serçe sizce ne demek, serçe size neyi çağrıştırıyor?
serçe terimi Senem Shamsili tarafından tarihinde eklendi
serçe terimi Senem Shamsili tarafından tarihinde eklendi
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
küfürü hüner sayanların emmisi,
beri gel sen de,
tek sevdiğin babanla beraber can yücel,
sevdiğim kadar sevilirim öyle mi,
salağın en salağı,
buysa hayat, bu hayatın yedi sülalesi,
istanbulun ta yedi tepesi,
ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
çingene sarmaşığı ve sırnaşık
pişkin yüzsüzlükler…,
yanık kozada erdemler
ve mecalsiz kelebek olmaya,
tırtıldan iyi niyetler…,
kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
yere bat e mi…,
örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
ki panzehir ne mi,
ah ayol o da sorulur mu,
aşk olsun; aşk elbet,
kimimiz var ki kendimizden başka diyerek…,
öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
bunu bilseydik hiç değilse keşke,
ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
Hatırladınmı bir gün bana beni Seviyormusun dedin bende 'EVET' dedim Ne kadar dedin....! minik bir 'SERÇE' nin göz yaşı kadar dedim.. o kadarcık mı neden serçe dedin..! SERÇELER; göz yaşı döktüklerinde ÖLÜRLER dedim sen 'SUSTUN'..
Serçenin biri bir
bahargünü uçuyormuş.
Bir anda farketmiş ki karşıdan
Motorsikletli bir adam geliyo.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni
yapmışlar... ama nafile...
Serçe 'çotaaank' diye kaska çarpıp düşmüş.
motorcu koşmuş serçenin yanına.
Serçe baygın yatıyo.. kıyamamış, bırakamamış yolda; almış
getirmiş eve.
Eskiden kalma bi de kafesi var evde.. baygın serçeyi kafesin
içine güzelce yerleştirmiş..
yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı
yatmış....
Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs..
Daha tam seçemiyo ortalığı.. hafif bulanıklık var yani...
Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet:
has.....tir lan motorcuyu öldürmüşüz...!
karıcanın ayak sesleri
hızlıca kaçtı önce
peşinde serçe
baktıki güzel serçe
yem oldu karınca
o güzelim serçeye
hangi karınca yem olmak istemezdiki
Birden serçelerle indi yağmur.
Hangisi serçe,
Hangisi yağmur?
Şehir ortamındaki en vefalı ve en âşinâ olduğumuz dostlarımızdan biri..
Göç etmez, bulundukları ortamı kara kışın zorluklarında bile terketmezler.
Özellikle erkeklerinin siyahlı, kahverengili, grili deseni çok hoştur..
En sevdiğim birkaç kuş türünden biri..
Geçtiğimiz yaz, terasta sürekli ekmek verdiğim serçelerden birinin terasa çıkıp ona doğru yaklaştığımda kaçmadığını farkettim. Biraz daha yaklaştım, sonra biraz daha.. Ama yine kaçmadı.. Parmağımı 30-40 santim kadar yakınına doğru uzattım, hiç ürkmedi... Bu kez parmağımı yavaşça ayaklarına doğru uzatıp değdirdiğimde parmağımın üstüne tünedi. Kaldırdım, yüzüme doğru yaklştırdım.. Bana doğru baktı, hiç korkmuş, huzursuz olmuş görünmüyordu... Birkaç dakika o şekilde durdu.. Ben yüzümde hafif bir şaşkınlık ve geniş bir gülümsemeyle onu seyrettim durdum. Sonra parmağımı yükselttim, hafifçe ileriye doğru uzattım, uçtu gitti..
Çok ilginç gelmişti normalde son derece ürkek olan yabani bir serçenin bu tepkisi...
tofasın efsanevi hacı murat arabasının yeni versiyonu 1994 üretimi durdu yeter kardesim 30 yıl ürettiniz zaten :)))
kalbinden asiliymis tunege... vah zavalli sercecik...
Serçenin birkaç hikayesi var...
Karlı havada ormanda iken serçe yavrusu ağaçtaki yuvadan düşer..
Tam donmak üzereyken bir manda gelir ve bizimkinin üzerine pisler neyse serçe yavrusu öfkeden çıldıracak ama manda pisliğinin sıcaklığıyla içi ısınmaya başlayınca bu iş hoşuna gider...
O sırada bir kedi gelir..'Aman serçe kardeş böyle günde düşmanlık olmaz uzat bakalım elini' der..
Serçe elini uzatır ve kedi bir güzel yer bizim garibanı..
Kıssadan hisse: Her üzerinize pisleyen düşmanınız olmadığı gibi her elinizden tutan da dostunuz değildir...
Diğer hikayeyi sonra anlatırım...
BİRER YOLCUYDUK AYNI ORMANDA KAYBOLMUŞ,
AYNI ÇITIRTIYLA ÜRPEREN BİRER ^^SERÇE^^...
HEP AYNI YERDE KARŞILAŞIRDIK
TESADÜF BU,
BİRER TOMURCUKTUK HAYATIN KOLLARINDA
BİRER ÇİĞ DAMLASIYDIK BAHAR SABAHINDA,
GÜL YAPRAĞINDA
DEDİM YA GÖZÜM
HİÇ YOKTAN SUSTURULDU ŞARKIMIZ
GÖĞSÜM DARALIYOR,YÜREĞİM KANIYOR
OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE...
Y.HAYALOĞLU
sanırım 5 sene boyunca ilkokul 1.siniftan 5 kadar kus vurmaya calistim, ama bir kere bile basaramadim.Halbuki ben cok iyi bilye oynardim, ne alakasi var demeyin, ne de olsa ikisinde de kucuk seylerle kucuk seyleri vurmaya calisiyorsun...
der tepe gezdim, ama olmadi, olmadi..
iyi vuran cocuklarla gezdim yine olmadi yine olmadi...
pusuya yattim,sercelerin selvimize konduklari bi sira' ne de olsa bir sürü var, mutlak birini vururum' deyip yallah dedim ama olmadi
ta kiii...
yine vuramayacgimi bilerek olesine bahcemizde geziyordum.yine her seye hazir bir avci pozisyonunda, tas tabii ki sapanimin gozunde, ve bir kus gordum, bizim selvide..sapanin lastigini gerdim gerdim, gerdim ve biraktim, o da nesi kusu vurmustum, istemeyerek olmustu, gercekten yine iskalayacagim diye atmistim, ama,iste olmustu, vurmustum onu..sonra dustugu yerden gittim aldim, kalbim o kadar hizli atiyordu ki, sonun da ben de dier cocuklar gibi sahici bir kus vurmustum; kusu elime aldim, sicacikti; elime kan bulasti, kafasina aykşn bir yerden vurmustum onu..kosa kosa ananeme goturdum...
ben bir kus vurdum; ama ondan sonra bir daha yapmadim...
Kuslar guzel yaratiklar... oterler, etrafta pir pir ucarlar, insanin icini neseyle doldururlar. Serceler kus cinslerinin arasinda dunyanin her yerine yayilmis tek ornek sanirim. Bicir bicir seker yaratiklar.
Bu seker seyleri arada bir avlamak isteyen 'kati' yurekli ademogullari cikiyor; hic anlamiyorum bir insan nasil olur da boylesine tatli bir yaratigi avlamak isteyebilir! ! ? ?
Bu konu uzerinde dusunurken, hadi dedim sunlardan bir tanesini de, ama oyle siradan olanlarindan degil, pek ozel olan bir tanesini de ben avlayayim. Hani yalnizca spor olsun diye, yoksa oyle ortadan kaldirmak falan gibi bir art niyetim yoktu.
Ciktim bir nar agacina bekliyorum. Bizim serce gelip gelip gidiyor ama farkettim ki serce avlamak icin yeterince donanimim yok. Eh, bunun uzerine hadi bir sorayim dedim... sordum:
Sapan yapmasini bilen var mi?
Sagolsun arkadaslar yardimci oldular, hele bir tanesi detayli bir sekilde anlatti:
' ip sapani daha cok tek parca halinde yaslilar elleriyle örüyorlar.. uzunca iki ipin arasinda, icine tas konacak, yone iptenmamul bir yeri var..
iplerin ucunda icine parmak gecirilecek halkamsi delikler yapiyorlar..
icine büyükce bir tas koyup, iplerin ucundaki deliklere parmaklari geciriyorsun, kahvecinin cay tepsisi gibi sallamaya basliyorsun.. tas (aslinda pek haberi olmadigi halde) merkez kac kuvvetinin etkisiyle ipi iyice geriyor, yeteri kadar döndürdügüne inaninca iplerden birisini birakiyorsun ve tas uygun bir ileti halinde alicinin mesaj degerlendirme mekanizmalarina ulasiyor...
bu tarz sapanlar daha ziyade kafasi kalin oldugu icin daha iri puntolu mesajlara ihtiyaci olanlar icin kullanilir..
serceler, vs. duygulu, ince ve anlayisli aliciilar icin ise:
Y harfi seklindeki bir agac dali adam gibi yontulur, Y'nin catal uclarina birer lastik baglanir, o lastigin ucunda da (deriden olmasi tercihlidir) icine tas konacak dikdörtgen seklinde yeterli büyüklükte (5x3 cm olabilir mesela) bir sey eklenir...
tasi koydugumuz yer ile Y harfinin arasindaki lastigi iyice gerer, Y'nin catallari arasindan nisan aliriz..
gez göz arpacik yerine bu catalin ortasindan hedefe bakariz...
iletimizin aliciya yeterli etki yapacak bir hizla ulasacigini anladigimiz noktada tasi birakir ve Y harfini asagi dogru da cekiveririz ki, mesajimiz yanlislikla parmagimiza degip de hedefi mahrum birakmasin..
bu her iki tarz iletisim cesidi filistinliler tarafindan amcogulllari olan yahudilerle, mesajla hasret giderme seanslari esnasinda yogun olarak kullanilmaktadir..
yahudiler de hasretlerinin daha yakici bir boyutta oldugunu göstermek icin atesli karsiliklar vermektedir..
ve böylece dünyamiz atesli sevgililer elinde becerilmis 5, element hallerinde mutlu mesut yasayip gitmektedir...
ögrettigim teknikle iyi iletisimler dilerim...'
Bu guzel tasviri alip en iyi malzemeden en iyi sapani yaptim, yine ciktim nar agacima, o guzelim nar tanelerine dadanan serceyi basladim beklemeye. Bir yandan bekliyorum, bir yandan da dostlarla sohpet ediyorum. Cok sevdigim, cok deger verdigim bir dostum 'Serceye de yazik...' demez mi! ! ! O'nun sozlerine kayitsiz kalamamak gibi bir dertten muzdarip oldugum icin, basim onde, dudaklarim sarkik, gozlerim yerde indim agactan. Serceyi avlamaktan vazgectim...
Vazgecmesine vazgectim amma bir de baktim ki serceyi avlamak isteyen ya da sercecige yem olmak emelleri icerisinde olan asil sahis hala bu arzusundan vazgecmemis, ustune ustluk umidini yitirmek uzere. Bu durum karsisinda zaten beni hic bir zaman birakmayan empati adli illet yine yapisti yakama. Bizimki bir kafes olmus kusunu ariyor, ben de ne yapsak diye dusunup duruyorum...:
F: kusunu iki yeme tav edip iceri almaya calisan, dudaginin yarisinda sefkatli bi rgülümseme, öte yaninda ulan giriversen nolacak sanki diyen hedefe kilitlenmis bir kaygi imi... öyle bir kafes iste...
yorgun, yüze yüze geldik kuyruguna umutlarinda...
S: umudunu yitirme..
senin gibi kafese girmemek icin direnen kusa ben ne diyeyim! !
elimizden bir sey gelir mi ki? soyle yaldiz falan alayim mi sana? kafesi boyayalim mi alacali bulacali? senin bu serce hangi rengi sever ki? sulugu doldurmayi unutmadin degil mi? ben en iyisi sana murekkep baligi sirti gondereyim, serceler gagalarini kasimaya bayilirlar, kafesin icine asiver bak nasil tipis tipis girecek icine :)
F: mürekkeb baligi sirti iyi fikir... sirtini ice dogru, icini de disa dogru gelecek sekilde asip, disa gelecek yerini de motiflerle süsledik mi, bir yaniyla kapan, bir yaniyla dis dünyaya estetik görünür.. tembelligim sag olsun, suluk da yemlik de ihmal edilmis vaziyette.. gelsin de kendisi doldursun yaklasimi, gittigi yere kadar yaygin politikamiz olacak...
Murekkep baligi sirtini aldim, ilgili sahsa yollayacagim. Bakalim onumuzdeki gunler neler gosterecek. Son gelismelere bakilacak olursa serce kafese ha girdi ha girecek... Yalniz ben bu serceye fena halde acimaya basladim.... Her neyse kafese bir girsin de hele, eh ne de olsa 'kirk yillik' dostumuzun hatri var, ondan sonra bir dusunelim.
Saraydan Kiz Kacirma misali Kafesten Serce Kacirma girisimlerine baslariz elbet! !
elbette :))