Kayıp arayanlara bendeki adres, Gülücükler açan çocuk yüzleri Kalbe atılan ilk barış ilk nakış, Şeker toplayan ellerin zaferi Tutmayan pazarlık, akıp giden zamanla; Vesveseler içinde bin türlü alış-veriş Durulan özlemlere mekansız sıla, Bayram kokulu güllerle ürperiş Şafağın tezgâhında sevincin ipliği, Atar dost ufkuna ilmiklerini Dev uykularını terkeden bir şehir, Bir diyar ve bir dünya, Tekbirlerle çıkar gelir Yıldızlar ve çiçekler kadar sayısız, Müjdeler içinde yer ve gök uzanır; Biraz göremediğimiz, biraz paylaşamadığımız Bayramlara gönül gözümüzle uyandır, Bizi Rabbimiz, çocuklarca sevindir.
Gül Yaprağı İnsanların içindeki saklı gücün ve inceliğin açığa çıktığı anlar...
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeligin gizlerini aramak icin gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları basladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
D aha ismini bile bilmiyorum A ma hiç önemi yok GÜZEL KIZ İ çinden geldiğince gülümse M utluluğun gözlerinden okunsun A ğlasan bile için için yüzün gülsün
G ülmek sana yakışıyor GÜZEL KIZ Ü zülsen ağlasan kim anlıyor ki! ... L akin ağlamak istersen, bu şiiri hatırla VAZGEÇ
Bir gül kadar sevil... Ama bir gül kadar cabuk solma... Seni daima sevecegim... Bunu asla unutma..... Bir gülü sevdim, delice sevdim... Bütün yüregimi ruhumu ona verdim... O'da beni sevdi,en az benim kadar... Ama ne ben onu koklayabildim... Nede o kadifemsiligi ile dokunabildi bana...
Bir goncaydı; inciler kokulu... Hiçbir gül fidanı dökmemişti bunca kutlusunu goncanın, ve hiçbir gülde bir araya gelmiş değildi bunca güzellik... Bir goncaydı; dışından içi görülüyor, zâhirinden bâtını okunuyordu... Bir goncaydı; yeşil kundağında gül'i rânâ; belki berrak sadefinde dür-i yektâ...
heyyoooooooooooo ben küçük prens oldummmmm,benim de bi gülüm var artıkınnnnn..hem de ölmek üzereyken dirilip çiçekler açan; nankör olmayan bi gül :))))))))))))
sürgün verirdim senin yüreğinde* körpe bir güldüm elinde kopardın* çok zamansız evcil değildim ben soldum* ergenken *veren allah alır gülün hatrı* kaldı artık erkeğim değilsin başka kadının var ayak seslerini sık nefeslerini akşam ayıp heveslerini bazen ağzımda* bulurum dudak izlerini oysa artık benim hakkım değilsin* başımda göçebe kuşlar yalandı aslında suçlar sana göre değildim çok kısa sevindim* dilsiz bu taşlar
İşte karşımda duruyorsun fakir çocukların uçurtmalarında yaşadığımız bu karanlık gecede. Ağaçların arasından sızan mahçup ayışığı yorgun bedenini okşuyor. Yanımda olmasanda görüyorum seni bu gece. Belki yanımda olmasanda seni görebildiğim için seviyorum seni böyle körükörüne bir tutkuyla.
Nedeni ne olursa olsun sen benim hayatıma sağanak yağmurlardan sonra açan parlak bir güneş gibi girdiğinden beri AŞK, birgün biryerlerde beraber olabilme umuduyla yaşamaktır benim için sevgili...
Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm Bizim de dünyamızda sabah olacak gülüm Gülüşüne bin kurşun sıksa da ölüm
Korkardı gökkuşaklarından ölesiye.. Uçurtmalara ölesiye tutkun olmasına rağmen…. Yitirmekten korkardı… Yağmur sonrasında…bir büyü gibi sarmalarlardı gökyüzünü çünkü… Kaybolacakmışçasına umarsız…
Bazen.. Siyah perdeleri aralanırdı dünya denilen büyük tiyatro sahnesinin… Dışarıya parlak bir umut huzmesi süzülürdü apansız..
Tanımadığı bir ülkede… Tanımadığı ve dillerini bir türlü anlayamadığı insanlar arasında dolaşmaktayken…
Birden… Bir gül rayihası geliyordu burnuna sonra.. Koku duyusunun duyarsızlaşmasından korkarak Koklamaya kıyamadan… Issız gönlünün umuda hasretliğine bir kadeh kırmızı şarabı şerefe kaldırırken… O gül rayihasının bir yalandan ibaret olduğunu vehmediyordu kendine hükmedemeden hemen ardından…
Umudu vaad ediyordu sonra birisi.. Umutsuzluğun umuduyla çılgınca raks eden kızıl saçlı huriler.. Ellerinde tef.. Chigane müziğindeki kemana ayak uyduruyor.. Eteklerini savurarak dans ediyorlardı… Kıpkırmızı bir ateşin etrafında.. Tango yapar gibi kusursuzca..
Kırmızıydı her yan… Kıpkırmızı… Günah kadar…..kırmızı….
Kayıp arayanlara bendeki adres,
Gülücükler açan çocuk yüzleri
Kalbe atılan ilk barış ilk nakış,
Şeker toplayan ellerin zaferi
Tutmayan pazarlık, akıp giden zamanla;
Vesveseler içinde bin türlü alış-veriş
Durulan özlemlere mekansız sıla,
Bayram kokulu güllerle ürperiş
Şafağın tezgâhında sevincin ipliği,
Atar dost ufkuna ilmiklerini
Dev uykularını terkeden bir şehir,
Bir diyar ve bir dünya,
Tekbirlerle çıkar gelir
Yıldızlar ve çiçekler kadar sayısız,
Müjdeler içinde yer ve gök uzanır;
Biraz göremediğimiz, biraz paylaşamadığımız
Bayramlara gönül gözümüzle uyandır,
Bizi Rabbimiz, çocuklarca sevindir.
Bilmiyorum nerde, nasıl
Omuzuma bir gül düştü
Bir ağaçtan usul usul
Omuzuma bir gül düştü
Derinleri kımıldattı
Günüme mutluluk kattı
Dikeni elime battı
Omuzuma bir gül düştü
Rengi kandan kırmızıydı
Doğanın nazlı kızıydı
Yüreğimdeki sızıydı
Omuzuma bir gül düştü
İncelik derseniz onda
Goncalık derseniz onda
Ecelik derseniz onda
Omuzuma bir gül düştü
Arı ona üşüşmüştü
Bülbüllerle görüşmüştü
Gizli gizli öpüşmüştü
Omuzuma bir gül düştü…
dadali imiş...
Güzel ve karışık.
kızların karşısında eridiği sihirli bi değnek
herkes bu kadar şey yazdığına göre vardır bi hikmeti
Gül Yaprağı
İnsanların içindeki saklı gücün ve inceliğin açığa çıktığı anlar...
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeligin gizlerini aramak icin gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları basladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
D aha ismini bile bilmiyorum
A ma hiç önemi yok GÜZEL KIZ
İ çinden geldiğince gülümse
M utluluğun gözlerinden okunsun
A ğlasan bile için için yüzün gülsün
G ülmek sana yakışıyor GÜZEL KIZ
Ü zülsen ağlasan kim anlıyor ki! ...
L akin ağlamak istersen, bu şiiri hatırla VAZGEÇ
Aşığın usaresi altın tasta bade GÜL,
Aşkı anlatabilen en güzel ifade GÜL..
Diken gülün nazıdır, birlikte avuçlanır,
Sanmayın ki bulunur dikenden azâde GÜL.
Aşkın göz yaşlarıyla sulandıkça uçlanır.
Bülgülün kederinden neş'e bulan sade GÜL
Aşkı dergâh edinip, gönlü derviş kılarsa
Gül bülbülün dilinde, her nefes hû gibidir.
*******
Karar kıldıysa bülbül, gülaşkıyla yanmaya,
Kızgın demire düşen, bir damla su gibidir..
F.Y.
GÜL'E DAIR...
Gülü tarife ne hacet; gül Sevda-yi Muhammedî'dir. Gülün sevdasi kalbimizin hâfi tepelerinde, ahfâ zirvelerinde sancak açmistir.
Ve bizler, gönlü gülsen olan insanlara meftun oluruz, Kainatin Solmayan Gülü'nün askiyla...
bu sözleri başka hiçbir yerde bulamassınız ha :)))))
Bir gül kadar sevil... Ama bir gül kadar cabuk solma... Seni daima sevecegim... Bunu asla unutma..... Bir gülü sevdim, delice sevdim... Bütün yüregimi ruhumu ona verdim... O'da beni sevdi,en az benim kadar... Ama ne ben onu koklayabildim... Nede o kadifemsiligi ile dokunabildi bana...
Bir goncaydı; inciler kokulu... Hiçbir gül fidanı dökmemişti bunca kutlusunu goncanın, ve hiçbir gülde bir araya gelmiş değildi bunca güzellik... Bir goncaydı; dışından içi görülüyor, zâhirinden bâtını okunuyordu... Bir goncaydı; yeşil kundağında gül'i rânâ; belki berrak sadefinde dür-i yektâ...
heyyoooooooooooo ben küçük prens oldummmmm,benim de bi gülüm var artıkınnnnn..hem de ölmek üzereyken dirilip çiçekler açan; nankör olmayan bi gül :))))))))))))
Yâr için ağyara minnet ettim ayb eylemen
Bağban bir gül için bin hâre hizmetkâr olur.
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
http://www.kultur.gov.tr/portal/sanat_de.asp? belgeno=937 adresinde mp3'ü mevcuttur
Gül herşeydir.
Bir çiçek olarak bakarsak en güzeli,
Bir emir sözü olarak bakarsak yine en güzeli.
GÜL
ne demişler...
gülü seven dikenine katlanır! ! !
Gül,
Sen gülünce bahar,
Renklerden pembe,
Günlerden pazar....
sürgün verirdim senin yüreğinde*
körpe bir güldüm elinde
kopardın* çok zamansız
evcil değildim ben
soldum* ergenken
*veren allah alır
gülün hatrı* kaldı
artık erkeğim değilsin başka kadının var
ayak seslerini sık nefeslerini
akşam ayıp heveslerini
bazen ağzımda* bulurum dudak izlerini
oysa artık benim hakkım değilsin*
başımda göçebe kuşlar
yalandı aslında suçlar
sana göre değildim çok kısa sevindim*
dilsiz bu taşlar
'Aşkı dergâh edinip, gönlü derviş kılarsa,
Gül bülbülün dilinde her nefes hû gibidir.'
'Karar kıldıysa bülbül, gül aşkıyla yanmaya..
Kızgın demire düşen, bir damla su gibidir.'
İşte karşımda duruyorsun fakir çocukların uçurtmalarında yaşadığımız bu karanlık gecede. Ağaçların arasından sızan mahçup ayışığı yorgun bedenini okşuyor. Yanımda olmasanda görüyorum seni bu gece. Belki yanımda olmasanda seni görebildiğim için seviyorum seni böyle körükörüne bir tutkuyla.
Nedeni ne olursa olsun sen benim hayatıma sağanak yağmurlardan sonra açan parlak bir güneş gibi girdiğinden beri AŞK, birgün biryerlerde beraber olabilme umuduyla yaşamaktır benim için sevgili...
Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm
Bizim de dünyamızda sabah olacak gülüm
Gülüşüne bin kurşun sıksa da ölüm
^^Unutma, umuda kurşun işlemez GÜLÜM...^^
Korkardı gökkuşaklarından ölesiye..
Uçurtmalara ölesiye tutkun olmasına rağmen….
Yitirmekten korkardı…
Yağmur sonrasında…bir büyü gibi sarmalarlardı gökyüzünü çünkü…
Kaybolacakmışçasına umarsız…
Bazen..
Siyah perdeleri aralanırdı dünya denilen büyük tiyatro sahnesinin…
Dışarıya parlak bir umut huzmesi süzülürdü apansız..
Tanımadığı bir ülkede…
Tanımadığı ve dillerini bir türlü anlayamadığı insanlar arasında dolaşmaktayken…
Birden…
Bir gül rayihası geliyordu burnuna sonra..
Koku duyusunun duyarsızlaşmasından korkarak
Koklamaya kıyamadan…
Issız gönlünün umuda hasretliğine bir kadeh kırmızı şarabı şerefe kaldırırken…
O gül rayihasının bir yalandan ibaret olduğunu vehmediyordu kendine hükmedemeden hemen ardından…
Umudu vaad ediyordu sonra birisi..
Umutsuzluğun umuduyla çılgınca raks eden kızıl saçlı huriler..
Ellerinde tef..
Chigane müziğindeki kemana ayak uyduruyor..
Eteklerini savurarak dans ediyorlardı…
Kıpkırmızı bir ateşin etrafında..
Tango yapar gibi kusursuzca..
Kırmızıydı her yan…
Kıpkırmızı…
Günah kadar…..kırmızı….
Ve güzel…
Flame….
27,12,04
sana gelemem, gülüm gelemem,
sıyrılamam artık dizlerinden...
doğrulamam gülüm yürüyemem...
paletler geçiyor dizlerimden...
sana gelemem, gülüm gelemem, gelem...
düşlerin olurum, düşmanın olurum gelemem...
gülün bittiği yerde içerdeyim....
işkenceler perde perde, al perdeyi...
bülbülün tutkunu...
Necmettin Okyay...
Gül-e naz
Ağlayan çok....gül-en az....
Bagban bir gül icün bin hara hizmetkar olur.
Nesib
Ben bülbülüm bir gül icin zarim meydanda meydanda...
üm benim,canım benim.
Gül suyunun kokusunu sev mi yo rum.