turna katarları geçer her kandilde içimden, ve yutkunarak akar içime kanat sesleri, göç mevsimi..., ah;
allahın şarkılarından bir buhur sonrası, döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp, dualarla üstünü örtmüşken insanlar, hayatla aralarındaki paravan aralanır..., ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır, ah kalbimizi kussak bedenimizden, safrası hayattır ve, sarı bir gül gibi uzanır aramıza, ötelerle…,
berat kurtulmak ise kötülüklerden ve günahlardan; muhtaç olduğumuz iyiliklere,sevablara ve hayırlara icraatlarımızla kavuştursun yaradan. herkesin Mübarek BERAT kandilini tebrik diyorum.
'Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.'
Bu gece Rabbim herkesin duasını hayırlısı ile kabul etsin inşallah. Berata ermek dileğiyle hayırlı kandiller...
BERAT KANDiLiMiZ MÜBÂREK OLSUN; KURTULUŞA ERENLERDEN OLMAMIZ DiLEGi iLE:
Berat nedir?
Günah, borç ve cezadan kurtulmak gibi anlamlara gelen berat, günahlardan arınmayı ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşmayı ifade etmektedir. Berat Kandili, Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi yüce Allah’a sığınarak günahlardan arınma, ilahi lütuf ve bereketlere erişebilme fırsatını yakalayabilecekleri müstesna zamandır.
'Apaçık kitaba yemin olsun ki, Biz Kur'an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir...‚ (Duhan, 44/1-4)
Ayette geçen, 'mübarek gece'den maksat; Berat gecesidir. Kur'ân bu gecede, Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.
Bu hikmetli işler nelerdir ve âyetin mânasi nedir?
Bu yıldan gelecek yıla kadar meydana gelecek olayların hepsi melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlikler, doğumlar, ölümler, hep bu esnada kaydedilir. Herkesin ve her şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur.
Berat Gecesinde Rızıkla ilgili defterler Mikail Aleyhisselâma, Savaşla ilgili defterler Cebrail Aleyhissalama, Ameller nüshası İsrafil Aleyhisselâma, Ölüm ve musibetlerle ilgili defter Azrail (a.s) a teslim edilir. (Hülâsâtü'l-Beyân. 13:5251)
Bu gece af dışı kalanlar kâhinler, ana-babasını incitenler, sihirbazlar, zinaya ısrarla devam edenler, çok kin güdenler, içkiye düşkün olanlar, müşrikler, Fesat çıkaranlar bu hallerinden vazgeçmedikçe af dışı kalacaklardır. (et-Tergîb ve't-Terhib, 2:118. İbni Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38.)
HADİSLERLE BERAT KANDİLİ
- Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuşlardı:
Ebu Hüreyre Radıyallahu And’dan rivayet edildiğine göre: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur: —“Şaban ayının on beşinci gecesinin ilk vaktinde Cebrail (a.s) bana geldi; şöyle dedi: —“Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum. —“Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı: —“Bu gece, Allah-u Teala, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar. Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar.
Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi: 'Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış. Cennetin birinci kapısında bir melek durmuş şöyle sesleniyor: 'Ne mutlu bu gece rüku edenlere. İkinci kapıda bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: 'Bu gece secde edenlere ne mutlu'. Üçüncü kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece dua edenlere ne mutlu.' Dördüncü kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: -'Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu'. Beşinci kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu.' Altıncı kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece Müslümanlara ne mutlu.' Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: 'Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın. Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum: 'Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak? Şöyle dedi: 'Ya Muhammed, Allah-u Teala, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder.'
BU GECENİN BEŞ ÖZELLİğİ VARDIR:
1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması. 2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması. 4. Allah'ın af ve bağışlamasının coşması. 5. Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması. 3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması.
Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması şöyle olmuştur. üçte biri Şaban'ın onüçüncü günü üçte biri Şaban'ın ondördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şaban'ın onbeşinci günü verilmiştir.
BERAT GECESİNİN MAHİYETİ VE ÖNEMİ
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini şöyle anlatmaktadır:
'Şâban'ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir: 'İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. 'Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. 'Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim. 'Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.' Bir Berat Gecesinde uyanıp da Resulullah Aleyhis-salâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe kalkarak Efendimizi aramaya başladı. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'1-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde buldu. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesinin faziletini şöyle anlattı: 'Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder. (Tirmizî, Savm:39.)
BERAT GECESİ DUASI
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir: 'Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin.“ (et-Tergib ve't-Terhîb, 2:.119, 120.)
Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır: 'Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.“ (Ra’d Suresi, 39; Mecmuatü’l-Ahzab, 1:597.)
BERAT GECESİ NAMAZI
Şaban ayının on beşinci gecesi kılınacak olan namaz; yüz rekattır. Bu namazın her rekatında, Fatihadan sonra on kere ihlas süresi okunur. Yüz rekat kılan kişi bin defa ihlas süresini okumuş olur. Bu namaza hayır namazı da denmiştir. Geçmiş büyükler bu namazı toplu halde cemaatle de kılmışlardır. Bu namazın çok fazileti olduğu gibi, hesaplanamayacak kadarda çok sevabı vardır.
Berat gecesi kılınan namazlardan biri de iki rekat olarak kılınır. Birinci rekatta Fatiha okunduktan sonra kısa bir sure okunarak rükuya gidilir. Rükudan doğrulur ve secdeye gidilir. Secdede dayanabildiğin kadar uzun sure kalınır. İkinci rekatta da aynı şekilde Fatihadan sonra kısa bir sure okunur. Yine secdede dayanabildiğin kadar uzun sure kalınır. Secdeden kalkılır tahiyatta okunacaklar okunur ve selam verilir. Selam ile birlikte eller dua için alemlerin Rabbine kalkar...
Bu namaz hakkında Hz. Aişe Radıyallahu An-hum'a validemiz, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir. -'Ya Aişe, bu gecenin nasıl bir gece olduğunu bilir misin? Ben de -'En iyisini, Allah ve Resulü bilir.' Dedim. Şöyle buyurdu: -'Bu gece şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece Yüce Hakka arz edilir. Bu gece cehennemden azat edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin'? -'Olur' dedim. Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yarısına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kaktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede ise, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı. Secdede o kadar kaldı ki, bunun için Yüce Allah ruhunu aldı sandım. Bana gelmesi uzayınca, kendisine yaklaştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım. Secdesinde şöyle dediğini işittim: 'Azabından affına sığınırım. Dargınlığından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım. Şanın yücedir. Sen kendi zatını övdüğün gibi, seni övemem...' Sonra kendisine sordum: 'Ya resulullah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım. Böyle demem üzerine, bana sordu: 'Sen onları öğrenebildin mi'? Bu sorusuna karşılık: 'Evet' deyince, şöyle buyurdu: 'Onları hem sen öğren, hem de başkalarına öğret.' Cenab-ı Hakk hepimizi Beraata erip kulluk şerefiyle haşrolacaklardan eylesin! Amin...
berat bence; sevgi demek,aşk demek,özgürlük demek,anlatmak demek,dinlemek demek,anlaşılmak demek,herşey demek...çünkü yaradan herşeyi biliyor ve görüyor...
Hamdini sözüme sertac ettim Zikrini kalbime mi’rac ettim Kitabını kendime minhac ettim Ben yoktum var ettin Varlığından haberdar ettin Aşkınla gönlümü bi-karar ettin İnayetine sığındım, kapına geldim. Hidayetine sığındım, lütfuna geldim Kulluk edemedim, affına geldim Şaşırtma beni, doğruyu söylet Neş’eni duyur, hakikatı öğret Sen duyurmazsan ben duyamam Sen söyletmezsen ben söyleyemem Sen sevdirmezsen ben sevemem Sevdir bize hep sevdiklerini Yerdir bize hep yerdiklerini Yar et bize erdirdiklerini Sevdin habibini, kainata sevdirdin Sevdin de hıl-at’i risaleti giydirdin Makam-ı İbrahim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin Server-i asfiye kıldın Muhammed Mustafa kıldın Salat-ü selam, tahiyyat ü ikram Her türlü ihtiram O’na, Onun ailesine, aline, ahbabına Ashabına ve etbaına Ya Rab!
Allahım! Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekün insanların kalblerini, imana, İslam’a, Kur’an’a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakîkatlere tastamam açmanı diliyoruz. Rabbimiz! Nezd-i ulûhiyetinden göndereceğin nurlarla gönüllerimizi aydınlat.. sadırlarımıza, sînelerimize inşirah sal.. Sen Settâru’l-uyûbsun; hata, kusur, günah ve isyan olarak bizden ne sâdır olmuşsa Sen onları da setreyle.. aczimizi, fakrımızı şefâatçi yapıp yüce dergâhına iltica ediyoruz; ne olur, merhamet et ve işlerimizi kolay hale getir.. dostlarına karşı olan muameleni bizden de esirgeme ve bizim sîmalarımızı da ağart.. kalblerimizi topyekün islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mikroplardan arındır.. kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle.. bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur ve tekrar onlara bulaşmak sûretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme! . Senden hayr u hasenât istikametindeki bütün dilek ve maksatlarımızı gerçekleştirmeni niyaz ediyoruz. Ey sürpriz lütufların sahibi, Ulu Sultanımız! Bizi endişe edip korktuğumuz hususlardan da emîn eyle! Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekremelekremîn! Bizim, anne-babalarımızın, onların anne-babalarının, bize önderlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin, bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz muallimlerimizin, hocalarımızın, onların hocalarının, sevdiklerimizin, sevenlerimizin, içinde neş’et ettiğimiz beldedeki insanların, milletimiz fertlerinin, kadın-erkek arkadaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin.. bize karşı hep civanmertçe davrananların.. inanan kardeşlerimizin.. hayır dualarında unutmayıp her zaman bizi de yâd edenlerin.. üzerimizde hakkı bulunan kimselerin.. kıymetli nasihatleriyle bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin... ve bütün ümmet-i Muhammed’in günahlarını bağışla! Ey ihsanları bitmek tükenmek bilmeyen ve kullarını lütuf sağanaklarıyla sırılsıklam hale getiren Yüceler Yücesi Rabbimiz! Ne kadar belâ, musîbet ve hastalık varsa, Sen bizi, onların tamamından muhafaza buyur! Rabbimiz! Duamızın sonunda Sana olan minnet ve şükran hislerimizi bir kere daha tekrarlıyor, Rasûl-ü zîşânı, âlini, ashabını bir kez daha salavâtlarla anıyor ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz. Ne olur, bizleri dualarına icabet edilmeyen mahrumlardan eyleme! Amin! ..
Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir: 'Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın onbeşinci gecesinde rahmetiyle yetişip herşeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna.' 'Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna.' 'Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar.'
Hz. Ayşe Radıyallahu Anha anlatıyor: 'Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: 'Allah Teala Hazretleri, Nıfs-u Şa'ban gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.
Bedîuzeman Mele seîdê Kurdî Şeva 19yê adara 1960ê, saet dudo yan jî dudo û nîv bû. Min û kak Zûbeyrî bihevra li ber serê Seyda nobet digirt. Kak Zûbeyrî milên wî diferikand, min jî lingê wî… Seydayê me li min nihêrî û got: “Em ê herin…” Gava ko min gotê: “Seyda em ê herin kûderê? ” got: “Riha, Amed…” Dîsa got: “Em ê herin…” min gotê: “Bi kû ve Seyda? ”, got: “Em ê herin Rihayê.” Li ser vê çendê kak Zûbeyrî got: “Ji ber ko agirê wî gelik zêde ye, lew holê dibêje.”
Wefata ustad Bedîûzzeman Mele Seîdê Kurdî
CIZÎRA BOTAN, 26/6 2009 — Eger hon bixwazin bi çavê serê xwe bibînin ka rayedarên dewletê yên wê demê di wexta nêzîkbûna wefata Seydayê mezin ûstad Bedîûzzeman Mele Seîdê Kurdî de çi anîne serê wî, vê parçeyê bixwînin. Ji xwe malûmê we ye ko piştî wefata wî çi anîne serê laşê wî yê pîroz.
***
Bayram Yûksel Vedibêje:
Şeva 19yê adara 1960ê, saet dudo yan jî dudo û nîv bû. Min û kak Zûbeyrî bihevra li ber serê Seyda nobet digirt. Kak Zûbeyrî milên wî diferikand, min jî lingê wî… Seydayê me li min nihêrî û got: “Em ê herin…” Gava ko min gotê: “Seyda em ê herin kûderê? ” got: “Riha, Amed…”
Dîsa got: “Em ê herin…” min gotê: “Bi kû ve Seyda? ”, got: “Em ê herin Rihayê.” Li ser vê çendê kak Zûbeyrî got: “Ji ber ko agirê wî gelik zêde ye, lew holê dibêje.”
Seyda gotina “em ê herin” li ser hev dubare dikir. Gotina Amedê carekê ji devê wî derket, her tim digtot: “Riha…”
Kak Tahirî û birayê me Hûsnî (Hûsnî Bayrêmê Safranboluyî yê telebe û ajokerê Bedîûzzeman) hatin nobetê. Ez û kak Zûbeyr em çûn bo xwarina paşîvê. Seyda cardîn bo birayê me Hûsnî holê got: “Xwe amade bikin, emê herin Rihayê.” Hûsnî jî holê gotê “arizeya lastîkan (lastîkên erebeyê) heye.” Seyda holê bersiva wî dabû: “Em ê herin Rihayê, tirimbêleke din jî dibe. Dused banknot jî be ez ê bidim. Hetta ez dikarim cubeyê xwe jî bifiroşim.
Birayê me Hûsnî hat, rewş ji me re ragihand. Tavilê me dest bi amadekirina tirimbêlê kir.
Me tirimbêl amade kir, Seyda jî xwe amade kir. Kak Zûbeyrî jî hêj di şev da holê digot: “Xwezika Bayram jî bihatiba… Dê gelik arîkariya wî bigihîje me, em tena serê xwe wê gelik zor be.” Ji ber ko Seyda dema diçû Enqere û Stenbolê tu kes bi xwe re nedibir, bes Kak Zûbeyrî û birayê me Hûsnî diçûn.
Kak Zûbeyrî jî holê digot: “Seyda da ko bala xelkê nekişêne gelik kesan bi xwe re nedibir.”
Seyda xwe amade kir, dema ji derî derbikeve Kak Zûbeyr bi wasiteya Kak Tahîrî ji Seyda da pirsiyar kirin: “Ezbenî, ma Bayram jî dê were? ” Kak Tahîrî bi temenê xwe ve mezin bû. Kak Zûbeyrî ji ber edeba xwe di rewşên holê dijwar de tiştên bi vî rengî bi Kak Tahirî dida pirsiyarkirin. Seyda jî got: “Dê were”. Ji xwe min jî xwe amade kiribû.
Me cihê Seyda danî pişta tirimbêlê û ew di ser de dirêj kir. Ez û Kak Zûbeyrî di cihê ajokerî rûniştin.
20ê adara 1960î, saet tam neh bû. Li ser cadeyê, li ber deriyê Seyda polês sekinîbûn. Înonû êrîşî Menderesî kiribû. Wê demê di radyoyê de weke danezana hukûmetê: “Tê tewsiye kirin ko Seîd Nûrsî li Emîrdag yan jî li Ispartayê rûne” xwendibûn. Polêsan bêhtir ditirsiyan ko ew ê here Enqere yan jî Stenbolê.
Dema ko em ji garajê derketibûn baranê lêdikir. Herî zêde em ji parêzgerê (waliyê) Konyayê (Cemîl Keleşoglu) ditirsiyan. Lewre wê demê her roj di manşêtên rojnameyan de gotinên wî yên “ez ê koka nûrciyan ji erdê rakim” derdiketin. Dema em gihîştin Egrîdîrê baranê gelik xweş kir. Dema em di ber karakola polêsan de derbas bûn, polêsan ji ber baranê xwe xistibûn hundir de, em nedîtin.
Hêjan em negihîştin Şarkîkaraagacê me plakeya tirimbêla xwe herî kir. Li wê derê jî kesî nedît. Gava em gihîştin baxê Merama Konyayê, Seyda dîsa nexweş ket. Qet nedikariya biaxafta. Dema em ketin Konyayê de me ji dikanekê hin zeytîn û pênîr stand. Me dê di fitara êvarê de bixaraba. Pereyê wê jî Seyda da. Seyda got: “Lawên min, ez gelik nexweş im, ji dêl min ve hon bixwin. Em ketibû xema ko parêzgerê Konyayê me ji wê derê bi şûn de birêke, lewre em ji xirabiya wî ditirsiyan.
Bi arîkariyê Xwedê bêyî ko kes me bibîne di kêleka Mizgehfa Mewlana de em ketin ser rêya Edeneyê û me ajot. Em di Karapinarê de derbas bûn. Hêj em ne gihîştîn Eregliyê, Seyda devê xwe anî ber guhê min û Kak Zûbeyrî û holê got:
“Lawên min, qet meraq nekin, Rîsaleê Nûr pişta bêdînan û masonan şikênandiye. Rîsaleê Nûr dê her tim bi ser keve. hon meraq nekin. Vana ez nasnekirim (qedrê min nezanîn) … Vana ez nasnekirm (qedrê min nezanîn) … Vana xwestin ko min tevlî siyasetê bikin.
Wexta nimêja êvarê (mexribê) em gihîştin Ulukişlayê. Sibê katjimêr 7.30ê de em gihîştin Dîlokê (Entabê) . Dema em ji Nîzîpê derbas bûn rê ji ber berfê xera bûbû, herî û teqan bû. Gelik tirimbêl mabûn di nava rê de. Lê belê em, ne lastîka me qetiya, ne jî tirimbêla me xerabû. Em adeta wek bayê diçûn.Kak Zûbeyr û Birayê me Hûsnî ji ber ko di Rihayê de gelik mabûn riya wê gelik dizanibûn. Em saet yazdehê de gihîştin Rihayê.
Em rastûrast çûyîn Mizgefta Kadiogluyê. Lewre Kak Abdullah Yegîn li wê derê bû. Em gihîştin nêzî mizgeftê. Kak Zûbeyrî ji bo ko gazî bike Kak Abdullahî beziya. Seyda got: “Zû em biçin, dema min tune ye.”
Bedîûzzeman Xatirê Xwe Dixwaze
Bedîûzzeman êdî li Ruhayê bû. Gihîştibû cihê xwe yê dawiyê.
Bedîûzzeman gihîştibû rojên xwe yên xilasiyê. Rojêk şûn de wê bigihîştiya mekanê xwe yê dawiyê.
Gunduzalp û telebeyên li cem wî evya zanibûn. Berpirsiyariya vê çendê li ser milê wan bû.
Abdullah Yegîn vedibêje:
Rojek ya duşenbê bû, nîvro bû. Dema ko min destnimêj digirt, min dît vaye yek dibeze tê, bi telaş dibêje “Seyda hat, Seyda hat! ” Min lingê xwe dişûşt min dit kak Zûbeyr ji derî de kete hundir, gazî min kir û got: “Seyda hat, zû were! ”
Min bi lez lingê xwe şûşt. Em bi hev re beziyan. Sebrî Kuçuk gotibû “Otêla herî baş Otêl Palas e”. Em li taksiyê siwar bûn û me berê xwe da wê alîyî. Di taksiyê de dema min rewşa Seyda, zeîfiya wî û bêhaliya wî dît ez perîşan bûm. Girîna min jê re hat.
Seyda gelik nerehet bû. Nedikariya li ser lingê xwe raweste. Em ketin bin milê wî de em çûyîn Otêla Îpek Palasê. Di wê demê de polêsan pirsa Seyda kirin ko ew kî ye. Me jî bersiv da.
Sibeha sêşembê ango piştî wê roja ko em hatibûn, Seyda hinkê rehet bûbû, heçkû baş bûbe. Dema ez hatim ba wî holê got: “Qet meraq neke! Kufir miri ye. Ji vê gavê û pê ve nikarin tiştekê bikin.”
Roja sêşembê xelkê fewce fewc hatin serdana Seyda. Bedîûzzeman her kes qebûl dikir û bi wan re eleqedar dibû. Zûbeyr Gunduzalp li ber deriyê Bedîûzzeman sekinîbû û bir bibir xelk berdidan hundir. Bayram Yuksel jî di hundir de arîkariya xelkê dikir ko da yên hatîn mal ve karibin destê Seyda maçî bikin.
Di heman rojê de polêsên siyasî hatin û gotin: “Ajovan li kû ye? Xwe amade bikin, hon ê herin.
Telebeyên Bedîûzzeman jî bersiva wan da: “Seydayê me nexweş e, nikare here”.
Piştî ko ewne çûn, vê carê deh-yanzdeh polêsên ko cilê fermî li ser wan bûn hatin û heman gotin dubare kirin:
“Dê, xwe amade bikin, tavilê hon ê herin Ispartayê.! ”
Bedîûzzeman hinkê sekinî û bersiva wan da: “Ecêp! Ez ji boyî mirinê hatime vir, ne ji bo çûyînê! ”
Wezîrê karê Hundir Namik Gedîk dema bihîst ko bedîûzzeman li Rihayê ye, di cih de kete telaşê, ferman li ser fermanê şand.
Gelê Rihayê dema fermana wezîrî seh kir coşiyan. Pênc-şeş heezar mirovên ko li derûdora otêlê kom bûbûn ser hev têlgiraf şandin bo Enqereyê.
Bi hezaran têl gihîştin Menderes û Namik Gedîk.
Hêzên ewlekariyê ji ber ko ketibûn tengezariyê Zûbeyr Gunduzalp û Hunsû Bayram birin emnîyetê.
Polês: “Hûn ê herin! ”
Gunduzalp: “Nexweşiya wî helik dijwar e. Ne qabil e bikare cardîn zehmetiya rê ya 24 saetan rabigre.”
Polês: “Çawa hatibe vir, dê welê here jî! Bizzat ji wekîl fermana mîsoger heye”
Gunduzalp: “Em qet nikarin mudaxeleyî wî bikin.”
Polêsan: “Em girêdayî amirên xwe ne, hema lazim e du saetan de hon vê derê biterikînîn.”
Gunduzalp: “Ez jî girêdayî Seydayê xwe me, ez nikarim vêya bibêjimê! ”
Zubeyr Gunduzalp Mehmût Hasirciyê Rihayî bi xwe re bir çûn meqamê Mûdîrê Ewlekariyê. Mehmût Hasircî Mûdîr baş nas dikir.
Di navbera wan de ev gotinên han derbas bûn:
Mûdîrê Ewlekariyê: “Hûn ê Seydayê xwe bibin. Eger hon nebin, em ê bi darê zorê bişînîn. Ji Seydayê xwe re bibêjin.”
Gunduzalp: “Belê em camid in. Seydayê me ji kû alîyî ve pehîna xwe li me bixe em bi wî alîyî ve digindirin. Seydayê me çi bibêje em wê dikin.”
Mûdîrê Ewlekariyê xeberên nexweş dibêje Gunduzalp. Gunduzalp ji ber van xeberan gelik eciz bibe jî, lê didanê xwe çirisand û sebir kir û tu hereketên maddî nekir.
Gunduzalp, hin Telebeyên Nûrê yen Rihayî hişyar kir û xistin tevgerê.
Bayram Yûksel vedibêje:
Di vê navberê de Mehmet Hatîpogluyê Serokê Parêzgera PD (DP) dema seh kir ko dê Seyda ji Rihayê derxin bi lezûbez hat ba Mûdîrê Ewlekariyê û bi vî rengî lê kire qêr:
“Ev çi qewimiye? Eger hon cenabê Bedîûzzeman ji vêrê derxin, hon ê di hemberî xwe de min bibînin. Tu kes nikare zerarê bide wî û wî ji vir derbixe jî. Bedîûzzeman mêhvanê me ye.”
“Ezbenî, ji jor de, ji wezaretê ferman heye. Dibêjin “çawa hatiye wê derhal welê vegere, here jî.”
“Dê çawa vegere yahû! Mêrik nexweşekî giran e, nikare xwe bileqîne. Zatekî gelik muhterem e, nehewceyî vê zoriyê ye.”
“Ezbenî, fermana ko ji Enqereyê hatiye gelkî dijwar e û misoger e, dehal divê vegere.” Dema wîya ev got, Hatîpoglu gelkî hêrs bû û demanceya xwe danî ser maseyê.
Ev helwesta bibiryar ya Hatîpoglu ew der hinkê sakîn kir.
Di vê navberê de bijîşkê ko hatibû Bedîûzzeman mûayene bike ji wan re holê got: “Hewe bi çi caseretê evê hanê hetanî vêrê aniye? 40 derece agirê wî heye”
Piştî ko bijîşk ji wir çû Amirê Ewlekariyê hat, holê got: “Ferman mîsoger e, teqez divê hon vegerin Ispartayê.” Bedîûzzeman gava hayê wî jê çêbû bi zehmetî bi ser xwe ve hat û holê peyivî:
“Ez vê gavê deqîqeyên dawî yên jiyana xwe derbas dikim. Ezê herim, dibe ko li vir bimirim. hon mecbûrin ko ava min amade bikin. Ji amirên xwe re bibêjin…”
Vana gotinên dawî yên Bedîûzzeman bûn.
Amirê ewlekariyê piştî ko zanî rewş cidî ye, mecbûr ma ji otêlê derket.
Agirê bedîûzzeman dîsa bilind bû û nexweşiya wî dijwar bû.
Telebeyên wî bi dorê li ber serê wî nobet digirtin.
Serê pêşî Bayram Yûksel ko ew du roj bûn nerûniştibû erdê jî piştî nimêjê mexribê destûr xwest û du saetan nivist.
Paşê dora Gunduzalpî bû. Ew jî ew hefteyek bû ranezabû.
Piştî nimêja eşayê hinkê xwe pal da.
Hunsû Bayram ko ji bêxewiyê lingê wî direcifîn xwest hinkê razê
Dora nobetê ya Bayram Yûksel bû.
Û şev saet 2.00-2:30
Seyda hê beriya bibe şev ji ber herareta xwe qeşa xwestibû, jê re anîn.
Beyram Yûksel jê re got ko “ev e qeşa hatiye”; lê Seyda bi serê xwe îşaretî wî kir ko ew naxwaze.
Yuksel jê re got: “Seyda ez çayê çêbikim? ” Dîsa bi heman awayî bersiv da.
Bayram Yuksel lêvê wî ko ziwa bûbûn şil dikir. Seyda stûyê Bayramî girt û nêzî xwe kir. Wê jê re tiştek gotiba, bes êdî taqet nemabû. Bayram dema dît Seyda sakîn bûye nixamt.
Ji bo ko Seyda ji ronahiya lambeyê nerehet nebe lambe bi mendilê pêça. Paşê li ber lingê wî rawestiya û li benda hişyarbûna wî ma:
“Ax, min nedizanî ko Seyda çûye alema ebedî. Ma qey (tiştê bi vî rengî) li ser min derbas bûbûn… Min nizanibû ko Seyda wefat kiriye, min digot qey nivistiye. Paşîv jî derbas bû. Kak Abdullah, Kak Zûbeyr û birayê me Hunsû hatibûn. Ez çûbûm ko cizûka xwe bixwînim. Gazî min kirin.
Kak Zûbeyrî li ber serê Seyda rawestiyabû, em her çar li wêrê kom bûbûn. Em zêdê zêde xemgîn bûn. Kak Zûbeyrî holê got: “Carcaran halên bi vî rengî li ser Seyda da tên, wê derbas bibe” laşê wî germ bû.
Bûbû sibeh. Gazî Waiz Emer Efendî kirin.
Emer Efendî çawa Seyda dît got: “Înna lîllah we înna îleyhî racîûn. Birano, Seyda wefat kiriye…”
Ji tirkî: Abdulkadîr Bîngol
***
Serkanî: Bediüzzemanın Sadık ve Kahraman Talebesi Zübeyir Gündüzalp - Hayat Mefküresi, rûpel: 249-256 / Nefel
Berat gecesi, Şaban ayının 15. gecesidir. Yani 14 Şaban’ın bittiği günün gecesi ki, bu yıl Cumartesiyi Pazara bağlayan gece yani bu gecedir. Berat gecesinin günü, 17 Ağustos’tur. Oruç tutmak isteyen Pazar günü yani yarın tutmalıdır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de, amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]
(Şaban ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlmihali]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]
(Şaban ayının 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece Şaban ayının 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid'at ehli demektir.)
İçki içmek, cimrilik, kin gütmek gibi günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgünse, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete girer. Sevabları günahlarından daha çok gelirse Cehenneme girmeden de Cennete gider.
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]
Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe ve istiğfar etmeli, kaza namazları kılmalı, Kur'an-ı kerim ve ilmihal okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.
Peygamber efendimiz Berat gecesinde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen) duasını çok okurdu.
Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye] (Mehmed Ali Demirbaş Hocanın yazısı)
Avuçlarin açildigi, gözlerin yasardigi, ilahi esintilerin kalpleri oksadigi anin bir asra bedel oldugu bu gece dualarda birlesmek dilegiyle kandilinizi kutlarim. selam ve saygılarımla 'aspirincocuk54'
YA RAB NE BÜYÜKSÜN BİZİ BU GECEDEN ELİ BOŞ GÖNDERME SENEYE KARNEMİZİ DAHA TEMİZ SANA TESLİM ETMEMİZ İÇİN BİZE FISAT VER ÖLÜMÜNDE HAYATINDA HAYIRLISINI VER ŞÜPESİZ BİZ DOGRUYU VE YANLIŞI ÇOK KARIŞTIRIYORUZ
Rahmet gecelerinden biri daha arz-ı endâm etmekte…
Ramazan sırrına ulaşmak için bir girizgâh…bir mukaddime kapısı bana göre bu gece…
Hasenatın-seyyiatın bilanço vakti bu gece…
Bir yıllık kader sırrı ihsan edilir bu gece…
Öyle bir gece ki tebrik,takdir ve tescil ile müşerref varlıktır insan o dem…
Büyük bir koridorun nihai noktasındaki o aydınlık kapıdır Berat…
Miraç ile başlayan ve Berat ile Ramazan’a kapı aralayan o manevî koridorda yapılan -yapılması gereken- gönüllerimizin temizliğidir aslında…
Bu güzel Berat gecesinde Cenab-ı Hakkın rahmet çeşmesi oluk oluk çağlayanlar gibi akacaktır …bu rahmet çağlayanı altında gönüllerimizi yıkayalım …buyurunuz…
Ya Bâri’ ! ruhum senin elinde…
Bedenim sana emanettir… Karanlıkta bırakma beni…
Çirkinliğe daldırma beni… Güzel eyle her hâlimi…
Ya Alîm! senin için bilmenin başı yoktur… Sen açık edip söylediğimi de susup kendime sakladığımı da bilirsin..
Kendi kuyularıma aklımın iplerini salarım… Kendime aklım ermez…
Sen beni benden çok bilensin… Kalbimin kuytularında el yordamıyla dolaşırım… Kendime kendim yetmez… Sen bana benden çok sırdaşsın…
Bildiğimi bilenlerden eyle beni… Bilmediğimi de bilenlerden eyle beni…
Her yıl sıgındıgım bir liman benim için. aslında ayrı bir cazibesi de var oda tüm kainata hitabeden ceryaların akıbet hallerinin teceligaha döküldügü gece ne mutlu idrak edene
Berat Kandili (Beraat Kandili) İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gecesi Beraat gecesidir. Aslı 'Berâettir.' Beraat sözlükte, 'bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak' demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda Resul-u Ekrem şöyle buyurmuştur:
'Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (on beşinci günü) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu? buyurur.' (İbn Mâce)
Ayrıca, Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygambere ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir.
Beraat Kandili meleklerin bayram gecesidir.ALLAH (CC) BU GECE YERYÜZÜNE İNER VE TÜM İNSANLARI AFFEDER.YANLIZ ALLAHA ŞİRK KOŞANLAR VE ANA BABAYA ASİ OLANLAR HARİÇ
Şaban-ı şerif'in on beşinci Berat gecesinde, o sene cereyan edecek bütün hâdiseler Levh-i mahfuz'dan dünya semâsına indirilip, vazifeli meleklere teslim ediliyor.
Şöyle ki; kâtip melekler bu geceden gelecek senenin aynı gecesine kadar olacak hâdiseleri birer birer defterlere yazarlar. Kimlerin zengin veya fakir, aziz veya zelil olacakları, başa gelecek ibtilâlar, rızıklar, ölümler, doğumlar, hülâsa bütün işler ilm-i ilâhiden topluca meleklere yazdırılır ve hükme bağlanır. Kadir gecesinde ise vazifeli meleklere teslim edilir.
Rızıkların dağıtımı ile ilgili defter Mikâil Aleyhisselâm'a, amellerle ilgili defter İsrâfil Aleyhisselâm'a, zelzelelerle harplere ait olan nüsha Cebrâil Aleyhisselâm'a, musibetlere ve ecellere ait olan ise Azrâil Aleyhisselâm'a tevdi olunur. Böylece her müvekkil melek vazifesini bilmiş oluyor.
Bu mevzuda İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri'nden bir rivayette Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
'Hazret-i Allah Şaban ayının yarısı gecesinde, olacak şeylerin hükümlerini verir. Kadir gecesinde ise onları vazifeli meleklere teslim eder.'
Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:
'Şaban-ı şerif ayının yarısı gecesi olunca, onu ibadetle geçirin, gününde de oruç tutun.
Zirâ Hakk Celle ve Alâ Hazretleri o gece güneşin batmasından itibaren dünya semâsına rahmetiyle tecellî edip, buyurur ki:
'Yok mu benden mağfiret dileyen, onu affedeyim! Yok mu rızık isteyen, onu rızıklandırayım! Bir musibete uğrayan yok mu, onu kederden kurtarayım! Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen! '
Bu ilâhî sesleniş sabaha kadar devam eder.' (Tirmizî)
turna katarları geçer her kandilde içimden,
ve yutkunarak akar içime kanat sesleri,
göç mevsimi...,
ah;
allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
ah kalbimizi kussak bedenimizden,
safrası hayattır ve,
sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
ötelerle…,
Herkesin Berat Kandili kutlu olsun. Hayırlı kandiller.
Mübarek Berat Kandili bütün müslümanlara hayırlı olsun.
berat kurtulmak ise kötülüklerden ve günahlardan; muhtaç olduğumuz iyiliklere,sevablara ve hayırlara icraatlarımızla kavuştursun yaradan. herkesin Mübarek BERAT kandilini tebrik diyorum.
'Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl.
Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil.
Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.'
Bu gece Rabbim herkesin duasını hayırlısı ile kabul etsin inşallah.
Berata ermek dileğiyle hayırlı kandiller...
Kandilimiz mübarek olsun...
BERAT KANDiLiMiZ MÜBÂREK OLSUN; KURTULUŞA ERENLERDEN OLMAMIZ DiLEGi iLE:
Berat nedir?
Günah, borç ve cezadan kurtulmak gibi anlamlara gelen berat, günahlardan arınmayı ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşmayı ifade etmektedir.
Berat Kandili, Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi yüce Allah’a sığınarak günahlardan arınma, ilahi lütuf ve bereketlere erişebilme fırsatını yakalayabilecekleri müstesna zamandır.
'Apaçık kitaba yemin olsun ki, Biz Kur'an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir...‚ (Duhan, 44/1-4)
Ayette geçen, 'mübarek gece'den maksat; Berat gecesidir. Kur'ân bu gecede, Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.
Bu hikmetli işler nelerdir ve âyetin mânasi nedir?
Bu yıldan gelecek yıla kadar meydana gelecek olayların hepsi melekler tarafından defterlere yazılır.
Rızıklar, eceller, zenginlikler, doğumlar, ölümler, hep bu esnada kaydedilir. Herkesin ve her şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur.
Berat Gecesinde Rızıkla ilgili defterler Mikail Aleyhisselâma, Savaşla ilgili defterler Cebrail Aleyhissalama, Ameller nüshası İsrafil Aleyhisselâma, Ölüm ve musibetlerle ilgili defter Azrail (a.s) a teslim edilir. (Hülâsâtü'l-Beyân. 13:5251)
Bu gece af dışı kalanlar kâhinler, ana-babasını incitenler, sihirbazlar, zinaya ısrarla devam edenler, çok kin güdenler, içkiye düşkün olanlar, müşrikler, Fesat çıkaranlar bu hallerinden vazgeçmedikçe af dışı kalacaklardır. (et-Tergîb ve't-Terhib, 2:118. İbni Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38.)
HADİSLERLE BERAT KANDİLİ
- Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuşlardı:
“Recep, Allah’ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır”. (Hülâsâtü'l-Beyân. 13:5251.)
Ebu Hüreyre Radıyallahu And’dan rivayet edildiğine göre: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur:
—“Şaban ayının on beşinci gecesinin ilk vaktinde Cebrail (a.s) bana geldi; şöyle dedi:
—“Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum.
—“Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı:
—“Bu gece, Allah-u Teala, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar. Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar.
Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi: 'Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış.
Cennetin birinci kapısında bir melek durmuş şöyle sesleniyor: 'Ne mutlu bu gece rüku edenlere.
İkinci kapıda bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: 'Bu gece secde edenlere ne mutlu'.
Üçüncü kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece dua edenlere ne mutlu.'
Dördüncü kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: -'Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu'.
Beşinci kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu.'
Altıncı kapıda duran melek şöyle sesleniyordu: 'Bu gece Müslümanlara ne mutlu.'
Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: 'Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın.
Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum: 'Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak?
Şöyle dedi: 'Ya Muhammed, Allah-u Teala, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder.'
BU GECENİN BEŞ ÖZELLİğİ VARDIR:
1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması.
2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması.
4. Allah'ın af ve bağışlamasının coşması.
5. Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması.
3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması.
Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması şöyle olmuştur.
üçte biri Şaban'ın onüçüncü günü
üçte biri Şaban'ın ondördüncü günü,
geri kalan üçte biri de Şaban'ın onbeşinci günü verilmiştir.
BERAT GECESİNİN MAHİYETİ VE ÖNEMİ
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini şöyle anlatmaktadır:
'Şâban'ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin.
O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:
'İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım.
'Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim.
'Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.
'Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.'
Bir Berat Gecesinde uyanıp da Resulullah Aleyhis-salâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe kalkarak Efendimizi aramaya başladı. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'1-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde buldu.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesinin faziletini şöyle anlattı:
'Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder. (Tirmizî, Savm:39.)
BERAT GECESİ DUASI
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:
'Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin.“ (et-Tergib ve't-Terhîb, 2:.119, 120.)
Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır:
'Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.“ (Ra’d Suresi, 39; Mecmuatü’l-Ahzab, 1:597.)
BERAT GECESİ NAMAZI
Şaban ayının on beşinci gecesi kılınacak olan namaz; yüz rekattır. Bu namazın her rekatında, Fatihadan sonra on kere ihlas süresi okunur. Yüz rekat kılan kişi bin defa ihlas süresini okumuş olur.
Bu namaza hayır namazı da denmiştir. Geçmiş büyükler bu namazı toplu halde cemaatle de kılmışlardır. Bu namazın çok fazileti olduğu gibi, hesaplanamayacak kadarda çok sevabı vardır.
Berat gecesi kılınan namazlardan biri de iki rekat olarak kılınır.
Birinci rekatta Fatiha okunduktan sonra kısa bir sure okunarak rükuya gidilir. Rükudan doğrulur ve secdeye gidilir. Secdede dayanabildiğin kadar uzun sure kalınır.
İkinci rekatta da aynı şekilde Fatihadan sonra kısa bir sure okunur. Yine secdede dayanabildiğin kadar uzun sure kalınır. Secdeden kalkılır tahiyatta okunacaklar okunur ve selam verilir. Selam ile birlikte eller dua için alemlerin Rabbine kalkar...
Bu namaz hakkında Hz. Aişe Radıyallahu An-hum'a validemiz, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir.
-'Ya Aişe, bu gecenin nasıl bir gece olduğunu bilir misin? Ben de
-'En iyisini, Allah ve Resulü bilir.' Dedim. Şöyle buyurdu:
-'Bu gece şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece Yüce Hakka arz edilir.
Bu gece cehennemden azat edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin'?
-'Olur' dedim. Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yarısına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kaktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede ise, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı. Secdede o kadar kaldı ki, bunun için Yüce Allah ruhunu aldı sandım. Bana gelmesi uzayınca, kendisine yaklaştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım.
Secdesinde şöyle dediğini işittim:
'Azabından affına sığınırım. Dargınlığından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım. Şanın yücedir. Sen kendi zatını övdüğün gibi, seni övemem...'
Sonra kendisine sordum: 'Ya resulullah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım. Böyle demem üzerine, bana sordu: 'Sen onları öğrenebildin mi'? Bu sorusuna karşılık: 'Evet' deyince, şöyle buyurdu:
'Onları hem sen öğren, hem de başkalarına öğret.'
Cenab-ı Hakk hepimizi Beraata erip kulluk şerefiyle haşrolacaklardan eylesin! Amin...
berat bence; sevgi demek,aşk demek,özgürlük demek,anlatmak demek,dinlemek demek,anlaşılmak demek,herşey demek...çünkü yaradan herşeyi biliyor ve görüyor...
DUA
Hamdini sözüme sertac ettim
Zikrini kalbime mi’rac ettim
Kitabını kendime minhac ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığından haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bi-karar ettin
İnayetine sığındım, kapına geldim.
Hidayetine sığındım, lütfuna geldim
Kulluk edemedim, affına geldim
Şaşırtma beni, doğruyu söylet
Neş’eni duyur, hakikatı öğret
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Sen sevdirmezsen ben sevemem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yar et bize erdirdiklerini
Sevdin habibini, kainata sevdirdin
Sevdin de hıl-at’i risaleti giydirdin
Makam-ı İbrahim’den
Makam-ı Mahmud’a erdirdin
Server-i asfiye kıldın
Muhammed Mustafa kıldın
Salat-ü selam, tahiyyat ü ikram
Her türlü ihtiram O’na,
Onun ailesine, aline, ahbabına
Ashabına ve etbaına Ya Rab!
Allahım! Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekün insanların kalblerini, imana, İslam’a, Kur’an’a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakîkatlere tastamam açmanı diliyoruz.
Rabbimiz! Nezd-i ulûhiyetinden göndereceğin nurlarla gönüllerimizi aydınlat.. sadırlarımıza, sînelerimize inşirah sal.. Sen Settâru’l-uyûbsun; hata, kusur, günah ve isyan olarak bizden ne sâdır olmuşsa Sen onları da setreyle.. aczimizi, fakrımızı şefâatçi yapıp yüce dergâhına iltica ediyoruz; ne olur, merhamet et ve işlerimizi kolay hale getir.. dostlarına karşı olan muameleni bizden de esirgeme ve bizim sîmalarımızı da ağart.. kalblerimizi topyekün islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mikroplardan arındır.. kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle.. bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur ve tekrar onlara bulaşmak sûretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme! .
Senden hayr u hasenât istikametindeki bütün dilek ve maksatlarımızı gerçekleştirmeni niyaz ediyoruz. Ey sürpriz lütufların sahibi, Ulu Sultanımız! Bizi endişe edip korktuğumuz hususlardan da emîn eyle!
Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekremelekremîn! Bizim, anne-babalarımızın, onların anne-babalarının, bize önderlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin, bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz muallimlerimizin, hocalarımızın, onların hocalarının, sevdiklerimizin, sevenlerimizin, içinde neş’et ettiğimiz beldedeki insanların, milletimiz fertlerinin, kadın-erkek arkadaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin.. bize karşı hep civanmertçe davrananların.. inanan kardeşlerimizin.. hayır dualarında unutmayıp her zaman bizi de yâd edenlerin.. üzerimizde hakkı bulunan kimselerin.. kıymetli nasihatleriyle bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin... ve bütün ümmet-i Muhammed’in günahlarını bağışla!
Ey ihsanları bitmek tükenmek bilmeyen ve kullarını lütuf sağanaklarıyla sırılsıklam hale getiren Yüceler Yücesi Rabbimiz! Ne kadar belâ, musîbet ve hastalık varsa, Sen bizi, onların tamamından muhafaza buyur!
Rabbimiz! Duamızın sonunda Sana olan minnet ve şükran hislerimizi bir kere daha tekrarlıyor, Rasûl-ü zîşânı, âlini, ashabını bir kez daha salavâtlarla anıyor ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz. Ne olur, bizleri dualarına icabet edilmeyen mahrumlardan eyleme! Amin! ..
Bu Gece Af Dışı Kalanlar
Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir:
'Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın onbeşinci gecesinde rahmetiyle yetişip herşeyi kuşatır.
Bütün mahlukatına mağfiret eder.
Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna.'
'Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna.'
'Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar.'
Hz. Ayşe Radıyallahu Anha anlatıyor:
'Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: 'Allah Teala Hazretleri, Nıfs-u Şa'ban gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.
kurtulma vesilesi...
öncelekle berat kandilinizz kutlu olsun berat kandilinde kaç dua okudunuzz
Ramazan ayını müjdeleyen son kandil gecesidir mübarek Berat Kandili…
ÜSTAD BEDİÜZMAN ŞEYH SAİDİ NURSİ HAZRETLERİ
Wefata ustad Bedîûzzeman Mele Seîdê Kurdî
Bedîuzeman Mele seîdê Kurdî
Şeva 19yê adara 1960ê, saet dudo yan jî dudo û nîv bû. Min û kak Zûbeyrî bihevra li ber serê Seyda nobet digirt. Kak Zûbeyrî milên wî diferikand, min jî lingê wî… Seydayê me li min nihêrî û got: “Em ê herin…” Gava ko min gotê: “Seyda em ê herin kûderê? ” got: “Riha, Amed…” Dîsa got: “Em ê herin…” min gotê: “Bi kû ve Seyda? ”, got: “Em ê herin Rihayê.” Li ser vê çendê kak Zûbeyrî got: “Ji ber ko agirê wî gelik zêde ye, lew holê dibêje.”
Wefata ustad Bedîûzzeman Mele Seîdê Kurdî
CIZÎRA BOTAN, 26/6 2009 — Eger hon bixwazin bi çavê serê xwe bibînin ka rayedarên dewletê yên wê demê di wexta nêzîkbûna wefata Seydayê mezin ûstad Bedîûzzeman Mele Seîdê Kurdî de çi anîne serê wî, vê parçeyê bixwînin. Ji xwe malûmê we ye ko piştî wefata wî çi anîne serê laşê wî yê pîroz.
***
Bayram Yûksel Vedibêje:
Şeva 19yê adara 1960ê, saet dudo yan jî dudo û nîv bû. Min û kak Zûbeyrî bihevra li ber serê Seyda nobet digirt. Kak Zûbeyrî milên wî diferikand, min jî lingê wî… Seydayê me li min nihêrî û got: “Em ê herin…” Gava ko min gotê: “Seyda em ê herin kûderê? ” got: “Riha, Amed…”
Dîsa got: “Em ê herin…” min gotê: “Bi kû ve Seyda? ”, got: “Em ê herin Rihayê.” Li ser vê çendê kak Zûbeyrî got: “Ji ber ko agirê wî gelik zêde ye, lew holê dibêje.”
Seyda gotina “em ê herin” li ser hev dubare dikir. Gotina Amedê carekê ji devê wî derket, her tim digtot: “Riha…”
Kak Tahirî û birayê me Hûsnî (Hûsnî Bayrêmê Safranboluyî yê telebe û ajokerê Bedîûzzeman) hatin nobetê. Ez û kak Zûbeyr em çûn bo xwarina paşîvê. Seyda cardîn bo birayê me Hûsnî holê got: “Xwe amade bikin, emê herin Rihayê.” Hûsnî jî holê gotê “arizeya lastîkan (lastîkên erebeyê) heye.” Seyda holê bersiva wî dabû: “Em ê herin Rihayê, tirimbêleke din jî dibe. Dused banknot jî be ez ê bidim. Hetta ez dikarim cubeyê xwe jî bifiroşim.
Birayê me Hûsnî hat, rewş ji me re ragihand. Tavilê me dest bi amadekirina tirimbêlê kir.
Me tirimbêl amade kir, Seyda jî xwe amade kir. Kak Zûbeyrî jî hêj di şev da holê digot: “Xwezika Bayram jî bihatiba… Dê gelik arîkariya wî bigihîje me, em tena serê xwe wê gelik zor be.” Ji ber ko Seyda dema diçû Enqere û Stenbolê tu kes bi xwe re nedibir, bes Kak Zûbeyrî û birayê me Hûsnî diçûn.
Kak Zûbeyrî jî holê digot: “Seyda da ko bala xelkê nekişêne gelik kesan bi xwe re nedibir.”
Seyda xwe amade kir, dema ji derî derbikeve Kak Zûbeyr bi wasiteya Kak Tahîrî ji Seyda da pirsiyar kirin: “Ezbenî, ma Bayram jî dê were? ” Kak Tahîrî bi temenê xwe ve mezin bû. Kak Zûbeyrî ji ber edeba xwe di rewşên holê dijwar de tiştên bi vî rengî bi Kak Tahirî dida pirsiyarkirin. Seyda jî got: “Dê were”. Ji xwe min jî xwe amade kiribû.
Me cihê Seyda danî pişta tirimbêlê û ew di ser de dirêj kir. Ez û Kak Zûbeyrî di cihê ajokerî rûniştin.
20ê adara 1960î, saet tam neh bû. Li ser cadeyê, li ber deriyê Seyda polês sekinîbûn. Înonû êrîşî Menderesî kiribû. Wê demê di radyoyê de weke danezana hukûmetê: “Tê tewsiye kirin ko Seîd Nûrsî li Emîrdag yan jî li Ispartayê rûne” xwendibûn. Polêsan bêhtir ditirsiyan ko ew ê here Enqere yan jî Stenbolê.
Dema ko em ji garajê derketibûn baranê lêdikir. Herî zêde em ji parêzgerê (waliyê) Konyayê (Cemîl Keleşoglu) ditirsiyan. Lewre wê demê her roj di manşêtên rojnameyan de gotinên wî yên “ez ê koka nûrciyan ji erdê rakim” derdiketin. Dema em gihîştin Egrîdîrê baranê gelik xweş kir. Dema em di ber karakola polêsan de derbas bûn, polêsan ji ber baranê xwe xistibûn hundir de, em nedîtin.
Hêjan em negihîştin Şarkîkaraagacê me plakeya tirimbêla xwe herî kir. Li wê derê jî kesî nedît. Gava em gihîştin baxê Merama Konyayê, Seyda dîsa nexweş ket. Qet nedikariya biaxafta. Dema em ketin Konyayê de me ji dikanekê hin zeytîn û pênîr stand. Me dê di fitara êvarê de bixaraba. Pereyê wê jî Seyda da. Seyda got: “Lawên min, ez gelik nexweş im, ji dêl min ve hon bixwin. Em ketibû xema ko parêzgerê Konyayê me ji wê derê bi şûn de birêke, lewre em ji xirabiya wî ditirsiyan.
Bi arîkariyê Xwedê bêyî ko kes me bibîne di kêleka Mizgehfa Mewlana de em ketin ser rêya Edeneyê û me ajot. Em di Karapinarê de derbas bûn. Hêj em ne gihîştîn Eregliyê, Seyda devê xwe anî ber guhê min û Kak Zûbeyrî û holê got:
“Lawên min, qet meraq nekin, Rîsaleê Nûr pişta bêdînan û masonan şikênandiye. Rîsaleê Nûr dê her tim bi ser keve. hon meraq nekin. Vana ez nasnekirim (qedrê min nezanîn) … Vana ez nasnekirm (qedrê min nezanîn) … Vana xwestin ko min tevlî siyasetê bikin.
Wexta nimêja êvarê (mexribê) em gihîştin Ulukişlayê. Sibê katjimêr 7.30ê de em gihîştin Dîlokê (Entabê) . Dema em ji Nîzîpê derbas bûn rê ji ber berfê xera bûbû, herî û teqan bû. Gelik tirimbêl mabûn di nava rê de. Lê belê em, ne lastîka me qetiya, ne jî tirimbêla me xerabû. Em adeta wek bayê diçûn.Kak Zûbeyr û Birayê me Hûsnî ji ber ko di Rihayê de gelik mabûn riya wê gelik dizanibûn. Em saet yazdehê de gihîştin Rihayê.
Em rastûrast çûyîn Mizgefta Kadiogluyê. Lewre Kak Abdullah Yegîn li wê derê bû. Em gihîştin nêzî mizgeftê. Kak Zûbeyrî ji bo ko gazî bike Kak Abdullahî beziya. Seyda got: “Zû em biçin, dema min tune ye.”
Bedîûzzeman Xatirê Xwe Dixwaze
Bedîûzzeman êdî li Ruhayê bû. Gihîştibû cihê xwe yê dawiyê.
Bedîûzzeman gihîştibû rojên xwe yên xilasiyê. Rojêk şûn de wê bigihîştiya mekanê xwe yê dawiyê.
Gunduzalp û telebeyên li cem wî evya zanibûn. Berpirsiyariya vê çendê li ser milê wan bû.
Abdullah Yegîn vedibêje:
Rojek ya duşenbê bû, nîvro bû. Dema ko min destnimêj digirt, min dît vaye yek dibeze tê, bi telaş dibêje “Seyda hat, Seyda hat! ” Min lingê xwe dişûşt min dit kak Zûbeyr ji derî de kete hundir, gazî min kir û got: “Seyda hat, zû were! ”
Min bi lez lingê xwe şûşt. Em bi hev re beziyan. Sebrî Kuçuk gotibû “Otêla herî baş Otêl Palas e”. Em li taksiyê siwar bûn û me berê xwe da wê alîyî. Di taksiyê de dema min rewşa Seyda, zeîfiya wî û bêhaliya wî dît ez perîşan bûm. Girîna min jê re hat.
Seyda gelik nerehet bû. Nedikariya li ser lingê xwe raweste. Em ketin bin milê wî de em çûyîn Otêla Îpek Palasê. Di wê demê de polêsan pirsa Seyda kirin ko ew kî ye. Me jî bersiv da.
Sibeha sêşembê ango piştî wê roja ko em hatibûn, Seyda hinkê rehet bûbû, heçkû baş bûbe. Dema ez hatim ba wî holê got: “Qet meraq neke! Kufir miri ye. Ji vê gavê û pê ve nikarin tiştekê bikin.”
Roja sêşembê xelkê fewce fewc hatin serdana Seyda. Bedîûzzeman her kes qebûl dikir û bi wan re eleqedar dibû. Zûbeyr Gunduzalp li ber deriyê Bedîûzzeman sekinîbû û bir bibir xelk berdidan hundir. Bayram Yuksel jî di hundir de arîkariya xelkê dikir ko da yên hatîn mal ve karibin destê Seyda maçî bikin.
Di heman rojê de polêsên siyasî hatin û gotin: “Ajovan li kû ye? Xwe amade bikin, hon ê herin.
Telebeyên Bedîûzzeman jî bersiva wan da: “Seydayê me nexweş e, nikare here”.
Piştî ko ewne çûn, vê carê deh-yanzdeh polêsên ko cilê fermî li ser wan bûn hatin û heman gotin dubare kirin:
“Dê, xwe amade bikin, tavilê hon ê herin Ispartayê.! ”
Bedîûzzeman hinkê sekinî û bersiva wan da: “Ecêp! Ez ji boyî mirinê hatime vir, ne ji bo çûyînê! ”
Wezîrê karê Hundir Namik Gedîk dema bihîst ko bedîûzzeman li Rihayê ye, di cih de kete telaşê, ferman li ser fermanê şand.
Gelê Rihayê dema fermana wezîrî seh kir coşiyan. Pênc-şeş heezar mirovên ko li derûdora otêlê kom bûbûn ser hev têlgiraf şandin bo Enqereyê.
Bi hezaran têl gihîştin Menderes û Namik Gedîk.
Hêzên ewlekariyê ji ber ko ketibûn tengezariyê Zûbeyr Gunduzalp û Hunsû Bayram birin emnîyetê.
Polês: “Hûn ê herin! ”
Gunduzalp: “Nexweşiya wî helik dijwar e. Ne qabil e bikare cardîn zehmetiya rê ya 24 saetan rabigre.”
Polês: “Çawa hatibe vir, dê welê here jî! Bizzat ji wekîl fermana mîsoger heye”
Gunduzalp: “Em qet nikarin mudaxeleyî wî bikin.”
Polêsan: “Em girêdayî amirên xwe ne, hema lazim e du saetan de hon vê derê biterikînîn.”
Gunduzalp: “Ez jî girêdayî Seydayê xwe me, ez nikarim vêya bibêjimê! ”
Zubeyr Gunduzalp Mehmût Hasirciyê Rihayî bi xwe re bir çûn meqamê Mûdîrê Ewlekariyê. Mehmût Hasircî Mûdîr baş nas dikir.
Di navbera wan de ev gotinên han derbas bûn:
Mûdîrê Ewlekariyê: “Hûn ê Seydayê xwe bibin. Eger hon nebin, em ê bi darê zorê bişînîn. Ji Seydayê xwe re bibêjin.”
Gunduzalp: “Em nikarin tiştekî bibêjin Seydayê xwe.”
Mûdîr: “Qey hon camid in? ”
Gunduzalp: “Belê em camid in. Seydayê me ji kû alîyî ve pehîna xwe li me bixe em bi wî alîyî ve digindirin. Seydayê me çi bibêje em wê dikin.”
Mûdîrê Ewlekariyê xeberên nexweş dibêje Gunduzalp. Gunduzalp ji ber van xeberan gelik eciz bibe jî, lê didanê xwe çirisand û sebir kir û tu hereketên maddî nekir.
Gunduzalp, hin Telebeyên Nûrê yen Rihayî hişyar kir û xistin tevgerê.
Bayram Yûksel vedibêje:
Di vê navberê de Mehmet Hatîpogluyê Serokê Parêzgera PD (DP) dema seh kir ko dê Seyda ji Rihayê derxin bi lezûbez hat ba Mûdîrê Ewlekariyê û bi vî rengî lê kire qêr:
“Ev çi qewimiye? Eger hon cenabê Bedîûzzeman ji vêrê derxin, hon ê di hemberî xwe de min bibînin. Tu kes nikare zerarê bide wî û wî ji vir derbixe jî. Bedîûzzeman mêhvanê me ye.”
“Ezbenî, ji jor de, ji wezaretê ferman heye. Dibêjin “çawa hatiye wê derhal welê vegere, here jî.”
“Dê çawa vegere yahû! Mêrik nexweşekî giran e, nikare xwe bileqîne. Zatekî gelik muhterem e, nehewceyî vê zoriyê ye.”
“Ezbenî, fermana ko ji Enqereyê hatiye gelkî dijwar e û misoger e, dehal divê vegere.” Dema wîya ev got, Hatîpoglu gelkî hêrs bû û demanceya xwe danî ser maseyê.
Ev helwesta bibiryar ya Hatîpoglu ew der hinkê sakîn kir.
Di vê navberê de bijîşkê ko hatibû Bedîûzzeman mûayene bike ji wan re holê got: “Hewe bi çi caseretê evê hanê hetanî vêrê aniye? 40 derece agirê wî heye”
Piştî ko bijîşk ji wir çû Amirê Ewlekariyê hat, holê got: “Ferman mîsoger e, teqez divê hon vegerin Ispartayê.” Bedîûzzeman gava hayê wî jê çêbû bi zehmetî bi ser xwe ve hat û holê peyivî:
“Ez vê gavê deqîqeyên dawî yên jiyana xwe derbas dikim. Ezê herim, dibe ko li vir bimirim. hon mecbûrin ko ava min amade bikin. Ji amirên xwe re bibêjin…”
Vana gotinên dawî yên Bedîûzzeman bûn.
Amirê ewlekariyê piştî ko zanî rewş cidî ye, mecbûr ma ji otêlê derket.
Agirê bedîûzzeman dîsa bilind bû û nexweşiya wî dijwar bû.
Telebeyên wî bi dorê li ber serê wî nobet digirtin.
Serê pêşî Bayram Yûksel ko ew du roj bûn nerûniştibû erdê jî piştî nimêjê mexribê destûr xwest û du saetan nivist.
Paşê dora Gunduzalpî bû. Ew jî ew hefteyek bû ranezabû.
Piştî nimêja eşayê hinkê xwe pal da.
Hunsû Bayram ko ji bêxewiyê lingê wî direcifîn xwest hinkê razê
Dora nobetê ya Bayram Yûksel bû.
Û şev saet 2.00-2:30
Seyda hê beriya bibe şev ji ber herareta xwe qeşa xwestibû, jê re anîn.
Beyram Yûksel jê re got ko “ev e qeşa hatiye”; lê Seyda bi serê xwe îşaretî wî kir ko ew naxwaze.
Yuksel jê re got: “Seyda ez çayê çêbikim? ” Dîsa bi heman awayî bersiv da.
Bayram Yuksel lêvê wî ko ziwa bûbûn şil dikir. Seyda stûyê Bayramî girt û nêzî xwe kir. Wê jê re tiştek gotiba, bes êdî taqet nemabû. Bayram dema dît Seyda sakîn bûye nixamt.
Ji bo ko Seyda ji ronahiya lambeyê nerehet nebe lambe bi mendilê pêça. Paşê li ber lingê wî rawestiya û li benda hişyarbûna wî ma:
“Ax, min nedizanî ko Seyda çûye alema ebedî. Ma qey (tiştê bi vî rengî) li ser min derbas bûbûn… Min nizanibû ko Seyda wefat kiriye, min digot qey nivistiye. Paşîv jî derbas bû. Kak Abdullah, Kak Zûbeyr û birayê me Hunsû hatibûn. Ez çûbûm ko cizûka xwe bixwînim. Gazî min kirin.
Kak Zûbeyrî li ber serê Seyda rawestiyabû, em her çar li wêrê kom bûbûn. Em zêdê zêde xemgîn bûn. Kak Zûbeyrî holê got: “Carcaran halên bi vî rengî li ser Seyda da tên, wê derbas bibe” laşê wî germ bû.
Bûbû sibeh. Gazî Waiz Emer Efendî kirin.
Emer Efendî çawa Seyda dît got: “Înna lîllah we înna îleyhî racîûn. Birano, Seyda wefat kiriye…”
Ji tirkî: Abdulkadîr Bîngol
***
Serkanî: Bediüzzemanın Sadık ve Kahraman Talebesi Zübeyir Gündüzalp - Hayat Mefküresi, rûpel: 249-256 / Nefel
ALEMLERİN SERVERi S A V
İnce uçlu parmağın
Bir sabır abidesi!
Bir başına İslâm’ın
Özetidir, simgesi!
Doğar doğmaz, bu parmak
'Tektir! ' dedi, 'Allah tek! '
Secdeye kapanarak! ..
İlk örnektin ilk örnek!
Bu parmaklar okşamış
Hasan'la Hüseyin'i!
Bu parmaklar sulamış
Binlerce cengâveri!
Bu eller,eller tutmuş
Söz almış Akabe'de!
Bu eller kılıç tutmuş
Can almış her darbede!
Bu parmaklar uzanıp
Ayı bölmüş ikiye!
Bu parmaklar kazanıp
Dağıtmış ahaliye!
Bu avuçlar açılmış
Yağmur boşanmış yere!
Nice gözler açılmış
Dokununca bir kere!
Kapanmış yara bere
Okşayınca bu eller!
Göz nakli yapmış köre
Derde deva bu eller!
Nasıl bu kadar güzel
Olabilir, bir insan? !
Sen seçilmiş, sen özel,
Bedeninden nur akan
İri kirpikli gözler
Yumuşak, sevgi dolu
Şefkatle bakan gözler
Bu bakış İslam yolu!
Bir damar uzanıyor
İki kaş arasından
Yavaş yavaş akıyor
İçinde mübarek kan.
Dudaklarında Kuran
Yakınlık, gülümseyiş
Dudaklarından çıkan
En anlamlı özdeyiş!
Görür görmez sevdiğim!
Sonsuz saygı duyduğum!
Önünde eğildiğim!
Yoluna baş koyduğum!
Hiç kimse bana öyle
Sevgiyle bakmamıştı
Konuşan gözleriyle
Kalbimi yakmamıştı!
Milyarlar, kadın erkek
Bir kez görmek isterken
Sen bana lutfederek
Göründün, kimim ki ben?
Ben, kendini bilmeyen
Ümmetinin hakiri
Önünü göremeyen
Dini bilgi fakiri...
Sen İslam Peygamberi!
Kâinat Efendisi!
İns-ü canın önderi!
Âlemlerin Serveri! ..
Ben gafil, ben uykuda…
Ben günahkar, ben asi…
Bir karanlık kuyuda
Işık arayan, aksi! ..
Sen en merhametlisin!
Çok ağladım, acıdın! ..
Dayanamadın, geldin!
Hatamı bağışladın! ..
Affetmesen gülmezdi
Herkesten güzel yüzün…
Pişmanlığım bitmezdi
Yerdi beni bu hüzün! ..
Anlamlı bir bakışla
Bambaşka bir tebessüm!
Sonsuz bir anlayışla
Bir müjde oldu düşüm! ..
Yirmi yıldır beynimde
Gözlerimde nakışsın
İçimdesin, kalbimde
Sımsıcak bir bakışsın!
Beynim çekmiş resmini
Ruhuma işlemişsin
Necip Fazıl'ca beni
Yazmışsın, fişlemişsin!
Her ne kadar ben lâyık
Değilsem de Resul'üm
Lutfet, görün bir anlık
Bir daha gülsün yüzüm!
Onur BİLGE
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=604115&order=oto
11. sayfadaki 211. şiir…
Sual: Berat gecesi ne zamandır, önemi nedir?
CEVAP
Berat gecesi, Şaban ayının 15. gecesidir. Yani 14 Şaban’ın bittiği günün gecesi ki, bu yıl Cumartesiyi Pazara bağlayan gece yani bu gecedir. Berat gecesinin günü, 17 Ağustos’tur. Oruç tutmak isteyen Pazar günü yani yarın tutmalıdır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de, amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]
(Şaban ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlmihali]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]
(Şaban ayının 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece Şaban ayının 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid'at ehli demektir.)
İçki içmek, cimrilik, kin gütmek gibi günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgünse, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete girer. Sevabları günahlarından daha çok gelirse Cehenneme girmeden de Cennete gider.
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]
Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe ve istiğfar etmeli, kaza namazları kılmalı, Kur'an-ı kerim ve ilmihal okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.
Peygamber efendimiz Berat gecesinde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen) duasını çok okurdu.
Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]
(Mehmed Ali Demirbaş Hocanın yazısı)
Avuçlarin açildigi, gözlerin yasardigi, ilahi esintilerin kalpleri oksadigi anin bir asra bedel oldugu bu gece dualarda birlesmek dilegiyle kandilinizi kutlarim.
selam ve saygılarımla
'aspirincocuk54'
mübarek olsn..
YA RAB NE BÜYÜKSÜN BİZİ BU GECEDEN ELİ BOŞ GÖNDERME SENEYE KARNEMİZİ DAHA TEMİZ SANA TESLİM ETMEMİZ İÇİN BİZE FISAT VER ÖLÜMÜNDE HAYATINDA HAYIRLISINI VER ŞÜPESİZ BİZ DOGRUYU VE YANLIŞI ÇOK KARIŞTIRIYORUZ
müslümanların günahlarının affına,kurtuluşa erdikleri mübarek gün
Rahmet gecelerinden biri daha arz-ı endâm etmekte…
Ramazan sırrına ulaşmak için bir girizgâh…bir mukaddime kapısı bana göre bu gece…
Hasenatın-seyyiatın bilanço vakti bu gece…
Bir yıllık kader sırrı ihsan edilir bu gece…
Öyle bir gece ki tebrik,takdir ve tescil ile müşerref varlıktır insan o dem…
Büyük bir koridorun nihai noktasındaki o aydınlık kapıdır Berat…
Miraç ile başlayan ve Berat ile Ramazan’a kapı aralayan o manevî koridorda yapılan -yapılması gereken- gönüllerimizin temizliğidir aslında…
Bu güzel Berat gecesinde Cenab-ı Hakkın rahmet çeşmesi oluk oluk çağlayanlar gibi akacaktır …bu rahmet çağlayanı altında gönüllerimizi yıkayalım …buyurunuz…
Ya Bâri’ ! ruhum senin elinde…
Bedenim sana emanettir…
Karanlıkta bırakma beni…
Çirkinliğe daldırma beni…
Güzel eyle her hâlimi…
Ya Alîm! senin için bilmenin başı yoktur…
Sen açık edip söylediğimi de susup kendime sakladığımı da bilirsin..
Kendi kuyularıma aklımın iplerini salarım…
Kendime aklım ermez…
Sen beni benden çok bilensin…
Kalbimin kuytularında el yordamıyla dolaşırım…
Kendime kendim yetmez…
Sen bana benden çok sırdaşsın…
Bildiğimi bilenlerden eyle beni…
Bilmediğimi de bilenlerden eyle beni…
Amin…
bütün müslüman kardeşlerimin beraat kandilini tebrik eder,beraatlarının sağ elinden verilmesini yüce mevlamdan niyaz ederim..
Her yıl sıgındıgım bir liman benim için. aslında ayrı bir cazibesi de var oda tüm kainata hitabeden ceryaların akıbet hallerinin teceligaha döküldügü gece ne mutlu idrak edene
günahlardan beraat edilmek,
Berat Kandili (Beraat Kandili) İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gecesi Beraat gecesidir.
Aslı 'Berâettir.' Beraat sözlükte, 'bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak' demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda Resul-u Ekrem şöyle buyurmuştur:
'Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (on beşinci günü) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu? buyurur.' (İbn Mâce)
Ayrıca, Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygambere ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir.
Doğduğum gece ve yıllar sonra da babamı toprağa verdiğimiz.
Beraat Kandili meleklerin bayram gecesidir.ALLAH (CC) BU GECE YERYÜZÜNE İNER VE TÜM İNSANLARI AFFEDER.YANLIZ ALLAHA ŞİRK KOŞANLAR VE ANA BABAYA ASİ OLANLAR HARİÇ
Berat....
istememizin istendiği gece...
Şaban-ı şerif'in on beşinci Berat gecesinde, o sene cereyan edecek bütün hâdiseler Levh-i mahfuz'dan dünya semâsına indirilip, vazifeli meleklere teslim ediliyor.
Şöyle ki; kâtip melekler bu geceden gelecek senenin aynı gecesine kadar olacak hâdiseleri birer birer defterlere yazarlar. Kimlerin zengin veya fakir, aziz veya zelil olacakları, başa gelecek ibtilâlar, rızıklar, ölümler, doğumlar, hülâsa bütün işler ilm-i ilâhiden topluca meleklere yazdırılır ve hükme bağlanır. Kadir gecesinde ise vazifeli meleklere teslim edilir.
Rızıkların dağıtımı ile ilgili defter Mikâil Aleyhisselâm'a, amellerle ilgili defter İsrâfil Aleyhisselâm'a, zelzelelerle harplere ait olan nüsha Cebrâil Aleyhisselâm'a, musibetlere ve ecellere ait olan ise Azrâil Aleyhisselâm'a tevdi olunur. Böylece her müvekkil melek vazifesini bilmiş oluyor.
Bu mevzuda İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri'nden bir rivayette Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
'Hazret-i Allah Şaban ayının yarısı gecesinde, olacak şeylerin hükümlerini verir. Kadir gecesinde ise onları vazifeli meleklere teslim eder.'
Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:
'Şaban-ı şerif ayının yarısı gecesi olunca, onu ibadetle geçirin, gününde de oruç tutun.
Zirâ Hakk Celle ve Alâ Hazretleri o gece güneşin batmasından itibaren dünya semâsına rahmetiyle tecellî edip, buyurur ki:
'Yok mu benden mağfiret dileyen, onu affedeyim! Yok mu rızık isteyen, onu rızıklandırayım! Bir musibete uğrayan yok mu, onu kederden kurtarayım! Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen! '
Bu ilâhî sesleniş sabaha kadar devam eder.' (Tirmizî)