Kimse titretemedi Hunlar kadar Roma’yı Roma ki Akdeniz’i bir iç göl yapmış Üç kıtaya hakim İleri karakolları Tuna’dan Ren ve Fırat’a Oradan Sahra ve Lud Havzasına ulaşan Bir dünya emperyali
Hiçbir kuvvet korkutamadı Hunlar kadar Roma’yı Hunlarla ittifakı reddeden Gotlar Trakya- İtalya’ya Vizigotlar Güney Fransa’ya Vandallar Kuzeybatı Afrika’ya sürüldü Zenci köle ticaretini Roma’nın Ekonomik öğesi yaparak Roma’ya boyun büktüler
Uranus oğullarını Olympos’a gömmeyi başaran İsa Bu yabanıl kavimleri de Kanatlarının altına almayı başaralı İki yüz yıl olmuştu Pagan Greko - Latin uygarlığı Hıristiyanlaşalı Ve İsa asılıp Konsül Hıristiyanlığı resmi din ilan edeli beri
Roma İsa’yı asıp Sosyal ve kültürel ihtişamını koruyacağını düşünmüştü Oysa İsa’nın gölgesiyle acze düşmüştü
Hunlarla Cermenler aynı amaçla birleşince Atilla’nın amcası Ruga Kuzey Avrupa’da bir tehdit odağı olmuştu
Başbuğ Ruga Orta Asya’dan getirdiği Töre ve törenlere sadık kalıp Kendi kültüründen geri bir kültüre sahip Cermenleri etkisi altına aldı
Hunların giyim kuşamları Pusat ve donanımları At ve araba koşumları Romalılardan ileri düzeydeydi Örgüt yapıları da öyle
Hunların etki ve itkisiyle İlkel Cermen toplulukları Greko - Latinlere kafa tutar hale geldi
Ruga Hunları ve Cermenleri aynı bayrak altında toplayıp Görevi tamamlanınca göğe uçtu Atilla’nın eli amcasının kanına bulaştı.
Atilla’nın babası Muncuk sağ olmasa da Cermen anası Yula Abisi Bleda’ya ve Atilla’yı Analık görevini yapıp Hun törelerinde İyi bir bahadır olarak yetiştirdi
Bleda çok genç ve gözü pekti Batı Roma’ya akınlar düzenledi Hun ve Cermen silahlı Güçlerini yeniledi Ardından geniş bir coğrafya üzerinde Hiçbir muhalif odak bırakmadı Uyruğundaki halkalara Dirlik ve düzenlik güvencesi verdi Hun ve Cermen ittifakı Öç ve yağma üzerine kurdu Doğu ve Batı Roma İmparatorluğun alternatifi oldu Greko - Latin uygarlığı step uygarlığının atları altında ezildi
Atilla’nın karısı Albız boş durmadı Atilla’nın içine şer tohumları ekildi “İki kılıç bir kına sığmaz! ” Diye fısıldadı Atilla aldırmadı “Dünya iki başbuğa dardır” Diye mırıldandı Atilla umursamadı “Senin akıbetini Bleda tayin edecek! ” Diye bağırdı “Bleda mı? Olmazdı Olamazdı Niçin olamasındı? Olur olurdu elbet”
Atilla’nın kardeş sevgisiyle yanan kalbi Birden öfkeyle kabardı Hınçla bilendi Sağ kolu Arpad’ı yanına çağırdı Bleda’nın kesilmiş saçı iki hafta sonra Atilla’nın tolgasına sorguç oldu
Diriyken esirgediği kutluğ * değeri başının üstünde tuttu Kendisine katil gözüyle bakanlara “Yeter! ” Diyordu Çığlık gibi yırtıcı sesiyle “Saygısızlık etmeyin Belada benim öz karındaşım Ağabeyimdi Alplik nedir o öğretti bana Kendisini öldürtmem gerektiğini de”
Sonra sırtını bir ağaca dayayıp Uzak bir Sungura ** bakıyormuşçasına Gözlerini kısıp ihanetini ve sebeplerini anlatıyordu Ve sonucu şöyle bağlıyordu “Ağabeyim Bleda’nın malum akıbeti Mevcut koşulların ve doğa yasalarının bir gereğiydi Gerçekte o ölmedi ruhen benim içimde Gücünü bana bahşetti Ondan önce saftım Gözüm açıldı Bleda’nın uçmağa varışından itibaren Uslamlama gücüm arttı”
Tolgasıyla kılıcıyla Çıkık elmacık kemikleri Sakal bırakmış yüzü Kısa boyuyla Bir at çobanına benziyordu
Ne Bayındır Han kadar ihtişamlı Ne Oğuz Kağan gibi bilge Yarı Cermen yarı Hun Sürekli tetikte sürekli dikkatli Bir at çobanı
Kısık çekik gözleri bir step ejderi gibi Kızıl diliyle tıslayarak gülüyordu “Ben Roma İmparatorluğunun baş belasıyım Mağdur ve mazlum halkların öç mızrağı” Tepeden tırnağa insanı titreten bir sesi vardı
Burhan-haldun dağının alnacında ulayarak Yedi düele seyrü sefer eden Cengiz Han’dan el aldı Seyr ü sefer eyleyip Köle ticaretinden büyük gelir sağlayan Burgondları kılınçtan geçirdi Viking ve Saksonları hükümranlık alanlarından kovdu
Kuzey Avrupayı tümden ele geçirdi Kendini kağan ilan edip Şaman kahinlerinin elinden taç giydi
Balkanlara Hunlardan önce gelen Hıristiyanlaşan Türk kabilelerine Romalılarla Hunlar arasında ezilmesinler diye Özel önlemler aldı
Tebaasındaki karındaşlarına Talan ve yağma ganimetlerini eşit paylaştırdı
Ne var ki kağanlığına bağlı Kahinler Kurulu Yeterli bilgi ve bilgeliğe sahip değildi Step törelerinin temelindeki adalet anlayışı Onlar elinde dehşet kan ve gözyaşına döndü En büyük müttefiki Cermenler akıl almaz Tüyler ürpertici cezalar aldı Tarihe acımasız bir hükümdar olarak geçti
Oysa aşk ve adalet anlayışını Bu ilkel insanlara aşıladığını sanıyor Kendi suretine bürünmüş korkunun Kol gezdiğini fark etmiyordu O büyük ideallerin ve Tanrısal aşkların adamıydı Tek amacı yeryüzünü bir Hun cenneti yapmaktı Bu kutluğ ideali uğruna kelleyi koltuğa almış Gerçek bir step bilgesiydi
Atilla bu idealle durmuyor Yeni seyrü seferler düzenliyordu Doğu Romalılar “Atilla Kontantinopolis’e geliyor! ” Diye Trakya bölgesini olduğu gibi step atlılarına terk ettiler Ve Marmara bölgesine çekildiler
Atilla Kontantinopolis’e girmedi Meriç Havzasında durdu Marianopolis’le Serdice dahil Yetmişten fazla kent zapt edildi Şimdilik bu yeter dedi Zamanın sarkacı gidip gelirken Öç duygusu Doğu Romalıların İmparator naibi Krysaphios’un Atilla’ya kininiyle birleşince
Krysaphios kağanın başını Onun sağ kolu Edekon’dan istedi Ona bir servet teklif etti Edekon Krysaphios’un teklifini kabul etti Ve hemen yola koyuldu Atilla’yı katletmek şöyle dursun Krysaphios’un girişimini Atilla’ya bizzat kendi anlattı
Atilla Krysaphios’un başını istedi Krysaphios Hunları hiç tanımamasının Bedelini canıyla ödedi Çünkü, elçi Edekon’un indinde Atilla Gök Tanrı’nın bir suretiydi İstese de ona ihanet edemezdi
Kaldı ki Atilla’nın erkanı Atilla’dan daha iyi koşullarda yaşamaktaydı Atilla ihtişamını tabasından esirgemezdi de Rahip Jordanes ve tarihçi Priskos Bu tuhaf gerçekliğin tanıklarıydı
Trakya’nın ilhakından ve suikast olayından Sonra Atilla kuzeye çekildi Doğu Roma – Batı Roma birleşip Atilla’ya saldırdı Atilla antlaşmalar yapıp bekle gör politikası uyguladı
Ta ki Hororian’ın sesi ta Tuna kıyılarında yankılanınca Kendisine 25 yıl önce gönderilmiş Yüzüğe dudak büken Atilla Hororian’ı kurtarmak için ant içti
İmparator Constantius’un kızı ve varisi Hororian’u İmparator ölünce İmparatoriçe Plancdia Hapse attırıp Oğlu Valentinianus’u imparator yapmıştı
Atilla Hororian’ın zindana kapatılmaması Ve karısı olması için Batı Roma ‘ya dünürcüler gönderip İmparatorluğun yarısını drahoma olarak istedi İmparatorluk reddedince bu isteğini Orleans’da Roma ve ittifakı Got ordularıyla Batı Hun silahşorları göğüs göğse çarpıştı
Kan su gibi aktı Gök Tanrı’nın Kutluğ Alpleri Şaman bahadırlarının ümit ve cesaretle yoğrulmuş step atlıları Batı Roma ordusunu dağıttı Kuzey Galya küçük krallıklar halinde parçalandı Britanya Saksonlara Güney Galya ve İspanya Vizgotlara Jura ve Alp bölgesine Burgonlar yerleşti
Step atlıları vadilerden ağır ağır Po ovasına aktılar Po ovasında salgın kasırga gibi Atilla’nın ordusuna çullanınca O görkemli Hun ordusu hızla eridi Apeninler toynak sesleri yerine Hasta askerlerin öksürüğüyle yankılandı Atilla Hıristiyanların Tanrısı’nın hışmına uğradığını Düşünüp geri döndü
İçindeki ateş bir türlü sönmüyordu Hororian’ın da Roma’nın da Gök tanrı belasını versindi
Tekrar evlenmeye karar verdi Kendisine İlek, Dengizik ve İrmek adlı üç oğul veren Albız yoktu artık
İldiko adlı bir peri kızını sevdi İldiko kimdi nereliydi kimse bilmiyordu Yedi gün şenlik ateşleri yakıldı Davullar vuruldu yedinci gün Atilla gerdeğe gencelip girdi Ecel onu nice savaştan yara almada Kurtulmuş stepleri bozkır kurdu İldiko’nun göğ gözlerinde boğuldu yok oldu Atilla ölmüş Atilla öldürülmüştü
Şaman kahinleri bu kutluğ ve bilge hanı Gömecek yer bulamadılar Tuna nehrinin kollarından birinin yatağını değiştirip Üç günlük yuğ*** töreninden sonra Kızıl otağın önünden Beğümler**** saçlarını yoldu Alpler sakalların yolup Beyler****** hançerleriyle yüzlerini çizip Kızıl ateşlerin önünde sinsin oynadılar Bu nehir yatağına gömdüler ulu hakanları Definle görevli Yund Kabilesi****** Töreleri gereği Batı Hun toprakların terk edip Atlarını bir daha dönmek üzere Anadolu’ya doğru sürdüler Atilla göğe uçup gitti Ulu bir sungurun kanadına takılıp
---------- * Kutluk: Tanrısal ve yüce değer ve bilgi ** Sungur: Şahinden küçük bir yırtıcı bir kuş *** Yuğ: Ölüm ardında yapılan tören **** Beğümler: Prensesler ***** Beyler: Prensler ****** Yund Kabilesi: Ölüm ardından tören yapan rahip kabile ----------
islami ve muhafazakar kesimin, ölen 33 vatandaşın kanı üzerinden laiklerle ve solcularla hesaplaştıkları katliam. katliamı terör örgütü pkk yapmıştır. yani yapılan açıklamalar böyledir. aşağılıkça bir eylemdir, barbarlıktır, ve sonuçta bir terör eylemidir. pkk buna benzer yüzlerce eylem gerçekleştirmiştir. fakat bu katliama siyasi hesaplaşmada ayrı bir anlam yüklenmiştir. sivas katilamı'ndan hemen sonraya denk gelmesi nedeniyle, 'sivas için kıçınızı yırttınız, bunu da kınasaıza' demektedir islami ve muhafazakar kesim. maalesef bu da ayrı bir soğuk hesaptır. katliamı yapan pkk'dır. pkk bir terör örgütüdür. sivilleri öldürmek üzere kurulmuş, sivilleri öldürerek büyümüş, dehşet saçarak gelişmiştir ve her durumda-ortamda kınanmış, terör örgütü olarak adlandırılmış, algılanmıştır. sivasta'ki 33 insanı öldüren ise halktır. bildiğimiz vatandaştır. tabii ki daha fazla kafa yorulması gereken bir durumdur, sivas katliamı. 'pkk da başbağlar katliamını yaptı. hadi bu defeterleri kapatalım, oluyor böyle şeyler' demek gerçekten vicdansızlıktır. eğer bir kentte kendi halinde yaşayan insanlar bir oteli kuşatıp içindekilerle birlikte yakıyorlarsa ve bunu kahkahalar eşliğinde izliyorlarsa, bu üzerinde düşünülmesi gereken, ciddi ciddi ele alınması gereken bir durumdur. ülkede başka bir terör örgütü de cinayetler işliyor diye geçiştirilemez. kaldı ki terör örgütü için tüm devlet seferber olmuş iken, ve bu konuda ülkede bir görüş ayrılığı bulunmaz iken, sivas katliamı sonrasında 'oteli kuşatan vatandaşlarımıza zarar gelmemiştir', 'tahrik vardı canım' açıklaması bile yapılmıştır. bu iki olayı karşı karşıya koymak ve 'hadi bunu da kınayın' demek acayipliktir. bu ülkedeki insanlar her terör eylemini resmi bir bildiriyle kınamak durumunda değildir. çünkü bu iş bir süre sonra 'şunlar eylem yaptı şu taraftan kınama gelmeli', 'bunlar eylem yaptı bu taraftan kınama gelmeli' gibi hesaplara dönüşür ve konunun özü, tartışılması gereken asıl nokta iyice flulaşır.
(nazmiye demirel, 08.12.2003 12:41) #3661824)
NOT: bu bilgiler (http://sozluk.sourtimes.org) dan alinmistir, daha fazla bilgi icin asagidaki link,i kullanabilirsiniz!
kuvayi milliye ve müdafai hukuk adlı derneklerle resmileşen, derin devletin içinden çıktığı öne sürülen, kurtuluş savaşı yıllarında yaşıyomuş gibi ittihat ve terakkiciliğe soyunan, içinde askerinden istihbaratçısına bugüne kadar türkiye' de yapılan suikast girişimlerinin, yıllardır aydınlanmayı bekleyen olayların hepsinde adı geçen kişilerden oluşan anasının karnından apar topar dünyaya gelen nur topu gibi yeni terör örgütüdür.
dünden beri meydana gelen gelişmeler bu örgütün susurluktan beri varolduğunu ispatlıyo. susurluk kazasının tarihi 1996, 2008' e kadar hiç mi kimse bilmiyodu bu gözaltına alınan 33 ismi?
örgütün içinde emekli albayların tuğgenerallerin olması da ayrıca tüyler ürpertici.
laik türkiye' yi ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak adı altında bir dönemin ittihatçıları gibi ülke için tehdit unsuru oluşturduğuna karar verdikleri insanları öldüren bu örgüt, türkiye cumhuriyeti' nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğini ezerek hareket etmiştir.
aslında en önemlisi gerçek hedeflerinin bazı değerleri korumak olduğuna inanabilseydim, öfkem bi parça dinerdi belki ama apaçık ortada ki bu insanları asıl amacı dizginlerin milletin iradesinden çıkarılarak bürokratik elit tabakasının eline geçmesini sağlamakmış.
biz de onlara yardım ettik. onlar avrupa birliğine girmek istemiyolar, çünkü o zaman demokrasi lafta kalmayıp yaptırımları olan bir ilke haline gelecek. dolayısıyla onların bu demokratik elit tabakayla yönetilen ülke hayalleri suya düşecek. biz de avrupa birliğine girmek istemiyoruz, çünkü emperyalizme ve kültür yozlaşmasına karşıyız. öyle mi? böyle mi koruyacaklar kültürümüzü? bu insanlar kürt-türk, alevi-sünni çatışmasının bir an bile dinmesini istemediler, biz yine yardım ettik onlara.
#2885319 (asmin, 23.01.2008 18:37) -----
NOT: bu yazi uludag sözlük com,dan alintidir! ! ! ilgi duyanlar asagidaki linkle görebilirler...
Adolf Hitler öldü! lakin; duygulari ve düsünceleri yasiyor! dokuz (9) TÜRK,ü acimadan yakan bir Alman toplumu var. bu toplum su an dünyanin en Barbar milletleri arasinda ilk siradalar...
Çoğumuz acıdan ve yaşamın gerçeklerinden kaçış yolu olarak şu veya bu zaman ölümü düşünmüşüzdür. Kontrolü kaybettiğimizi veya kontrolden vazgeçtiğimizi hissettiğimiz (depresyon) zaman ölmek isteriz.
Bazen kızdığımız insanları cezalandırmak veya başkalarına acı vermek (intikam) için ölmek isteriz. Bazen olumsuz duyguların altında ezilir, ümidimizi kaybederiz. Bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolunu bulamaz, tek kurtuluşun ölüm olduğunu düşünürüz. Ölümü istemek cesaretsizliğin son aşamasıdır. Kendini sevmenin tam tersidir.
Bazen ölüm en kolay çözüm olarak görünür. Eğer böyle hissediyorsanız, büyük olasılıkla en kolay çözümdür. En kolay yolu seçmek cesaret gerektirmez. Cesaret, nedenini anlamasanız da, istemeseniz de en zor yolu seçip, takip etmektir. Kahramanın görevi ıstırabı, acıyı değiştiremeyeceğini kabul edip, yapabileceğinin en iyisini yapmaktır.
Ölmek istemek genellikle denetimimizde olmayan bir şeyi kontrol etmek istemekten kaynaklanır. Yaşamımızın amacını ve niçin burada olduğumuzu bilmiyoruz. Hayatımızın diğer insanlara etkisini, diğerleriyle etkileşimini ve tablonun bütününü algılayamıyoruz. Zamanından önce ölmek kestirmeden gitmektir ve kestirmeden gitmeye kalkınca genellikle yolumuzu kaybeder, gideceğimiz yere daha uzun sürede varırız. İntihar en tehlikeli kumar olabilir çünkü bir sonraki adımın ne olduğunu bilmiyoruz.
Ölüm bir son, ama acaba acının sonu mu? Gittiğimiz yere giderken çözümlenmemiş sorunlarımızı da kendimizle birlikte götürürüz. Benzer şekilde kendi ölümümüze karar verince de olumsuzluğu ve acıyı beraberimizde götürüyor olabiliriz.
Ölmek istemek ve yaşamın enerjisini ölüme odaklamak gücümüz ve kontrolümüz dışındaki şeylere hükmetme yanılgısını üretir. Hayallerin bizi yaşamdan uzaklaştırdığını biliyoruz. Yaşamdan kaçış olarak ölümü istemek, dışsal şeylere odaklanmasının bir başka yoludur.
Ölüm yaşamın doğal sürecinin bir parçasıdır ve bu anlamda ölüme hazırlanmak yaşamı bugün sonuna kadar değerlendirmek anlamına gelir. Bazı açılardan yaşamın tümü ölümün provası olarak düşünülebilir. Sevgi, cesaret ve gelişim dolu iyi bir yaşamımız olursa, ölüm gelince kabullenmek hiç de zor bir karar olmaz. Gerçekte bu karar hiçbir şekilde bizim kararımız değildir.
Paradoks şudur ki hayatı ne kadar dolu dolu yaşarsak, ne kadar kahraman olmaya çabalarsak, ölümden o kadar az korkarız. Yaşarken güçlü ve cesur olan, ölürkende güçlü ve cesur olur. Şimdi yaşamımızdaki acıları kabul edersek, gelecekte olacakları da kabule hazırlanmış oluruz. Hayattaki amacımızı bilemeyeceğimize göre, neden tüm olasılıklara hazırlıklı olmayalım?
Tüm cesaretinizi kaybettiyseniz ve en kolay yolu seçmeyi düşünüyorsanız, sizi yüreklendirecek şeyler bulmaya çalışın. Cesaret oralarda bir yerde ve siz, sizin için en iyi noktada ölmeyi hak ediyorsunuz. Bunu ançak kontrol hayalini bırakırsanız yapabilirsiniz.
Gerçek cesaret emin olmadan, korkarak ve bütünü kavrayamadan, yapmak, yaşamak, herşeyi denemektir. Kahramanlara özgü bir görevle-yaşamınızla-karşı karşıyasınız ve yaşamınız süresince size eşlik edecek tek kişi için, kendiniz için bir kahraman olabilirsiniz.
* * *
Ölüm/üm(Tasvir)
Ansizin bir sey oldu bana. issiz bir sessizlik oldu. gözlerim kapali sanki. hareket etmiyorum. konusmuyorum. suskunum. zifiri bir karanlik alabildigine. zindan karasindan daha kara. katran rengi mi desem? tarifsiz bir karanlik...
Nasilda hemen duyuldu? ...(!) örtülmüs üstüme beyaz bir kefen. mor güllerin o tatli rengini almis dudaklarim, suskun. tenim sanki gecelerdeki ay gibi! Akisleniyor evrenin sevgilisi cobanyildizi,nin muhtesem rengi her yerimde! ve herkes agliyor bana,basimda. öyle an ki o an... sanki figanlar her makamda besteleniyor deste deste hüzün kederli yüzlerde. kötülüklerim unutulmus o an, herkes iyiliklerimden bahsediyor. bütün gözler oluk oluk akiyor... 'oysa ben aglamaya utanirdim! ' simdi bana agliyor bu millet. aglama demek istiyorum,diyemiyorum... ...yikaniyorum ...el üstündeyim yaratildigim mis gibi topragin icindeyim. üstümde cayir,cimen ve otlar! gelecek icin gidenlerdenim simdi! ...
Yakup Icik
'Dünya,ya geldiginiz gün bir yandan yasamaya bir yandan,da ölmeye baslarsiniz'...(MONTAIGNE)
...öyle yada böyle sükut icinde bekleyecegim seni ölüm!
Yapımcı ve Yönetmen Osman Sınav,a sonsuz sevgi ve saygilarimla...
Kimse titretemedi Hunlar kadar Roma’yı
Roma ki Akdeniz’i bir iç göl yapmış
Üç kıtaya hakim
İleri karakolları
Tuna’dan Ren ve Fırat’a
Oradan Sahra ve Lud Havzasına ulaşan
Bir dünya emperyali
Hiçbir kuvvet korkutamadı Hunlar kadar Roma’yı
Hunlarla ittifakı reddeden
Gotlar Trakya- İtalya’ya
Vizigotlar Güney Fransa’ya
Vandallar Kuzeybatı Afrika’ya sürüldü
Zenci köle ticaretini Roma’nın
Ekonomik öğesi yaparak
Roma’ya boyun büktüler
Uranus oğullarını Olympos’a gömmeyi başaran İsa
Bu yabanıl kavimleri de
Kanatlarının altına almayı başaralı
İki yüz yıl olmuştu
Pagan Greko - Latin uygarlığı Hıristiyanlaşalı
Ve İsa asılıp Konsül Hıristiyanlığı resmi din ilan edeli beri
Roma İsa’yı asıp
Sosyal ve kültürel ihtişamını koruyacağını düşünmüştü
Oysa İsa’nın gölgesiyle acze düşmüştü
Hunlarla Cermenler aynı amaçla birleşince
Atilla’nın amcası Ruga
Kuzey Avrupa’da bir tehdit odağı olmuştu
Başbuğ Ruga Orta Asya’dan getirdiği
Töre ve törenlere sadık kalıp
Kendi kültüründen geri bir kültüre sahip
Cermenleri etkisi altına aldı
Hunların giyim kuşamları
Pusat ve donanımları
At ve araba koşumları
Romalılardan ileri düzeydeydi
Örgüt yapıları da öyle
Hunların dinsel inançlarından da etkilenip
Şaman tapınma törenleri
Yekten Cermen kültürünün temeli oluşturdu
Hunların etki ve itkisiyle
İlkel Cermen toplulukları
Greko - Latinlere kafa tutar hale geldi
Ruga
Hunları ve Cermenleri aynı bayrak altında toplayıp
Görevi tamamlanınca göğe uçtu
Atilla’nın eli amcasının kanına bulaştı.
Atilla’nın babası Muncuk sağ olmasa da
Cermen anası Yula
Abisi Bleda’ya ve Atilla’yı
Analık görevini yapıp
Hun törelerinde
İyi bir bahadır olarak yetiştirdi
Bleda çok genç ve gözü pekti
Batı Roma’ya akınlar düzenledi
Hun ve Cermen silahlı
Güçlerini yeniledi
Ardından geniş bir coğrafya üzerinde
Hiçbir muhalif odak bırakmadı
Uyruğundaki halkalara
Dirlik ve düzenlik güvencesi verdi
Hun ve Cermen ittifakı
Öç ve yağma üzerine kurdu
Doğu ve Batı Roma İmparatorluğun alternatifi oldu
Greko - Latin uygarlığı step uygarlığının atları altında ezildi
Atilla’nın karısı Albız boş durmadı
Atilla’nın içine şer tohumları ekildi
“İki kılıç bir kına sığmaz! ”
Diye fısıldadı
Atilla aldırmadı
“Dünya iki başbuğa dardır”
Diye mırıldandı
Atilla umursamadı
“Senin akıbetini Bleda tayin edecek! ”
Diye bağırdı
“Bleda mı?
Olmazdı
Olamazdı
Niçin olamasındı?
Olur olurdu elbet”
Atilla’nın kardeş sevgisiyle yanan kalbi
Birden öfkeyle kabardı
Hınçla bilendi
Sağ kolu Arpad’ı yanına çağırdı
Bleda’nın kesilmiş saçı iki hafta sonra
Atilla’nın tolgasına sorguç oldu
Diriyken esirgediği kutluğ * değeri başının üstünde tuttu
Kendisine katil gözüyle bakanlara
“Yeter! ”
Diyordu
Çığlık gibi yırtıcı sesiyle
“Saygısızlık etmeyin
Belada benim öz karındaşım
Ağabeyimdi
Alplik nedir o öğretti bana
Kendisini öldürtmem gerektiğini de”
Sonra sırtını bir ağaca dayayıp
Uzak bir Sungura ** bakıyormuşçasına
Gözlerini kısıp ihanetini ve sebeplerini anlatıyordu
Ve sonucu şöyle bağlıyordu
“Ağabeyim Bleda’nın malum akıbeti
Mevcut koşulların ve doğa yasalarının bir gereğiydi
Gerçekte o ölmedi ruhen benim içimde
Gücünü bana bahşetti
Ondan önce saftım
Gözüm açıldı
Bleda’nın uçmağa varışından itibaren
Uslamlama gücüm arttı”
Tolgasıyla kılıcıyla
Çıkık elmacık kemikleri
Sakal bırakmış yüzü
Kısa boyuyla
Bir at çobanına benziyordu
Ne Bayındır Han kadar ihtişamlı
Ne Oğuz Kağan gibi bilge
Yarı Cermen yarı Hun
Sürekli tetikte sürekli dikkatli
Bir at çobanı
Kısık çekik gözleri bir step ejderi gibi
Kızıl diliyle tıslayarak gülüyordu
“Ben
Roma İmparatorluğunun baş belasıyım
Mağdur ve mazlum halkların öç mızrağı”
Tepeden tırnağa insanı titreten bir sesi vardı
Burhan-haldun dağının alnacında ulayarak
Yedi düele seyrü sefer eden Cengiz Han’dan el aldı
Seyr ü sefer eyleyip
Köle ticaretinden büyük gelir sağlayan
Burgondları kılınçtan geçirdi
Viking ve Saksonları hükümranlık alanlarından kovdu
Kuzey Avrupayı tümden ele geçirdi
Kendini kağan ilan edip
Şaman kahinlerinin elinden taç giydi
Atilla kağan olur olmaz
Step törelerini kesintisiz yürürlüğe koydu
Uyruğundaki halkların
Dinler mozaiğine saygılı davrandı
Balkanlara Hunlardan önce gelen
Hıristiyanlaşan Türk kabilelerine
Romalılarla Hunlar arasında ezilmesinler diye
Özel önlemler aldı
Tebaasındaki karındaşlarına
Talan ve yağma ganimetlerini eşit paylaştırdı
Ne var ki kağanlığına bağlı Kahinler Kurulu
Yeterli bilgi ve bilgeliğe sahip değildi
Step törelerinin temelindeki adalet anlayışı
Onlar elinde dehşet kan ve gözyaşına döndü
En büyük müttefiki Cermenler akıl almaz
Tüyler ürpertici cezalar aldı
Tarihe acımasız bir hükümdar olarak geçti
Oysa aşk ve adalet anlayışını
Bu ilkel insanlara aşıladığını sanıyor
Kendi suretine bürünmüş korkunun
Kol gezdiğini fark etmiyordu
O büyük ideallerin ve Tanrısal aşkların adamıydı
Tek amacı yeryüzünü bir Hun cenneti yapmaktı
Bu kutluğ ideali uğruna kelleyi koltuğa almış
Gerçek bir step bilgesiydi
Atilla bu idealle durmuyor
Yeni seyrü seferler düzenliyordu
Doğu Romalılar
“Atilla Kontantinopolis’e geliyor! ”
Diye
Trakya bölgesini olduğu gibi step atlılarına terk ettiler
Ve Marmara bölgesine çekildiler
Atilla Kontantinopolis’e girmedi
Meriç Havzasında durdu
Marianopolis’le Serdice dahil
Yetmişten fazla kent zapt edildi
Şimdilik bu yeter dedi
Zamanın sarkacı gidip gelirken
Öç duygusu
Doğu Romalıların İmparator naibi Krysaphios’un
Atilla’ya kininiyle birleşince
Krysaphios kağanın başını
Onun sağ kolu Edekon’dan istedi
Ona bir servet teklif etti
Edekon Krysaphios’un teklifini kabul etti
Ve hemen yola koyuldu
Atilla’yı katletmek şöyle dursun
Krysaphios’un girişimini
Atilla’ya bizzat kendi anlattı
Atilla Krysaphios’un başını istedi
Krysaphios Hunları hiç tanımamasının
Bedelini canıyla ödedi
Çünkü, elçi Edekon’un indinde
Atilla Gök Tanrı’nın bir suretiydi
İstese de ona ihanet edemezdi
Kaldı ki Atilla’nın erkanı
Atilla’dan daha iyi koşullarda yaşamaktaydı
Atilla ihtişamını tabasından esirgemezdi de
Rahip Jordanes ve tarihçi Priskos
Bu tuhaf gerçekliğin tanıklarıydı
Trakya’nın ilhakından ve suikast olayından
Sonra Atilla kuzeye çekildi
Doğu Roma – Batı Roma birleşip
Atilla’ya saldırdı
Atilla antlaşmalar yapıp bekle gör politikası uyguladı
Ta ki Hororian’ın sesi ta Tuna kıyılarında yankılanınca
Kendisine 25 yıl önce gönderilmiş
Yüzüğe dudak büken Atilla
Hororian’ı kurtarmak için ant içti
İmparator Constantius’un kızı ve varisi Hororian’u
İmparator ölünce İmparatoriçe Plancdia
Hapse attırıp
Oğlu Valentinianus’u imparator yapmıştı
Atilla Hororian’ın zindana kapatılmaması
Ve karısı olması için
Batı Roma ‘ya dünürcüler gönderip
İmparatorluğun yarısını drahoma olarak istedi
İmparatorluk reddedince bu isteğini
Orleans’da Roma ve ittifakı Got ordularıyla
Batı Hun silahşorları göğüs göğse çarpıştı
Kan su gibi aktı
Gök Tanrı’nın Kutluğ Alpleri
Şaman bahadırlarının ümit ve cesaretle yoğrulmuş step atlıları
Batı Roma ordusunu dağıttı
Kuzey Galya küçük krallıklar halinde parçalandı
Britanya Saksonlara
Güney Galya ve İspanya Vizgotlara
Jura ve Alp bölgesine Burgonlar yerleşti
Step atlıları vadilerden ağır ağır Po ovasına aktılar
Po ovasında salgın kasırga gibi
Atilla’nın ordusuna çullanınca
O görkemli Hun ordusu hızla eridi
Apeninler toynak sesleri yerine
Hasta askerlerin öksürüğüyle yankılandı
Atilla Hıristiyanların Tanrısı’nın hışmına uğradığını
Düşünüp geri döndü
İçindeki ateş bir türlü sönmüyordu
Hororian’ın da Roma’nın da
Gök tanrı belasını versindi
Tekrar evlenmeye karar verdi
Kendisine İlek, Dengizik ve İrmek adlı üç oğul veren
Albız yoktu artık
İldiko adlı bir peri kızını sevdi
İldiko kimdi nereliydi kimse bilmiyordu
Yedi gün şenlik ateşleri yakıldı
Davullar vuruldu yedinci gün
Atilla gerdeğe gencelip girdi
Ecel onu nice savaştan yara almada
Kurtulmuş stepleri bozkır kurdu
İldiko’nun göğ gözlerinde boğuldu yok oldu
Atilla ölmüş
Atilla öldürülmüştü
Şaman kahinleri bu kutluğ ve bilge hanı
Gömecek yer bulamadılar
Tuna nehrinin kollarından birinin yatağını değiştirip
Üç günlük yuğ*** töreninden sonra
Kızıl otağın önünden
Beğümler**** saçlarını yoldu
Alpler sakalların yolup
Beyler****** hançerleriyle yüzlerini çizip
Kızıl ateşlerin önünde sinsin oynadılar
Bu nehir yatağına gömdüler ulu hakanları
Definle görevli Yund Kabilesi******
Töreleri gereği Batı Hun toprakların terk edip
Atlarını bir daha dönmek üzere Anadolu’ya doğru sürdüler
Atilla göğe uçup gitti
Ulu bir sungurun kanadına takılıp
----------
* Kutluk: Tanrısal ve yüce değer ve bilgi
** Sungur: Şahinden küçük bir yırtıcı bir kuş
*** Yuğ: Ölüm ardında yapılan tören
**** Beğümler: Prensesler
***** Beyler: Prensler
****** Yund Kabilesi: Ölüm ardından tören yapan rahip kabile
----------
Kaynak: www.dergi.havuz.de
ebrar;
' bütün iyiliklerin - güzelliklerin bir (1) adidir.'
Basbaglar Katliami!
islami ve muhafazakar kesimin, ölen 33 vatandaşın kanı üzerinden laiklerle ve solcularla hesaplaştıkları katliam. katliamı terör örgütü pkk yapmıştır. yani yapılan açıklamalar böyledir. aşağılıkça bir eylemdir, barbarlıktır, ve sonuçta bir terör eylemidir. pkk buna benzer yüzlerce eylem gerçekleştirmiştir. fakat bu katliama siyasi hesaplaşmada ayrı bir anlam yüklenmiştir. sivas katilamı'ndan hemen sonraya denk gelmesi nedeniyle, 'sivas için kıçınızı yırttınız, bunu da kınasaıza' demektedir islami ve muhafazakar kesim. maalesef bu da ayrı bir soğuk hesaptır. katliamı yapan pkk'dır. pkk bir terör örgütüdür. sivilleri öldürmek üzere kurulmuş, sivilleri öldürerek büyümüş, dehşet saçarak gelişmiştir ve her durumda-ortamda kınanmış, terör örgütü olarak adlandırılmış, algılanmıştır. sivasta'ki 33 insanı öldüren ise halktır. bildiğimiz vatandaştır. tabii ki daha fazla kafa yorulması gereken bir durumdur, sivas katliamı. 'pkk da başbağlar katliamını yaptı. hadi bu defeterleri kapatalım, oluyor böyle şeyler' demek gerçekten vicdansızlıktır. eğer bir kentte kendi halinde yaşayan insanlar bir oteli kuşatıp içindekilerle birlikte yakıyorlarsa ve bunu kahkahalar eşliğinde izliyorlarsa, bu üzerinde düşünülmesi gereken, ciddi ciddi ele alınması gereken bir durumdur. ülkede başka bir terör örgütü de cinayetler işliyor diye geçiştirilemez. kaldı ki terör örgütü için tüm devlet seferber olmuş iken, ve bu konuda ülkede bir görüş ayrılığı bulunmaz iken, sivas katliamı sonrasında 'oteli kuşatan vatandaşlarımıza zarar gelmemiştir', 'tahrik vardı canım' açıklaması bile yapılmıştır. bu iki olayı karşı karşıya koymak ve 'hadi bunu da kınayın' demek acayipliktir. bu ülkedeki insanlar her terör eylemini resmi bir bildiriyle kınamak durumunda değildir. çünkü bu iş bir süre sonra 'şunlar eylem yaptı şu taraftan kınama gelmeli', 'bunlar eylem yaptı bu taraftan kınama gelmeli' gibi hesaplara dönüşür ve konunun özü, tartışılması gereken asıl nokta iyice flulaşır.
(nazmiye demirel, 08.12.2003 12:41) #3661824)
NOT: bu bilgiler (http://sozluk.sourtimes.org) dan alinmistir, daha fazla bilgi icin asagidaki link,i kullanabilirsiniz!
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp? t=basbaglar+katliami
ergenekon teror orgutu
kuvayi milliye ve müdafai hukuk adlı derneklerle resmileşen, derin devletin içinden çıktığı öne sürülen, kurtuluş savaşı yıllarında yaşıyomuş gibi ittihat ve terakkiciliğe soyunan, içinde askerinden istihbaratçısına bugüne kadar türkiye' de yapılan suikast girişimlerinin, yıllardır aydınlanmayı bekleyen olayların hepsinde adı geçen kişilerden oluşan anasının karnından apar topar dünyaya gelen nur topu gibi yeni terör örgütüdür.
dünden beri meydana gelen gelişmeler bu örgütün susurluktan beri varolduğunu ispatlıyo. susurluk kazasının tarihi 1996, 2008' e kadar hiç mi kimse bilmiyodu bu gözaltına alınan 33 ismi?
örgütün içinde emekli albayların tuğgenerallerin olması da ayrıca tüyler ürpertici.
laik türkiye' yi ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak adı altında bir dönemin ittihatçıları gibi ülke için tehdit unsuru oluşturduğuna karar verdikleri insanları öldüren bu örgüt, türkiye cumhuriyeti' nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğini ezerek hareket etmiştir.
aslında en önemlisi gerçek hedeflerinin bazı değerleri korumak olduğuna inanabilseydim, öfkem bi parça dinerdi belki ama apaçık ortada ki bu insanları asıl amacı dizginlerin milletin iradesinden çıkarılarak bürokratik elit tabakasının eline geçmesini sağlamakmış.
biz de onlara yardım ettik. onlar avrupa birliğine girmek istemiyolar, çünkü o zaman demokrasi lafta kalmayıp yaptırımları olan bir ilke haline gelecek. dolayısıyla onların bu demokratik elit tabakayla yönetilen ülke hayalleri suya düşecek. biz de avrupa birliğine girmek istemiyoruz, çünkü emperyalizme ve kültür yozlaşmasına karşıyız. öyle mi? böyle mi koruyacaklar kültürümüzü? bu insanlar kürt-türk, alevi-sünni çatışmasının bir an bile dinmesini istemediler, biz yine yardım ettik onlara.
#2885319 (asmin, 23.01.2008 18:37)
-----
NOT: bu yazi uludag sözlük com,dan alintidir! ! !
ilgi duyanlar asagidaki linkle görebilirler...
http://www.uludagsozluk.com/k/ergenekon-teror-orgutu/
' Hic bir seysiz anlasabilecegin tek sey Ask,tir.'
Yakup icik/Almanya
Adolf Hitler öldü!
lakin;
duygulari ve düsünceleri yasiyor!
dokuz (9) TÜRK,ü acimadan yakan bir Alman toplumu var.
bu toplum su an dünyanin en Barbar milletleri arasinda ilk siradalar...
Yakup icik/Almanya
Çoğumuz acıdan ve yaşamın gerçeklerinden kaçış yolu olarak şu veya bu zaman ölümü düşünmüşüzdür. Kontrolü kaybettiğimizi veya kontrolden vazgeçtiğimizi hissettiğimiz (depresyon) zaman ölmek isteriz.
Bazen kızdığımız insanları cezalandırmak veya başkalarına acı vermek (intikam) için ölmek isteriz. Bazen olumsuz duyguların altında ezilir, ümidimizi kaybederiz. Bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolunu bulamaz, tek kurtuluşun ölüm olduğunu düşünürüz. Ölümü istemek cesaretsizliğin son aşamasıdır. Kendini sevmenin tam tersidir.
Bazen ölüm en kolay çözüm olarak görünür. Eğer böyle hissediyorsanız, büyük olasılıkla en kolay çözümdür. En kolay yolu seçmek cesaret gerektirmez. Cesaret, nedenini anlamasanız da, istemeseniz de en zor yolu seçip, takip etmektir. Kahramanın görevi ıstırabı, acıyı değiştiremeyeceğini kabul edip, yapabileceğinin en iyisini yapmaktır.
Ölmek istemek genellikle denetimimizde olmayan bir şeyi kontrol etmek istemekten kaynaklanır. Yaşamımızın amacını ve niçin burada olduğumuzu bilmiyoruz. Hayatımızın diğer insanlara etkisini, diğerleriyle etkileşimini ve tablonun bütününü algılayamıyoruz. Zamanından önce ölmek kestirmeden gitmektir ve kestirmeden gitmeye kalkınca genellikle yolumuzu kaybeder, gideceğimiz yere daha uzun sürede varırız. İntihar en tehlikeli kumar olabilir çünkü bir sonraki adımın ne olduğunu bilmiyoruz.
Ölüm bir son, ama acaba acının sonu mu? Gittiğimiz yere giderken çözümlenmemiş sorunlarımızı da kendimizle birlikte götürürüz. Benzer şekilde kendi ölümümüze karar verince de olumsuzluğu ve acıyı beraberimizde götürüyor olabiliriz.
Ölmek istemek ve yaşamın enerjisini ölüme odaklamak gücümüz ve kontrolümüz dışındaki şeylere hükmetme yanılgısını üretir. Hayallerin bizi yaşamdan uzaklaştırdığını biliyoruz. Yaşamdan kaçış olarak ölümü istemek, dışsal şeylere odaklanmasının bir başka yoludur.
Ölüm yaşamın doğal sürecinin bir parçasıdır ve bu anlamda ölüme hazırlanmak yaşamı bugün sonuna kadar değerlendirmek anlamına gelir. Bazı açılardan yaşamın tümü ölümün provası olarak düşünülebilir. Sevgi, cesaret ve gelişim dolu iyi bir yaşamımız olursa, ölüm gelince kabullenmek hiç de zor bir karar olmaz. Gerçekte bu karar hiçbir şekilde bizim kararımız değildir.
Paradoks şudur ki hayatı ne kadar dolu dolu yaşarsak, ne kadar kahraman olmaya çabalarsak, ölümden o kadar az korkarız. Yaşarken güçlü ve cesur olan, ölürkende güçlü ve cesur olur. Şimdi yaşamımızdaki acıları kabul edersek, gelecekte olacakları da kabule hazırlanmış oluruz. Hayattaki amacımızı bilemeyeceğimize göre, neden tüm olasılıklara hazırlıklı olmayalım?
Tüm cesaretinizi kaybettiyseniz ve en kolay yolu seçmeyi düşünüyorsanız, sizi yüreklendirecek şeyler bulmaya çalışın. Cesaret oralarda bir yerde ve siz, sizin için en iyi noktada ölmeyi hak ediyorsunuz. Bunu ançak kontrol hayalini bırakırsanız yapabilirsiniz.
Gerçek cesaret emin olmadan, korkarak ve bütünü kavrayamadan, yapmak, yaşamak, herşeyi denemektir. Kahramanlara özgü bir görevle-yaşamınızla-karşı karşıyasınız ve yaşamınız süresince size eşlik edecek tek kişi için, kendiniz için bir kahraman olabilirsiniz.
* * *
Ölüm/üm(Tasvir)
Ansizin bir sey oldu bana.
issiz bir sessizlik oldu.
gözlerim kapali sanki.
hareket etmiyorum.
konusmuyorum.
suskunum.
zifiri bir karanlik alabildigine.
zindan karasindan daha kara.
katran rengi mi desem?
tarifsiz bir karanlik...
Nasilda hemen duyuldu? ...(!)
örtülmüs üstüme beyaz bir kefen.
mor güllerin o tatli rengini almis dudaklarim,
suskun.
tenim sanki gecelerdeki ay gibi!
Akisleniyor evrenin sevgilisi cobanyildizi,nin muhtesem rengi her yerimde!
ve herkes agliyor bana,basimda.
öyle an ki o an...
sanki figanlar her makamda besteleniyor
deste deste hüzün kederli yüzlerde.
kötülüklerim unutulmus o an,
herkes iyiliklerimden bahsediyor.
bütün gözler oluk oluk akiyor...
'oysa ben aglamaya utanirdim! '
simdi bana agliyor bu millet.
aglama demek istiyorum,diyemiyorum...
...yikaniyorum
...el üstündeyim
yaratildigim mis gibi topragin icindeyim.
üstümde cayir,cimen ve otlar!
gelecek icin gidenlerdenim simdi! ...
Yakup Icik
'Dünya,ya geldiginiz gün bir yandan yasamaya bir yandan,da ölmeye baslarsiniz'...(MONTAIGNE)
...öyle yada böyle sükut icinde bekleyecegim seni ölüm!
varligin bir halden baska bir hale dönmesidir,Ölüm...
'basim öne egik sükutla beklemekteyim'
www.poemhunter.com/yakup-icik
Büyük gücler tarafindan kullanilan milletler toplulugudur Ermeniler!