15.yy da yazdığı Muhakemetü'l Lügateyn yani 'İki Dilin Karşılaştırılması' anlamına gelen kitabını yazmış bir yazardır ve de bilim adamıdır...Yazdığı eserle güzel dilimiz Türkçenin farsçadan üstün olduğunu belirtmiştir...
15.yy da yazdığı Muhakemetü'l Lügateyn yani 'İki Dilin Karşılaştırılması' anlamına gelen kitabını yazmış bir yazardır ve de bilim adamıdır...Yazdığı eserle güzel dilimiz Türkçenin farsçadan üstün olduğunu belirtmiştir...
“Söz bir incidir ki onun denizi gönüldür ve gönül bütün anlamları kendisinde toplar. Nitekim denizden cevherleri dalgıçlar çıkarır ve onlara mücevherciler katında değer biçilir. Gönülden söz incileri çıkarma şerefine erenler de (dalgıçlar da) bu işin mütehassısıdırlar. O inciler bu mütehassıslar ağzında canlanır, nisbetlerine göre yayılır ve ün kazanırlar. İnciler değer bakımından çok farklı olurlar. Bir tümenden yüz tümene kadar (bir liradan binlerce liraya kadar) olanları vardır. Elden ele geçen ucuz incilerle, sultanların kulaklarına küpe olan incilerin değerleri bir mi?
“... Şöyle bilinir ki, Türk Fars’tan daha keskin zekalı, daha anlayışlı, daha saf, daha pek yaratılışlıdır. Fars ise ilimde ve gayret sarfıyla elde edilen bir anlayışta daha olgun ve derin görünüyor. Bu hal Türklerin doğru, dürüst, temiz niyetinden, Farsların da fen ve hikmetinden belli oluyor... Ve lakin, Türk ve Fars dilleri arasındaki kusursuzluk veya noksanlık bakımından çok büyük farklar vardır. Söz ve ibarede, kelimelerin anlam ve kavramında, Türk Fars’tan üstündür. Türkün öz dilinde öyle incelikler, güzellikler, sanatlar vardır ki inşallah yeri gelince gösterilecektir... ” (Muhakemetü'l-Lügateyn)
Diyen Ali Şir Nevai, Kaşgarlı Mahmut (Divan-ı Lügati't-Türk, ilk Türkçe sözlük) 'tan sonra Türk diline en büyük hizmeti sunan kişidir...15. yüzyılda Türkçeyi yüksek bir sanat dili halinde işlemeye çalışan,Türk diline değer kazandıran üstün bir bilgin ve devlet adamıdır.Bütün hayatını Türkçe’nin tanıtımına vakfetmiştir.
1441'de Herat'ta doğdu. Babası Timur'un meliklerinden Sultan Ebu Said'in veziri Kiçkine Bahşi idi. Ali Şir Nevai'nin ilk eğitimini babası verdi. Daha sonraki eğitimine Horasan ve Semerkant'ta devam etti. Sultan Hüseyin Baykara ile okul arkadaşı idi. Hatta okurken aralarında kim devlet idaresine geçerse diğerini unutmamak üzere sözleşmişlerdi. Sultan Hüseyin Baykara, Herat'ta yönetimin başına geçince sözleştikleri gibi Ali Şir Nevai'yi aradı. Onun Semerkant'ta olduğunu öğrendi ve Maveraünnehir Meliki Ahmet Mirza'ya bir mektup yazarak Ali Şir Nevai'yi kendisine göndermesini istedi. Ali Şir Nevai, Ahmet Mirza'nin adamları tarafından Herat'a götürüldü. Sultan Baykara onu önce mühürdar yaptı daha sonra vezirlik görevine tayin etti. Görevi sırasında bol bol kitap okumak, ilim çevreleriyle sohbet etmek ve araştırma yapmak imkanı bulan Ali Şir Nevai, bir süre sonra yaptığı işten sıkılmaya başladı. İstifasını Hüseyin Baykara'ya sunduysa da kabul edilmedi. Aksine Esterabad Valiliği'ne tayin edildi. Ali Şir Nevai, valilik görevinde fazla durmadı ve 1490 yılında ayrıldı. Valilik görevinden ayrıldıktan sonra bilim ve sanat konularında yoğunlaşan Ali Şir Nevai, 1501 yılında doğduğu şehir olan Herat'ta vefat etti. Şiirlerini Türkçe ve Farsça yazan Ali Şir Nevai, Arapçayı da çok iyi öğrenmişti. Meşhur ilim adamlarından Molla Cami, onun şiir arkadaşlarındandır. Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türk diline en büyük hizmet eden kişi olarak tanınan Ali Şir Nevai, Muhakemet-ül Lügateyn adlı kitabında Türkçe ile Farsça'yı karşılaştırarak pek çok yerde Türkçe’nin üstünlüğünü savunmuştur. Nevai, bu kitabını Türkçe’yi bırakarak eserlerini Farsça verenlere ithafen yazmıştır. Ali Şir Nevai, Türkçe yazdığı şiirlerinde Nevai, Farsça yazdığı şiirlerinde ise Fani mahlaslarını kullanmıştır. Ali Şir Nevai'nin dördü Türkçe, biri de Farsça olmak üzere beş ayrı divanı vardır. Türkçe divanlarının genel adı Hazain-ül Maani'dir. Türkçe divanlarını, Garaibü’s-Sağir, Nevadir-üş Şebab, Bedayi-ül Vasat ve Fevaidü’l- Kiber adları altında yazmıştır. Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse'si ile Türk edebiyatında ilk hamse yazan Ali Şir Nevai’nin divanlarından hariç 18 ayrı eseri daha vardır. Ali Şîr Nevâî, Türkçe’yi yüksek bir sanat dili halinde işlemeğe çalışan, bu görüşü savunan ve Türk diline değer kazandıran bir bilgin ve devlet adamıdır.
15.yy da yazdığı Muhakemetü'l Lügateyn yani 'İki Dilin Karşılaştırılması' anlamına gelen kitabını yazmış bir yazardır ve de bilim adamıdır...Yazdığı eserle güzel dilimiz Türkçenin farsçadan üstün olduğunu belirtmiştir...
15.yy da yazdığı Muhakemetü'l Lügateyn yani 'İki Dilin Karşılaştırılması' anlamına gelen kitabını yazmış bir yazardır ve de bilim adamıdır...Yazdığı eserle güzel dilimiz Türkçenin farsçadan üstün olduğunu belirtmiştir...
“Söz bir incidir ki onun denizi gönüldür ve gönül bütün anlamları kendisinde toplar. Nitekim denizden cevherleri dalgıçlar çıkarır ve onlara mücevherciler katında değer biçilir. Gönülden söz incileri çıkarma şerefine erenler de (dalgıçlar da) bu işin mütehassısıdırlar. O inciler bu mütehassıslar ağzında canlanır, nisbetlerine göre yayılır ve ün kazanırlar. İnciler değer bakımından çok farklı olurlar. Bir tümenden yüz tümene kadar (bir liradan binlerce liraya kadar) olanları vardır. Elden ele geçen ucuz incilerle, sultanların kulaklarına küpe olan incilerin değerleri bir mi?
“... Şöyle bilinir ki, Türk Fars’tan daha keskin zekalı, daha anlayışlı, daha saf, daha pek yaratılışlıdır. Fars ise ilimde ve gayret sarfıyla elde edilen bir anlayışta daha olgun ve derin görünüyor. Bu hal Türklerin doğru, dürüst, temiz niyetinden, Farsların da fen ve hikmetinden belli oluyor... Ve lakin, Türk ve Fars dilleri arasındaki kusursuzluk veya noksanlık bakımından çok büyük farklar vardır. Söz ve ibarede, kelimelerin anlam ve kavramında, Türk Fars’tan üstündür. Türkün öz dilinde öyle incelikler, güzellikler, sanatlar vardır ki inşallah yeri gelince gösterilecektir... ” (Muhakemetü'l-Lügateyn)
Diyen Ali Şir Nevai, Kaşgarlı Mahmut (Divan-ı Lügati't-Türk, ilk Türkçe sözlük) 'tan sonra Türk diline en büyük hizmeti sunan kişidir...15. yüzyılda Türkçeyi yüksek bir sanat dili halinde işlemeye çalışan,Türk diline değer kazandıran üstün bir bilgin ve devlet adamıdır.Bütün hayatını Türkçe’nin tanıtımına vakfetmiştir.
Ruhu şad olsun...
Muhakemet-ül Lügateyn= çagatayca yazılmış bir eseri
hamse
Gazel / Ali Şir Nevai
Bahâr boldu vü gül meyli kalmadı könlüm
Açıldı gonce vü likin açılmadı könlüm
Yüzün hayâli bile vâlih irdi andak kim
Bahâr kelken ü kitkenni bilmedi könlüm
Yüzün nezâresi de mahv ü mest idi ya'ni
Ki gül çağıda zamâni ayılmadı könlüm
Nevai gonce tilep könlüm ağzın etti heves
Eğerçi tapmadı likin yanılmadı könlüm
ali şir nevai türk edebiyetında ilk hamse sahibi olan yazarımızdır.edebiyetımızın direklerinden biridir.
türk diline en büyük hizmetleri eden kaşgarlı maho dan sonra ikinci kişidir
Türkcenin büyük, engin bir dil oldugunu tüm dünyaya ispat etmis olan büyük bir yazar.
şiir
'hamse' sahibi şairlerden...
ALI SIR NEVAI Uzbek edebiyatinin en buyuk sairlerindendir.
sairimiz fars ve turk dilini ana dili gibi biliyordu.
Iki dildede yazilmis kitaplar vardir.
ama turk dilinin zenginligini butun dunyaya yayan bir yazarimizdir.
Afghanistan cografyasinda yasamistir.[o zamanlar turk devletiydi Afghanistan)
şair
şir kelimesinin anlamını soran arkadaşım ARSLAN demek.
Eserleri hala günümüz türkçesine çevrilmemiş,malesef ismiyle avunulan meşhur gariplerden.
1441'de Herat'ta doğdu. Babası Timur'un meliklerinden Sultan Ebu Said'in veziri Kiçkine Bahşi idi. Ali Şir Nevai'nin ilk eğitimini babası verdi. Daha sonraki eğitimine Horasan ve Semerkant'ta devam etti. Sultan Hüseyin Baykara ile okul arkadaşı idi. Hatta okurken aralarında kim devlet idaresine geçerse diğerini unutmamak üzere sözleşmişlerdi.
Sultan Hüseyin Baykara, Herat'ta yönetimin başına geçince sözleştikleri gibi Ali Şir Nevai'yi aradı. Onun Semerkant'ta olduğunu öğrendi ve Maveraünnehir Meliki Ahmet Mirza'ya bir mektup yazarak Ali Şir Nevai'yi kendisine göndermesini istedi. Ali Şir Nevai, Ahmet Mirza'nin adamları tarafından Herat'a götürüldü. Sultan Baykara onu önce mühürdar yaptı daha sonra vezirlik görevine tayin etti.
Görevi sırasında bol bol kitap okumak, ilim çevreleriyle sohbet etmek ve araştırma yapmak imkanı bulan Ali Şir Nevai, bir süre sonra yaptığı işten sıkılmaya başladı. İstifasını Hüseyin Baykara'ya sunduysa da kabul edilmedi. Aksine Esterabad Valiliği'ne tayin edildi. Ali Şir Nevai, valilik görevinde fazla durmadı ve 1490 yılında ayrıldı.
Valilik görevinden ayrıldıktan sonra bilim ve sanat konularında yoğunlaşan Ali Şir Nevai, 1501 yılında doğduğu şehir olan Herat'ta vefat etti.
Şiirlerini Türkçe ve Farsça yazan Ali Şir Nevai, Arapçayı da çok iyi öğrenmişti. Meşhur ilim adamlarından Molla Cami, onun şiir arkadaşlarındandır. Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türk diline en büyük hizmet eden kişi olarak tanınan Ali Şir Nevai, Muhakemet-ül Lügateyn adlı kitabında Türkçe ile Farsça'yı karşılaştırarak pek çok yerde Türkçe’nin üstünlüğünü savunmuştur. Nevai, bu kitabını Türkçe’yi bırakarak eserlerini Farsça verenlere ithafen yazmıştır. Ali Şir Nevai, Türkçe yazdığı şiirlerinde Nevai, Farsça yazdığı şiirlerinde ise Fani mahlaslarını kullanmıştır.
Ali Şir Nevai'nin dördü Türkçe, biri de Farsça olmak üzere beş ayrı divanı vardır. Türkçe divanlarının genel adı Hazain-ül Maani'dir. Türkçe divanlarını, Garaibü’s-Sağir, Nevadir-üş Şebab, Bedayi-ül Vasat ve Fevaidü’l- Kiber adları altında yazmıştır.
Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse'si ile Türk edebiyatında ilk hamse yazan Ali Şir Nevai’nin divanlarından hariç 18 ayrı eseri daha vardır.
Ali Şîr Nevâî, Türkçe’yi yüksek bir sanat dili halinde işlemeğe çalışan, bu görüşü savunan ve Türk diline değer kazandıran bir bilgin ve devlet adamıdır.
Eserleri:
Hayret-ül Ebrar, Ferhat ve Şirin, Leyla ve Seb'a-i Seyyarem, Sedd-i İskender, Lisanü't-tayr, Muhakemet-ül Lügateyn, Mecalis-ün Nefais, Mizanül Evzan, Nesaim-ül Mehabbe, Nazm-ül Cevahir, Hamset-ül Mütehayyirin, Tuhfet-ül Mülük, Münşeat, Sirac-ül Müslimin, Tarih-ül Enbiya, Mahbub-ul Kulub Fil Ahlak, Seyf-ül Hadi ve Rekabet-ül Münadi