Kültür Sanat Edebiyat Şiir

turgut özal sizce ne demek, turgut özal size neyi çağrıştırıyor?

turgut özal terimi F tarafından tarihinde eklendi

  • Toprak Soyluoğlu
    Toprak Soyluoğlu

    İyi ve kötünün eşit oranda yayıldığı bir sentez Turgut Özal.

  • Sezgin Yeşiltaş
    Sezgin Yeşiltaş

    Siyaset ondan sonra para kazanma şekli olmuştur.
    Hiç bir zaman para kazandırmayan din ondan sonra para kazandırmıştır. Hatta hala günümüzde 'bana 5 miyar TL ver, katolik olayım' sözü varsa onun tohumlarıdır. Bu tür şeyler Türkiye gibi ülkelerde onun sayesinde para kazanma yöntemi olmuştur.
    Özal'ın topluma benimsettiği diğer vecizeler;

    - İşi bil işe gitme.
    - Tecavüz kaçınılmaz zevk almaya bak.
    - Paraya baba demesini bil.
    - Anamın üzerine kuma aldım, o yüzden böyle.
    ...

  • Oyunbozan Birisi
    Oyunbozan Birisi

    Türkiyenin Suriye, Irak, İran, Tunus... v.s. olmamasına vesile olan insan.

    Başbakanlığa başladığında borç 15-16 milyar dolardı fakat neredeyse ortada hiçbir ekonomik değeri olan İŞLETME yok idi. O'nun döneminde değer kazanan veya kurulan binlerce İŞLETMEDEN sadece TÜRK TELEKOMUN başbakanlığı bıraktığı günkü değeri 40,000,000,000 $ (KIRK MİLYAR) İDİ. Fakat borcun toplamı 30 milyar dolar yoktu.

    ÖZAL Türk insanına insan olduğunu öğreten, teknolojinin, yolun, elektriğin, telefonun...... ne olduğunu öğreten ve kullanımına sunan kişi.

    Döneminde yapılan yol CUMHURİYET TARİHİNİN tamamından daha fazladır, aynı şekilde elektrik hattı, telefon hattı...v.s buna ekle........................................................

  • Sezgin Yeşiltaş
    Sezgin Yeşiltaş

    Bu yerden bitme mum bacak kürt, ilk olarak maliye bakanı iken dikkatleri çekmeyi başardı. ANAP'ı kurduktan kısa bir süre sonra iktidara gelip Türkiye'yi küçük Amerika'ya çevirdi.

    İş bitirici hükümet olarak da anılan parti sıkıntısı çekilen kıtlığa çözümü ithalat yaparak buldu.

    İhracatı arttırmak ve döviz girişini sağlamak için ihracatı destekleyici vergi indirimi uygulmasında sahtekarlık yapılabilmesiyle günümüzde hortumcu olarak anılan kesimin doğmasına sebep olmuştur.

    İlk vergi iadesi, katma değer vergisi uygulamasını başlattı.

    Merkez Bankasının en çok çalıştığı dönem olmuştur. Paramızdaki sıfırların 6 basamaklara çıkmasının temelini atmıştır.

    Kültür geçişinde yaşanan şok yüzünden toplumda ciddi bir ahlak çöküşü başlamıştır. Enflasyon engellenememiş, fuhuş legal sayılmıştır. Cumhurbaşkanlığı döneminde tekkelerin sayısı ciddi olarak artmış. Kalp krizinden ölmüştür.

  • F
    F

    bir kitap:
    'Devlet Modası: Tek Yol Özal! '
    Uğur MUMCU - Bütün Yazıları-22

  • F
    F

    Rahmetli Özal’ edebiyatı
    Her telden ve meşrepten, Özal hayran ve takipçilerinin canlı tutturduğu bir ‘rahmetli Özal’ edebiyatı vardır, ‘rahmetli’ ile başlayan anılar, ‘bilge’ce sözleri ve hemen her konuda ‘vizyon’unun ne kadar geniş olduğu ile devam eder, sonunda hisseden kıssa çıkarılır. Özal efsanesine kendini kaptırmamış biri için bu edebiyat, bir tür mizah, sıklıklada kara mizah edebiyatı hükmündedir.

    Bu edebiyat mizahidir, çünkü genellikle saçma sapan anılarla başlar, ‘rahmetli bir randevu vermiştir ama pijaması ile kablolu, uydulu, vs. bir TV başındadır (hisseden kıssa; rahat bir kişiliği vardır, pijama veya eşofman bunu simgeler, protokole takılmaz, dünya onun için dümdüzdür, ama bu kadar değil, o bürokrasiye savaş açmış, ‘liberal’lerin beyaz pijamalı prensidir) . Muhatabına döner; ‘Bak, Ahmet, bak Mehmet, bak Ali, bak Veli, oturduğum yerden dünyayı izliyorum, dünya nereye gidiyor, biz hâlâ Anayasa tartışıyoruz’ türünden ‘özlü, bilgece’ bir söz söyler, muhatabı hayran olur, şaşırır, o kadar şaşırır ki, bu şaşkınlık yıllarca devam eder, yeri gelir bu bilgece öngörü muhataba ışık tutar, her olayla tekrar önem kazanır, o anıya gönderme yapma ihtiyacı doğar!

    Ne dediği, muhatabının bunu nasıl değerlendirdiğini ciddiye alır üzerinde düşünürseniz, bu edebiyat, gözünüzde kara mizah şekline bürünür. Bu edebiyatın, geçtiğimiz haftaki köşe yazılarında iki örneği daha gözüme çarptı.

    Taha Kıvanç imzası ile Yeni Şafak’ta çıkan Davos değerlendirmelerinden biri, ‘Turgut Özal’ın ruhu şadolsun. Beklediği, olacağını umduğu gerçekleşmiş gözüküyor…Amerika gezisi sayesinde öğrendiğim sevindirici gerçek şu; Türk gençleri artık dünya pazarındadır…”. (4 Şubat 2002) Davos’un Türkiye üzerine toplantılarında, ‘çok iyi eğitim almış, İngilizceye Amerikalılar kadar hakim gençler’ katılmış, bunlar iş dünyasında sivrilmiş gençlermiş, Tayyip Erdoğan’ı Amerikalılarla birlikte sorgulamışlar (hem de ‘İngilizceye Amerikalılar kadar hakim olarak!) . Bu sorgulama işi başka bir mesele, ama bakarmısınız Özal’ın ruhunu şad ettiren ‘millî vizyon’umuzun sınırlarına; Amerika’da iş yapan ve iyi dil bilen gençler yetiştirmek! Daha doğrusu; ‘gençleri dünya pazarına çıkarmak’!

    Rahmetlinin ufkunun tümünü ‘pazar’ ve ‘pazarlama’nın doldurduğu malûm, acıklı olan takipçilerinin bunu bir ‘milli vizyon’ bir toplumsal ütopya diye, ısıtıp ısıtıp önümüze sunması. Nitekim, Ertuğrul Özkök de, rahmetliye rahmet okumak için bir vesile bulmuş; klasik olarak pijama-randevu-televizyon anısı ile başlayan hikmetli hikâye, daha alafranga bir başlık taşıyor; ‘İhtiraslı Liderin Post Mortem Zaferi’ (Hürriyet, 30 Ocak 2002) . Bu randevuda Özal, Amerikan futbolu liginin şampiyonluk maçı olan ‘Super Bowl’u seyrediyormuş (hisseden kıssa; işte global bir şahsiyet, hatta global bir lider; pijama burada ‘lokal’e gönderme yapıyor) , zira Amerika’dalarken Semra Hanım’la ‘Redskins’ taraftarıymış. Nasılsa söz sağlıktan açılmış ve Özal hemen oracıkta yine bir vizyon patlatmış; “Sağlık, gelecek yüzyılın en önemli ekonomik sektörlerinden biri olacak. Türkiye bu alanda öncü olmalı”. Konu, İngiliz sigorta şirketlerinin ucuz sağlık hizmeti için Türkiye’ye hasta göndermesi projesine bağlanıp, devam ediyor.

    Ne diyor bu adamlar? Daha ilköğretim sorununu çözememiş, insanlarını eğitemeyen, eğittiğine iş bulamayıp sokağa salan Türkiye’den iki üç genç Amerika’da okumuş, iş güç sahibi olmuş, en önemlisi bülbül gibi İngilizce konuşuyor diye sevineceğiz. Kendi hastasına bakamayan, hastane önlerinde günlerce kuyrukta beklenen, bir şekilde içeriye girenlerin parasızlıktan ölü veya diri olarak rehin kaldığı Türkiye, sağlıkta dünyaya öncü olacak diye hevesleneceğiz. Söyledikleri bu değil mi? Siz bu söylenenlerde son derece acıklı bir yan bulmuyor musunuz?

    Tabii, asıl acıklısı; Türkiye’nin gençlerini Amerika’ya, daha doğrusu ‘global pazar’a kapağı atmış bir kaç kişiden ibaret saymak, o değilse gençliğe hadef olarak bunu görmek. Ama en kötüsü, sağlığı ekonomik sektör olarak görmek. Küresel vahşi kapitalizmin Türkiye’deki muhafızları, gerçekten Özal’a çok şey borçlular, o bir dünya görüşünün en katıksız, en tavizsiz örneği, o dünya görüşünün defteri dürülmediği sürece, hayaleti hep aramızda olacak.

    Nuray MERT (5 Şubat 2002)

  • Var Mısın?
    Var Mısın?

    Turgut Özal Malatya'da doğdu. 1950 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu. 1952 yılında A.B.D'ne giderek ekonomi tahsili gördü. Türkiye'ye döndükten sonra Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdür Yardımcısı oldu ve Türkiye'nin elektrifikasyonu ile ilgili projelerde çalıştı.


    1961-62 yılları arasında askerlik hizmetini Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyesi olarak ifa etti ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın kurulmasına katkıda bulundu. Bu sırada, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde ders de verdi.


    Bir süre Başbakanlık Teknik Uzmanlar Kurulu Üyesi olarak çalıştı ve 1967-71 yılları arasında da Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini yürüttü. Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulundu.


    1971-1973 tarihleri arasında Dünya Bankası'nda danışman olarak çalıştı. Türkiye'ye döndükten sonra çeşitli sınai kuruluşlarda çalıştı ve 1979 yılı sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak atandı. Aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini de vekaleten yürüttü.


    12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra kurulan hükûmete ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı. 1982 yılında bu görevinden istifa etti. 1983 yılında Anavatan Partisi'ni kurdu ve aynı yıl yapılan genel seçimlerde partisinin başarılı olması üzerine hükûmeti kurmakla görevlendirildi ve böylece Türkiye'nin 19. Başbakanı oldu. 1987 yılında yapılan seçimler sonrasında tekrar hükûmet kurdu ve başbakan olarak görev yaptı.


    31 Ekim 1989'da TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 8.Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve 9 Kasım 1989 tarihinde bu görevine başladı.


    17 Nisan 1993 tarihinde geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle görevi sırasında vefat etti

  • F
    F

    Türkiyeyi 'küçük Amerika' yapmış, iyi halt etmiştir.

  • Emrah Çekiç
    Emrah Çekiç

    'şu teyibin sesini aç da biraz neşeleneli semraaa! '

  • Mi
    Mi

    Bu ülkenin gördüğü birkaç gerçek devlet adamından biri.
    O gittikten sonra ülke yönetimi faşist ve katillerin eline geçti.

  • F
    F

    İktidara geldikten sonra 1934 yılından beri kutlanmakta olan 'Milli Ekonomi ve Yerli Mallar Haftası' artık kutlanmamaya başlandı.Ve bugün günümüzde yabancı ürünler varken yerli malı kullanmak neredeyse ayıp hale geldi

  • F
    F

    ülkemizi yüksek enflasyonla taniştiran şahsiyet! Türk bankacilik sisteminin temelini atan sahsiyet! Oluşturdugu bankacilik sistemi sayesinde hortumlanmadik banka kalmamiş,devlet milyarlarca dolar zarara ugramistir!

  • F
    F

    Dışardan aldigi diş borçlarla ülkeye çağ atlamış süsü veren, sonra o dış borçları ödemek için yenilerini alan, onlari ödemek için de yenilerini alan bu şekilde Turkiyeye çok sey kazandırmis görünüp aslında çok şey götürmuş olan Başbakan ve cumhurbaşkanı...

  • F
    F

    Turkiye serbest piyasa ekonomisine doğal yollardan, özkaynaklarini buyüterek ve sanayisini geliştirerek girecekken ortaya çıkan, serbest piyasa ekonomisini degil ama vahsi Kapitalizmi ülkeye getiren, akabinde Turkiyedeki değerlerin yozlaşmasıni, hırsizliğı üç kağıtciligi yeni düzen haline getiren kişi.