Toplumsal Bilincin Ve Kişilerin Yaşama Dair Düşünceleri O Düşüncelerini Uygulamaları Genel Olarak Ortada, Ne Var Ki Somut Olanlarda Bile İnsanımız Ne Kadar Kör Ya da Görmek İstemiyor Saplantı Halinde. Savunu Elbet Bir Haktır Çarpıtmak Hak Değildir. Kişi Somut Olay Ve Olguları Ve Düşünceleri Görmeyebilir, Eksik Algılayıp Yorumlayabilir Tarafta Olabilir Bunlar Normaldir. Savunusunu; Çarpıtma, Haksızlığı Haklı Ya Da Hafifletme Yaklaşımında Olamaz, Tarihi Gerçekleri Kendimizce Yorumlasak Bile, “O Gerçek”; Verili Olan Somut Gerçeği Değiştiremez.
Mümtaz'er Türköne Gazeteci-Yazar Bay 'Açıkça Söylemekte; 'Bu Bir 27 Mayısla Hesaplaşmadır.' Kendilerini O Denli Güçlü Görüyorlar Ki, Bunu İtiraf Bile Edebiliyorlar. (Ayrıca Seçimler Ne Kadar Dürüst Birde Onu İrdelemek Gerekiyor…) Bu Güçlü Görme, Sanılmasın Ki Yüzde Bilmem Kaç Oy Alındı Da Dillenmekle Olduğu, Evet Ağababaları Amerikan Emperyalistleri Ve Yerli Taşeron İşbirlikçileri Olduğu Çok Açık.Ayrıca Bu Din Bezirganları Saf Rahmani Dini İnançlı Müslüman İnsanlarımızı Pek Güzel Safsatalarla Kandırabilmekte(Bu Aynı Zamanda Milliyetçi-Mukaddesatçı Geçinen Bir Avuç Irkçılar İçinde Geçerlidir..Onlar Aslında Hepsi İçimizdeki İşbirlikçi Emperyalist Uşaklarıdır...12 Eylül Çocukları -Aydınlar Ocağı..vb) Değerli -Onurlu-Dürüst-Temiz Düşünce Duygularıyla Yurtsever Emekçi Halkımız Onların Dışındadır.
Kaldı Ki Sosyal Açıdan On Yıllardır Sindirilip Aç Ve İşsiz Kalmama Kaygısına Düşürülmüş Emekçi Halkımız İç Ve Dış Göçler de Dâhil, Elbet Bu Düzenbaz- Madrabazların Tuzaklarına Sahte Söylemlerine Pek Ala Kanıp Onların Kulvarına Akacaklardır Zemin Nasılsa Hazır...
Türkiye; Kapitalizmini Kendi Kurup, Gerçekleştiremediğinden(Atatürk’ün Ölümüyle) Her Şeyi Tepeden Geliştirilen Bir Ülke Olduğundan Bu Dışa Bağımlılığımızın Faturası, İpleri Ellerinde Tutan Egemenlerce Bizlere Çıkartılmakta...
Dünya Emperyalist Sistemi Özellikle İkinci Bunalım Döneminden Sonra Bağımlı Ülkelerde Faşizmi Kendilerince 'Çağdaşlaştırarak' Sömürge Tipi Denilen Yeni Sömürgeci Yöntemlerle Faşizmi Kurumsallaştırmıştır...(Bunun İllegal Yapılanmaları Da Kontrgerilla-Gladio Olduğu Avrupa Da Ortaya Çıkarılmıştır. Bu Tür Yapılanmalar Öncelikle Anti Komünistlere Ardından Sisteme Muhalif Olan Herkese Her Tür İnsanlık Dışı Vahşeti Uygulayan Oluşumlardır) Bir Deyişle Faşizm Yalana Dayanır..Faşist Franco Bile İspanyayı 40yıl 3 F İle Yönetti, Eh Bizde De Toplumu En İyi Yönetip Kandırmak Gütmek Hatta Gaza Getirmek-Katliamların Zeminini Oluşturmak İçin, Din –Bayrak- Irksal Yani Türklük Damarı Ve Diğer Damarlarda Kaşınarak Egemenlikler Sürdürülmekte,Geçmiş Ve Bugün Yaşanan Tarihe Bakarsak Bunu Birçok Olguda Görebiliriz...
Bir Ülkede Geri Kalmışlık, Sömürgeleşip Bağımlılık İlişkileri Sürüyor Ve Demokrasi Göstermelik Ya Da Nispi Anlamda Yer Yer İplerin Gevşetilmesi, Özünde Hep Gerili En Ufak Kıpırdanma Hak İstemede Şiddetini Çeşitli Biçimlerde Gösteriyorsa… Bunu İyi Sorgulamak Gerekmez Mi? Keza Sürekli Bir Bunalım Açmazında 40yıldır Süren Enflasyonla Akabinde Ki Devalüasyonla Bir Ülke Nasıl Yönetilinir Ki, Elbet Yönetenler Yönetemez Yönetilenlerde Pek Yönetilemez Hale Gelmesi Kaçınılmazdır…
Her Ne Kadar Pek Bizde Olmasa Da …,Elbet Demokratik Bir Burjuva Düzeni Ve Devletinde Yasal Olmak Herkes İçin Geçerlidir Tüm Kirli -Karanlık İlişkiler Açığa Çıkarılıp Yargılanmalı Cezası Hukukça Verilmelidir. Normlar Standart Olmalı, Verili Yasaların Dışına Çıkmak Asla Savunulamaz.
Adaletsiz Yönetimler Karşısında Elbet Söylenecekleri Bizden Önceleri Söyleyenler Vardır Örneğin: İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in, Daha Nice Düşünür Aydının Hatta Amerika Başkanı Bile …… 'Zulme Karşı Olmak Bir Haktır.'
Bizlerinde Söyleyecek Sözü Olmalıdır Mutlaka Sana Zulmedene Öbür Yanağını Asla Uzatma Sen Her Ne Olursan Ol Ben İsa Değilim A Canım Lütfen Kusura Bakma Yalana Yanlışa Kalma –Kanma Da
Her Şey Güç Etrafında Şekillenirken Adil Ve Adalette Elbet Göz Ardı Edilemez Her Kim Ya da Sistem Bunları Zaafa Uğratır Es Geçerse Tabi Ki Kaçınılmaz Olarak Kendi Mezarını Da Kazmış Olur.. İlk Adım Olarak Önümüzde İki Seçenek Var Ya Anti-Emperyalist –Anti-Faşist Bir Yurtsever Olacağız Yada Çeşitli Renkten İşbirlikçi.... Kesintiye Uğratılan Anadolu Devrimi Yolunda İlkin Yürümek Onu Daha İleri Götürmek Yine Emekçi –Aydın- Yurtsever- Tüm Ezilen Sömürülen Halkımıza Kalmakta.(Sınıfsal-Sosyal Konumu Ne Olursa Olsun İrdelenmeksizin..) Saygılarımla
Son zamanların en büyük çete opaparasyonunu çağrıştırdığı muhakkak.Aslında çok geç kalındı desem mübalağa etmiş olmam.Yargı bağımsızlığından dem vuranlar bu oparasyon karşısında adeta bu olguyu unutmuş olsalar gerek sözüm ona kişilere sahip çıkmaya çalışıyorlar.Ne yazık! ne yazık! ...ama boşuna uğraşıyorlar bu ülkenin geleceği bu karanlık fikirlerle örülmeyecek ve bu ülke demokrasinin ve inancın kalesi olmaya devam edecektir.Bu da gösteriyor ki geleceğimiz daha da parlak olacaktır ve dünyanın en saygın ülkesi haline gelecektir.Adı ne olursa olsun karanlık güçler can çekişmeye başlamıştır ve birlik ve baraberliğimiz daha da kuvvet bulacaktır.Allah miletimize ve devletimize güç ve kuvvet versin.İnşallh suçlular cezalarını görecektir.
1 yıldır iddanamesi bile hazırlanamayan, içerde 1 yıldır mahkemesi görülmeden tutuklu insanlar barındıran ve ilginçtir son dönemde hükümete karşı çıkan her kesimden insanın 'sende gel bakalım bilader içeri' edasıyla tutuklandığı operasyonun adı... yurt dışında olsa buna hiç düşünmeden dikta derdim de burda olunca inanmak istemiyor insan.
Güzel Türkiyemin kanını emmeye niyetli bir grup erKENEkon adlı karanlık ruhlu kişinin ve onun arkasındaki HUKUKUN HERKES İÇİN HUKUK OLDUĞUNU kabul etmeyip de ' aman efendim çok saygın kişiler göz altına alınıyor....' vs naralrı atan ve başkalarına saldırarak sözümona suçlarını kapatmaya çalışan, farkında olmadan güneşi balçıkla sıvama niyetlisi bir grup iki ayaklı iki değil çok yüzlü sahtekarlar güruhu... onların savunucularının dediği de 'benim çocuğum yapmaz! ! ' mantığıyla hareket eden anneye benzemiyor mu biraz.. çok saygın isimler miş....peeeehhh...!
Üzerine tutulan projektör ışığında toplumun sersemlemiş tavşan sürüsü gibi durması, akıl fikir sahibi zevatın çeşitli buluşlar, söylem temrinleri ve sağır edici bir gürültüyle ortaya dökülmesine neden oldu. Bu arada gergin toplumun alıngan bireylerinin önde gidenleri arasında gündem dışı itişmeler de oluyor. Sözgelimi, beni en çok eğlendiren, bir süredir medyatik olmayı şiar edinmiş görünen Rahmi Koç’un kendi işyerlerinde asla bıyık ve sakallı eleman çalıştırmayacağını ilan etmesi oldu. Yakın zaman önce de otomotiv sanayii hakkında kimi itiraflarda bulunduğunu hatırladığımız Koç’un bu sözleri abartılı biçimde manşetlere oturmasaydı, belki Başbakan’ı çileden çıkarmayacaktı. Durduk yerde, kimsenin aklına, ‘Koç, Başbakan ve kabinenin önemli kısmına işyerinde çay bile taşıtmazmış’ cümlesi gelmezdi. Erdoğan da belki kalkıp onu ‘ayrımcılık, seçkincilik’le suçlamazdı. Aklıselim simgesi bir işadamı olarak medyada ikonografik bir ağırlığı bulunan Koç, daha dün gazetelerde paçalarını kıvırmış olduğu kırmızı pantolonu ve artık alameti farikası haline gelmiş tüniklerinden biriyle ‘West Marine’ yatçılık araç gereçleri mağazasını Türkiye’ye getirmenin gururunu yaşarken görülüyordu. El sıkışırken ve kurdele keserken birlikte göründüğü, mağaza zincirinin sahibi Randy Repass, mağazalarında teknolojinin son ürünlerinin bulunmasıyla övünüyordu. Fakat, o da ne? Repass, Koç yaşlarında bıyıklı bir seçkin. Demek, Rahmi bey, bıyıklıların karşısına eşit koşullarda çıkmasına itiraz etmiyor. Onun sözleri, üstlerinde her türlü hakka sahip olduğundan kuşku duymadığı çalışanlarına yönelik. Gazetelerde çok büyük ve kutlu bir girişim olarak neredeyse tam sayfa işlenen bu konunun hemen altında Koç’un bıyık-sakal konusundaki tasarrufunun Yargıtay’ın bir kararınca da yerinde bulunduğu belirtiliyor. Doğal olarak, bir patron istediğini çalıştırır, istemediğini işten atıverir ya. Sendika, bir uzakdoğu savunma sporunun adı ya. Bu gergin hayatımızdan alıntıladığım küçük anektod, bana 12 Eylül döneminde üniversitelerde sakallı öğretim görevlilerinin zorla traşa yollanmasını hatırlatıyor. O dönem de kimi akademisyen, asker traşını reddettiği için mesleğini bırakmak zorunda kalmıştı. Yargıtay’ı referans göstererek bir kez daha Başbakan’ı haksız çıkaran büyük gazetenin bir başka sayfasında da dev bir manşet okunuyor: “Elinde tespih 2,5 saat anlattı” Hisli yazar Can Dündar’ın, site komşusu Balbay gözaltına götürülürken acıyla takallus etmiş suratını görmüştük. Şimdi de onun Milliyet’te çıkan bir yazısını büyük gazetede büyük bir haber olarak okumamız isteniyor. Yazar, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’le 6 ay önce yapmış olduğu bir görüşmeyi ‘ilk kez’ köşesinde yazmış. Oysa yazıda da belirttiği gibi “6 ay sonra ancak bugün ortaya çıkacak bazı mahrem bilgilere, o gün sahip olma şansına kavuştum. Bir gazeteci için ne büyük fırsat...” Büyük gazetenin, okurlarını şaşırtacak, onları göbeğini kaşıyan adam gibi tiksindirecek bir ayrıntı olarak manşetten verdiği tespih, savcının. Dündar’ın ‘gözünü ayıramadığı, 2,5 saat boyunca sürekli çektiği tespih’. Kimseyi küstürmeden yıllardır bu sanatı icra eden Can Dündar, savcının yorgunluğundan dem vurarak, iştahla anlattığı saçmalıklarını bağışlıyor. Bize de kala kala sıkıcı bir tespih şakırtısı kalıyor. Bu arada ATO Başkanı’nın Ergenekon’la ne işi olabilir, sözleriyle tutuklamaları ciddiyetsiz ilan edenler de şaşırtıcı değil mi? Ar damarı sağlam olanların utanç kaynağı Sinan Aygün, daha bir yıl olmadı, Türk Ocakları’nın kuruluşunun 96. yılı nedeniyle gerçekleştirilen ‘Milliyetçilik Düşüncesi Üzerine Yeni Arayışlar’ başlıklı panelde haykırıyordu: “Bugün ulusalcılığı tehdit kapsamına alanlar, 3 ay veya 1 yıl sonra milliyetçiliği de aynı kapsama alacaklar.” Fırsat buldukça bir elini kurt yaparak kalabalık selamlayan, bir satırını okumamış olduğunu belirttiği Orhan Pamuk’u hain ilan eden, Batıkent’te bir tek hıristiyan yok deyip kilisenin varlığını diline dolayan bu nursuz şovmen, 301. maddenin kaldırılmasına da bir kez daha karşı çıkmış, “Sen milliyetime hakaret edeceksin, tabii ben de seni dışarıda bekliyorum yani” buyurmuştu. Beyefendinin bağlantıları ve faaliyetlerine baktığımızda sadece kasasına kayıtsız milyonlar dizme derdinde olmadığı belli değil miydi?
Germeyelim Yakın gelecekte bir şeriat tehlikesi görmeyenlere karşı, Dündar kadar şanslı olmadığımız için ancak bugünlerde sayfa sayfa okuduğumuz planlara rağmen darbeyi yakın bir tehlike olarak görmeyen, Türkiye’nin artık o noktada olmadığını iddia edenler, Ergenekon davasının bir ‘rövanş’ olduğunu koyuyor masaya. Sözgelimi Dündar, “soruşturma bahanesiyle Hükümet muhaliflerine gözdağı verildiği, hoşa gitmeyen isimlerin listeye dahil edildiği, gece yarısı gözaltına almalarla, yazdırılan kitaplarla hedef haline getirildiği ve nihayet (dünkü gözaltıların zamanlamasında açıkça görüldüğü gibi) dikkatlerin AKP davasından buraya çekildiği..”ni iddia ediyor. “Ergenekon diye bir şey yoktur” diyen Çölaşan’ı, tutuklanan generallerin şerefine kefil olan bizim gazetenin garnizon komutanı Kışlalı’yı bir yana bırakalım. Kimi liberal demokrat kalemin bu ‘rövanş’ çığırtkanlığı ne anlama geliyor? Aynı kalemlerin ‘ortamı germeyelim’ gayretleri, taraflara ve taraftarlara yaptıkları uzlaşma çağrıları, sevgili istikrara yazdıkları aşk nameleri ne anlama geliyorsa, o anlama geliyor: Askeri yıpratmayalım. Asabını bozmayalım. Silahları omuzlarına vurmalarına yol açmayalım. Pekiyi toplumu çeşitli kademeler altında incelemeye almış, hiçbir koşul altında hiçbir şekilde sorgulanamayacak bir güç olarak tepemize dikilip bize bir hayat biçimi dikte eden ordunun kendi içindeki aşırı heveskâr darbeci adaylarını sorguladığına tanık olduk mu? Aksine. Eski darbecilerine de toz kondurmadı. Şimdi polisimizin hoyratlığını bu sorgulamalar sırasında keşfetmiş bulunan büyük gazetenin “Ziverbey Köşkü’ndeki gibi” başlığı berbat bir ironi değil mi? 12 Mart’ın işkence üssü Ziverbey Köşkü’nün mimarı Orgeneral Faik Türün, ileri yaşında eceliyle öldüğünde cenaze töreninde 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan öfkeyle seslenmiyor muydu? Faik Türün’ün iyi bir vatan evlâdı olduğunu belirtmekle kalmıyor, hazır yeri gelmişken kimi münafıklara da ağızlarının payını veriyordu: “Ziverbey Köşkü’nün yolunu bilmiyorum. Benden önceki ordu komutanları da Ziverbey Köşkü’nün yolunu bilmez. Çok eminim ki Orgeneral Türün de Ziverbey Köşkü’nün yolunu ve kendisini bilmez. Bazı insanlar, demokratlığın yolunun üniformaya küfür etmekten geçtiğini sanıyor. Bu iş böyle değil, biz halk çocuklarıyız. Faik Türün gibi bir insanın halkına silah çekmesi olabilir mi? ” sözleriyle doğru dürüst sorulamamış bir sorunun cevabını kendiliğinden veriyordu. Oysa yanılıyordu. Hasan Pulur’la yapmış olduğu söyleşide Türün, o köşkü gayet iyi bildiğini ikrar etmişti. Türkiye’de artık darbe olmaz ne anlama geliyor pekiyi? Zaten darbe anayasasıyla, darbecileri şükranla anan asker sivil büyüklerimizle, militarist kafayla esip savuran fikir adamı, işadamı, gazeteci toplum mühendisleriyle, büyüyünce yediği dayakların kendi iyiliğine olduğunu kavramış mütekait solcu çavuşlarıyla, sinmiş çoluk çocuk kadın ve azınlıklarla yaşadığımız anlamına mı geliyor? Zaten darbe düzeninde yaşıyoruz, daha ne darbesi? Anlamına mı? Taraf Gazetesi, geri adım atmadan, büyük bir cesaretle, hep birlikte örtbas etmeye alışkın olduğumuz defterleri bir bir gün yüzüne çıkarıyor. Basınımıza rağmen yalnız değil. Günden güne artıyor okuru. İki general emeklisinin sorgulanabilmesi, tutuklanabilmesi, hayra alamet bir gelişmedir. Kıyameti tetikleyebilir diye mi korkuyorsunuz? Şu hayatımızdan daha harlı bir cehennem var mı?
Gelişen olayları ekranlar aracılığı ile izliyoruz. Yazılı basın bildiğimiz gibi dünü yazdığı için geç geliyor haberler ve geldiğinde de zaten bilmiş oluyoruz.
Gazeteler haberleri sıcağı sıcağına değil, ayrıntılı ve anlaşılır vermek zorundadır. Tabi bizde haberler; bilmem kim nereye oturdu, kim bu yaz kaç kilo aldı üzerine kurulu olduğu için, haber olması gerekenler yeterli alan bulamıyorlar. Haberleri ancak köşe yazarlarının satır aralarında bulur olduk.
Köşe yazarı da haberi sanırım ekrandan alıyordur!
Son operasyonları duyduk, ekranlara yapışarak izledik. Ekran yanındakiler ile yorumlar yaptık. ‘Bu kadar da olmaz canım! ’ dedik.’ Pes! ’ dedik. Bu sözleri her kesiminden insanın ağzından duyduk. Bu şaşırtmasın, çünkü olaya bakışımıza ve olayların yorumlanışına göre dedik.
Şimdi kafanız karışmasın diyerek aynı olaya nasıl tepki veriliyormuş örnekleyeyim; Ergenekon soruşturması nedeniyle tutuklamalar oldu. Olay hepimizin gözü önünde ekrandan canlı canlı izledik.
AKP’li biri ya da F medya okuru / izleri nasıl yorumlar? Bu kadar da olmaz canım, adamlara bak, darbe için kimleri örgütlemişler? Pes yani, geç bile kalındı! Eğer polisimiz olmasa bunlar daha bizim başımıza neler örecekti? Başbakanımız sağ olsun, onun iktidarında gün yüzü gördük, onun sayesinde ordumuzda bir düzene girdi, artık darbe yapmak eskisi gibi kolay değil! Şapkasını alıp gidecek bir başbakanımız yok! O peygamber gibi adam!
Bir de muhalif olan taraftan bakalım.
Adamları görüyor musun, Ergenekon adı altında bir korku cumhuriyeti kuruyorlar, pes yani! Bir de savcının önüne çıkarılanlara bak, sanki önceden belgeler hazırmış gibi tutukluyorlar. Adamların evlerinden, iş yerlerinden aldığın dokümanlar, bir de cep, MSN konuşmaları delil gibi önlerine sürülmüş, bu kadar da olmaz ki canım! Pes yani!
Şimdi bu farazi söylemlerin gerçek olma olasılığı ne kadardır dersiniz? Ben bilemem, hayal gücüm buna yetiyor.
Suçlular ile suçlu adayları birbirine karıştırılmış, bir soruşturmada çıkış yolu aranıyor gibime geliyor.
Dava Ümraniye’de bir evin çatısında bombaların bulunması ile başladı, bu durma nasıl gelindi?
Bombaların sahipleri arasında Susurluk soruşturmasında da adı geçenler vardır. Önemlidir. Susurluk davasında gidilemeyen sonuca belki bu soruşturma ile ulaşılır diye umut edilir. Cumhuriyet gazetesi bombalanır, bombalar bu evde bulunanlar ile aynıdır. Fakat zaman içinde bu davaya, gazetenin iki önemli yazarı iliştirilir. Şimdi bomba atanlar ile atılan yerdekiler aynı safta buluşurlar. Kafalar karışır, çünkü örgüt kendi evine bomba atmış oluyor bu durumda.
Soruşturma ilerledikçe hedef ile ulaşılan sonuç arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü hedef NATO’nun ülkemizde kurduğu yer altı örgütlenme kontrgerillaydı. (ya da ben öyle düşünüyorum.)
Soruşturmada hedeften ne kadar uzaklaşıldığı ya da yakınlaşıldığını bilemiyoruz. Fakat medyaya servis edilen yazılar var. Bu servis edilen yazılardan çıkardığımız sonuç, bir darbe günlüğünden yola çıkılarak gerçekleşmeyen darbenin failleri üzerinde duruluyor. Yani suç henüz olmamış ama söylemin soruşturmasını izliyoruz. Örneğin 12 Eylül darbecileri hakkında bir soruşturma açılmış olsaydı, darbecilerin üzerine gidiliyor derdim.
Eğer baştan belirtilen Ergenekon soruşturması bir kontrgerilla soruşturması ise, faili meçhul cinayetlerin failleri ortaya çıkarılması gerek. Binlerce olay, suikast, öldürmeler, yaralamalar hala sonu açık davalar olarak ortada durmaktadır. Onların ortaya çıkarılması ile dava amacına ulaşmış olur.
Örgüt yargılanmaları geçmiş ile hesaplaşmaktır.
Suç, belgelendiği anda suç olur. Hukuk kuralları bunu gerektiriyor. Söylem ile suç olmuyor. Şimdi bizler bugün hep söylemler üzerinden sonuçlar çıkarıyoruz. Söylemler üzerinden aynı şekilde tepkiler veriyoruz. Bu bir cepheleşmeyi de yanında getiriyor. Bunu gelecek için pek olumlu görmüyorum. Cepheleşmek yan komşunun ne düşündüğünü ve hangi konuda ne tepki vereceğini bilemeden, top yükün saldırı demektir.
Bugün gelinen ortamda bir çatışma durumu ortadadır. Bu ortamın bir an önce sonlanması için savcılar ellerindeki belgeler ile iddianame hazırlamalı ve kamuoyuna ve mahkemeye sunmalıdırlar.
Hükümet hangi konuların üzerine nasıl gideceğini de bilmelidir. Bu son yapılan operasyon ile tecrübesizliğini göstermiş ve gereğinden fazla siyasi yoruma açık kapı bırakmıştır. Eğer temiz eller operasyonu yapılacaksa, önce deliller ortaya çıkarılır, somut belgeler olayın üzerine gidilir. Önce yola çıkalım, delilleri nasıl olsa yolda buluruz derseniz, işte Kuddusi Okkır gibi bir sonuç ile karşı karşıya kalınır. Bu ölümün sorumlusu kim oldu, kim nasıl ifade verecek?
Sevgili dostlar sanat, topluma yol göstermek,onlara çeşitli yollarla evrensel gerçekleri anlatma yöntemidir. Son zamanlarda bir Ergenekon meselesidir gidiyor. Toplumumuz çoğu zaman geçim sıkıntısı ve buna benzer gerekçelerle gerçekleri göremeyebilmektedir. Şu an sahnede bir oyun vardır ve bu oyun o kadar aptalca oynanmaktadır ki, aklı olan herkes bunları görebilmektedir. Geçim sıkıntısı çeken halkımıza refah vaad ederek iktidar olmuş bir partinin onları iyice yoksullaştırarak ve en yumuşak karnlarına vurarak; nohut, bulgur, kömür vs gibi ihtiyaç maddelerini seçim zamanı oy aracına dönüştürüp, daha sonra milli iradeden söz etmesi kadar komik bir şey olamaz. Bu ülke sadece parayı bastırıp kendini milletvekili seçtirerek herkesin ve herşeyin üzerinde hak sahibi olunacağını sananların dergahı değildir. Bu ülkenin Anayasal kurumları vardır. Hukukun üstünlüğü de evrensel bir kuraldır. Bu traji - komedi oyun yakında bitecektir ve bizler gibi sanatçılar da oynanan bu oyunun ne kadar ucuz maliyetli olduğunu yakında göreceklerdir.
bırakın amerikayı falan...bu tamamiyle bizim ülkemizdeki kuyruk koparma yarışının ta kendisidir...ergenekon yıllardır vardı derin devlet dedikleri şey olarak..ama zamanın hükümetleriyle kardeş kerdeşe geçindikleri için biz halkın bundan haberi olamadı..ne zaman ki kendilerine tehtit oluşturan bir hükümet çıktıı AKP işte ozaman karşılıklı çıkar çatışması bozuldu ve güç kapma savaşı başladı...bunların gölgesinde de halk yoksullaştırıldı...uyutuldu...artık son olsun ve tam bağımsız demokratik bir ülke adına adımlarımızı sıklaştıralım....
Ergenekon bizim Türk milletinin çağlar önce yazmış olduğu destandır.ama günümüzde Amerika'nın yazmış olduğu senaryo haline getirilmeye çalışılıyor.Hükümetimiz buna her zaman olduğu gibi çanak tutuyor.bu hayali çeteyi ve hayali üyelerini susturmak için her yolu deniyor.bunca yılını millete adamış,devletini ve halkını teröristlere karşı savunan generaller şimdi terörist gibi hedef gösteriliyor.asıl teröristlerde mecliste milletvekili olarak karşımıza çıkıyor.adaletin çarkı sadece vatandaşa ve susturulmak istenenlere dönüyo.ama gün gelecek devran dönecek o çarkta kendileri bogulacak.madem günlüge göre hareket ediyolar peki bu günlüğü yazan generali nie sorguya almıyolar? çünkü ogulları sabah ve atv nin ortak şirketinde yer alıyor.bu çok şüphe edilecek bi durum ama kimse bunu gündeme getirmiyor ne satılık gazeteler nede satılık yalaka medya.Mustafa Balbaya yapılan sorgu 9 saat sürmüş fakat anlattığına göre içinde 9 kuruşluk soru yok.bu memlekette Atatürkçülük, laiklik, cumhuriyetçilik Ergenekon suçuysa bende Ergenekon üyesiyim tüm ülkesini sevenler ergenekon suçlusu bakalım bizi nasıl susturacaklar? DOKUNULMAZLIĞI OLAN SUÇLULAR MECLİSTE; DOKUNULMAZLIĞI OLMAYAN SUÇSUZLAR HAPİSTE...
Ergenekon bizim Türk milletinin çağlar önce yazmış olduğu destandır.ama günümüzde Amerika'nın yazmış olduğu senaryo haline getirilmeye çalışılıyor.Hükümetimiz buna her zaman olduğu gibi çanak tutuyor.bu hayali çeteyi ve hayali üyelerini susturmak için her yolu deniyor.bunca yılını millete adamış,devletini ve halkını teröristlere karşı savunan generaller şimdi terörist gibi hedef gösteriliyor.asıl teröristlerde mecliste milletvekili olarak karşımıza çıkıyor.adaletin çarkı sadece vatandaşa ve susturulmak istenenlere dönüyo.ama gün gelecek devran dönecek o çarkta kendileri bogulacak.madem günlüge göre hareket ediyolar peki bu günlüğü yazan generali nie sorguya almıyolar? çünkü ogulları sabah ve atv nin ortak şirketinde yer alıyor.bu çok şüphe edilecek bi durum ama kimse bunu gündeme getirmiyor ne satılık gazeteler nede satılık yalaka medya.Mustafa Balbaya yapılan sorgu 9 saat sürmüş fakat anlattığına göre içinde 9 kuruşluk soru yok.bu memlekette Atatürkçülük, laiklik, cumhuriyetçilik Ergenekon suçuysa bende Ergenekon üyesiyim tüm ülkesini sevenler ergenekon suçlusu bakalım bizi nasıl susturacaklar? DOKUNULMAZLIĞI OLAN SUÇLULAR MECLİSTE; DOKUNULMAZLIĞI OLMAYAN SUÇSUZLAR HAPİSTE...
Ergenekon Sanığı Kuddusi Okkır'ın Ölümü CHP'yi Harekete Geçirdi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Okkır'ın Eşinin 4 Haziran'da Komisyona Yaptığı Başvuruyu 'Görmezden' Gelen Zafer Üskül'ü Meclis Başkanlığı'na Şikayet Etmeye Hazırlanıyor.’’
Meclisimizde iki büyük ana muhalefet partisi var sözüm ona…ikisi de kafalarını kuma gömmüş bir vaziyette…biri ara sıra gecikmelide kolsa kafasını kumdan çıkarıp muhalefet olduğunu hatırlıyor…ama maalesef kendini mahalle kavgasında sanıp serseri bir mayın gibi oradan oraya savruluyor…diğeri ise beni büyük bir hayal kırıklığına uğratan muhalefet lideri sessizliğini koruyor,sanki muhalefet o değil de iktidar partisi…iktidar baskı ve zulümle ülkeyi yönetiyor,memur,işçi,köylü,esnaf sefalet içersinde yaşıyor.bütün bunlara ilaveten başta adalet mülkün temelidir dediğimiz kurum başta olmak üzere bütün kurumlarda hızla kadrolaşıp kurumları siyasallaştırıyor,Avrupa uyum yasaları adı altında bütün değerlerimizi yok edip asıl güdümünde bulunduğu Amerikanın emriyle ülkemizi geri dönülmesi mümkün olmayacak bir uçurumun eşiğine sürüklüyor o susmaya devam ediyor…nereye kadar susacak acaba ülke elden gittikten sonramı konuşacak…
Siz susun …. Biz VATAN SEVERLER sizin yerinize de konuşuruz…. İhtilalmiş ne ihtilali kardeşim… İhtilaller bir avuç kullanılmaz halde olan el bombası ile mi yapılıyor…hoş zaten o el bombaları kağıt üzerinde … üzerinde düşünün bir kere en büyük delilleri savcının emriyle iddianame dahi hazırlanmadan imha ediliyor…ne oluyor biliyor musunuz bütün dünya af edersiniz bize kıçıyla gülüyor… Kendinizi komik duruma düşürmeyin bu ülke kaç ihtilal,pardon ihtilal demek çok yanlış olur darbe gördü…nasıl olduğunu yediden yetmişe herkes bilir…örgüt kasası olmakla suçlanan insana bakın öldü ve ailesi cenazesini parasızlık yüzünden kaldıramayanca iş hayır sever basın mensuplarına düştü kasaya bak kasaya….sakın bu kasa dedikleri reklamcı iktidar partisinin seçim reklamlarını yapmayı reddeden basit bir reklamcı olmasın… Suçlanan insanların hepsi vatansever ve anti amerikan söylemlerde bulunan ve bu ülkeye kanıyla canıyla hizmet etmiş,ülkenin içerisinde bulunduğu vahim durumu büyük kitlelere duyurabilecek kapasiteye sahip insanlar…. Sakın iktidar yaklaşan yerel seçimde uğrayacağı büyük bozgunu engellemek çabası içinde olmasın..
Dinazorlar savaşı,Büyük susurluk,başarısız darbe girişimi,asıl kavga dışarda,büyük paralar oynuyor,28 şubatta bankaların içi boşaltıldı.sinan aygünün parasının kaynağını başka kim izah eder? donumuza kadar soymuşlar bizi.Aama artık yağma yok.herkes hesap verecek
Egemen Sınıflı Toplumlarda Sorunlar Karşısında Çözüm Her Zaman Egemen Olan Güçler İçin Olurken, Egemen Olmayan-Olamayanlar(Devrim Süreçleri Hariç..) İçin Çözümsüzlük Hüküm Sürmektedir. Sistemlerin Adaletsizliği,Adil Olmadıkları Ve Haksızlıklarından Ötürü Büyük Çoğunlukların Çıkarına İşlemediklerinden, Çözümsüzlüğü, Sefaletle, Kafaları Karıştırıp Halk Yığınlarını Yanıltıcı Uygulamalarla Varlıklarını- Egemenliklerini Sürdürürler.Bu Arada Kuruda Yaş Olanda Yanar,Kalan Sağlar Yine Onlarındır.
Bu Gün Yeşil Kuşak Projesinin Çocukları..., İkinci Bunalım Döneminin Yeni Sömürge Emperyalist Uygulamalarının Bizim Gibi Bağımlı Kılınan Ülkelerin Emekçi Halklarının Başına Örülen Diğer Belalar Gibi Birer Beladırlar...
Eğer Kan Uykularda Uyunacaksa Uyanık Uyumakta Hep Fayda Vardır.Geçmişte 'Kara 6/7 Eylül 1955 de' Oyanan Oyun Bir Taşla Bir Kaç Kuş Vurma Adınadır..(Osmanlı Dönemiden Beri Anadoluyu Ve Tüm Çeşitli Halkları Osmanlılaştırma-Türkleştirme Sürdüğü Tarihi Gerçektir...) Bu Yerde Tazıya Tut Tavşana Kaç Denir.Saflarını Doğru Yerde Oluşturamayan Emekçi Halklar Hep Savrulacak Hep Güdülerek Sömürülecek Demektir.
Doğru Terori Doğru Önderlik,Halkların Yolunu Aydınlatan Işıktır. Dünya Emperyalist-Kapitalist Sistemi Sürekli Bir Bunalımda Olduğundan Faturayı En Ağır Yine Bağımlı Sömürge-Yenisömürge Emekçi Halkları Ödemektedir.
Ulusal Kurtuluşumuz Kesintiye (Anadolu Devrimi) Uğratıldığından İşçi Sınıfının Bilimine Sarılmak Sömürgecileri Ve İşbirlikçilerini İyi Tanımak Gerekir,Safları Sıklaştırıp En Geniş Halk Katılımı Bu Temele Oturmalıdır.
Burjuva Demokrasisinin Bile Olmadığı Tüm Bağımlı Ülkelerde Gerçek Demokrasiyi-En Geniş Katılımlı Özgürlüğü Ancak Ezilenler ve Öncülleri İşçisınıfı Bilimi Işığında Gerçekleştirebilirler.
Sondurum itibariyle her zaman ilk adımı atıp sonra yalanlayan zihniyetin EMPERYALİST güçlerle ortaklaşa kurdukları son düzeneğin Tarihimize maal olmui bir destan ve Türklüğün başlangıcı miadı (mit leştirilmiş olarak) kabul edilen terim ile Türklüğün yıkılması olayını aynı isim içerisine sokma dayanışmasıdır bir yıldır sudan bahanelerle özgürlükleri kısıtlanan bir ülke de yaşayıp sonra buna demokrasi ve darbeci karşıtı savunma diyen kesimin suçu sabitleşmiş insanlara nederece sahip çıkıp koruduğunu ise demagojiler içerisinde unutup gitmekteyiz Kayıp trilyonların sorumluları evlerinde 5 yıldızlı otel konforun da ceza çeksin (nası l ceza ise) fikirdaşı ve ortağı cumhur başkanı olsun, akıl alamaz şekilde 25 ini geçmemiş insanlar milyondolarlık işlerin başına geçsin o insanlardan hesap sorulmasın sonrada özellikle bu kesimin yandaşlarının aleni olarak ulusalcılığı ve milliyetçiliği hedef göstererek Ergonokonun terör örgütü olduğunu savunsun, eger ulusalcılık ve milliyetçilik terörse bu ülkede hapsa atılacak çok insan olacak diye düşünüyorum, ayrıca ne Amerika nede yandaşları pek umutlanmasın derim bu ülkede hala şehitlerine, istiklaline sahip çıkan çok insan var ve bu vatan üzerinde bu insanların son damla kanı akmadan bu ülke teslim edilmeyecek...... Namuslular artık namussuzlardan daha cesur olma vakti gelmiştir vakti kaçırmayalım kazası olmaz bu işin
Sondurum itibariyle her zaman ilk adımı atıp sonra yalanlayan zihniyetin EMPERYALİST güçlerle ortaklaşa kurdukları son düzeneğin Tarihimize maal olmui bir destan ve Türklüğün başlangıcı miadı (mit leştirilmiş olarak) kabul edilen terim ile Türklüğün yıkılması olayını aynı isim içerisine sokma dayanışmasıdır bir yıldır sudan bahanelerle özgürlükleri kısıtlanan bir ülke de yaşayıp sonra buna demokrasi ve darbeci karşıtı savunma diyen kesimin suçu sabitleşmiş insanlara nederece sahip çıkıp koruduğunu ise demagojiler içerisinde unutup gitmekteyiz Kayıp trilyonların sorumluları evlerinde 5 yıldızlı otel konforun da ceza çeksin (nası l ceza ise) fikirdaşı ve ortağı cumhur başkanı olsun, akıl alamaz şekilde 25 ini geçmemiş insanlar milyondolarlık işlerin başına geçsin o insanlardan hesap sorulmasın sonrada özellikle bu kesimin yandaşlarının aleni olarak ulusalcılığı ve milliyetçiliği hedef göstererek Ergonokonun terör örgütü olduğunu savunsun, eger ulusalcılık ve milliyetçilik terörse bu ülkede hapsa atılacak çok insan olacak diye düşünüyorum, ayrıca ne Amerika nede yandaşları pek umutlanmasın derim bu ülkede hala şehitlerine, istiklaline sahip çıkan çok insan var ve bu vatan üzerinde bu insanların son damla kanı akmadan bu ülke teslim edilmeyecek...... Namuslular artık namussuzlardan daha cesur olma vakti gelmiştir vakti kaçırmayalım kazası olmaz bu işin
Cumhuriyet mitingini yapanların bir bölümü Ergenekon soruşturması nedeniyle cezaevinde ve soruşturma altındalar. Bugünlerde Anadolu başka bir gösteriye ev sahipliyi yapıyor.
Aklıma hemen bir soru oturdu; gösteriyi organize edenler ileride hangi davadan yargılanacaklar, yoksa onlarında Ergenekon soruşturması ile bağlantıları olabilir mi?
Meydanlara çıkanlar bu ülkede doğru gitmeyen şeyleri protesto ederler. Sokaklar bir tepki alanı olur. O alanı kendi amacı yönünde kullananlarda elbette olur ve 12 Eylül gibi darbenin koşulları binlerce ölen insanın kanı ile oluşturulur. Darbeler meydanlarda biçimlenir, bir sabaha karşıda marşlar eşliğinde bildiri ile duyurulur.
Darbe yaptıkları gerekçesi ile kimse sivil mahkemelerde yargılanmamıştır benim bildiğim. Darbe yapmak amacıyla eyleme geçenler askeri mahkemelerde yargılanmıştır, ilk defa sivil bir mahkemeye çıkma olasılığı olan, olmamış bir darbenin sanıkları mevcuttur. Gerçi buda bir söylem düzeyindedir, çünkü iddianame henüz ortada yoktur. Gazetelere verilen servisler eğer doğruysa bu bir ilk olacaktır.
Bugün gücü elinde bulunduranlar yararlandıkları hukuk kuralları, güçlerini kaybettiklerinde kendilerine karşı kullanacağını düşünüyorlardır sanırım. Çünkü hukuk, devletin güvenliğini öne alır ve devleti yöneten ideoloji yönünde kullanılır. Bugün hain olanlar yarın kahraman olmayacağını kimse bilemez. Kahramanlıklar ihtiyaç üzerine oluşturulur.
Bugünlerde Anadolu’nun değişik şehirlerinde mitingler darbelere karşı oluşturulmaktadır. Bu mitingleri düzenleyenlerde bir örgüt ile ilişkilendirilir, çünkü örgütlü olmayan miting olmaz. Her miting bir örgütlenmenin ürünüdür. Bu örgütler gerektiğinde yasa dışı ilan edilebilinir, eğer şartlar onu gerektiriyorsa. Buna en iyi örnek 12 Eylül dönemidir. Bu dönemde darbe öncesi yasal olan örgütlenmeler yasa dışı örgüt muamelesi görmüş, idarecileri hapis cezası almıştır.
Ergenekon soruşturması adı altında yapılan soruşturmalarda bir mantık aranmaktadır, çünkü bir biri ile alakası olmayan bireyler yan yana getirilmiştir. Şimdi devam eden soruşturmadan ne gibi sonuç çıkacağı merak konusudur. Ergenekon dışarıya verilen imgesi gibi gerçekten bir kontrgerilla örgütlenmesi midir? NATO tarafından yaratılan ve NATO ülkelerinde örgütlenen bir yer altı örgütü müdür? Bu örgütlenmeyi dağıtmayan ülkelerden birisiyiz. Hala bu örgüt aktif midir, eldeki verilere göre net bir şey söylemek mümkün değildir. Eğer bu soruşturma İtalya’da olduğu gibi bir temiz eller operasyonuna dönüşüp, geçmiş ile yüzleşmeyi beraberinde getirecek midir?
Her örgütsel soruşturma geçmiş ile bir hesaplaşmadır aslında, fakat ülkemizde nedense geçmiş değil gelecek ile hesaplaşma daha önemlidir. Olabilecekler üzerine bir hesaplaşma sonucu adaletli olmayan kararlar verildiği bilinmektedir. Şimdi yapılmakta olan soruşturma ve ileride yapılacak olan soruşturmalar bir yüzleşmeyi yani gerçek tarih ile karşılaşmayı yapabilecek midir?
Geçmişte cumhuriyet mitinglerinde yaşananlar ile bugün darbeye karşı yapılan mitingler arasında görsel olarak benzerlikler vardır, her ne kadar yapanlar ve amaçları birbirine zıt gibi görülmesine rağmen. Katılan kitle ve organize edenler bugün yürütülmekte olan bir davanın tarafı konumdalar.
Şu anda ülkede bir darbe ortamı varmış gibi yapılan etkinliklerde kimlere ne mesaj veriliyor? Türkiye tarihinde bir ilk yaşanıyor, daha doğrusu ilkler yaşanıyor. Bu bazıları için Rönesans, bazıları için geriye gidiş. Şimdi benim gibi sıradan biri için ne anlam ifade ediyor?
Bugün hukuk güçlünün yanındadır, yarın güçler dengesi değiştiğinde ne olacaktır?
güzel üllkemin karanlık kapkaranlık yüzü... sözüm ona ülkeyi kurtaracaklar. bu ülkede lailklik diye diye darbe naraları atanlar şimdi terör örgütü olarak anılanlara destek veriyorlar...yahu nasıl bir şeydir bu...¨bunlar engerekler ve çıyanlardır....
Hani Türkiye’mizde insan hakları savunucuları derneği vardı…! ! ! Meydanlara çıkıp sürekli ahkam kesip boy gösteriyor,mangallar da savurmadık kül bırakmıyorlardı ve bir de bunların güdümünde İktidarın oluşturduğu bir sözüm ona insan hakları komisyonu vardı.
Son gözaltı olayları bir insanlık dramını daha ortaya çıkardı.Bundan yaklaşık 13 ay önce bir iş adamı göz altına alındı.Yürüyerek girdiği cezaevinden kırk yıllık eşinin tanıyamadığı bir şekilde komada yürekleri sızlatan bir şekilde çıktı.artık o insan neyle suçlandığını dahi bilmedi ve bilemeyecekte….
Şimdi soruyorum ey muhteşem insan hakları savunucuları nerdesiniz…! ! ! Bu dramı yaşayan insan panter Emelin hayvanların dan daha mı değersizde hiçbirinizin sesi çıkmadı.? Daha düne kadar eli kanlı terörist Şemdin SAKIK Suriye’den geldiğinde iki böbreği de nefrit olmuştu,bu caninin tedavisini yaptınız ve bu tedavi yapılırken saniyesi saniyesine izlediniz hiç bir şeyini eksik etmediniz,ölmek üzere girdiği cezaevine şimdi sapasağlam bir cani olarak hayatını idame ediyor..
Bir caninin yaşamaya hakkı varda daha hukuken suçluluğu tesbit edilememiş ve hatta suçlanma sebebi bile belli olmayan bir insanın yok mu.Maalesef üzülerek görüyorum yok. Şayet olsaydı bu insan bugün komada olmaz tedavisi zamanın da yapılırdı kendisi yaşam savaşı vermezdi.zavallı ailesi de göz yaşları arasın da bu dramı yaşamazdı.
Tekrar soruyorum o ateşli savunucular nerdesiniz…bu iş adamı insan değil mi…nerdesiniz….! ! !
bakınız arkadaslar akp nin sonu geldi ve yapcagı en son seyi yapıyor orduya saldırıyor tutukladıkları adamlar türkiye ye mal olmus adamlar işin kötü tarafı aba altından onlara sopa göstererk bir şeyler yapacaklarını zannediyorlar ama dediğim gibi akp batırdı sıvazladı şimdi de topu orduya ergenekona atıp gitcek? hani borsa o kadar sağlamdı nsaıl oldu da düştü? hemen ergenekon olayına bağladılar arkadaslar gözlerünizi açın olaylara öyle bakın!
ergenekoncu ilhan selçuk un neden tutuklandığından çok tansiyonunun kaça çıktığını konuşmuştu ali kırca..ısrarla evet tansiyonu ne oldu? acile kaldırıldı değilmi? sanırım durumu ciddiyetini koruyo? gibi sorular sordu durdu muhabire..muhabir tabiki bildik cümlelerle tasdikledi ali kırca yı..zaten sorunun soruluş biçiminden cevapları anlayabiliyorduk.ilhan selcuk un neden tutuklanmış olabileceğine dair tek cümle yoktu..sanki 'devlete karşı halkı kışkırtmak ve çete kurmak' suçundan tutuklanmamış da bi çeşit zulume maruz kalmıştı..dinci devlet ve mensupları huzur dolu köşesinde birllik beraberlik çağrısı yapmış bı yazarı tutmuş bi de tutuklamıştı..üstelik bi de yazık tansiyon hastasıydı..zavallı masum yazar 90 yaşındaydı yazık değilmiydi? ? ? vs vs vs.. o zaman şunu mu yapmak gerekiyor? 1-belli bi yaşın üstündekileri affedelim gitsin hatta onlara haftanın bi kaç günü suç işleme hakkı verelim.. 2-tansiyonu olanlar tutuklanmasın..hastanede doktorlar onlara masaj yapsın bu arada formaliteden ifadeleri alınsın.. 3-ali kırca haber sunarak kendini kasmasın..direk kendi fikirlerini anlatsın..nasılsa farkı yok.. 4-yıllarca bu milleti bölmek için yazılar yazan, kendi dünyalarında yaşayıp halkı hakir gören yazar müsveddesi fosiller koruma programına alınsın.. 5-demokrasinin anasını ağlatanlar bizim tansiyonumuzu çıkarmıyo mu bi ölçülsün bakılsın.. 6-bknz:emekli Orgeneral Şener Eruygur ve tansiyonu ve bildik hikayeleri..
bukadar insanı boşu boşuna kimse alamaz demekki birşeyler varateş yanmıyan yerden duman çıkmaz her kişinin kasasından üç milyon euro çıkmaz herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli.
insan yaşadığı ortamı iyileştirmek ister. katkı yapar. hayvan ise olanlardan yararlanır. yer-içer-s...r. dürtüleri egemen olur.
güncel ergenekon furyasından anladığım şu; yaşadığı ortama yararlı olmak isteyen çok insan var ülkemizde. ama çok da tembeller. nasıl yararlı olacaklarını bilemiyorlar. farklı yollardan bilinçsiz ve gayretsiz ilerlerken çarpışıyorlar. yani havanda su dövüyoruz.
çok da insan kılığında gezen hayvan var. yaşadığı ortamı koruma-iyileştirme yerine; yiyip-içip-s...p- varlıklarımızı tüketenler.
sonuçta hayvanlar değil, insanlar başaracaktır.
iyi bir artamda(ülke) , iyi insanlarla yaşam sürme hedeftir. gayretler buna yönelik olmalıdır.
varsa eğer hesaplaşmalar, yanlı ve azınlık çıkarları ya da ihanet-satılmışlık ve de geri kalan ne varsa sapıklık veya hayvanlıktır.
bir çok yazı okudum bu sayfada, üzülerek gördümki hala insanlar olayları kendi ideolojileriyle değerlendirmeye çalışıyorlar. Kimse ama kimse olayların vehametinin farkında değil farkında değil.
Bir gün mecusi din adamları HZ. ALİ ' ye: Gece gündüz ibadet ediyorsun dünya nimetlerinden faydalanmıyorsun ya vaad edildiği gibi cennet, cehennem yoksa ne olacak demişler. HZ:ALİ cevaben Ne kaybederim diye sormuş, siz düşünün ya bütün bunlar varsa?
sebeplerde sonuçlarda gözümüzün önünde iyi inceleyip kendimizi eleştirme zamanı nerde yanlış yaptık?
Artık karar verme zamanı sokaklarda kendimizi alkışlamaya devam eden tek millet mi olacağız?
yoksa alkışı bırakıp kendimiz için bir şeyler mi yapacağız.
Unutmuş Olanlara GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ' ün veciz sözü
'Çalışmadan yorulmadan kolay yaşamaya alışmış milletler önce haysiyetlerini sonra bağımsızlıklarını kaybederler'
Ergenekon, çokları siyasi yorumlar yapsada gerçek anlamda yeniden doğuşu temsil eder(hani küllerinden doğmak derler ya) yangın sonucu ormanın yok olduğunu görürsünüz ve inanırsınız doğal olarak. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra şaşırırsınız gördüğünüz manzara karşısında orman yeniden doğmaktadır
Atatürk'ün arkasına saklanarak kendi çıkarları için ülkeye gözlerini kırpmadan olmadık zararlar veren halk düşmanlarının darbe hazırlıklarına karşı darbe yaptığı için AKP ile gurur duyuyorum.
Gündeme Düşenlere Dair
Toplumsal Bilincin Ve Kişilerin Yaşama Dair Düşünceleri O Düşüncelerini Uygulamaları Genel Olarak Ortada, Ne Var Ki Somut Olanlarda Bile İnsanımız Ne Kadar Kör Ya da Görmek İstemiyor Saplantı Halinde.
Savunu Elbet Bir Haktır Çarpıtmak Hak Değildir. Kişi Somut Olay Ve Olguları Ve Düşünceleri Görmeyebilir, Eksik Algılayıp Yorumlayabilir Tarafta Olabilir Bunlar Normaldir.
Savunusunu; Çarpıtma, Haksızlığı Haklı Ya Da Hafifletme Yaklaşımında Olamaz, Tarihi Gerçekleri Kendimizce Yorumlasak Bile, “O Gerçek”; Verili Olan Somut Gerçeği Değiştiremez.
Mümtaz'er Türköne Gazeteci-Yazar Bay 'Açıkça Söylemekte; 'Bu Bir 27 Mayısla Hesaplaşmadır.'
Kendilerini O Denli Güçlü Görüyorlar Ki, Bunu İtiraf Bile Edebiliyorlar. (Ayrıca Seçimler Ne Kadar Dürüst Birde Onu İrdelemek Gerekiyor…) Bu Güçlü Görme, Sanılmasın Ki Yüzde Bilmem Kaç Oy Alındı Da Dillenmekle Olduğu, Evet Ağababaları Amerikan Emperyalistleri Ve Yerli Taşeron İşbirlikçileri Olduğu Çok Açık.Ayrıca Bu Din Bezirganları Saf Rahmani Dini İnançlı Müslüman İnsanlarımızı Pek Güzel Safsatalarla Kandırabilmekte(Bu Aynı Zamanda Milliyetçi-Mukaddesatçı Geçinen Bir Avuç Irkçılar İçinde Geçerlidir..Onlar Aslında Hepsi İçimizdeki İşbirlikçi Emperyalist Uşaklarıdır...12 Eylül Çocukları -Aydınlar Ocağı..vb) Değerli -Onurlu-Dürüst-Temiz Düşünce Duygularıyla Yurtsever Emekçi Halkımız Onların Dışındadır.
Kaldı Ki Sosyal Açıdan On Yıllardır Sindirilip Aç Ve İşsiz Kalmama Kaygısına Düşürülmüş Emekçi Halkımız İç Ve Dış Göçler de Dâhil, Elbet Bu Düzenbaz- Madrabazların Tuzaklarına Sahte Söylemlerine Pek Ala Kanıp Onların Kulvarına Akacaklardır Zemin Nasılsa Hazır...
Türkiye; Kapitalizmini Kendi Kurup, Gerçekleştiremediğinden(Atatürk’ün Ölümüyle) Her Şeyi Tepeden Geliştirilen Bir Ülke Olduğundan Bu Dışa Bağımlılığımızın Faturası, İpleri Ellerinde Tutan Egemenlerce Bizlere Çıkartılmakta...
Dünya Emperyalist Sistemi Özellikle İkinci Bunalım Döneminden Sonra Bağımlı Ülkelerde Faşizmi Kendilerince 'Çağdaşlaştırarak' Sömürge Tipi Denilen Yeni Sömürgeci Yöntemlerle Faşizmi Kurumsallaştırmıştır...(Bunun İllegal Yapılanmaları Da Kontrgerilla-Gladio Olduğu Avrupa Da Ortaya Çıkarılmıştır. Bu Tür Yapılanmalar Öncelikle Anti Komünistlere Ardından Sisteme Muhalif Olan Herkese Her Tür İnsanlık Dışı Vahşeti Uygulayan Oluşumlardır)
Bir Deyişle Faşizm Yalana Dayanır..Faşist Franco Bile İspanyayı 40yıl 3 F İle Yönetti, Eh Bizde De Toplumu En İyi Yönetip Kandırmak Gütmek Hatta Gaza Getirmek-Katliamların Zeminini Oluşturmak İçin, Din –Bayrak- Irksal Yani Türklük Damarı Ve Diğer Damarlarda Kaşınarak Egemenlikler Sürdürülmekte,Geçmiş Ve Bugün Yaşanan Tarihe Bakarsak Bunu Birçok Olguda Görebiliriz...
Bir Ülkede Geri Kalmışlık, Sömürgeleşip Bağımlılık İlişkileri Sürüyor Ve Demokrasi Göstermelik Ya Da Nispi Anlamda Yer Yer İplerin Gevşetilmesi, Özünde Hep Gerili En Ufak Kıpırdanma Hak İstemede Şiddetini Çeşitli Biçimlerde Gösteriyorsa… Bunu İyi Sorgulamak Gerekmez Mi?
Keza Sürekli Bir Bunalım Açmazında 40yıldır Süren Enflasyonla Akabinde Ki Devalüasyonla Bir Ülke Nasıl Yönetilinir Ki, Elbet Yönetenler Yönetemez Yönetilenlerde Pek Yönetilemez Hale Gelmesi Kaçınılmazdır…
Her Ne Kadar Pek Bizde Olmasa Da …,Elbet Demokratik Bir Burjuva Düzeni Ve Devletinde Yasal Olmak Herkes İçin Geçerlidir Tüm Kirli -Karanlık İlişkiler Açığa Çıkarılıp Yargılanmalı Cezası Hukukça Verilmelidir. Normlar Standart Olmalı, Verili Yasaların Dışına Çıkmak Asla Savunulamaz.
Adaletsiz Yönetimler Karşısında Elbet Söylenecekleri Bizden Önceleri Söyleyenler Vardır Örneğin: İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in, Daha Nice Düşünür Aydının Hatta Amerika Başkanı Bile …… 'Zulme Karşı Olmak Bir Haktır.'
Bizlerinde Söyleyecek Sözü Olmalıdır Mutlaka
Sana Zulmedene Öbür Yanağını Asla Uzatma
Sen Her Ne Olursan Ol Ben İsa Değilim A Canım
Lütfen Kusura Bakma Yalana Yanlışa Kalma –Kanma Da
Her Şey Güç Etrafında Şekillenirken Adil Ve Adalette Elbet Göz Ardı Edilemez Her Kim Ya da Sistem Bunları Zaafa Uğratır Es Geçerse Tabi Ki Kaçınılmaz Olarak Kendi Mezarını Da Kazmış Olur..
İlk Adım Olarak Önümüzde İki Seçenek Var Ya Anti-Emperyalist –Anti-Faşist Bir Yurtsever Olacağız Yada Çeşitli Renkten İşbirlikçi....
Kesintiye Uğratılan Anadolu Devrimi Yolunda İlkin Yürümek Onu Daha İleri Götürmek Yine Emekçi –Aydın- Yurtsever- Tüm Ezilen Sömürülen Halkımıza Kalmakta.(Sınıfsal-Sosyal Konumu Ne Olursa Olsun İrdelenmeksizin..)
Saygılarımla
Bence derin devlet dedikleri şey olsa gerek
erdoğankon
Son zamanların en büyük çete opaparasyonunu çağrıştırdığı muhakkak.Aslında çok geç kalındı desem mübalağa etmiş olmam.Yargı bağımsızlığından dem vuranlar bu oparasyon karşısında adeta bu olguyu unutmuş olsalar gerek sözüm ona kişilere sahip çıkmaya çalışıyorlar.Ne yazık! ne yazık! ...ama boşuna uğraşıyorlar bu ülkenin geleceği bu karanlık fikirlerle örülmeyecek ve bu ülke demokrasinin ve inancın kalesi olmaya devam edecektir.Bu da gösteriyor ki geleceğimiz daha da parlak olacaktır ve dünyanın en saygın ülkesi haline gelecektir.Adı ne olursa olsun karanlık güçler can çekişmeye başlamıştır ve birlik ve baraberliğimiz daha da kuvvet bulacaktır.Allah miletimize ve devletimize güç ve kuvvet versin.İnşallh suçlular cezalarını görecektir.
1 yıldır iddanamesi bile hazırlanamayan, içerde 1 yıldır mahkemesi görülmeden tutuklu insanlar barındıran ve ilginçtir son dönemde hükümete karşı çıkan her kesimden insanın 'sende gel bakalım bilader içeri' edasıyla tutuklandığı operasyonun adı... yurt dışında olsa buna hiç düşünmeden dikta derdim de burda olunca inanmak istemiyor insan.
Güzel Türkiyemin kanını emmeye niyetli bir grup erKENEkon adlı karanlık ruhlu kişinin ve onun arkasındaki HUKUKUN HERKES İÇİN HUKUK OLDUĞUNU kabul etmeyip de ' aman efendim çok saygın kişiler göz altına alınıyor....' vs naralrı atan ve başkalarına saldırarak sözümona suçlarını kapatmaya çalışan, farkında olmadan güneşi balçıkla sıvama niyetlisi bir grup iki ayaklı iki değil çok yüzlü sahtekarlar güruhu...
onların savunucularının dediği de 'benim çocuğum yapmaz! ! ' mantığıyla hareket eden anneye benzemiyor mu biraz.. çok saygın isimler miş....peeeehhh...!
Tespih, Bıyık, Ergenekon
Üzerine tutulan projektör ışığında toplumun sersemlemiş tavşan sürüsü gibi durması, akıl fikir sahibi zevatın çeşitli buluşlar, söylem temrinleri ve sağır edici bir gürültüyle ortaya dökülmesine neden oldu.
Bu arada gergin toplumun alıngan bireylerinin önde gidenleri arasında gündem dışı itişmeler de oluyor.
Sözgelimi, beni en çok eğlendiren, bir süredir medyatik olmayı şiar edinmiş görünen Rahmi Koç’un kendi işyerlerinde asla bıyık ve sakallı eleman çalıştırmayacağını
ilan etmesi oldu.
Yakın zaman önce de otomotiv sanayii hakkında kimi itiraflarda bulunduğunu hatırladığımız Koç’un bu sözleri abartılı biçimde manşetlere oturmasaydı, belki Başbakan’ı çileden çıkarmayacaktı.
Durduk yerde, kimsenin aklına, ‘Koç, Başbakan ve kabinenin önemli kısmına işyerinde çay bile taşıtmazmış’ cümlesi gelmezdi. Erdoğan da belki kalkıp onu ‘ayrımcılık,
seçkincilik’le suçlamazdı.
Aklıselim simgesi bir işadamı olarak medyada ikonografik bir ağırlığı bulunan Koç, daha dün gazetelerde paçalarını kıvırmış olduğu kırmızı pantolonu ve artık alameti farikası haline gelmiş tüniklerinden biriyle ‘West Marine’ yatçılık araç gereçleri mağazasını Türkiye’ye getirmenin gururunu yaşarken görülüyordu. El sıkışırken ve kurdele keserken birlikte göründüğü, mağaza zincirinin sahibi Randy Repass, mağazalarında teknolojinin son ürünlerinin bulunmasıyla övünüyordu. Fakat, o da ne? Repass, Koç yaşlarında bıyıklı bir seçkin. Demek, Rahmi bey, bıyıklıların karşısına eşit koşullarda çıkmasına itiraz etmiyor. Onun sözleri, üstlerinde her türlü hakka sahip olduğundan kuşku duymadığı çalışanlarına yönelik.
Gazetelerde çok büyük ve kutlu bir girişim olarak neredeyse tam sayfa işlenen bu konunun hemen altında Koç’un bıyık-sakal konusundaki tasarrufunun Yargıtay’ın bir kararınca da yerinde bulunduğu belirtiliyor. Doğal olarak, bir patron istediğini çalıştırır, istemediğini işten atıverir ya. Sendika, bir uzakdoğu savunma sporunun adı ya.
Bu gergin hayatımızdan alıntıladığım küçük anektod, bana 12 Eylül döneminde üniversitelerde sakallı öğretim görevlilerinin zorla traşa yollanmasını hatırlatıyor. O dönem de kimi akademisyen, asker traşını reddettiği için mesleğini bırakmak zorunda kalmıştı.
Yargıtay’ı referans göstererek bir kez daha Başbakan’ı haksız çıkaran büyük gazetenin bir başka sayfasında da dev bir manşet okunuyor: “Elinde tespih 2,5 saat anlattı”
Hisli yazar Can Dündar’ın, site komşusu Balbay gözaltına götürülürken acıyla takallus etmiş suratını görmüştük. Şimdi de onun Milliyet’te çıkan bir yazısını büyük gazetede büyük bir haber olarak okumamız isteniyor. Yazar, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’le 6 ay önce yapmış olduğu bir görüşmeyi ‘ilk kez’ köşesinde yazmış. Oysa yazıda da belirttiği gibi “6 ay sonra ancak bugün ortaya çıkacak bazı mahrem bilgilere, o gün sahip olma şansına kavuştum. Bir gazeteci için ne büyük fırsat...” Büyük gazetenin, okurlarını şaşırtacak, onları göbeğini kaşıyan adam gibi tiksindirecek bir ayrıntı olarak manşetten verdiği tespih, savcının. Dündar’ın ‘gözünü ayıramadığı, 2,5 saat boyunca sürekli çektiği tespih’.
Kimseyi küstürmeden yıllardır bu sanatı icra eden Can Dündar, savcının yorgunluğundan dem vurarak, iştahla anlattığı saçmalıklarını bağışlıyor. Bize de kala kala sıkıcı bir tespih şakırtısı kalıyor.
Bu arada ATO Başkanı’nın Ergenekon’la ne işi olabilir, sözleriyle tutuklamaları ciddiyetsiz ilan edenler de şaşırtıcı değil mi?
Ar damarı sağlam olanların utanç kaynağı Sinan Aygün, daha bir yıl olmadı, Türk Ocakları’nın kuruluşunun 96. yılı nedeniyle gerçekleştirilen ‘Milliyetçilik Düşüncesi Üzerine Yeni Arayışlar’ başlıklı panelde haykırıyordu: “Bugün ulusalcılığı tehdit kapsamına alanlar, 3 ay veya 1 yıl sonra milliyetçiliği de aynı kapsama alacaklar.” Fırsat buldukça bir elini kurt yaparak kalabalık selamlayan, bir satırını okumamış olduğunu belirttiği Orhan Pamuk’u hain ilan eden, Batıkent’te bir tek hıristiyan yok deyip kilisenin varlığını diline dolayan bu nursuz şovmen, 301. maddenin kaldırılmasına da bir kez daha karşı çıkmış, “Sen milliyetime hakaret edeceksin, tabii ben de seni dışarıda bekliyorum yani” buyurmuştu. Beyefendinin bağlantıları ve faaliyetlerine baktığımızda sadece kasasına kayıtsız milyonlar dizme derdinde olmadığı belli değil miydi?
Germeyelim
Yakın gelecekte bir şeriat tehlikesi görmeyenlere karşı, Dündar kadar şanslı olmadığımız için ancak bugünlerde sayfa sayfa okuduğumuz planlara rağmen darbeyi yakın bir tehlike olarak görmeyen, Türkiye’nin artık o noktada olmadığını iddia edenler, Ergenekon davasının bir ‘rövanş’ olduğunu koyuyor masaya. Sözgelimi Dündar, “soruşturma bahanesiyle Hükümet muhaliflerine gözdağı verildiği, hoşa gitmeyen isimlerin listeye dahil edildiği, gece yarısı gözaltına almalarla, yazdırılan kitaplarla hedef haline getirildiği ve nihayet (dünkü gözaltıların zamanlamasında açıkça görüldüğü gibi) dikkatlerin AKP davasından buraya çekildiği..”ni iddia ediyor. “Ergenekon diye bir şey yoktur” diyen Çölaşan’ı, tutuklanan generallerin şerefine kefil olan bizim gazetenin garnizon komutanı Kışlalı’yı bir yana bırakalım. Kimi liberal demokrat kalemin bu ‘rövanş’ çığırtkanlığı ne anlama geliyor?
Aynı kalemlerin ‘ortamı germeyelim’ gayretleri, taraflara ve taraftarlara yaptıkları uzlaşma çağrıları, sevgili istikrara yazdıkları aşk nameleri ne anlama geliyorsa,
o anlama geliyor:
Askeri yıpratmayalım. Asabını bozmayalım. Silahları omuzlarına vurmalarına yol açmayalım.
Pekiyi toplumu çeşitli kademeler altında incelemeye almış, hiçbir koşul altında hiçbir şekilde sorgulanamayacak bir güç olarak tepemize dikilip bize bir hayat biçimi dikte eden ordunun kendi içindeki aşırı heveskâr darbeci adaylarını sorguladığına tanık olduk mu?
Aksine. Eski darbecilerine de toz kondurmadı. Şimdi polisimizin hoyratlığını bu sorgulamalar sırasında keşfetmiş bulunan büyük gazetenin “Ziverbey Köşkü’ndeki gibi” başlığı berbat bir ironi değil mi?
12 Mart’ın işkence üssü Ziverbey Köşkü’nün mimarı Orgeneral Faik Türün, ileri yaşında eceliyle öldüğünde cenaze töreninde 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan öfkeyle seslenmiyor muydu? Faik Türün’ün iyi bir vatan evlâdı olduğunu belirtmekle kalmıyor, hazır yeri gelmişken kimi münafıklara da ağızlarının payını veriyordu: “Ziverbey Köşkü’nün yolunu bilmiyorum. Benden önceki ordu komutanları da Ziverbey Köşkü’nün yolunu bilmez. Çok eminim ki Orgeneral Türün de Ziverbey Köşkü’nün yolunu ve kendisini bilmez. Bazı insanlar, demokratlığın yolunun üniformaya küfür etmekten geçtiğini sanıyor. Bu iş böyle değil, biz halk çocuklarıyız. Faik Türün gibi bir insanın halkına silah çekmesi olabilir mi? ” sözleriyle doğru dürüst sorulamamış bir sorunun cevabını kendiliğinden veriyordu. Oysa yanılıyordu. Hasan Pulur’la yapmış olduğu söyleşide Türün, o köşkü gayet iyi bildiğini ikrar etmişti.
Türkiye’de artık darbe olmaz ne anlama geliyor pekiyi? Zaten darbe anayasasıyla, darbecileri şükranla anan asker sivil büyüklerimizle, militarist kafayla esip savuran fikir adamı, işadamı, gazeteci toplum mühendisleriyle, büyüyünce yediği dayakların kendi iyiliğine olduğunu kavramış mütekait solcu çavuşlarıyla, sinmiş çoluk çocuk kadın ve azınlıklarla yaşadığımız anlamına mı geliyor? Zaten darbe düzeninde yaşıyoruz, daha ne darbesi?
Anlamına mı?
Taraf Gazetesi, geri adım atmadan, büyük bir cesaretle, hep birlikte örtbas etmeye alışkın olduğumuz defterleri bir bir gün yüzüne çıkarıyor. Basınımıza rağmen yalnız değil. Günden güne artıyor okuru.
İki general emeklisinin sorgulanabilmesi, tutuklanabilmesi, hayra alamet bir gelişmedir. Kıyameti tetikleyebilir diye mi korkuyorsunuz? Şu hayatımızdan daha harlı bir cehennem var mı?
Yıldırım Türker-Radikal
Yolda delil bulunur mu?
Gelişen olayları ekranlar aracılığı ile izliyoruz. Yazılı basın bildiğimiz gibi dünü yazdığı için geç geliyor haberler ve geldiğinde de zaten bilmiş oluyoruz.
Gazeteler haberleri sıcağı sıcağına değil, ayrıntılı ve anlaşılır vermek zorundadır. Tabi bizde haberler; bilmem kim nereye oturdu, kim bu yaz kaç kilo aldı üzerine kurulu olduğu için, haber olması gerekenler yeterli alan bulamıyorlar. Haberleri ancak köşe yazarlarının satır aralarında bulur olduk.
Köşe yazarı da haberi sanırım ekrandan alıyordur!
Son operasyonları duyduk, ekranlara yapışarak izledik. Ekran yanındakiler ile yorumlar yaptık. ‘Bu kadar da olmaz canım! ’ dedik.’ Pes! ’ dedik. Bu sözleri her kesiminden insanın ağzından duyduk. Bu şaşırtmasın, çünkü olaya bakışımıza ve olayların yorumlanışına göre dedik.
Şimdi kafanız karışmasın diyerek aynı olaya nasıl tepki veriliyormuş örnekleyeyim; Ergenekon soruşturması nedeniyle tutuklamalar oldu. Olay hepimizin gözü önünde ekrandan canlı canlı izledik.
AKP’li biri ya da F medya okuru / izleri nasıl yorumlar? Bu kadar da olmaz canım, adamlara bak, darbe için kimleri örgütlemişler? Pes yani, geç bile kalındı! Eğer polisimiz olmasa bunlar daha bizim başımıza neler örecekti? Başbakanımız sağ olsun, onun iktidarında gün yüzü gördük, onun sayesinde ordumuzda bir düzene girdi, artık darbe yapmak eskisi gibi kolay değil! Şapkasını alıp gidecek bir başbakanımız yok! O peygamber gibi adam!
Bir de muhalif olan taraftan bakalım.
Adamları görüyor musun, Ergenekon adı altında bir korku cumhuriyeti kuruyorlar, pes yani! Bir de savcının önüne çıkarılanlara bak, sanki önceden belgeler hazırmış gibi tutukluyorlar. Adamların evlerinden, iş yerlerinden aldığın dokümanlar, bir de cep, MSN konuşmaları delil gibi önlerine sürülmüş, bu kadar da olmaz ki canım! Pes yani!
Şimdi bu farazi söylemlerin gerçek olma olasılığı ne kadardır dersiniz? Ben bilemem, hayal gücüm buna yetiyor.
Suçlular ile suçlu adayları birbirine karıştırılmış, bir soruşturmada çıkış yolu aranıyor gibime geliyor.
Dava Ümraniye’de bir evin çatısında bombaların bulunması ile başladı, bu durma nasıl gelindi?
Bombaların sahipleri arasında Susurluk soruşturmasında da adı geçenler vardır. Önemlidir. Susurluk davasında gidilemeyen sonuca belki bu soruşturma ile ulaşılır diye umut edilir. Cumhuriyet gazetesi bombalanır, bombalar bu evde bulunanlar ile aynıdır. Fakat zaman içinde bu davaya, gazetenin iki önemli yazarı iliştirilir. Şimdi bomba atanlar ile atılan yerdekiler aynı safta buluşurlar. Kafalar karışır, çünkü örgüt kendi evine bomba atmış oluyor bu durumda.
Soruşturma ilerledikçe hedef ile ulaşılan sonuç arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü hedef NATO’nun ülkemizde kurduğu yer altı örgütlenme kontrgerillaydı. (ya da ben öyle düşünüyorum.)
Soruşturmada hedeften ne kadar uzaklaşıldığı ya da yakınlaşıldığını bilemiyoruz. Fakat medyaya servis edilen yazılar var. Bu servis edilen yazılardan çıkardığımız sonuç, bir darbe günlüğünden yola çıkılarak gerçekleşmeyen darbenin failleri üzerinde duruluyor. Yani suç henüz olmamış ama söylemin soruşturmasını izliyoruz. Örneğin 12 Eylül darbecileri hakkında bir soruşturma açılmış olsaydı, darbecilerin üzerine gidiliyor derdim.
Eğer baştan belirtilen Ergenekon soruşturması bir kontrgerilla soruşturması ise, faili meçhul cinayetlerin failleri ortaya çıkarılması gerek. Binlerce olay, suikast, öldürmeler, yaralamalar hala sonu açık davalar olarak ortada durmaktadır. Onların ortaya çıkarılması ile dava amacına ulaşmış olur.
Örgüt yargılanmaları geçmiş ile hesaplaşmaktır.
Suç, belgelendiği anda suç olur. Hukuk kuralları bunu gerektiriyor. Söylem ile suç olmuyor. Şimdi bizler bugün hep söylemler üzerinden sonuçlar çıkarıyoruz. Söylemler üzerinden aynı şekilde tepkiler veriyoruz. Bu bir cepheleşmeyi de yanında getiriyor. Bunu gelecek için pek olumlu görmüyorum. Cepheleşmek yan komşunun ne düşündüğünü ve hangi konuda ne tepki vereceğini bilemeden, top yükün saldırı demektir.
Bugün gelinen ortamda bir çatışma durumu ortadadır. Bu ortamın bir an önce sonlanması için savcılar ellerindeki belgeler ile iddianame hazırlamalı ve kamuoyuna ve mahkemeye sunmalıdırlar.
Hükümet hangi konuların üzerine nasıl gideceğini de bilmelidir. Bu son yapılan operasyon ile tecrübesizliğini göstermiş ve gereğinden fazla siyasi yoruma açık kapı bırakmıştır. Eğer temiz eller operasyonu yapılacaksa, önce deliller ortaya çıkarılır, somut belgeler olayın üzerine gidilir. Önce yola çıkalım, delilleri nasıl olsa yolda buluruz derseniz, işte Kuddusi Okkır gibi bir sonuç ile karşı karşıya kalınır. Bu ölümün sorumlusu kim oldu, kim nasıl ifade verecek?
http://onpunto.com/ShowBlog2.aspx? Web=cemoezkan
Sevgili dostlar sanat, topluma yol göstermek,onlara çeşitli yollarla evrensel gerçekleri anlatma yöntemidir. Son zamanlarda bir Ergenekon meselesidir gidiyor. Toplumumuz çoğu zaman geçim sıkıntısı ve buna benzer gerekçelerle gerçekleri göremeyebilmektedir. Şu an sahnede bir oyun vardır ve bu oyun o kadar aptalca oynanmaktadır ki, aklı olan herkes bunları görebilmektedir. Geçim sıkıntısı çeken halkımıza refah vaad ederek iktidar olmuş bir partinin onları iyice yoksullaştırarak ve en yumuşak karnlarına vurarak; nohut, bulgur, kömür vs gibi ihtiyaç maddelerini seçim zamanı oy aracına dönüştürüp, daha sonra milli iradeden söz etmesi kadar komik bir şey olamaz. Bu ülke sadece parayı bastırıp kendini milletvekili seçtirerek herkesin ve herşeyin üzerinde hak sahibi olunacağını sananların dergahı değildir. Bu ülkenin Anayasal kurumları vardır. Hukukun üstünlüğü de evrensel bir kuraldır. Bu traji - komedi oyun yakında bitecektir ve bizler gibi sanatçılar da oynanan bu oyunun ne kadar ucuz maliyetli olduğunu yakında göreceklerdir.
ERGENEKON-TR
ANTİ HÜMANİST HAREKETİ.
YANİ GLADİO,
DÜNYA FAŞİZMİNİN TÜRK VERSİYONU...
KONT-GERİLLA..
ÇETECİ...
KENDİNDEN BAŞKASI HERKESİ DÜŞMAN BELLEYEN
YANİ
ZENOFOBİ'NİN TÜRK VERSİYONU...
KEMALİZMİN ÇARPTIRILMIŞ HALİ...
bırakın amerikayı falan...bu tamamiyle bizim ülkemizdeki kuyruk koparma yarışının ta kendisidir...ergenekon yıllardır vardı derin devlet dedikleri şey olarak..ama zamanın hükümetleriyle kardeş kerdeşe geçindikleri için biz halkın bundan haberi olamadı..ne zaman ki kendilerine tehtit oluşturan bir hükümet çıktıı AKP işte ozaman karşılıklı çıkar çatışması bozuldu ve güç kapma savaşı başladı...bunların gölgesinde de halk yoksullaştırıldı...uyutuldu...artık son olsun ve tam bağımsız demokratik bir ülke adına adımlarımızı sıklaştıralım....
Ergenekon bizim Türk milletinin çağlar önce yazmış olduğu destandır.ama günümüzde Amerika'nın yazmış olduğu senaryo haline getirilmeye çalışılıyor.Hükümetimiz buna her zaman olduğu gibi çanak tutuyor.bu hayali çeteyi ve hayali üyelerini susturmak için her yolu deniyor.bunca yılını millete adamış,devletini ve halkını teröristlere karşı savunan generaller şimdi terörist gibi hedef gösteriliyor.asıl teröristlerde mecliste milletvekili olarak karşımıza çıkıyor.adaletin çarkı sadece vatandaşa ve susturulmak istenenlere dönüyo.ama gün gelecek devran dönecek o çarkta kendileri bogulacak.madem günlüge göre hareket ediyolar peki bu günlüğü yazan generali nie sorguya almıyolar? çünkü ogulları sabah ve atv nin ortak şirketinde yer alıyor.bu çok şüphe edilecek bi durum ama kimse bunu gündeme getirmiyor ne satılık gazeteler nede satılık yalaka medya.Mustafa Balbaya yapılan sorgu 9 saat sürmüş fakat anlattığına göre içinde 9 kuruşluk soru yok.bu memlekette Atatürkçülük, laiklik, cumhuriyetçilik Ergenekon suçuysa bende Ergenekon üyesiyim tüm ülkesini sevenler ergenekon suçlusu bakalım bizi nasıl susturacaklar? DOKUNULMAZLIĞI OLAN SUÇLULAR MECLİSTE; DOKUNULMAZLIĞI OLMAYAN SUÇSUZLAR HAPİSTE...
Ergenekon bizim Türk milletinin çağlar önce yazmış olduğu destandır.ama günümüzde Amerika'nın yazmış olduğu senaryo haline getirilmeye çalışılıyor.Hükümetimiz buna her zaman olduğu gibi çanak tutuyor.bu hayali çeteyi ve hayali üyelerini susturmak için her yolu deniyor.bunca yılını millete adamış,devletini ve halkını teröristlere karşı savunan generaller şimdi terörist gibi hedef gösteriliyor.asıl teröristlerde mecliste milletvekili olarak karşımıza çıkıyor.adaletin çarkı sadece vatandaşa ve susturulmak istenenlere dönüyo.ama gün gelecek devran dönecek o çarkta kendileri bogulacak.madem günlüge göre hareket ediyolar peki bu günlüğü yazan generali nie sorguya almıyolar? çünkü ogulları sabah ve atv nin ortak şirketinde yer alıyor.bu çok şüphe edilecek bi durum ama kimse bunu gündeme getirmiyor ne satılık gazeteler nede satılık yalaka medya.Mustafa Balbaya yapılan sorgu 9 saat sürmüş fakat anlattığına göre içinde 9 kuruşluk soru yok.bu memlekette Atatürkçülük, laiklik, cumhuriyetçilik Ergenekon suçuysa bende Ergenekon üyesiyim tüm ülkesini sevenler ergenekon suçlusu bakalım bizi nasıl susturacaklar? DOKUNULMAZLIĞI OLAN SUÇLULAR MECLİSTE; DOKUNULMAZLIĞI OLMAYAN SUÇSUZLAR HAPİSTE...
GEÇ KALMADINIZMI UYANMAK İÇİN….
‘’CHP 'ÖLÜME TAHLİYE' OLAYININ PEŞİNİ BIRAKMAYACAK
Ergenekon Sanığı Kuddusi Okkır'ın Ölümü CHP'yi Harekete Geçirdi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Okkır'ın Eşinin 4 Haziran'da Komisyona Yaptığı Başvuruyu 'Görmezden' Gelen Zafer Üskül'ü Meclis Başkanlığı'na Şikayet Etmeye Hazırlanıyor.’’
Meclisimizde iki büyük ana muhalefet partisi var sözüm ona…ikisi de kafalarını kuma gömmüş bir vaziyette…biri ara sıra gecikmelide kolsa kafasını kumdan çıkarıp muhalefet olduğunu hatırlıyor…ama maalesef kendini mahalle kavgasında sanıp serseri bir mayın gibi oradan oraya savruluyor…diğeri ise beni büyük bir hayal kırıklığına uğratan muhalefet lideri sessizliğini koruyor,sanki muhalefet o değil de iktidar partisi…iktidar baskı ve zulümle ülkeyi yönetiyor,memur,işçi,köylü,esnaf sefalet içersinde yaşıyor.bütün bunlara ilaveten başta adalet mülkün temelidir dediğimiz kurum başta olmak üzere bütün kurumlarda hızla kadrolaşıp kurumları siyasallaştırıyor,Avrupa uyum yasaları adı altında bütün değerlerimizi yok edip asıl güdümünde bulunduğu Amerikanın emriyle ülkemizi geri dönülmesi mümkün olmayacak bir uçurumun eşiğine sürüklüyor o susmaya devam ediyor…nereye kadar susacak acaba ülke elden gittikten sonramı konuşacak…
Siz susun …. Biz VATAN SEVERLER sizin yerinize de konuşuruz….
İhtilalmiş ne ihtilali kardeşim…
İhtilaller bir avuç kullanılmaz halde olan el bombası ile mi yapılıyor…hoş zaten o el bombaları kağıt üzerinde … üzerinde düşünün bir kere en büyük delilleri savcının emriyle iddianame dahi hazırlanmadan imha ediliyor…ne oluyor biliyor musunuz bütün dünya af edersiniz bize kıçıyla gülüyor…
Kendinizi komik duruma düşürmeyin bu ülke kaç ihtilal,pardon ihtilal demek çok yanlış olur darbe gördü…nasıl olduğunu yediden yetmişe herkes bilir…örgüt kasası olmakla suçlanan insana bakın öldü ve ailesi cenazesini parasızlık yüzünden kaldıramayanca iş hayır sever basın mensuplarına düştü kasaya bak kasaya….sakın bu kasa dedikleri reklamcı iktidar partisinin seçim reklamlarını yapmayı reddeden basit bir reklamcı olmasın…
Suçlanan insanların hepsi vatansever ve anti amerikan söylemlerde bulunan ve bu ülkeye kanıyla canıyla hizmet etmiş,ülkenin içerisinde bulunduğu vahim durumu büyük kitlelere duyurabilecek kapasiteye sahip insanlar….
Sakın iktidar yaklaşan yerel seçimde uğrayacağı büyük bozgunu engellemek çabası içinde olmasın..
Saygılarımla….
Dinazorlar savaşı,Büyük susurluk,başarısız darbe girişimi,asıl kavga dışarda,büyük paralar oynuyor,28 şubatta bankaların içi boşaltıldı.sinan aygünün parasının kaynağını başka kim izah eder?
donumuza kadar soymuşlar bizi.Aama artık yağma yok.herkes hesap verecek
Felsefede Çözümsüzlüğün Çözümü, Birde Felsefenin Sefaleti Geçer..
Egemen Sınıflı Toplumlarda Sorunlar Karşısında Çözüm Her Zaman Egemen Olan Güçler İçin Olurken, Egemen Olmayan-Olamayanlar(Devrim Süreçleri Hariç..) İçin Çözümsüzlük Hüküm Sürmektedir.
Sistemlerin Adaletsizliği,Adil Olmadıkları Ve Haksızlıklarından Ötürü Büyük Çoğunlukların Çıkarına İşlemediklerinden, Çözümsüzlüğü, Sefaletle, Kafaları Karıştırıp Halk Yığınlarını Yanıltıcı Uygulamalarla Varlıklarını- Egemenliklerini Sürdürürler.Bu Arada Kuruda Yaş Olanda Yanar,Kalan Sağlar Yine Onlarındır.
Bu Gün Yeşil Kuşak Projesinin Çocukları..., İkinci Bunalım Döneminin Yeni Sömürge Emperyalist Uygulamalarının Bizim Gibi Bağımlı Kılınan Ülkelerin Emekçi Halklarının Başına Örülen Diğer Belalar Gibi Birer Beladırlar...
Eğer Kan Uykularda Uyunacaksa Uyanık Uyumakta Hep Fayda Vardır.Geçmişte 'Kara 6/7 Eylül 1955 de' Oyanan Oyun Bir Taşla Bir Kaç Kuş Vurma Adınadır..(Osmanlı Dönemiden Beri Anadoluyu Ve Tüm Çeşitli Halkları Osmanlılaştırma-Türkleştirme Sürdüğü Tarihi Gerçektir...) Bu Yerde Tazıya Tut Tavşana Kaç Denir.Saflarını Doğru Yerde Oluşturamayan Emekçi Halklar Hep Savrulacak Hep Güdülerek Sömürülecek Demektir.
Doğru Terori Doğru Önderlik,Halkların Yolunu Aydınlatan Işıktır.
Dünya Emperyalist-Kapitalist Sistemi Sürekli Bir Bunalımda Olduğundan Faturayı En Ağır Yine Bağımlı Sömürge-Yenisömürge Emekçi Halkları Ödemektedir.
Ulusal Kurtuluşumuz Kesintiye (Anadolu Devrimi) Uğratıldığından İşçi Sınıfının Bilimine Sarılmak Sömürgecileri Ve İşbirlikçilerini İyi Tanımak Gerekir,Safları Sıklaştırıp En Geniş Halk Katılımı Bu Temele Oturmalıdır.
Burjuva Demokrasisinin Bile Olmadığı Tüm Bağımlı Ülkelerde Gerçek Demokrasiyi-En Geniş Katılımlı Özgürlüğü Ancak Ezilenler ve Öncülleri İşçisınıfı Bilimi Işığında Gerçekleştirebilirler.
Saygılarımla
Sondurum itibariyle her zaman ilk adımı atıp sonra yalanlayan zihniyetin EMPERYALİST güçlerle ortaklaşa kurdukları son düzeneğin Tarihimize maal olmui bir destan ve Türklüğün başlangıcı miadı (mit leştirilmiş olarak) kabul edilen terim ile Türklüğün yıkılması olayını aynı isim içerisine sokma dayanışmasıdır bir yıldır sudan bahanelerle özgürlükleri kısıtlanan bir ülke de yaşayıp sonra buna demokrasi ve darbeci karşıtı savunma diyen kesimin suçu sabitleşmiş insanlara nederece sahip çıkıp koruduğunu ise demagojiler içerisinde unutup gitmekteyiz Kayıp trilyonların sorumluları evlerinde 5 yıldızlı otel konforun da ceza çeksin (nası l ceza ise) fikirdaşı ve ortağı cumhur başkanı olsun, akıl alamaz şekilde 25 ini geçmemiş insanlar milyondolarlık işlerin başına geçsin o insanlardan hesap sorulmasın sonrada özellikle bu kesimin yandaşlarının aleni olarak ulusalcılığı ve milliyetçiliği hedef göstererek Ergonokonun terör örgütü olduğunu savunsun, eger ulusalcılık ve milliyetçilik terörse bu ülkede hapsa atılacak çok insan olacak diye düşünüyorum, ayrıca ne Amerika nede yandaşları pek umutlanmasın derim bu ülkede hala şehitlerine, istiklaline sahip çıkan çok insan var ve bu vatan üzerinde bu insanların son damla kanı akmadan bu ülke teslim edilmeyecek...... Namuslular artık namussuzlardan daha cesur olma vakti gelmiştir vakti kaçırmayalım kazası olmaz bu işin
Sondurum itibariyle her zaman ilk adımı atıp sonra yalanlayan zihniyetin EMPERYALİST güçlerle ortaklaşa kurdukları son düzeneğin Tarihimize maal olmui bir destan ve Türklüğün başlangıcı miadı (mit leştirilmiş olarak) kabul edilen terim ile Türklüğün yıkılması olayını aynı isim içerisine sokma dayanışmasıdır bir yıldır sudan bahanelerle özgürlükleri kısıtlanan bir ülke de yaşayıp sonra buna demokrasi ve darbeci karşıtı savunma diyen kesimin suçu sabitleşmiş insanlara nederece sahip çıkıp koruduğunu ise demagojiler içerisinde unutup gitmekteyiz Kayıp trilyonların sorumluları evlerinde 5 yıldızlı otel konforun da ceza çeksin (nası l ceza ise) fikirdaşı ve ortağı cumhur başkanı olsun, akıl alamaz şekilde 25 ini geçmemiş insanlar milyondolarlık işlerin başına geçsin o insanlardan hesap sorulmasın sonrada özellikle bu kesimin yandaşlarının aleni olarak ulusalcılığı ve milliyetçiliği hedef göstererek Ergonokonun terör örgütü olduğunu savunsun, eger ulusalcılık ve milliyetçilik terörse bu ülkede hapsa atılacak çok insan olacak diye düşünüyorum, ayrıca ne Amerika nede yandaşları pek umutlanmasın derim bu ülkede hala şehitlerine, istiklaline sahip çıkan çok insan var ve bu vatan üzerinde bu insanların son damla kanı akmadan bu ülke teslim edilmeyecek...... Namuslular artık namussuzlardan daha cesur olma vakti gelmiştir vakti kaçırmayalım kazası olmaz bu işin
Güçler dengede mi?
Cumhuriyet mitingini yapanların bir bölümü Ergenekon soruşturması nedeniyle cezaevinde ve soruşturma altındalar. Bugünlerde Anadolu başka bir gösteriye ev sahipliyi yapıyor.
Aklıma hemen bir soru oturdu; gösteriyi organize edenler ileride hangi davadan yargılanacaklar, yoksa onlarında Ergenekon soruşturması ile bağlantıları olabilir mi?
Meydanlara çıkanlar bu ülkede doğru gitmeyen şeyleri protesto ederler. Sokaklar bir tepki alanı olur. O alanı kendi amacı yönünde kullananlarda elbette olur ve 12 Eylül gibi darbenin koşulları binlerce ölen insanın kanı ile oluşturulur. Darbeler meydanlarda biçimlenir, bir sabaha karşıda marşlar eşliğinde bildiri ile duyurulur.
Darbe yaptıkları gerekçesi ile kimse sivil mahkemelerde yargılanmamıştır benim bildiğim. Darbe yapmak amacıyla eyleme geçenler askeri mahkemelerde yargılanmıştır, ilk defa sivil bir mahkemeye çıkma olasılığı olan, olmamış bir darbenin sanıkları mevcuttur. Gerçi buda bir söylem düzeyindedir, çünkü iddianame henüz ortada yoktur. Gazetelere verilen servisler eğer doğruysa bu bir ilk olacaktır.
Bugün gücü elinde bulunduranlar yararlandıkları hukuk kuralları, güçlerini kaybettiklerinde kendilerine karşı kullanacağını düşünüyorlardır sanırım. Çünkü hukuk, devletin güvenliğini öne alır ve devleti yöneten ideoloji yönünde kullanılır. Bugün hain olanlar yarın kahraman olmayacağını kimse bilemez. Kahramanlıklar ihtiyaç üzerine oluşturulur.
Bugünlerde Anadolu’nun değişik şehirlerinde mitingler darbelere karşı oluşturulmaktadır. Bu mitingleri düzenleyenlerde bir örgüt ile ilişkilendirilir, çünkü örgütlü olmayan miting olmaz. Her miting bir örgütlenmenin ürünüdür. Bu örgütler gerektiğinde yasa dışı ilan edilebilinir, eğer şartlar onu gerektiriyorsa. Buna en iyi örnek 12 Eylül dönemidir. Bu dönemde darbe öncesi yasal olan örgütlenmeler yasa dışı örgüt muamelesi görmüş, idarecileri hapis cezası almıştır.
Ergenekon soruşturması adı altında yapılan soruşturmalarda bir mantık aranmaktadır, çünkü bir biri ile alakası olmayan bireyler yan yana getirilmiştir. Şimdi devam eden soruşturmadan ne gibi sonuç çıkacağı merak konusudur. Ergenekon dışarıya verilen imgesi gibi gerçekten bir kontrgerilla örgütlenmesi midir? NATO tarafından yaratılan ve NATO ülkelerinde örgütlenen bir yer altı örgütü müdür? Bu örgütlenmeyi dağıtmayan ülkelerden birisiyiz. Hala bu örgüt aktif midir, eldeki verilere göre net bir şey söylemek mümkün değildir. Eğer bu soruşturma İtalya’da olduğu gibi bir temiz eller operasyonuna dönüşüp, geçmiş ile yüzleşmeyi beraberinde getirecek midir?
Her örgütsel soruşturma geçmiş ile bir hesaplaşmadır aslında, fakat ülkemizde nedense geçmiş değil gelecek ile hesaplaşma daha önemlidir. Olabilecekler üzerine bir hesaplaşma sonucu adaletli olmayan kararlar verildiği bilinmektedir. Şimdi yapılmakta olan soruşturma ve ileride yapılacak olan soruşturmalar bir yüzleşmeyi yani gerçek tarih ile karşılaşmayı yapabilecek midir?
Geçmişte cumhuriyet mitinglerinde yaşananlar ile bugün darbeye karşı yapılan mitingler arasında görsel olarak benzerlikler vardır, her ne kadar yapanlar ve amaçları birbirine zıt gibi görülmesine rağmen. Katılan kitle ve organize edenler bugün yürütülmekte olan bir davanın tarafı konumdalar.
Şu anda ülkede bir darbe ortamı varmış gibi yapılan etkinliklerde kimlere ne mesaj veriliyor? Türkiye tarihinde bir ilk yaşanıyor, daha doğrusu ilkler yaşanıyor. Bu bazıları için Rönesans, bazıları için geriye gidiş. Şimdi benim gibi sıradan biri için ne anlam ifade ediyor?
Bugün hukuk güçlünün yanındadır, yarın güçler dengesi değiştiğinde ne olacaktır?
ismail cem özkan
http://cemoezkan.onpunto.com
güzel üllkemin karanlık kapkaranlık yüzü...
sözüm ona ülkeyi kurtaracaklar.
bu ülkede lailklik diye diye darbe naraları atanlar şimdi terör örgütü olarak anılanlara destek veriyorlar...yahu nasıl bir şeydir bu...¨bunlar engerekler ve çıyanlardır....
ERGENEKON…! ! ! (2)
Hani Türkiye’mizde insan hakları savunucuları derneği vardı…! ! ! Meydanlara çıkıp sürekli ahkam kesip boy gösteriyor,mangallar da savurmadık kül bırakmıyorlardı ve bir de bunların güdümünde İktidarın oluşturduğu bir sözüm ona insan hakları komisyonu vardı.
Son gözaltı olayları bir insanlık dramını daha ortaya çıkardı.Bundan yaklaşık 13 ay önce bir iş adamı göz altına alındı.Yürüyerek girdiği cezaevinden kırk yıllık eşinin tanıyamadığı bir şekilde komada yürekleri sızlatan bir şekilde çıktı.artık o insan neyle suçlandığını dahi bilmedi ve bilemeyecekte….
Şimdi soruyorum ey muhteşem insan hakları savunucuları nerdesiniz…! ! ! Bu dramı yaşayan insan panter Emelin hayvanların dan daha mı değersizde hiçbirinizin sesi çıkmadı.? Daha düne kadar eli kanlı terörist Şemdin SAKIK Suriye’den geldiğinde iki böbreği de nefrit olmuştu,bu caninin tedavisini yaptınız ve bu tedavi yapılırken saniyesi saniyesine izlediniz hiç bir şeyini eksik etmediniz,ölmek üzere girdiği cezaevine şimdi sapasağlam bir cani olarak hayatını idame ediyor..
Bir caninin yaşamaya hakkı varda daha hukuken suçluluğu tesbit edilememiş ve hatta suçlanma sebebi bile belli olmayan bir insanın yok mu.Maalesef üzülerek görüyorum yok.
Şayet olsaydı bu insan bugün komada olmaz tedavisi zamanın da yapılırdı kendisi yaşam savaşı vermezdi.zavallı ailesi de göz yaşları arasın da bu dramı yaşamazdı.
Tekrar soruyorum o ateşli savunucular nerdesiniz…bu iş adamı insan değil mi…nerdesiniz….! ! !
06.07.08 İzmir Mustafa ATA
bakınız arkadaslar akp nin sonu geldi ve yapcagı en son seyi yapıyor orduya saldırıyor tutukladıkları adamlar türkiye ye mal olmus adamlar işin kötü tarafı aba altından onlara sopa göstererk bir şeyler yapacaklarını zannediyorlar ama dediğim gibi akp batırdı sıvazladı şimdi de topu orduya ergenekona atıp gitcek? hani borsa o kadar sağlamdı nsaıl oldu da düştü? hemen ergenekon olayına bağladılar arkadaslar gözlerünizi açın olaylara öyle bakın!
Var mı yok mu böyle bir yapı bilmem ama ülkemizin baş belası durumunda
ergenekoncu ilhan selçuk un neden tutuklandığından çok tansiyonunun kaça çıktığını konuşmuştu ali kırca..ısrarla evet tansiyonu ne oldu? acile kaldırıldı değilmi? sanırım durumu ciddiyetini koruyo? gibi sorular sordu durdu muhabire..muhabir tabiki bildik cümlelerle tasdikledi ali kırca yı..zaten sorunun soruluş biçiminden cevapları anlayabiliyorduk.ilhan selcuk un neden tutuklanmış olabileceğine dair tek cümle yoktu..sanki 'devlete karşı halkı kışkırtmak ve çete kurmak' suçundan tutuklanmamış da bi çeşit zulume maruz kalmıştı..dinci devlet ve mensupları huzur dolu köşesinde birllik beraberlik çağrısı yapmış bı yazarı tutmuş bi de tutuklamıştı..üstelik bi de yazık tansiyon hastasıydı..zavallı masum yazar 90 yaşındaydı yazık değilmiydi? ? ? vs vs vs..
o zaman şunu mu yapmak gerekiyor?
1-belli bi yaşın üstündekileri affedelim gitsin hatta onlara haftanın bi kaç günü suç işleme hakkı verelim..
2-tansiyonu olanlar tutuklanmasın..hastanede doktorlar onlara masaj yapsın bu arada formaliteden ifadeleri alınsın..
3-ali kırca haber sunarak kendini kasmasın..direk kendi fikirlerini anlatsın..nasılsa farkı yok..
4-yıllarca bu milleti bölmek için yazılar yazan, kendi dünyalarında yaşayıp halkı hakir gören yazar müsveddesi fosiller koruma programına alınsın..
5-demokrasinin anasını ağlatanlar bizim tansiyonumuzu çıkarmıyo mu bi ölçülsün bakılsın..
6-bknz:emekli Orgeneral Şener Eruygur ve tansiyonu ve bildik hikayeleri..
bukadar insanı boşu boşuna kimse alamaz demekki birşeyler varateş yanmıyan yerden duman çıkmaz
her kişinin kasasından üç milyon euro çıkmaz
herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli.
insan yaşadığı ortamı iyileştirmek ister. katkı yapar.
hayvan ise olanlardan yararlanır. yer-içer-s...r.
dürtüleri egemen olur.
güncel ergenekon furyasından anladığım şu;
yaşadığı ortama yararlı olmak isteyen çok insan var ülkemizde.
ama çok da tembeller. nasıl yararlı olacaklarını bilemiyorlar.
farklı yollardan bilinçsiz ve gayretsiz ilerlerken çarpışıyorlar.
yani havanda su dövüyoruz.
çok da insan kılığında gezen hayvan var. yaşadığı ortamı koruma-iyileştirme yerine; yiyip-içip-s...p- varlıklarımızı tüketenler.
sonuçta hayvanlar değil, insanlar başaracaktır.
iyi bir artamda(ülke) , iyi insanlarla yaşam sürme hedeftir.
gayretler buna yönelik olmalıdır.
varsa eğer hesaplaşmalar, yanlı ve azınlık çıkarları ya da ihanet-satılmışlık
ve de geri kalan ne varsa sapıklık veya hayvanlıktır.
saygılar
i.durmuş
Ergene konanlar diyarının erkenden her halta konmak isteyen sevdalılar güruhu..
bir çok yazı okudum bu sayfada, üzülerek gördümki hala insanlar olayları kendi ideolojileriyle değerlendirmeye çalışıyorlar. Kimse ama kimse olayların vehametinin farkında değil farkında değil.
Bir gün mecusi din adamları HZ. ALİ ' ye: Gece gündüz ibadet ediyorsun dünya nimetlerinden faydalanmıyorsun ya vaad edildiği gibi cennet, cehennem yoksa ne olacak demişler.
HZ:ALİ cevaben Ne kaybederim diye sormuş, siz düşünün ya bütün bunlar varsa?
sebeplerde sonuçlarda gözümüzün önünde iyi inceleyip kendimizi eleştirme zamanı nerde yanlış yaptık?
Artık karar verme zamanı sokaklarda kendimizi alkışlamaya devam eden tek millet mi olacağız?
yoksa alkışı bırakıp kendimiz için bir şeyler mi yapacağız.
Unutmuş Olanlara GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ' ün veciz sözü
'Çalışmadan yorulmadan kolay yaşamaya alışmış milletler önce haysiyetlerini sonra bağımsızlıklarını kaybederler'
Ergenekon, çokları siyasi yorumlar yapsada gerçek anlamda yeniden doğuşu temsil eder(hani küllerinden doğmak derler ya) yangın sonucu ormanın yok olduğunu görürsünüz ve inanırsınız doğal olarak. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra şaşırırsınız gördüğünüz manzara karşısında orman yeniden doğmaktadır
Atatürk'ün arkasına saklanarak kendi çıkarları için ülkeye gözlerini kırpmadan olmadık zararlar veren halk düşmanlarının darbe hazırlıklarına karşı darbe yaptığı için AKP ile gurur duyuyorum.