KARACAOĞLAN NEREDE DOĞDU Karacaoğlan’ın nerede,ne zaman doğduğu ile nerede, ne zaman öldüğü konusunda belgeye dayalı kesin bilgiler bulunmadığı ifade edilmektedir. Araştırmacılar Karacaoğlan’ın şiirlerinde kendisinden bahsettiği mısralardan, halk arasında anlatılan hikayelerden, söylentilerden, efsanelerden yola çıkarak bir sonuca ulaşmaya çalışmışlar… Ancak Karacaoğlan halk tarfından öyle benimsenmiş, sahiplenilmiş ki şiirlerinde geçen yer adları dilden dile dolaşırken değişikliğe uğramış. Bir şiirinde ”Varsak’dır durak yerimiz” derken bir başka şiirinde ”Göğçe idi benim yerim durağım” demekte,yine bir başka şiirinin yer belirten mısrası bir yerde “Binboğa’dır benim ilim” şeklinde söylenirken bir başka yerde “Erzurum’dur benim ilim” şeklinde söylenmektedir. Şiirlerinde buna benzer çok değişik söylenişler mevcuttur. Bu farklılıkların, Karacaoğlan şiirlerinin, türkülerinin başkaları tarafından tekrarlanırken, ağızdan ağza geçerken veya derlenirken,söyleyenlerin veya derleyenlerin arzuladıkları şekilde değiştirmelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Şiiri,türküyü söyleyen kişiler, Karacaoğlanın adı yerine kendi adını,sevgilisinin adı yerine kendi sevgilisinin adını,memleketin ismi yerine kendi memleketinin ismini monte ederek söylemişlerdir. Onun için bütün sevdalılar Karacaoğlan’dır, onun için Karacaoğlan’ın sevdiği kızın ismi ”Türkçe isimler sözlüğü” içinde yer alan isimlerden her hangi biridir, onun için bölgedeki bütün iller,köyler,yaylalar,dağlar Karacaoğlan’ın mekanıdır. Şiirler gibi rivayetler de muhteliftir. Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana ve Mersin’de bir çok köy Karacaoğlan’a sahip çıkmaktadır. Hatta Ege Bölgesi Türkmen aşiretlerinden Karakeçililer Karacaoğlan’ın kendi aşiretlerinden olduğunu iddia etmekte, Belgrad’lı olduğuna ilişkin menkıbeler bile bulunmaktadır. Araştırmacıların mutabık oldukları tek gerçek ise Karacaoğlan’ın Çukurova, Toroslar ve Gavur Dağı bölgesinin bir ozanı olduğu ve 17. yüzyılda yaşadığıdır. Karacaoğlan’ın nerede doğduğu ve nerede öldüğü konusundaki görüşlerin isabetini bu genel çerçeve içinde değerlendirmek gerekmektedir. Karacaoğlan’ın doğduğu yer konusunda iki görüş ağırlık kazanmıştır. Birincisi Osmaniye’nin Düziçi ilçesinin Varsak köyü, ikincisi ise Adana’nın Feke ilçesinin Gökçe köyüdür. Birinci görüş, yani Karacaoğlan’ın Düziçi İlçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğu iddiası Akşehirli gezgin Ahmet Hamdi Efendinin anılarına dayanmaktadır. Bu konudaki en eski yazılı kaynak da budur. Hoca Hamdi Efendi 1876 yılında Varsak köyüne gelmiş ve Karacaoğlan ile ilgili bilgileri burada hatıra defterine kaydetmiştir. Hoca Ahmet Efendi bu tespitini çok inandırıcı delillere dayandırmıştır. Anılarında Karacaoğlan’ın babasının adından sülalesinin namına, gerçek isminden fiziki görünümüne, yaşadığı olaylardan temas ettiği kişilere varıncaya kadar çok detaylı bilgiler vermiştir. Kaynaklarda Karacaoğlan’ın tahminen 1606-1689 yılları arasında yaşadığı hususunda kayıtlar mevcuttur. Hoca Ahmet Efendi ise Karacaoğlan’ın 96 yaşında öldüğünü kaydetmiştir. Bu iki bilgi birleştirildiğinde Karacaoğlan’ın 1700’lü yıllara kadar yaşadığını kabul etmek gerekir. Bu durumda Hoca Ahmet Efendi anılarını Karacaoğlan’ın ölümünden yaklaşık 180 yıl sonra yazmıştır. Bu süre toplum hafızası için uzun bir süre değildir. Hoca Ahmet Efendinin Varsak köyüne geldiği 1876 yılında Varsak’ta yaşayan 80-90 yaşlarında bir insanın dedesinin dedesi Karacaoğlan’ın çağdaşı olmaktadır. Dede ile torununun 10-15 yıl birlikte hayatta olabilecekleri düşünüldüğünde bilgiler iki kuşak sonraya aktarılmıştır ki, bu bilgilerin gerçek olma ihtimali yüzde yüze yakındır. Hoca Hamdi Efendi tarafından Karacaoğlan’ın mensubu olduğu belirtilen sayıloğulları ailesinin bugün hâlâ Varsak’ta yaşıyor olması, bu bilginin doğruluğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. Diğer araştırmalar ise genellikle Cumhuriyet dönemi araştırmalarıdır. Bunlar daha çok Karacaoğlan’ın şiirlerinde geçen yer isimlerine, rivayetlere ve efsanelere dayalıdır. Şiirlerinde geçen yer isimlerinin yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle gerçekleri yansıtmaktan uzak olduğunu kabul etmek gerekir. Rivayetler ise aradan geçen uzun zaman nedeniyle çeşitlenmiş,hangi rivayetin doğru olabileceğini kestirme imkanı ortadan kalkmıştır. Sonuç olarak Ahmet Hamdi Efendinin anıları bilgiye dayalı olup, günümüzde artık yazılı bir belge niteliği kazanmıştır. Yani Karacaoğlan’ın Osmaniye'ye bağlı Düziçi ilçesinin Varsak köyünde doğmuş olması en güçlü ve tek bilimsel görüştür.
Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi Yüzünü sevdiren gelin Kaşların kara değil mi Güzel, ben seni isterim Seni koynumda beslerim Yüzünü, güzel, göreyim Zülüfün kara değil mi Boyun uzun, belin ince Yanakların olmuş gonca Salıverirsin kolunca Beliğin kara değil mi Utanırım akar terim Güzellikte yok benzerin En sevgili makbul yerin Saçların kara değil mi BENİ KARA DİYE YERME ;) Mevlâ'm yaratmış, hor görme Ala göze siyah sürme Çekilir, kara değil mi Hind'den, Yemen'den çekilir İner Bağdad'a dökülür Türlü taama ekilir Biber de kara değil mi Göllerde kuğular olur Göğüs ak, kara benlidir Mısır'da çok zengin vardır Kölesi kara değil mi Pınara konan kuğunun Kanadı beyaz çoğunun Çöldeki Arab beyinin Çadırı kara değil mi İller de konup göçerler Lâle sünbülü biçerler Ağalar, beyler içerler Kahve de kara değil mi Evlerinde sular akar Güzelleri göze bakar Hublar yanağına sokar Sünbül de kara değil mi Karac'oğlan der, inşallah Görenler desin maşallah Kara donlu Beytullah Örtüsü kara değil mi
Karacaoğlan demek halk müziğimizin en büyük üstadlarından birini yad etmektir... Karacaoğlan zamanın türkçesini en iyi biçimde kullanan bir şahsiyet... Ne kadar pir sultanın türkülerini sanatçılarımızı kullanırsa onun ki ni de kullanırlar... Zira o müthiş bir şahsiyetti
Karacaoğlan şair demektir yani Halk Ozanı
Karac´oglan der ki, ismim överler,
Zehir oldu yedigimiz sekerler.
Dilber sever diye isnad ederler,
Benim Hakk´tan gayri sevdigim mi var?
17 nci yüzyılda yaşamış en önemli aşıklarımızdandır.
Göçebe Türkmen obalarında yetişmiştir. Aşk temesını çok etkileyici bir dille işlemiştir.
Önemli miraslarımızdandır.
Aşkı, sevdayı, ayrılığı,... mükemmel anlatan evrenselliğe ulaşan bir şairimiz
Nedendir de Suna Boylum Nedendir
Güzel Ne Güzel Olmuşsun
Üryan Geldim
Elâ Gözlerini Sevdiğim Dilber
Kadir Mevlam Senden Bir Dileğim Var...
KÖMÜR GÖZLÜM
Niçin böyle melil melil gezersin
şad ü hürrem olup gül kömür gözlüm
Arzu eder gönlüm gurbet elleri
İşte gidiyorum kal kömür gözlüm
Ben seni severim can u gönülden
Kalktı kısmetimiz ne gelir elden
Yanağın çevresi tomurcuk gülden
Bezemiş gerdanın hal kömür gözlüm
Vazgelemem sen ahdında durursan
Yüz verme engeli mahfi görürsen
Varıp bir kötüye meyil verirsen
Dilerim mevladan bul kömür gözlüm
Karac'oğlan söyle sözü utanma
Varıp yad ellerin narına yanma
Gitti gurbet ele yar gelir sanma
Ahd-ı aman edip gel kömür gözlüm
KARACA OĞLAN
KARACAOĞLAN NEREDE DOĞDU
Karacaoğlan’ın nerede,ne zaman doğduğu ile nerede, ne zaman öldüğü konusunda belgeye dayalı kesin bilgiler bulunmadığı ifade edilmektedir.
Araştırmacılar Karacaoğlan’ın şiirlerinde kendisinden bahsettiği mısralardan, halk arasında anlatılan hikayelerden, söylentilerden, efsanelerden yola çıkarak bir sonuca ulaşmaya çalışmışlar…
Ancak Karacaoğlan halk tarfından öyle benimsenmiş, sahiplenilmiş ki şiirlerinde geçen yer adları dilden dile dolaşırken değişikliğe uğramış.
Bir şiirinde ”Varsak’dır durak yerimiz” derken bir başka şiirinde ”Göğçe idi benim yerim durağım” demekte,yine bir başka şiirinin yer belirten mısrası bir yerde “Binboğa’dır benim ilim” şeklinde söylenirken bir başka yerde “Erzurum’dur benim ilim” şeklinde söylenmektedir.
Şiirlerinde buna benzer çok değişik söylenişler mevcuttur.
Bu farklılıkların, Karacaoğlan şiirlerinin, türkülerinin başkaları tarafından tekrarlanırken, ağızdan ağza geçerken veya derlenirken,söyleyenlerin veya derleyenlerin arzuladıkları şekilde değiştirmelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Şiiri,türküyü söyleyen kişiler, Karacaoğlanın adı yerine kendi adını,sevgilisinin adı yerine kendi sevgilisinin adını,memleketin ismi yerine kendi memleketinin ismini monte ederek söylemişlerdir.
Onun için bütün sevdalılar Karacaoğlan’dır, onun için Karacaoğlan’ın sevdiği kızın ismi ”Türkçe isimler sözlüğü” içinde yer alan isimlerden her hangi biridir, onun için bölgedeki bütün iller,köyler,yaylalar,dağlar Karacaoğlan’ın mekanıdır.
Şiirler gibi rivayetler de muhteliftir. Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana ve Mersin’de bir çok köy Karacaoğlan’a sahip çıkmaktadır. Hatta Ege Bölgesi Türkmen aşiretlerinden Karakeçililer Karacaoğlan’ın kendi aşiretlerinden olduğunu iddia etmekte, Belgrad’lı olduğuna ilişkin menkıbeler bile bulunmaktadır.
Araştırmacıların mutabık oldukları tek gerçek ise Karacaoğlan’ın Çukurova, Toroslar ve Gavur Dağı bölgesinin bir ozanı olduğu ve 17. yüzyılda yaşadığıdır.
Karacaoğlan’ın nerede doğduğu ve nerede öldüğü konusundaki görüşlerin isabetini bu genel çerçeve içinde değerlendirmek gerekmektedir.
Karacaoğlan’ın doğduğu yer konusunda iki görüş ağırlık kazanmıştır.
Birincisi Osmaniye’nin Düziçi ilçesinin Varsak köyü, ikincisi ise Adana’nın Feke ilçesinin Gökçe köyüdür.
Birinci görüş, yani Karacaoğlan’ın Düziçi İlçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğu iddiası Akşehirli gezgin Ahmet Hamdi Efendinin anılarına dayanmaktadır. Bu konudaki en eski yazılı kaynak da budur. Hoca Hamdi Efendi 1876 yılında Varsak köyüne gelmiş ve Karacaoğlan ile ilgili bilgileri burada hatıra defterine kaydetmiştir.
Hoca Ahmet Efendi bu tespitini çok inandırıcı delillere dayandırmıştır. Anılarında Karacaoğlan’ın babasının adından sülalesinin namına, gerçek isminden fiziki görünümüne, yaşadığı olaylardan temas ettiği kişilere varıncaya kadar çok detaylı bilgiler vermiştir.
Kaynaklarda Karacaoğlan’ın tahminen 1606-1689 yılları arasında yaşadığı hususunda kayıtlar mevcuttur. Hoca Ahmet Efendi ise Karacaoğlan’ın 96 yaşında öldüğünü kaydetmiştir. Bu iki bilgi birleştirildiğinde Karacaoğlan’ın 1700’lü yıllara kadar yaşadığını kabul etmek gerekir. Bu durumda Hoca Ahmet Efendi anılarını Karacaoğlan’ın ölümünden yaklaşık 180 yıl sonra yazmıştır. Bu süre toplum hafızası için uzun bir süre değildir.
Hoca Ahmet Efendinin Varsak köyüne geldiği 1876 yılında Varsak’ta yaşayan 80-90 yaşlarında bir insanın dedesinin dedesi Karacaoğlan’ın çağdaşı olmaktadır. Dede ile torununun 10-15 yıl birlikte hayatta olabilecekleri düşünüldüğünde bilgiler iki kuşak sonraya aktarılmıştır ki, bu bilgilerin gerçek olma ihtimali yüzde yüze yakındır. Hoca Hamdi Efendi tarafından Karacaoğlan’ın mensubu olduğu belirtilen sayıloğulları ailesinin bugün hâlâ Varsak’ta yaşıyor olması, bu bilginin doğruluğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır.
Diğer araştırmalar ise genellikle Cumhuriyet dönemi araştırmalarıdır. Bunlar daha çok Karacaoğlan’ın şiirlerinde geçen yer isimlerine, rivayetlere ve efsanelere dayalıdır.
Şiirlerinde geçen yer isimlerinin yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle gerçekleri yansıtmaktan uzak olduğunu kabul etmek gerekir.
Rivayetler ise aradan geçen uzun zaman nedeniyle çeşitlenmiş,hangi rivayetin doğru olabileceğini kestirme imkanı ortadan kalkmıştır.
Sonuç olarak Ahmet Hamdi Efendinin anıları bilgiye dayalı olup, günümüzde artık yazılı bir belge niteliği kazanmıştır.
Yani Karacaoğlan’ın Osmaniye'ye bağlı Düziçi ilçesinin Varsak köyünde doğmuş olması en güçlü ve tek bilimsel görüştür.
Sabri ALTUN
Ömrüm uzun eyle Bâri Hüdâ
Hamd ü senâ şükür etmek isterim
Çalışıp kazanıp nefis taamlar
Dişlerim var iken yemek isterim
Bir küheylan at ver istemem eşek
Üstü kaplan postu tek olsun öşek
Kuş tüyünden yastık yumuşak döşek
Keçeler içinde yatmak isterim
ESTİ SEHER YELİ
Esti seher yeli söküldü seller
Gidiyorum kömür gözlüm ağlama
Ağlamanın vakti geçti ne çare
Kement atıp yollarımı bağlama
Sana derim sana kaşı kemanım
Büküldü kametim geçti zamanım
Gidiyorum yedi benli cevranım
Yarim gitti diye yürek dağlama
Karacaoğlan der gözyaşım silinir
Bir ok çeksem yüce dağlar delinir
Yüreciğim bölük bölük bölünür
Yaş döküp de arkam sıra ağlama
Söz: Karacaoğlan
Mardin'den de Karac'oğlan Mardin'den
Çeken bilir ayrılığın derdinden
Koçhisar'dan, Hasan Dağın ardından
Acep gezsem mavi donlum var m'ola
Karacaoğlan der ki kolu kırarım
Nedir yüce dağlar size zararım
Ararsam pınarın gözün ararım
Bulanmış da durulmuşu n'ideyim
Karac'oglan der ki, sözün bilmişi
Tedbirle görülür dünyanin isi
Ne etsin, neylesin alemde kişi
Felek Mustafa'ya yar olmadıkca
Karac'oğlan, size bakar sevinir;
Sevinirken kalbi yanar, köyünür;
Kımıldanır hep derdlerim, devinir;
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Karac`oğlan söyler: kaşı karadan,
Hiçab perdesini kaldır aradan,
Seni, beni bir Mevla`dır yaradan,
Büyüklenme, hey kız, güzelim deyi
Karac'oglan, cömertle
Benim işim yok na-mertle
Kahbe felek bin fendile
Gönlüm alır demedim mi
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac(a) oglan tutma beni el gibi
Akıttım gözümden yaşı sel gibi
Bahçende açılan gonca gül gibi
Dizip al yanağa soldurma beni
karacoğlan der ki kendim öğeyim
taşlar alıp kara bağrım döğeyim
güzel sevme derler nasıl sevmeyim
kaşlar arasında çifte benler var
Gönül ne gezersin sarp kayalarda
İniver aşağı yola gidelim
Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez
Gel güzeli bolca ile gidelim
Koyuverin gitsin sefil baykuşu
Durmuyor akıyor gözümün yaşı
Kadir kıymat bilmez imiş her kişi
Kadir kıymatlı ile gidelim
Şahanı koyverin avını alsın
Yarenim yoldaşım yanıma gelsin
Şu garip illerde düşmanım ölsün
Emmili dayılı ile gidelim
Karac'oğlan derkiyiyip içmeden
Güzeller usanmaz konup göçmeden
Muhanatın köprüsünden geçmeden
Düşelimde azgın sels gidelim
Ağacın eyisi özünden olur
Yiğidin eyisi sözünden olur
İl için ağlayan gözünden olur
Ağlama hey gözü yaşın sevdiğim
Yavrı keklik gibi kaynar eğlenir
Mis kokulu yağlar ile yağlanır
Sabah akşam türlü yazma bağlanır
Eğip geçer yeşil başın sevdiğim
Karac'oğlan derki hoşça salınsın
Dursun yol üstünde bacı alınsın
Çözüver düğmeni göğsün görünsün
Nokta nokta benli döşün sevdiğim
Hazır ol vaktine Nemçe kralı
Yer götürmez asker ile geliyor
Patriklerin inmiş tahttan diyorlar
Bir halife kalmış o da geliyor.
Yetmiş bin var siyah postal giyecek
Seksen bin var Allah Allah diyecek
Doksan bin var tatlı cana kıyacak
Yüz bini de Tatar Han'dan geliyor.
Gelen Ahmet Paşam kendidir kendi
Altmış bin dal kılıç kusuru cündi
Kaçma kafir kaçma ölümün şimdi
Hacı Bektaş Veli kalkmış geliyor.
Şevketlu efendim,sultan-ı vezir
Altmış bin kılıçlı yanında hazır
Deryalar yüzünde Bozatlı Hızır
Benli Boz'a binmiş o da geliyor.
Karacaoğlan der ki:Burda durulmaz
Güler yüzlü tatlı cana doyulmaz,
Gökteki yıldızdan çoktur,sayılmaz
Yedi iklim,dört köşeden geliyor.
Hak Muhammed Ali'nin sırrı hakikati Mehdi'de tecelli buyura.
Taramış zülfünü vermiş tımarı...
İki göğsün arası zemzem pınarı...
İçsem öldürürler, içmesem öldüm...
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi
Güzel, ben seni isterim
Seni koynumda beslerim
Yüzünü, güzel, göreyim
Zülüfün kara değil mi
Boyun uzun, belin ince
Yanakların olmuş gonca
Salıverirsin kolunca
Beliğin kara değil mi
Utanırım akar terim
Güzellikte yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi
BENİ KARA DİYE YERME ;)
Mevlâ'm yaratmış, hor görme
Ala göze siyah sürme
Çekilir, kara değil mi
Hind'den, Yemen'den çekilir
İner Bağdad'a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi
Göllerde kuğular olur
Göğüs ak, kara benlidir
Mısır'da çok zengin vardır
Kölesi kara değil mi
Pınara konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arab beyinin
Çadırı kara değil mi
İller de konup göçerler
Lâle sünbülü biçerler
Ağalar, beyler içerler
Kahve de kara değil mi
Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sünbül de kara değil mi
Karac'oğlan der, inşallah
Görenler desin maşallah
Kara donlu Beytullah
Örtüsü kara değil mi
Karacaoğlan demek halk müziğimizin en büyük üstadlarından birini yad etmektir... Karacaoğlan zamanın türkçesini en iyi biçimde kullanan bir şahsiyet... Ne kadar pir sultanın türkülerini sanatçılarımızı kullanırsa onun ki ni de kullanırlar... Zira o müthiş bir şahsiyetti