Nurculuk Nakşiliğin türetimidir. Nurculuğa bağlı çeşitli cemaatler de vardır; bu yolda kimi daha etkin, kimi daha kapanık, kimi daha açık, kimi daha köktenci, kimi daha ılımlı görünen bütünüyle takıyyeci irtica yelpazesinde, Fethullahçılık özel bir yer tutar ve önem taşır. Neden? .. Çünkü kökeni Said-i Nursi'ye dayanan Fethullahçılık, Türkiye'de sırtını AMERİKA'ya dayamış 'Ilımlı İslam Tasarımı'nın en güçlü koludur.
Temsil ettiği nur cemaatinin kurucusu Saidi Nursi yazdıklarını neredeyse Kuranı Kerim gibi kutsal göstermiş, kendisini de neredeyse peygamber kadar kutsal bir insan gibi göstermiştir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “CHP bir medya grubuyla işbirliği içinde” sözlerine Doğan Grubu çok sert tepki gösterdi. Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök, Erdoğan’ın çevresindeki bütün yakınlarına tek tek telefon açıp, “Lütfen bu grup hangisiyse açıklayın” demiş. Milliyet’te Mehmet Y. Yılmaz “Basında herhangi bir kişi veya grup yasalara uygun olsa bile ahlak kurallarına uymayan, basın etiği ile bağdaşmayan bir işbirliği yaptıysa ve Recep Tayyip Bey de bunu bildiği halde hala açıklamıyorsa namerttir” demiş. Ciddiyetini bildiğimiz İsmet Berkan Radikal’de Tayyip Erdoğan’ın basit bir televole taktiği yaptığını ve elinde belge bulunmadığını iddia etmiş. *** Bu üç genel yayın müdürünün yazılarını hayretle okudum. CHP’nin kendi patronlarıyla bırakın basit bir işbirliği yaptığını, dolaylı ortak olduğunu bilmiyorlar mı? Doğan Grubu İş Bankası ile İş-Doğan ortaklığını kurup beraber POAŞ’ı satın aldılar. Biliyorsunuz, şimdi de küçük ortakların ve kamunun menfaatini hiçe sayacak bir şekilde İş-Doğan ile Petrol Ofisi’ni birleştirmek istiyorlar. Öte yandan, CHP, İş Bankası’nın çok önemli bir ortağı! CHP’nin İş Bankası yönetim kurulunda 4 üyesi var. Bu üyeler de bildiğim kadarıyla CHP listesinden milletvekili adayı oldular. POAŞ ve İş-Doğan’ın durumu Doğan Grubu’nu çok yakından ilgilendiriyor. İş-Doğan’ın bankalardan aldığı kredilerin teminatları eksik; her ay 10 milyon doların üzerinde faiz yükü var. Yani, İş-Doğan, POAŞ birleşmesi hem Aydın Doğan, hem İş Bankası ve dolayısıyla CHP için çok önemli. Bu durum İş Bankası üzerinden Doğan Grubu ile CHP’nin bırakınız işbirliğini “dolaylı bir ortaklık” içinde olduğunu göstermiyor mu? Bir ikinci konu, Doğan Grubu’nun ve Sabah’ın sahibi Turgay Ciner’in İş Bankası’ndan kullandığı krediler. Hem Aydın Doğan, hem Turgay Ciner İş Bankasın'dan yüz milyonlarca dolar kredi kullanıyorlar. Bu kredilere de CHP’li 4 üye imza atıyor… CHP’nin İş Bankası üzerinden iş dünyası ile ilişkileri Aydın Doğan ortaklığı veya Turgay Ciner kredileri ile de bitmiyor. Bir kötü örnek de Aria. İş Bankası Aria’nın yüzde 50 ortağı, CHP de İş Bankası’nın ortağı. Yani Aria’nın dolaylı ortağı… CHP diyelim ki iktidara geldi, Türkcell ve Telsim’e karşı Aria’yı kollamayacağına nasıl emin olacağız? Doğan Grubu’nun 3 gazetesi Hürriyet, Milliyet ve Radikal’in genel yayın yönetmenleri daha neden bahsediyorlar Allah aşkına. Yukarıda anlatığım durum televole taktiği mi, ahlak kurallarına ve basın etiğine uyuyor mu? ****
Şimdi benim kendilerine bir sorum var: Seçimlerden sonra “Siyasi Partiler Kanunu” ele alındığında “Siyasi partiler hiç bir ticari şirkete veya bankaya direkt veya dolaylı olarak ortak olamazlar” diye bir madde konulmasını destekler misiniz? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir siyasi parti bir ticari bankaya, hem de memleketin en büyük ticari bankasına ortak olabilir? Doğan-İş Bankası-CHP ortaklığı gözünüzden kaçıyor da, mesela Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi bir bankaya ortak olup sonra da bu bankadan Milli Gazete’ye kredi verseydi ne yapardınız? Sizin durumunuzun bu örnekten ne farkı var? *** Sorduğumuz “CHP’nin İş Bankası’na ortaklığı makul mu? ” sorusuna vercekleri basma kalıp cevap belli: “İş Bankası hisseleri Atatürk’ten miras kaldı! ” İyi güzel de Sümerbank da Atatürk’ün mirasıydı. Yine Atatürk’ün mirası olan Atatürk Orman Çiftliği’nin büyük bölümü parçalanıp satıldı. CHP’nin sahip olduğu İş bankası hisseleri kanunla korunan Atatürk ilke ve inkilapları arasında değil. Zaten CHP’nin kendisi de ambleminde ki altı okla temsil edilen Atatürk ilkelerinden vazgeçtiğini söyleyip duruyor… Özelleştirmenin önemli savunucusu Derviş, CHP saflarında… Doğrusu bankacılık sistemini allak bullak eden Derviş’in de bir siyasi partinin ülkenin en büyük ticari bankasına ortak olmasına, dolaylı olarak medya ve iş dünyasıyla ortaklık kurmasına, kredi kararlarına imza atmasına ne dediğini merak ediyorum. CHP, Baykal ve Derviş’le röportaj yapan birileri sorsa da öğrensek. Hoş, şimdi öğrenmesek de 3 kasım’dan sonra öğreneceğiz Emin Şirin (Ekim 2002) www.haberx.com
nur talebelerinin diğer bir vazifeleri de nur risalelerini çoğaltıp dağıtmaktır. said-i nursi asayı musa adlı risalesinde nur risalelerini yazıp dağıtmayı ihmal edenlere sitem etmektedir. nurculuğun bilhassa ordu mensupları arasında yayılmasına önem verilmektir.
said-i nursi risalelerin yayınlanması için dini duyguları da istismar etmektedir. sönmez adlı risalenin 3. sayfasında şu satırlar yer almaktadır. 'ahiret kardeşlerime mühim bir ihtar iki maddedir. birincisi risalei nura intisab eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yazmak, yazdırmak ve intişarına yardım etmektir. onu yazan ve yazdıran 'risale-i nur talebesi' unvanı alır ve o unvan altında her 24 saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazen daha ziyade hayır dualarımda manevi kazançlarımda, hissedar olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymettar binlerce kardeşim ve risalei nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olurlar.
ikincisi, risale-i nur’un amansız ve imansız cinni ve inni düşmanları onun çelik gibi, metin kalalarına ve elmas kılınç gibi kuvvetli hüccetlerine müdahale edemediklerinden çok gizli dosyalar ve haf’i vasıtaları ile sınırlı olmaksızın yazanların şevklerini kırmak, fikir ve yazıdan vazgeçirmek cihetinde, şeytanca hücum edip darbe vururlar.
said-i nursi, nur talebeliğini bırakmanın günah olduğunu, nur talebelerine ilişenlerin vatan ve millet haini olduklarını ilan ederek, ayrıca tehditler savurarak gizli bir teşkilatın taktiğine başvurmaktadır.
nur talebelerinin bekar kalanları takip edilmekte, muhakkak evlenmesi lazımsa bir nurcu ile evlenmesi emredilmektedir.
yine nur risalelerinden tiryak adlı risalenin 33.sayfasında 'mevt idam değil tebdil-i mekandır. kabir zulmetli kuyu ağzı değil, maneviyatlı alemlerin kapısıdır. dünya ise bütün şaşası ile beraber ahirete nazaran bir zindan hükmündedir.'
nurcular, kendilerine nur talebeleri adını vermekte ve hizbul kur’an olduklarını ileri sürmektedirler. nur şakirtlerinin nurculuğa girebilmeleri için o mahalledeki en büyük nurcuya karşı bazı taahhütlerde bulunmaları gerekmektedir. bu taahhütler nurculuğa ve nurcuların büyüklerine sadakat, nurcuların sırlarını açıklamamak, gayeleri için istişarelerde bulunmak, nurun gerçekleşmesi için faaliyetlerde bulunmak gibi şeylerdir. nurcuların bulundukları yerlerde nurculuk ile ilgili olayları nur büyüklerine bildirmeleri de mecburidir
Nurculuğun laik cumhuriyete ve atatürk’e karşı bir hareket olduğunu görebilmek için nur risalelerine bakmak gerekmektedir. barla mektupları sayfa: 53. atatürk’ü kastederek “tek gözlü deccal, ya iman et, ya bütün dünyanın maskarası olacaksın.” denilmiştir. bu husus metin toker’in 'sağda ve solda vuruşanlar' isimli kitabın 96 ncı sayfasında yer almıştır.
'sönmez' adlı risalede (sayfa:21-22) , atatürk kastedilerek “ayasofya camiini puthaneye, meşihat makamını kızlar lisesine çeviren bu adamı sevmemenin bir suç olması imkanı var mı? ” denilmiştir.
“mektubat” adlı risalede (sayfa:401) “türkiye kuruluşu itibariyle dinden uzak kalmış ve dine karşıdır. laiklik ile dinsizlik arasında hiçbir fark yoktur. hıristiyanlık dünyevi esaslara sahip olmadığı için, din ile dünya esaslarını birbirinden ayırır. reform hıristiyanlıkta mümkündür. türk inkılapları dahi hıristiyan reformlarının taklidinden ibarettir. zira islamiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek kadar mükemmeldir” denilmiştir.
'tiryak' risalesinde (sayfa: 65) , “türkiye’nin siyasi rejimi nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir” denilmiştir.
'mesnevi-i nuriye' risalesinde (sayfa: 80-82) , “alem-i islam’da yapılacak inkılaplar, islam’i esaslara uygun olmak zorundadır. aksi taktirde gayri meşrudur, bu bakımdan meclis aynı zamanda hilafet görevi görmelidir” denilmiştir.
'mucize-i kur’aniye' isimli risalede (sayfa:191-192) , 'müslümanlara kur’an dışında bir anayasa lazım değildir, 1347 yılında felsefenin tahakkümü ile bu dindar millete ehemmiyetli tahayyüşler düçar kılınmıştır ve anayasa’da devlet dininin islam olduğu yolundaki hüküm kaldırılmıştır. bu durumda gerçek kanuni esasi tatbik edilmediği gibi, kur’an da belirtilen şer'i inkılapta tahakkuk ettirilememiştir. halbuki kur’an, cumhuriyet anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil, ilahi bir iradenin sonucudur.” denilmektedir.
'münazarad' risalesinde (sayfa: 90-100) , 'islam devleti için tek milliyet islam milliyetidir. islam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve islam yapacaktır.” denilmiştir.
'mektubat' risalesinde (sayfa: 403) , “islam dininde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı olduğu için, islamiyet dairesine aykırı, inkılaplar da islamiyete aykırıdır.” denilmektedir.
'hanımlar rehberi' risalesinde (sayfa: 57) “çok kadın ile evlenmek islami olduğu gibi taaddüdü zevcat tabiata, akla ve hikmete muafıktır.” denilmektedir.
bu durumda nurculuk:
türkiye cumhuriyeti’nin tamamen şeriat esaslarına ve islami prensiplere göre idare edilmesini, hilafet ve saltanatın geri getirilmesini, inkılapların geçici olduğunu, kur’an dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını savunmaktadır.
'Ben Allah’a yakınım zannediyordum, anladım ki Allah bize yakınmış. yine zannediyordum ki 'ben' Allahı seviyorum; anladım ki 'Allah' bizi seviyormuş' demiştir
ABD nin Menderes, Özal, Çiller, Yılmaz'dan sonra yeni oyuncağıdır Erdoğan...
İşi bitince Onu da buruşturup çöpe atacaktır.
Nurculuk Nakşiliğin türetimidir.
Nurculuğa bağlı çeşitli cemaatler de vardır; bu yolda kimi daha etkin, kimi daha kapanık, kimi daha açık, kimi daha köktenci, kimi daha ılımlı görünen bütünüyle takıyyeci irtica yelpazesinde, Fethullahçılık özel bir yer tutar ve önem taşır.
Neden? ..
Çünkü kökeni Said-i Nursi'ye dayanan Fethullahçılık, Türkiye'de sırtını AMERİKA'ya dayamış 'Ilımlı İslam Tasarımı'nın en güçlü koludur.
temsil ettiği görüş ve fikirlere katılmasam da saygın bir gazete.
Temsil ettiği nur cemaatinin kurucusu Saidi Nursi yazdıklarını neredeyse Kuranı Kerim gibi kutsal göstermiş, kendisini de neredeyse peygamber kadar kutsal bir insan gibi göstermiştir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “CHP bir medya grubuyla işbirliği içinde” sözlerine Doğan Grubu çok sert tepki gösterdi.
Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök, Erdoğan’ın çevresindeki bütün yakınlarına tek tek telefon açıp, “Lütfen bu grup hangisiyse açıklayın” demiş.
Milliyet’te Mehmet Y. Yılmaz “Basında herhangi bir kişi veya grup yasalara uygun olsa bile ahlak kurallarına uymayan, basın etiği ile bağdaşmayan bir işbirliği yaptıysa ve Recep Tayyip Bey de bunu bildiği halde hala açıklamıyorsa namerttir” demiş.
Ciddiyetini bildiğimiz İsmet Berkan Radikal’de Tayyip Erdoğan’ın basit bir televole taktiği yaptığını ve elinde belge bulunmadığını iddia etmiş.
***
Bu üç genel yayın müdürünün yazılarını hayretle okudum. CHP’nin kendi patronlarıyla bırakın basit bir işbirliği yaptığını, dolaylı ortak olduğunu bilmiyorlar mı?
Doğan Grubu İş Bankası ile İş-Doğan ortaklığını kurup beraber POAŞ’ı satın aldılar. Biliyorsunuz, şimdi de küçük ortakların ve kamunun menfaatini hiçe sayacak bir şekilde İş-Doğan ile Petrol Ofisi’ni birleştirmek istiyorlar.
Öte yandan, CHP, İş Bankası’nın çok önemli bir ortağı! CHP’nin İş Bankası yönetim kurulunda 4 üyesi var. Bu üyeler de bildiğim kadarıyla CHP listesinden milletvekili adayı oldular.
POAŞ ve İş-Doğan’ın durumu Doğan Grubu’nu çok yakından ilgilendiriyor. İş-Doğan’ın bankalardan aldığı kredilerin teminatları eksik; her ay 10 milyon doların üzerinde faiz yükü var. Yani, İş-Doğan, POAŞ birleşmesi hem Aydın Doğan, hem İş Bankası ve dolayısıyla CHP için çok önemli.
Bu durum İş Bankası üzerinden Doğan Grubu ile CHP’nin bırakınız işbirliğini “dolaylı bir ortaklık” içinde olduğunu göstermiyor mu?
Bir ikinci konu, Doğan Grubu’nun ve Sabah’ın sahibi Turgay Ciner’in İş Bankası’ndan kullandığı krediler. Hem Aydın Doğan, hem Turgay Ciner İş Bankasın'dan yüz milyonlarca dolar kredi kullanıyorlar. Bu kredilere de CHP’li 4 üye imza atıyor…
CHP’nin İş Bankası üzerinden iş dünyası ile ilişkileri Aydın Doğan ortaklığı veya Turgay Ciner kredileri ile de bitmiyor. Bir kötü örnek de Aria. İş Bankası Aria’nın yüzde 50 ortağı, CHP de İş Bankası’nın ortağı. Yani Aria’nın dolaylı ortağı…
CHP diyelim ki iktidara geldi, Türkcell ve Telsim’e karşı Aria’yı kollamayacağına nasıl emin olacağız?
Doğan Grubu’nun 3 gazetesi Hürriyet, Milliyet ve Radikal’in genel yayın yönetmenleri daha neden bahsediyorlar Allah aşkına.
Yukarıda anlatığım durum televole taktiği mi, ahlak kurallarına ve basın etiğine uyuyor mu? ****
Şimdi benim kendilerine bir sorum var: Seçimlerden sonra “Siyasi Partiler Kanunu” ele alındığında “Siyasi partiler hiç bir ticari şirkete veya bankaya direkt veya dolaylı olarak ortak olamazlar” diye bir madde konulmasını destekler misiniz?
Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir siyasi parti bir ticari bankaya, hem de memleketin en büyük ticari bankasına ortak olabilir? Doğan-İş Bankası-CHP ortaklığı gözünüzden kaçıyor da, mesela Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi bir bankaya ortak olup sonra da bu bankadan Milli Gazete’ye kredi verseydi ne yapardınız? Sizin durumunuzun bu örnekten ne farkı var?
***
Sorduğumuz “CHP’nin İş Bankası’na ortaklığı makul mu? ” sorusuna vercekleri basma kalıp cevap belli: “İş Bankası hisseleri Atatürk’ten miras kaldı! ”
İyi güzel de Sümerbank da Atatürk’ün mirasıydı. Yine Atatürk’ün mirası olan Atatürk Orman Çiftliği’nin büyük bölümü parçalanıp satıldı. CHP’nin sahip olduğu İş bankası hisseleri kanunla korunan Atatürk ilke ve inkilapları arasında değil. Zaten CHP’nin kendisi de ambleminde ki altı okla temsil edilen Atatürk ilkelerinden vazgeçtiğini söyleyip duruyor…
Özelleştirmenin önemli savunucusu Derviş, CHP saflarında…
Doğrusu bankacılık sistemini allak bullak eden Derviş’in de bir siyasi partinin ülkenin en büyük ticari bankasına ortak olmasına, dolaylı olarak medya ve iş dünyasıyla ortaklık kurmasına, kredi kararlarına imza atmasına ne dediğini merak ediyorum.
CHP, Baykal ve Derviş’le röportaj yapan birileri sorsa da öğrensek.
Hoş, şimdi öğrenmesek de 3 kasım’dan sonra öğreneceğiz
Emin Şirin (Ekim 2002) www.haberx.com
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı, hilafet ve saltanat yanlısı Bediüzzaman Saidi Nursi nin yolundan gidenlerin çıkardığı gazete.
nur talebelerinin diğer bir vazifeleri de nur risalelerini çoğaltıp dağıtmaktır. said-i nursi asayı musa adlı risalesinde nur risalelerini yazıp dağıtmayı ihmal edenlere sitem etmektedir. nurculuğun bilhassa ordu mensupları arasında yayılmasına önem verilmektir.
said-i nursi risalelerin yayınlanması için dini duyguları da istismar etmektedir. sönmez adlı risalenin 3. sayfasında şu satırlar yer almaktadır. 'ahiret kardeşlerime mühim bir ihtar iki maddedir. birincisi risalei nura intisab eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yazmak, yazdırmak ve intişarına yardım etmektir. onu yazan ve yazdıran 'risale-i nur talebesi' unvanı alır ve o unvan altında her 24 saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazen daha ziyade hayır dualarımda manevi kazançlarımda, hissedar olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymettar binlerce kardeşim ve risalei nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olurlar.
ikincisi, risale-i nur’un amansız ve imansız cinni ve inni düşmanları onun çelik gibi, metin kalalarına ve elmas kılınç gibi kuvvetli hüccetlerine müdahale edemediklerinden çok gizli dosyalar ve haf’i vasıtaları ile sınırlı olmaksızın yazanların şevklerini kırmak, fikir ve yazıdan vazgeçirmek cihetinde, şeytanca hücum edip darbe vururlar.
said-i nursi, nur talebeliğini bırakmanın günah olduğunu, nur talebelerine ilişenlerin vatan ve millet haini olduklarını ilan ederek, ayrıca tehditler savurarak gizli bir teşkilatın taktiğine başvurmaktadır.
nur talebelerinin bekar kalanları takip edilmekte, muhakkak evlenmesi lazımsa bir nurcu ile evlenmesi emredilmektedir.
yine nur risalelerinden tiryak adlı risalenin 33.sayfasında 'mevt idam değil tebdil-i mekandır. kabir zulmetli kuyu ağzı değil, maneviyatlı alemlerin kapısıdır. dünya ise bütün şaşası ile beraber ahirete nazaran bir zindan hükmündedir.'
nur talebeleri (şakirtleri) ve görevleri:
nurcular, kendilerine nur talebeleri adını vermekte ve hizbul kur’an olduklarını ileri sürmektedirler. nur şakirtlerinin nurculuğa girebilmeleri için o mahalledeki en büyük nurcuya karşı bazı taahhütlerde bulunmaları gerekmektedir. bu taahhütler nurculuğa ve nurcuların büyüklerine sadakat, nurcuların sırlarını açıklamamak, gayeleri için istişarelerde bulunmak, nurun gerçekleşmesi için faaliyetlerde bulunmak gibi şeylerdir. nurcuların bulundukları yerlerde nurculuk ile ilgili olayları nur büyüklerine bildirmeleri de mecburidir
Nurculuğun laik cumhuriyete ve atatürk’e karşı bir hareket olduğunu görebilmek için nur risalelerine bakmak gerekmektedir. barla mektupları sayfa: 53. atatürk’ü kastederek “tek gözlü deccal, ya iman et, ya bütün dünyanın maskarası olacaksın.” denilmiştir. bu husus metin toker’in 'sağda ve solda vuruşanlar' isimli kitabın 96 ncı sayfasında yer almıştır.
'sönmez' adlı risalede (sayfa:21-22) , atatürk kastedilerek “ayasofya camiini puthaneye, meşihat makamını kızlar lisesine çeviren bu adamı sevmemenin bir suç olması imkanı var mı? ” denilmiştir.
“mektubat” adlı risalede (sayfa:401) “türkiye kuruluşu itibariyle dinden uzak kalmış ve dine karşıdır. laiklik ile dinsizlik arasında hiçbir fark yoktur. hıristiyanlık dünyevi esaslara sahip olmadığı için, din ile dünya esaslarını birbirinden ayırır. reform hıristiyanlıkta mümkündür. türk inkılapları dahi hıristiyan reformlarının taklidinden ibarettir. zira islamiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek kadar mükemmeldir” denilmiştir.
'tiryak' risalesinde (sayfa: 65) , “türkiye’nin siyasi rejimi nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir” denilmiştir.
'mesnevi-i nuriye' risalesinde (sayfa: 80-82) , “alem-i islam’da yapılacak inkılaplar, islam’i esaslara uygun olmak zorundadır. aksi taktirde gayri meşrudur, bu bakımdan meclis aynı zamanda hilafet görevi görmelidir” denilmiştir.
'mucize-i kur’aniye' isimli risalede (sayfa:191-192) , 'müslümanlara kur’an dışında bir anayasa lazım değildir, 1347 yılında felsefenin tahakkümü ile bu dindar millete ehemmiyetli tahayyüşler düçar kılınmıştır ve anayasa’da devlet dininin islam olduğu yolundaki hüküm kaldırılmıştır. bu durumda gerçek kanuni esasi tatbik edilmediği gibi, kur’an da belirtilen şer'i inkılapta tahakkuk ettirilememiştir. halbuki kur’an, cumhuriyet anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil, ilahi bir iradenin sonucudur.” denilmektedir.
'münazarad' risalesinde (sayfa: 90-100) , 'islam devleti için tek milliyet islam milliyetidir. islam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve islam yapacaktır.” denilmiştir.
'mektubat' risalesinde (sayfa: 403) , “islam dininde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı olduğu için, islamiyet dairesine aykırı, inkılaplar da islamiyete aykırıdır.” denilmektedir.
'hanımlar rehberi' risalesinde (sayfa: 57) “çok kadın ile evlenmek islami olduğu gibi taaddüdü zevcat tabiata, akla ve hikmete muafıktır.” denilmektedir.
bu durumda nurculuk:
türkiye cumhuriyeti’nin tamamen şeriat esaslarına ve islami prensiplere göre idare edilmesini, hilafet ve saltanatın geri getirilmesini, inkılapların geçici olduğunu, kur’an dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını savunmaktadır.
'Ben Allah’a yakınım zannediyordum, anladım ki Allah bize yakınmış. yine zannediyordum ki 'ben' Allahı seviyorum; anladım ki 'Allah' bizi seviyormuş' demiştir