12 Eylül Darbesi 1980 Solcu olmadıkları halde bir arkadaşımın 20 günlük hapsine, diğer iki arkadaşımın ölümüne sebep olan kişi... 20 günlük arkadaşım olayı şu şekilde oldu; Arkadaşım çok duyarlı bir insandı. Kendisi hafız olduğu kadarıyla insanlara Allah'ın yaratmış olduğu kulları gibi hiç ayırmadan davranırdı. Bir gün memlekette çıkarları koruma derneği açıyor. Ağustos ayında açtığı derneğin 10 kişilik bir üyesi oluyordu. Arkadaşım bir gün dedi ki, ben yurt dışına gideceğim. Hafızlığımın bana vermiş olduğu kudreti orada yaygınlaştıracağım, diyerek hafif gülümsedi. Ben de 'darbe çıkması yakındır, darbeden sonra gidersin' diyerek benimle kalmasını sağlamak istedim. Çünkü o zamanlar en iyi dost dediğim tek kişi idi. Tabi başarılı olduğum söylenemez. Arkadaşım çok kararlı idi. 10 Eylül günü İstanbul'la doğru arkadaşım yola çıktı. Arkadaşım söyledikleri doğrultusundan yazacağım şimdi; İstanbul Hayret Tepe polis merkezine gittim. Yurt dışına çıkmak için polisten temiz kağıdı almak için. Ama polis memurun bana dediği çok ilginçti. 'Seni gökte ararken yerde bulduk' der demez 2 kişi koluma girdi ve göz altına alındım. Suçum dernek kurmuştum. Dediğin gibi darbe çıktı ve bütün dernek kuranları içeri alıyorlardı. Memlekette olsam bile göz altını görecektim, dedi. 7 gün boyunca göz altında kaldım ve sonra beni memleketime getirdiler. Yolda bir işkence yapıp, bir hayvan gibi bakıyorlardı. Oysa hiç bir şey yapmamıştım. Her nefes alışımda Allah'a dua ediyordum. Memleketimin sınırına girerken derin bir nefes çektim. Yanımdaki jandarma o kadar sevinme seni buraya asmak için getirdik, her kes görsün diye. Ne diyeceğimi bilmeden sustum ve dua etmeye devam ettim. İçimi hafif bir korku sarmıştı ama mutluydum beni yaratan Allah'a bir adım daha yakındım. Polis merkezine beni teslim ettikten sonra, direk göz altına alındım. Bana sorulan sorulardan biri 'derneğin amacı neydi' bende söyledim. Çıraklara yapılan bir zulüm vardı onları en azından korumaktı.'çırak neye diyorsun' bir ustanın yanında çalışan elemandır. 'sen benle dalgamı geçiyorsun, hangi örgütlensin' diye bir soru alınca. Örgüt yok ben hafızım Allah'ın yolunda giden bir kulum, deyince sert bakışlı adamın sakinleştiğini gördüm. Göz altında 13 gün kaldıktan sonra çıktım. Suçsuz olduğumu anlamışlardı galiba. Yurt dışına daha çıkmam o kesinleşti. Allah büyüktür, bir yol bulacaktır bana dedi. Şimdi arkadaşımı ben size anlatacağım, memlekette göz altında iken; Memlekete sevk edildiğini öğrenince ailesi de dahil olmak üzere çok sevindik. Tabi darbe olduğu için merkeze gidemiyorduk. Köyde olduğumuz için yasak bizi pek ilgilendirmiyordu. Bir gün memleketin büyüklerinden yardım istemek geldi, aklımıza. Bir arkadaşla haber uçurduk durumu özetledik. Bu büyüğümüz arkadaşımı çok iyi tanırdı aslında. Şimdi büyüğümüzün bize anlattıklarını yazacağım; Durumu öğrendikten sonra bir araştırma yaptım. Aslında gereksiz bir göz altı olduğunu öğrendim. Olayı çözmek için polis merkezindeki yetkili ile bir görüşme ayarladım. Ne kadar darbe olursa olsun bizim gibi belli mevkilerdeki insanlara pek bir şey yapmıyor. O nedenle görüşmeyi ayarlamak zor olmadı. Görüştüğümüz zaman göz altına aldığınız bir hafızdır. 5 vakit namaz kılan insanları Allah'ın yoluna çekmeye çalışan, iyi ile kötü arasındaki farklılıkları gösteren bir insanı siz içeri aldınız. Amacınızı anlamış değilim.' bizde sonradan öğrendik hafız olduğunu ilk başta inanmadık yalan söylediğini düşündük bizden kaçmak için araştırma yaptıktan sonra olayın aslını öğrendik. 2 gün daha bizimle misafir edeceğiz sonra çıkaracağız tutma amacımız bir daha dernek açma fikrine kapılmaması'. Bende, dernek açmak kötü bir durum mu? Açtığı dernek çırakları korumak için sizce bunun yükümlülüğü ne olabilir diye bir soru sorunca. 'Hayır kötü değil, fakat çırakları korumak için bir dernek açan yarın devlete karşı açar' deyince bu konu uzar kısa kesmek için haklısınız, diyerek konuyu bitirdim. Daha sonra arkadaşıma ne oldu? Şimdi onu yazacağım; Darbe bittikten sonra TRT de işe başladı ve oradan emekli oldu. Hayatı boyunca bir daha dernek açmadı. Hafızlığını sadece yakın çevresinde yaşadı. Yurt dışına bir daha çıkma isteği bile duymadı. Ocak 2015 de kendisini ani bir kalp krizinden dolayı kaybettik... Mekanı cennet olsun(amin)
Diğer, ölen iki arkadaşımı da belki daha sonra anlatırım...
'kenan evren' amerikan işbirlikçisi,vatan haini,şerefli türk ordusunun yüz karası..... bu ülkede sağcısı,solcusu,her kesimden insan kenan evrenden nefretle bahsediyor ve bahsetmekte haklılarda,fakat anlayamadığım bir şey var toplumun büyük bir çoğunluğu bu hainden nefret ederken ve yargılanması gerektiğini söylerken,niçin hala yargılanamıyor bu adam,kim koruyor bu adamı,niçin binlerce masum insanın,hesabı sorulamıyor bu adama. tabiiii adam dediğime de bakmayın o lafın gelişi.....
(d. 25 Eylül 1964 - ö. 13 Aralık 1980) , 12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyl hüküm giyen ve asılarak idam edilen Türkiye Devrimci Komünist Partisi üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti'li Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.[1] Erdal Eren, Suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde infaz edildi.
Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteci Savaş Ay'a, 'avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını' söyledi.
Ağabeyi Erkan Eren, Erdal'ın Mamak Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi.[3] Erdal'ın idam edildiği tarihte yaşının 18'den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal'ın kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.
Evet bugün o kara gün yine..Güzel Türkiyemize.güzel insanlarımıza sürülmüş bir kara leke...Bunu kimse unutmaz.Süper Güç ABD nin gönderdiği bir kukla olarak,Türkiye'yi en az 30 yıl geriye götürerek,yaptığı,yaptırdığı insanlık dışı olaylarla anılacak olan Sayın Paşa, 'netekim' rahatça uyuyordur şimdi yatağında.
abdnin emriyle önce ülkeyi karıştıran sonrada bu kargaşaya son verecem diyerek memleketi 10 yıl geri götürmek pahasına ülke yönetimine el koyan adam.... çoğunluğu solcu olmak üzere binlerce düşünen eylem yapan genç işken ceden ya çıkamadı yada sakat kaldı...türkiyenin aydın gençliği soğuk hücrelerde mahvoldu...
ABD' nin kominizm tehlikesine (!) karşı yardım rica (!) ettiği bir dönemde, koministlere karşı savaşacak asker (!) yetiştirmek için -gereğinden-çok fazla İmam Hatip Lisesi açılmasını sağlayan, her adını duyduğumda iyi niyetlerimi (!) - adeta fışkırtarak- sunduğum bir şahsiyet ;)
Bu gün 12 EYLÜL bu gün o nun bayramı 5 kişilik cuntasıyla ülke yönetimine el koyup yüzbinlere acı çektirilen insanların sorgusuz sualsiz yıllarca işkence gördüğü devrin başlangıcı.Eskiden merak ediyordum rahat uyuyabiliyor mu diye ama son açıklamalarından sonra artık merak da etmiyorum bu gün bile olsa asardım diyor insanları. Sen çok yaşa ressam efendi ne diyim başka
idam kararlarını imzalarken elleri titremeyen faşist.insana saygısı yok.çünkü insanın ne olduğunu bile bilmiyor.onun yüzünden nüfus azaldı.bi de düşünce özgürlüğü var diyor.eğer varsa binlerce insan neden öldü? ? ? ? bunun da cevabını versin bi zahmet
1918 yılında Manisa ilinin Alaşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir ve İstanbul'da sürdürdü ve Maltepe Askerî Lisesi'nden mezun oldu.
1938 yılında Kara Harp Okulu'nu, 1949 yılında Harp Akademisi'ni bitirdi. Topçu subayı ve Kurmay subay olarak Silahlı Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde görev yaptı.
Dokuzuncu Kore Türk Tugayı'nda, önce Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü; sonradan Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu. Tuğgeneralliğe yükseldiği 30 Ağustos 1964 gününden itibaren, Silahlı Kuvvetler'in bütün komuta kademelerinde ve üst rütbelerde görevini sürdürerek, Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan sonra, 7 Mart 1978 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Bu görevi sırasında, 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri müdahale ile, diğer görevleri yanında Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
7 Kasım 1982 tarihinde halk oyuna sunulan ve kabul olunan Anayasa ile, Türkiyenin 7. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 9 Kasım 1989 tarihinde, görev süresini tamamlayarak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldı.
12 Eylül 1980 darbesinin mimarı ve bir dönem gençliğinin köküne kibrit suyu döken kişi..
12 Eylül Darbesi 1980
Solcu olmadıkları halde bir arkadaşımın 20 günlük hapsine, diğer iki arkadaşımın ölümüne sebep olan kişi...
20 günlük arkadaşım olayı şu şekilde oldu;
Arkadaşım çok duyarlı bir insandı. Kendisi hafız olduğu kadarıyla insanlara Allah'ın yaratmış olduğu kulları gibi hiç ayırmadan davranırdı. Bir gün memlekette çıkarları koruma derneği açıyor. Ağustos ayında açtığı derneğin 10 kişilik bir üyesi oluyordu. Arkadaşım bir gün dedi ki, ben yurt dışına gideceğim. Hafızlığımın bana vermiş olduğu kudreti orada yaygınlaştıracağım, diyerek hafif gülümsedi. Ben de 'darbe çıkması yakındır, darbeden sonra gidersin' diyerek benimle kalmasını sağlamak istedim. Çünkü o zamanlar en iyi dost dediğim tek kişi idi. Tabi başarılı olduğum söylenemez. Arkadaşım çok kararlı idi. 10 Eylül günü İstanbul'la doğru arkadaşım yola çıktı.
Arkadaşım söyledikleri doğrultusundan yazacağım şimdi;
İstanbul Hayret Tepe polis merkezine gittim. Yurt dışına çıkmak için polisten temiz kağıdı almak için. Ama polis memurun bana dediği çok ilginçti. 'Seni gökte ararken yerde bulduk' der demez 2 kişi koluma girdi ve göz altına alındım. Suçum dernek kurmuştum. Dediğin gibi darbe çıktı ve bütün dernek kuranları içeri alıyorlardı. Memlekette olsam bile göz altını görecektim, dedi.
7 gün boyunca göz altında kaldım ve sonra beni memleketime getirdiler. Yolda bir işkence yapıp, bir hayvan gibi bakıyorlardı. Oysa hiç bir şey yapmamıştım. Her nefes alışımda Allah'a dua ediyordum. Memleketimin sınırına girerken derin bir nefes çektim. Yanımdaki jandarma o kadar sevinme seni buraya asmak için getirdik, her kes görsün diye. Ne diyeceğimi bilmeden sustum ve dua etmeye devam ettim. İçimi hafif bir korku sarmıştı ama mutluydum beni yaratan Allah'a bir adım daha yakındım. Polis merkezine beni teslim ettikten sonra, direk göz altına alındım. Bana sorulan sorulardan biri 'derneğin amacı neydi' bende söyledim. Çıraklara yapılan bir zulüm vardı onları en azından korumaktı.'çırak neye diyorsun' bir ustanın yanında çalışan elemandır. 'sen benle dalgamı geçiyorsun, hangi örgütlensin' diye bir soru alınca. Örgüt yok ben hafızım Allah'ın yolunda giden bir kulum, deyince sert bakışlı adamın sakinleştiğini gördüm. Göz altında 13 gün kaldıktan sonra çıktım. Suçsuz olduğumu anlamışlardı galiba. Yurt dışına daha çıkmam o kesinleşti. Allah büyüktür, bir yol bulacaktır bana dedi.
Şimdi arkadaşımı ben size anlatacağım, memlekette göz altında iken;
Memlekete sevk edildiğini öğrenince ailesi de dahil olmak üzere çok sevindik. Tabi darbe olduğu için merkeze gidemiyorduk. Köyde olduğumuz için yasak bizi pek ilgilendirmiyordu. Bir gün memleketin büyüklerinden yardım istemek geldi, aklımıza. Bir arkadaşla haber uçurduk durumu özetledik. Bu büyüğümüz arkadaşımı çok iyi tanırdı aslında.
Şimdi büyüğümüzün bize anlattıklarını yazacağım;
Durumu öğrendikten sonra bir araştırma yaptım. Aslında gereksiz bir göz altı olduğunu öğrendim. Olayı çözmek için polis merkezindeki yetkili ile bir görüşme ayarladım. Ne kadar darbe olursa olsun bizim gibi belli mevkilerdeki insanlara pek bir şey yapmıyor. O nedenle görüşmeyi ayarlamak zor olmadı. Görüştüğümüz zaman göz altına aldığınız bir hafızdır. 5 vakit namaz kılan insanları Allah'ın yoluna çekmeye çalışan, iyi ile kötü arasındaki farklılıkları gösteren bir insanı siz içeri aldınız. Amacınızı anlamış değilim.' bizde sonradan öğrendik hafız olduğunu ilk başta inanmadık yalan söylediğini düşündük bizden kaçmak için araştırma yaptıktan sonra olayın aslını öğrendik. 2 gün daha bizimle misafir edeceğiz sonra çıkaracağız tutma amacımız bir daha dernek açma fikrine kapılmaması'. Bende, dernek açmak kötü bir durum mu? Açtığı dernek çırakları korumak için sizce bunun yükümlülüğü ne olabilir diye bir soru sorunca. 'Hayır kötü değil, fakat çırakları korumak için bir dernek açan yarın devlete karşı açar' deyince bu konu uzar kısa kesmek için haklısınız, diyerek konuyu bitirdim.
Daha sonra arkadaşıma ne oldu? Şimdi onu yazacağım;
Darbe bittikten sonra TRT de işe başladı ve oradan emekli oldu. Hayatı boyunca bir daha dernek açmadı. Hafızlığını sadece yakın çevresinde yaşadı. Yurt dışına bir daha çıkma isteği bile duymadı. Ocak 2015 de kendisini ani bir kalp krizinden dolayı kaybettik...
Mekanı cennet olsun(amin)
Diğer, ölen iki arkadaşımı da belki daha sonra anlatırım...
Kendisinden rica ediyorum bir gün, Darbeyide resmetsin.........
darbenin resmini çizebilirmisin abidin? (:
yeni nesil onu resim yapan tonton bir amca olarak tanır (:
.
.
.
keşke hep resim yapsaydı
12 Eylül'de bir hatamız da oydu. Kürtçe konuşmayı yasakladık.
(Kenan Evren)
'kenan evren' amerikan işbirlikçisi,vatan haini,şerefli türk ordusunun yüz karası.....
bu ülkede sağcısı,solcusu,her kesimden insan kenan evrenden nefretle bahsediyor ve bahsetmekte haklılarda,fakat anlayamadığım bir şey var toplumun büyük bir çoğunluğu bu hainden nefret ederken ve yargılanması gerektiğini söylerken,niçin hala yargılanamıyor bu adam,kim koruyor bu adamı,niçin binlerce masum insanın,hesabı sorulamıyor bu adama.
tabiiii adam dediğime de bakmayın o lafın gelişi.....
PAŞA RESİM YAPARDI SABANCIYA SATARDI NİTEKİM BEN DEMESEK ANASINI SATARDI! ! ! ..........
F
İ
K
R
E
T
K
I
Z
I
L
O
K
YAŞASAYDI ÖLDÜRÜLMESEYDİ ERDAL ABİMİZ OLACAKTI...! !
(d. 25 Eylül 1964 - ö. 13 Aralık 1980) , 12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyl hüküm giyen ve asılarak idam edilen Türkiye Devrimci Komünist Partisi üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti'li Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.[1] Erdal Eren, Suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde infaz edildi.
Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteci Savaş Ay'a, 'avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını' söyledi.
Ağabeyi Erkan Eren, Erdal'ın Mamak Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi.[3] Erdal'ın idam edildiği tarihte yaşının 18'den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal'ın kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.
KENAN EVRENİ ASMAYALIMDA BESLEYELİM
DEMİR BAŞ
Küçücük bir çocuktum
Sebebini bilmeden
Sokağa çıkamadık
İhtilal oldu sandık
Sonra biraz büyüdük
Alfabeyi bitirdik
Azı dişim çıkmıştı
Sünnet bile olmuştum
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Kennedy öldürülmüş
Migros açılmamıştı
Beatles ortada yokken
Ekonomi bomboktu
Zeki Müren ortada
Bülent Ersoy erkekti
Vietnam savaşını
Kendisiyle başlattı
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Sonra aya gidildi
Evelallah dönüldü
Suya yazı yazıldı
İçimiz rahatladı
Mao henüz ölmemiş
Ortaokul bitmemiş
Yahya işe başlarken
Bankalar hep bomboştu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Bilgisayar bulunmuş
Deniz Gezmiş asılmış
Papa yine değişmiş
Mandela hapisteydi
Çevre kirlenmemişti
İbo evlenmemişti
Ajda boşanırken
Dolar yine çıkmıştı
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Kırat attan inerek
Kemerini sıkmıştı
Halk üstüne binince
Başımıza çökmüştü
Hak hukuk düzen vardı
Çüş demesi çok zordu
Ortaokul biterken
Yine ihtilal oldu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Kenan sopalısıydı
Turgut boyalısıydı
Pek anlamazdı ama
Mesut hopalısıydı
Naim kaldırıyordu
Zalim bastırıyordu
Dün dündür bugün bugün
(diye) Gafil avlanıyordu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Paşa resim yapardı
Sabancı'ya satardı
Netekim ben demezsek
Anasını satardı
Tonton dayanamadı
Hepimizi batırdı
Efelerin efesi
Muz ağacına tutundu
Ecevit hep umuttu
Erdal bizi uyuttu
Yaş günü pastamızı
Vestiyerde unuttu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Arabamız evimiz
İki anahtarımız
Nasıl da inanmıştık
Verir diye babamız
Ne padişah ne sultan
Bi enişten bi ablan
Yanında bir de baban
Sefam olsun yaradan
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
GÜN OLA DEVRAN DÖNE DOĞACAK VE BATACAK GÜNEŞLE..! ! ! !
resim yapmaya devam etsin yoksa saçmalıyor...
Evet bugün o kara gün yine..Güzel Türkiyemize.güzel insanlarımıza sürülmüş bir kara leke...Bunu kimse unutmaz.Süper Güç ABD nin gönderdiği bir kukla olarak,Türkiye'yi en az 30 yıl geriye götürerek,yaptığı,yaptırdığı insanlık dışı olaylarla anılacak olan Sayın Paşa, 'netekim' rahatça uyuyordur şimdi yatağında.
abdnin emriyle önce ülkeyi karıştıran sonrada bu kargaşaya son verecem diyerek memleketi 10 yıl geri götürmek pahasına ülke yönetimine el koyan adam....
çoğunluğu solcu olmak üzere binlerce düşünen eylem yapan genç işken ceden ya çıkamadı yada sakat kaldı...türkiyenin aydın gençliği soğuk hücrelerde mahvoldu...
ABD' nin kominizm tehlikesine (!) karşı yardım rica (!) ettiği bir dönemde, koministlere karşı savaşacak asker (!) yetiştirmek için -gereğinden-çok fazla İmam Hatip Lisesi açılmasını sağlayan, her adını duyduğumda iyi niyetlerimi (!) - adeta fışkırtarak- sunduğum bir şahsiyet ;)
ya o darbeyi yaparken merak ediyorum vicdanından bir tel sızlamadımı! ! ! nefret ediyorum kenan evrenden...
Bu gün 12 EYLÜL bu gün o nun bayramı 5 kişilik cuntasıyla ülke yönetimine el koyup yüzbinlere acı çektirilen insanların sorgusuz sualsiz yıllarca işkence gördüğü devrin başlangıcı.Eskiden merak ediyordum rahat uyuyabiliyor mu diye ama son açıklamalarından sonra artık merak da etmiyorum bu gün bile olsa asardım diyor insanları.
Sen çok yaşa ressam efendi ne diyim başka
80 li yılların henüz sonlarına yetişmiş bir veledi zina gelipte neyin yorumunu yapar ki buraya
idam kararlarını imzalarken elleri titremeyen faşist.insana saygısı yok.çünkü insanın ne olduğunu bile bilmiyor.onun yüzünden nüfus azaldı.bi de düşünce özgürlüğü var diyor.eğer varsa binlerce insan neden öldü? ? ? ? bunun da cevabını versin bi zahmet
Paşamız...
Netekim.....
asmayalım da besleyelim mi
ölemedi gitti,bizi gömer yine ölmez bu,binlerce insanın hayatını kararttı,şimdi marmaris te çalıntı tablo yapıp satıyo almayın...
Siyasilerin kendi çıkarları doğrultusunda cahil bıraktığı halkın yarattığı anarşilerde en sonuncu askeri darbeyi yönetmiş, tek kansız darbe olmuştur.
H I T L E R in Turk versiyonu
ülkemizin tarihinde onunda ismi olacakmış (kader netekim)
aklıma geldikçe ürperiyorum
bakınız: 12 eylül
1918 yılında Manisa ilinin Alaşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir ve İstanbul'da sürdürdü ve Maltepe Askerî Lisesi'nden mezun oldu.
1938 yılında Kara Harp Okulu'nu, 1949 yılında Harp Akademisi'ni bitirdi. Topçu subayı ve Kurmay subay olarak Silahlı Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde görev yaptı.
Dokuzuncu Kore Türk Tugayı'nda, önce Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü; sonradan Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu. Tuğgeneralliğe yükseldiği 30 Ağustos 1964 gününden itibaren, Silahlı Kuvvetler'in bütün komuta kademelerinde ve üst rütbelerde görevini sürdürerek, Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan sonra, 7 Mart 1978 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Bu görevi sırasında, 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri müdahale ile, diğer görevleri yanında Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
7 Kasım 1982 tarihinde halk oyuna sunulan ve kabul olunan Anayasa ile, Türkiyenin 7. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 9 Kasım 1989 tarihinde, görev süresini tamamlayarak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldı.