına değil hayatın dışına at.” biçiminde genişletmektir. Bu da ister istemez kitleleri futbol ve futboldaki ırkçılıkla uyutan egemen sınıflara güzel bir cevap olacaktır.
inşallah bu akşam da diğer maçlardaki mucize tekrarlanır, son dakikada da olsa,son saniyede de olsa, penaltılarda da olsa, yeter ki kazanalım... HAYDİ TÜRKİYEM ALMANYA'YA DA GÖSTER KENDİNİ....
sevinçten tepindiğmiz heycandan yumruk bile yediğim :)) kaçırdığımız her golde kendimi yerde bulduğum maçların sonunda gazii olduğmu fark ettiğim inanılmazı başardığımız harika bişiii :)))
milli takım milletin takımı ulusun takımı.70 milyonun özeti bizim milli takımımız.gurur kaynağımız allah onlardan razı olsun yenseler de yenilseler de milli marşımızı okuttukları yeter.
Haydi Gençler siz yaparsınız kupayı kapıp gelin
Milli Takım 70 milyon insanın kalbinin hep birlikte atması, hep birlikte sevinmesi ve hep birlikte üzülmesidir.Ama yenilgi bilmeyen, başarmaya hep bir adım önden giden ülke olarak dünyaya avrupaya tanınmamızı sağlayan 23 büyük futbolcumuz inşallah yine yenilgi bilmeyerek bizi üzmeyecek finale de yükselecek.
Teşekkürler Türkiye, Teşekkürler Milli Takım
Haydi Türkiye!
Vatan aşkıyla
Haydi Türkiye
Aynı coşkuyla
Haydi Türkiye!
Meydana dolduk
Beraber güldük
Tek yürek olduk
Haydi Türkiye!
Yüzde yüzümüz
Türk’tür özümüz
Güldü gözümüz
Haydi Türkiye!
Rakipler şaşkın
Bitkin ve düşkün
Olmasın kuşkun
Haydi Türkiye!
Bu cihan bu yaz
Kırmızı beyaz
Tarihi sen yaz
Haydi Türkiye!
Tek tek yıkarsın
Yalnız sen varsın
Üste çıkarsın
Haydi Türkiye!
Mikdat Bal
Alnmanya maçıda bizimdir ALLAH izin verirse. sonra yer yerinden oynar artık. Milli takım milli gurur milli coşku milli onurdur...
TÜRKİYE GELİYOR
Gerek atlı gerek yaya
Kaçın Türkiye geliyor.
Meydanları yara yara
Kaçın Türkiye geliyor.
İsviçre’nin dibi tuttu
Biricik Arda’ya yetti
Uzatmada hapı yuttu
Kaçın Türkiye geliyor.
Surdan açıldı bir gedik
Kim gelse onu eledik
Sıradaki gelsin dedik
Kaçın Türkiye geliyor.
Çekler geldi,öne geçti
Bizden yedikleri üçtü
Dünya başlarına göçtü
Kaçın Türkiye geliyor.
Ay yıldızlı bayrak bizde
Yürek çarpar,iman özde
Kim gelirse yanar közde
Kaçın Türkiye geliyor.
Hırvatlar meydana çıktı
Uzatmada bizi yaktı
Semih tam doksana çaktı
Kaçın Türkiye geliyor.
Rüştü topu alıp yattı
Arda,Hamit,Semih attı
Hırvatın gemisi battı
Kaçın Türkiye geliyor.
Biliç şaşkın bakıyordu
Yenilmişti koca ordu
Bizim komutanı sordu
Kaçın Türkiye geliyor.
Hırvatlar döndü geriye
Çöp soktular bak arıya
Çıkamadılar yarıya
Kaçın Türkiye geliyor.
Avrupayı baştan başa
İman geçer ancak taşa
Fatih Terim sen çok yaşa
Kaçın Türkiye geliyor.
Yarı final,yirm’üç yürek
Kürüdüler elde kürek
Kitli kapı,açar firek
Kaçın Türkiye geliyor
Alman düştü, gelsin hele
Kapılır bir coşkun sele
Tutulur fırtına yele
Kaçın Türkiye geliyor.
Marşımızı viyana’da dinleten
Tek bir yürek,dünyaları inleten
Kulaklarda mehteranı çınlatan
Kaçın artık bak osmanlı geliyor
Milli takımımız bizi sağolsunlar yarı finale kadar çıkardı ümidimiz final ve kupa ama yarı finalde yeter.Biz türkiye milli takımı olarak hem azerilerin hem türkmenlerin hemde tunusluların gönlündeyiz. Maçlarda görürseniz birçok azri ve türkmen bayrağı vardır.
bizim için kırmızı-beyazlar...
hırvat maçındaki başarılarını benim kutsal ç.şime borçlu olan ulusal takım.......
tüm yurdun birlik olması...
sevinmeye çok ihtiyacımız vardı yine türk usülü yendik yine türk usülü sevindik
her şey olması gerektigi gibi teşşekürler çocuklar bize verdiğiniz mesaj ve güzeliklere
Milli Takım;
Ülkeleri temsil eden takımlar grubudur. Grubudur dedim çünkü içinde futbol, voleybol, tenis yani hepsini görüyorum. Fakat son zamanlarda bunların içinden voleybol takımımız ile birlikte futbol takımımız bizlere çok büyük sevinçler yaşatmakta ve bu sevinçleri yaşamak ve yaşatmak hiç kolay değil. Her birinin bir sebebi var bence. Bu ülkenin her toprağı bizler için o kadar kıymetli ki, her toprağında binlerce şehitler yatıyor onların duaları ve sporcularımızında alın terleri ile bu zaferlere ulaşıyoruz ne mutlu bizlere. Ne Mutlu Türk'üm diyene...
ÇILGIN TÜRKLER
Seninle doğar seninle ölürüz
Seninle ağlar seninle güleriz
Yensekte yenilsekte beraberiz
Bizler çılgın Türk’leriz
Karda yağmurda sana koşarız
Çamurla boyanır senle çoşarız
Her zaman her yerde beraberiz
Bizler çılgın Türk’leriz
Siyah beyaz olsada tenimiz
Kırmızı beyazdır tek rengimiz
Elele kolkola hep beraberiz
Bizler çılgın Türk’leriz
Bükülmez seninle bileğimiz
Şahlanır zaferinle yüreğimiz
Candan gönülden beraberiz
Bizler çılgın Türk’leriz
BİZ TÜRK’LER CESUR MİLLETİZ
Özcan Gökçay
0 505 926 82 06
KARS
MİLLİ TAKIM GURUR DEMEK VATAN DEMEK SEVİNÇ DEMEK VATANI OLMAYAN NEYE SEVİNECEK Kİ HERKESE BÖYLESİ BİR DEVLET NASİP OLMAZ TANIRININ BİR LÜTFÜDÜR TÜRK MİLETİ İÇİN YARDIMCI OLMUŞ ŞÜKÜR EMELİYİZ TANIRIYA **? ? ? Navruz kaplan
sanırım on yıldır maç izlemiyordum...ben izlediğim için bu kadar mucizevi zaferler elde edildi diye düşünmekten alamadım kendimi...)) :P
süpperdilerrrr......
kutluyorum tebrikler...
Bir çok kişi mucizelere inanır.Ama tanık olan çok az kişi vardır.Son maçla Türkiye nefesini tutarak bir muciyede tanık oldu.Zannediyorum futbol tarihinde böyle bir gol sevinci ve başarı heyecanı coşkusu yaşanmamıştır.Tebrikler çocuklar.Devamını bekliyoruz.Kupa yavaş yavaş bize yaklaşıyor.
milli takim vatan demektir-türkiye demektir-seref demektir-birlik beraberlik demektir.Kazanamasakta onlarin yaninda olmak demektir.
Helal olsun milli takımımızım aslanları! ! Türkiye tek yürek,mutluyuz, gururluyuz,ne mutlu türküm diyene! ..
NE MUTLU Kİ SEN TÜRK'SÜN,
KÜKRE! ! ! ELÂLEM ÜRKSÜN! ..
Türkiye Ayakta!
milli takım müthiş öldürüp diriltiyor
baykal hırvat maçınında iptali için anayasa mahkemesine gitti
başörtülü anaların çocuklarıyla kazanılan zaferi hazmedemeyiz diyor
bütün milletimizin ekserisinde hakim olan kanaat gol yemeden gol atamıyoruz :) güzel maç oldu helal olsun.. sadece taktik oynamak kafi değil demekki,dualarımızla tebrik ediyorum milli takımımızı..
ALLAHA COK SÜKÜR İYİKİ TÜRKÜZ VE İYİKİ MİLLİ TAKIM VAR ONLAR BİZİ VE TÜRKİYEYİ BU ZOR GÜNLERDE SEVİNDİRDİ.ALLAH YARDIMCILARI OLSUN.YOLLARI ACIK OLSUN.HEP BİRLİKTE FİNALE :)
yer gök inlesin bu sesi dinlesin hep senınleyiz TÜRKİYEEEE...
Euro 2008'in Düşündürdükleri: Futbol ve Milliyetçilik
Bugün futbol, Simon Kuper’in dediği gibi “asla sadece futbol değildir”. Belki bu tanımlama tüm sporlar için geçerli: Spor asla sadece spor değildir. Spor diye tabir ettiğimiz etkinliklerin sadece kendileri olmamaları doğrultusunda gerçekleşen özünden uzaklaşma süreci de getirdikleri karla orantılı. Bugün özellikle futbol başta olmak üzere sporun birçok dalında bir metalaşma, piyasa ilişkilerine tabi olma süreci hakim durumda. En başta sporcuların kendisi bir meta, daha sonra oynanan oyun ve daha sonra spor ürünleri ve klüp mamulleri birer meta. En iyi seyirci de tüm bu metaları (sporcu hariç çünkü onlar takım sporlarında klüplerinin, bireysel sporlarda sponsorların “malı”) en fazla tüketen.
En fazla sermaye akışının, paranın döndüğü, seyirci kitlesinin en fazla olduğu futbolu da sermaye ve metalaşma süreçlerinin dışında tutmak haliyle mümkün değil. Ve elbette siyasetin dışında tutmak bu durumda hiç mümkün değil.
Ignacio Ramonet’e göre futbol siyasetten dışlanamaz hatta “futbol en siyasal spordur. Aidiyet, kimlik, toplumsal konum ve hatta, adanma ve mistik yanlarıyla, din gibi en temel meselelerin kavşağında yer alıyor. Bu nedenle, statlar zaman zaman fanatik taraftarlar arasında şiddete varan milliyetçi, bölgeci seremonilere ve kimliğe ya da kabileye dayalı taşkınlıklara uygun zemin oluşturuyor (Express, 2006/7 Özel Sayı) .”
Ramonet’in bahsettiği aidiyet, toplumsal konum, kimlik, adanma gibi kavramların bileşkesini özellikle İngiliz ve Güney Amerika futbolunda görebiliriz. İngiltere’deki birçok futbol takımı işçi sınıfının takımı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. En çok öne çıkanı da Liman İşçileri’nin grevlerine destek vermiş ve taraftarlarınca da “You’ll never walk alone (Asla Yalnız Yürümeyeceksin!) ” şarkısıyla desteklenen Liverpool takımıdır. Muhalif siyasal aidiyet üzerinden oluşmuş takımlara yine Avrupa’dan örnek vermek istersek, İtalya’da Roma ve Livorno’yu, İspanya’da Barcelona ve Athletic Bilbao’yu örnek verebiliriz.
Güney Amerika’daki futbol da İngiltere’deki gibi çeşitli siyasal aidiyetler üzerinden yürüyerek bugüne gelmiş. Futbol Latin Amerika’ya geldiğinde ilk olarak, emperyalist yönetim tarafından yoksullardan uzak tutulmaya çalışılmış hatta zencilerin futbol oynaması belli bir süre yasaklanmış ve hatta zenciler futbol oynayabilseler bile onlara yapılan faullere oyun içerisinde ceza verilmemesi gibi bir futbol kuralı da olmuştur.
Futboldaki ırkçılığın uzak zamanlarda kaldığını düşünmek hatalı olacaktır. Örneğin Lazio’nun ilk zenci futbolcusu Cesar, Lazio’nun faşist taraftarlarınca protesto edilmiş hatta evine bomba konmuştur. İspanya’da Barcelona’nın futbolcusu Kamerunlu Samuel Eto’o’ya rakip takımların taraftarları tribünden maymun taklidi yaparak onun maymun olduğunu ima eden davranışlarda bulunmuştur. Özellikle zencilere yönelik bu tarz ırkçı yaklaşımlara dair, 2005 yılındaki göçmen ayaklanmalarını desteklemiş bir başka zenci, Fransız futbolcu Lilian Thuram’a kulak vermek yerinde olacak:
“Milan’la oynadığımız bir maçta, bizim taraftarlar 90 dakika aynı tezahüratı yaptı: ‘İbrahim Ba, Weah’ın kulübesinde muz ye! ...’ Ba ve Weah rakip takımın Afrikalı oyuncularıydı… Ertesi gün, antremanda taraftarların yanına gittim. Siyahların maymun olduğunu mu düşündüklerini sordum. Bir sonraki maçta, bana hitaben dev bir pankart açtılar: ‘Thuram, bize saygı göster.’ (Express 62. Sayı) .”
“Önyargılar herkesi zehirliyor. Küçük oğlumla aramızdaki bir konuşmayı hatırlıyorum. Yemesi için bir muz vermiştim. ‘Muz yemeyeceğim, çünkü ben maymun değilim’ dedi. Zihninin gerisinde neler olduğunu öğrenmek için biraz konuşturdum: ‘Baban ve annen beyaz olsaydı daha mı iyi olurdu? ’ ‘Evet, tabii, beyaz olmak çok daha iyi’ dedi. Kızmadım, sinirlenmedim. Konuştuk. Hepimiz geçmişin tutsaklarıyız. Eğer bundan çıkmak istiyorsak, onunla yüzleşmemiz gerekiyor.
Bir de 2006 Dünya Kupası’nda Cezayir asıllı futbolcu Zinedine Zidane’nin Materazzi’nin ettiği küfürün (daha sonra ortaya çıktığı üzere ırkçı bir küfürdü) ardından ona attığı kafayı unutmamak lazım. Aynı zamanda bu hareket küfüre karşı aniden gelişen, sıradan bir öfkeyle dolu refleksif bir eylem değildi. Zidane ve daha birçok “Avrupalı olmayan” futbolcunun maruz kaldığı ırkçılığın bilinç altında biriktirdiklerinin, küfürle yaşanan kırılma anında ortaya çıkardığı siyasal bir tavırdı.
Mesut Çiçek’in dediği gibi kafayı “suratına da atabilirdi, ama göğsüne atması başka bir etki yaratıyor. Öyle bir akıl yürütmediğine şüphe yok, ama onu sanat eseri yapan insiyaki hareketleri zaten. Göğsüne değil, suratına atsaydı, bu denli sembolik olmayacak, sıradan bir sokak kavgasını andıracaktı. Ruh denen şey için, en uygun ikametgah göğüs kafesi değil mi? Zidane o kafayı Materazzi’nin taşıdığı ruha atmış gibiydi. O ruhun ne menem bir şey olduğunu İtalya’nın eski cumhurbaşkanı tarif edecekti: ‘Yeniden yeşeren faşizm…’ (Mesut Çiçek, Express 63.sayı) .”
Peki Türkiye’de futbol içerisinde ırkçılık yok mu? Başta Fatih Terim olmak üzere, milliyetçilerimizin dediğine göre bizim milliyetçiliğimiz ırkçılığı barındırmadığı için yok! Tabi burada durup şu soruyu sormak lazım. Kamerunlu futbolcu Bebbe’yle, adeta Eto’o’ya İspanya’da yapılanlara benzer şekilde, maymun taklidi yapılarak dalga geçilmesi ırkçılık değil mi? Ayrıca Diyarbakırspor’un her çıktığı maçta onun aleyhine atılan “Kahrolsun PKK” sloganları, maç içerisinde Kürtlere yönelik ırkçı tepkiler, Diyarbakırspor taraftarına saldırılar Türkiye’deki futbolun içine sinmiş ırkçılığa örnek gösterilemez mi? Elbette aklı başında her insan bu soruya olumlu cevap verecektir. Hemen ardından da şunu ekleyecektir. Bu ırkçılığın en vahimi en tehlikelisi ise, Yücel Göktürk’ün deyimiyle, “Terim faşizmidir”.
Fatih Terim’in Galatasaray’ı çalıştırdığı yıllarda 1998-1999 sezonunda kazandığı Türkiye Ligi şampiyonluğunu Mehmet Ağar’a ithaf etmesi, ardından futbolcularıyla beraber “Susurlukçu” İbrahim Şahin’i cezaevinde ziyareti hafızalarımızdan silinmemişken Orhan Pamuk’un “Fatih Terim milliyetçi olsa da Türk Milli Takımı’nı destekleyeceğim.” sözüne “Ben de onu yetersiz milliyetçi buluyorum.” şeklinde cevap vermesi de “Terim faşizmi”nin geldiği noktayı ve durumun vehametini açık bir şekilde bize gösteriyor. Zaten “yetersiz milliyetçi” bulduğu ve aynı zamanda kendi otoritesine karşı çıkan oyuncuları, adeta bir “führer” edasıyla başında bulunduğu yönettiği “imparatorluğuna”, “faşist diktatörlük” haline getirdiği Milli Takım’a almayan bir teknik direktörün böyle demesini yadırgamamak lazım. Avrupa’nın ve Türkiye Ligi’nin kalburüstü oyuncularını kendi “milliyetçiliğine”, otoritesine tabi olmadığı için almayan; ama kendi takımında bile oynayamayan, Milli takım taraftarlarına yaptığı el hareketiyle daha da ünlenen, ki bu el hareketini sıradan biri yapsa büyük ihtimalle 301’den yargılanırdı, Emre Belözoğlu’nu Milli Takım’ın “prensi” haline getirmesi ayrı bir vehamet örneği. Aynı Emre Belözoğlu’nun İsviçreli futbolculara “Milli hissiyatı”nın etkisi ile tekme tokat saldırması da eklendiğinde artık geriye diyecek bir söz kalır mı orası da ayrı bir konu.
Euro 2008 başlarken de işte bu “Terim faşizmi” sahneye konuluyor. “Vatan, millet, Sakarya” edebiyatıyla ekonomik kriz ve yoksullaşma sonucu bunalmış halk Milli maçlar, ve şampiyonada elde edilecek başarıyla rahatlatılmaya çalışılıyor. Bunun yanında zaten gerginlikle dolu siyasal gündem futbolla değiştirilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla da aslında bu dönemde Fatih Terim’in Milli Takım’ın başında olması, milliyetçi bir söylemle medyada boy göstermesi de tesadüf değil. Bugün yapılması gereken bu süreçlerin deşifre etmek, FİFA’nın futboldaki ırkçılıkla mücadelede kullandığı “Let’s kick racizm out of football (Irkçılığı futboldan dışarı at.) ” sloganla yetinmeyip, sloganı “Irkçılığı ve faşizmi sadece futbolun dışına değil hayatın dışına at.” biçiminde genişletmektir. Bu da ister istemez kitleleri futbol ve futboldaki ırkçılıkla uyutan egemen sınıflara güzel bir cevap olacaktır.
Nevzat Samet BAYKAL
gol..yemeden..gol...atamıyorlar :)))
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE (MİLLİ TAKIMIMIZLA GURUR DUYUYORUZ)
Milli takımımızın başarısı daim olsun.İnşallah bu başarıyı ülke olarak başka alanlara da taşır,aynı birlik bearaberlik ruhunu yaşatırız..Gururluyuz.