Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Bir Gün Mutlaka
Bir Gün Mutlaka

“Savaş soğuk, kuşlar güzel, Allah Büyük.”

  • anlatmak29.11.2025 - 00:28

    Sevgili Bilge,
    bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.

    İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde
    bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
    düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.

    Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
    kararlar. Şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.

    Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak
    durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları
    tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.

    Bu nedenle, sevgili Bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (İnsanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. Durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) Hiç kimseyi görmüyorum. Albay da artık benden çekiniyor. Ona bağırıyorum. (Bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. Fakat bunlar yazı, sevgili Bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor.)

    Geçen sabah erkenden albayıma gittim. Bugün sabahtan akşama kadar
    radyo dinleyeceğiz, dedim. Bir süre sonra sıkıldı. (İnsandır elbette
    sıkılacak. Benim gibi bir canavar değil ki.) Bunun üzerine onu zayıf
    bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.)
    ...
    Oğuz Atay

  • anlatmak06.10.2025 - 21:01

    bir gün
    geleceğim ve bir haber getireceğim

    damarlara ışık saçacağım
    ve sesleneceğim içerden:
    ey sepetleri uykuyla dolu olanlar!
    elma getirdim, elma
    …kızıl güneş.

    geleceğim.
    dilenciye bir yasemin vereceğim,
    cüzzamlı güzel kadına da
    yeni bir küpe…
    köre diyeceğim ki: bak, nasıl da güzel bahçe!

    çerçi olup dolaşacağım sokakları
    ve sesleneceğim:
    çiyci geldi, çiyci geldi, çiyci!
    yoldan geçen diyecek:
    sahiden de karanlıktır gece.
    ve samanyolunu vereceğim ona.
    köprüdeki kötürüm kızın
    büyük ayıyı asacağım boynuna.
    bütün küfürleri süpüreceğim dudaklardan.
    bütün duvarları yıkacağım yere.
    haramilere diyeceğim ki:
    gülümseyiş yüklü bir kervan geldi!
    bulutu parçalayacağım.
    gözleri güneşe bağlayacağım
    gönülleri aşka
    gölgeleri suya
    dalları rüzgara
    sonra bütün bunları birbirine
    ve çocuğun uykusunu da
    cırcırböceklerinin mırıltılarına bağlayacağım.
    uçurtmaları uçuracağım gökyüzünde,
    saksılara su vereceğim.

    geleceğim.
    atların, sığırların önüne
    okşayışın yeşil otunu serpeceğim.
    susuz kısrağa çiy kovasını sunacağım.
    yoldaki yaşlı eşeğin sineklerini kovacağım.

    geleceğim.
    ve her duvarın başına bir karanfil dikeceğim.
    her pencerenin altında bir şiir okuyacağım.
    her kargaya bir çam vereceğim.
    yılana diyeceğim ki: kurbağa nasıl da fiyakalı ama!
    barıştıracağım.
    tanıştıracağım.
    yol alacağım.
    ışık içeceğim.
    seveceğim.

    Sohrab Sepehri

  • serbest kürsü02.10.2025 - 10:05

    “Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden
    özür dilerim.” Demiş arkadaşına Kafka . Fazla samimiyet karşındakine ayrı bir güç verir .

  • serbest kürsü28.09.2025 - 19:49


    Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?

  • Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)22.09.2025 - 23:30

    Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdesin
    Su olsan kimse içmez
    Yol olsan kimse geçmez
    Elin adamı ne anlar senden?

    Çıkarsın bir dağ başına
    Bir ağaç bulursun
    Tellersin pullarsın gelin eylersin

    Bir de bulutları görürsün
    Köpürmüş gelen bulutları
    Başka ne gelir elden?

    Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
    Şu dünyanın ıssızlığı
    Tanrı kimsenin başına vermesin
    Böyle bir yalnızlığı!

    Yaşar Kemal

    ?si=or8ABnpJfWm5FszG

  • Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)07.08.2025 - 13:14

    Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
    Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
    Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
    Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
    Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
    O insan ve tabiat çağını.

    Dön bana ve dinle!
    Kuşlar uçuşuyor içimde.
    Loş bir keman solosu gibi
    Kuşların uçuştuğunu içimde,

    Dön bana ve dinle.
    Karanlık denizlerin dibinde,
    Birtakım incilerin olduğunu
    Birtakım incilere ve hatıralara
    Neden bağlı olduğumuzu unutma.

    Duy beni ve dinle!

    Denizler boğuşuyor içimde.
    Unutma diyorum ama sen anla,
    Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara

    E. Bayazıt.

    ?si=MG8OFLlff-aqmlyU

  • anlatmak19.04.2025 - 19:34

    Düşlerimi kanatıyor her gece
    Dudaklarında donmuş gülümsemesi
    O muhacir evde asılı duruyor hâlâ
    Yitirilmiş bir arkadaş sureti

    Anılar mı yakın bana acı mıdır en eski
    Bir sağnak yıkasa yaralarımı belki
    Yumuşayacak gecenin mimikleri ağrılarım dinecek
    Ya da korunak olacak karanlığın kendisi

    Hava su ve toprak kirlendi artık
    Tuz ve ekmeğe karışıyor yüksek gerilim
    Yeryüzünün bütün koordinatları
    Barınacak bir yer arıyor
    Haritadan silindi yüreğimin meskûn yerleri
    Her gün kütüklerden aşklar düşüyor hayat
    Artık 'ölü sayısı...' belirliyor gündemi

    A. Hicri İzgören

  • anlatmak19.07.2024 - 23:18

    Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi.Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duyuyor olmamızdır... Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki, zamanı, mekanı fark etmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
    Sadık Hidayet

  • Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)04.07.2024 - 01:29


    Serçe omuzuma kondu
    Ve ben mahir bir avcı oldum
    Ondan sonra asla bir kuşu avlamaya çıkmadım
    Ne zaman özlesem şarkı söyledim
    Kuş gelir, kuş konar, kuşu koklarım
    Kuşu öperim ve özgür bırakırım
    Ve bir başka avcıya av olunca
    Çocukluğumu görürüm.

    Mohammad Ebrahim Jafari..

    ?si=8t8SSudDR0UwTxva

  • şu an ne dinliyorum18.10.2023 - 01:48

    ?si=bbT2DgnwvEWYWhrk


    Yerimde yok
    Zamanım da yok
    Yurdum da yok

    Ellerimle alevler yakıyorum
    Kırık kalbimden
    Senin için yaralı bir tını çalıyorum

    Filistin'de doğdum
    Filistin'de doğdum