Kurtuluş Savaşı denilince akla hep kahramanlıklar ve dalgalanan bayraklar gelir. Oysa ben bu kez hainlerden ve kayıplardan bahsedeceğim. Bu büyük mücadelenin neden‘’ Yedi Düvele’’ karşı verilmiş bir savaş olduğunu kısaca anlatacağım.
Başlarken,
Hasta Osmanlının can çekişen itibarı hain Vahdettin ile Damat Ferit’in umuduna terk edilmişti. Naciye Sultan kanıtlamıştır ki delikanlılık erkek olmakla veya Sultan olmakla olmuyormuş.
Vatan elden giderken vatanseverliğinden hiç şüphe etmediğimiz ama bir o kadar da maceraperest Enver Paşa’nın Atatürk’ün yanında olmak yerine ne işi vardı Kırımda, Belinde, Moskova’da falan. Aynı filmde iki Jön olmaz diyen Cüneyt Arkın gibi Afrika’ya uzanan bir hülyanın ne anlamı vardı Anadolu alev alev yanarken. Bırakınız efenim bu magazinciliği. Vatan elden gitmiş siz ne anlatıyorsunuz beyim?
Şaka bir yana Enver Paşa’nın Atatürk’e yazdığı mektuplarla özellikle İngiliz-Fransız anlaşmazlıklarından bahsetmesi, Ruslarla anlaşmaya varma çabaları asla unutulamaz. Ruhu şad olsun.
Bandırma Vapuru'na binerken,
‘’19 Mayıs 1919 Türkiye'sinden fiziki boyutlar itibariyle ne anlaşılması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Osmanlı imparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'nın başında Edirne'den Hint Okyanusu'na dek uzanan 1.710.000 kilometrekare yüzölçümünde toprağa; çeşitli ırk, din ve dillerdeki 22 milyonluk bir nüfusa sahipti. Savaş sırasında imparatorluk topraklarının bir milyon kilometrekaresine yakın bölümünü kaybetmişti. Mondros silah bırakışmasından sonra ise savaşsız işgaller başlamıştı.’’
İşte tüm bu topraklarda sürekli olarak savaştırılan Anadolu halkında 18-35 yaş arası erkek nifusu yok denecek kadar azdı. Türk toplumunun üretici gücü azalmış, buna karşılık tüketici durumundaki çocuklar ve yaşlılar ile güçlerinden her alanda yararlanılamayan kadınların toplam nüfus içindeki ağırlığı artmıştır. Ayrıca, ülkenin en aydın kitlesi sayılan muvazzaf ve yedek subay kadrosu erimiş, yok olmuştur. Toplum yapısındaki çarpıklık bir yana, Kurtuluş Savaşının başındaki insan gücünü, Türkiye'nin 8 milyonluk Türk nüfus olarak da kabul etmek mümkün değildir. İşgal altındaki yerler halkının mücadele dışında kalması nedeniyle savaşı can, kan, ter ve mal vergisi ödeyerek sürdürecek olan Türk nüfusu daha da azalmaktadır. Öte yandan, aralıksız sekiz yıl süren ve hep yenilgiyle biten savaşların yarattığı benzginlik, yılgınlık; yabancılara sığınarak kurtuluş yolu arayan İngiliz himayesi; Amerikan, İtalyan ve Fransız mandası taraftarlarının propagandaları; mücadeleye karşı olan padişaha ve halifeye bağlılıklarım sürdürmek isteyenlerin çokluğu dikkate alınırsa mevcut Türk nüfusunu savaşa atılmaya hazır bir bütün olarak kabul etmek hatalı olacaktır.
Hayal ediniz. Para yok, yeterli asker yok, vatanın her yeri işgal altında. Halk bitap düşmüş. Sekiz yıl boyunca savaştan başka bir şey görmeyen ve her savaşta da yenilen inancını ve umutlarını yitirmiş bir milleti yeniden ayağa kaldırmaktan bahsediyorum. Bu bir mucize değil de nedir? O mucizenin adı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
‘’19 Mayıs 1919 Türkiye'si, Mondros silah bırakışması andlaşmasının bazı maddelerini kendilerine göre yorumlayan yabancı devletlerce işgal edilmiştir. Hatay, Antep, Urfa ve Maraş, İngilizler; Adana ve Mersin, Fransızlar; Antalya, Fethiye, Marmaris, Bodrum ve Kuşadası, İtalyanlar; İzmir ve çevresi Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Konya, Afyon, Samsun ve Merzifon'da yabancı askeri birlikler vardır. Boğazlar, Trakya ve İstanbul galip devletlerin ortak işgali altındadır. Öte yandan, işgallerden artakalan topraklarda tam bir Türk egemenliğinden söz etmek olanağı yoktur. Zira, bazı kesimlerde önemli ölçüde azınlıklar bulunmakta, Çukurova'da ve Doğu Anadolu'da Ermeni; Trakya, Ege, Marmara ve Doğu Karadeniz kesimlerinde Rum çeteleri egemendir. Görülüyor ki, Misakı Milli sınırları içindeki en verimli topraklarımız işgal altındadır. Yunanlıların zamanla Ege ve Marmara bölgelerini de işgal etmeleriyle, Batı Anadolu toprakları da elden çıkacak, üstelik bu bereketli topraklar Yunan ordusunu besleyecekti’’
İngiliz aşığı ve köpeği hainler o günlerde de tıpkı bugünlerde olduğu gibi ağızlarında milletinin etini çiğnerken dişlerinden halkının kanını akıtarak güce ve paraya kendi vatanını satmaktaydı. Anadolu’da aynı zamanda çeşitli cemiyetler yolu ile ( yine ne kadar tanıdık bir tanımlama) içerden çökertmek amacı ile vatanın ruhuna sızan İngiliz Büyükelçiliği’nin görevlendirdiği adamları Papaz Frew, Tercüman Ryn,ve general Deeds kollarına atılmak için hazır bekleyenleri bulmak için hiç zorlanmadılar. İngiliz severler Cemiyetini kurması için seçilen hainlerden bir hain olan Sait Molla İslamcı tarikatlar yolu ile büyük kitleleri dini ile vurarak etkilemeye başlamıştı. 21 Mayıs 1919 da kurulan İngiliz severler cemiyeti İngiliz İslamının zehrini akıtmaya başladı. Alemdar gazetesi tüm hainlere müjdeyi böylece verdi. Cemiyetin amaçları ne idi?
1. Anadoluda ayaklanmalar çıkarmak 2. Milli iradeyi felç etmek 3. Kurtuluş için tek yolun İngiliz himayesi olduğunu yaymak 4. Suriye, Filistin ve Irak’ı İngiltere’ye bağlamak için çalışmak
Çalışmaların sonucu ne oldu?
Anzavur İsyanları, Bolu -Düzce İsyanları Konya bozkır İsyanı Cemil Çeto Kürt İsyanı Pontus Rum İsyanıi Yozgat Zile İsyanı
Alemdar gazetesi ''GEÇ BİLE KALDILAR'' derken Anadolu neye geç bile kalındığını canı ile ,ırzı ile , malı ile anladı.
İngiliz altınları işe yaradı. Sonuçları
• Biga, Yenice, Ezine, Balya ve Çanakkale'de halka zorbalık eden Gavur İmam, Kuvay-ı Milliye'yi baltalamış ve yeni cepheler açılmasını sağlayarak Yunanlılara yardımcı olmuştur. • Türk vatandaşları vatanını savunmak için mücadele ederken, Anzavur ayaklanması nedeniyle İngilizlere fırsat doğmuştur. • Akbaş'tan elde edilen cephane ve silahların imha edilmesi neticesinde Kuvay-ı Milliye zarar görmüştür. • Anzavur'un bölgede oluşturduğu sıkıntıları önlemek isteyen Heyet merkezi, Yunan cephelerinde bulunan kuvvetleri Anzavur ayaklanmasının bulunduğu cepheye yönlendirmek zorunda kalmıştır. • Yunan orduları bu ayaklama sayesinde Batı Anadolu'da daha rahat hareket edebilmiştir. • 16 Mart 1920 de İstanbul İngiliz çizmesi ile ezilirken Türkler evlerine mahkum edildi. • Damat Ferit İngilizlerle beş çayını yudumlarken Anadolu kadınları ve çocukları tecavüze uğruyor, Türk gençlerinin kanları oluk oluk akıyordu. İsyancıların aynı zamanda yağmacı olması sebebi ile canı, malı, ırzı yerlere saçılan Türk Milleti acz içinde inliyordu. • 11 Nisan 1920 de Osmanlı Meclisi kapatıldı. Artık bir devletimiz yoktu. Damat Ferit ve basiretsiz ucube Padişah Türk Milletini hem kaderine terk etti hem de küllerinden yeniden doğamasın diye İslami katillerini İngiliz altınına boğdu.
Kendi milleti acı içinde inlerken İngilizci İmamlar ve Alemdar gazetesi İngilizlere destek vaazları verdi. ;Şeyhül İslamlar, sadrazamlar, nazırlar İngiliz parası ile servet sahibi olmaya devam ediyordu. Harap ve bitap düşmüş zavallı halk için yükselen tek ışık Mustafa Kemal di. Mustafa Kemaldi ama onun da başını istemeyen, katli vaciptir demeyen İngiliz uşağı hain ne gazete ne de imam kalmıştı. Vahdettin gizli anlaşmalarla milletini defalarca kez sırtından hançerleyen kararlara imza atmıştır. Neo Osmanlı torunları hala günümüzde aynı ideanın peşinden gitmektedirler.
İşte anlaşma maddeleri;
1. İngiliz mandasına girmek 2. Bağımsız Kürdistan projesini hayata geçirmek 3. Hilafet nüfusunun İngiliz çıkarları için diğer Müslüman ülkelerde kullanılması 4. Türk milli Kuvvetleri’ni bastırmak için hilafet ordusu oluşturmak 5. Kıbrıs’tan tümüyle vazgeçmek
12 Eylül 1919’da kabul edilmiştir.
İngiliz severler .cemiyeti, Sait molla, Kürt- Teali Cemiyeti el birliği ile Mlii Mücadele devam etmesin diye kendi halkını sömürmeye, yağmalamaya, kandırmaya ve öldürmeye devam etti. Şerife kızın türküsü bir Yunan askerinin tecavüzüne uğramaktansa ateşe verilen evinden çıkmayıp diri diri yanarken onlar İngiliz parası içinde yüzüyordu. Annelerinin gözü önünde kız ve erkek çocuklara tecavüz ettiler, çocuklara annelerine işkence ile tecavüz ederken izlettiler. Kadın, erken, çocuk veya yaşlı demeden herkesi diri diri yaktılar, astılar, derilerini yüzüp kazığa oturttular, kundaktaki bebeklerin başlarını kesip o başlarla top oynadılar. Memelerinden süt akıyor diye gencecik gelinleri memelerini kesip bebeklerinin ağzına soktular ve böyle bebekleri boğdular.
Keşke Yunan kazansaydı değil mi?
İşte tüm bu olup bitenleri isyancı başları bildiler ve izlediler. Sultanın ve Damat Ferit’in kılı bile kıpırdamadı. Askeri Nigahban Cemiyeti bizzat Osmanlı subayları ve İngiliz organizasyonudur. Hiç kimse ama hiç kimse tarihi buruşturup çöpe atamaz. Tüm yaşanmış hainliklerin belgeleri hem Osmanlı hem de İngiliz kaynaklarında mevcuttur ki Vahdettin bu vatanın başına gelmiş en büyük kötülüklerden biridir.
Sahte imamlarla Kuvvacı vatanseverleri bölüp parçalamak için İngiliz parası ile güç edinen İslam Cemiyeti de yine aziz Milletimin inanç zaafını hedef almıştır.
Sait Molla nereye gitti ise hepsi aynı çukurda yerini birer birer aldılar, alacaklar. Vatansız ve şerefsiz olarak Tarihin karanlık odalarına mahkum edileceklerdir. Yüce Türk Milleti sahip olduğu iradeyi damarlarındaki asil kanda yeniden bulacaktır.
Siz siz olun Türkçülük, Atatürkçülük, İslamcılık, Osmanlıcılık, solculuk, sağcılık, dincilik kartları ile yabancı sermayeden nemalanarak vatanın bölünmez bütünlüğüne saldıranları tanıyınız. Tarihinizi okuyunuz.
‘’Siz ölürseniz biz ne yaparız?’’ diyen köylüye, ‘’Atatürk sensin’’ diyen Atamızın naçiz bedeni toprak olmuştur ama eserleri, fikirleri, emanet ettiği vatan ve bayrak bizimledir. Nutuk senin, oku!
Toprağın altında yatan binlerce şehidin hatırına bir an için düşün!
Malazgirt de senin İstanbul’un Fethi de senin, Kurtuluş Savaşı da senin. Şanlı Türk yurdunun sahibi de sensin bekçisi de. 17. Kez bayrağı yeniden kaldıran Türk, tarihine sahip çık.
İzmir'i mideden çok ruhla tanımlamak gerekirse (Özgürlük huzur medeniyet) derim yoksa kokoreçi ve midyeyide hani severim. ve tabiki içinde Deniz içinde Deniz ;) ve gelelim en en önemlisine büyük bir komutanın ruhu yaşar bu şehirde ;) marim sayfa açmış bende uğrayıp birşeyler bırakayım dedim. herkese selamlar.
İzmir deyince aklıma üniversite de okumaktan önce fuar gelir. Çocukluğumun heyecanı idi izmir. Fuara gitmek. Hayvanat bahçesinde bahadir'ı görmek en başta. Luna parkında eğlenmek. Sanatçıları görmek ve izleyerek dinlemek göl, akasya , ekici över gazinolarında. Çamlık senar 'da rahmetlik Nejat Uygur' la kahkalara boğulmak. Değişik ülkelerin standlarını gezmek. Bambaşka bir şeydi izmir işte. Sonrası üniversite hayatı. Konak, Alsancak, Karşıyaka, ınciraltında gençliğin enerjisini yaşamak. Asansör, Dario Moreno sokak....iç içe bir tarih. Vay be diyor insan ... izmir işte. Ege"nin incisi.
Boyozumuz sadesi ıspanaklısı yanında da iki haşlamış yumurtasıyla ya pasaport kahvesinde ya da kordon boyunda sabahın ışıklarıyla beraber olmazsa olmazı İzmir'imizin
gelip de bunları yapmayan İzmir gördüm demesin
ve biz simite gevrek ayçekirdeğine çiğdem çitliyoruz deriz mutlu mutlu vesselam Bekir bey :))
Modern ve çağdaş İzmir’in böyle şiveli konuşması :)) biz tamam neyse biz Anadolu, köy çocuğu, kaba saba, ezik büzük :)) ama İzmir batı, İzmir medeniyet… :))
İzmir demektir.
Biz Manisaya kasaba diyoruz. Kırılmayın lütfen.
:))
Şunu da söylemek isterim ki Manisalılar da böyle der :)
Öyle bir sempatiklik kat
Öyle bir adım at ki
Şu kasvet dolu
Şu hasret dolu havayı dağıt,
Bir şenlik, bir festival, bir bayram yarat !
SİZ BİR DE CUMHURİYET BAYRAMINDA GÖRÜN İZMİRİ
https://www.youtube.com/shorts/5oOMyZOHr58
Eski İzmir
Ne Mutlu Türküm Diyene
Kurtuluş Savaşı denilince akla hep kahramanlıklar ve dalgalanan bayraklar gelir. Oysa ben bu kez hainlerden ve kayıplardan bahsedeceğim. Bu büyük mücadelenin neden‘’ Yedi Düvele’’ karşı verilmiş bir savaş olduğunu kısaca anlatacağım.
Başlarken,
Hasta Osmanlının can çekişen itibarı hain Vahdettin ile Damat Ferit’in umuduna terk edilmişti. Naciye Sultan kanıtlamıştır ki delikanlılık erkek olmakla veya Sultan olmakla olmuyormuş.
Vatan elden giderken vatanseverliğinden hiç şüphe etmediğimiz ama bir o kadar da maceraperest Enver Paşa’nın Atatürk’ün yanında olmak yerine ne işi vardı Kırımda, Belinde, Moskova’da falan. Aynı filmde iki Jön olmaz diyen Cüneyt Arkın gibi Afrika’ya uzanan bir hülyanın ne anlamı vardı Anadolu alev alev yanarken. Bırakınız efenim bu magazinciliği. Vatan elden gitmiş siz ne anlatıyorsunuz beyim?
Şaka bir yana Enver Paşa’nın Atatürk’e yazdığı mektuplarla özellikle İngiliz-Fransız anlaşmazlıklarından bahsetmesi, Ruslarla anlaşmaya varma çabaları asla unutulamaz. Ruhu şad olsun.
Bandırma Vapuru'na binerken,
‘’19 Mayıs 1919 Türkiye'sinden fiziki boyutlar itibariyle ne anlaşılması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Osmanlı imparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'nın başında Edirne'den Hint Okyanusu'na dek uzanan 1.710.000 kilometrekare yüzölçümünde toprağa; çeşitli ırk, din ve dillerdeki 22 milyonluk bir nüfusa sahipti. Savaş sırasında imparatorluk topraklarının bir milyon kilometrekaresine yakın bölümünü kaybetmişti. Mondros silah bırakışmasından sonra ise savaşsız işgaller başlamıştı.’’
İşte tüm bu topraklarda sürekli olarak savaştırılan Anadolu halkında 18-35 yaş arası erkek nifusu yok denecek kadar azdı. Türk toplumunun üretici gücü azalmış, buna karşılık tüketici durumundaki çocuklar ve yaşlılar ile güçlerinden her alanda yararlanılamayan kadınların toplam nüfus içindeki ağırlığı artmıştır. Ayrıca, ülkenin en aydın kitlesi sayılan muvazzaf ve yedek subay kadrosu erimiş, yok olmuştur. Toplum yapısındaki çarpıklık bir yana, Kurtuluş Savaşının başındaki insan gücünü, Türkiye'nin 8 milyonluk Türk nüfus olarak da kabul etmek mümkün değildir. İşgal altındaki yerler halkının mücadele dışında kalması nedeniyle savaşı can, kan, ter ve mal vergisi ödeyerek sürdürecek olan Türk nüfusu daha da azalmaktadır. Öte yandan, aralıksız sekiz yıl süren ve hep yenilgiyle biten savaşların yarattığı benzginlik, yılgınlık; yabancılara sığınarak kurtuluş yolu arayan İngiliz himayesi; Amerikan, İtalyan ve Fransız mandası taraftarlarının propagandaları; mücadeleye karşı olan padişaha ve halifeye bağlılıklarım sürdürmek isteyenlerin çokluğu dikkate alınırsa mevcut Türk nüfusunu savaşa atılmaya hazır bir bütün olarak kabul etmek hatalı olacaktır.
Hayal ediniz. Para yok, yeterli asker yok, vatanın her yeri işgal altında. Halk bitap düşmüş. Sekiz yıl boyunca savaştan başka bir şey görmeyen ve her savaşta da yenilen inancını ve umutlarını yitirmiş bir milleti yeniden ayağa kaldırmaktan bahsediyorum. Bu bir mucize değil de nedir? O mucizenin adı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
‘’19 Mayıs 1919 Türkiye'si, Mondros silah bırakışması andlaşmasının bazı maddelerini kendilerine göre yorumlayan yabancı devletlerce işgal edilmiştir. Hatay, Antep, Urfa ve Maraş, İngilizler; Adana ve Mersin, Fransızlar; Antalya, Fethiye, Marmaris, Bodrum ve Kuşadası, İtalyanlar; İzmir ve çevresi Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Konya, Afyon, Samsun ve Merzifon'da yabancı askeri birlikler vardır. Boğazlar, Trakya ve İstanbul galip devletlerin ortak işgali altındadır. Öte yandan, işgallerden artakalan topraklarda tam bir Türk egemenliğinden söz etmek olanağı yoktur. Zira, bazı kesimlerde önemli ölçüde azınlıklar bulunmakta, Çukurova'da ve Doğu Anadolu'da Ermeni; Trakya, Ege, Marmara ve Doğu Karadeniz kesimlerinde Rum çeteleri egemendir. Görülüyor ki, Misakı Milli sınırları içindeki en verimli topraklarımız işgal altındadır. Yunanlıların zamanla Ege ve Marmara bölgelerini de işgal etmeleriyle, Batı Anadolu toprakları da elden çıkacak, üstelik bu bereketli topraklar Yunan ordusunu besleyecekti’’
İngiliz aşığı ve köpeği hainler o günlerde de tıpkı bugünlerde olduğu gibi ağızlarında milletinin etini çiğnerken dişlerinden halkının kanını akıtarak güce ve paraya kendi vatanını satmaktaydı. Anadolu’da aynı zamanda çeşitli cemiyetler yolu ile ( yine ne kadar tanıdık bir tanımlama) içerden çökertmek amacı ile vatanın ruhuna sızan İngiliz Büyükelçiliği’nin görevlendirdiği adamları Papaz Frew, Tercüman Ryn,ve general Deeds kollarına atılmak için hazır bekleyenleri bulmak için hiç zorlanmadılar. İngiliz severler Cemiyetini kurması için seçilen hainlerden bir hain olan Sait Molla İslamcı tarikatlar yolu ile büyük kitleleri dini ile vurarak etkilemeye başlamıştı. 21 Mayıs 1919 da kurulan İngiliz severler cemiyeti İngiliz İslamının zehrini akıtmaya başladı. Alemdar gazetesi tüm hainlere müjdeyi böylece verdi. Cemiyetin amaçları ne idi?
1. Anadoluda ayaklanmalar çıkarmak
2. Milli iradeyi felç etmek
3. Kurtuluş için tek yolun İngiliz himayesi olduğunu yaymak
4. Suriye, Filistin ve Irak’ı İngiltere’ye bağlamak için çalışmak
Çalışmaların sonucu ne oldu?
Anzavur İsyanları,
Bolu -Düzce İsyanları
Konya bozkır İsyanı
Cemil Çeto Kürt İsyanı
Pontus Rum İsyanıi
Yozgat Zile İsyanı
Alemdar gazetesi ''GEÇ BİLE KALDILAR'' derken Anadolu neye geç bile kalındığını canı ile ,ırzı ile , malı ile anladı.
İngiliz altınları işe yaradı. Sonuçları
• Biga, Yenice, Ezine, Balya ve Çanakkale'de halka zorbalık eden Gavur İmam, Kuvay-ı Milliye'yi baltalamış ve yeni cepheler açılmasını sağlayarak Yunanlılara yardımcı olmuştur.
• Türk vatandaşları vatanını savunmak için mücadele ederken, Anzavur ayaklanması nedeniyle İngilizlere fırsat doğmuştur.
• Akbaş'tan elde edilen cephane ve silahların imha edilmesi neticesinde Kuvay-ı Milliye zarar görmüştür.
• Anzavur'un bölgede oluşturduğu sıkıntıları önlemek isteyen Heyet merkezi, Yunan cephelerinde bulunan kuvvetleri Anzavur ayaklanmasının bulunduğu cepheye yönlendirmek zorunda kalmıştır.
• Yunan orduları bu ayaklama sayesinde Batı Anadolu'da daha rahat hareket edebilmiştir.
• 16 Mart 1920 de İstanbul İngiliz çizmesi ile ezilirken Türkler evlerine mahkum edildi.
• Damat Ferit İngilizlerle beş çayını yudumlarken Anadolu kadınları ve çocukları tecavüze uğruyor, Türk gençlerinin kanları oluk oluk akıyordu. İsyancıların aynı zamanda yağmacı olması sebebi ile canı, malı, ırzı yerlere saçılan Türk Milleti acz içinde inliyordu.
• 11 Nisan 1920 de Osmanlı Meclisi kapatıldı. Artık bir devletimiz yoktu. Damat Ferit ve basiretsiz ucube Padişah Türk Milletini hem kaderine terk etti hem de küllerinden yeniden doğamasın diye İslami katillerini İngiliz altınına boğdu.
Kendi milleti acı içinde inlerken İngilizci İmamlar ve Alemdar gazetesi İngilizlere destek vaazları verdi. ;Şeyhül İslamlar, sadrazamlar, nazırlar İngiliz parası ile servet sahibi olmaya devam ediyordu. Harap ve bitap düşmüş zavallı halk için yükselen tek ışık Mustafa Kemal di. Mustafa Kemaldi ama onun da başını istemeyen, katli vaciptir demeyen İngiliz uşağı hain ne gazete ne de imam kalmıştı. Vahdettin gizli anlaşmalarla milletini defalarca kez sırtından hançerleyen kararlara imza atmıştır. Neo Osmanlı torunları hala günümüzde aynı ideanın peşinden gitmektedirler.
İşte anlaşma maddeleri;
1. İngiliz mandasına girmek
2. Bağımsız Kürdistan projesini hayata geçirmek
3. Hilafet nüfusunun İngiliz çıkarları için diğer Müslüman ülkelerde kullanılması
4. Türk milli Kuvvetleri’ni bastırmak için hilafet ordusu oluşturmak
5. Kıbrıs’tan tümüyle vazgeçmek
12 Eylül 1919’da kabul edilmiştir.
İngiliz severler .cemiyeti, Sait molla, Kürt- Teali Cemiyeti el birliği ile Mlii Mücadele devam etmesin diye kendi halkını sömürmeye, yağmalamaya, kandırmaya ve öldürmeye devam etti. Şerife kızın türküsü bir Yunan askerinin tecavüzüne uğramaktansa ateşe verilen evinden çıkmayıp diri diri yanarken onlar İngiliz parası içinde yüzüyordu. Annelerinin gözü önünde kız ve erkek çocuklara tecavüz ettiler, çocuklara annelerine işkence ile tecavüz ederken izlettiler. Kadın, erken, çocuk veya yaşlı demeden herkesi diri diri yaktılar, astılar, derilerini yüzüp kazığa oturttular, kundaktaki bebeklerin başlarını kesip o başlarla top oynadılar. Memelerinden süt akıyor diye gencecik gelinleri memelerini kesip bebeklerinin ağzına soktular ve böyle bebekleri boğdular.
Keşke Yunan kazansaydı değil mi?
İşte tüm bu olup bitenleri isyancı başları bildiler ve izlediler. Sultanın ve Damat Ferit’in kılı bile kıpırdamadı. Askeri Nigahban Cemiyeti bizzat Osmanlı subayları ve İngiliz organizasyonudur. Hiç kimse ama hiç kimse tarihi buruşturup çöpe atamaz. Tüm yaşanmış hainliklerin belgeleri hem Osmanlı hem de İngiliz kaynaklarında mevcuttur ki Vahdettin bu vatanın başına gelmiş en büyük kötülüklerden biridir.
Sahte imamlarla Kuvvacı vatanseverleri bölüp parçalamak için İngiliz parası ile güç edinen İslam Cemiyeti de yine aziz Milletimin inanç zaafını hedef almıştır.
Sait Molla nereye gitti ise hepsi aynı çukurda yerini birer birer aldılar, alacaklar. Vatansız ve şerefsiz olarak Tarihin karanlık odalarına mahkum edileceklerdir. Yüce Türk Milleti sahip olduğu iradeyi damarlarındaki asil kanda yeniden bulacaktır.
Siz siz olun Türkçülük, Atatürkçülük, İslamcılık, Osmanlıcılık, solculuk, sağcılık, dincilik kartları ile yabancı sermayeden nemalanarak vatanın bölünmez bütünlüğüne saldıranları tanıyınız. Tarihinizi okuyunuz.
‘’Siz ölürseniz biz ne yaparız?’’ diyen köylüye, ‘’Atatürk sensin’’ diyen Atamızın naçiz bedeni toprak olmuştur ama eserleri, fikirleri, emanet ettiği vatan ve bayrak bizimledir. Nutuk senin, oku!
Toprağın altında yatan binlerce şehidin hatırına bir an için düşün!
Malazgirt de senin İstanbul’un Fethi de senin, Kurtuluş Savaşı da senin. Şanlı Türk yurdunun sahibi de sensin bekçisi de. 17. Kez bayrağı yeniden kaldıran Türk, tarihine sahip çık.
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
D...
İyi günler arkadaşlar.
İzmir'i mideden çok ruhla tanımlamak gerekirse (Özgürlük huzur medeniyet) derim yoksa kokoreçi ve midyeyide hani severim. ve tabiki içinde Deniz içinde Deniz ;) ve gelelim en en önemlisine büyük bir komutanın ruhu yaşar bu şehirde ;) marim sayfa açmış bende uğrayıp birşeyler bırakayım dedim. herkese selamlar.
İzmir deyince aklıma üniversite de okumaktan önce fuar gelir.
Çocukluğumun heyecanı idi izmir.
Fuara gitmek. Hayvanat bahçesinde bahadir'ı görmek en başta. Luna parkında eğlenmek.
Sanatçıları görmek ve izleyerek dinlemek göl, akasya , ekici över gazinolarında. Çamlık senar 'da rahmetlik Nejat Uygur' la kahkalara boğulmak.
Değişik ülkelerin standlarını gezmek.
Bambaşka bir şeydi izmir işte.
Sonrası üniversite hayatı. Konak, Alsancak, Karşıyaka, ınciraltında gençliğin enerjisini yaşamak. Asansör, Dario Moreno sokak....iç içe bir tarih.
Vay be diyor insan ... izmir işte.
Ege"nin incisi.
İzmirrrrrr İzmirrrr :-)))
Lübbey Köyü- İzmir
İlginç olaylar...
Fillerin adı İzmir Deniz ve Ege idi.
Siz yine de bizi severken dikkatli olun
:))
İzmir'i yazmak farz oldu o zaman
:)
Kordon boyu faytonlar hey gidi Kocatepe :))
PASAPORT KAHVESİ
Kıyıda, taşın üstünde
oturmuş denize bakıyor
Kimse konuşmuyor onunla
ne rüzgâr ne de izmir
Gün bitiyor ve lacivert
sözcükler çekiliyor
susuşların ipek ağıyla
Az ötede pasaport kahvesi
- Gel, bir bardak çay içelim
diyor bütün gün beklenen
Bulut suya değiyor
su zamana
ve yalnız çakıltaşları
değil aşınmakta olan
Batık bir gemi
gibi uzaklaşırken ordan
yakamozlar kalıyor geride
balkıyan acılar gibi
Eskiyen neydi günboyu
yaşanan neydi
hangi bıçağı biledi deniz
Işıklar sönüyor kıyıda
ve burkulan bir yürekle
çekip gidiyor bu kentten
Ahmet TELLİ
9:40 “ Adres sorduğunda söylerler, sigara istediğinde verirler, İzmir çok güzel şehir, Atatürk’ün hatrına birader…”
Boyozumuz sadesi ıspanaklısı yanında da iki haşlamış yumurtasıyla ya pasaport kahvesinde ya da kordon boyunda sabahın ışıklarıyla beraber olmazsa olmazı İzmir'imizin
gelip de bunları yapmayan İzmir gördüm demesin
ve biz simite gevrek ayçekirdeğine çiğdem çitliyoruz deriz mutlu mutlu vesselam Bekir bey :))
Günaydın günaydın günaydınnnnnnnnnnn
:)))
Buyrun efenim
Günaydın günaydın günaydınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
Buyurun efenim
Günaydın hayırlı sabahlar
Bir İzmir bombası alabilir miyim :) yanına sade türk kahvesi.
Güzel sohbetler diliyorum
Alışveriş listesini oluşturayım da size özelden ileteyim :))
Çok naziksiniz
Teşekkür ederim
İyi geceler dilerim
Öyle evet. Sabah mesai var. Sohbet güzel ama uyumak lazım. Yarın İzmir'den ne isterseniz yazın buradan gönderelim efenim.
İyi geceler
: )
Bu çeşitlilik, bir zenginlik aslında. Karadeniz halkı bir başka deli dolu, doğunun insanı bir başka civanmert, İstanbul bir başka, Antalya bir başka…
Ben Anadolu insanının hepsini seviyorum. Rengarenk, böyle çiçek tarlası gibi. Sen neredesin?
İzmir’in insanı da kendi de güzeldir.
Anaaaaa ettiği lafa bakkk ülennnnn
Kölüyüzzzz işte ne vaaaa bunda ellammmm sen hiç Ege kölüsüüü gömedin mi efemm ( erkeğe efe denir)
Ayyy çok güzeldir bizim buralar. Gelmelisin mutlaka.
:)
Modern ve çağdaş İzmir’in böyle şiveli konuşması :)) biz tamam neyse biz Anadolu, köy çocuğu, kaba saba, ezik büzük :)) ama İzmir batı, İzmir medeniyet… :))
O boyozu va yaaaa yımırtaynan gatık etcen . Bizim bırdaa pasaport vaa bildin mi? Hah işte ordan da çayını dökcen oturdun mu kordona değme gari keyfine.
Gevrek gevrektir domat da domat alla alla
:)
Kabak çekirdeğine çekirdek dirizzz bizzzz taaamm mııı
Gel gari sen de geliver de iki lafın belini grarız epiciğimiz. ( Hepimiz yani)
Ahahaha
Hoşgeldiniz efenim. Her zaman bekleriz.