Müslümanların ekseriyeti çifte standartlıdır. Dünya ile ilgili konularda son derece hesaplı kitaplı olmaya çalışır. Akleder, düşünür, araştırır.
Ne var ki aynı kişi, dinî konulara gelince, geleneksel olarak hesabı kitabı bir yana bırakır. Akletmez, düşünmez, araştırmaz.
Emevîlerden (Hatırlatma:M.S. 651-742 yılları arasında hüküm sürmüştür. Peygamber in ölümünden 20 yıl sonra; yani İslam’ın en taze yılları.-Emeviler Dönemini mutlaka bağımsız kaynaklardan okuyun ve Allah’ın “yeryüzündeki gölgesi” dedikleri halifelerin ne haltlar yediklerini öğrenin) başlayan bozulmanın bir sonucu olarak topluma sokulan hurafeler, hikâyeler ve çelişkili rivayetlerin haddi hesabı yoktur. İslâm dini diye yüzyıllardır empoze edilen bu hurafeler külliyatı üzerinde akletmek ve düşünmek, kişiyi zor durumlara sokabilir, 'Din' ambalajlı hurafelerle karşılaşan bir kişi, iki seçenekten birisini tercih etmek zorunda kalır:
Ya aklından fedakarlıkta bulunarak o dine inanacak, Yahut ta aklına sahip çıkarak dine karşı çıkacak!
İnsanların çoğunluğu gelenekçi olduğu için yüzyıllardır birinci seçeneği tercih etmişlerdir. İkincisini tercih edenlerse, bilim ışığından ve pusulasından mahrum oldukları için çeşitli yanlış yollara sapmışlardır.
Halbuki üçüncü bir seçenek daha var. O da aklından fedakarlık etmeden dini sorgulamak ve araştırmak! .. Çifte standartlı olmayı terk ederek, dünya işlerinde kullandığı aklını, dini anlamakta da devreye sokmak..
Kur'an'ın hiç bir yerinde araştırmanın ve aklı kullanmanın zararından söz edilmemektedir. Ne yazık ki yüzyıllardır din kılığındaki cehalet, akıl ve bilimi birer 'öcü' olarak göstermiştir. Doğamızda olan akıl ve düşünce, alerji duyulan nesneler haline sokulmuştur.
Dünya tarihi, dar kafalılığın ve bağnazlığın korkunç uygulamalarıyla doludur. Egemen ideolojiden farklı düşünen insanların sonu genellikle zindanlarda işkence görmek, yahut öldürülmek olmuştur. Eski Roma arenaları, engizisyon mahkemeleri, Hitler'in toplama kampları, Stalin'in Kırım'daki katliamları, batı tarihinde örneklerine çok sık rastladığımız baskı ve zulüm davranışlarıdır (Geçen aylarda bu ünlü iki diktatörün asker olmasalardı rahip olacakları yazılıydı gazetelerde)
Emevî ve Abbasî iktidarlarının diktasına dalkavukluk yapmayı reddettiği için zindanlarda işkence gören ve sonunda öldürülen bir Ebu Hanife, hezeyanlarda bulunduğu için katledilen bir Hallacı Mansur, mülkiyet konusundaki farklı görüşlerinden dolayı kellesi vurulan bir Şeyh Bedrettin, Galata kulesinden Üsküdar'a uçmayı başardığı için kellesi uçurulan bir Hezarfen Çelebi, bu baskıcı uygulamaların sayısız örneklerinden sadece bir kaçıdır.
1450 yıllarında icad edilen matbaayı tam 278 sene boyunca Osmanlı ülkesine 'gavur icadı' dır diye sokmayan zihniyete ne dersiniz? Bu zihniyeti savunmaya kalkanların iddiaları ne gariptir ki işlenen kabahatten daha büyüktür. Güya, şu kadar hattatın iş sahası kapanıyormuş da matbaa onun için sokulmamış! .. Yeri gelince büyüklüğünü, zenginliğini ve ekonomisini göklere çıkardıkları koca bir imparatorluğun, üç-beş bin hattat için halkını yüzyıllarca matbaanın nimetlerinden mahrum bırakmasını hangi mantıkla açıklanır?
Daha ilk ayetleriyle herkesi okumaya ve yazmaya teşvik eden bir dinin mensuplarıydı matbaaya karşı çıkanlar! ...
Büyük toplar dökmekle, gavur ülkelerini fethetmekle övünen sizlerin, matbaayı icat ediş şerefini elin gavuruna kaptırması yetmiyormuş gibi yaklaşık 300 sene boyunca matbaaya düşmanlık etmeniz, ilk matbaayı İbrahim Müteferrika adındaki bir Hristiyana kurdurtmanız ve üstelik uzun süre bu matbaada dinî kitapların basımını yasaklamanız bir yüzkarasıdır!
Atalarınızın ülkeye miras bıraktığı Kara Davut,Altıparmak Peygamberler Tarihi, Mızraklı İlmihal, Envar-ül Aşıkîn ve Marifatname gibi popüler kitapları okudukça bilime, akletmeye ve düşünmeye yabancılaştık.
Saraylarda el üstünde tutulan büyücülerin, müneccimlerin ve dalkavuk şeyhülislamların oluşturduğu geleneksel kültür mirasımızın, Arap kültürüyle karşılaşmasının sonucunda ortaya çıkan kompleksli bir kültür yaşıyoruz.
Bu kargaşayı atlatmanın tek yolu, hem atalarını ve hem de kendini eleştirebilen cesur, sağlıklı ve üstün bir kavrayışa sahip insanlar yetiştirmektir.
Kadın tüccarlarının tuzağına düşmüş, yetmemiş aşağılanmış, toplumdaki iffetliler! ! ! ! ! ! ! tarafından el uzatmak yerine düşene birde sen vur mantığıyla batağa gömülmüş kadınlarımız.(Düşenin dostu olmaz bu ülkede) .Kökeni M:S. 571.
Evren içinde Dünya mikroskopla görülecek kadar küçük; insan dünya içinde zerre kadar küçük iken neden büyük olan Allah, bu kadar küçük olan insana kendini ispat etmek için sizin gibi insanlara tebliğ vazifesi veriyor?
Enel Hak! ! !
Siz araştıran düşünen değil ancak RAVİ siniz. Sorgudan mahrum, papağan gibi taklit edensiniz.Düğmesine basılmış bir TEYPsiniz
'Hiç bir şey varken yok olmaz, yokkende var olamaz'.İsan beyni son 2 yüzyılda özgürleşmeye başlamıştır. Tam anlamıyla özgürleşince gerçekler ortaya çıkacaktır
Kadayıf Siyasetçisi, ülkeyi altı kızarmış kadayıfa çevirmek için çok uğraştı. Türbanın Türkiye'deki borazancısı.
Akletmek, düşünmek, araştırmak...
Müslümanların ekseriyeti çifte standartlıdır. Dünya ile ilgili konularda son derece hesaplı kitaplı olmaya çalışır. Akleder, düşünür, araştırır.
Ne var ki aynı kişi, dinî konulara gelince, geleneksel olarak hesabı kitabı bir yana bırakır. Akletmez, düşünmez, araştırmaz.
Emevîlerden (Hatırlatma:M.S. 651-742 yılları arasında hüküm sürmüştür. Peygamber in ölümünden 20 yıl sonra; yani İslam’ın en taze yılları.-Emeviler Dönemini mutlaka bağımsız kaynaklardan okuyun ve Allah’ın “yeryüzündeki gölgesi” dedikleri halifelerin ne haltlar yediklerini öğrenin) başlayan bozulmanın bir sonucu olarak topluma sokulan hurafeler, hikâyeler ve çelişkili rivayetlerin haddi hesabı yoktur. İslâm dini diye yüzyıllardır empoze edilen bu hurafeler külliyatı üzerinde akletmek ve düşünmek, kişiyi zor durumlara sokabilir, 'Din' ambalajlı hurafelerle karşılaşan bir kişi, iki seçenekten birisini tercih etmek zorunda kalır:
Ya aklından fedakarlıkta bulunarak o dine inanacak,
Yahut ta aklına sahip çıkarak dine karşı çıkacak!
İnsanların çoğunluğu gelenekçi olduğu için yüzyıllardır birinci seçeneği tercih etmişlerdir. İkincisini tercih edenlerse, bilim ışığından ve pusulasından mahrum oldukları için çeşitli yanlış yollara sapmışlardır.
Halbuki üçüncü bir seçenek daha var. O da aklından fedakarlık etmeden dini sorgulamak ve araştırmak! .. Çifte standartlı olmayı terk ederek, dünya işlerinde kullandığı aklını, dini anlamakta da devreye sokmak..
Kur'an'ın hiç bir yerinde araştırmanın ve aklı kullanmanın zararından söz edilmemektedir. Ne yazık ki yüzyıllardır din kılığındaki cehalet, akıl ve bilimi birer 'öcü' olarak göstermiştir. Doğamızda olan akıl ve düşünce, alerji duyulan nesneler haline sokulmuştur.
Dünya tarihi, dar kafalılığın ve bağnazlığın korkunç uygulamalarıyla doludur. Egemen ideolojiden farklı düşünen insanların sonu genellikle zindanlarda işkence görmek, yahut öldürülmek olmuştur. Eski Roma arenaları, engizisyon mahkemeleri, Hitler'in toplama kampları, Stalin'in Kırım'daki katliamları, batı tarihinde örneklerine çok sık rastladığımız baskı ve zulüm davranışlarıdır (Geçen aylarda bu ünlü iki diktatörün asker olmasalardı rahip olacakları yazılıydı gazetelerde)
Emevî ve Abbasî iktidarlarının diktasına dalkavukluk yapmayı reddettiği için zindanlarda işkence gören ve sonunda öldürülen bir Ebu Hanife, hezeyanlarda bulunduğu için katledilen bir Hallacı Mansur, mülkiyet konusundaki farklı görüşlerinden dolayı kellesi vurulan bir Şeyh Bedrettin, Galata kulesinden Üsküdar'a uçmayı başardığı için kellesi uçurulan bir Hezarfen Çelebi, bu baskıcı uygulamaların sayısız örneklerinden sadece bir kaçıdır.
1450 yıllarında icad edilen matbaayı tam 278 sene boyunca Osmanlı ülkesine 'gavur icadı' dır diye sokmayan zihniyete ne dersiniz? Bu zihniyeti savunmaya kalkanların iddiaları ne gariptir ki işlenen kabahatten daha büyüktür. Güya, şu kadar hattatın iş sahası kapanıyormuş da matbaa onun için sokulmamış! .. Yeri gelince büyüklüğünü, zenginliğini ve ekonomisini göklere çıkardıkları koca bir imparatorluğun, üç-beş bin hattat için halkını yüzyıllarca matbaanın nimetlerinden mahrum bırakmasını hangi mantıkla açıklanır?
Daha ilk ayetleriyle herkesi okumaya ve yazmaya teşvik eden bir dinin mensuplarıydı matbaaya karşı çıkanlar! ...
Büyük toplar dökmekle, gavur ülkelerini fethetmekle övünen sizlerin, matbaayı icat ediş şerefini elin gavuruna kaptırması yetmiyormuş gibi yaklaşık 300 sene boyunca matbaaya düşmanlık etmeniz, ilk matbaayı İbrahim Müteferrika adındaki bir Hristiyana kurdurtmanız ve üstelik uzun süre bu matbaada dinî kitapların basımını yasaklamanız bir yüzkarasıdır!
Atalarınızın ülkeye miras bıraktığı Kara Davut,Altıparmak Peygamberler Tarihi, Mızraklı İlmihal, Envar-ül Aşıkîn ve Marifatname gibi popüler kitapları okudukça bilime, akletmeye ve düşünmeye yabancılaştık.
Saraylarda el üstünde tutulan büyücülerin, müneccimlerin ve dalkavuk şeyhülislamların oluşturduğu geleneksel kültür mirasımızın, Arap kültürüyle karşılaşmasının sonucunda ortaya çıkan kompleksli bir kültür yaşıyoruz.
Bu kargaşayı atlatmanın tek yolu, hem atalarını ve hem de kendini eleştirebilen cesur, sağlıklı ve üstün bir kavrayışa sahip insanlar yetiştirmektir.
Bizim ülkedeki sosyalist geçinen SOL-UCANLARIN bilmediği Kapitalizm kurbanı bir türlü yaşanamamış sistem.
'Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa' dedi
kendini yaktı. Araplaşmış bu ülke için değer miydi?
Türkiye yi bölüp parçalamak isteyen çevrelerin mazlum(!) , piyonu
İsa peygamberi kıskananların uydurduğu göğe yükseliş masalı
Kadın tüccarlarının tuzağına düşmüş, yetmemiş aşağılanmış, toplumdaki iffetliler! ! ! ! ! ! ! tarafından el uzatmak yerine düşene birde sen vur mantığıyla batağa gömülmüş kadınlarımız.(Düşenin dostu olmaz bu ülkede) .Kökeni M:S. 571.
Evren içinde Dünya mikroskopla görülecek kadar küçük; insan dünya içinde zerre kadar küçük iken neden büyük olan Allah, bu kadar küçük olan insana kendini ispat etmek için sizin gibi insanlara tebliğ vazifesi veriyor?
Enel Hak! ! !
Siz araştıran düşünen değil ancak RAVİ siniz. Sorgudan mahrum, papağan gibi taklit edensiniz.Düğmesine basılmış bir TEYPsiniz
'Hiç bir şey varken yok olmaz, yokkende var olamaz'.İsan beyni son 2 yüzyılda özgürleşmeye başlamıştır. Tam anlamıyla özgürleşince gerçekler ortaya çıkacaktır
Türban=çarşaf+peçe+BURKA' ya giden başlangıç