AŞK....KARA BİR GECE DE KARA BİR TAŞIN ALTINDAKİ KARA KARINCANIN KARA KANATLARI ALTINA KARA CAN GİZLEYEN O SICAKLIĞI DUYMAKTIR.......... GİZLİ BİR SAKLAMBAÇ? ? ?
Milli Kültürümüzün, inançlarımıza sımsıkı bağlı oluşumunu O'na borçluyuz. Ahmet Yesevi, tarihteki adıyla Türklerin Piri'dir. Milletimizin en önemli öğretmenidir. Milliyetimizi yoğuran insandır. Geçmişimizin aydınlığı Ahmet Yesevi'dir. Geleceğimizin kökleri ise geçmişimizin içindedir. Ahmet Yesevi, binlerce yıllık Türk Töresi'nin verdiği doğru ölçülerle de donanmış bir kişi olarak; İslamı doğru anlamış ve dosdoğru anlatmıştır. Milliyetin temeli 'dil' ve 'din' ise, biz dilimizin edebi hayatiyetini ve Müslüman oluşumuzu ve hatta Müslümanlık anlayışımızı geniş ölçüde Ahmet Yesevi'ye borçluyuz.
Türklerin İslam Dinini kabul etmelerinden sonra, daha önceki sahifelerde ana hatları kısaca anlatılan Oğuz Kağan Destanı yeni baştan ve tamamen İslami akideler ve motifler üzerine işlenmiştir. Gerek öz gerekse muhteva bakımından, her iki rivayet arasında büyük farklar bulunmamaktadır. İslami akidelere göre yeniden düzenlenen bu ikinci destan, birincisinden sonra geçen zamanın bir kısım hadiselerini de işlediği ve Oğuz' un doğumundan öncesine bir başlangıç tesbid ettiği için ilgi çekici bir hüviyete bürünmüştür. Bu rivayetde, yeni bir dine ve bu dinin kültürünün tesirine giren bir milletin, daha önceki yaşayış tarzından, duyuş ve düşünüş sisteminden ayrılmamasını, büsbütün kopmak istememesi veya kopamaması açıkça belli olmakta ve o günlerini yeni düşünüş sisteMine göre ayarlamak isteyişi görülmektedir. Nitekim, bu rivayetde milletin, kendini Türk adıyla Hazreti Nuh' un oğullarından Yafes' e bağlayışı, İslami düşüncenin peygamberler mankıbesinde kendisine bir yer bulma çabasıdır.
Oğuz Kağan Destanının İslami rivayeti on üçüncü yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Bu yüzyıl tarihçilerinden Moğol Tarihçisi reşiddeddin Cami üt-Teva-rih adlı eserinden Fars diliyle; Ebul Gazi Bahadır Han ise, şecer-i Terakime adlı eserinden Türkçe olarak destanı kaydetmiştir.
Destan
Peygamberlerden Hazreti Nuh' un oğlu Yafes' in Türk adında bir oğlu vardır. Türk Milletinin ceddi bu zattır.
Babası Yafes ölünce Türk, Isık Göl çevresinde yerleşir, ilk çadırı yapar ve Türkler ondan ve onun çocuklarından türer.
Fakat Türkler önceleri hak dinini bilmezler, puta tapmaktadırlar; Hak dininden çıkmış, sapıtmışlardır. Kara Han Türklere hakan olduğu çağda ise büsbütün azıtmışlar ve toptan kafir olmuşlardır.
Hal böyle iken Kara Hanın bir oğlu olur; aydan da güneşten de güzeldir. üç gün üç gece ana sütü emmez. üç gün üç gece anasının düşüne girer. Düşlerinde anasına:
-Hak dinine gir; Hak dinine girmezsen ben senin sütünü emmem, der.
Oğul bu, anası oğluna dayanamaz, müslüman olur. Kimseye de bir şey söylemez, müslüman olduğunu sezdirmez.
Kara Han, oğlu bir yaşına basınca, o zamanki Türk adeti üzere, bütün ülkeye haber salıp, şölenler verir. şölende bir ara:
-Beyler ve şölen halkı düşünüp bir ad ararken çocuk dike gelir:
-Benim adım Oğuz' dur! .. diye bağırır. Herkes şaşırır.
Oğuz' un kendi kendine verdiği adı herkes kabul eder.
-Bundan daha güzeli olmazdı, derler.
Oğuz' un falına bakılır, çok uzun ömürlü olacağı, şanlar şerefler kazanacağı anlaşılır. şölen biter, herkes evine, yurduna, yuvasına dağılacağı sırada çocuk Oğuz:
-Allah! .. diye bağırır.
Duyanların hepsi şaşırır, çocuğun ne dediğini anlamazlar. çocuğun konuştuğu dili bilemezler.
Oğuz büyür. Evlenecek çağa geldiğinde babası Kara Han, oğluna, kendi küçük kardeşinin kızı özhan' ı almak ister. Oğuz da buna razıdır ama, amcasının kızını bir köşeye çekip, eğer dinini kabul ederse kendisiyle evlenebileceğini aksi halde evlenmeyeceğini söyler. Oğuz' un amcasının kızı özhan teklifi kabul etmez. Oğuz da onunla evlenmez, ondan ayrı yaşar.
Bir gün ava çıkar. Dönerken bir su kenarında en küçük amcası olan Gürhan' ın kızını görür, kızı sever, kanı kaynar. Onu da bir kçşeye çekip ve Hak dinini kabul etmesini Ulu Tanrıya iman eylemesini ister; dediklerini yaparsa kendisiyle evleneceğini de söyler. Kız:
-Senin yolun köötü yol değildir, kabul ediyorum; deyince Oğuz dönüp babasına gelir ve en küçük amcası Gürhan' ın kızıyla evlenmek istediğini anlatır. Büyük bir şölen sonunda evlenirler. Oğuz, karısını pek çok sever.
Ama bir gün Oğuz' un müslüman olduğu, doğarken müslüman doğduğu anlaşılır. Oğuz' un avda olduğu bir gün, babsı Kara Han, ülkesinin bütün ileri gelenlerini çağırıp meşveret kurar. Durumu anlatır. Herkes hiddetlenir ve kimse bu işi kabul etmez. Sonunda, Oğuz' un ardından adam gönderip o avda iken öldürtmeğe karar verilir. Fakat karısı kararı öğrenmiştir. Oğuz' u çok seven bir yiğidi haberci salar ve Oğuz' u durumundan haberdar eder.
Haberi olan oğuz, kendisine sadık kalan ve onu sevenleri etrafına toplar. Babasının üstüne yürür. Savaş olur. Oğuz galip gelir. Bu sırada nereden geldiği bilinmeyen bir ok Kara Han' ın yüreğine saplanır ve onu öldürür. Kara Han' ın ölümü üzerine de Oğuz, Han olur. Milletini Hak dinine davet eder, kabul edenler ülkede kalır, kabul etmeyenler ülkeden sürülür. Birliği kurar. Herkesi kendi bayrağının çevresinde toplar. çürçitlerin üstüne yürür. çok kanlı savaşlar olur. Sonunda taşınamayacak kadar ganimet elde edilir. Ordunun içinde Kanglı adında biri çıkıp Oğuz onun adını ondan gelen soya verir.
Savaşlar birbirini kovalar; savaşlar ulaşmak için yollar, dağlar, akar sular geçilir. Bu esnada ortaya çıkan her zorluğu akıllı bir kişi ortadan kaldırır ve duruma göre ad verilir, bu adlardan yeni soylar başlar.
Sonunda Oğuz Moğollarla savaşıp onlara da Hak dinini kabul ettirir. Daha bir çok ülkeler fethettikten sonra öz yurduna döner, yaşlı danışmanı Irkıl Ata' nın tavsiyesine uyarak, zaferlerinden dolayı Tanruya şükretmek için sayısız hayırlar yapar,ülkeleri imar edip şenlendirir, bağışlarda bulunur. 116 yıl hakanlık yapar. Sonunda Kurultayı toplayıp oğullarına nasihatlarda bulunur ve ülkesini altı oğlu arasında paylaştırır. Ondan sonra da ruhunu teslim eder.
EVET ÇİRKİN ADAMLAR GENÇLİĞİMİ ÇALDINIZ...
UYKUMU SORGULAYIP DÜŞLERİMİ ASTINIZ...
KARANLIK DUVARLARI ÜZERİME ÖRDÜNÜZ...
PSİKOPAT GECELERE RUHUMU DÖVDÜRDÜNÜZ....
Gizli sevda
Gönülden geçenler dile gelmiyor
Seni seviyorum diyemedim ki...
Kısmet uzanmadan ele gelmiyor,
Seni seviyorum diyemedim ki...
Utancım kördüğüm oldu dilimde
Mahvolan ömrümden ne var elimde
Kaç kere demeye niyetlendim de
Seni seviyorum diyemedim ki...
Faydasız sevgilim gayrı ne dense,
Ah! kaçan fırsatlar bir geri gelse
Dillerim tutuldu sanki, nedense,
Seni seviyorum diyemedim ki...
Delimiydim dostlar, bilmem ki neydim
Çevre şartlarına başımı eğdim
Çok şey değişirdi, diyebilseydim,
Seni seviyorum diyemedim ki...
Talibin oldukça fikrime sordum
Demek ki sevdamı hissedemiyordum
Sanki bir bakışta söyle diyordun
Seni seviyorum diyemedim ki...
Ne kadar uygunduk birbirimize
Titriyordum gelir gelmez gözgöze
Hayatiyim kaç kez başladım söze
Seni seviyorum diyemedim ki...
Hayati Vasfi Taşyürek
AŞK....KARA BİR GECE DE KARA BİR TAŞIN ALTINDAKİ KARA KARINCANIN KARA KANATLARI ALTINA KARA CAN GİZLEYEN O SICAKLIĞI DUYMAKTIR.......... GİZLİ BİR SAKLAMBAÇ? ? ?
ÖLÜM KAVUŞMAKTIR SEVGİLİYE.......
VAY ANAM VAY....YEMİŞİN AYVAYI O ZAMAN....
İLK ÜLKÜ ŞEHİDİMİZ....
Milliyetimizi Borçlu Olduğumuz İnsan
Hoca Ahmet Yesevi, Ortaasya'dan Balkanlara Türklüğümüzü Müslümanlığımızı borçlu olduğumuz büyük veli...
Dilimizin gelişmesini, zenginleşmesini O'na borçluyuz.
Dinimizin doğru yorumunu O'na borçluyuz.
Milli Kültürümüzün, inançlarımıza sımsıkı bağlı oluşumunu O'na borçluyuz.
Ahmet Yesevi, tarihteki adıyla Türklerin Piri'dir. Milletimizin en önemli öğretmenidir. Milliyetimizi yoğuran insandır. Geçmişimizin aydınlığı Ahmet Yesevi'dir. Geleceğimizin kökleri ise geçmişimizin içindedir. Ahmet Yesevi, binlerce yıllık Türk Töresi'nin verdiği doğru ölçülerle de donanmış bir kişi olarak; İslamı doğru anlamış ve dosdoğru anlatmıştır. Milliyetin temeli 'dil' ve 'din' ise, biz dilimizin edebi hayatiyetini ve Müslüman oluşumuzu ve hatta Müslümanlık anlayışımızı geniş ölçüde Ahmet Yesevi'ye borçluyuz.
OğUZ KAğAN DESTANI (İslami)
Destan Hakkında Bilgi
Türklerin İslam Dinini kabul etmelerinden sonra, daha önceki sahifelerde ana hatları kısaca anlatılan Oğuz Kağan Destanı yeni baştan ve tamamen İslami akideler ve motifler üzerine işlenmiştir. Gerek öz gerekse muhteva bakımından, her iki rivayet arasında büyük farklar bulunmamaktadır. İslami akidelere göre yeniden düzenlenen bu ikinci destan, birincisinden sonra geçen zamanın bir kısım hadiselerini de işlediği ve Oğuz' un doğumundan öncesine bir başlangıç tesbid ettiği için ilgi çekici bir hüviyete bürünmüştür. Bu rivayetde, yeni bir dine ve bu dinin kültürünün tesirine giren bir milletin, daha önceki yaşayış tarzından, duyuş ve düşünüş sisteminden ayrılmamasını, büsbütün kopmak istememesi veya kopamaması açıkça belli olmakta ve o günlerini yeni düşünüş sisteMine göre ayarlamak isteyişi görülmektedir. Nitekim, bu rivayetde milletin, kendini Türk adıyla Hazreti Nuh' un oğullarından Yafes' e bağlayışı, İslami düşüncenin peygamberler mankıbesinde kendisine bir yer bulma çabasıdır.
Oğuz Kağan Destanının İslami rivayeti on üçüncü yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Bu yüzyıl tarihçilerinden Moğol Tarihçisi reşiddeddin Cami üt-Teva-rih adlı eserinden Fars diliyle; Ebul Gazi Bahadır Han ise, şecer-i Terakime adlı eserinden Türkçe olarak destanı kaydetmiştir.
Destan
Peygamberlerden Hazreti Nuh' un oğlu Yafes' in Türk adında bir oğlu vardır. Türk Milletinin ceddi bu zattır.
Babası Yafes ölünce Türk, Isık Göl çevresinde yerleşir, ilk çadırı yapar ve Türkler ondan ve onun çocuklarından türer.
Fakat Türkler önceleri hak dinini bilmezler, puta tapmaktadırlar; Hak dininden çıkmış, sapıtmışlardır. Kara Han Türklere hakan olduğu çağda ise büsbütün azıtmışlar ve toptan kafir olmuşlardır.
Hal böyle iken Kara Hanın bir oğlu olur; aydan da güneşten de güzeldir. üç gün üç gece ana sütü emmez. üç gün üç gece anasının düşüne girer. Düşlerinde anasına:
-Hak dinine gir; Hak dinine girmezsen ben senin sütünü emmem, der.
Oğul bu, anası oğluna dayanamaz, müslüman olur. Kimseye de bir şey söylemez, müslüman olduğunu sezdirmez.
Kara Han, oğlu bir yaşına basınca, o zamanki Türk adeti üzere, bütün ülkeye haber salıp, şölenler verir. şölende bir ara:
-Beyler ve şölen halkı düşünüp bir ad ararken çocuk dike gelir:
-Benim adım Oğuz' dur! .. diye bağırır. Herkes şaşırır.
Oğuz' un kendi kendine verdiği adı herkes kabul eder.
-Bundan daha güzeli olmazdı, derler.
Oğuz' un falına bakılır, çok uzun ömürlü olacağı, şanlar şerefler kazanacağı anlaşılır. şölen biter, herkes evine, yurduna, yuvasına dağılacağı sırada çocuk Oğuz:
-Allah! .. diye bağırır.
Duyanların hepsi şaşırır, çocuğun ne dediğini anlamazlar. çocuğun konuştuğu dili bilemezler.
Oğuz büyür. Evlenecek çağa geldiğinde babası Kara Han, oğluna, kendi küçük kardeşinin kızı özhan' ı almak ister. Oğuz da buna razıdır ama, amcasının kızını bir köşeye çekip, eğer dinini kabul ederse kendisiyle evlenebileceğini aksi halde evlenmeyeceğini söyler. Oğuz' un amcasının kızı özhan teklifi kabul etmez. Oğuz da onunla evlenmez, ondan ayrı yaşar.
Bir gün ava çıkar. Dönerken bir su kenarında en küçük amcası olan Gürhan' ın kızını görür, kızı sever, kanı kaynar. Onu da bir kçşeye çekip ve Hak dinini kabul etmesini Ulu Tanrıya iman eylemesini ister; dediklerini yaparsa kendisiyle evleneceğini de söyler. Kız:
-Senin yolun köötü yol değildir, kabul ediyorum; deyince Oğuz dönüp babasına gelir ve en küçük amcası Gürhan' ın kızıyla evlenmek istediğini anlatır. Büyük bir şölen sonunda evlenirler. Oğuz, karısını pek çok sever.
Ama bir gün Oğuz' un müslüman olduğu, doğarken müslüman doğduğu anlaşılır. Oğuz' un avda olduğu bir gün, babsı Kara Han, ülkesinin bütün ileri gelenlerini çağırıp meşveret kurar. Durumu anlatır. Herkes hiddetlenir ve kimse bu işi kabul etmez. Sonunda, Oğuz' un ardından adam gönderip o avda iken öldürtmeğe karar verilir. Fakat karısı kararı öğrenmiştir. Oğuz' u çok seven bir yiğidi haberci salar ve Oğuz' u durumundan haberdar eder.
Haberi olan oğuz, kendisine sadık kalan ve onu sevenleri etrafına toplar. Babasının üstüne yürür. Savaş olur. Oğuz galip gelir. Bu sırada nereden geldiği bilinmeyen bir ok Kara Han' ın yüreğine saplanır ve onu öldürür. Kara Han' ın ölümü üzerine de Oğuz, Han olur. Milletini Hak dinine davet eder, kabul edenler ülkede kalır, kabul etmeyenler ülkeden sürülür. Birliği kurar. Herkesi kendi bayrağının çevresinde toplar. çürçitlerin üstüne yürür. çok kanlı savaşlar olur. Sonunda taşınamayacak kadar ganimet elde edilir. Ordunun içinde Kanglı adında biri çıkıp Oğuz onun adını ondan gelen soya verir.
Savaşlar birbirini kovalar; savaşlar ulaşmak için yollar, dağlar, akar sular geçilir. Bu esnada ortaya çıkan her zorluğu akıllı bir kişi ortadan kaldırır ve duruma göre ad verilir, bu adlardan yeni soylar başlar.
Sonunda Oğuz Moğollarla savaşıp onlara da Hak dinini kabul ettirir. Daha bir çok ülkeler fethettikten sonra öz yurduna döner, yaşlı danışmanı Irkıl Ata' nın tavsiyesine uyarak, zaferlerinden dolayı Tanruya şükretmek için sayısız hayırlar yapar,ülkeleri imar edip şenlendirir, bağışlarda bulunur. 116 yıl hakanlık yapar. Sonunda Kurultayı toplayıp oğullarına nasihatlarda bulunur ve ülkesini altı oğlu arasında paylaştırır. Ondan sonra da ruhunu teslim eder.
KAYNAK:Türk Destanları-M.Necati Sepetçioğlu
Ergenekon� dan çıktık biz
Demir dağları yaktık biz
Orta Asya� dan göç edip
Batı� ya doğruya aktık biz
Satuk bağra han ile
Allaha kulluğu seçtik
Nizami âlem yolunda
Dört bir yana akın ettik biz
Malazgirt� te Alparslan
Seferde yavuz olduk
Haçlılara Kılıçaslan
Düşman başına gürz olduk
Biz fatihin ordusuyuz
Bizler Ulubatlı hasan
Denizlerde Barbaros� uz
Biziz tarih yazan
Kuva-i milli olduk
Başkumandan başımızda
Kurtuluş için savaştık
Genç ihtiyar yaşımızda
Antep, Maraş, Urfa� da
Çanakkale Galiçya� da
Yüz binlerce şehit verdik
Biz bu vatanın uğrunda
Kızıl rüzgar bu vatana
Esmesin diye set olduk
Can koyduk meydanlara
Hainleri durdurduk
Gün ola harman ola
Derdimize derman ola
Bizler hazırız her zaman
Başkandan ferman ola
Alperenleriz alperenleriz
Biz bu vatan için can verenleri
Baş koymuşum Türkiyemin yoluna
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm TÜRKİYEM
Sevdalıyım yangın yeri bu sinem
Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem
Pınarlardan su doldurur Eminem
Mavi boncuk takışına olurum TÜRKİYEM
Düğünüm, derneğim, halayım, barım,
Toprağım, ekmeğim, namusum, arım
Kilimlerde çizgi çizgi efkarım,
Heybelerin nakışına ölürüm TÜRKİYEM